Normal Gelişim, Psikomotor Gelişim PDF
Document Details
Uploaded by CommendableParadise7526
İstanbul Galata Üniversitesi
Uzm. Dr. Esra Atasoy Subaşı
Tags
Related
- Generalidades Sobre El Desarrollo Psicomotor PDF
- Fases del desarrollo psicomotor en la etapa infantil PDF
- Tema 6. Desarrollo Motor, Equilibrio y Coordinación PDF
- Le développement psychomoteur PDF
- TEMA 2 E.I. PDF
- Ensenyament i aprenentatge de la música, l'expressió plàstica i l'expressió corporal I PDF
Summary
This document provides a summary of physical and psychomotor development across different stages of life, from prenatal to adolescence. It discusses various aspects of development, including physical growth, motor skills, and the interaction between different components of development. This includes detailed information on the key developmental stages, and influential factors during each period including prenatal development, and the impact of various factors on a child's growth.
Full Transcript
FİZİKSEL ve PSİKOMOTOR GELİŞİM Uzm. Dr. Esra ATASOY SUBAŞI Çocuk ve Ergen Psikiyatristi / Psikoterapist Büyüme ve gelişme yaşam boyu devam eden bütünsel bir süreçtir. Gelişimin fiziksel, zihinsel, toplumsal, duygusal komponentleri vardır ve hepsi birbiri ile etkileşim içindedir....
FİZİKSEL ve PSİKOMOTOR GELİŞİM Uzm. Dr. Esra ATASOY SUBAŞI Çocuk ve Ergen Psikiyatristi / Psikoterapist Büyüme ve gelişme yaşam boyu devam eden bütünsel bir süreçtir. Gelişimin fiziksel, zihinsel, toplumsal, duygusal komponentleri vardır ve hepsi birbiri ile etkileşim içindedir. Fiziksel Gelişim Psikomotor Gelişim Bu bölümde fiziksel ve psikomotor gelişim aşağıda belirtilen gelişimsel dönemlere göre ele alınacaktır: Doğum öncesi dönem (prenatal): Döllenme ile başlayıp gebeliğin 8. haftasına kadar süren zaman dilimi Fetal dönem: Gebeliğin 8. haftasından doğuma kadar olan zaman dilimi Bebeklik (infant) dönemi: doğumdan 15. aya kadar olan zaman dilimi Süt çocukluğu (toddler) dönemi: 15. aydan 2,5 yaşına kadar olan zaman dilimi Okul öncesi dönem: 2,5-6 yaş Okul çocuğu dönemi: 6-12 yaş Ergenlik dönemi: 12-18 yaş Fiziksel Gelişim (Bedensel Gelişim): Fiziksel gelişim, tüm basamakların üzerine inşa edildiği bir temel olarak düşünülebilir. Fiziksel görünüşteki ve beden oranlarındaki değişimdir. Sağlıklı bir gelişim sağlanabilmesi için sağlıklı bir beden gerekmektedir ve bireyler gelişim dönemlerinden bedenleri aracılığı ile geçerler. Fiziksel gelişim ile davranışlar arasında dinamik bir ilişki vardır; bireylerin fiziksel gelişiminde görülen aksamalar ve gecikmeler davranışlarını da etkileyecektir. Belirli yaşlarda hangi davranışların ne ölçüde yapılabileceği ve bireyin içinden geçtiği bedensel değişikliklerin onu nasıl etkileyeceğinin bilinmesi ruh sağlığı alanında çalışanlar ve eğitimciler için oldukça önemlidir. Örn: 1. sınıfta okuma yazmayı öğrenebilmek için kalem tutabilmeyi sağlayan kas ve sinir yapılarının yeterli olgunluğa ulaşmış olması gerekir. Psikomotor Gelişim (Devinimsel Gelişim): Vücut ve sinir sistemi arasındaki organizasyon sonucu ortaya çıkan istemli hareketler bütünüdür. Çocuğun tüm istemli kas gruplarını (kollar, parmaklar vb.) ve organlarını kullanmada güç ve hız kazanmasına, uzuvlar arası eşgüdüm sağlanmasına ve uzuvları kontrol etmede yetkin hale gelmesine psikomotor gelişim adı verilmektedir. Psikomotor gelişim fiziksel gelişime koşut olarak gerçekleşir ve bireyin çevresine uyumunu sağlar. Bebekler hareket becerilerini geliştirdikçe nesneleri eline alır, ağzına götürür, yere vurur, fırlatır, ve böylece işlevlerini keşfetmiş olurlar. Bu becerilerin kuvvetlenmesi ile çevreyi araştırırlar, zihinsel gelişimleri uyarılır, öğrenme ve toplumsal etkileşim için zemin oluşturulur. DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM Bebekler dünyaya çevresel etmenlerin şekillendireceği boş bir levha veya pürüzsüz bir zemin olarak gelmezler. Tersine, yenidoğan bebek anne karnında uterusun güvenli duvarları içinde olsa dahi pek çok etkenden etkilenmiştir ve bunun sonucu olarak bebekler arasında oldukça geniş bireysel farklılıklar gözlenebilir. Annenin stresli bir gebelik geçirmiş olması bile böbrek üstü bezlerinden daha fazla adrenal hormon üretimi sebebiyeti aracılığı ile yenidoğanın davranışsal özelliklerini etkileyebilir. Doğum öncesi (prenatal) dönem döllenme gerçekleştiği an başlar ve doğum anına kadar devam eder. Döllenme: İnsan yaşamı sperm ve yumurtanın birleşmesi sonucu gerçekleşen döllenme ile başlar. Kadın cinsiyetteki bireyler yaşam boyu yumurtalıklarında sahip olacağı tüm yumurtalar ile dünyaya gelir. Normalde kadınların yumurtalıklarında bulunan yumurtalardan bir ya da birkaç tanesi ortalama 28 günde bir olgunlaşarak (menstruel siklus) yumurtalıktan dışarı çıkar. Eğer yumurta döllenmeden rahime giderse rahim içinde bir kaç günde yok olur ve gebeliğe hazırlık olarak kanlanan rahim duvarlarının en üst tabakasının dökülmesi ile menstruasyon kanaması oluşur. Şayet yumurta sperm ile karşılaşır ve birleşir ise döllenme gerçekleşir, döllenmiş yumurtaya zigot adı verilir. Zigot 24 saat içinde mitoz bölünmeler ile büyümeye başlar. Rahme ulaştığında bu hücre demeti bölünmeyi ve rahim ortamından özümsemeyi sürdürür, daha sonra (yaklaşık 11-14. gün arası) rahim duvarına tutunma gerçekleşir. İkinci haftanın sonunda embriyo evresi başlar. Embriyo evresi ikinci haftadan sekizinci haftaya kadar sürer. Bu süreçte bebek anneden beslenmeye devam eder, organizma bir yandan hızla büyür ve temel sistem ve organların öncülleri oluşmaya başlar. Doğuma kadar organizmayı koruma ve besleme görevine sahip amniyon kesesi, koryon, plasenta, göbek kordonu gibi yapıların oluşumu gerçekleşir. Embriyonun büyümesi için gerek duyduğu besinler kılcal damarlar aracılığı ile anneden plasentaya, plasentadan embriyoya ulaşır. Plasenta aynı zamanda bir filtre görevi görerek bebeği çeşitli maruziyetlerden korur. Kan hücreleri plasental zarlardan geçemeyecek kadar büyüktür ve bu sebeple anne ve bebeğin dolaşım sistemleri arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. 