Selçuklular ve Beylikler Döneminde Eğitim PDF

Loading...
Loading...
Loading...
Loading...
Loading...
Loading...
Loading...

Summary

Bu sunum, Selçuklu ve Beylikler döneminde ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminde eğitim sistemlerini ele almaktadır. Farklı eğitim kurumları ve yöntemleri hakkında bilgiler sunulmaktadır.

Full Transcript

Selçuklular ve Beylikler Döneminde Eğitim Büyük Selçuklular Dönemi (1040-1157) Selçuk Bey’in ölümüyle yerine geçen torunları Tuğrul ve Çağrı Beyler Gaznelilere karşı verdiği hakimiyet mücadelesinde galip geldiler. Büyük Selçuklu Devleti 1040’da Dandanakan civarında gerçe...

Selçuklular ve Beylikler Döneminde Eğitim Büyük Selçuklular Dönemi (1040-1157) Selçuk Bey’in ölümüyle yerine geçen torunları Tuğrul ve Çağrı Beyler Gaznelilere karşı verdiği hakimiyet mücadelesinde galip geldiler. Büyük Selçuklu Devleti 1040’da Dandanakan civarında gerçekleşen mücadele sonrasında kurulma aşamasını tamamlayarak Karahanlı ve Tuğrul Bey’in 1055’de Bağdat’a yaptığı seferle Abbasi Halifesini kurtarması Selçukluların İslam dünyasında itibarını arttırmıştır. Tuğrul Bey’in yerine geçen Sultan Alparslan Kafkaslar ve Anadolu’ya seferler düzenleyerek 1071’de Malazgirt Savaşıyla Anadolu’nun kapılarını Türklere açmıştır. Böylece Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması süreci başlamıştır. Siyasi istikrarın da sağlanmasıyla ilim, sanat, ticaret ve eğitim alanında gelişmeler birbirini izlemiştir. Selçukluların egemen olduğu yerlerde yüksek düzeyli ilim, sanat ve ticari hayatın gelişmesinden bahsedilebilir. İlk defa Selçuklular zamanında medreseler kurumsal eğitim mekanı haline gelmiştir. Vakıf sisteminin gelişmesiyle hiyerarşik bir düzene de kavuşan medreseler ücra köşelere kadar yayılmıştır. Böylece o güne kadar daha sivil bir karakterde olan medreseler giderek devletle bütünleşmeye başlamıştır. Medreseler kendileri dışındaki eğitim kurumlarını bastırarak merkezi ve en önemli ilim ve eğitim mekanı haline gelmişlerdir. Devlet destekli açılan yeni medreselerin temel amacı İslami inanca ve ilimlerin bütünlüğüne yönelik gittikçe artan tehdide karşı daha sistematik cevap verebilmekti. Bir diğer amacı da İslam ve onun temsilcisi ulemanın devlet adamları için en önemli meşruiyet/destek ve dayanak olmasıdır. Melikler meşruiyetlerini topluma gösterebilmek için ulemayı/medreseyi yanına alarak daha güçlü olmak istemişlerdir. Bu süreçten hem medreseler hem de melikler kazançlı çıkmışlardır. Selçuklu döneminde kurumsallaşan ilk medreselerde temel İslami ilimlerin yanında bu ilimleri destekleyici (riyazi ve felsefi) dersler de okutulmuştur. Ancak bu dersler medrese müfredatının mihver dersleri arasında değildir. Selçuklu medreselerinde ilim dilinin ne olduğu kesin olmamakla birlikte bölgeye göre değiştiği söylenebilir. Medreseler genelde bir mezhebe bağlı olarak eğitim yapmışlardır. Selçuklular döneminde medresenin dışında da eğitim kurumları olduğu bilinmektedir. Bunların başında camiler gelir. Camiler çok eskiden beri ibadet mekanı olmasının yanında