ATA 101 ST NV-2 PDF - Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I
Document Details
Uploaded by CheeryAestheticism
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi
Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Ali Fuat Örenç, Cezmi Eraslan, Fatih M. Sancaktar, Abdurrahman Bozkurt, Ramazan Erhan Güllü, Mustafa Budak, Nilüfer Erdem, Arzu Tozduman Terzi
Tags
Summary
This document is a course material from İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi. It covers the history of the Ottoman Empire and its struggles for modernization and features chapters on 19th and early 20th-century developments, including major events, political changes, and social reforms. It is mainly structured as an academic lecture, with sections on different aspects of Ottoman history.
Full Transcript
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ ORTAK DERS ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I EDİTÖR PROF. DR. CEZMİ ERASLAN YAZARLAR (Bölüm sırasına göre) Ali Fuat Örenç ( İstanbul Üniversitesi – 1. 2....
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ ORTAK DERS ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I EDİTÖR PROF. DR. CEZMİ ERASLAN YAZARLAR (Bölüm sırasına göre) Ali Fuat Örenç ( İstanbul Üniversitesi – 1. 2.Bölümler) Cezmi Eraslan (İstanbul Üniversitesi – 3. 6. 10. Bölümler) Fatih M. Sancaktar(İstanbul Üniversitesi – 4. 13. 14. Bölümler) Abdurrahman Bozkurt (İstanbul Üniversitesi – 5. 8. Bölümler) Ramazan Erhan Güllü(İstanbul Üniversitesi - 7. Bölüm) Mustafa Budak (İstanbul Üniversitesi – 9.Bölüm) Nilüfer Erdem (İstanbul Üniversitesi – 11. Bölüm) Arzu Tozduman Terzi (İstanbul Üniversitesi – 12. Bölüm) I İÇİNDEKİLER 1. OSMANLI DEVLETİ’NİN GERİLEME DÖNEMİ VE YENİLEŞME ÇABALARI.......... 1 1.1. Osmanlı’nın Buhran Yılları: Duraklama Dönemi............................................................... 7 1.2. Osmanlı’da Gerileme Dönemi ve Islahat Girişimleri......................................................... 9 1.3. Osmanlı Modernleşmesinde Dönüm Noktası: Sultan III. Selim ve Nizam-ı Cedit Reformları................................................................................................................................ 12 1.4. Sultan II. Mahmut Dönemi Reformları............................................................................. 15 2. TANZİMAT’TAN MEŞRUTİYET’E OSMANLI DEVLETİ (1839-1876)....................... 28 2.1. 1839 Tanzimat Fermanı’nın İlanı ve Önemi..................................................................... 35 2.2. Tanzimat Dönemi Sosyal ve Ekonomik Reformları......................................................... 36 2.3. Tanzimat Dönemi Siyasi Olayları..................................................................................... 39 2.3.1. Avrupa’da 1848 İhtilalleri ve Mülteciler Meselesi........................................................ 39 2.3.2. Büyük Avrupa Savaşı: Kırım Harbi ve Sonuçları (1853-1856)..................................... 40 2.3.3. Savaşa Son Veren 1856 Paris Antlaşması...................................................................... 41 2.4. Osmanlı Müslim-Gayrimüslim İlişkilerinde Yeni Dönem: 1856 Islahat Fermanı’nın İlanı ve Önemi.................................................................................................................................. 41 2.5. Islahat Fermanı’na Tepkiler.............................................................................................. 42 2.5.1. Cidde Suriye ve Lübnan Olayları................................................................................... 42 2.5.2. Sultan Abdülmecit’e Darbe Girişim: 1859 Kuleli Vakası............................................. 42 2.6. Tanzimat’ın Son Evresi: Sultan Abdülaziz Dönemi ve Reformları (1861-1876)............. 43 2.6.1. Sultan Abdülaziz’in Seyahatleri:.................................................................................... 43 2.6.2. Süveyş Kanalı’nın Açılması (1869)............................................................................... 44 2.7. Sultan Abdülaziz Dönemi Reformları............................................................................... 44 2.8. Sultan Abdülaziz’in Darbe ile Tahtan İndirilmesi ve V. Murat’ın Kısa Saltanatı............ 47 3. I. MEŞRUTİYET DÖNEMİ GELİŞMELERİ..................................................................... 58 3.1. I. Meşrutiyet’in İlânı ve İlk Yazılı Anayasa...................................................................... 64 3.2. Balkanlarda Ayaklanmalar – 93 (1877-1878) Harbi......................................................... 65 3.3. Savaş Esnasında Müslüman Türk Nüfusun Kayıpları Ve Yaşanan Acılar....................... 67 3.4. Stratejik toprakların Kaybı (Kıbrıs, Mısır Ve Tunus)....................................................... 67 3.5. Bulgaristan’ın Doğu Rumeli’yi İlhakı............................................................................... 68 3.6. Osmanlı Devleti’nin Ekonomik Bağımsızlığını Kaybedişi (Duyun-ı Umumiye)............. 68 3.7. I. Meşrutiyet Dönemi Fikir Akımları................................................................................ 69 II 3.7.1. Osmanlıcılık................................................................................................................... 69 3.7.2. İslamcılık........................................................................................................................ 69 3.7.3. Türkçülük....................................................................................................................... 71 3.8. I. Meşrutiyet Döneminde Eğitim ve Kültür Politikaları.................................................... 71 3.9. I. Meşrutiyet Döneminde Jön Türk Muhalefeti................................................................. 73 4. II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ............................................................................................... 81 4.1. II. Meşrutiyet’in İlanı ve Tepkiler............................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.2. II. Meşrutiyet Döneminde Siyasi Yaşam.................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.2.1. 1908 Seçimleri ve Seçim Kanunu............................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.2.2. 1908 Seçim Sonuçları ve 1908-1912 Meclis-i MebusanıHata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.2.3. 1912 Seçimleri ve 1912 Meclis-i Mebusanı............. Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.2.4. 1914 Seçimleri ve 1914-1918 Meclis-i Mebusanı... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.3. II. Meşrutiyet Dönemi Dış Politikada Yaşanan GelişmelerHata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.3.1. Trablusgarp’ta Türk-İtalyan Savaşı ve Kuzey Afrika’dan Ayrılış (Eylül 1911-Ekim 1912)................................................................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.3.2. Balkan Savaşları ve Osmanlı Vatandaşlığı İdealinin ZedelenmesiHata! Yer işareti tanımlanmamış. 4.4. II. Meşrutiyet Döneminde Sosyal, Siyasal ve Ekonomi Alanında Atılan Adımlar..... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 5. AVRUPA’DAKİ GELİŞMELER VE OSMANLI DEVLETİ........................................... 109 5.1. Sanayi İnkılabı ile Birlikte Yaşanan Teknolojik Gelişmeler.......................................... 115 5.2. 19. Yüzyıl Sonlarında Yaşanan Askeri Gelişmeler......................................................... 115 5.3. Milliyetçilik Fikrinin Yeniden Yorumlanması................................................................ 116 5.4. Birinci Dünya Savaşı Öncesi Avrupalı Devletlerin Sömürgecilik Faaliyetleri............... 117 5.4.1. Uzak Doğu’da Sömürgecilik Faaliyetleri..................................................................... 117 5.4.2. Afrika’da Sömürgecilik Faaliyetleri............................................................................. 117 5.5. Rusya ile Almanya’nın Yükselişi ve Bloklaşmalar......................................................... 118 5.6. Osmanlı Devleti’nin Yalnızlıktan Kurtulma Arayışları.................................................. 120 6. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRKİYE.................................................................. 127 6.1. Osmanlı Devleti’nin Genel Durumu ve İttifak Arayışları............................................... 133 6.2. Şartların Zorladığı İttifak: Türkiye- Almanya................................................................. 134 III 6.2.1. Alman İttifakından Sonra İttifak Arayışları:................................................................ 134 6.3. Birinci Dünya Savaşı’nın Çıkışı...................................................................................... 135 6.4. Savaşta Cepheler............................................................................................................. 136 6.4.1. Kafkasya Cephesi......................................................................................................... 136 6.4.2. Kanal Cephesi.............................................................................................................. 137 6.4.3. Irak Cephesi.................................................................................................................. 137 6.4.4. Çanakkale Cephesi....................................................................................................... 138 6.5. Cephelerin Genişlemesi................................................................................................... 139 6.6. Savaş Sırasında Osmanlı Devleti’ni Paylaşma Projeleri................................................. 140 7. OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E ERMENİ MESELESİ............................................ 152 7.1. Osmanlı Ermenilerinin Sosyal ve Hukuki Durumları..................................................... 158 7.2. Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Sorununun Ortaya Çıkışı........................................... 159 7.3. Ermeni Komitelerinin Kurulması.................................................................................... 160 7.4. İlk Ayaklanmalar ve Silahlı İsyan Hareketleri................................................................ 162 7.5. II. Meşrutiyet Döneminde Ermeniler.............................................................................. 164 7.6. Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Sorunu............................................................. 