5. haftada kol ve bacakları oluşturacak yumrular gelişir. 5-6. hafta arasında gözler, kulaklar, yüz kaba şekli ile biçimlenmeye başlar. Bu esnada embriyonun başı vücudun yarısı kadardır. 8. haftada embriyonun boyu yaklaşık 25-26 mm ve ağırlığı yaklaşık 26- 27 grama ulaşmıştır. Sekizinci hafta itibariyle organizma fetüs olarak adlandırılır. Sekizinci hafta ile doğum arasındaki döneme fetal dönem adı verilir. 3. ayda önemli organların ve beden bölümlerinin oluşumu devam eder. Sinir hücreleri 2. ve 4. aylar arası hızla çoğalır. 3. ay sonunda beyin kabaca oluşmuştur, ancak gelişimi tamamlanmamıştır. Bu ilk üç aylık döneme «ilk trimester» denir ve ilk trimesterde oldukça hızlı büyüyen organların daha kolay zarar görebilmesi sebebiyle bu dönemdeki maruziyetler doğumdan sonraki dönemlere nazaran daha sistemik ve ciddi etkiler oluşturmaktadır. Ör: intrauterin enf Göz kapakları yaklaşık olarak 9. haftada oluşur ve göz kapanır. Üçüncü ayın sonunda yaşam için gerekli temel organlar oluşmuştur, ancak olgunlaşma devam eder ve organizma tek başına yaşamayı sürdüremez. İlk trimester sonunda fetüs insan görünümünü andırmaya başlar. 4. ayda ultrason ile cinsiyet belirlenebilir, kalp atışları takip edilebilir. Anneler genellikle gebeliğin 16. ve 20. haftaları arasında fetal hareketleri hissetmeye başlar. Fetüs 18. hafta itibariyle sesleri duyar hale gelir ve yüksek seslere kas kasılmaları, hareketler ve kalp atış hızında artış ile cevap verebilir. 20 haftalık gebe bir kadının karın duvarına parlak bir ışık tutulması fetüsün kalp hızında ve pozisyonunda değişikliğe sebebiyet verir. 20. hafta itibariyle retinal yapılar fonksiyon görmeye başlar. 5. ve 6. ayda kaşlar, kirpikler, tırnaklar ortaya çıkar. 6. ay sonunda fetusun ağırlığı ortalama 900 gr kadar, uzunluğu ise 35 cm civarındadır. 6. ayı tamamlayarak doğan bebeklerin başta solunumsal sıkıntılar olmak üzere çeşitli zorlukları ve gerilikleri olacak olsa dahi yaşama şansı vardır. 6. ay sonunda organlar aşağı yukarı işlev görür haldedir. 7. ayda göz kapakları açılır. Aynı zaman diliminde koku ve tat fonksiyonları da gelişir. Doğumda mevcut olan bazı refleksler fetüs daha anne karnında iken ortaya çıkmaktadır: Ör: 17. haftada kavrama refleksi, 25. haftada moro (ürkme) refleksi ve 28. haftada emme refleksi. Uterus (rahim) içinde birçok biyolojik aktivite gerçekleşmektedir. Fetüs uterus dışına uyum sağlayabilmek için çeşitli davranış örüntüleri geliştirmeye başlar. Örneğin fetüs başparmağını ve parmaklarını emer, vücudunun eğilip bükülmesini sonra tekrar eski halini almasını sağlar ve en sonunda fetüsün uterus dışına çıkmak için genellikle kullandığı pozisyon olan oksiputunun anterior vertex pozisyonunda olduğu duruma gelir. Yaklaşık 9 ay 10 gün sonra doğum gerçekleşir. Bebekler doğduğunda ortalama 48-52 cm uzunluğunda, 2500-3500 gram ağırlığındadır. Doğum öncesi gelişimi etkileyen faktörler İlk üç ay organlar oluşum aşamasında olduğu için çevresel etmenlere karşı çok hassas bir dönemdir. Bu dönemde annenin geçirdiği hastalıklar, beslenme şekli, psikolojik durumu, ilaç kullanımı, alkol-madde-sigara kullanımı, radyasyon gibi mutajen etmenlere maruz kalması fetüsü etkiler. Prenatal gelişim sırasında oluşan ve bebekte anomalilere neden olan ajanlara teratojen adı verilir. Örn: Thalidomide ve phocomelia Gebelikte geçirilen enfeksiyonlar Annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlar çeşitli mekanizmalar ile fetusu etkiler. Örn: viral enfeksiyonlar fetusun beslenmesine engel olabilir, plasental bariyerden geçerek fetusa ulaşarak bebeğe zarar verebilirler. Kızamıkçık, sitomegalovirus (CMV), frengi, difteri, tifo, sarılık, suçiçeği ve gribal enfeksiyonlar gebelik döneminde geçirildiğinde fetusa zarar verme riski taşıyan viral ve bakteriyel enfeksiyonlara örnek olarak verilebilir. Bazı enfeksiyonlar ise bebeğe doğum esnasında bulaşarak zarar verebilmektedir. Örneğin AIDS hem doğum esnasında, hem plasenta kanalıyla hem de annenin bebeği emzirmesi sırasında bebeğe geçebilir. Gebelikte geçirilen enfeksiyonlar arasında en riskli olanları: kızamıkçık, AIDS ve CMV’dir (sitomegalovirus). Kızamıkçığın bebeği etkileme riski gebeliğin ilk ayında en yüksektir. Bebek etkilendiğinde: katarakt, sağırlık ve kardiyak rahatsızlıklar görülebilir. HIV/AIDS: HIV+ annelerden doğan bebeklerin ¼’ünde HIV enfeksiyonu bulunur. AIDS belirtileri gösteren annelerin, sadece HIV pozitif annelere göre bebeklerine enfeksiyonu geçirme riski daha yüksektir. Hamilelik süresince tedavi gören annelerin de bebeklerine bu hastalığı geçirme oranlarının %8 olduğu bulunmuştur. Emzirme CMV (sitomegalovirus) Konjenital olarak mental retardasyona ve sağırlığa yol açan bilinen en önemli enfeksiyondur. Gebelikte alkol-madde-sigara kullanımı Gebelikte alkol kullanan annelerin bebeklerinin doğumdan sonra ses, ışık, ısı değişikliklerine adaptasyonda güçlük yaşadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra gebelikte aşırı alkol tüketimi yenidoğanda fetal alkol sendromuna (FAS) yol