mektep ve medrese maksadıyla da hizmet vermiştir. Halkın çoğunluğu temel dini bilgilerini camilerde imam ya da diğer bir görevlinin marifetiyle öğrenmişlerdir. İlk olarak nerede açıldığı bilinmeyen günümüz tıp fakültelerinin ve hastanelerinin kökeni darüşşifa, bimarhane ve şifahane gibi sağlık ve hastalıkla ilgili binaların çok sayıda örneği Selçuklu şehirlerinde görülebilir. Selçuklu darüşşifaları medrese tarzında yapılardır. Buralarda temel tıbbi bilgilerin intikali sağlandığı gibi her çeşit hastalığın tedavisine yönelik faaliyetler de yapılmıştır. Amasya ve Edirne Darüşşifası gibi hastanelerde ruh hastalarına yönelik tedaviler uygulanmıştır. Devletin yönetimi belli bir hanedana ait olduğu için gelecekte devleti yönetecek hanedan üyelerinin yetiştirilmesi her zaman önemli bir konu olmuştur. Bu hizmeti görmek üzere Selçuklular döneminde atabeylik ve lalalık kurumu gelişmiştir. Atabeylik daha çok şehzadelerin eğitimini ifade ederken, lalalık önde gelen devlet adamları ve üst düzey diğer kimselerin çocuklarını eğitenler için kullanılmıştır. Eyaletlere vali olarak gönderilen şehzadelerin yanına atabeg adında yetkin, tecrübeli, ilmi ve ameliye etkili kişiler mihmandar olarak verilmiştir. Atabegler seçilirken onların adil, alim, cesur, dirayetli, yetenekli, devlete sadık ve hoşgörü sahibi olanları tercih edilmiştir. Atabegler hocalığını üstlendikleri şehzadelerin yönettiği bölgede etkili kişilerdir. Hatta devletin zayıfladığı dönemlerde şehzadenin görev yaptığı bölgede bağımsızlığını ilan etmesi için atabegin onu teşvik etmesi bile söz konusudur. Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi 1071 Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu’ya giren Türkler değişik yerlerde beylikler kurdular. Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu (Türkiye) Selçukluları devletini kurdu. Anadolu Selçukluları ile Beylikler döneminde çok sayıda medrese, darüşşifa, han, han-gah, kervansaray gibi sosyal ve kültürel faaliyetlere hizmet edecek bina yapıldı. Anadolu Selçukluları ile kurulan beylikler fethettikleri şehirlerde ilk iş olarak merkezi bir cami, medrese ve zaviye inşa ederek tüccarları, din ve ilim adamlarını ve Türk nüfusu buralara çekmişlerdir. Konya’da II. Kılıçarslan zamanında yaptırılan Aktunbaba Medresesi bunlar arasında en eskisi olarak bilinmektedir. Bu dönemde medreseler o kadar yaygınlaşmıştır ki en ücra köylerde bile medrese yapılabilmiştir. Bu dönemde yapılan ve günümüze kadar varlıklarını tam ya da kısmen koruyarak sürdürebilen 140’a yakın medrese vardır. Günümüze ulaşan Beylikler Dönemi, Selçuklu medreselerinin mimari yapılarına özellikle de taç kapılarına bakıldığında (örneğin: Sivas Divriği Ulu Cami, Konya İnce Minareli Medrese, Çinili Medrese, Mardin Kasımiye Medresesi, Sivas Gök Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese vb.) çok yüksek bir sanatın, tasarımın, ilmin ve estetiğin yaşandığını görmek mümkündür. Sivas Gök Medrese Konya İnce Minareli Medrese Sivas Divriği Ulu Cami Erzurum Çifte Minareli Mardin Kasımiye Medresesi Medrese