166 7.7. Mondros Mütarekesi Sonrası Ermeniler ve Ermeni Sorunu........................................... 169 8. TÜRK MİLLETİNİN ULUSLARARASI CAMİA İLE İMTİHANI: MONDROS MÜTAREKESİ VE UYGULAMASI.................................................................................... 183 8.1. Osmanlı Devleti’ni Mütareke İstemeye İten Şartlar....................................................... 189 8.2. Wilson Prensipleri........................................................................................................... 191 8.3. Mondros Mütarekesi’ne Gidecek Heyetin Oluşturulması ve Görüşmeler...................... 191 8.4. Mondros Mütarekesi....................................................................................................... 192 8.5. Osmanlı Hanedan ve Üst Düzey Devlet Ricalinin Galiplere Bakışları........................... 193 8.6. İstanbul’un Fiilen İşgali.................................................................................................. 195 8.7. İşgal Yönetiminde İstanbul’da Hayat, Sığınmacılar....................................................... 196 8.8. Mütareke Hükümlerinin Türkiye Genelinde Uygulanması, Tepkiler............................. 198 9. MİLLİ TEŞKİLATLANMA VE KONGRELER.............................................................. 207 9.1. Mondros Mütarekesi ve Uygulanması............................................................................ 214 9.2. Millî Teşkilatlanma Çabaları: Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinin Kurulması............................................................................................................................... 215 9.3. Millî Mücadele’nin Başlaması: Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Çıkışı................... 216 IV 9.3.1. Havza Genelgesi........................................................................................................... 218 9.3.2. Amasya Genelgesi........................................................................................................ 218 9.4. Kongreler......................................................................................................................... 219 9.4.1. Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919)..................................................... 220 9.4.2. Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)................................................................................ 222 9.5. Amasya Protokolleri........................................................................................................ 224 9.6. Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Millî............................................................ 225 10. İHSAN-I ŞAHANE’DEN SAVAŞ YÖNETEN MECLİSE: I. TBMM’NİN YAPISI VE ÇALIŞMALARI..................................................................................................................... 235 10.1. I. Meşrutiyet Döneminde Meclisin Pozisyonu.............................................................. 242 10.1.1. İkinci Meşrutiyet Dönemi Düzenlemelerinde Meclisin Pozisyonu........................... 243 10.2. Atatürk Düşüncesinde Millî Egemenlik ve Meclis....................................................... 244 10.2.1. Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Millî....................................................... 245 10.3. Çölden Çıkarılan Bir Hayat; Türkiye Büyük Millet Meclisi......................................... 246 10.3.1. I. TBMM’nin Açılışı, Amaç ve İşlevi........................................................................ 247 10.3.2. I. TBMM’nin Sosyal ve Kültürel Yapısı.................................................................... 249 10.3.3. I. TBMM’de Gruplar.................................................................................................. 250 10.4. TBMM’nin Karşılaştığı İç Zorluklar: İsyanlar.............................................................. 251 10.5. I. TBMM’nin İşlevi....................................................................................................... 252 11. MİLLÎ MÜCADELE’DE SAVAŞLAR VE ANLAŞMALAR........................................ 258 11.1. İzmir’in İşgali ve Doğurduğu Tepkiler......................................................................... 264 11.2. Kuvâ-yı Milliye’nin Doğuşu ve İşgalci Güçlerle Mücadelesi...................................... 265 11.2.1. Doğu Cephesi............................................................................................................. 266 11.2.2. Güney ve Güneydoğu Cephesi................................................................................... 266 11.2.3. Trakya Cephesi........................................................................................................... 267 11.2.4. Batı Cephesi............................................................................................................... 267 11.3. Sevr Antlaşması............................................................................................................. 268 11.4. Düzenli Türk ordusunun Batı Cephesi’nde Yaptığı Savaşlar ve Sonuçları.................. 269 11.4.1. I. İnönü Savaşı ve Sonuçları....................................................................................... 270 11.4.2. II. İnönü Savaşı ve Sonuçları..................................................................................... 273 11.4.3. Sakarya Meydan Savaşı ve Sonuçları........................................................................ 274 11.4.4. Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Savaşı........................................................ 277 V 11.4.5. Mudanya Ateşkes Antlaşması.................................................................................... 279 12. OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDEN CUMHURİYETE EKONOMİ: MALİ SIKINTILAR VE ÇÖZÜM AMAÇLI İKTİSADİ UYGULAMALAR................................ 286 12.1. Osmanlı Ekonomisinde Sonun Başlangıcı.................................................................... 292 12.2. Tanzimat Dönemi.......................................................................................................... 292 12.2.1. Tanzimat Döneminde Mali Alanda Yaşanan Gelişmeler........................................... 293 12.2.2. Tanzimat Döneminde İç ve Dış Borçlanmalar........................................................... 295 12.3. İkinci Abdülhamit Döneminde Maliye’de Yapılan Düzenlemeler............................... 296 12.4. II. Meşrutiyet Döneminde Ekonomi.............................................................................. 297 12.5. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ekonomisi............................................................. 298 12.6. Millî Mücadele Döneminde Mali Durum...................................................................... 300 13. LOZAN ANTLAŞMASI VE TÜRKİYE’NİN SINIRLARI........................................... 311 13.1. Lozan Konferansı.......................................................................................................... 316 13.1.1. Müzakerelerin Başlaması....................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 13.2. Uluslararası Antlaşmalar Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Sınırları ve Oluşum Süreçleri................................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 13.2.1. Türkiye’nin Doğu Sınırları..................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 13.2.2. Türkiye’nin Güney Sınırları................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 13.2.3. Türkiye’nin Batı Sınırları (Trakya Sınırı).............. Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14. II. TBMM’NİN OLUŞUMU VE CUMHURİYETİN İLANI.......................................... 340 14.1. Nisan 1923 Seçimleri................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.1.1. Seçim Kararının Alınması...................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.1.2. 1923 Seçimlerine Giren Siyasi Oluşumlar............. Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.1.3. 1923 Seçim Sonuçları ve II. TBMM...................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.2. İstanbul’un Kurtuluşu................................................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.3. Ankara’nın Başkent Olması...................................... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 14.4. Hükümet Bunalımı ve Cumhuriyetin İlanı................ Hata! Yer işareti tanımlanmamış. VI 1. OSMANLI DEVLETİ’NİN GERİLEME DÖNEMİ VE YENİLEŞME ÇABALARI 1 Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 1.1. Osmanlı’nın Buhran Yılları: Duraklama Dönemi 1.2. Osmanlı’da Gerileme Dönemi ve Islahat Girişimleri 1.3. Osmanlı Modernleşmesinde Dönüm Noktası: Sultan III. Selim ve Nizam-ı Cedit Reformları 1.4. Sultan II. Mahmut Dönemi Reformları 2 Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular 1) Osmanlı Devleti’nin Avrupa karşısında gerilemeye başlamasının sosyal ve ekonomik sebepleri nelerdir? 2) Osmanlı’da reform ihtiyacı hangi yüzyılda ortaya çıkmıştır ve ıslahatlar hangi alanlarda yoğunlaşmıştır? 3) III. Selim dönemi Nizam-ı Cedit reform programı neden başarısız olmuştur? 4) Sultan II. Mahmut’un kendisinden sonraki dönemlere de etki eden yönetim anlayışı nasıldır? 3 Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri Kazanımın nasıl Konu Kazanım elde edileceği veya geliştirileceği Osmanlı Devleti’nin 15. yüzyıl sonlarından itibaren nasıl duraklama dönemine girdiğini Osmanlı’nın Buhran ve Avrupa güçleri karşısında zayıflamaya Ders notları ve ilave Yılları: Duraklama başladığını kavrayabilmek özgün kaynaklar Dönemi Osmanlı Devleti’nin 1699 Karlofça Ders notu, özgün Osmanlı’da Antlaşması ile girdiği gerileme döneminde ilave kaynaklar, Gerileme Dönemi ve yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlar ile günümüz uluslararası Islahat Girişimleri yapılan reform çabalarını anlayabilmek gelişmeleriyle karşılaştırma Osmanlı Ders notu, özgün Modernleşmesinde Osmanlı yenileşme tarihinin en önemli ilave kaynaklar, Dönüm Noktası: aşamalarından olan III. Selim dönemi günümüz uluslararası Sultan III. Selim ve reformlarının niteliğini ve başarısız gelişmeleriyle Nizam-ı Cedit olmasının nedenlerini kavrayabilmek karşılaştırma Reformları Türk modernleşmesinde önemli yere sahip Ders notu, özgün olan Sultan II. Mahmut devri yenileşme ilave kaynaklar, Sultan II. Mahmut çabalarını ve bunların sonraki dönemlere günümüz uluslararası Dönemi Reformları etkilerini değerlendirebilmek gelişmeleriyle karşılaştırma 4 Anahtar Kavramlar Osmanlı’da duraklama dönemi Osmanlı’da gerileme dönemi Osmanlıda reform ve yenileşme çabaları Avrupa ile ilişkiler 5 Giriş Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren üç asır içerisinde Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında hâkimiyet kuran büyük bir dünya gücü hâline geldi. Kuşkusuz Osmanlı’nın beylikten büyük bir imparatorluğa geçişi, başarılı devlet ve toplum yönetimi ile mümkün oldu. Osmanlı yönetim anlayışı, Orta Çağ Avrupası’nın çok ötesinde özelliklere sahipti. Sistemin sağlıklı işleyişi ve askerî başarılar toprak kazanımlarını sürekli hâle getirdi. Bu durum tarıma dayalı Osmanlı ekonomisinde dinamizmi ve istikrarı uzun süre canlı tuttu. Güçlenen imparatorluk, önce doğuda sonra da batıda cazibe merkezi hâline geldi. 