açmaktadır. FAS tanısı konan bebeklerin beyin gelişimleri etkilenmekte ve normalden daha küçük olmakta, kalp hastalıkları artmakta ve yüzde belirgin şekil farklılıkları saptanmaktadır. Düşük dozlarda alkol alımının bile (günde iki kadeh) risk taşıdığı ve bebekte dikkat eksikliğine yol açabildiği gösterilmiştir. Gebelikte sigara kullanan annelerin ve sigara içmeseler dahi sürekli sigara içilen ortamda dumana maruz kalan annelerin bebeklerinin düşük kilolu doğduğu, sigaranın fetusun oksijenizasyonunu bozarak beyin gelişimini etkilediği bilinmektedir. Nikotin, kan damarlarını daraltarak kan akımını zorlaştırmakta ve plasenta kanalıyla bebeğe geçen besinlerin azalmasına yol açarak fetustaki beslenme yetersizliğine sebep olmaktadır. DEHB, ÖÖG riski Yapılan bazı çalışmalar gebe olduğunu öğrenince sigarayı bırakan annelerin düşük yapma veya düşük doğum ağırlıklı bebek sahibi olma oranlarının hiç sigara içmeyen annelerinki ile benzer olduğunu göstermektedir. Anne-baba yaşı Gebe kalmada ve doğum öncesi gelişimde etkili olan bir diğer faktör sperm ve yumurta kalitesini etkileyeceği için ana baba olma yaşıdır. İlk doğum yaşı biyolojik olarak 20-35 yaş arası idealdir. 20 yaş altı ve 35 yaş üstü doğumlarda abortus (düşük yapma), ölü doğum, anomali, doğum komplikasyonu görülme riskini arttırdığı bilinmektedir. Doğum esnasında karşılaşılan ve gelişimi etkileyen etmenler Perinatal Komplikasyonlar: Doğum genellikle kendiliğinden ilerleyen bir süreçtir ancak bazen perinatal güçlükler bu süreci zorlaştırır. Örn: bebeğin anormal pozisyonda doğması Anoxia (Oksijensizlik): Doğum sırasında yenidoğan bebek ilk nefesini alana kadar göbek kordonu oksijen sağlamada yetersiz kalırsa (Kordon düğümlenmesi, dolanması, bebeğin kanalda sıkışması, zor doğum veya plasentanın çok erken ayrılması gibi yoğun kanamanın olduğu durumlar) bebeğin oksijenlenmesi bozulabilir. Yenidoğan bebeğin beyni oksijensizliğe karşı oldukça hassastır Anoxia sonucu mental retardasyon, serebral palsi, öğrenme güçlükleri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görülebilir. 0-2 yaş bebeklik dönemi: Bir yenidoğan doğduğunda ortalama 3400 gr ağırlığındadır. Normal gebelik 40 hafta sürmektedir. Erkek bebekler kız bebeklere göre biraz daha uzun ve ağır olabilir. Yenidoğan bebeklerin baş-vücut oranı yetişkinlerden farklıdır: baş yaklaşık olarak vücudun ¼’ü kadardır ve bacaklar gövdeye nazaran daha kısadır. Diğer organ ve uzuvların gelişimi hızla devam ederken başın oranı diğer organlara göre sürekli azalacaktır. 37. haftadan önce doğan bebekler preterm bebek olarak kabul edilir ve doğum haftası düştükçe ileride görülebilecek zeka geriliği, disleksi, davranışsal problemler riski artmaktadır. Altıncı ay sonunda doğum ağırlığının yaklaşık iki katına ulaşılır. 1. yaşta doğum ağırlığının üç katına ulaşılır, boy ise doğum anındakine göre 21-25 cm daha fazladır. İkinci yaş sonlarında ise ağırlık doğum ağırlığının dört katına, boy ise 80-85 cm civarına ulaşmıştır. Bebeklerin iskeleti henüz tam olarak kemikleşmemiş olduğundan yumuşak ve esnektir. Her bebek doğduğunda aşağı yukarı aynı sayıda nörona sahiptir. Bu sayı 6 yaşa kadar artar, yenidoğan bebeğin beyni doğduktan sonraki ilk yılda tam üç kat büyüyerek ağırlığı 300 gramdan 900 grama çıkar. Yenidoğan bebeklerin sinir sistemi henüz olgunlaşmadığı için reflekslerle hareket ederler, büyüdükçe korteks ve beyin hızla gelişir ve refleksif hareketler yerini istemli hareketlere bırakır. Yenidoğanın kalbi yetişkinlere göre daha hızlı atar, büyüdükçe kalp atım hızı azalır. Yenidoğanın sindirim sistemi yalnızca anne sütünü ve bazı sıvıları sindirebilecek kadar gelişmiştir, katı besinleri sindiremez. Yenidoğan bebek günde 7-8 kez beslenirken büyüdükçe bu sayı azalmaya başlar. 6. ayda ilk süt dişleri çıkar, iki yaşında süt dişleri tamamlanır. Duyusal Gelişim: Yenidoğan bebeğin gözleri ışığa duyarlıdır, ancak görme becerisi tam olarak gelişmemiştir, yakın mesafeyi görebilirler. Yaklaşık 2-4 aylık iken nesneleri net görürler. Göz kaslarını kontrol etme ve koordinasyon becerisi doğum sonrası başlar ve hızla ilerler. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; Yenidoğan bebek ilk ayda farklı parlaklıkta renk ve ışığa tepki verir İlk 1 ayda annenin yüzü ayırt edilir 4 aylık bebekler farklı duygusal ifadelere farklı tepkiler verebilir. İşitme: Yenidoğan bebeğin işitme becerisi anne karnında başlamış olduğu için bu beceri doğum anında görme becerisine göre daha gelişmiş düzeydedir. Sinir sistemi yeterli olgunlukta olmadığı için kaba ve farklı perdeden sesleri ayırt edebilirler. Gelişimsel açıdan 3 farklı refleks grubu tanımlanmıştır: 1. Yaşamsal refleksler: Ör: Soluk alma, göz kırpma, emme, yutma vb. 2. Vücut duruşuna ait (postural) refleksler: Vücudun yönelimini sağlamasına, dengede durmasına yardımcı olurlar. 3. İlkel (primitif) refleksler: Amaca yönelik değildir, evrim sürecinde uyuma yardımcı bir rol oynadıkları düşünülmektedir. Ör: moro, babinski, tonik boyun refleksi ve yakalama refleks Yaşamsal refleksler hem bebeklik hem çocukluk hem erişkinlik dönemi boyunca devam eder. Postural ve primitif reflekslerin büyük kısmı sağlıklı gelişen bebeklerde korteks (beyin kabuğu) gelişimiyle birlikte kasları istemli ve amaçlı sağlayabilme becerisi geliştirdikçe yaşamın ilk bir yılı içinde kaybolur. Ör: moro refleksi 4. ayda kaybolur, babinski refleksi 12. ayda kaybolur Göz kırpma refleksi: Bebek parlak ışık karşısında gözlerini kapar. İzleme refleksi: Yanağına dokununca başını o tarafa çevirir Moro refleksi : Ani ve beklenmedik durumlarda kolları kasarak ve sıçrayarak tepki vermesidir Yakalama ve kavrama refleksi : Avucuna dokunulduğunda ya da nesne koyulduğunda kendiliğinden tutar Babinski refleksi : Ayak tabanı uyarıldığında ayak parmaklarının dışa doğru açılması ve bükülmesi Bir günlük bebek annesinin sütünün kokusunu fark edebilir. Üç günlük bebek annesinin sesine yönelebilir. 