Selçuklular ve Beylikler Dönemi Eğitimine Katkı Verenler Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde Moğol İstilasından kaçan çok sayıda ilim ve sanat adamı Anadolu’ya sığınmıştır. Bunlar Anadolu’nun bir ilim ve kültür şehri olmasına büyük katkı sağlamış, yüksek düzeyli bir ilim ve sanat ortamının oluşmasında katkıları olmuştur. Nizamülmülk Nizamülmülk, Sultan Alparslan ve oğlu Melikşah’a vezirlik yapmış Türk devlet adamıdır. Siyasetname türünün en güzel örneklerinden birini Bu yeni yazmıştır. sistemdeki Bağdat, İsfahan, Nişabur, Belh, Herat, Basra, Musul ve medreselere Amol’da çok sayıda medrese Nizamiye açmış ve bu medreseleri mali Medreseleri ve idari bakımdan devlete adı bağlı hale getirmiştir. verilmiştir. Böylece medrese ve siyaset/iktidar arasında sıkı ilişki başlamıştır. Yeni sisteme göre ulema maddi bakımdan desteklenip bir güvenceye kavuşurken, devlete bağlı bir ilmi yapı meydana gelmiş ve ilmin bağımsızlığı tartışmalı hale gelmiştir. İmam-ı Gazali Gazali temel İslami ilimler (fıkıh, kelam, hadis, tefsir) başta olmak üzere diğer birçok ilim dalıyla derinlemesine ilgilenmiş ve yüzlerce eser yazmıştır. İslam dünyasında adeta bir dönüm noktası oluşturan ve kendisinden sonraki bir yılı etkilediği bilinen Gazali Batı dünyasındaki felsefenin karşılığı olan kelam ilmini sistematik hale getirmiş ve İslami ilimlerin hiyerarşik olarak okunmasını sağlamıştır. Gazali’nin Hüccetü’l İslam, Eyyühe’l-Veled (Ey Oğlul) başlığıyla yayımlanan eseri tam anlamıyla bir çocuk eğitimi kitabıdır. Gazali bu kitabında çocukların nasıl, nerede ve kimler eliyle, hangi metodlarla eğitilmesi gerektiği hakkında bilgiler vermiştir. Çocuğun gelişiminde ve eğitiminde hareket (beden eğitimi), oyun ve oyuncak önemlidir. Hatta bunlar çocuğun bütün zamanına yayılmalıdır. Ahi Evran/Nasrettin Hoca Ahiliğin kurucusu olarak da kabul edilen Nasirü’d-Din Mahmud el_Hoyi bazı tarihçilere göre Nasrettin Hoca olarak da bilinen zattır. Sivrihisar ve Akşehir yakınlarında yaşadığını iddia edenler varsa da Kırşehir’de hayat sürdüğü daha çok kabul görmektedir. Nasrettin Hoca dönemin bilge bir şahsiyeti ve halk eğitimcisidir. Fıkralarıyla hem güldüren hem de eğlendiren Hoca’da Anadolu insanının kıvrak zekasını bulmak mümkündür. Ahi Evran veya Nasrettin Hoca esnaf teşkilatı arasında ün salmıştır. 1996-1997 yılı UNESCO tarafından Uluslararası Nasrettin Hoca yılı ilan edilmiştir. Orta Doğu ve Orta Asya’da pek çok toplumun Nasrettin Hoca’yı sahiplendiği, onun adına türbeler inşa ettiği, fıkralarını milli bir değer olarak öğrettiği görülmektedir. Bu da onun toplumsal bir üst şuur olduğunu gösterir. Mevlana Celaleddin er-Rumi Belh’de doğan Mevlana, ömrünün büyük bir kısmını Anadolu’da geçirdiği için Celalü’d-din-i Rumi ünvanı ile tanınmıştır. Mevlana tamamı Farsça kaleme alınmış eserleriyle (Mesnevi, Divan-ı Kebir ve Fihi ma Fih) gerekse fikirleriyle Türk eğitimine katkısı olan önemli bir mutasavvıf, düşünür ve şairdir. Mevlana’nın vefatından sonra öğretileri oğlu Sultan Veled tarafından sistemize edilmiştir. Onun