TKD 103-107 – TÜRK DİLİ II Lecture Notes PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Hacettepe Üniversitesi
T. Murat Akkaya
Tags
Summary
These lecture notes for Turkish Language II (TKD 103-107) cover various aspects of language, including origins, characteristics, and classification from Hacettepe University. The document also includes important figures and theories.
Full Transcript
İlişk i k imliği rId2 olan resim y olu dosy ada bulunamadı. TKD 103-107 – TÜRK DİLİ II DİLE GİRİŞ T. MURAT AKKAYA I. BÖLÜM: DİL NEDİR? ZORUNLU BİR AYRIM: «Dil»: Bilişsel dil mekanizması. İnsan türüne özgü iletişim dizgesi. Evrensel dil, evrimleşmiş dil. Dil evriminin üç dinamiği:...
İlişk i k imliği rId2 olan resim y olu dosy ada bulunamadı. TKD 103-107 – TÜRK DİLİ II DİLE GİRİŞ T. MURAT AKKAYA I. BÖLÜM: DİL NEDİR? ZORUNLU BİR AYRIM: «Dil»: Bilişsel dil mekanizması. İnsan türüne özgü iletişim dizgesi. Evrensel dil, evrimleşmiş dil. Dil evriminin üç dinamiği: biyolojik evrim > kişisel edinim > kültürel aktarım. «Diller»: Kültürel iletişim sistemleri. Türkçe, İngilizce, Çince gibi herhangi bir kültüre özgü iletişim dizgesi. I. BÖLÜM: DİL NEDİR? 1. Dil bildirişim/iletişim dizgesidir. (a. Aktaran, b. Aktarım, c. Aktarılan, d. İşaretler Sistemi) 2. Dil saymacadır. 3. Dil bilişseldir. 4. Dil toplumsaldır. 5. Dil yaşayan sosyal bir varlıktır. I. BÖLÜM: DİL NEDİR? Saussure, dili toplum üyelerinin etkin bir şekilde doldurduğu bir veritabanı olarak görmüştür. Ona göre dil, her insanın beyninde potansiyel olarak yer alan ya da bireylerin bir bölümünün beyninde daha özel olarak bulunan dilbilgisel bir sistemdir (1969: 30). Dilin kültürel yönüne vurgu yapan Sapir, dili, yalnızca insana özgü olan; düşüncelerin, duyguların ve isteklerin, istençle (irade göstererek) üretilmiş semboller kullanarak iletilmesini sağlayan ve içgüdüsel olmayan bir yöntem olarak görmektedir (Sapir 1921: 8). Chomsky evrensel dilbilgisini savunur. Ona göre her kültürel dil için ortak olan bir evrensel dilbilgisi mevcuttur ve insan bu dilbilgisini kullanabilecek zihinsel bir mekanizmayla doğar. Ona göre bir dil, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir üyeler kümesinde oluşturulan (sonlu ya da sonsuz) cümleler kümesidir (Chomsky 1957: 13). I. BÖLÜM: DİL NEDİR? Türkçenin dil bilgisi üzerine önemli çalışmalar yapan Banguoğlu’na göre dil, insanların ihtiyaçlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaretler sistemidir. Elle, başla, gözle işaretler yaparak da bazı duygularımızı, düşünce ve dileklerimizi anlatırız. Fakat en mükemmel anlatma (expression) vasıtamız dildir. Konuşma (parole) insana vergi olan ve insanı hayvandan ayıran bir yüksek işleyiştir(function). İnsan konuşma yeteneği ile doğar. Fakat dil doğuştan bilinmez. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini (langue maternelle) uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Aslında her dil (langue) insan topluluğu arasında binlerce yıl boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur (Banguoğlu 1986: 9). Dilbilimci Aksan ise, dili, düşünce, duygu ve isteklerin [1. Amaç], bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan [2. Dilbilgisi] yararlanılarak başkalarına [3. Alımlayan] aktarılmasını [4. Aktaran] sağlayan, çok yönlü ve çok gelişmiş bir dizge olarak tanımlamıştır (Aksan 2003: 55). II. BÖLÜM: DİLİN KÖKENİ 20. yüzyılda, Noam Chomsky alanda çığır açan eserlerini yayımlamış ve bunun devamında köken tartışmaları tekrar alevlenmiştir. Chomsky, dilin kültürel bir olgu olmadığını, insanların doğuştan dil yetisine sahip olduğunu ifade eder. Yani ona göre insan bu yetiyi kültürel bir evrimle değil, muhteşem bir mutasyon sonucunda bir anda edinmiştir (1988: 168-169). Skinner gibi davranışçılar ise insan zihninin boş olduğunu diğer tüm davranışlar gibi dilin de sonradan öğrenildiğini savunmuştur (bk. Skinner 1957). 