1. aydan itibaren bebekler bakım verenin yüz hareketlerinin bir kısmını taklit edebilir. Karnının üstünde yatarken çenesini kaldırır. 2 aylık bebek karnının üstünde yatarken başını kaldırır. Tutulduğu zaman başını dik tutar. 3. ve 4. ay itibari ile yüz ifadelerini taklit sosyal etkileşimin bir parçası haline gelir ve kolaylıkla yapılır. 3 aylık bebek karnı üzerindeyken başını 45 derece dik tutabilir, sağdan sola döner, avucu genelde açıktır. Yüzüne 15 cm uzaklıktaki nesneyi her yönde takip edebilir. Yüksek sesle gülebilir, dik oturtulduğunda başını dik tutmaya başlayabilir. 5 aylık bebek kucakta oturabilir, kendini arkaya öne ittirir, baş parmağını kullanmadan nesneleri yakalar 6 ayda desteksiz oturabilmeye başlar, objeleri bir elinden diğerine geçirebilir. 7 aylık iken sürünmeye çalışır, sırt üstü yatarken karın üstüne geçebilir. 8-9. ayda emeklemeye başlar, yakalama sırasında baş parmağını da kullanır 10. ayda koordinasyonu iyi şekilde tek başına oturur, bol bol sürünür emekler, işaret parmağıyla gösterir, anneden başkasının kucağına verilince huzursuz olmaya başlar, kendi biberonunu tutabilir. 1 yaşında elinden tutulunca yürür ya da kendi kendine sıralar. Kısa bir süre de olsa ayakta durur. Bazı bebekler ise yaşını doldurunca yürüyebilmeye başlar. 18 aylık bebek koordine şekilde yürür, daha az düşmeye başlar. Top fırlatabilir. Bir elinden tutulur ise merdiven çıkabilir. Oyuncakları iter ve çeker, kaşığı doldurur ancak ağzına götürürken döker saçar 2 yaş hızla koşabilir, büyük toplara vurabilir. Tek başına merdiven çıkabilir. İnce motor becerileri artar: kitap sayfaları çevirebilir. 6-7 küpten kule yapabilir. Basit giysileri giyebilir. Kendisinden adı ile bahseder. Bolca «hayır» der. 2 yaş döneminde ayrılık kaygısı azalmaya başlar, oyunlar daha çok paralel oyun şeklindedir. El tercihi 18. ay sonrasında sinir sisteminin gelişimi ve olgunlaşması ile birlikte beyin hemisferlerinde uzmanlaşma başlar; bunun sonucu olarak dominant el kullanımı gelişimi görülür. Solak-sağlak- her iki el Sağ eli kullanma konusunda ısrar etmek ve zorlayıcı olmak doğru değildir. Motor gelişimi desteklemek Motor gelişimin bebeklikten itibaren desteklenmesi çocuğun sıradaki gelişim dönemlerinde ve erişkinlikte sağlıklı beden yapısına sahip olması açısından çok önemlidir. Bebeklerde motor gelişimi desteklemek için ilk koşul bebekle yakın temas kurulması ve güven duygusu oluşturulmasıdır. Ardından bebeğin gelişim düzeyine uygun hareketler yaptırılarak, aktivite öncesi çevre düzenlemesi yapıp ve uygun materyaller seçilerek çocuğun becerileri desteklenebilir. Bebeğin hareketliliğini kısıtlayıcı tv izlemek, sürekli kucakta gezdirmek gibi sedanter aktivitelerden genel olarak kaçınmak gerekir. Bebeğe giydirilen giysilerin çok sıkı olmamasına, hareket kabiliyetini kısıtlamamasına dikkat edilmelidir. Sesli, hareketli çeşitli nesne ve oyuncaklarla farklı uyaranlar bir arada verilerek ilgileri çekilmeli ve hareket etmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca her çocuğun motor becerileri kazanma hızının aynı olmadığı akılda tutulmalıdır. Bu nedenle çocuklar kendi becerileri içinde değerlendirilmeli ve destek programları ve aktiviteleri bu durum dikkate alınarak planlanmalıdır. Psikomotor gelişim basamakları özellikle ilk 2 yılda bireysel farklılıklara bağlı olarak daha hızlı ya da yavaş seyredebilir. Süt Çocuğu (Toddler) Dönemi Yaşamın ikinci yılı ivmelenmiş motor ve entelektüel gelişim ile karakterizedir. Yürüme becerisini kazanan çocuk kendi işlerini yerine getirme konusunda atağa geçer, bu hareket kabiliyeti çocuklara ne zaman yaklaşacağı ne zaman uzaklaşacağını belirleme özgürlüğü sağlar. Dil öğrenimi bu dönemin hayati görevidir. Tipik olarak hayır demeyi evet demekten daha önce öğrenirler. Karşı gelme eğilimleri bağımsızlıklarının gelişimi için hayati bir önem taşır. Nesneleri isimlendirirler, ihtiyaçlarını 1-2 kelime ile ifade edebilirler. Tuvalet eğitimi: Tutma-bırakmayı sağlayan kaslar 12-20. ay arasında olgunlaşmaya başlar. Bazı çocuklar 18. ayda kendiliğinden öğrenebilirken bazıları 24 aylık iken öğrenebilir. Erken başlamak iyi bir fikir değildir. Gündüz işeme kontrolü genellikle 2.5 yaş civarı tamamlanır. Bağırsak kontrolü genellikle 3.5-4 yaş tamamlanır. Gece işeme kontrolü 3.5-4 yaş tamamlanır. Motor Gelişim Alanları (Gallahue 1982) Kaba Motor: İnce Motor: Emekleme Tutma Ayakta durma Kavrama Yürüme Yazma Koşma Çizme Dönme Yırtma Zıplama Kesme Denge Yapıştırma OKUL ÖNCESİ DÖNEM (2.5-6 YAŞ) 3 yaş: Tek ayak üzerinde durur, Ayak değiştirerek merdiven çıkar, Üç tekerlekli çocuk bisikleti sürer, Alt basamaktan zıplar, 9-10 küpten kule inşa eder, Daire ve çarpı/çapraz şeklini kopya edebilir, Ayakkabılarını giyebilir, Kendi başına gayet güzel yiyebilir, Konuşma sırasını anlayabilir, El tercihi başlar Yaşını cinsiyetini bilir, tuvaletini söyler 4 yaş: Merdivenden aşağı adım adım rahat yürür/iner, Tek ayak üstünde rahatça durur ve zıplar Kare çizer Kitap sayfalarını çevirir Makas kullanır Kendi yüzünü yıkar, Dişlerini fırçalar, İlişkisel şekilde diğer çocuklarla karşılıklı oyun kurar ve oynar, oyun çeşitliliği artar, taklit yapar, neredeyse desteksiz