Sağlık Sosyolojisi Özeti 2009 PDF

Document Details

AmazedTourmaline

Uploaded by AmazedTourmaline

Atlas Üniversitesi

2009

Bradby Hannah

Tags

tıbbi sosyoloji sağlık hastalık biyomedikal model

Summary

Bradby Hannah tarafından yazılan 2009 tarihli "Sağlık Sosyolojisi Özeti", tıbbın itibarını ve statüsünü, hastalığı, ıstırabı ve zayıflıkları ele alıyor. Biyomedikal modelin sınırlarını ve hastalık tanılama süreçlerini incelerken, farklılıkları ve eksiklikleri vurguluyor. Hastalığın farklı kategorilerinin ve semptomların tıbbi ve sosyal boyutlarını mercek altına alıyor.

Full Transcript

**SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ÖZET** **KAYNAK: BRADBY Hannah, Medical Sociology, Sage Publications Ltd. 2009** **SAĞLIĞIN TANIMLANMASI,** HASTALIĞI TANIMLAMAK Tıbbın itibarı ve statüsü, hastalık, ıstırap ve zayıflıkların semptomlarına ve nedenlerine karşı yapılan mücadelenin etkinliğine bağlıdır. Yapılan...

**SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ÖZET** **KAYNAK: BRADBY Hannah, Medical Sociology, Sage Publications Ltd. 2009** **SAĞLIĞIN TANIMLANMASI,** HASTALIĞI TANIMLAMAK Tıbbın itibarı ve statüsü, hastalık, ıstırap ve zayıflıkların semptomlarına ve nedenlerine karşı yapılan mücadelenin etkinliğine bağlıdır. Yapılan mücadele insan hastalıkları için teknolojik, farmakolojik, genetik ve cerrahi tedaviler vadetmektedir. Biyomedikal hastalık anlayışı, batı kültüründe sağlık ve hastalık süreçleri hakkında düşünme üzerinden gelişmiştir. Bu çerçevede vücudun yapısında ve işlevinde meydana gelen değişikliklere neden olan belirli etiyolojik (nedensel) etkenlerin hastalığa yol açtığı düşünülür. Bu nedensellik modelinin kökleri, hastalığın ilk kez belirli anatomik yapılarda yerleşik olarak görüldüğü on sekizinci yüzyıldadır. Beden ve zihin ayrımına dair kartezyen fikirler, hastalığın başlangıcının belirli bir organdaki patolojiye dayandırıldığı için patolojik tıbba yol açmıştır. BİYOMEDİKAL HASTALIK MODELİ Biyotıbbın hastalık merkezli organizasyonu, uzmanlıkların hastalık bölgesine (Kardiyoloji; Nöroloji; Solunum; Kulak, Burun ve Boğaz) veya hastalık türüne (Onkoloji; Romatoloji) göre bölünmesiyle, kişiden çok patojenin ve patolojinin, tıbbi ilginin merkezi olmasını sağlamıştır. Bu doğrultuda tıp tarihinde hastalıklarla mücadeledeki başarılar vurgulanmıştır: çiçek hastalığı ve çocuk felcinin yenilmesi, hastalıklı kalpleri ameliyat etme ve kanseri ortadan kaldırma yeteneği, tıbbın insan durumunu iyileştirme potansiyelinin simgesidir. Hastalığı teşhis ve tedavi etme çabası içindeki tıp, hastalığın sebebini vücut içindeki bir lezyonda bulmaktadır. Lezyonun varlığı semptom ve bulgularla saptanabilir. Semptomları ortaya koyan hasta, doktorunun bir tür dedektif gibi hareket etmesine izin verecek ve mevcut ipuçlarından hastalığın varlığına dair çıkarımlar yapacaktır. Hasta daha sonra hastalığın yorumlanmasında doktorun uzmanlığını kabul edecek ve onun tıbbi görüşüne karşı koymadan bir cevap üretilmesini bekleyecektir. BİYOMEDİKAL MODELİN SINIRLARI Bununla birlikte biyomedikal model, semptomların görülüşündeki ve hastalığın