15. yüzyıl ortalarına gelindiğinde Osmanlı artık Doğu / İslam medeniyetinin yegâne temsilcisi durumundaydı. Bu hâliyle dünyada Yeni Çağ’a geçişin lokomotifi de Osmanlı oldu. Osmanlı Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) saltanatında sosyal ve ekonomik olarak zirveye ulaştı. Ancak bu devir sonrasında devlet gücünü kaybetmeye başladı. Özellikle coğrafi keşiflerin etkisiyle dünya ekonomik sistemindeki köklü değişimler ve Avrupa’da sanayi devrimi gibi asırlar sonrasına tesir eden teknolojik gelişmeler, güçler dengesini altüst etti. Osmanlı’nın klasik devirdeki Avusturya, İspanya ve Portekiz gibi rakiplerinin yerini İngiltere, Fransa ve Rusya gibi modern ordulara sahip, güçlü ve yayılmacı emeller taşıyan ülkeler aldı. 17 ve 18. yüzyıllarda Osmanlı devlet adamları ve aydınları ortaya çıkan sorunların ve Avrupa karşısındaki gerilemenin sebeplerini biliyorlardı. 19. yüzyıla adım atıldığında klasik dönemdeki görkemli günlere geri dönüşün mümkün olmadığı anlaşıldı. Artık uygulanan reform programlarında büyük oranda Batı örnek alınmaktaydı. Fakat Avrupa sanayi ve teknolojisi ile rekabet edebilecek imkân bulunamadı; reformları uygulayacak nitelikli bir insan potansiyeli oluşturulamadı. Bu durumda sosyal sorunlar daha da büyüdü. Osmanlı, rekabet edemediği Avrupa tarafından adım adım parçalandı. Bilhassa 19. yüzyıldaki ıslahat girişimleri ile zaman içerisinde bunlara karşı oluşan muhalif tavırlar, nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti dönemi reformlarına etki etmesi bakımından da ayrıca önem taşımaktadır. 6 1.1. Osmanlı’nın Buhran Yılları: Duraklama Dönemi Osmanlı Devleti 1299’daki kuruluşundan itibaren sürekli olarak değişen ve gelişen bir dinamizm içinde oldu. Bu dinamizm, 15. yüzyılda kendine has ve özgün bir Türk-İslam medeniyeti sentezini ortaya çıkardı. Özellikle 1453’te İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı’nın Avrupa siyasetinin belirleyici aktörlerinden biri olduğunda kuşku yoktur. Balkan ve Orta Doğu coğrafyasındaki fetihler iki asır içinde Osmanlı’yı güç ve teşkilat bakımından tarihin kaydettiği ender imparatorluklardan biri hâline getirdi. Üç kıtada sağlam temeller üzerinde yükselmiş bir imparatorluğun çöküşü ise hiç kolay olmadı. Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesi pek çok iç-dış etkenin bir araya gelmesi ve sancılı bir sürecin sonunda gerçekleşti. Genel olarak kabul edildiği üzere Osmanlı Devleti 17. yüzyıl başlarında Duraklama Devri’ne girmiş bulunuyordu. Bazı tarihçiler duraklamanın Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın 1579’da ölümünden sonra başladığını ileri sürmektedirler. Yorumlar farklı olsa da 16. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı devlet sisteminde ve sosyal yapısında ciddi aksaklıkların yaşandığı görülmektedir. Bu husus, dönemin devlet adamları ve âlimleri tarafından da çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir. Fakat genel kanaatin aksine iç ve dış sorunlara rağmen bu süreçte toprak kazanımları sürmüştür. Bu nedenle 17. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık bir asır devam eden bu dönemi buhran veya bunalım devri olarak değerlendirmek de mümkündür. Kanuni Sultan Süleyman saltanatı ardından II. Selim (1566-1574) döneminde Osmanlı Devleti, Haçlı güçleri karşısında İnebahtı Deniz Savaşı’nı kaybetti (1571). Bu mağlubiyet Sokullu Mehmet Paşa’nın gayretleri ile Akdeniz’in stratejik adası Kıbrıs’ın fethi tamamlanarak unutturulmuştur. Devletin toprak kazanımları 1574’te Tunus’un, 1578’de Fas’ta kazanılan el-Kasrü’l-Kebir zaferiyle sürmüş ve Osmanlı egemenliği Kuzey Afrika’nın en batı ucuna ulaşmıştır. Bu arada 1578’de başlayan Osmanlı-Safevi (İran) savaşı 12 yıl sürmüş ve Osmanlı’nın doğu sınırı Hazar Denizi’ne kadar ulaşmıştır. Görüldüğü gibi 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı büyümeyi sürdürmektedir. 16. yüzyıl sonlarında Osmanlı geleneksel doğu-batı siyaseti yanında Kuzeyden gelen ciddi bir tehditle de uğraşmak zorunda kalmıştır. 1594’ten itibaren başlayan Kazak (Kossak) saldırıları bir süre sonra bunları destekleyen Ruslar ile çekişmeye dönüşmüştür. Rusya ile Karadeniz’de başlayan ve Balkanlar ile Kafkasya’da süren şiddetli mücadeleler son üç asır boyunca Osmanlı’yı yıpratan en önemli etken olacaktır. Osmanlı, Avrupa’daki en önemli rakiplerinden olan Avusturya ile 1593 yılından itibaren sürdürdüğü savaşı 1606’da imzaladığı Zitvatorok Antlaşması ile sona erdirdi. Bu arada Avrupa’da yeni dengeler oluşmaktaydı. 1618’de Protestan ve Katolik pek çok devlet arasında başlayan Otuz Yıl Savaşları, 1648’de imzalanan Vestfalya (Westphalia) Antlaşması ile sona erdi. Böylece Avrupa’da ileriki yıllarda Osmanlı’yı olumsuz etkileyecek yeni dengeler ortaya çıktı. 7 Osmanlı, Batı’da Avusturya, Kuzeyde Rusya, Doğuda İran’la, Akdeniz’de Venedik ve Cenevizlerle mücadele edip yıpranırken bu durumun içerideki yansımaları Celali İsyanları ile oldu. Bu isyanlar esasta devlet gücünün ve otoritesinin zayıflamasının bir sonucuydu. İsyanların bütün Anadolu’ya yayılması üzerine Kuyucu Murat Paşa 1606-1609 yılları arasında isyanları bastırdı. Fakat paşanın 1611 yılında ölmesiyle huzursuzluklar devam etti. Ardından Yeniçerilerin itaatsizlikleri başladı. Hatta 1622 yılındaki bir Yeniçeri isyanında Sultan II. Osman (1618-1622) tahttan indirilerek katledildi. Devletin içine düştüğü kargaşa ortamında Sultan IV. Murat (1623-1639) otoriteyi sağlamak için şiddetli tedbirler aldı. Fakat onun ölümünün ardından özellikle Kapıkulu Ocakları’ndaki disiplinsizlik önlenemez hâle geldi. Klasik dönemin en önemli dinamizm kaynağı olan Osmanlı toprak sistemi bozulunca sosyal sorunlar daha da büyüdü. Bu ortamda dinî taassup ekseninde ortaya çıkan Kadızadeliler hareketi, devleti tehdit eder duruma geldi. Bu olaylar karşısında yeni padişah IV. Mehmet (1648-1688), 1656’da Köprülü Mehmet Paşa’yı Sadrazam yapmış o da ilk iş olarak bu hareketi ortadan kaldırmıştır. Osmanlı Devleti Avrupa’da Otuz Yıl Savaşları’yla oluşan karmaşadan yararlanarak Kıbrıs’tan sonra Doğu Akdeniz’in stratejik adası Girit’e sefer başlatmıştır (1645). Çetin mücadelelerden sonra ada ancak 1669’da ele geçirilebilmiştir. Bu süreçte Osmanlı ordusu 1662’de Erdel (Romanya)’e girmiş; 1663’te Uyvar (Slovakya)’ın fethiyle de Avrupa’daki en geniş sınırlara ulaşmıştır. Fakat özellikle uzun süren Girit Seferi esnasında Osmanlı ordu ve donanmasının Avrupa teknolojisinin gerisinde kaldığı anlaşılmıştır. 17. yüzyılın son çeyreğinde Avrupa’daki bazı gelişmeler Osmanlıların dikkatini tekrar buraya yöneltmiştir. 1672’de Sadrazam olan Kara Mustafa Paşa, Viyana’yı ele geçirerek büyük bir hayali gerçekleştirmek; prestij kazanmak ve Batı’yı da bir tehdit olmaktan çıkartmak istiyordu. Bu amaçlar doğrultusunda Osmanlı ordusu 1683 baharında Avusturya seferine çıktı. Ancak Osmanlı ordusu II. Viyana Kuşatması’nda başarısız oldu ve çok ağır bir mağlubiyet aldı. Viyana hezimeti Avrupa devletlerine moral oldu ve Osmanlı için 16 yıl sürecek bir yenilgiler dizisi başladı. Nitekim Avusturya, Lehistan ve Venedik aralarında Kutsal İttifak’ı kurdular. Savaş 1699’a kadar sürdü. Zaten bir süredir ciddi sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Osmanlı, bu savaşlarda da istenilen başarıyı gösteremedi. 1697’deki Zenta bozgunundan sonra 1699’da imzalanan Karlofça (Karlowitz) Antlaşması Osmanlı için bir dönüm noktası oldu. Antlaşmayla Balkanlar’da ve Ukrayna’da ciddi toprak kayıpları yaşandı; Macaristan elden çıktı. Ayrıca galip devletlere ciddi ticari tavizler verildi. Bu içeriği ile Karlofça, klasik Osmanlı muhteşem çağının sona erdiğini simgeler. Osmanlı Devleti’nin buhran yıllarında idareci ve aydınlar için sorunların çözümünde eski muhteşem günlere dönüş önemli bir motivasyon unsuruydu. Ancak Avrupa karşısında özellikle askerî alandaki başarısızlıklar bu kanaatin yavaş yavaş değişmesine sebep oldu. Artık reformların yürütülmesinde Batı’dan yardım alınması görüşü hâkim olmaya başladı. 8 Harita 1: Duraklama Döneminde Osmanlı Devleti (Unat (1989), s. 32) 1.2. Osmanlı’da Gerileme Dönemi ve Islahat Girişimleri Osmanlı’da Gerileme Devri 1699 Karlofça Antlaşması’yla başlatılır; Sultan III. Selim’in tahta çıktığı ve Avrupa’da Fransız İhtilali’nin başladığı 1789’a kadar sürdürülür. Aslında 18. yüzyıla girildiğinde Osmanlı’da sorunlar netleşmiş ve Avrupa’nın üstünlüğü de kabul edilmiş olduğundan reform fikri ağırlık kazanmıştı. Ancak reformlar için zamana ve mutlak bir barış dönemine ihtiyaç duyulmaktaydı. 18. yüzyıl başlarında devletin içyapısında bazı düzenlemelerin gündeme gelmesiyle Lale Devri (1718- 1730) olarak adlandırılan döneme girilmiştir. Devrin padişahı Sultan III. Ahmet (1703- 1730)’in desteği ile devlet görevlileri 1718 tarihli Pasarofça Antlaşması ile barışı sağladılar ve sonrasında Batı’nın üstünlüğünün nedenlerinin araştırılması gereği üzerinde durdular. Bu amaçla Sadrazam Damat İbrahim Paşa, Avrupa’ya gönderilen elçilerin sayısını artırmıştır. Bu elçiler, diplomatik ilişkileri sürdürmenin yanı sıra Avrupa’nın kültür, sanat, sanayi, tarım ve askerî yapısı hakkında incelemeler yaparak raporlar sunmaya başladılar. 