giyinir, konuşması %90 anlaşılır, adını soyadını bilir, hikaye anlatır, soru sorar 5 yaş: Dört tekerlekli bisiklet sürer Vücudu başı eli kolu olan bir insan resmi çizebilir, Kıyafetlerini kendi giyip çıkarabilir, Birkaç harf çizebilir, Ana renkleri bilir, alfabenin harflerini sayabilir,basit oyunları kurallarına göre oynar 6 yaş: İki tekerlekli bisiklet sürebilir, İsmini yazabilir, Ayakkabılarını bağlayabilir. Çocuklar bu dönem boyu birincil sosyalleşme becerileri geliştirir, tuvalet eğitimini kazanır, kendi kendine yeme ve giyinmeyi geliştirir, öfke patlamalarını ve ağlamalarını regüle edebilmeyi öğrenmeye başlar. Bu dönemde çocuklar egosentriktir, dünyayı kendi gözlerinden algılarlar, kendilerini başka çocukların yerine koymakta zorluk çekerler, sezgisel düşünürler ve neden sonuç ilişkisi kurmakta zorlanırlar. Okul öncesi dönem sonuna doğru vicdan gelişir. Vicdan gelişimi ahlaki anlamda doğru-yanlış ayrımını yapabilmelerini sağlar. 7 yaşına kadar çocuklar tipik olarak kuralları kendileri için konulmuş gibi yaşar, ahlaki bir olayda birden fazla durum olabileceğini düşünemeyebilir. Okul öncesi dönemde çocuklar gerçeği hayali olandan ayırt etmeye yavaş yavaş başlar ve bu her ne kadar bu beceri tamamen kazanılmıştır demek doğru olmasa da gelişen farkındalık oynadıkları oyunlara yansır. Mış gibi yapılan oyunlar bu dönemde yaygındır. Ör: evcilik, öğretmencilik, şoförlük Hayali arkadaş Motor gelişimin desteklenmesi Okul öncesi dönemde çocukların en belirgin özelliği hareketli olmalarıdır. Bu dönemde çocukların hareket ihtiyaçlarını karşılamak için çocuklara rahat hareket edebilecekleri alanlar sunulmalı, evdeki eşyalar uygun konuma getirilmeli mümkünse koşma zıplama gibi aktiviteler için düzenleme yapılmalı koltuklar uygun değil ise minderler üzerinde zıplamasına izin vermeli, parklar bahçeler gibi açık alanlarda bolca vakit geçirmesi sağlanmalıdır. Ayrıca çocuklar iyi gözlemlenmeli ve yetenekleri doğrultunda erken yaşlardan itibaren spora ve sanatsal aktivitelere yönlendirilmelidir. İnce motor gelişimlerini desteklemek için yemek yeme, diş fırçalama, ayakkabı giyme, giyinme, fermuar çekme, düğme ilikleme, saç tarama gibi çocuğun kendi başına yapabileceği işlerde çocuğa müdahale etmemek ve kendini geliştirmesi için fırsat vermek gerekir. Okul Çocuğu Dönemi: 6-12 yaş Okul çocuğu dönemi/ son çocukluk dönemi / okul çağı olarak adlandırılan bu gelişimsel dönem ergenliğe kadar sürmektedir. Çocukların bu dönemde okula başlaması ile akademik beceri geliştirme ve başarılı olma gibi alanlar gelişimsel ihtiyaç olarak fiziksel gelişime göre daha ağır basmaya başlar. Artan kaba ve ince motor koordinasyonu sayesinde rahat şekilde yazı yazabilmeye resim yapabilmeye başlarlar. Tenis, jimnastik, kaykay gibi kompleks aktiviteleri yapabilir hale gelirler. Güç, dayanıklılık ve atiklik kazandıkları için hareketler düzenli ve dengelidir. Denge kurmak daha kolaydır. İki tekerlekli bisiklet sürülebilir. Bu dönemde fiziksel gelişim kadar diğer alanların gelişimi de kıymetlidir: El becerisi gerektiren etkinliklere yönlendirmek (müzik aleti çalmak, örgü örmek, resim- çizim kursuna yazılmak vb), spor aktivitelerine katılımlarını sağlamak sosyal ve zihinsel gelişim için oldukça faydalıdır. Yüzme Jimnastik 4yaş, tenis 6-7 yaş Voleybol, basketbol, futbol, eskrim 9 yaş Kürek 12 yaş Bu dönemde çocukların büyüme hızı azalma eğilimine devam eder, ergenlik yılları yaklaşana kadar bu durgunluk devam eder. Ergenlik öncesi hafif bir hızlanma piki görülür, ergenlikle birlikte büyüme tekrar hızlanır. Okul dönemi sonlarına doğru tartı alımı iyice yavaşlar, ortalama ağırlık 25 kg, boy 125-130 c civarındadır. 9-10 yaşına kadar erkekler kızlara nazaran daha iri görünebilir, bu yaşlardan sonra kızlar erkeklere göre ergenliğe daha erken girdiği için vücutta başlayan bir takım öncü değişiklikler ile daha hızlı büyüyerek erkek akranlarını geçebilirler. Ergenlik dönemi: 12-18 yaş Ergenlik /adolesans teriminin kökeni Latince «adolescere»: büyümek, yetişkinliğe geçmek sözcüğünden gelmektedir. Ergenlik dönemi büyüme atılımı ile birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerinin ortaya çıkması ile başlayıp fiziksel gelişimin büyük ölçüde tamamlandığı, çocukluk ile yetişkinlik arası özel bir olgunlaşma dönemidir. Ergenlik döneminde akran ilişkileri derinleşir, sosyal aidiyet duygusu çok önemli hale gelir. Ergenlik keşiflerin ve denemelerin yapıldığı, bütünleşmiş bir benlik kavramına ulaşmadan ön çalışmalarla taslakların oluşturulduğu bir dönemdir. Erkek ergenlerde 13 yaş sonrası, kız ergenlerde 11 yaş asonrası kortikal gri madde en yüksek seviyesine ulaşır ve bunun sonucunda üstü kapalı olan sosyal durumları anlama, dürtüleri kontrol etme, uzun vadeli planlar yapma ve geleceği planlama becerileri gelişir. Normal Ergenlik Gençlerin yaklaşık %75’inde ergenlik fiziksel, duygusal ve bilişsel değişikliklere başarılı bir adaptasyonun geliştirildiği bir dönem olarak yaşanır. Ergenlik mutlaka sorunlu geçirilmesi gereken bir dönem değildir. Gençlerin yaklaşık olarak %20-25’inde ise ergenlik duygudurum dalgalanmaları, akran sorunları, kendine güvenin azalması, çeşitli davranım problemleri ve alkol-madde-sigara kullanımının görüldüğü problematik bir dönem olarak geçer. Ergenlik döneminin nasıl geçeceği önceki gelişimsel dönemlerdeki psikososyal işlevsellik ile oldukça bağlantılıdır. Ergenliğe herhangi bir psikiyatrik tanı ile giren gençlerin bu dönemde başka komorbid bozukluklar için risk altında olduğu bilinmektedir. Psikiyatrik tanıya sahip