teşhisindeki tüm olasılıkları hesaba katmaz. Buradaki ilk sorun, semptomlar, patoloji ve hastalık arasındaki ilişkinin her zaman modelin öne sürdüğü kadar basit olmamasıdır. Bir kişi, herhangi bir patoloji tespit edilmeden semptomlar yaşayabilir. Hatta bazen ciddi bir patoloji semptomları tetiklemez. Öyleyse patolojik tıp, belirgin semptomları açıklayacak bir lezyonun yokluğuyla nasıl başa çıkıyor? Cevaplardan biri, bir lezyon tespit edilmemiş olsa bile yine de var olduğunu varsayarak temel modeli olduğu gibi kabul etmektir. Semptomolojiyi açıklamak için bir lezyonun yokluğuna bir başka tıbbi yanıt, kanıt olarak meşru bir hastalık olmadığını varsaymaktır. Bu yanıt, Körfez Savaşı Sendromu ve Kronik Yorgunluk Sendromunun gelişen tarihinde görülebilir, çünkü her iki durumda da hastalar semptomlarını ciddiye almakta zorlanmışlardır. Gerçek bir hastalık olarak kabul edilmeyen bir hastalık genellikle hasta tarafından yalnızca sübjektif olarak değerlendirilebilen ağrılar, kramplar, mide bulantısı, kulak çınlaması, baş dönmesi, libido kaybı ve yorgunluk gibi semptomlar gösterir. Eşlik eden bir lezyon olmadan, bu semptomların genellikle organik bir patolojiden ziyade psikolojik bir bozukluğun göstergesi olduğu varsayılır. Bu tür semptomların, antidepresanlar veya konuşma terapisi dışında terapötik müdahale gerektirmediği varsayılabilir. Böylece klinik öneme sahip oldukları göz ardı edilebilir. Bununla birlikte, Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, hastalıkla ilgili teşhis kategorilerinin sayısını sürekli olarak genişletmektedir. Tespit edilen hastalıkların devam eden genişlemesi, kısmen, patojenlerin tanımlanmasıyla gerçekleşen bilimsel ilerlemeden kaynaklanmaktadır. Ancak tüm yeni hastalıklar bir patojene çok sıkı bir şekilde bağlanamaz. Örneğin alkolizm ve anoreksiya nervoza, artık yaygın olarak farklı hastalıklar olarak tanınmakla birlikte tek bir lezyonla ilişkilendirilemez. Hastalık, sabit bir kategoriler dizisi olarak mevcut değildir, ancak değişen mikro-biyolojik çevre, tıbbi araştırmalardaki ilerleme ve değişen sosyal tutumlara yanıt olarak değişir. Tıp, çevresinde meydana gelen değişikliklere basitçe tepki vermez. Tanınan ve tedavi edilen bu hastalık kategorilerini değiştirmede aktif bir faildir. Alkol bağımlılığını ahlaki olarak kınamak yerine tedavi edilebilecek bir durum olarak kabul eder. Bu görüş, sosyal tutumlardaki değişikliklerin ve öncü doktorların çabalarının birleşiminden doğmuştur. Çünkü genellikle belirli bir lezyonun yokluğunda yeni hastalık kategorilerinin aktif olarak yaratılması, tıbbi uygulamanın kaçınılmaz bir yönüdür. Eksik lezyonlara ek olarak, bazen semptomların olmaması, biyomedikal hastalık modelinin başka bir potansiyel olarak rahatsız edici özelliğidir. Bir patoloji, tıbbi konsültasyon gerektirebilecek semptomlara yol açmadığında, biyomedikal hastalık modeli sorgulanır; örneğin, yumuşak doku kanserleri, hastalık iyice yerleşene kadar her zaman rahatsız edici semptomlara neden olmaz. Semptomlar bir patolojiyi ele vermiyorsa, hastalık sürecinin daha erken bir noktasında tedaviye başlamak için tarama yapılması