1720-1721 yılları arasında Paris’te elçi olarak bulunan Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi’nin raporu bunlar içinde en dikkat çekenidir. Lale Devri’nin önemli atılımlarından biri kuşkusuz ilk Türk matbaasının kurulmuş olmasıdır (1727). Aslında Osmanlı’da ilk matbaa İstanbul’da İspanya’dan göç eden Museviler tarafından 1493 yılında açılmıştı. Yine Ermeniler 1567, Rumlar ise 1627 yıllarında kendi matbaalarını kurmuşlardı. Bu dönemde Doğu dillerinden çeviriler yapılmış, sivil mimari gelişme göstermiş, sosyal hayat renklenmiştir. Fakat yapılan yenilikler yaşanan büyük sorunlar karşısında etkili olamamıştır. Reform hareketi sağlam bir zeminde 9 ilerleyemeyince sosyal ve ekonomik nedenlerle 1730’da patlak veren Patrona Halil Ayaklanması bu restorasyon dönemini sona erdirmiştir. Lale Devri’nde ortaya çıkan sosyal tepkiler ve yeni oluşan dinamikler sonraki dönem ıslahatlarını etkilemiş ve ıslahatların askerî alanda yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Nitekim yeni padişah Sultan I. Mahmut (1730-1754) kaos dönemi ardından ordunun modernizasyonuna ağırlık vererek Avrupa’dan uzmanlar getirtmiştir. Bu uzmanlardan en bilineni Fransız soylularından olan ve daha sonra Müslüman olarak Ahmet ismini alan Humbaracı Ahmet Paşa (Claude- Aleksandre Comte de Bonnevale)’dır. 1731’de İstanbul’a çağırılan Ahmet Paşa, Humbaracı Ocağı’nın ıslahıyla görevlendirilmiştir. Humbaracı Ahmet Paşa, döneminin çok önemli bir yeniliğine daha öncülük ederek 1736’da topçu askerlerinin eğitimi için teknik bir kurum olan Hendesehane’nin açılmasını sağlamıştır. Kuşkusuz Osmanlı reformlarının sürdürebilirliği ekonomik gelişmelerde de bağlantılıydı. Ekonomi üzerinde en yıkıcı etkiyi ticari kapitülasyonlar (ahidnameler) yapmaktaydı. Devletin güçlü olduğu devirlerde ticari hayata canlılık kazandırmak, özellikle diplomasi alanında siyasi kazançlar sağlamak amacıyla Avrupa devletlerine tanınan bu imtiyazlar, zaman içinde Osmanlı’nın yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülükler hâline dönüştü; sonra da iç işlerine müdahalede bir araç hâlini aldı. Başlangıçta padişahların saltanat süreleriyle kısıtlı olan kapitülasyonlar 1740 yılından itibaren daimî hâle getirildi. Batılı tarzda ıslahatlara önem veren padişahlar içerisinde öncü isimlerden biri Sultan III. Mustafa (1757-1774)’dır. Bu dönemde Sadrazam Mehmet Ragıp Paşa ile birlikte yürütülen dengeli ve tutarlı politikalar hazine gelirlerini artırmış; ticaret gelişmiş; vakıflara, tımar ve iltizamlara sıkı denetim getirilmiş; saray masrafları kısılmış ve askerî alanda oldukça etkili yenilikler yapılmıştır. Ancak Ragıp Paşa’nın 1763’te ölümünden sonra barış ortamı 1768 Osmanlı-Rus savaşıyla sona ermiştir. Rusya’nın Lehistan’ı işgal etmesi üzerine başlayan savaş 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’yla son bulmuştur. Sultan III. Mustafa’nın ıslahat anlayışı, onun yerine tahta oturan Sultan I. Abdülhamit (1774-1789) döneminde de sürdürülmüştür. I. Abdülhamit, Rusya ile savaşta başarısız olunduğundan Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalamak durumunda kalmıştı. Osmanlı’nın Karlofça’dan sonra imzaladığı en ağır şartları taşıyan ve olumsuz etkileri uzun yıllar devam edecek olan Küçük Kaynarca Antlaşması’na göre Aksu (Buğ) Nehri iki devletin yeni sınırı oluyordu. Asırlardır Osmanlı toprakları olan Kırım, Kuban ve Bucak için siyasi bakımdan imparatorluk bünyesinden ayrılma süreci başlamış oluyordu. Bu yerlerin Osmanlı ile irtibatı yalnızca dinî konularda hilafet makamına bağlılıkla sınırlandırılmıştı. Küçük Kaynarca Antlaşması’nda bir başka önemli husus Ruslara verilen ticari ayrıcalıkların yanlış yorumlanmasıdır. Rusya, Osmanlı topraklarında konsolosluk açma hakkı veren bazı maddeleri, Ortodoks vatandaşların koruyuculuğunun kendisine tanındığı şeklinde yorumlamıştır. Rusya, sonraki yıllarda bu maddelere dayanarak Osmanlı iç işlerine müdahale hakkını kendisinde görmüştür. Antlaşma ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarından Rus ticaret gemilerinin serbestçe geçişine de izin veriliyordu. Böylece Boğazların statüsü tartışmaya açılmış ve Karadeniz’deki mutlak Osmanlı egemenliği ağır bir yara almıştır. 10 Nitekim Ruslar kazandıkları bu zaferle Karadeniz’e yerleşmiş ve kısa süre sonra Osmanlı toprağı Kırım’ı tamamen eline geçirmiştir (1783). Kırım’dan Müslümanlarının birçoğu vatanlarını terk ederek Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Böylece imparatorluk, acı örneklerini ilerideki tarihlerde sıklıkla yaşayacağı, ilk büyük göç dalgasını yaşamıştır. Sorunlara rağmen Sultan I. Abdülhamit, reformların takipçisi olmuştur. Ordunun ıslahı için Avrupalı uzmanların istihdamına devam edilmiştir. Bu devrin öne çıkan siması ise aslen Macar olan Fransa doğumlu Baron François de Tott’dur. Tott, 1771-1776 yılları arasında orduyu ve savunma bölgelerini güçlendiren tedbirler aldırmıştır. Teknik eğitim için daha sonra Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (deniz mühendishanesi) adını alan Hendesehane, kapsamlı bir askerî okula dönüştürülmüştür. Osmanlı kamuoyu, ahalisi tamamen Müslümanlardan oluşan ve bir oldu-bitti ile Rusların eline geçen Kırım’ın kaybını sineye çekememiştir. Kırım’ın geri alınması için fırsat aranmış ve nihayet 1787’de Rusya’ya savaş ilan edilmiştir. Ardından Avusturya da Rusya’nın yanında savaşa katılmıştır. Bu savaşta beklenen başarı sağlanamadığı gibi çok önemli toprak kayıpları önlenememiştir. Ocak 1789’da Rusların Özi Kalesi’ni ele geçirip buradaki 25 bine yakın savunmasız Müslümanı kılıçtan geçirdiği haberi İstanbul’a ulaşınca I. Abdülhamit bu sarsıcı gelişmenin ardından hastalanmış ve fazla yaşayamayarak 7 Mayıs 1789’da vefat etmiştir. Görüldüğü gibi 17 ve 18. yüzyıl Osmanlı idarecileri ve aydınları şanlı mazileri ile kendilerinden üstün Avrupa gerçeği arasında sıkışmış durumdaydı. Bir yandan, mükemmel olarak kabul ettikleri altın çağ Fatih-Yavuz-Kanuni dönemleri sisteminden kopamıyor ve ıslahatlarla özlemini duydukları maziyi canlandırmak istiyor, öbür yandan üstünlüğünü ispat etmiş Avrupa olgusunu kabullenmek durumunda kalıyorlardı. Bu ikilem, devleti kalıcı reformlar yapmaktan alıkoyan önemli etkenlerden biriydi. Ancak dünyada çok büyük değişimlerin yaşanacağı 19. yüzyıla girme aşamasında hem Avrupa’da 1789 Fransız İhtilali gibi sarsıcı gelişmeler hem de Osmanlı’nın içinden çıkılmaz hâle gelmeye başlayan sorunları, bu ikilemden çıkma yolundaki adımları zorunlu hâle getirecektir. 11 Harita 2: Gerileme Döneminde Osmanlı Devleti (Unat (1989), s. 36) 1.3. Osmanlı Modernleşmesinde Dönüm Noktası: Sultan III. Selim ve Nizam-ı Cedit Reformları 18. yüzyılın sonlarında Avrupa 1789 Fransız İhtilali fikirleriyle sarsılırken, Osmanlı’da tarihin en kapsamlı reform programlarından biri olan Nizam-ı Cedit’in hazırlıkları yapılmaktaydı. Yaşanan toprak kayıplarına rağmen 18. yüzyılın sonunda Osmanlı’nın sınırları Asya’da Yemen-Arabistan Yarımadası, Hint Okyanusu, Basra Körfezi, İran’dan geçip Kafkasya’da Anapa’ya kadar; Avrupa’da Dinyester Nehri’nin batı kıyılarından Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Arnavutluk’u içine alacak şekilde devam ederek Avusturya’ya dayanıyordu. Afrika’da hemen hemen bütün Kuzey Afrika denetim altında tutuluyordu. Üç kıtada toprakları bulunan Osmanlı’nın bu sınırları 4 milyon kilometrekareyi aşmaktaydı ve üzerinde yaklaşık 25 milyon insan yaşıyordu. 12 Resim 1: Sultan III. Selim (ÖRENÇ, (2012), s. 46) Kendisine büyük umutlar bağlanan reform döneminin Padişahı Sultan III. Selim (1789-1807), devlet idaresini teslim aldığında Avusturya ve Rusya ile savaş devam ediyordu. Rusya, Eflak-Boğdan’ı işgal etmiş, Avusturya ordusu Belgrad’ı ele geçirmişti (8 Ekim 1789). Hiçbir tarafın istediği gibi gitmeyen savaş Avusturya ile 1791’de yapılan Ziştovi ve ertesi yıl da Rusya ile imzalan Yaş Antlaşması ile son bulmuştur. Sultan Selim yapacağı reformlarında Fransa’yı örnek almaktaydı. Tahta geçtiğinde 1789 Fransız İhtilali Avrupa’da yeni bir dönemi başlatmıştı. Osmanlı, ihtilalden doğrudan etkilenmedi fakat uzun vadede ihtilal fikirleri Osmanlı topraklarında milliyetçilik hareketlerinin hızlanmasına neden olacaktır. III. Selim, Ziştovi Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra yenileşme hareketine hız vermiştir. 1791 sonbaharında asker ve bürokrat çeşitli kesimlerden seçilen 22 kişiye reformlara dair layihalar (raporlar) hazırlama emri verilmiştir. Hazırlanan bu raporlarda ortak nokta, askerî alanda reformlara öncelik verilmesi olmuştur. Sultan, bu görüşler çerçevesinde Nizam-ı Cedit (Yeni Düzen) adı verilen ıslahat programını yürürlüğe koymuştur. Nizam-ı Cedit hareketiyle öncelikle Yeniçeri Ocağı’nın ıslahı, ulemanın nüfuzunun kırılması, Avrupa’nın ilim, sanat, askerlik, ziraat ve ticaret hayatında yaptıkları yeniliklerin Osmanlı’da da uygulanması amaçlanmıştı. Bu dönemde merkezî otoritenin güçlendirilmesi, devletin sarsılan iktidarının sağlamlaştırılması ve devlet sisteminin sağlıklı işleyişini temin etmek için kanunnameler hazırlanmış; yeni bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. 13 Resim 2: Nizam-ı Cedit Askeri (Örenç 2012, s. 50) Avrupa tarzındaki yeni Osmanlı askerî birlikleri 24 Şubat 1793’te kurulmuştur. Bu ordunun modern usullerde talim yapması sağlanmıştır. Ordu ve donanma için Avrupa’dan uzmanlar getirilmiştir. 1773’te temelleri atılan Mühendishane-i Bahri-i Hümayun geliştirilmiştir. Bu okulda hem denizcilik hem de gemi yapımı eğitimi verilmeye başlanmıştır. Ayrıca 1795’te kara mühendishanesi olarak Mühendishane-i Berri-i Hümayun açılmıştır. Bu okullar için gerekli kitapların tercüme ve basımı için kara mühendishanesi bünyesinde bir matbaa ve kütüphane oluşturulmuştur. Ordu ve donanmada başlatılan yenilikler ile diğer reformların uygulanması için büyük mali kaynaklara ihtiyaç duyuluyordu. Reformun ekonomik ayağını güçlendirmek için İrad-ı Cedit Hazinesi adıyla yeni ve bağımsız bir fon oluşturuldu. Bu hazineye yeni vergiler dâhil bazı kaynaklar gelir olarak ayrılmıştır. Dar bir kadro eliyle yürütülen III. Selim’in reform programı kapsamında Anadolu ve Rumeli’de eyaletler yeniden düzenlendi; buralara güvenilir ve tecrübeli yöneticiler atandı. Adaleti temsil eden kadıların görevlerini tam olarak yerine getirmeleri, halktan fazla para talep etmemeleri ve haksızlıkları önlemeleri sağlandı. Uzun süredir bozulmuş olan tımar ve zeamet sistemi yeni kanunlarla düzenlenerek tekrar ekonomiye kazandırıldı. Giyim kuşamda pahalı kumaşlar yerine yerli kumaşlar özendirildi ve ticaret teşvik edildi. III. Selim dönemine kadar Avrupa devletleri ile ilişkiler, bu devletlerin İstanbul’daki elçileri aracılığıyla sürdürülmekteydi. Bu uygulamaya son verildi. Devletin yabancı devletlerin merkezlerinde temsil edilmesi, Avrupa ülkeleriyle olan ilişkiler hakkında doğrudan ve daha güvenilir bilgi sahibi olması için bu ülkelerde daimî elçiliklerin açılması kararlaştırıldı. Bu amaçla Londra (1793), Paris (1797), Viyana (1797) ve Berlin’e (1797) 14 birer daimî elçi gönderildi. Bu elçilikler zaman içinde Osmanlı’nın Avrupa’ya açılan penceresi oldular. Osmanlı’da reformlar sürerken Fransa, İngiltere ile rekabetin sonucu olarak Osmanlı toprağı Mısır’ı 1798’de işgal etti. Bu durumda Fransa ile ilişkiler uzun süre koptu ve reformlar aksadı. Osmanlı, Mısır’ın kurtarılması için İngiltere ve Rusya ile ittifaklar kurdu. Osmanlı-Rus ittifakı, bu zamana kadar yalnızca savaş meydanlarında karşılaşan iki devletin tarihinde bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Bu ittifak sayesinde Rus savaş filosu ilk defa olarak Boğazlardan geçerek Akdeniz’e açılabilmiştir. Osmanlı ve müttefikleri kısa sürede başarılı olmuşlar ve 1801’de Fransa’yı mağlup ederek Mısır’dan çıkarmışlardır. Bu arada Nizam-ı Cedit reform hareketi, bütün iyi niyetli gayretlere rağmen istenilen sonuca ulaşamamıştır. Bu başarısızlıkta reformları yürüten kadroların yetersizliği çok önemli bir etken olmuştur. Süreç içinde Anadolu’da olduğu gibi Rumeli’de de güçlü ve başına buyruk ayan ve mütegallibe denilen yeni bir zümrenin türemesi önlenememiştir. Bütün bu olumsuzluklara Arabistan’da patlak verip bir anda bölgeyi kan gölüne çevirerek Kâbe’yi tehdit eder hâle ulaşan Vehhabi İsyanları da eklenmiştir. Yeni sistemin karşıtları Kabakçı Mustafa önderliğinde Mayıs 1807’de isyan ederek önce reform programını, sonra da III. Selim’i ortadan kaldırdılar. Nizam-ı Cedit süreci kuşkusuz Türk modernleşme tarihinin önemli safhalarından biridir. Başarısızlığa rağmen III. Selim’in başlattığı reform iradesi kendisinden sonra devam edecektir. Nizam-ı Cedit programının başarısını sınırlayan etkenlerin başında fonksiyonlarını yitirmiş eski kurumların ortadan kaldırmasına cesaret edilememesi gelir. Böylelikle aynı alanda faaliyet gösteren eski ve yeni kurumlar kaçınılmaz bir rekabet içine girmiştir. Başarıyı sınırlayan ikinci husus, reformları üstlenecek nitelikli kadroların yetiştirilememesi ve halk desteğinin olmamasıdır. Endüstrinin gelişmediği, ticaretin büyük ölçüde yabancıların elinde olduğu Osmanlı’da ihtilal dönemindeki Fransa’da ya da herhangi bir Avrupa ülkesinde olduğu gibi yenilikleri tetikleyecek sosyal ve ekonomik unsurlar, mesela burjuva sınıfı gelişememiştir. Bütün bunlara rağmen III. Selim’in değişim politikaları ve bilhassa diplomasi alanındaki reformları, birçok yeni anlayışın imparatorluğa girişine zemin oluşturmuştur. Bu anlayış kendisinden sonra atılan önemli reform adımlarına öncülük etmiştir. 1.4. Sultan II. Mahmut Dönemi Reformları Osmanlı’da ilk önemli Batılılaşma programı olan Nizam-ı Cedit’in büyük bir yıkımla son bulması devlet idaresinde bir ara döneme yol açtı. Devlet otoritesinin tamamen kaybolduğu bu dönemin aktörleri ise yenilik karşıtlarıydı. Osmanlı başkentindeki büyük kaos reform taraftarlarının Sultan II. Mahmut (1808-1839)’u tahta geçirmeleriyle son buldu. Sultan Mahmut ilk olarak merkezî otoritenin sağlanmasına çalıştı. Sadrazamlığa getirdiği Nizam-ı Cedit destekçisi ayanlardan Rusçuklu Alemdar Mustafa Paşa’nın girişimi ile merkezî iktidarı zayıflatan ayanları kontrol altına alınmaya çalıştı. Bu maksatla ayanlar 15 İstanbul’a davet edildi. Varılan mutabakat neticesinde 7 Ekim 1808’de ayanlar ile Saray arasında Sened-i İttifak belgesi oluşturuldu. Bu senetle ayanlar padişaha sadakatlerini ilan ederken devlet de bunları koruma sözü vermekteydi. Resim- 3: Sultan II. Mahmut (ÖRENÇ, (2012), s. 70) Sultan Mahmut bir taraftan da askerî yenilikleri sürdürmek istiyordu. Bu amaçla 14 Ekim 1808’de Sekban-ı Cedit Ocağı’nı kurarak modern talim zorunluluğu getirdi. Ancak Yeniçeriler tekrar ayaklanıp Sadrazamı öldürdüler, Sekbân-ı Cedit askerini dağıttılar, subayların bir kısmını katlettiler ve modern askerî eğitim yapılan Levent ve Selimiye kışlaları ile Üsküdar Matbaası’nı yaktılar. Devlet idarecileri Yeniçeri Ocağı kaldırılmadan köklü reformların yapılamayacağını anlamıştı. 15 Haziran 1826’daki son Yeniçeri isyanı bu fırsatı verdi. Sultan Mahmut, halkın da desteği ile iki gün içerisinde Yeniçerileri tamamen dağıttı. Ocağın 17 Haziran 1826’da kaldırılması Osmanlı tarihinde Vaka-i Hayriye (hayırlı olay) olarak adlandırılmıştır. Yeniçeriler tarih sahnesinden çekilince kısa sürede Avrupa usullerine göre Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen düzenli bir ordu kurulmuştur. Sultan Mahmut tahta geçtiğinde devam eden Rusya ile savaş hâli 28 Mayıs 1812 tarihli Bükreş Antlaşması’yla son buldu. İki ülke arasında Prut Nehri-Tuna Nehri ağzı çizgisi sınır kabul edildi. Böylece Osmanlı Balkanlar’da Rusya karşısında biraz daha geriledi. Osmanlı iç sorunlarıyla meşgulken Avrupa’da önemli değişimler yaşanıyordu. 1789 Fransız İhtilali’ne karşı müttefik olan İngiltere, Avusturya, Rusya ve Prusya Fransa’dan alınacak topraklar ve yeni Avrupa düzeni için Viyana’da bir kongre toplama kararı almışlardı. Osmanlı Devleti, Avrupa’nın İngiltere eksenli yeniden dizayn edildiği 1815 Viyana Kongresi’ne davet edildiği hâlde katılmadı. Babıali, özellikle Rusya etkisinden çekinmekte ve 1804 yılından itibaren isyanların sürdüğü Sırp meselesinde olduğu gibi toprak bütünlüğü endişesi taşımaktaydı. Kongre sonunda İngiltere’nin görüşlerine uygun siyasi kararlar alındı. Avrupa güç dengesi, İngiltere’nin beklentilerine göre oluşturuldu. 16 Sultan II. Mahmut saltanatının en kritik dönemi 1821 Yunan İsyanı ve sonrasında yaşadı. Osmanlı vatandaşı Rum isyancılar kısa süre sonra bütün Avrupa’dan hatta Amerika’dan destek görmeye başladılar. Osmanlı ordusu Mora ve Ege Adaları’na yayılan isyanı bastırmakta başarısız oldu. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan askerî yardım istendi. Eğitimli Mısır’ın Cihadiye askeri 1824’te Mora’ya nakledilince isyan bastırılma aşamasına geldi. Bu arada İngiltere, Fransa ve Rusya Yunan isyancıları himaye hususunda rekabete başladılar ve Osmanlı iç işlerine müdahale ettiler. Nitekim üç devlet Osmanlı Donanması’nı Navarin Limanı’nda yaktı (20 Kasım 1827). Bu felaketten kısa süre önce Osmanlı 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmıştı. Navarin’de donanma yok olunca imparatorluk bir anda ordusuz ve donanmasız kalmış oldu. Osmanlı’nın bu durumundan yararlanan Fransa, müttefikler adına Mora’ya asker çıkardı. Ardından 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Rus orduları Edirne’ye kadar gelince barış yapıldı. 14 Eylül 1829 tarihli Edirne Antlaşması’yla Osmanlı, özerk Yunanistan’ın kurulmasını kabul etti. Avrupalıların baskıları sürünce çok geçmeden 1830’da Yunanistan’ın tam bağımsızlığı kabul edilmek zorunda kalındı. Bu arada Fransa bir bahane ile 1830’da Cezayir’i işgal etti. Yunanistan ve Cezayir kayıplarının sarsıntısını daha atlatamayan Osmanlı asıl büyük darbeyi Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile gördü (1831). Mısır isyanı yaklaşık on yıl sürdü. Devlet bu süreçte çok ağır kayıplar yaşadığı gibi bu gaileden kurtulmak için Avrupalılarla yapılan ittifaklar nedeniyle yıllar sonrasını etkileyecek siyasi ve ekonomik tavizler verilmek zorunda kalındı. Osmanlı ordusu Konya’da bizzat sadrazamın kumandasında iken Mısır birliklerine yenilince Mısır Valisi’ne İstanbul yolu açılmış oldu. Mısır askeri, Bursa’ya kadar ilerledi (Şubat 1833). Böylece İstanbul ve Osmanlı hanedanı büyük bir tehditle karşı karşıya kaldı. Bu durumda II. Mahmut, kadim düşman Rusya’nın yardım teklifini kabul etmek zorunda kaldı. Varılan mutabakat gereği bir Rus filosu Boğaza girerek Beykoz’a asker çıkarttı (5 Nisan 1833). Ardından Rusya ile 8 Temmuz’da Hünkâr İskelesi Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma ile Boğazların statüsü de yeniden ele alındı ve Rusya lehine tavizler verildi. Antlaşmanın ardından Mısır meselesi bir anda genel bir Avrupa sorunu hâline geldi. Bu arada Mehmet Ali Paşa ile Kütahya’da geçici bir uzlaşmaya varıldı ise de sorunlar devam etti. II. Mahmut, Mısır meselesini kesin olarak bitirebilmek için İngiltere’nin desteğine yöneldi. Bu süreçte Osmanlı dış politikası Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından yönlendiriliyordu. Paşanın telkinleriyle İngiltere’ye kapitülasyonların üstünde ticari ayrıcalıklar sağlayan Balta Limanı Antlaşması imzalandı (16 Eylül 1838). 1839 yılı Haziran ayında Mısır Valisi ve II. Mahmut arasında devam eden mütareke hâli silahlı bir çatışmaya ve son bir hesaplaşmaya dönüştü. Ancak Osmanlı ordusu, Nizip’te mağlup oldu ve Mısır kuvvetlerinin önünde yine hiçbir engel kalmadı (24 Haziran 1839). II. Mahmut bu son yenilginin haberini alamadan vefat etti. Görüldüğü gibi Sultan II. Mahmut, saltanatının önemli kısmında içeride ve dışarıda çok ciddi sorunlarla boğuşmuştur. Buna rağmen reformlar sürdürülmüştür. Bu dönem 17 reformlarının önceki dönemlerden en önemli farkı geleneksel kurumlardan kopma ve yenilerinin oluşturulması iradesinin gösterilmesidir. Ancak özellikle Avrupa ölçüsünde düzenlenmiş eğitimli bir ordu kurulması, her şeyden önce büyük bir ekonomik yük demekti. Bu nedenle o ana kadar vilayetlerin ihtiyaçları için geniş ölçüde mahallinde kullanılan vergi gelirleri, reformların ağır giderlerini karşılamak üzere merkeze aktarıldı. Bunu vergi gelirlerinin arttırılması için alınan tedbirler takip etti. Bunlardan en önemlisi 1826’da Evkaf Nezareti’nin kurulmasıdır. Kısa zaman içinde vakıflardan elde edilen gelirler bu nezaret kanalıyla genel reformlara, özellikle askerî harcamalara yönlendirildi. Fakat bu durum Osmanlı sosyal yapısının en önemli unsurlarından olan vakıf kurumunun eski etkinliğini yitirmesine neden oldu. Sultan Mahmut döneminde merkezî idare ve hükümet teşkilatında oldukça önemli düzenlemeler yapılmıştır. Özellikle Avrupa’da olduğu gibi daha verimli işleyen bir hükümet sistemi ile kendine has bürokrasisinin oluşumuna önem verilmiştir. Divan-ı Hümayun’un yerini alan Babıâli, nezaretlerin (bakanlıkların) kurulmasıyla daha da güç kazanmıştır. İlk defa Sadrazam yerine Başvekil sıfatı kullanılmıştır. II. Mahmut askerî ihtiyaçlar doğrultusunda eğitim alanında da pek çok yenilik yapmıştır. İstanbul ile sınırlı olmak kaydıyla bu dönemde ilköğretim zorunlu hâle getirilmiş; 1826’da ilk kez Avrupa’ya öğrenci gönderilmiştir. 1827 yılında açılan Tıp Mektebi ile ordu için hekim ve cerrah yetiştirilmesi sağlanmıştır. İlk ve orta seviyede devlet memuru yetiştirmek amacıyla Mekteb-i Maarif-i Adli ve Mekteb-i Ulum-ı Edebi açılmıştır. 1831’de Muzika-i Hümayun ve 1834’te Mekteb-i Ulum-ı Harbiye adıyla Fransız modelinde iki yeni okul eğitime başlamıştır. II. Mahmut’un yenilikleri sosyal ve kültürel alanda da kendisini göstermiştir. İlk Türkçe Osmanlı gazetesi olan Takvim-i Vekayi 1 Kasım 1831’de haftalık olarak yayın hayatına başlamıştır. İlk nüfus sayımı, ilk karantina teşkilatı, askerî itfaiye ve posta sisteminin kurulması gibi yenilikler de bu dönemde gerçekleşmiştir. 1815’te idari merkez Topkapı’dan Dolmabahçe’ye taşınınca eski saray protokollerinin çoğu değiştirilmiştir. 