ergenlerin akran grupları ile daha yüksek oranda çatışma yaşadığı, aile bireyleri ile daha çatışmalı ilişkileri olduğu ve kendilerini soyutlayarak içe kapanma risklerinin daha fazla olduğu bilinmektedir. Genel olarak ergenlerin %60’ı belirli konularda zorlanmalar yaşasa dahi akademik ve sosyal olarak işlevsellik düzeyleri iyidir. Ergenlik döneminde de kızlarda memelerin gelişimi ve genital bölgede kıllanma, kadınlara özgü bazı spesifik bölgelerde yağlanma; erkeklerde testislerin ve penisin büyümesi ile birlikte genital bölgede kıllanma gibi cinse ait görünür değişikliklerin yanı sıra üreme yeteneğinin kazanılması ve hızlı boy uzaması gibi önemli gelişmeler olur. Ergenliğin sonuna doğru kızlarda adet kanamaları, erkeklerde ejakülasyon başlar ve bunlar olduktan bir süre sonra da boy uzaması durur. Kızlarda ergenlik gelişimi, overleri (yumurtalıkları) dışardan görmek mümkün olmadığından östrojen hormonu etkisini dışarıdan gözlemleyebildiğimiz meme gelişimi ile; erkeklerde ise testislerin büyümesi ile değerlendirilir. Özetle; kızlarda meme, erkeklerde testislerin büyümeye başlaması ergenlikle ilgili ilk gözlenen belirtilerdir ve diğer endokrinolojik, biyolojik, fiziksel ve ruhsal değişikliklerin birbirini izleyeceği varsayılır. Ergenlik ne zaman başlar? Ergenliğin başlangıç yaşı için günümüzde geçerli olan yaş sınırları: Kızlarda en erken 8, en geç 13 yaş olup ortalama 10.5 yaş civarındadır. Erkeklerde en erken 9, en geç 14 yaş olmak üzere ortalama 11.5 yaş civarındadır. Bu yaş aralıkları çocukların % 95’i için geçerlidir. Bilimsel olarak kızlarda 8 yaşından önce meme büyümesinin olması erken ergenlik (precocious) başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bununla beraber bazı kız çocuklarında beyindeki ergenlik ile ilgili değişimleri başlatan mekanizmalar devreye girmeden, yani overlerde büyüme ve ergenliğe ait diğer bulgular olmadan tek başına meme gelişimi görülebilmektedir. Ergenliğin diğer belirtileri olmaksızın yalnızca erken meme gelişimi olan çocuklar için prematür telarş tanımı kullanılmaktadır. Özetle; 8 yaşından önce meme gelişiminin olması her zaman erken ergenlik anlamına gelmemektedir, genellikle prematür telarş vakaları ergenlik baskılayıcı tedavi uygulanmaksızın takibe alınarak izlenir. Bir başka önemli nokta da meme gelişimi ile menstürasyon (adet kanaması) zamanı arasındaki ilişkidir. Genel olarak 10.5 yaş civarında meme gelişimi olan kızlarda yaklaşık 2 yıl sonra menstürasyon başlamaktadır. Son 15 yılda kızlarda ergenlik yaşının erkene kayması ve erken ergenlik sıklığının artması konusunda çocuk endokrinolojisi alanında bir tartışma sürmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde sosyoekonomik koşullardaki iyileşmeye paralel bir erkene kayma eğiliminin sürdüğü görülmekte, bu ülkelerde sosyoekonomik olarak iyi durumdaki ailelerin kızlarında daha erken menstürasyon gözlenmektedir. Neden erken ergenlik? Yapılan çalışmalar hem kızlarda hem erkeklerde genetik faktörlerin ergenlik başlama zamanı ve hızı üzerinde yüzde 82-86 oranında rolü olduğunu göstermektedir. Genetik faktörlerin yanında etnik köken, beslenme tipi, özellikle de bebeklik ve erken çocukluk döneminde aşırı kilo alımı veya obezite, düşük doğum ağırlığı, annenin menstürasyon yaşı, gelişmiş ülkelerdeki aileler tarafından evlat edinme, babanın olmadığı bir evde büyümek ve endokrin sistemi östrojenik etki göstererek etkileyen bir takım kimyasalların ergenlik yaşını etkilediği üzerine durulmaktadır. Beslenme bozukluğuna ve/veya şişmanlığa bağlı erken meme gelişimi olan ve/veya erken ergenliğe giren kız çocuklarına bir hastalığa bağlı erken ergenlik gibi davranıp ilaç tedavisi başlamaya çoğu zaman gerek yoktur. Günümüzde ergenliğin başlamasını, hızını ve normal fizyolojisini etkileyen çevresel faktörler konusunda henüz tam olarak kanıtlanmış veriler ışığında dil birliği yoktur. Genel olarak erkeklerde ergenlik gecikmesi, kızlarda ise erken ergenlik daha sık olarak görülmektedir. Erkeklerde görülen gecikmiş ergenlik vakalarının büyük bir kısmında bir neden bulunamadığı gibi, kızlardaki erken ergenlik vakalarının da büyük bir kısmında herhangi bir hastalık saptanamaz. Erkeklerde görülen erken ergenliğin çok sıklıkla organik bir sebebi vardır ve bir hastalığa bağlı olabileceği akılda tutulmalıdır. Kızlarda ise 6 yaşından önce görülen erken ergenlik vakalarında organik bir sebep saptanma ihtimali yüksektir. Kızlarda erken ergenliğin ilk belirtisi meme gelişimi olmakla birlikte buna boyda hızlı uzama, genital bölgede kıllanma, ter kokusunun ağırlaşması ve ergenliğe özgü ruhsal değişiklikler izler. Meme gelişiminin erken olduğu durumlarda ergenliğin diğer belirtileri de eşlik ediyor ise erken ergenlik ihtimali yüksektir. Aksi durumda sadece «erken meme gelişimi»nden söz edilmelidir. Ergenlik, çocukluk ev yetişkinlik arasında yaşanan statü karmaşasının, önemli birtakım değişikliklerin, duygusal dengesizliklerin görüldüğü bir dönemdir. Bu dönemin başı ile sonu arasında önemli fiziksel ve psikolojik farklılıklar vardır. Bu nedenler ergenlik ön ergenlik, orta ergenlik ve son ergenlik olarak üç alt başlıkta incelenir. Ön ergenlik Ön ergenlik dönemi kabaca 12-14 yaş arasına denk gelen ve doğum öncesi ve doğum sonrası ilk 2 yıldan sonra gelişimin en hızlı yaşandığı dönemdir. Bu dönemde fiziksel hastalıklar ve beslenme yetersizlikleri görülür ise büyüme atağı sekteye uğrar, nihai boy ve ağırlık akran düzeyine göre daha düşük olabilir. Ancak dönem içerisinde büyüme atağı devam ederken engelleyici ya da yavaşlatıcı