gerekir. Tarama, anormal derecede yüksek kan, kolesterol veya PSA seviyeleri şeklinde patolojik bir sürecin belirtilerini saptayabilir. Fakat yine de bireyler hiçbir belirti yaşamayabilir. Asemptomatik olanın potansiyel olarak hasta olduğu teşhisi, tıbbi hastalık modeline aykırıdır. Çünkü semptomların yokluğunda hastalığa teşhis koymak, sağlık ve hastalık arasındaki ayrım hakkındaki temel varsayımları bozar. Tarama, potansiyel hastalığın bir göstergesi olarak normdan sapmaya odaklanır. Bu yüzden de asemptomatik durumda, \"hastalık öncesi\" veya \"risk altında\" olan yeni bir ön hasta kategorisinin yaratılmasına yol açılmıştır. Herhangi bir semptomun üzerinde ve ötesinde riske yapılan vurgu, \'endişeli iyiye\' katkıda bulunmuştur. Bu durumda ise şöyle bir sonuç çıkar: En azından testler hastalık riski göstergelerinden arınmış olduğumuzu kanıtlayana kadar hepimiz bir anlamda potansiyel hastalarız. Asemptomatik patolojinin yanı sıra, insanlar ağrılı veya rahatsız edici ve potansiyel olarak hastalığa işaret eden semptomlar yaşayabilir, ancak bir doktora başvurmaları beklenmez. Günlük yaşamda gözlenen semptomların çoğu, insanların tıbbi yardım aramasıyla sonuçlanmaz. Bir anket çalışması 200 baş ağrısından birinin konsültasyona yol açtığını ve bunun küçük bir semptom için şaşırtıcı olmayabileceğini göstermiştir. Ancak 14 şiddetli göğüs ağrısı vakasından sadece birinin doktora götürülmesi çok daha endişe vericidir. Öte yandan, anlamak veya tedavi etmek için bir doktorun dedektiflik becerilerine ihtiyaç duymayan küçük semptomlar da düzenli olarak hastalık belirtisi olarak kişiler tarafından sunulmaktadır. Pratisyen hekimler, hastalarının üçte biri ile yarısı arasında bir oranda kendilerinin tedavi edebilecekleri önemsiz şikayetlerle başvurduklarını bildirmektedirler. Patolojik tıbbın bu tür çelişkileri (lezyonsuz semptomlar, semptomsuz patoloji ve semptomların deneyimlenmesinin yardım aramayla ilgili öngörülemeyen yolu) halkın yanlış bilgilendirilmesiyle açıklanabilmekle birlikte hiçbir kamu eğitimi, bu modelin doğasında var olan iki sorunun üstesinden gelemez. Birincisi, her hastalığın altında yatan bir lezyon veya patoloji bulunmamaktadır ve ikincisi, semptom ve bulgular basit bire bir süreçte patolojiyle eşleştirilemez. Örneğin baş ağrısı gibi küçük semptomlar, o akşam alınan alkol, uykusuzluk, kafayı çarpma, kabızlık, beyin tümöründen kaynaklanabilir. Bir hastalığa neden olan patolojinin semptomlarla gösterileceği ve belirtilerle saptanabileceği şeklindeki sorunlu varsayıma ek olarak, biyomedikal modelde rahatsız edici bir ikili ifade vardır. Ya hastalıksız ve sağlıklısınız ya da hastalıklı ve dolayısıyla sağlıksızsınız. Ciddi semptomları olmayan kişilerin kendilerini hasta hissedebilmeleri ve patoloji belirtileri olanların kendilerini sağlıklı kabul edebilmeleri, sağlık ve hastalık arasındaki ilişkinin saptanabilir lezyonlara güvenmekten daha karmaşık olduğunu düşündürür. SAĞLIĞI TANIMLAMAK Hastalık merkezli patolojik tıbbın bir sorunu da sağlık hakkında söyleyecek çok az şeyinin olmasıdır. Tıbbın sağlığı geliştirmeye çalıştığı yerlerde, tarama