20. yüzyılın en önemli çalışmalarından biri S. Pinker ve P. Bloom’un yayımladığı «Natural Language and Natural Selection» adlı makaledir. Bu yazıda insan dilinin doğal seçilimle evrimleşmiş olması gerektiği savunulmuştur (bk. Pinker-Bloom 1990). Bu çalışmadan sonra dili evrimsel süreçle birlikte ele alan çalışmaların sayısı artmıştır. Günümüzde, dilin kökeni ve gelişimi çalışmaları arkeoloji, antropoloji, psikoloji, nöroloji, biyoloji gibi bilim dallarının katkılarıyla bir kimlik kazanmıştır. II. BÖLÜM: DİLİN KÖKENİ Anlamlı sözcükler (bileşimcilik) ve belirli kurallarla sınırsız dizgiler yaratma (oluşumsallık) yetisini insan nasıl kazanmıştır? Bu soruya verilen yanıtları kabaca iki grupta toplayabiliriz: 1. İnanç/din kaynaklı açıklamalar 2. Biyolojik/kültürel evrim kaynaklı açıklamalar II. BÖLÜM: DİLİN KÖKENİ İnanç kaynaklı yaklaşımlar dışında, “yansıma kuramı”, “jest-mimik kuramı”, “iş kuramı”, “ünlem kuramı” ve “müzik kuramı” dilin kökenini açıklamaya yönelik öne çıkan varsayımlardır. Ding-dong adlı kurama göre dil, insanın doğada işittiği çeşitli farklı seslere refleks olarak çıkardığı seslerden doğmuştur. Platon gibi önemli düşünürlerin de katıldığı bu görüşe göre insanlar nesnelere isim verirken çıkardıkları seslerden yararlanmışlardır. Yansımaya dayalı bir diğer açıklama ise Bow-wow hipotezi olarak adlandırılır. Bu görüşe göre dil insanların hayvan seslerini taklit etmesiyle ortaya çıkmıştır. Miyav, hav vb. Darwin’in ileri sürdüğü bir görüş olan jest-mimik kuramı (Ta-ta hipotezi) dilin ortaya çıkışını beden hareketlerine bağlamaktadır. Buna göre ilk sözcükler, el hareketlerinin dudaklarla gösterilmesinden doğmuş ve gelişmiştir. İş kuramına göre (Ye-he-ho hipotezi) insanlar bir arada çalışırken çıkardığı seslerden hareketle oluşmuştur, der. Birlikte iş yaparken çıkardıkları seslerin dilin kökenini oluşturduğunu savunur. Ünlem kuramına göre (pooh-pooh hipotezi) göre insan dili, kişinin mutluluk, heyecan, acı gibi durumlarda çıkardığı ünlemlerden gelişmiştir. Müzik kuramı da (La-la hipotezi), insan dilinin kökenini oyun ve şarkılara dayandırır. III. BÖLÜM: DİLİN ÖZELLİKLERİ Dilin temel işlevi iletişimdir. İnsan dilleri, bildiğimiz haliyle iletişimde kullanılan en gelişmiş ve en esnek sistemlerdir. İnsan dili sistemdir. Bu sistem kurallar bütününden oluşur. İnsan dili üretkendir. Sınırlı sayıda sözcük ve sınırlı sayıdaki dilbilgisi kuralıyla sınırsız sayıda cümle kurma imkânı sunar. İnsan dilinde göstergeler nedensizdir. Gösterenle gösterilen (nesneler ve olgular) arasında bağ yoktur. İnsan dili biyolojik olduğu kadar toplumsaldır. IV. BÖLÜM: DÜNYA DİLLERİ Bugün dünyada 7000 kadar dil konuşulmaktadır. Bugün artık konuşulmayan ölü dillerin ise 500 bin kadar olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada hangi dillerin konuşulduğu ve her birinin kaç konuşuru olduğu hakkında bilgi Dünya Dil Atlası (https://wals.info/) ya da Ethnologue (http://www.ethnologue.com) adlı sitelerden edinilebilir. Dünyada Türkiye Türkçesi konuşuru 95 milyon, Türkçenin tüm lehçelerinin konuşurları 220 milyon kişi