Türk Dili 4. Hafta Ders Notu 2024-2025 PDF

Summary

Bu belge, İstanbul Atlas Üniversitesi'ndeki 2024-2025 akademik yılı için Türk Dili dersinin 4. haftasına ait notları içermektedir. Belge, Türk yazı dilinin tarihsel gelişimini, farklı lehçeleri ve alfabeleri ele almaktadır.

Full Transcript

İSTANBUL ATLAS ÜNİVERSİTESİ 2024-2025 AKADEMİK YILI TÜRK DİLİ 4. HAFTA Dersin konusu Türk yazı dilinin tarihi devreleri. Dil türleri (lehçe, şive, ağız)...

İSTANBUL ATLAS ÜNİVERSİTESİ 2024-2025 AKADEMİK YILI TÜRK DİLİ 4. HAFTA Dersin konusu Türk yazı dilinin tarihi devreleri. Dil türleri (lehçe, şive, ağız) Türk alfabeleri Türkçenin söz varlığı Yazım ve noktalama. Okunacak çalışmalar https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/441262 https://www.tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2021/10/Hamza- Z%C3%BClfikar-_-T%C3%9CRK%C3%87EN%C4%B0N-S%C3%96Z- VARLI%C4%9EI-ZENG%C4%B0NL%C4%B0KLER-KAYIPLAR-_-7- 1.pdf İzleme - Türk Yazı Dillerinin Tarihi Devreleri Modern Türk dili Balkanlar’dan Büyük Okyanus’a; Kuzey Buz Denizi’nden Tibet'e kadar uzanan geniş bir coğrafyada etkisini göstermektedir. Modern Türk dili alanı dil bilim temelinde incelendiğinde altı gruba ayrılmaktadır: 1. Güneybatı Türk - Oğuz Türk Lehçeleri 2. Güneydoğu - Uygur - Karluk Lehçeleri 3. Kuzeybatı - Kıpçak Türk Lehçeleri 4. Kuzeydoğu - Sibirya Türk Lehçeleri 5. Çuvaşça 6. Halaçça Türk Yazı Dillerinin Tarihi Devreleri Modern Türkçe Dönemi Güneybatı Türk Lehçeleri (Oğuz) Türkiye Türkçesi Azerice Türkmence Horasanca Gagavuzca Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Türkiye Türkiye Bulgaristan Kıbrıs Avustralya Makedonya Romanya Yugoslavya Yunanistan Batı Avrupa Türkçesi Ülkeleri Azerice Azerbaycan İran Irak Gürcistan Ermenistan Rusya Gagauzca Moldova Bulgaristan Romanya Federayonu Ukrayna Kazakistan Türkmence Türkmenistan İran Irak Afganistan Horasanca İran Kuzeybatı-Kıpçak Türk Lehçeleri Başkurtça Karaçay-Balkarca Kırgızca Kumukça Kazakça Karayimce Karakalpakça Kırım Tatarcası Güneydoğu-Uygur-Karluk Lehçeleri Özbekçe Uygurca Sarı Uygurca Salarca Kuzeydoğu-Sibirya Türk Lehçeleri Yakutça (Sahaca) Tuvaca Hakasça Altayca Günümüzde Türkçe Konuşan Devletler Hangileridir? Dünya üzerinde günümüzde 3000’den fazla dil konuşulduğu tahmin edilmektedir. Bu dillerden bir kısmı sadece belli bir bölgede ve kabileler arasında az sayıda insan tarafından kullanılmaktadır. Dillerin tarihi, kökeni ve şu anki durumu itibarıyla Türkçe ise tarihi 4500 yıl öncesine kadar uzanan, dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden biridir. Türkçenin tarihî gelişim süreci içinde çeşitli lehçelere ayrıldığı tespit edilmektedir. Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Türkçe; Türkiye, Irak, İran, Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Bulgaristan, Arnavutluk, Ukrayna, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Hakas Cumhuriyeti, Tuva Cumhuriyeti, Tataristan, Afganistan ve adını sayamadığımız birçok Orta Asya, Avrupa ve Amerika’da konuşulmaktadır. Dil Türleri (Lehçe, Şive, Ağız) Lehçe Bir dilin bilinmeyen bir zamanda kendisinden ayrılan ve yeni bir dil olma yolu tutan koludur. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin iki farklı lehçesidir. Bu lehçelerle Türkiye Türkçesi arasındaki benzerliklere kimi atasözlerinden hareketle gösterirsek: Yakut Lehçesi Türkiye Türkçesi Bil balık bahıttan sayıtır. Balık baştan kokar. Taptaltan kihi haralğan. Aşk insanı kör eder. Şive Bir dilin tarihi çok eski zamanlara dayanmayan, yeni ayrılan ve birbirleri ile anlaşabilen kollarıdır. Şivede şekil ve ses bakımından bazı farklılıklar görülebilir. Şiveden geriye doğru gidildikçe bütün şivelerin aynı dilde ağız durumunda oldukları görülür. Türkiye Türkçesi ile Azerî Türkçesinin teşkil ettiği Oğuzca, Kırgızca, Kazakça ve Türkmence Türkçenin şivelerini oluştururlar. Örnek: Türkiye Türkçesi Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. Kırım Kızın sanga aytamam, gelinim sen eşit. Özbek Kızim senge aytamam, kelinim sen eşit. Türkmen Gızım sanda aydayıng, gelinim sen düş. Azerbaycan Gızım sene deyirem, gelinim sen eşit. Türk dillerinde aynı cümlenin farklı şivelerde nasıl söylendiğine dair örnekler gösterilmiştir: Türk dillerinde aynı kelimenin farklı şivelerde nasıl söylendiğine dair örnekler gösterilmiştir: Koyun- goyum, alırım-alıram, bakıyorum-bakıyom vb. Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU TÜRK DİLİNİN LEHÇE VE ŞİVELERİ Türk dilinin lehçe ve şiveleri şu şekilde tasnif edilmiştir: Batı Grubu Doğu Grubu Kuzey Grubu Sibirya Grubu Oğuz Grubu Çağatay Grubu Kıpçak Grubu ✓ Türkiye Türkçesi ✓ Özbek Türkçesi ✓ Kırgız Türkçesi ✓ Yakut Türkçesi ✓ Azerbaycan Türkçesi ✓ Uygur Türkçesi ✓ Kazak Türkçesi ✓ Çuvaş Türkçesi ✓ Türkmen Türkçesi ✓ Tatar Türkçesi ✓ Tuva Türkçesi ✓ Gagavuz Türkçesi ✓ Karakalpak Türkçesi ✓ Altay Türkçesi ✓ Güney Kırım Türkçesi ✓ Nogay Türkçesi ✓ Hakas Türkçesi ✓ Kaşgay Türkçesi ✓ Başkurt Türkçesi ✓ Şor Türkçesi ✓ Halaç Türkçesi ✓ Kumuk Türkçesi ✓ Solar Türkçesi ✓ Karay Türkçesi ✓ Horasan Türkçesi ✓ Karaçay-Balkar ✓ Irak Türkmen Türkçesi Türkçesi Türkçe, yapısal özellikleri açısından sağlam kuralları olan dünya üzerindeki en eski dillerden biridir. Birçok dil araştırmacısı Türkçenin bu özelliklerini tespit etmiştir. TÜRKLERİN KULLANDIKLARI ALFABELER Milletlerin veya medeniyetlerin tarih sahasına geçmeleri ancak yazıyla mümkün olmuştur. Yazılı sistemlerin ortaya çıkışı figüratif desenlerin, hiyerogliflerin veya Çincede olduğu gibi çivi yazısının biçimlenmesiyle gerçekleşmiştir. Sonraki aşamada simgeler kavramları temsil etmelerinden dolayı ideogramlara geçilmiş, en sonunda ise simgelerden bazıları, öncelikle ünsüzler sonra da ünlüler dilin belli bir sesini betimlediklerinde fonograflara ulaşılmıştır. Bugün bir tarafta Japon ve Koreli ses sistemleriyle yerel anlamda tamamlanan veya artık kullanılmayan Çin’deki sinogramlar, öte yandan Fenikelilerinkinden türetilmiş alfabeler –İbrani, Yunan, Hint, Latin, Ermeni, Gürcü, Habeş, Kiril, Moğol, Arap- arasında bölüşülmüştür. Bunlardan biri ve belki de dünyada en yaygın olanı Latin alfabesidir. Bunun en önemli sebebi olarak sömürge emperyalizmleri döneminden beri dünyanın görünümünde gitgide daha da belirginleşmiş ve günümüzde ekonomik, kültürel ve turistik küreselleşmeyle birlikte etkisini artırmıştır. Türkçenin binlerce yıllık geçmişi birçok dil ve alfabe ile etkileşimini de beraberinde getirmiştir. Türkler, tarih boyunca birçok alfabe kullanmışlardır. Bunun temelinde Türklerin farklı coğrafyalarda yaşamış; savaşlar ve göçler nedeniyle çok geniş bir coğrafi alana yayılmış olmaları yatmaktadır. Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler şunlardır: İbrani Alfabesi Uygur Alfabesi Grek Alfabesi Çin Alfabesi Brahmi Alfabesi Arap Alfabesi Manihey Alfabesi Tibet Alfabesi Kiril Alfabesi Göktürk Alfabesi Süryani Alfabesi Latin Alfabesi Soğd Alfabesi Ermeni Alfabesi Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Göktürk Alfabesi Göktürk (Köktürk) Alfabesi Türklerin kullandığı ilk alfabedir. Türkler tarafından tesis edildiği kabul edilmektedir. Türkler arasında VII-IX. yüzyıllar arasında yaygın olarak kullanılan bu yazıya Batı'da “Runik” denilmesinin sebebi, harflerinin eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış harflere benzemesidir. Bu alfabe ilk olarak Danimarkalı Wilhelm Thomsen tarafından çözülmüştür. Göktürk alfabesiyle 732 yılında yazılan Köktürk (Orhun) Yazıtları, Türk edebiyatının yazılı ilk eserleri olarak bilinir. Göktürk alfabesi 4’ü sesli, 26’sı sessiz, 8’i bitişken olmak üzere 38 harften oluşur. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez; çivi yazısına benzerliğinden dolayı taş ve eşya üzerine kazınmaya elverişlidir. Uygur Alfabesi Uygur Alfabesi Türklerin Göktürk alfabesinden sonra kullanmış oldukları en önemli alfabedir. VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar Doğu Türkistan'dan İstanbul'a kadar geniş bir alanda kullanılmıştır. Bu alfabe Ârâmî kökenli Soğd alfabesinden çıkmıştır. Uygur alfabesiyle yazılmış eserlerin çoğunu Budizm, Maniheizm ve Hristiyanlık'a ait metinler oluşturur. Bu alfabe Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra da kullanılmıştır. Kutadgu Bilig’in tespit edilen üç nüshasından biri Uygur harfleriyle yazılmıştır. 18 harften oluşan alfabenin 4’ü sesli 14’ü sessiz harftir. Arap alfabesinde olduğu gibi harfler başta, ortada ve sonda farklı biçimlerde yazılır. Arap Alfabesi Türklerin İslam'a girmeye başladıkları IX. yüzyıldan itibaren kullandıkları alfabedir. Türkçeyi Arap harfleriyle ilk defa yazanlar Karahanlılar olmuştur. Mevcut bilgilere göre bu alfabeyle yazılan ilk metin Araplara Türkçe öğretmek için kaleme alınan Dîvânü Lûgati't-Türk’tür. Kiril (Slav) Dilleri Osmanlı Türkçesi ve Türkiye dışındaki Türk dil ve lehçelerinin yazımında Arap alfabesinden sonra yaygın olarak kullanılan alfabedir. XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Çuvaşlar, Ruslar’ın etkisiyle Kiril alfabesini kullandılar. Eski Sovyetler Birliği idaresindeki Türklere 1937-1940 yılları arasında Stalin yönetimi tarafından bu alfabe zorla kabul ettirilmiş ve her Türk boyu için bu alfabenin farklı biçimleri hazırlanmıştır. Bunun sonucunda Türkler arasında 20 ayrı Kiril alfabesi kullanılmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde alfabe değiştirme eğilimleri artmıştır. İlk olarak Azerbaycan Latin alfabesine geçmiş, Türk Cumhuriyetleri arasında kültür alışverişinin daha sağlıklı yapılması için ortak alfabe çalışmaları da başlatılmıştır. Latin Alfabesi 1 Kasım 1928'de gerçekleştirilen Harf İnkılâbı’ndan itibaren Türkiye Türkçesinin yazımında kullanılan en son alfabedir. Bu alfabe bugün Türkiye'den başka Kıbrıs ve Yugoslavya'daki Türkler tarafından da kullanılmaktadır. 29 harften oluşan Latin alfabesinin 21'i sessiz, 8'i sesli harftir. Soldan sağa doğru yazılır. Türkçede asıl Latin alfabesinden farklı olarak q/Q, x/X ve w/W harfleri kullanılmazken; i, ı, ö, ü, ğ, ç ve ş harfleri Türkçeye özgü harfler olarak alfabede yer alır. Türkçenin Söz Varlığı Kelime hazinesi, sözcük dağarcığı, sözcük dağarı, sözcük gömüsü, vokabüler ifadeleri yerine “söz varlığı” ifadesi de kullanılır. Bir dilin söz varlığı sadece kelime hazinesiyle ilgili değil, deyimlerin, atasözlerinin, kalıp sözlerin, çeviri sözlerin, terimlerin bu dilde meydana getirdikleri anlam dünyasıyla ilişkilidir. Bir milletin kültürel yapısında öne çıkan unsurlar neyse onunla ilgili söz varlığı da ona göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin Türk kültüründe aile ilişkileri önemli olduğu için bu ilişkiler kavramlaştırılmış “yenge, baldız, görümce vb. “ ifadeler buna göre çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Bazı dillerde bu tür ifadeler tek bir kelime veya Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU kavramla ifade olunurken bizde farklı farklı şekillerde varlık gösterirler. (Örn. Amca, dayı, teyze ve hala akrabalık ifadelerine İngilizcede tek bir sözcükle karşılık verilir.) Yeryüzünde saf, arınmış bir dil yoktur. Milletler, tarihî zaman içinde coğrafya ve buna bağlı olarak kültür ve medeniyet dairesi değiştirirler. Geldikleri bu yeni coğrafyanın kültür kalıntıları üzerine kendi kültürlerini kurarlar. Coğrafyada, daha önce yaşamış olanların dilinden sözler kalır. Mesela, yer adları birdenbire yenilenmez. Hele o yeri dil yoluyla sahiplenme konusunda ağır davranan kavimlerin yer adları hep önceki uygarlık ve kavimlerin dilinden miras kalır. Türkçe Söz Varlığını Temel Özellikleri Yüzyıllardır farklı coğrafyalarda farklı toplumlarla etkileşim hâlinde olan Türkçe, yaşadığı değişim ve dönüşümlerle kendi özelliklerini kazanmış ve köklü bir dil olarak günümüzde milyonlarca insanın konuşup yazdığı, farklı kıtalarda çeşitli lehçeleriyle temsil edilen bir dil durumuna gelmiştir. Bu başlıkta Türkçenin sahip olduğu söz varlığının temel özelliklerini maddeler hâlinde açıklayacağız. Türkçenin sahip olduğu temel dil özellikleri başlıca şunlardır: Türkçe, matematiksel bir üretim ve birleştirme gücüne sahip bir dildir. Bu özelliği Türkçeye somut ve soyut kavramların ifadesi için söz varlığında birçok sözcük bulundurmasına olanak sağlamaktadır. Türkçenin en eski dönemlerinden beri kavramlaştırma, Türkçenin düzenli yapısı sayesinde devam etmiştir. Türklerin çok geniş bir coğrafyada, birçok milletle etkileşim hâlinde olması, Türkçenin de yabancı dillerle etkileşime geçmesine sebep olmuştur. Türk dili, bazı zamanlarda yabancı etkiler karşısında kendini koruyamamış ve böylece yerli sözcüklerin yerine yabancı sözcükler kullanılır hâle gelmiştir. Bu duruma divan edebiyatı, Tanzimat edebiyatı dönemleri örnek gösterilebilir. Türk dilinde var olan temel kelimeler, tarihî dönemlerin etkisiyle değişimler yaşanmasına rağmen büyük oranda korunmuş ve bugüne kadar süregelmiştir. Ayrıca bahsedilen temel söz varlığı, ses değişikliklerine uğramış hâlleriyle de olsa neredeyse tüm Türk lehçelerinde ortaklık göstermektedir. Türkçe, daha çok tabiatta var olan somut varlıklardan hareketle elde edilen canlı bir söz varlığına sahiptir. Türklerin doğal çevreye vermis oldukları önem, dış dünyadaki somut nesneleri ve soyut kavramları daha iyi anlamalarını sağlamıştır. Bu nedenledir ki, Türkçede soyut kavramların zihinde canlandırılması daha kolay bir hâl almıştır. Dünya üzerinde var olan birçok dilde bulunmayan ikilemeler, Türkçede anlatımı güçlü kılmak için sıkça başvurulan kalıplaşmış söz varlığı ögeleridir. Bu da Türkçeye anlatımda güç ve canlılık katar. Türkçede eski dönemlerden beri bir sözcüğün birden fazla anlamı karşıladığı görülmektedir. Bu durum, Türkçenin anlatım ve ifade yeteneğine çok büyük katkı sağlamaktadır. Bu duruma örnek olarak “saz” kelimesi verilebilir. Saz kelimesi hem “çalgı aleti” hem de “sulak ve otlak alan” anlamlarını içinde barındırabilir. Türkçede birden çok sözcüğün aynı anlamı ifade etmek için kullanıldığı da görülmektedir. Bu da yukarıda anlatıldığı gibi anlatıma kuvvet ve ifade zenginliği katar. Mesela, kırmızı rengi hem ismiyle hem de al kelimesi ile ifade edilebilir. Türklerin dünya üzerinde geniş bir coğrafyaya dağılmasından dolayı, Türkçe de birçok lehçeye ve bu lehçelere bağlı olarak birçok ağıza sahip olmuştur. Temel Söz Varlığı En temel ihtiyaçları karşılayan kelimeler, başta organ isimleri olmak üzere yemek, içmek, uyumak, gitmek, gelmek, almak, vermek gibi kavramlar; akrabalık adları, sayılar ve maddi ve manevi kültür içine giren çeşitli kavramlar bu başlık altında incelenir. Temel söz varlığı bireyin sosyal hayatında en sık kullandığı ifadelerden oluşmaktadır. Bu kelimelere örnek olarak aşağıdaki cümlelerde var olan sözcükler gösterilebilir. Yaman’a göre söz varlığının ölçütleri şunlardır: Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Kelime sayısı: Bir dilin söz varlığı denildiğinde ilk akla gelen hususlardan biridir. TDK’ye göre bugün için 120.000’den fazla madde başı kelimenin var olduğu görülmüştür. Söz varlığının önemli ölçütlerinden biri de bir dildeki soyut kavramlardır. Örneğin Göktürk Yazıtları (8. yy), % 33 oranında soyut kelimenin varlığı son derece önemlidir. Temel kavramların bir dilin kendi ürettiği öz malı olması da söz varlığının önemli ölçütlerinden biridir. (Örn, el, kol, baş, göz, kulak vb.) Dilin konuşan insanların hayat tarzlarını yansıtması. Buna göre Türkçenin çok sayıda fiil kökenli kelimeye sahip olması önemlidir: gel-, git-, koş-, gül-, vb. Bir dilin en önemli söz varlığı zenginliklerinden biri de yeni kelime kazandırma imkânıdır. Sondan eklemeli bir dil olan Türkçede sabit köklere çok sayıda ekler getirilerek yeni kelimeler türetilebilir. Bir dilin en önemli zenginliklerinden biri de anlatım yollarının kolay ve kıvrak olmasıdır ki deyimler, atasözleri, ikilemeler ve kalıp ifadeler. Yabancı Kelimeler Her millet, ilişkide bulunduğu bir başka milletin dilinden etkilenir. Ticaret, siyaset, savaşlar, göçler, din, kültür ve sanat ilişkileri, etkileşim dolayısıyla hemen dile yansır. Bu bakımdan dünyadaki her dil başka bir dilden kelimeler ihtiva eder ki, bu kaçınılmaz bir alışveriştir. Bir yabancı dilden alınan ögeleri iki başlıkta inceleyebiliriz: Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmiş olan yabancı kelimeler Suat Yakup Baydur “Dil ve Kültür” adlı eserinde şu cümleden hareketle Türkçeye giren kimi kelimelerin nasıl Türkçeleştiği konusunu vurgular: Anadolu’nun limanları, körfezleri, sınırları, iklimi, ayazmaları, kiliseleri, panayırları, mandıraları, fındıkları, fesleğenleri, lahanaları ünlüdür. Baydur, kendi kurduğu bu on üç kelimeden oluşan cümlede “ünlüdür” dışındaki bütün kelimelerin Yunanca olduğunu söyler. Temel söz varlığı, bireyin sosyal hayatında en sık kullandığı ifadelerden oluşmaktadır. Türkçede yer alan sözcüklerin toplam % 14.18’i yabancı dillerden Türkçeye girmiştir. Anatoli Anadolu olmuş; limen, liman hâlini almış, korphos körfeze dönüşmüş, sünoros yerini sınıra bırakmıştır. Klima, iklimle yer değiştirmiş,agia zma ayazmayı ve ek-klesia Bu gruba giren kelimeler ise Türkçenin ses kurallarına göre şekillenmeyen, yabancılığı hemen belli olanlardır. Oksijen, lokomotif, kondüktör, enflasyon kelimeleri bunlardandır. Türkçeye yabancı dillerden giren kelimelere baktığımızda ise Arapça 6.462 kelime, Fransızca 4.974 kelime, Farsça 1.374 kelime, İtalyanca 632 kelime, İngilizce 538 kelime ile ilk beş sırada yer alır. Türkçede yer alan sözcüklerin toplam % 14,18'i (104.481 sözcüğün 14.816'sı) yabancı dillerden Türkçeye girmiştir. Deyimler Türkçe Sözlük’te: “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği” olarak tarif edilir. Az sözle çok şey ifade etmek maksadıyla kullanılan deyimler, Türkçenin ilk yazılı metinlerinden beri sıklıkla kullanılagelmiş ve Türkçenin söz varlığı içinde önemli bir yere sahip olmuştur.Eski dönemlerde “Sav, darbımesel, tâbir, mesel” olarak adlandırılan deyimler, Batı dillerinden İngilizcede “locution, idiom, expression”; Almancada “ausdruch, redensart”; Fransızcada “locution” gibi kelimelerle karşılanır. Genellikle atasözleriyle karıştırılan deyimler, oluşturulan kelime grupları içindeki en az bir kelimenin gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yeni bir anlamı karşılar. Anlatımı canlı ve etkili kılan, dildeki anlam inceliklerini ifade etmek amacıyla kullanılan deyimler, yapı olarak, tek tek anlamları olan sözlerden oluşmalarına rağmen, anlamlı parçalara ayrılamazlar. Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Deyimler, bir milletin gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve hayat felsefesini yansıtır. Örneğin “ortadan kaybolmak” anlamında kullanılan “kırklara karışmak” deyiminde inançlarımızın, tuz ekmek hakkı, sofrası açık, yüz görümlülüğü deyimlerinde ise gelenek ve göreneklerimizin, hayat felsefemizin izleri vardır. “kazan kaldırmak” deyimi, yeniçeri isyanını, “ye kürküm ye” deyimi Nasrettin Hoca’yı hatırlatır. Türk Dili, deyimler açısından son derece zengin bir dildir. Yaklaşık 1300 yıl önce Köktürk Yazıtları’nda “birinin sözünü kırmamak” anlamına gelen “Menin sabımın sımadı” (Benim sözümü kırmadı) gibi bugün bile varlığını devam ettiren pek çok deyim kullanılmıştır. Bir kısmı bugünlere kadar değişmeden gelen deyimler bulunduğu gibi, hayat şartlarından doğan çeşitli deyimler Türk dilinin söz varlığını zenginleştirmiştir. Yazılı dilde kullanılan ve sayısı altı bine ulaşan deyimlerin yanı sıra, Türkiye Türkçesi ağızlarında kullanılan beş bin beş yüz civarındaki deyimler de dikkate alındığında deyimlerin söz varlığımız açısından ne denli önemli olduğu anlaşılacaktır. Her dilde çeşitli anlam olaylarına, anlatım biçimine uyan deyimler kullanılır. Türkçenin bu yoldan yararlanarak anlatımı zor, ayrıntı sayılabilecek durum ve olayları çok ince benzetmelere yer vererek âdeta sahneye koyarak dile getiren bir dil olduğunu görüyoruz. “Bir pire için yorgan yakmak”, “Öküz altında buzağı aramak” deyimleri uzun uzadıya anlatılabilecek olan durumları öz ve somut bir şekilde göz önüne koyan deyimlerimizdendir. Türkçeye yabancı dillerden giren bazı deyimler de bulunmaktadır. Örneğin alamet-i fârika Arapçadan, “eflâke ser çekmek” Farsçadan, “beyin yıkamak, rekor kırmak, yeşil ışık yakmak gibi deyimler ise Batı dillerinden Türkçemize geçen deyimlerdir. Atasözleri Bir toplumun bilgeliğini, tecrübelerini, dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtan atasözleri, yüzyıllar boyunca yaşayan sözlerdir. Atasözleri de tıpkı deyimler gibi aynı dilin değişik lehçelerinde varlığını sürdürmekte, böylece bir dilin değişik lehçeleriyle aynı dilin öz malı olduğunu göstermektedir. Örneğin “Gülme komşuna gelir başına” atasözümüzü bugün Kazak lehçesinde hemen hiç değişmeden kalmış biçimiyle görülmektedir. Deyimler kelime ve kelime gruplarıyla ifade edilirken, atasözleri tam bir yargı bildirmek durumundadır. Bu sebeple atasözlerinin deyimlerden farklı olarak bir hüküm bildirmesi zorunluluğu vardır. “Kır atın yanında duran ya huyundan, ya suyundan” atasözü eksiltili bir cümle olmasına rağmen, bir yargı bildirmektedir. Burada, uzun süre aynı ortamı paylaşan insanların birbirlerinden etkileneceği şeklinde bir mana ifade edilmektedir. Atasözleri sahip oldukları anlam özellikleri bakımından 3 grupta incelenirler: 1. Gerçek Anlamlı Atasözleri 2. Yarı Mecaz Anlamlı Atasözleri 3. Mecaz Anlamlı Atasözleri Gerçek Anlamlı Atasözleri Bu atasözlerinde bütün kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. İnsanın canı, acıyan yerindedir. Kişi, arkadaşından bellidir. Ölüm hak, miras helal. Sebepsiz ölüm olmaz. Ucuz alan pahalı alır. Damlaya damlaya göl olur. Ağaç yaşken eğilir. Ak akçe kara gün içindir. İş insanın aynasıdır. Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Yarı Mecaz Anlamlı Atasözleri Bu anlamı ihtiva eden atasözlerinde hem gerçek hem de mecaz anlam beraber kullanılmıştır. Bu da dilin anlam ve ifade gücünün ne kadar zengin ve kuvvetli olduğunun göstergesidir. Ağacı kurt, insanı dert yer. Bin dost az, bir düşman çoktur. Lafla peynir gemisi yürümez. Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır. Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış Mecaz Anlamlı Atasözleri Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur. Çivi çiviyi söker. Minareyi çalan kılıfını hazırlar. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. Mum dibine ışık vermez. Ayağını yorganına göre uzat. Araba devrilince yol gösteren çok olur. Kalıplaşmış Sözler Kalıplaşmış sözler, deyimler, atasözleri ve ikilemeler gibi “kalıplaşmış” dil birimleridir. Bunlardan bir kısmı tıpkı atasözleri gibi ekleme ve çıkarma yapılamayacak türden değiştirilemeyen kalıplardır. Buna göre kalıplaşmış sözlerin bazı yapısal özellikleri vardır: a. Kalıplaşmış olma: Bu sözler ekleme ve çıkarma yapılamayan, değiştirilemeyen türden dil birimleridir. Örneğin “Allah rahmet eylesin” yerine “Rahmet Allah kılsın” diyemeyiz. b. Genellikle cümle veya kelime öbeği dizilişiyle var olma: Diziliş biçimleri itibarıyla kimi zaman tam bir cümle özelliğinde kimi zaman da sözcük öbeği şeklinde var olan dil birimleridir. (Örn. Allah aşkına, iyi akşamlar, tövbe tövbe vb.) c. Kimi cümle ve kelime öbeği türlerinde yer alma: Bu yapılar tıpkı atasözleri, deyimler gibi basit (Yerinde su mu çıktı?), bileşik (Giden ağam, gelen paşam), sıralı (Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine) ve eksiltili (Hem nalına hem mıhına [vuruyor]) olabilirler. Ayrıca zaman kipi olarak büyük bir oranda geniş zamanda çekimlenmiş yüklemli bir bildirme cümlesi (Halep oradaysa arşın burada) ve emir kipinde (Ayıkla pirincin taşını) kullanılırlar. d. Az sayıda kelimeden oluşma: Bu birimlerin genel karakteristiklerinden biri de az sayıda kelime ile kurulmalarıdır. Bu onların kolayca akılda kalmalarını sağlar. Bazı kalıp sözleri diğerlerinden (atasözleri, deyimler ve ikilemeler) ayıran en önemli hususlardan biri bunların (kalıp sözlerin) kimi zaman tek kelimeden oluşmalarıdır. (Örn. Merhaba! )Bununla birlikte bu sözleri diğer yapılardan ayırabilmek için tek ölçüt elbette bu değildir. Terimler Bilim, sanat, meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Bilim dallarından sahne sanatlarına, mimariden kuyumculuğa kadar uzanan bir terim söz varlığından söz etmek mümkündür. Bir dilin terim dağarcığının gelişmesi, o ülkenin bilim, teknik, sanat ve zanaat dallarının gelişmesine ve genişlemesine bağlıdır. “İnsan bedeninde trilyonlarca hücre, insan hücresinde on binlerce molekül var.” “Ama dünya metaıdır. Helalinden olsun, temiz olsun, sünnete örnek uygun olsun.” Çeviri Kelimeler Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Farklı dillerin kelime ve kavram alışverişiyle ortaya çıkan bir söz varlığıdır. Bir dilden farklı bir dile çevrilen kelimeler kimi zaman sadece anlamı, kimi zaman da o dilin kurallarıyla birlikte geçer. Bu tarz kelime ve ifadeler bazı başlıklar altında tasnif edilebilirler: 1. Tam çeviri (Yüz suyu dökmek deyimi Farsça: âb-ı rûy-ı rihten ve âb-ı rûy’dan çeviridir.) 2. Yarı çeviri (Gam yemek deyimi yine Farsçadaki gam horden’den çeviridir.) 