ve bağışıklama yoluyla hastalıkların önlenmesine odaklanılır. Hastalığı acı, ıstırap ve sakatlığa yol açmadan önleyebilecek koruyucu bir ilaç fikri güçlü bir ideal olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Ancak hastalıkların önlenmesi, sağlığın kavramsallaştırılması, anlaşılması ve teşvik edilmesi ile aynı şey değildir. Tıbbi terimlerle sağlık, hastalığın yokluğudur, ancak bu, zayıf bir sağlık anlayışıdır. Biyomedikal modelde eksik olan sağlık yönleri, Dünya Sağlık Örgütü\'nün iyi sağlığı \'fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik hali\' olarak tanımlamasında özetlenmiştir. Bu tanımın önemi, manevi mutluluğu, maddi yeterliliği ve sosyal adaleti kapsamasıdır. Ancak bu aynı zamanda bir sorundur, çünkü pek çok doktor bu tür konuları tıbbın yetki alanı dışında, daha doğrusu dini liderlerin, sosyal hizmet görevlilerinin ve politikacıların ilgi alanı olarak görmektedir. Bununla birlikte, sosyal ve ekonomik dezavantajın erken ölümdeki önemli rolü, sosyal sorumluluğun tıp uygulamasının merkezine yerleştirmesine yol açmıştır. MESLEKTEN OLMAYANLARIN SAĞLIK ANLAYIŞLARI 1970\'lerden itibaren, hastalığın yokluğu olarak sağlığın biyomedikal modeli ile sıradan sağlık kavramları arasındaki tutarsızlık, sürekli araştırma konusu olmuştur. Araştırma, insanların kendilerinin ve ailelerinin sağlığı hakkında nasıl düşündüklerini ve düşüncelerinin tıbbi modellerle nasıl çeliştiğini konusunda olmuştur. Tıbbi bilgi ile sıradan sağlık inançlarının sık sık karşılaştırılması, doktorların tarafsız, nesnel kesinliklere sahip olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte, bazı tıbbi olmayan fikirler yalnızca inançlar olarak reddedilebilse de, inanç iyileşmede çok önemli bir rol oynamaktadır. Halkın inançlarını tıbbi bilgiden ayırmak, bunların birbiriyle örtüşmeyen ayrı bilgi alanları olduğunu işaret eder. Tıbbi bilginin hem eski (kitaplar, dergiler) hem de yeni (web siteleri, etkileşimli televizyon) medyadaki yorumlanması ve dağılması, bunun gerçekçi bir resim olmadığı anlamına gelir. Sınıfın, cinsiyetin ve etnisitenin sağlık ve sağlık hizmetlerinin öznel deneyimi üzerindeki etkili rolü ve hizmet sunumunu düzenlerken bunu dikkate almanın önemi giderek daha fazla kabul görmektedir. SAĞLIK MODELLERİNİN BOYUTLARI Hastalığın yokluğu, birçok sağlık kavramsallaştırmasının bir parçası olarak görülür. Ancak insanların sağlık ve hastalığa karşı direnç beklentileri bundan daha geniş, daha karmaşık ve incelikli bir tablo oluşturuyor. Kötü sağlık veya kronik hastalıktan mustarip insanların hastalığın yokluğunu sağlığın bir göstergesi olarak vurgulama olasılıkları daha yüksektir. Bununla birlikte, insanlar diyabet veya artrit gibi kronik bir durumdan mustarip olsalar bile kendilerini sağlıklı olarak tanımlayabilirler. Meslekten olmayan görüşler, sağlığı genellikle işlevsel zindelik ve hastalığa direnme veya hastalıkla baş etmeye yönelik biyolojik kapasiteyi temsil eden bir güç rezervi olarak kavramsallaştırır. Denge ve denge fikri sıklıkla \"normal\" sağlık fikirlerinde ortaya çıkar. Enerji ve zindelik olarak iyi sağlık da sık rastlanan