1828’te asker için getirilen fes giyme kuralı, 3 Mart 1829’da çıkarılan kıyafet nizamnamesiyle ile ulema dışındaki bütün memurlar için zorunlu hâle getirilmiştir. Bu nedenle 1830’da Tunus’tan getirtilen ustalara Eyüp’te Feshane kurdurulmuştur. İlk buharlı gemiler bu dönemde envantere katılmıştır. Sultan II. Mahmut’un ölümüyle ile Nizam-ı Cedit süreci kesin olarak bitmiştir. Bundan sonraki süreç, bir taraftan 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanlarıyla Batılı tarzda yenileşme hareketlerinin sürdüğü, diğer taraftan da buna muhalif çevrelerin güçlendiği, Avrupa’nın Osmanlı’nın iç işlerine müdahalesinin ise âdeta kurumsallaştığı ve nihayetinde devletin zayıflamasının büyük toprak kayıplarıyla hızlandığı bir dönem olarak öne çıkacaktır. 18 Uygulamalar Yusuf AKÇURA’nın Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri (XVIII. ve XIX. Asırlarda), TTK Yay., Ankara 1988 ve Niyazi BERKES, Türkiye’de Çağdaşlaşma (Yay. Haz. A. Kuyaş), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2010 adlı eserleri okuyunuz. Kazanım: 1. Osmanlı Devleti’nin gerileme ve duraklama dönemine girişinin sebepleri, 2. Osmanlı’nın gerileme sürecinde Avrupa’nın durumu, 3. Osmanlı’da reform ihtiyacının ortaya çıkışı kavranacak. 19 Uygulama Soruları 1) Nizam-ı Cedit reformlarının başarısızlık sebeplerini değerlendiriniz 2) Küçük Kaynarca Antlaşması’nın önemini değerlendiriniz. 3) 1815 Viyana Kongresi’nin Avrupa için önemini belirtiniz. 4) II. Mahmut dönemindeki askerî reformları değerlendiriniz. 20 Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti? Bu bölümde kuruluşundan itibaren üç asır içerisinde üç kıtada hâkimiyet kuran ve büyük bir imparatorluğa dönüşen Osmanlı Devleti’nin buhran dönemine girişinin sebepleri üzerinde durulmuştur. 18. yüzyılın sonuna kadar devam eden süreçteki siyasi ve sosyal olaylar ana hatlarıyla ele alınmıştır. Osmanlı’nın Avrupa karşısında gerilemesine etki eden unsurlara ayrıca değinilmiştir. Buhran dönemindeki ıslahat teşebbüsleri ve başarısız olunmasının sebepleri irdelenmiştir. Osmanlı’nın dağılma döneminin başladığı 19. yüzyıl gelişmeleri daha ziyade Avrupa tarzı reform çabaları ekseninde ele alınmıştır. Avrupa’da 1789 Fransız ihtilali ile toplumsal ve siyasi yapılar değişime uğrarken aynı dönemde Osmanlı’da Nizam-ı Cedit reform programı yürürlük kazanmıştır. Dönemin padişahı III. Selim ile dar bir kadro tarafından yürütülen yenileşme projesi, köklü ve kalıcı reformlara cesaret edilemediği için hüsranla son bulmuştur. Nizam-ı Cedit döneminde ortaya çıkan değişim iradesi kısa süre sonra II. Mahmut’un saltanatında tekrar gündeme gelmiştir. Bu dönemde reformların önündeki en büyük engel olarak görülen Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kaldırılması ardından devlet sisteminde çok önemli değişimlere gidilmiştir. Gerek III. Selim dönemi yenilikleri ve gerekse II. Mahmut devri reformları sonraki dönemleri etkilemeleri bakımından değerlendirilmiştir. 21 Bölüm Soruları 1) Aşağıdaki tanımlamalardan hangisi Osmanlı Devleti’nin duraklama devrini ifade etmekte kullanılabilir? a) Atılım dönemi b) Islahat dönemi c) Buhran dönemi d) İstikrar dönemi e) Aydınlanma dönemi 2) Avrupa Otuz Yıl Savaşlarını sona erdiren tarihi antlaşma aşağıdakilerden hangisidir? a) 1807 Tilsit Antlaşması b) 1699 Karlofça Antlaşması c) 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması d) 1648 Vestfalya Antlaşması e) 1718 Pasarofça Antlaşması 3) 1699 Karlofça Antlaşması’nın Osmanlı tarihi açısından önemi aşağıdakilerden hangisidir? a) Duraklama döneminin başlaması b) Ekonomik kalkınma döneminin başlaması c) Askeri zaferlerin artması d) Daimi diplomasi döneminin başlaması e) Gerileme döneminin başlaması 22 4) Osmanlı kapitülasyonları (ahidnameler) aşağıdaki tarihlerden hangisinde daimi hâle getirilmiştir? a) 1740 b) 1914 c) 1839 d) 1453 e) 1924 5) Küçük Kaynarca Antlaşması aşağıdaki hangi ülke ile ve hangi tarihte imzalanmıştır? a) Avusturya/ 1718 b) Venedik/ 1540 c) Bizans/ 1453 d) Rusya/ 1774 e) İspanya/ 1492 6) Osmanlı’da ilk matbaa aşağıda gösterilen hangi dönemde faaliyete başlamıştır? a) Lale Devri b) Nizam-ı Cedit devri c) Tanzimat devri d) Kuruluş devri e) Yükseliş devri 7) Mühendishane-i Berri-i Hümayun aşağıda gösterilen hangi amaçla açılmıştır? a) Deniz mühendisliği b) Kara mühendisliği c) Maden mühendisliği d) Teknoloji mühendisliği e) Gemi mühendisliği 23 8) Aşağıdaki Avrupa şehirlerinden hangisine III. Selim döneminde daimi elçilik açılmamıştır? a) Londra b) Paris c) Viyana d) Berlin e) Atina 9) 1798’de Fransa’nın Mısır’ı işgali sonrası Osmanlı aşağıdaki hangi devletlerle ittifak yapmıştır? a) Rusya-Avusturya b) İngiltere-Avusturya c) Rusya-Prusya d) Rusya-İngiltere e) İngiltere-Prusya 10) Sened-i İttifak, aşağıda gösterilen hangi tarihte ve kimlere yönelik hazırlanmıştır? a) 1838/İngilizler b) 1808/Ayanlar c) 1833/Mısır Valisi d) 1856/Gayrimüslimler e) 1740/Tüccarlar 24 11) Osmanlı tarihinde Vaka-i Hayriye aşağıdaki hangi olay için kullanılır? a) İlk resmî gazetenin çıkışı b) İlk matbaanın kuruluşu c) Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılışı d) İlk Fes giyilmesi e) Padişahın tahta çıkışı 12) Asakir-i Mansure-i Muhammediye aşağıdaki padişahlardan hangisinin döneminde kurulmuştur? a) II. Mahmut b) Yavuz Sultan Selim c) Kanuni Sultan Süleyman d) II. Abdülhamit e) Abdülaziz 13) 1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması aşağıdaki ülkelerden hangisi ile yapılmıştır? a) Portekiz b) Venedik c) Ceneviz d) Avusturya e) İngiltere 14) Osmanlı’da ilk resmî gazetenin adı aşağıdakilerden hangisidir? a) Ceride-i Havadis b) Takvim-i Buldan c) İkdam d) Takvim-i Vekayi e) Tanin 25 15) Topkapı Sarayı 1815’te aşağıdaki mekânlardan hangisine taşınmıştır? a) Yıldız b) Dolmabahçe c) Beşiktaş d) Beylerbeyi e) Çırağan Cevaplar 1) c, 2) d, 3) e, 4) a, 5) d, 6) a, 7) b, 8) e, 9) d, 10) b, 11) c, 12) a, 13) e, 14) d, 15) b 26 Bölüm Kaynakçası AKÇURA, Yusuf; Osmanlı Devleti‘nin Dağılma Devri (XVIII. ve XIX. Asırlarda), TTK Yay., Ankara 2010. AKYILDIZ, Ali; Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836- 1856), İstanbul 1993. BERKES, Niyazi; Türkiye’de Çağdaşlaşma (Yay. Haz. A. Kuyaş), yapı kredi Yay., İstanbul 2010. BEYOĞLU, Süleyman, vd; Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2729, Eskişehir 2013. GENCER, Ali İhsan-ÖZEL, Sabahattin; Türk İnkılâp Tarihi, Der Yay., İstanbul 2010. İNALCIK, Halil; Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), (Çev. Ruşen Sezer), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2003. ÖRENÇ, Ali Fuat; Yakınçağ Tarihi (1789-1918)-Giriş, Akademi Titiz Yay., İstanbul 2012. UNAT, Faik Reşit; Tarih Atlası, Kanaat Yay., İstanbul 1989. 27 2. TANZİMAT’TAN MEŞRUTİYET’E OSMANLI DEVLETİ (1839-1876) 28 Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 2.1. 1839 Tanzimat Fermanı’nın İlanı ve Önemi 2.2. Tanzimat Dönemi Sosyal ve Ekonomik Reformları 2.3. Tanzimat Dönemi Siyasi Olayları 2.3.1. Avrupa’da 1848 İhtilalleri ve Mülteciler Meselesi 2.3.2. Büyük Avrupa Harbi: Kırım Savaşı ve Sonuçları (1853-1856) 2.3.3. Savaşa Son Veren 1856 Paris Antlaşması 2.4. Osmanlı Müslim - Gayrimüslim İlişkilerinde Yeni Dönem: 1856 Islahat Fermanı’nın İlanı ve Önemi 2.5. Islahat Fermanı’na Tepkiler 2.5.1. Cidde Suriye ve Lübnan Olayları 2.5.2. Sultan Abdülmecit’e Darbe Girişim: 1859 Kuleli Vak’ası 2.6. Tanzimat’ın Son Evresi: Sultan Abdülaziz Dönemi ve Reformları (1861-1876) 2.6.1. Sultan Abdülaziz’in Seyahatleri 2.6.1.1. Sultanın Mısır Seyahati (1863) 2.6.1.2. Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati 2.6.2. Süveyş Kanalı’nın Açılması (1869) 2.7. Sultan Abdülaziz Dönemi Reformları 2.8. Sultan Abdülaziz’in Darbe ile Tahtan İndirilmesi ve V. Murat’ın Kısa Saltanatı 29 Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular 1) 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı Osmanlı yönetim anlayışında hangi değişimlere sebep olmuştur? 2) 1853-1856 Kırım Savaşı Osmanlı - Avrupa ilişkilerini nasıl etkilemiştir? 3) 1856 Islahat Fermanı Osmanlı’da müslim - gayrimüslim ilişkilerini nasıl etkilemiştir? 4) Tanzimat ve Islahat fermanı dönemlerinde dış politika anlayışı nasıl gelişmiştir? 5) Sultan Abdülaziz dönemi reformları hangi alanlarda yoğunlaşmıştır? 30 Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri Kazanımın nasıl elde Konu Kazanım edileceği veya geliştirileceği Türk modernleşme tarihinin Ders notu, özgün ilave en önemli aşamalarından biri 1839 Tanzimat Fermanı’nın İlanı kaynaklar, günümüz olan Tanzimat Fermanı’nın ve Önemi uluslararası gelişmeleriyle hazırlanış sürecini ve karşılaştırma. fermanın içeriğini kavramak. Tanzimat süreci reformları ve Ders notu, özgün ilave Tanzimat Dönemi Sosyal ve uygulamalarını kaynaklar, günümüz Ekonomik Reformları değerlendirmek. Toplumsal uluslararası gelişmeleriyle değişimleri kavramak. karşılaştırma. Tanzimat devri siyasi olayları kapsamında; Mısır Meselesinin Çözümünü ve 1841 Londra Antlaşması’nı, Avrupa’da 1848 İhtilalleri ve Ders notu, özgün ilave Mülteciler Meselesi’ni, 1853- kaynaklar, günümüz Tanzimat Dönemi Siyasi Olayları 56 Kırım Savaşı ve uluslararası gelişmeleriyle Sonuçlarını ve 1856 Paris karşılaştırma. Antlaşması’nın Osmanlıya etkilerini değerlendirmek suretiyle günümüz ile bağlantılarını tartışabilmek. Osmanlı siyasi ve sosyal Osmanlı Müslim-Gayrimüslim hayatını derinden etkileyen Ders notu, özgün ilave İlişkilerinde Yeni Dönem: 1856 1856 Islahat Fermanı içeriğini kaynaklar, günümüz Islahat Fermanı’nın İlanı ve kavrayabilmek, Osmanlı uluslararası gelişmeleriyle Önemi toplumundaki etkilerini karşılaştırma. değerlendirebilmek. Fermanın ilanından sonra 1858 Cidde hadiseleri, Sultan Abdülmecit’e Darbe Girişim: Islahat Fermanı’na Tepkiler Ders notu ve literatür. 1859 Kuleli Vakası ile Suriye ve Lübnan’da meydana gelen olayları kavrayabilmek Tanzimat’ın Son Evresi: Sultan Tanzimat döneminin son Ders notu, özgün ilave 31 Abdülaziz Dönemi ve Reformları padişahı Sultan Abdülaziz kaynaklar, günümüz (1861-1876) devri gelişmeleri kapsamında; uluslararası gelişmeleriyle Sultan Abdülaziz’in Tahta karşılaştırma. Çıkışı ve Devletin Genel Durumu, Sultanın Mısır Seyahati (1863), Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati, Süveyş Kanalı’nın Açılmasını (1869) değerlendirebilmek, günümüz ile mukayese yapabilmek. Sultan Abdülaziz’in yönetim Sultan Abdülaziz Dönemi anlayışı ile dönemin sosyo- Ders notu ile verilen Reformları ekonomik reformlarını literatür. kavrayabilmek. Sultan Abdülaziz’in askerî bir darbe ile tahttan indirilişi, şaibeli ölümü ve yerine geçen Ders notu, özgün ilave Sultan Abdülaziz’in Darbe ile V. Murat’ın 93 günlük kaynaklar, günümüz Tahtan İndirilmesi ve V. Murat’ın saltanatı dönemi hadiselerini uluslararası gelişmeleriyle Kısa Saltanatı değerlendirebilmek. karşılaştırma. Günümüz ile irtibatlı yorum yapabilmek. 32 Anahtar Kavramlar Tanzimat Fermanı Kırım Savaşı Islahat Fermanı Reform çabaları Sultan Abdülaziz ve askerî darbe 33 Giriş Sultan II. Mahmut’un ölümü ile Nizam-ı Cedit dönemi kapanmış oldu. Tahta oğlu I. Abdülmecit (1839-1861) geçti. Bundan sonraki süreç, bir taraftan 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ve 1856’da çıkarılan Islahat Fermanı süreçlerinde Avrupa destekli reform gayretlerinin sürdüğü, diğer taraftan da buna muhalif çevrelerin güçlendiği, Avrupa’nın Osmanlı iç işlerine müdahalesinin âdeta kurumsallaştığı, nihayetinde devletin her alanda zayıflamasıyla toprak kayıplarının hızlandığı bir dönem olarak belirginleşecektir. Sözlük anlamı, düzenlemek, sıraya koymak, ıslah etmek kelimelerini karşılayan tanzim kelimesinin çoğulu olan Tanzimat, bilimsel literatürde mülki idareyi yeniden organize etme şeklinde kullanılmaktadır. Bu noktadan bakıldığında Osmanlı modernleşme tarihinin önemli aşamalarından birini Tanzimat süreci oluşturur. Diğer taraftan fermanı kısıtlı içeriği ve ilan edildiği yılın bir mahsulü gibi değerlendirmek yanlış olacaktır. Süreci muhakkak öncesi ve sonrasıyla ele almak gerekir. Nitekim Tanzimat, 1876’da Kanun-ı Esasî’nin ilanı ile başlayan I. Meşrutiyet’e kadar sosyal ve ekonomik bütün gelişmelere doğrudan etki eden bir değişim vasıtası sayılmıştır. 34 2.1. 1839 Tanzimat Fermanı’nın İlanı ve Önemi II. Mahmut’un 17 yaşındaki oğlu Abdülmecit, 1 Temmuz 1839’da tahta çıktı. Mısır Meselesi’nin gündemi alt üst ettiği bu süreçte Türk yenileşme tarihinin en önemli metinlerinden biri olan Tanzimat Fermanı hazırlandı. Avrupa siyasetine meyilli Mustafa Reşit Paşa ve ekibinin reform çalışmalarıyla ortaya çıkan ferman 3 Kasım 1839’da Gülhane meydanında bizzat Mustafa Reşit Paşa tarafından okundu Resim 4: Sultan Abdülmecit (ÖRENÇ, 2012, 105) Tanzimat Fermanı’nda son 150 yıllık dönemde çeşitli sorunlar yüzünden devletin ve halkın eski ihtişamlı ve zengin hâlini kaybettiği, güçsüzlük ve fakirliğe düştüğü tespiti yapılmıştır. Bu durumun sorumluları olarak şeriata ve kanunlara uymayan yöneticiler gösterilmektedir. Devletin kaynaklarının yeterli olduğu savunularak, bu kaynakların akılcı biçimde kullanılması hâlinde 5-10 yıl içerisinde arzu edilen gelişme seviyesine ulaşılacağı ümidi vurgulanmaktadır. Bunun için hazırlanması gereken yeni kanunların, can güvenliği, mal, ırz ve namus dokunulmazlığı, müsaderenin (mala el koyma) yasaklanması, ekonomide iltizam usulünün kaldırılması, adil vergilendirme ve süresi belli bir askerlik hizmeti gibi esaslara dayanması gerektiği belirtilmişti. Ayrıca, yargılanmadan hiç kimseye ölüm cezası verilmemesi, herkesin malını ve mülkünü istediği gibi tasarruf edebilmesi, söz edilen haklardan Müslüman veya Gayrimüslim ayrımı olmadan her vatandaşın aynı şekilde yararlanması gerektiği kabul edilmekteydi. Bu konuları görüşmek üzere görevlendirilen Meclis-i Vâlâ’nın üye sayısının arttırılması, Askeri düzenlemelerin Dâr-ı Şurâ-yı Askeri’de müzakere edilip belirlenmesi, ülkenin harap olmasına yol açan rüşveti önlemek amacıyla etkili bir kanun hazırlanmasıyla fermanın bütün iç ve dış kamuoyuna duyurulması da kararlaştırılmıştı. Tanzimat Fermanı, çıkarılacak kanun ve nizamnamelere Padişahın aykırı 35 davranmayacağı, ulema ve vekillerin da buna uygun hareket etmelerinin sağlanacağı vaadiyle sona ermekteydi. Tanzimat ile Osmanlı’nda yeni bir devrin açıldığına şüphe olmamakla beraber, bu fermanda yer alan can, mal, ırz, namus dokunulmazlığı, müsaderenin yasaklanması, adil vergilendirme ve süreli askerlik gibi bazı prensiplerin genelde II. Mahmut devrinde ya dile getirildiği veya uygulama sahasına konulduğu bilinmektedir. Aslında böyle bir fermanın ilanıyla esas beklentinin, gündemin aciliyeti yani Avrupa’nın liberal devletlerinin Mısır isyanı ve Boğazlar sorununda siyasi desteğinin sağlanması olduğu muhakkaktır. Fermanın ilan edildiği yıllardaki nüfus verilerine bakıldığında, mesela 1844 yılı itibariyle imparatorlukta 21 milyon Müslüman; 13 milyon Rum-Ortodoks; 900 bin Katolik; 50 bin Musevi ve 300 bin diğer unsurun yer aldığı dikkati çeker. Böyle bir nüfus yapısı dış müdahaleleri kolaylaştırmaktaydı. Dolayısıyla Tanzimat uygulamalarının önemli bir ayağını Avrupa ile ilişkiler oluşturacaktır. Osmanlı Müslim ve Gayrimüslim vatandaşları arasında şahsi haklar ve vatandaşlık hukuku açısından eşitlikten söz eden ferman, bu hâliyle aslında asırlar boyunca imparatorlukta tatbik edilmiş olan İslami anlayışla çelişen yönler içeriyordu. Bu çelişkiler zaman içinde Osmanlı toplumunda derin sarsıntılara neden olacaktır. Tanzimat’ın bu eşitlik iddiasını iyice kökleştirmek üzere ilan edilen ve aşağıda ele alacağımız 1856 Islahat Fermanı uygulamalarında karşılaşılan zorluklar da hep bu noktada düğümlenmekteydi. Tanzimat Fermanı’nın uygulamaya konulması, aynı zamanda devlet işleyişini Batılı anlayışa dayalı olarak değiştirmek isteyenler ile bu yönelime karşı çıkan zümreler arasında uzun vadeli bir mücadelenin doğmasına da zemin hazırlamıştır. Bu mücadele Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. 2.2. Tanzimat Dönemi Sosyal ve Ekonomik Reformları Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı saltanat geleneğinde bazı değişiklikler ortaya çıktı. Sultan Abdülmecit, eski dönemlerdeki gibi tebdili kıyafetle teftişler yerine, babası II. Mahmut gibi memleketin çeşitli noktalarını ziyaretleri tercih etti. Mesela 1845 yılında Silistre yöresine, aynı yıl Girit Adası’na gitti. Hemen her sene başında Babıâli’yi ziyaret ederek hükümetin genel politikasına dair görüşlerini açıkladı. Zaman zaman Meclis-i Vükela toplantılarına katıldı. Kışla ve tersane gibi askerî kurumlarda incelemelerde bulundu. Tanzimat döneminde devlet idaresinde en öne çıkan kurum kuşkusuz Babıâli oldu. Nitekim Tanzimat devri, Babıâli bürokrasinin diktatörlüğü olarak da adlandırılmıştır. Burada diktatörlük sözü sadece Babıâli bürokratlarının idareye hâkim olmaları ve saltanat makamının sadece onay makamı durumuna gelmesine işaret etmekteydi. 36 Resim 5: 1867’de Babıâli (ÖRENÇ, (2013), 109) Osmanlı Devleti’nde öteden beri meclis ve meşveret geleneği mevcuttu. Bu yüzden Tanzimat döneminde devlet işleyişi ile ilgili konularda müzakereler yapıp kararlar alan yeni meclisler oluşturuldu. Bunlardan biri 24 Mart 1837 açılan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’dir. Bu meclisin görevi devletin ihtiyaç duyduğu kanun ve nizamnameleri hazırlamak, devlet ile kişiler arasındaki davaları karara bağlamaktı. Meclis-i Vâlâ’nın kanun hazırlama yetkisi 1854’te ayrı bir meclis olarak teşkil edilen Meclis-i Âli-i Tanzimat’a devredildiyse de 1861’de iki meclis tekrar birleştirildi. Tanzimat hareketinin ön gördüğü merkeziyetçilik eğilimi, şüphesiz bu prensiplere dayanan çağdaş bir vilayet yönetimini gerektiriyordu. Buna göre 1846 yılında toplam 36 vilayete bölünen imparatorlukta 162 sancak ve 1267 kaza oluştu. Vilayetlerin 15’i Rumeli, 19’u Arabistan, Suriye, Irak ve Anadolu’da, 3’ü de Afrika’da idi. Tanzimat’ın uygulandığı yerlerde Vilayet İdare Meclisi oluşturuldu. Bu meclislerde validen başka kadı, müftü, mektupçu, defterdar gibi devlet görevlilerinin yanında ahali tarafından seçilen ikisi Müslim, ikisi de gayrimüslim dört üye bulunuyordu. Öte yandan Vilayet Umumi Meclisleri adı altında sadece yerel temsilcilerden oluşan ve o memleket halkının istek ve meselelerini yöneticilere bildiren bir organ daha oluşturuldu. Yenilikler yapılırken köy ve mahallelerin idaresinde de bazı değişikliklere gidilmesi kaçınılmaz oldu. Buralarda muhtarlıkların kurulmasına II. Mahmut döneminde başlanmıştı. Muhtarlık teşkilâtı gittikçe mahallenin mutlak sorumluluğunu üstlenen bir organ hâline geldi. Tanzimat ile birlikte Osmanlı’da ilk çağdaş belediye teşkilâtı olan Şehremaneti İstanbul’da oluşturuldu. 16 Ağustos 1854 tarihinde İhtisap Nezareti lağvedilerek yerine İstanbul ve bağlı semtlerdeki beledî hizmetler için Şehremaneti teşkilâtı kurulmuş oldu. Tanzimat devrinde hukuk alanında çok köklü değişiklikler yapılmıştır. Klasik Osmanlı hukuk sistemini dönüştürmek maksadıyla atılan ilk adım 1840 yılında Fransız kanunlarından faydalanılarak bir Ceza Kanunu’nun hazırlanmasıyla atıldı. Aynı yıl bir de Ticaret Kanunu 37 hazırlanmış, ardından Ticaret Mahkemeleri kurulmuştur. 1847 yılında Osmanlı vatandaşları ile yabancıların her türlü ceza davalarına bakmak üzere karma mahkemeler faaliyete geçmiştir. Mahkemeler, ölüm cezası hariç, her türlü cezayı vermeye ve tatbike yetkili kılındı. Sadece ölüm cezalarında padişahın onayı gerekmekteydi. Tanzimat devri kanunlaşma faaliyetlerinde Fransız etkisi görülmekle birlikte bazı kanunlarda millî vasıf gözetilmiştir. Bunlardan biri 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunu’dur. Bu kanun Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanan ve o zamana kadar uygulanan hükümleri toplu hâle getiren millî bir kanundur. Osmanlı’da medeni kanun tartışmaları 1856’dan sonra başlamıştır. Fransız Medenî Kanunu’nun bazı küçük değişikliklerle benimsenmesine yönelik telkinlere rağmen Ahmet Cevdet Paşa ve taraftarları buna şiddetle karşı çıktı. Cevdet Paşa, medenî hukuk alanında Müslümanlar için Hristiyanların kanunlarının örnek olamayacağını belirtiyordu. Sonuçta Cevdet Paşa’nın da içinde bulunduğu ve bir aralık başkanlığını yaptığı Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye Cemiyeti kuruldu. Cemiyet 1868-1876 yılları arasındaki çalışmaları sonucunda 16 kitap ve 1851 maddeden oluşan Mecelle’yi hazırladı. Mecelle, günümüzde dahi hukuki mevzularda referans gösterilen, çağını aşmış bir eser olarak değerini korumaktadır. Tanzimat Fermanı’nın en iddialı maddelerinden biri vergi adaletinin sağlanacağı hususuydu. Yeni vergi sisteminin uygulanması için Rumeli, Anadolu, Arap vilayetlerinin bir kısmında emlak ve gelir sayımı yapıldı. Osmanlı tarihinde kâğıt paranın mal değişiminde kullanılmasına yönelik ilk uygulamalar da Tanzimat’la gündeme geldi. Nitekim ilk kâğıt para olarak nitelendirilebilecek olan kaimeler 1850 yılında 20 ve 10 kuruşluk küçük kupürler hâlindeydi. Osmanlı Devleti’nin bir Merkez Bankası olmadığından, para basma, dışarıdan kredi bulma işleri, İngiliz ve Fransız sermayesine sahip olan Bank-ı Osmanî-i Şahane (Osmanlı Bankası) aracılığıyla yapılıyordu. Bu banka doğal olarak yabancı sermayenin çıkarlarını savunuyordu. Sistem sorunları nedeniyle mali sıkıntılar devam edince devlet dışarıdan borçlanmayı gündemine aldı. İlk borç alımı 1854 yılında gerçekleşti. Savaştan sonra dış borç alımları sürüp gitti. Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra askerlik hizmeti kavramı yeni bir anlayışla ele alındı ve bu görevin vatanî bir vazife olduğu temel ilke hâline getirildi. Her bölgeden alınacak asker sayısının mahallin nüfusuna göre belirlenmesi uygun görülerek her aileden bir kişinin askere alınması, tek çocuklu ailelerden ise asker alınmaması uygun bulundu. Askerlik yaşı 20, ordunun yıllık asker sayısı 25.000 olarak belirlendi. Ayrıca Avrupa’da olduğu gibi her yıl ordunun beşte birinin yenilenmesi kararlaştırıldı. Bu işlemde kura usulüne başvurulmaktaydı. Yalnız olağanüstü hâllerde fetva ve ferman ile daha fazla asker toplama yetkisi hükümete verildi. 6 Eylül 1843’te çıkartılan kanunla muvazzaf askerlik süresi 5 yıl olarak tespit edildi. 38 Bu fiilî askerlik hizmetini bitirenlerin yedi yıl da ihtiyatlık süreleri vardı. Bunlar bulundukları kazalarda her yıl eğitime tabi tutularak yeni silah ve harp tekniklerini öğreneceklerdi. Bu dönemde yapılan düzenleme ile kara ordusu Hassa, Dersaadet, Rumeli, Anadolu ve Arabistan orduları olmak üzere beş büyük birime ayrıldı. 1848’de bunlara Irak ve Hicaz orduları da eklendi. Sonraki yıllarda ihtiyaca göre ordu sayısı daha da arttırıldı. Askerlerin eğitim esaslarını belirlemek üzere hazırlanan talimatnamelerden piyade ve süvariler için olanı Fransa’dan, topçular için olanı da Prusya’dan alındı. Osmanlı Gayrimüslim vatandaşların askerlik yapmaları hususu 1847’de karara bağlandı. Bunların albaylığa kadar terfi edebilmelerine imkân sağlandı. Buna bağlı olarak cizye vergisi kaldırıldı. Ancak o zamana kadar askerlik yapmayan Gayrimüslimlere bu kanun ağır geldi ve bundan dolayı bazı huzursuzluklar ortaya çıktı. Kırım Savaşı sürerken ilk defa Osmanlı ülkesinde telgraf kullanıldı. Sultan Abdülmecit’in savaştan önce geliştirilen telgraf teknolojisine yakın ilgi duyduğu ve hatta Samuel Morse’a maddi destek verdiği bilinmektedir. Daha da ilginci 1847 tarihinde bu sistemin Beylerbeyi Sarayı’nda denenmesidir. Osmanlıda Batı tarzında ilk yükseköğretim çalışmaları da Tanzimat döneminde başladı. 1846 Darülfünun’un kuruluşu Türk yükseköğretim tarihinde önemli bir aşama olmuştur. Darülfünun’un amacı devlet bürokrasisinde istihdam edilmek üzere bilgili bir nesil yetiştirmekti. Tanzimatçılar, yüksek eğitimi desteklemek ve planlamak üzere Fransız Akademisi’ni örnek alan Encümen-i Dâniş adlı bir de akademi teşkil ettiler. Tanzimat döneminde edebiyat, eğitim ve basın alanında ortaya çıkan yenilikler günümüze kadar etkisi görülen değişimlere zemin hazırladı. Yeni süreçte bir Tanzimat aydını ve doğal olarak bunların güçlü bir edebiyat geleneği oluştu. Namık Kemal, Şinasi, Âgah Efendi ve Ziya Paşa gibi birçok önemli yazar ve şairler bu dönemde yetişti. Önceki dönemin Takvim-i Vekayi gazetesinden başka yarı resmî Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahvâl ve Tasvir-i Efkâr gibi kamuoyu oluşturabilen gazeteler yayına başladı. 2.3. Tanzimat Dönemi Siyasi Olayları 2.3.1. Avrupa’da 1848 İhtilalleri ve Mülteciler Meselesi 1815 Viyana Kongresinden sonra Avrupa’da oluşan yeni statüye tepkiler kısa sürede karışıklıklara dönüştü. İlk karışıklıklar 1830’da Fransa’da yaşandı. Ardından kıta Avrupasını sardı. Avrupa’da 1830 ihtilallerinin rüzgârı dinmeden bu sefer 1848’de Polonya ve Macar milliyetçilerinin direnişleri ve onlara Rusya’nın şiddetli müdahalesi yaşandı. 1848 ihtilalleri de Fransa’da başladı. Kral Louis Philippe’e karşı başlayan ihtilal, İkinci Cumhuriyet’in ilanıyla sonuçlandı. 1848 ihtilalleri esnasında Rus kuvvetleri tarafından ezilen Macar ve Polonyalılar İstanbul’a başvurarak yardım istediler. Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya ile savaşacak durumda değildi. Buna rağmen iltica talepleri kabul edildi. Macar ve Polonyalılar 1849 39 yılının Ağustos ayında Osmanlı topraklarına sığındılar. 2.3.2. Büyük Avrupa Savaşı: Kırım Harbi ve Sonuçları (1853-1856) 1848 Mülteciler Meselesi Avrupa’nın desteği ile savaşsız çözüldü ise de Rusya Ortodoksların hamisi sıfatını ön plana çıkartıp Kudüs’te Katoliklerin, dolayısıyla Fransız haklarını tartışmaya açtı. Osmanlı Hükümeti Kudüs nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlıklara bir çare bulmak amacıyla bütün mezheplerin temsil edildiği bir komisyon kurulmasını teklif etti. Ancak, hem Katolikler hem de Ortodokslar bunu kabul etmediler. Bu arada Çar I. Nikola, Prens Mençikof’u olağanüstü elçi sıfatıyla 1853’te İstanbul’a gönderdi. Mençikof, bütün diplomatik teamüllere aykırı bir şekilde Kutsal Yerler konusunda Ortodoksların taleplerinin kabul edilmesini, Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi’ne yeni ayrıcalıklar verilmesini istedi. Baskılardan sonuç alamayınca da General Gorkaçof komutasındaki Rus ordusu 3 Temmuz 1853’te Bükreş’i işgal etti. Ardından Osmanlı da Rusya’ya savaş ilan etti. 12 Mart 1854’te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti ile bir ittifak yaparak, Eflak-Boğdan’ı boşaltılmasını talep ettiler. Rusların bu teklifi reddetmesi üzerine Osmanlı’nın yanında savaşa katıldılar. Osmanlı-Rus savaşı Balkanlar ve Kafkasya’da iki büyük cephede cereyan etti. Buna rağmen İngiltere ve Fransa’nın katılımı ile savaşa son veren cephe Kırım’da açıldığı için muharebe bu adla anıldı. Osmanlı ile müttefikleri 14 Eylül 1854’te Kırım’a çıkarma yaptılar. Resim 6: Kırım Harbi (Anonim) Sonuçta esasları 22 Temmuz 1854’te müttefikler tarafından saptanan bir ültimatom Avusturya tarafından Rusya’ya verildi (16 Aralık 1855). Çar II. Aleksandr, müttefiklerin bu isteklerini kabul etti. Bunun üzerine, kesin barış görüşmelerinin yapılması için, Paris’te bir kongrenin toplanmasına karar verildi. 40 2.3.3. Savaşa Son Veren 1856 Paris Antlaşması Paris Kongresi’nde aslında Doğu Sorunu ele alındı. Uzun görüşmeler ardından belli konularda mutabakat sağlandı ve 34 maddeden oluşan Paris Antlaşması imzalandı (30 Mart 1856). Aynı tarihte Boğazlar mukavelesi hakkında ve Rusya ile Karadeniz’de bulundurulacağı kuvvetlere dair protokol imzalandı. 15 Nisan 1856’da Fransa, İngiltere ve Avusturya arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü garanti antlaşması yapıldı. Paris Antlaşma ile Karadeniz’in tarafsızlığı ve silahtan arındırılması kabul ediliyordu. Eflak-Boğdan Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacak, fakat bunların sahip olduğu imtiyazlar genişletilecekti. Antlaşmayı imzalayan devletler, Babıâli’nin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün garantisini genel çıkarlarının ayrılmaz bir parçası olarak gördüklerini ilan ettiler. Böylece Paris Antlaşması sonucunda Osmanlı kâğıt üzerinde Avrupa Konseyi (Concert Europeen) denilen devletler sisteminin eşit bir üyesi olarak kabul edildi. 2.4. Osmanlı Müslim-Gayrimüslim İlişkilerinde Yeni Dönem: 1856 Islahat Fermanı’nın İlanı ve Önemi Kırım Savaşı’nın son merhalesinde Osmanlı devlet adamları ve yabancı diplomatlardan oluşan heyet çalışmasıyla hazırlanan Islahat Fermanı, 18 Şubat 1856 Pazartesi günü önde gelen devlet adamları, ulema, cemaat liderleri ve yabancı ülke temsilcilerinin hazır olduğu bir törenle okundu. Fermanda genel olarak şu hususlara yer verilmişti: - Tebaanın can, mal, ırz ve namus dokunulmazlığı, - Gayrimüslimlere eskiden verilen ayrıcalıkların sürdürüleceği ve kimsenin dinine karışılmayacağı, - Bütün dinî törenlerin serbestçe yapılabileceği, - Vergiler ve diğer alanlarda eşitlik, - İltizam usulünün kaldırılması ve verginin doğrudan alınması, - Din farklılıklarına bakılmaksızın her Osmanlı vatandaşının sivil ve askerî memuriyetlere atanabileceği, - Rüşvet ve iltimasla mücadele edileceği, - Müsadere usulünün ve işkencenin kaldırılması - Karma ticaret ve ceza mahkemeleri kurulması 41 - Resmi yazışmalarda Gayrimüslimleri küçük düşürecek tabirlerin kullanılmaması. Hedeflenenin aksine ferman hiçbir kesimi memnun etmedi. Özellikle Gayrimüslim ruhanî liderler, aidat ve bahşiş alma imkânları ortadan kaldırıldığı için rahatsızdılar. Yine diğer cemaatlerden protokol olarak üstün olan Rumlar, bu imtiyazları ellerinden alındığı için hoşnut değillerdi. Rumların bazıları “devlet bizi Yahudilerle beraber etti. Biz İslam’ın üstünlüğüne razı idik” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Bu sürecin önemli bir kazancı olarak Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün Avrupa tarafından garanti edilmesi gösterilmektedir. Ancak bu beklentinin aksine Avrupalıların Osmanlı’nın iç işlerine müdahaleleri artmıştır. Hatta bu müdahaleler yeni isyanlara ve imparatorluktan kopuşlara zemin hazırlamıştır. Müslüman halkın olanlara tepkisi ise sorunları daha da büyütmüştür. 2.5. Islahat Fermanı’na Tepkiler 2.5.1. Cidde Suriye ve Lübnan Olayları Islahat Fermanı’nın ilan edilmesine karşı Müslümanlar tarafından gösterilen ilk büyük tepki 1858’de Cidde’de meydana geldi, ardından Suriye ve Lübnan’a sıçradı. Oldukça kozmopolit bir etnik ve dinî yapıya sahip olan bu coğrafyada Araplar, Türkmenler ve Kürtlerden meydana gelen Müslümanlar ile birlikte Nusayriler (Arap Alevileri); Lübnan ve Suriye’ye dağılmış olup karışık inançlarıyla dikkat çeken Dürziler ve özellikle Lübnan Dağları’ndaki Katolik Hristiyan Maruniler yaşamaktaydı. Osmanlı hükümeti ayaklanmayı bastırmak, Avrupa müdahalesini önlemek için Hariciye Nazırı Keçecizade Fuat Paşa’yı geniş yetkilerle önce Beyrut’a sonra Şam’a gönderdi. Krizin kesin olarak bitmesi için İstanbul’da da görüşmeler yapıldı. Nihayet 9 Haziran 1861 tarihli 17 maddeden oluşan ve özerkliği düzenleyen bir Lübnan Nizamnamesi üzerinde anlaşıldı. Bu nizamname ile Lübnan ayrı bir sancak (mutasarrıflık) olacaktı ve yönetimine Osmanlı tarafından, bölge dışından olmak üzere, bir Hristiyan vali atanacaktı. 2.5.2. Sultan Abdülmecit’e Darbe Girişim: 1859 Kuleli Vakası Paris Antlaşması ve ilan edilen Islahat Fermanı, Osmanlı’nın iç işlerine Avrupa müdahalelerini artırmıştı. Bu durum Osmanlı toplumunda tepkiye neden olmaktaydı. Bu tepkiler Sultan Abdülmecit’e suikast düzenleyip bir taht değişimi girişiminde bulunacak bir cemiyetin oluşumuna kadar gitmiştir. Kendilerine Fedai Cemiyeti diyen bu grup birtakım müderris, şeyh, askerî ve sivil bürokratların yanı sıra çeşitli meslek sahibi kimselerden oluşuyordu. Başlarında Süleymaniyeli Şeyh Ahmet Efendi ve Rumeli ordusu feriklerinden Hüseyin Daim Paşa bulunuyordu. Suikast girişimi 14 Eylül 1859 tarihli bir ihbarla ortaya çıktı. Cemiyet üyeleri Kuleli Askeri Kışlası’nda sorgulandı. 8 Ekim 1859’da olay açıklığa kavuşturuldu. Yargılama sonucu cemiyetin elebaşları idama ve diğer üyeler ise muhtelif cezalara çarptırıldı. Sultan Abdülmecit