3. Bağımsız çeviri (Başyapıt kelimesi Fransızca chef d’oeuvre’den gelir.) Anlamı etkilenenler (Banka kelimesinin para dışında bir anlamda kullanıldığı, göz bankası, organ bankası gibi kullanımlar bu gruba girer.) Doldurma Sözler Genellikle konuşma dilinde bir şeyi hatırlamak üzere zaman kazanma, söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla, konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez gereksiz olan kelimelere ve anlatım kalıplarına doldurma sözler denir. Kelime hazinesi dar olan, genellikle konuşma esnasında düşünüp zaman kazanmaya çalışanların “doldurma sözler”e çokça başvurdukları görülür. “Şey, tamam mı, sonracığıma, anladın mı, efendime söyleyeyim, var ya” gibi sözler bu başlık için örneklerden sadece bazılarıdır. Bugün özellikle gençlerin dilinde “var ya!, yok mu?” gibi kullanılan pek çok doldurma söze rastlamak mümkündür. “ O Mehmet yok mu?” cümlesinde “yok mu” suçlama içeren bir kullanımdır. Demek ki sadece kelime dağarcığının yetersizliğinden değil kimi zaman da farklı niyetleri yansıtmak bakımından işlevsellik kazanan dil kalıpları olarak karşımıza çıkarlar. Aynı doldurma sözün (yok mu) başka amaçla kullanıldığını da görebiliriz. Örneğin “Yoncalık mahallesinden aşağı inerken sağdaki o tarihî cami yok mu işten onun tam arkasında.” cümlesinde “yok mu” ifadesi “var” şeklinde bir bildirme ve hatırlatma işlevi görür. Yazım (İmlâ) ve Noktalama Üç Nokta ( … ) 1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur: Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı… (Tarık Buğra) 2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz. Arabacı B…’a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu. (Ahmet Hamdi Tanpınar) 3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur: … derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı… (Tarık Buğra) 4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel) Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar şudur: Türk milletini, medeni cihanda layık olduğu mevkiye isat etmek ve Türk cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye etmek… (Atatürk) Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU 5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur: Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar: — Koca Ali… Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin) UYARI: Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir: Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra) Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler yuvalarına sığındı?.. (Necip Fazıl Kısakürek) 6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır: — Yabancı yok! — Kimsin? — Ali… — Hangi Ali? —… — Sen misin, Ali usta? — Benim!.. — Ne arıyorsun bu vakit buralarda? — Hiç… — Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!.. — !.. (Ömer Seyfettin) UYARI: Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz. Soru İşareti ( ? ) 1. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur: Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel) Atatürk bana sordu: — Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz? (Falih Rıfkı Atay) 2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur: Gümrükteki memur başını kaldırdı: — Adınız? 3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır: Yunus Emre (1240 ?-1320), (Doğum yeri: ?) vb. 1496 (?) yılında doğan Fuzuli… Ankara’dan Antalya’ya arabayla üç saatte (?) gitmiş. UYARI: mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz: Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz. Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı. (Haldun Taner) UYARI: Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur: Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar’dan mı, Hisar’dan mı, Kavaklardan mı? (Yahya Kemal Beyatlı) Öğr. Gör. Melek GÜNDOĞDU

Use Quizgecko on...
Browser
Browser