durum çözülür ise normal boy ve kilo tekrar yakalanır. Bu nedenle bu dönemdeki beslenme ve genel sağlık durumu önemlidir. Abur cubur, hipokalorik diyet XXX Ön ergenlik hızlı değişimlerin yaşandığı 2-3 yıl süren bir dönemdir. Bu dönemde hipofiz bezinin ürettiği büyüme hormonu (somatotropin) sayesinde bedensel büyüme hızlanır, kas ve kemikler büyür. Hipofiz bezi hipotalamusun altında yer alan bir salgı bezidir. Beynin üst merkezlerinden gelen komutlar hipotalamusa ve oradan da hipofiz sapı aracılığıyla hipofiz bezine iletilir. Hipofiz bezi, hem hipotalamustan hem de dolaşım sistemi ile vücuttan gelen uyarılar doğrultusunda vücudun ihtiyacı olan çeşitli hormonları salgılar, bu hormonlar da diğer endokrin bezlerin çalışmalarını düzenler. Hipofiz bezi, gece- gündüz, açlık, uyku, yaş, yemek yeme gibi faktörlere de bağlı olarak hangi hormonu, ne zaman ne kadar salgılayacağına karar verir. Hipofiz bezi salgıladığı bu hormonlarla, vücudumuzun gelişimi, organların çalışmaları ve enerji dengesinin sağlanması gibi konularda vücuttaki en önemli organlardan birisi konumundadır. Hipofizden salgılanan gonadotropin hormonlarının gonadları (testis ve yumurtalıklar) uyarması ile ergenlik sürecinde görülen fizyolojik ve cinsiyete özgü değişiklikler başlar. Gonadotropin hormonlar (Üreme hormonları): Folikül uyarıcı hormon (FSH) ve Luteinize edici hormon (LH), kadınlarda yumurtalıkları etkileyerek yumurtlama ve östrojen salınımını kontrol ederler. Erkeklerde de testislerden testosteron salgılanması ve sperm yapımını düzenlerler. Testisler testosteron, yumurtalıklar östrojen üretir. Bu hormonlar ergenlik öncesinde de salgılanırlar, ancak bu dönemde seviyeleri artar. Bu hormonlar hem birincil cinsiyet özelliklerini (üreme işlevlerini sağlayan organlar) ortaya çıkarır, yani testis ve yumurtalık gelişimini hızlandırır, hem de ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimini sağlar (Üreme ile ilgisi olmayan ancak cinsiyete özgü karakteristikler, örn: kıllanma artışı, meme gelişimi, erkeklerde adem elması gelişimi vb). Bebeklik döneminden itibaren yavaşlayan büyüme bu dönemde pik yapar. Önce el ve ayaklar büyür, kol ve bacaklar bunu izler. Burun, çene farklılaşır (GH etkisi), alın genişler, elmacık kemikleri belirginleşir. Bu değişimler yüzde (görece) asimetrik bir görüntü yaratabilir. Erkeklerde omuz ve göğüs daha hızlı gelişir, kızlarda kalça boyutu artar ve meme gelişimi hızlanır. Ergenlik ile birlikte erişkin olarak ulaşılacak boyun %90’ına ulaşılır. Menstruasyon kanaması ve gece boşalmaları başlar. Boy uzaması kızlarda adet kanaması sonrası yavaşlar, ancak 19-21 yaşına kadar devam eder. Erkeklerde boy uzaması 12-14 yaş arası hızlanır, 20-22 yaşlarında uzama durur. Cinsiyete özgü gelişim- Erkek Testis: Üreme için gerekli fiziksel ve psikolojik uyumu sağlayacak hormonlarını ve sperm adı verilen cinsiyet hücrelerini üretmekle görevli organdır. Erkeklerde testis gelişimi ortalama 11-12 yaşta başlar, 14-16 yaş arası büyüme hızlanır, 20-21 yaş civarı yetişkin ölçülerine ulaşır. Testisler büyümeye başladıktan sonra 6 ay içerisinde penis de büyümeye başlar ve yaklaşık 20-21 yaşlarında erişkin boyutuna ulaşır. Üreme organları olgunlaşmaya başladıkça gece boşalmaları başlar. Cinsel organların görünümü ve büyüklüğü bireysel farklılıklar gösterebilir. Erkeklerde ikincil cinsiyet özellikleri Erkeklerde 13-14 yaş civarı genital bölgede ve koltuk altında kıllanma başlar. Deri kalınlaşır, yumuşaklığı azalır. 14-15 yaş yüzde sakallar çıkar, kol bacak omuz göğüs gibi bölgelerde kıllar kalınlaşır. Gırtlak kıkırdağı değişime uğrar, «adem elması» çıkıklaşır. Yağ bezleri ve ter bezleri büyür, yüzde yağlanma ve sivilceler başlar, ter kokusunun niteliği değişir. Kıllanma artışı ile benzer dönemde ses kalınlaşmaya, çatlamaya başlar. Seste çatallaşma 13 yaş ile başlayıp 16 yaşa kadar sürebilir. Cinsiyete özgü gelişim- Kızlar Yumurtalıklar (Over): Hem ovum gelişimi (yumurta) ve olgunlaşmasını sağlar, hem de salgıladığı hormonlar ile adet döngüsünü, gebeliği, ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimini düzenler. Kızlarda ön ergenlik ile birlikte uterus, fallop tüpleri ve vajen büyümeye başlar, 20-21 yaş civarı erişkin boyutuna ulaşır. Menstruasyon kanaması ergenin üreme fonksiyonunun geliştiğini ve çocuk yapabileceğini gösterse de henüz üreme organlarının gelişimi tamamlanmadığı ve vücut bebek taşıyabilecek olgunluğa ulaşmadığı için gebelik oldukça tehlikelidir! Adolesan gebelikler*** Çocuk gelinler Adet kanamaları ilk 6 ay ila 1 yıl arasında düzensiz olabilir, bu normal kabul edilir, 2 yıl içerisinde düzene girer. Adet kanaması 28 günde bir olur, 5-6 gün sürer. İlk defa menstruasyon kanaması olan ergenler cinsel gelişim ile ilgili bilgi sahibi değil ise panik olabilir, korkabilir, utanabilir, gizleyebilir. Bu duruma adet sırasında vücutta yaşanan fiziksel değişikliklerin getirdiği ağrılar ve hoşnutsuzluklar eklenince ergen için baş etmek oldukça zor olabilir. Baş ağrısı, gerginlik, ödem, kas ağrısı, kusma, iştahsızlık, iştah artışı, yorgunluk Cinsel eğitimin önemi Kızlarda ikincil cinsiyet özellikleri Meme gelişimi 8-9 yaş civarı başlar. Kalça büyür, yağ dokusu artar, yuvarlaklaşır. 