düşünceleri ve dini ritüelleri öğretilmeye başlanmış, İslam dünyasının en önemli tasavvuf hareketlerinden Mevleviliğin temellerini Osmanlı oluşturmuştur. döneminde sadece onun şiirlerini okuyan, yorumlayan, ezberleyen ve zikirlerini yapan Darülmesneviler inşa edilmiştir. Mevlana Moğol zulmüne karşı halkı birlik, beraberliğe davet etmiş; Mesnevi’sinde çocuklara öğütler halinde pek çok hikaye anlatmıştır. Mevlana yardımlaşmayı, hoşgörüyü, alçak gönüllüğü, başkalarını sırf Allah için sevmeyi öğütlemiştir. Öğütleriyle ilmi çalışmada ahlakın önemine dikkat çektiği gibi bugünün meslek etiği denilen iş hayatının kurallarına sıkıca uymaya da atıf yapmaktadır. Anadolu’nun Türkleşmesi ve Hacı Bektaş-ı Veli İslamlaşmasında büyük katkıları olmuştur. Hacı Bektaş Veli’ye ait olduğu ileri sürülen önemli eserlerden biri Makalat’tır. Bu eser dört kapı-kırk makam ilkesine bağlı olarak kaleme alınmıştır. Dört kapı (şeriat-tarikat- marifet-hakikat), kırk makam genellikle Türk mutasavvıflarının kabul ve takip ettikleri manevi bir olgunlaşma ve eğitim anlayışıdır. Sadreddin Konevi Sadreddin Konevi ilmi tekamülünü Konya’da tamamladığı için Konevi lakabıyla tanınmıştır. Yetişmesinde İbnü’l Arabi’nin büyük etkisi vardır. Vefatına kadar tekkesinde tasavvufi eğitimine, gönülleri eğitmeye ve insanlara manevi terbiye vermeye gayret etmekle devam etmiştir. Yunus Emre Yunus Emre Anadolu Selçuklularının zayıflamaya başladığı ve yeni egemen güçlerin ortaya çıktığı dönemde yaşamış büyük Türk mutasavvıf ve şairlerinden biridir. Doğum yeri ve yaşadığı yer hakkında farklı görüşler vardır, bu sebeple Anadolu’nun birçok yerinde makamı vardır. Yunus Emre sade bir Türkçeyle derin manalar içeren şiirleriyle Anadolu insanı şahsında bütün insanlığa seslenmiştir. Yunus Emre tasavvufi eğitimin merkezinde yer alan, ilimden ziyade irfanı, bilmekten ziyade anlamayı ve tanımayı ön plana çıkaran bir gönül erenidir. Herkesi kucaklayan irfanıyla yüzyıllardır Anadolu’da etkili olmuştur. Doğumunun 750.yılı münasebetiyle 1991, UNESCO tarafından Yunus Emre Sevgi Yılı ilan edilmiştir. Aşık Paşa Daha çok şiirleriyle tanınan Paşa’nın en önemli eseri Garipname’dir. Eserinde kullandığı dil ile Türk dilinin ve sanatının gelişmesine katkısı olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Döneminde Eğitim Osmanlı Devleti Selçuklu ilim hayatını miras almış ve kurulduğu yıllardan itibaren ilme, alime ve ilim müesseselerine önem vermiştir. Osmanlı kuruluş yıllarında Anadolu’da canlı bir ilim ve öğrenme hayatının olduğu; birçok alimin Mısır, Bağdat, Semerkant, Mekke ve Medine gibi yerlere ilmi seyahatler Riyazi ilimler (felsefe, mantık, retorik, matematik, tıp vb) Maveraünnehir, alanında daha çok Harezm ve Maveraünnehir ve Horasan Osmanlı Horasan; İslami ilimlerde kuruluş yıllarında (kelam, hadis, fıkıh gibi) Anadolu ilim ve fikir ise Hicaz, Suriye, Mısır ve Irak etkili olmuştur. hayatını besleyen kaynaklardan birincisini; Irak, Suriye, Mısır ve Hicaz ise ikinci kanadını oluşturmuştur. Osmanlı coğrafyası Yıldırım Bayezid devrinden itibaren İslam