kadardır. V. BÖLÜM: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Genel insan dilinin unsurları olan çeşitli dil sistemlerinin sınıflandırılması çalışmalarına 18. yüzyılda başlanmıştır. Dil sistemlerinin sınıflandırılması ulus ve ulusçuluk kavramlarıyla ilişkilidir ve bu kavramların ortaya çıkıp gelişmesinde etken faktördür. Dil sistemleri köken ve yapı bakımından sınıflandırılır. V. BÖLÜM: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Köken Bakımından Diller Diller ortak atadan gelme durumlarına göre çeşitli dil aileleri altında toplanırlar. Dünyada en fazla dil sistemi barındıran ilk beş dil ailesi şöyledir: DİL AİLESİ DİL SAYISI 1. Nijer-Kongo 1535 2. Avustronezya 1225 3. Trans-Yeni Gine 477 4. Çin-Tibet 455 5. Hint-Avrupa 445 -- Altay (Türkçe) 62 V. BÖLÜM: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Dünyada en fazla konuşuru olan ilk beş dil ailesi şöyledir: DİL AİLESİ KONUŞUR SAYISI 1. Hint-Avrupa 3.290.000.000 2. Çin-Tibet 1.400.000.000 3. Afroasyatik 583.000.000 4. Nijer-Kongo 571.000.000 5. Avustronezya 327.000.000 -- Altay (Türkçe) 260.000.000 V. BÖLÜM: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Yapı Bakımından Diller En yaygın gruplandırma şekli, söz yapım ölçütüne göredir. Bu açıdan diller üçe ayrılır: 1. Tek heceli (yalınlayan): Her sözcük kök halindedir. Sözcükler değişmez, sözcüklerin sırası değişir. 2. Bükümlü (kaynaşmalı): Sözcüğün kökündeki değişiklik sözcüğün işlevini oluşturur. 3. Eklemeli: Sözcüğe ek ve takılar eklenerek sözcük oluşturulur. V. BÖLÜM: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Yapı Bakımından Diller 1. Tek heceli (yalınlayan): Çince, Vietnamca, Tibetçe. 2. Bükümlü (kaynaşmalı): İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Arapça. 3. Eklemeli: Türkçe, Moğolca, Korece, Japonca, Fince, Macarca. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON Dil, bireysel ve toplumsal yönü olan bir sistemdir. Diller, kişilerin yaş, cinsiyet, sağlık durumu gibi bireysel ya da sosyal statüsü gibi toplumsal etkenlere göre çeşitlenirler. Kişiler olası biçimlerden birini yaşamlarında sürekli olarak değiştirip kullanır. Dilin değişken olması varyantların keyfi ve kuralsız olduğu anlamına gelmez. Çeşitlenme belli kurallar çerçevesinde ortaya çıkar. Çeşitlenme söz konusu olduğunda da ses, biçim ve sözdizim kuralları dikkate alınır. Örneğin uzun adam dizimi adam uzun biçimine dönüşemez. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON Türkçenin sözdizim tipolojisi belirli sayıda çeşitlenmeye izin verir. Aynı şekilde son çekim ekleri başa getirilemez, eklerin sırası keyfi biçimde değiştirilemez. Biçim düzeyindeki çeşitlenmeler Türkçenin yapısal kuralları ile sınırlı kalır. Örneğin gelmorum “gelmiyorum” kullanımı mümkün iken kişi ve zaman ekinin yer değiştirdiği gelummor Türkçenin tipolojisine uygun değildir. Modern dilbilimsel bakış açısına göre standart dil, ağız, yaş ve cinsiyet jargonları, özel diller, meslek dilleri gibi dilin farklı çeşitleri aynı değere sahiptir. Bu dil çeşitleri birbirinden üstün, güzel, zengin ya da değerli değildir. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON STANDART DİL: Standart dil, kullanıldığı bölge içinde iletişim alanı en geniş olan biçimdir. Milli dil, edebi dil gibi farklı şekillerde adlandırılan standart dil, farklı ağızları konuşan insanlar arasında bir iletişim aracıdır. Bölgeler üstü olan standart dil, tarihsel gelişmeler sonucunda hem politik hem de kültürel merkez olarak görülen [Seçim(1)] bir bölgenin prestijli varyantının kodlandırılıp(2) işlevinin genişletilmesi(3) ve toplumca benimsenmesiyle(4) oluşur. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON STANDART DİLİN ÖZELLİKLERİ: 1. Bölgede konuşulan diğer dil varyantlarına göre daha prestijlidir. Standart dilin öğrenilmesi ve kullanılması toplumsal yaşamda saygınlık kazandırır. 2. Standart dilin özellikleri kodlanmıştır. Kuralları kurumlar tarafından belirlenir. Standart dilin doğru kabul edilen özellikleri kurumların yayın organları tarafından topluma öğretilir. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde standart dil olarak kabul edilen İstanbul varyantı Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen kurallara göre kullanılır. 3. Standart dil aynı zamanda yazı dilidir. Resmî kurumlarca seçilen standart varyant ile kitap, dergi vs. yayınlar çıkarılır. Okullarda bu varyantın nasıl yazılacağı öğretilir. 4. Standart dil yerel izler taşımaz. Kodlanmış kuralların egemen olduğu standart dilde, yaş, eğitim, sağlık gibi kişisel etkenler dışında varyasyon azlığı söz konusudur. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON BÖLGESEL (YEREL) VARYASYONLAR En kolay fark edilir varyasyondur. Lehçe, şive ve ağız gibi terimlerle tanımlanırlar, ancak bu tanımlar üzerinde genel bir uzlaşı söz konusu değildir. Bir dilin, ses, biçim ve sözdizimi açılarından bölgeden bölgeye değişiklik gösteren varyasyonlarına bölgesel dil türleri adı verilmektedir. Ağız araştırmaları uzmanı olan Demir’in tanımlaması ise daha kapsayıcıdır. Demir, ağızları, “aynı kökenden geldiği üst sistem durumundaki bir standart dile bağlı, doğal olarak ortaya çıkmış; aile ve dost çevresinde, iş yerlerinde; okur yazarlığı az, bulunduğu bölgeden uzun süre ayrı kalmamış insanlarca sözlü iletişimde dilin başka türleriyle karşı karşıya gelme oranına göre değişen biçimde kullanılan, resmi ortamlarda kullanılmasından kaçınılan, yazılı bir gelenek oluşturamamış, iletişim alanı sınırlı, bağlı olduğu üst sistemden dilin her alanında karşılıklı anlaşmanın korunacağı oranda ayrılabilen, prestiji standart dile göre daha az yerel konuşma biçimleridir” (Demir 2002: 113) şeklinde tanımlar. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON TOPLUMSAL VARYASYON Dilsel çeşitlenmede toplumsal etkenler de önemli rol oynar. Dil dışı etkenler olarak görülen yaş, cinsiyet, meslek, bulunulan sosyal statü dilin kullanımını etkilemektedir. Bu etkenlerin bazıları diğerlerine göre daha kolay fark edilebilir durumdadır. Örneğin sosyal statünün dil çeşitlenmesindeki etkisi kolay fark edilebilir. VI. BÖLÜM: DİLDE VARYASYON TEKNOLOJİ VE HIZLI HABERLEŞME Teknolojideki gelişmeler toplumsal yaşamımızı etkilemektedir. Telefon ve bilgisayar gibi iletişim araçları düşünme ve yaşama biçimimizi değiştirdiği gibi dilde de varyasyona neden olmaktadır. İletişim araçlarında e-posta, yazışma ya da düşünce ifade etme (tweet yazma gibi) vb. durumlarda, kişiler hızlı bir haberleşme için gereksiz gördükleri ünlüleri yazmama, noktalama işareti kullanmama ya da Türk alfabesinde bulunmayan harfleri değiştirme eğilimi göstermektedirler. Örnek olarak: slm, nbr, aeo (Allaha emanet ol), tmm, grs (görüşürüz). Resmi kurumlar, mesajlaşma dili ya da internet dili terimleriyle de anılan yazışma varyantlarının standart dile uygun olmadığını dile getirmekte ve kampanyalar düzenlemektedir. Ama standart dil kullanımın zorunlu olmadığı bu tür alanların kontrolü zor olduğu için mesajlaşma dilinde kullanıcıların tercihi ön plana çıkmaktadır.