10 yaş civarı pubik kıllanma ve koltuk altı kıllanması başlar. Bu dönemde yüzde, üst dudakta, çene altında hafif tüylenme olabilir. Ses tonunda erkeklerde görülen belirgin değişiklik olmaz. Ergenlik ile birlikte beden ciddi şekilde değiştiğinden bu dönemde beden görünümü ve algısı ile ilgili kaygılar görülebilir. Ergenler bu dönemde kendilerini çirkin, biçimsiz, değersiz, sağlıksız ya da ucube gibi algılayabilirler. Özellikle hızlı gelişimin yarattığı orantısızlık ve orantısızlıktan kaynaklanan sakarlık, ellerin burnun çenenin görece daha büyük olması, boy atması ile uzun ince bedene sahip olmak ya da yağlanma etkisi ile tombullaşmak, sivilcelenme, aşırı ve kötü kokulu terleme, cinsel organların büyümesi ve değişmesi, ikincil cinsiyet özelliklerinin belirmesi ergenleri zorlayabilir ve kaygı duymalarına sebep olabilir. Ebeveynler bu dönemde ergen çocuklarına bir yandan büyümüş gibi davranır ve yetişkin sorumluluklarını almalarını beklerler, bir yandan da hala çocuk tutumu ile davranırlar. Bu tutarsızlık hem çocuk olarak görülmenin incitici olması, hem de yetişkin sorumluluklarını yerine getiremeyecek olmanın yarattığı zorlanma sebebi ile ergenler için kafa karıştırıcıdır. Bu dönemde ergenler ve aileleri arasında anlaşmazlıklar, zıtlıklar görülmeye başlanması ve ergenlerin karşı çıkma davranışı göstermesi normaldir. Erken-geç olgunlaşma Erken olgunlaşan erkek ergenler daha cevval, sportif ve girişken olabildikleri için grup içi sosyal kabulleri daha kolay olabilir. Geç olgunlaşan erkek ergenler ise huzursuz, gergin ve içe kapanık olabilirler. Akranlarına göre geç olgunlaşmak kendilerini geride ve yetersiz hissetmelerine sebep olabilir, akranları tarafından zorbalığa uğrayabilirler, küçük çocuk olmakla ya da bıyıksız sakalsız olmakla ilgili dalga konusu olabilirler, kendilerine güvenleri sarsılabilir. Erken olgunlaşan kız ergenler akranlarından farklı hissedebilirler, gruba ait olmakta zorlanırlar. Memelerinden utanabilir ve saklamaya çalışabilirler, bedensel olarak olgunlaşmaları ruhsal olarak olgunlaştıkları anlamına gelmediği için içinden geçtikleri süreci anlamlandırmakta zorlanabilirler. Ergen ve çevresindeki yetişkinler Ön ergenlik dönemindeki gençlerin çevresindeki yetişkinlerin (ebeveynler ve öğretmenler) onları ergenlik dönemine doğru hazırlamaları, etiketleyici ve utandırıcı olmayan şekilde bilgilendirmeleri çok önemlidir. Sınır koymak Empati kurmak Etkili iletişim, etkin dinleme Sabır, sakinlik, yapıcı tutum, normalize etmek Ergenliğe özgü sorunlarla ilgili yol göstermek Cinsel gelişim ve sağlık hakkında en geç 5. sınıfta olmak üzere eğitim verilmelidir. Ergenler için bu konuları konuşmak utandırıcı olabildiğinden ev ortamında bilgilendirme yapılırken mümkün ise hemcins ebeveyn ile yapılmalıdır. Öyküler, kitaplardan faydalanmak Orta Ergenlik Dönemi Ergenliğin orta dönemi kabaca 14-16 yaş arasına denk gelmektedir. Bu dönemde erkekler boy uzunluğu ve ağırlık artışı bakımından kızlara yetişir ve kızları geçer. Orantısız büyüme azalarak yerini dengeli büyümeye bırakır, boy uzaması hızını yavaşlatarak devam eder, tüm kemiklerin uzunluğu artar. Birincil ve ikincil cinsiyet özellikleri gelişimini sürdürür. Sindirim sistemi: midenin gelişimi ve uzaması, bağırsakların uzaması ve kasların kalınlaşıp güçlenmesi devam eder. Yemek borusu genişler, karaciğer ağırlığı artar. Koordinasyon artar ve hareketlerdeki dengesizlik azalır. Sakarlık azalır. Fiziksel güç artmaya devam eder. 17 yaşındaki bir ergen 13 yaşındaki bir ergene göre daha hızlı ve çeviktir. Vücudun temel besin kaynaklarına olan ihtiyacı devam eder, vitamin mineral protein yağ karbonhidrat yeterli miktarda alınmalıdır. Bu dönemde romantik ilişki ilgisi artabilir. Ergenler kendi tarzlarını, müzik zevklerini, ortak ilgi alanlarını paylaşan akran grupları ile özdeşleşme eğilimindedir. Riskli davranışlarda bulunma oranı artar. Yenilik arayışı artar. «Her şeyi yapabilme hissi», omnipotans Özerk olma dürtüsü Aşırılık Eşsiz ve farklı olma arzusu Geç Ergenlik Dönemi Son ergenlik dönemi olarak da adlandırılan bu dönem kabaca 17-22 yaş arasını kapsar. Bu dönemde ergenin davranışlarındaki tutarlılık artar, problemleri karşılarken ve çözerken daha etkili ve dengeli olabilme becerisi gelişir, yetişkinlerin desteğine duyulan ihtiyaç azalır. Duygusal dengesizlik ve tepkisellik yerini dengeli ve tutarlı tepkilere bırakır Kendinden ve çevresinden beklentileri makul seviyelere iner. Son ergenlik dönemi de hem yaş itibariyle yetişkin kabul edilebildiği hem de bir yandan ergenliğin devam ettiği göz önünde bulundurulursa çakışan bir dönemdir. Lise mezuniyeti sonrası çalışma hayatına atılan 18 yaşındaki bir ergen ile üniversite eğitimine devam eden 18 yaşındaki ergenin ruhsallığı birbirinden farklıdır Geç ergenlik döneminde büyüme hızı yavaşlar. Kemik gelişimi tamamlanır ancak bazı dokular gelişimini sürdürür: Örn: 20lik dişler Sivilceler azalır. Cilt ve saç yağlanması azalır. Yüz ve vücut bölgesindeki kıllar tüyler son halini almıştır. Hastalıklara karşı direnç artar. Geç ergenlik dönemi gelişim görevleri (Hurlock,1985) Ergenin bedensel yapısını ve fiziki özelliklerini kabul etmesi Her iki cinsten arkadaşlıklar geliştirebilmesi Ebeveynlerinden sağlıklı şekilde ayrışıp duygusal olarak bağımsızlık kazanması Ekonomik bağımsızlık konusunda adımlar atabilmesi Bir meslek seçmesi ve bu yolda adımlar atabilmesi Topluma karşı sorumlu hissetmesi Evlilik ve aile hayatına hazırlanması Bilimsel dünyaya ayak uyduracak değerleri geliştirmesi Williamson ve Campbell, 1985 Ergenlerin ebeveynlerinden neler beklediklerine dair yapılan çalışmalarda ergenlerin ortak olarak belirttiği istekler: Bizleri çocuk değil yetişkin gibi görsünler. Doğru davranacağımıza inansınlar. Bizi olduğumuz gibi sevsinler. Bizimle konuşsunlar. Bizi dinlesin ve anlamaya çalışsınlar. Bizi yönlendirsinler. Bizimle gurur duysunlar.