dünyasının önemli ilim merkezlerinden biri haline gelmeye başlamıştır. İslam memleketlerinden birçok ilim adamı, öğrenci ve kadı Osmanlı coğrafyasına gelmeye başlamıştır. Ancak Timur tehlikesiyle bu gelişme uzun süre kesintiye uğramıştır. İlk Osmanlı Medreseleri Osmanlı’da ilk medrese 1331’de Orhan Gazi döneminde İznik’de açılmıştır. Bursa’nın fethiyle Bursa’da yeni medreseler açılmıştır. Her yeni fethedilen yerde medreseler inşa edilmiştir. İlk Osmanlı medreseleri personel yapısı, okutulan ilimler, ders işleme şekli, eğitim ve öğretim yöntemleri bakımından büyük ölçüde Selçukluların devamı Ahilik (Esnaf Eğitimi) Ahilik temelleri Abbasiler döneminde atılan bir tür esnaf fütüvvet/yardımlaşma teşkilatıdır. Selçuklular zamanında gelişmiş, Osmanlılar döneminde 1243 Kösedağ ise tüm Anadolu ile birlikte diğer coğrafyalara Savaşı sonrası yayılmıştır. Selçuklu hakimiyetinin zayıflamasıyla Beylikler döneminde Ahiler yerel egemen otoriteler haline gelmiştir. XIX. yüzyılın başına kadar ahilik devam etmiştir. Ahilik Osmanlı merkezi yönetiminin bütünüyle güçlenmesinden sonra mesleki bir yapı içerisinde esnaf kuruluşları olarak varlığını devam ettirmiştir. Meslek ilkelerine sıkıca bağlı olan ahiler; zanaatlarda iyi yetişmiş, ahlaki değerlere verdikleri önemi ticari hayata da yansıtıp, iç ve dış ticaretin adaletli şekilde yürümesine katkı sağlayarak devletin iktisadi bünyesini canlı tutmuşlardır. Ahilik teşkilatında esnaf ve sanatkarlara, iş yerlerinde yamak, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisine göre mesleğin incelikleri öğretilmiş; akşamları ise Ahi misafir ağırlama ve toplantı yerlerinde ahlaki ve terbiyevi bir eğitim uygulanmıştır. Böylece Türk esnaf ve sanatkarı arasında hem güçlü bir dayanışma ve yardımlaşma duygusu geliştirilmiş hem de yerli Bizans esnaf ve sanatkarlarıyla rekabet edebilecek bir ortam oluşmuştur. Kuruluş Dönemi Osmanlı Kütüphaneleri Osmanlı döneminde ilk kütüphane Yıldırım Beyazıt devrinde Balıkesir ve Bolu’daki medreselerde oluşturulmuştur. I. Murad devrinin önde gelen alimlerinden Molla Fenari’nin 10.000 ciltlik bir koleksiyon bıraktığı nakledilir. Bu durum Osmanlı coğrafyasında hızlı bir kitap ve bilgi akışının olduğunu işaret eder. Bu akış Yıldırım Beyazıt dönemiyle hızlanmış, bu sebeple cami ve medreselerde birer kütüphane de İlk Osmanlı İlk dönem Osmanlı kütüphaneleri kütüphaneleri Orta Çağ genellikle İslam Devletlerinin 5.000/6.000 civarı kütüphaneleri kadar kitaptan zengin değildir. oluşmaktadır. Daha önceki İslam devletleri tarafından oluşturulan zengin kütüphaneler başta Haçlılar ve Moğollar olmak üzere, Sicilya’da Barbarlar, İspanya’da Katolik Krallar ve din adamları tarafından acımasızca yok edilmiş ve Osmanlı’ya bu eserlerin çok azı intikal edebilmiştir. Kütüphaneler koleksiyonların saklandığı yer olmanın ötesinde birer ilim meclisi statüsünde olmuştur. Haftanın belirli günlerinde burada toplanan ulema, öğrenci ve devlet adamlarından bazı kimseler ilmi tartışmalar yapmışlardır. İleri Okuma Kaynakları

Use Quizgecko on...
Browser
Browser