bir bulgudur ve genellikle ayağa kalkıp ücretli iş ve ev işleriyle devam etme yeteneği olarak tanımlanır. İngiltere\'de sağlığın ne olduğuna yönelik olarak yürütülen bir anket çalışması, genç erkeklerin fiziksel güç ve zindeliği vurguladığını, genç kadınların ise enerji, canlılık ve başa çıkma becerisini önemli olarak gösterdiğini ortaya koymuştur. Orta yaşta insanların sağlığı kavramsallaştırmaları daha karmaşıktır. Onlar için zihinsel esenlik ve memnuniyet daha önemli olmuştur. Yaşlı insanlar ve özellikle erkekler sağlığı fonksiyonel olmakla tanımlamışlardır. Memnuniyet, mutluluk ve sakatlık veya hastalık karşısında bile iyi bir ruh hali hakkındaki fikirler de öne çıkmıştır. Kadınlar, sağlık tanımlarında daha kapsamlı olarak erkeklere göre sosyal ilişkileri vurgulama eğilimindedirler. Özetle, sağlıkla ilgili bu fikirler, sağlığın sadece hastalık halinin olmaması şeklindeki biyomedikal modele meydan okuyor. Sağlığın farklı boyutlarının önemi yaşam boyunca ve hatta cinsiyete göre değişebilmektedir. Sağlıktaki bu değişim ve çeşitlilik tıbbi sağlık modellerinde yoktur. SAĞLIĞIN KAPSAMI İnsanlardan iyi sağlığı tanımlamaları istendiğinde sosyal bağlamın, vurgulanan boyut üzerinde etkisi ortaya çıkmaktadır. Sağlığın deneyimlendiği sosyal bağlamdaki değişiklikler, insanların sağlığı tanımlama ve yeniden tanımlama şekillerinde öne çıkar. 1940\'larda gıda kıtlığı yaşayan kişiler büyükanne ve büyükbaba oldukları dönemde genellikle bir zamanlar karneyle verilen zengin, kalorili yiyeceklere değer vermekte ve bunları tercihen çocukların diyetlerine dahil edebilmektedirler. Oysa mevcut nesil çocukları aslında, obezite ve diyabet riski altındadırlar. Sağlık davranışlarını başka bir kültür ve iklimde öğrenen göçmenler, sağlık ve sağlığın korunmasına ilişkin fikirlerini de getirecek ve bunları yeni ülkenin bağlamına uyarlayacaktır. BİYOMEDİKAL HASTALIKLAR VE SAĞLIĞIN DEĞERİ Hastalığa neden olan lezyonların araştırılması, patojenlere karşı bazı dikkate değer zaferler elde etmiş ve böylece insan sağlığının iyileştirilmesine katkıda bulunmuştur. Patolojik tıbbın yaygın etkisinin ironilerinden biri, tıbbi fikirlerin eksikliklerinin netleşmesidir. Örneğin, mikrop teorisi bize enfeksiyonun bulaşıcı bir etkene maruz kalmanın ardından geldiğini söyler, ancak hepimiz sürekli olarak patolojik mikroorganizmalara maruz kaldığımız için bu yeterli bir açıklama değildir. Koşullar için genetik belirteçler tanımlanmış ve birçok koşulla ilişkili fonksiyonel genler de keşfedilmiştir. Meslekten olmayan anlayışlar, tıbbi düşüncenin eksikliklerini giderebilir. Bunlar ille de tıbbi düşüncenin alternatifleri değildir, ama ilavedirler. Meslekten olmayan görüşler, sağlığın bir yönü olarak hastalığın yokluğuna değer verirken, bir yandan da hastalıkla aynı anda var olabilen sosyal ve etkileşimli bir nitelik olarak konuya yaklaşmaktadır. Sağlık, güç, canlılık ve hastalığı savuşturma yeteneği olarak değerlendirilir ve iyi sağlığın mümkün kıldığı aktivite ve etkileşim, yalıtılmış bir fenomen olarak sağlıktan daha önemli görünmektedir.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser