Temel Fizyoloji: 1. Hafta Özeti PDF
Document Details
Cennet Sena Parlatan
Tags
Summary
Bu döküman, temel fizyoloji konularına giriş yaparak homeostaz, mekanizmalar ve ileri beslemeli kontrol konularını ele almaktadır. Öğrencilere vücut fonksiyonlarının nasıl çalıştığını ve dengeyi nasıl koruma mekanizmalarını açıklamaktadır.
Full Transcript
Temel Fizyoloji Dr. Öğr. Üyesi Cennet Sena Parlatan 2 Fizyolojiye Giris Fizyoloji, canlıların yaşamını devam ettirebilmesi için vücut içinde gerçekleşen tüm biyolojik süreçleri inceleyen bilim...
Temel Fizyoloji Dr. Öğr. Üyesi Cennet Sena Parlatan 2 Fizyolojiye Giris Fizyoloji, canlıların yaşamını devam ettirebilmesi için vücut içinde gerçekleşen tüm biyolojik süreçleri inceleyen bilim dalıdır. Bu süreçler hücre düzeyinde başlar ve organlara, organ sistemlerine kadar genişler. Fizyoloji, vücudun her bir bileşeninin nasıl çalıştığını ve bu bileşenlerin nasıl uyumlu bir şekilde işlediğini araştırır. İnsan fizyolojisi, kalp, beyin, kaslar, sindirim sistemi gibi çeşitli organların işlevlerini ve bu organların birbiriyle nasıl etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışır. Fizyoloji ayrıca homeostazı da kapsar. Fizyoloji, biyoloji, kimya ve fizik ile yakından ilişkilidir. Canlılardaki biyokimyasal reaksiyonlar, enerji dönüşümleri ve mekanik süreçler bu alanlar aracılığıyla daha iyi anlaşılır. Fizyoloji bilimi, tıp, eczacılık, hemşirelik ve diğer sağlık bilimleri için temel bir bilgi kaynağıdır. Vücudun nasıl çalıştığını bilmek, hastalıkların nedenlerini anlamamıza ve tedavi yolları geliştirmemize de olanak tanır. 3 Fizyoloji = İşlev + Mekanizma Bu formül, fizyolojiyi iki temel bileşene ayırarak tanımlıyor: işlev ve mekanizma **İşlev**, bir vücut yapısının veya sisteminin amacını ya da görevini belirtir. Yani, bir organın veya hücrenin ne yapması gerektiğini açıklar. Örneğin, kalbin işlevi kanı pompalamaktır, akciğerlerin işlevi oksijen almak ve karbondioksiti atmaktır. **Mekanizma** ise bu işlevin nasıl gerçekleştiğini ortaya koyar. Yani, bir yapının işlevini yerine getirmek için hangi süreçleri kullandığını detaylandırır. Örneğin, kalbin kasılmalarıyla kanı nasıl pompaladığı veya akciğerlerin gaz değişimini nasıl sağladığı gibi. FİZYOLOJİ Bu formül, fizyolojiyi anlamak için işlev ve mekanizmanın birbirinden ayrılamaz olduğunu vurgular. İşlev, "ne yapılması gerektiğini" belirtirken, mekanizma "bu işin nasıl yapıldığını" gösterir. 4 Homeostazi Homeostazi, bir organizmanın iç ortamını dengede tutma yeteneğidir. Vücudun çeşitli sistemleri, değişen dış koşullara rağmen iç ortamın kararlılığını sürdürmek için sürekli olarak çalışır. Bu, sıcaklık, pH, kan şekeri, sıvı dengesi ve oksijen düzeyi gibi kritik parametrelerin belirli sınırlar içinde tutulması anlamına gelir. Örneğin: - **Vücut Sıcaklığı**: İnsan vücudu, sıcaklığı yaklaşık 36-37°C aralığında tutmaya çalışır. Ortam sıcaklığı arttığında terleme ile vücut soğutulur; ortam soğuduğunda ise titreme gibi mekanizmalarla ısı üretilir. - **Kan Şekeri Seviyesi**: Yemekten sonra kan şekeri yükselir, pankreas insülin salgılayarak bu şekeri hücrelere alır ve dengeyi sağlar. Kan şekeri çok düştüğünde ise glukagon salgılanarak depolanmış şekeri serbest bırakır. - **Sıvı Dengesi**: Böbrekler, su ve elektrolit seviyelerini ayarlayarak vücuttaki sıvı dengesini korur. Su azaldığında böbrekler daha az idrar üretir; su fazla olduğunda ise daha fazla idrar üretilir. Homeostazi, vücudun hayatta kalmak için iç dengesini koruyabilmesi adına kritik öneme sahiptir. Eğer bu denge bozulursa, vücut işlevlerini normal şekilde sürdüremez ve hastalıklar ortaya çıkabilir. 5 Homeostazi Homeostasis = homoios (aynı) + stasis (duran) Dış dünyanın değişimleri içerisinde iç çevrenin sabitliğinin sürdürülmesi. Homeostazi, bir etkenin her zaman belirli bir çizgide tamamen sabit durması anlamına gelmez. Organizmada, ayar noktasına göre değişkenlerdeki azalma veya çoğalmaların, fizyolojik sınır içinde dengede tutulmasıdır. Homeostasis = dinamik bir denge durumu 6 FİZYOLOJİK DÜZENLEME MEKANİZMALARI “Homeostatik Kontrol Mekanizmaları” Homeostazisin korunması için gerekli düzeneklere homeostatik kontrol mekanizmaları denir. Canlı organizmalarda hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde kontrol mekanizmaları mevcuttur. Canlılarda iç ortamın korunması ancak tüm organ ve dokuların uyum ve işbirliği içinde çalışmaları sayesinde gerçekleşir. Ayrıca organların aktiviteleri organizmanın gereksinimleri doğrultusunda değişkenlik de göstermelidir. Örneğin; egzersiz sırasında solunum ve dolaşım hızının artması, yemeklerden sonra mide ve bağırsak etkinliğinin artması gibi... Her organ ve doku homeostazise katkı sağlar. 7 Geribildirim Mekanizmaları Homeostazi, temel olarak negatif geribildirim ve pozitif geribildirim mekanizmaları ile düzenlenir. Vücuttaki kontrol sistemlerinin çoğunluğu Negatif Geribildirim şeklindedir. Negatif geribildirim mekanizması, başlangıçtaki olayın etkisini azaltmak veya sonlandırmak yönündedir. Kan basıncı artışı, baroreseptörler (basınca duyarlı reseptör) tarafından algılanarak kan basıncını düşüren bir dizi olaya yola açar. Yine kan basıncındaki düşüş sonrasında başlangıç etkisine zıt olarak kan basıncı artırılır. Her iki örnekteki yanıtlara dikkat edildiğinde başlangıçtaki olaya zıt yönde bir etkinin oluştuğu görülecektir. Pozitif Geribildirim mekanizması, bir kısır döngü süreci olarak adlandırılabilir. Bu kısır döngü fazlalaşırsa vücutta işlevselliğin bozulmasına yol açabilir. Bu nedenle vücuttaki kontrol mekanizmalarının çoğunluğu negatif geribildirim ile düzenlenir. Bu durum pozitif geribildirimin vücutta kullanılmadığı ya da salt zararlı olduğu anlamına gelmez. Pozitif geribildirim mekanizmaları, sürekli düzenleme gerektirmeyen ve sık olmayan olayları kontrol ederler. Kan damarlarında meydana gelen bir hasar sonrasında kanamanın durdurulması için o bölgede pıhtı oluşması gereklidir. Bu süreçte ilk olarak o bölgede damar çeperi daralır, sonrasında ise pıhtılaşma faktörleri birbirlerini aktifleyerek kanın hasarlanma bölgesinden kaybını engelleyen süreci tamamlar. Bu olay pozitif geribildirim için güzel bir örnektir. Bir diğer örnek ise doğumun gerçekleşmesi sırasında görülür. Doğum sırasında annede meydana gelen uterus kasılmaları bebeğin başının uterusun boyun kısmına doğru ilerlemesini sağlar. Bebeğin başının yapmış olduğu bası ile uterus boynu gerilir ve bu gerilme sonucunda uterus daha güçlü kasılır. Uterusun kasılması uterus boynunun daha fazla gerilmesine, bu gerilme de uterusun daha güçlü kasılmasına yol açar. Bu süreç bebeğin uterustan dışarı çıkartılmasına yetecek kadar güçlü gerçekleştiğinde bebeğin doğumu meydana gelir. Geribildirim Mekanizmaları 8 Negatif Geribildirim Meydana gelen cevap, uyarana zıt (negatif) yönde oluşur. Bu kontrol mekanizması kendisini başlatan uyarıya zıt (negatif) yönde bir etki gösterir. Pozitif Geribildirim Meydana gelen cevap, uyaranla aynı (pozitif) yönde oluşur. Bu kontrol sisteminde başlatan uyarı, kendisinin güçlenmesine neden olur. 9 Kan glikoz düzeyinin düzenlenmes i 10 Kan basıncının düzenlenmes i 11 Kan pıhtılaşmasını n düzenlenmesi 12 Doğum ADAPTİF / İLERİ BESLEMELİ KONTROL (FEED-FORWARD) 13 MEKANIZMASI Adaptif veya İleri Beslemeli Kontrol (Feed-Forward) Mekanizması, fizyolojide ve mühendislikte sıkça kullanılan bir kavramdır ve sistemlerin gelecekteki durumlarına göre işlevlerini ayarlamalarını ifade eder. Bu mekanizma, geribildirim (feedback) kontrolünden farklı olarak, mevcut hatalardan ziyade beklenen ya da tahmin edilen değişikliklere göre sistemin tepki vermesini sağlar. İleri beslemeli kontrol, sistemin gelecekte oluşabilecek bir değişikliği öngörüp buna uygun bir yanıt üretmesini sağlar. Burada, kontrol sistemi dış çevredeki potansiyel değişimleri tahmin eder ve bu değişiklikler gerçekleşmeden önce vücut veya makine sistemi buna uygun bir ayarlama yapar. **Fizyolojik Bir Örnek:** Yemek yeme düşüncesi bile vücutta sindirim sistemi faaliyetlerini başlatabilir. Beyin, yemek geleceğini öngörerek sindirim enzimlerinin salgılanması talimatını verir. Yani yemek henüz mideye ulaşmadan sindirim sisteminin bazı bileşenleri aktif hale gelir. Bu, sindirimin hızlanmasını sağlar ve vücut, besinler mideye ulaştığında bu duruma hazır olur. **Mühendislikte Bir Örnek:** Bir otomobilde adaptif hız sabitleme sistemleri (adaptive cruise control), önlerindeki aracın hızını ve mesafesini gözlemleyerek olası bir yavaşlama öngörüsüne göre hızlarını ayarlayabilir. Araç, bir fren ihtiyacı doğmadan önce bu bilgiyi kullanarak hızını azaltır. Feed-Forward Mekanizması ve Feedback (Geri Besleme) Karşılaştırması: Feedback (Geri Besleme): Bir hata ya da sapma meydana geldikten sonra sistemi düzeltmeye çalışan bir kontrol mekanizmasıdır. Örneğin, kan basıncı çok yükseldiğinde vücut bunu algılar ve düzeltici tepkiler verir. Feed-Forward (İleri Besleme): Hata oluşmadan önce sistemin tepkisini ayarlayarak olası sapmaları önlemeye çalışır. Örneğin, bir tehlike algılandığında sempatik sinir sistemi aktivasyonu ile kalp hızı artar. 14 Adım atma Adım atarken vücudun birçok sistemi devreye girer: kaslar, sinir sistemi, eklemler ve duyusal girdiler (görsel ve vestibüler bilgiler). İleri beslemeli kontrol, vücudun yürüyüş esnasında gelecekteki adımları tahmin ederek buna uygun kas aktivasyonlarını ve hareketleri başlatmasını sağlar. 1. **Beynin Hareketi Öngörmesi:** Beyin, adım atmaya karar verdiğinde, henüz adım gerçekleşmeden, bir sonraki adım için gereken kasları aktive etmeye başlar. Örneğin, sağ ayağınızı kaldırarak öne doğru adım atacaksanız, sol bacak ve gövde kaslarınız, vücudunuzu dengelemek için önceden harekete geçer. Bu da adım attığınızda düşmemenizi sağlar. Bu bir ileri beslemeli kontrol örneğidir, çünkü beyin adım atmadan önce gerekli kas gruplarını harekete geçirir. 2. **Dengenin Sağlanması:** Vücut, adım atmadan önce hangi yönde dengesini kaybedebileceğini öngörür. Örneğin, ileriye doğru bir adım attığınızda vücudun ağırlık merkezi yer değiştirecektir. İleri beslemeli kontrol mekanizması, henüz adım başlamadan önce, dengeyi sağlamak için diğer kas gruplarını harekete geçirir. Bu şekilde adım sırasında vücut ağırlığı doğru şekilde dağıtılır ve denge korunur. 3. **Hız ve Yük Değişimlerine Uyarlama:** Vücut, yürüyüş hızını ve adım büyüklüğünü değiştirirken de ileri beslemeli kontrol mekanizmasını kullanır. Örneğin, daha hızlı yürümeye karar verdiğinizde, adımlarınız hızlanmadan önce beyin bu değişikliği öngörür ve bacak kaslarına daha fazla kuvvet uygulamak için sinyaller gönderir. Ayrıca, zemin eğimli ya da kaygansa, vücut zeminin koşullarına göre gelecekteki adımlarını ayarlamak için kas aktivitesini artırabilir ya da azaltabilir. 4. **Duyusal Girdilerin Kullanılması:** İleri beslemeli kontrol, görsel ve diğer duyusal bilgileri de kullanır. Yürüdüğünüz zemin hakkında gözlerinizden gelen bilgi beyin tarafından işlenir ve adımlarınız bu bilgiye göre ayarlanır. Örneğin, önünüzde bir engel gördüğünüzde, beyin bu engeli aşmak için bir sonraki adımınızı daha büyük atmanız gerektiğini önceden bilir ve buna uygun bir motor plan geliştirir. 15 Vücut Sıvıları ve Homeostazi Homeostaz ve vücut sıvıları arasındaki ilişki, vücudun iç dengesini sürdürebilmesi açısından oldukça kritiktir. Vücut sıvıları, homeostazın korunmasında önemli bir rol oynar çünkü vücutta gerçekleşen biyokimyasal tepkimeler ve hücresel işlevler, sıvıların dengede tutulmasına bağlıdır. Vücut sıvılarının dengesi bozulduğunda, hücreler işlevlerini yerine getiremez ve bu da genel sağlığı tehdit eder. Vücut Sıvıları: Vücut sıvıları, hücrelerin içinde ve çevresinde bulunan sıvılardır ve genel olarak üç ana kategoriye ayrılır: İntrasellüler Sıvı (Hücre İçi Sıvı): Vücut sıvılarının büyük çoğunluğunu oluşturur (%60). Hücrelerin içinde bulunan bu sıvı, hücresel aktiviteler ve metabolizma için önemlidir. Ekstrasellüler Sıvı (Hücre Dışı Sıvı): Hücrelerin dışında bulunan sıvıdır. Devamlı hareket halindedir. Bu hareketliliğin nedeni; kan dolaşımına, kan ile interstisyel sıvı arasındaki sürekli alış verişe bağlıdır.Hücreler her türlü besin maddelerini bu sıvıdan alıp, oluşturdukları metabolizma artıklarını da bu sıvı ortamına bırakırlar. İki ana bölümde incelenir: İnterstisyel Sıvı: Hücreler arasındaki boşluklarda bulunur. Plazma: Kan damarlarında bulunan sıvı bileşenidir ve besin maddelerinin, oksijenin ve atık ürünlerin taşınmasında rol oynar. Transsellüler Sıvılar: Beyin omurilik sıvısı, eklem sıvısı, göz içi sıvısı gibi daha küçük ve özel sıvılar bu gruba girer. 16 Vücut Sıvıları ve Homeostazi Vücut sıvılarının içeriği (su, elektrolitler, iyonlar, proteinler) hücrelerin fonksiyonlarını doğru şekilde yerine getirebilmesi için dengede tutulmalıdır. Homeostaz, vücut sıvılarının hacmini, bileşimini ve iyon dengesini sabit tutmak için çeşitli düzenleyici mekanizmalarla çalışır. 1. Su Dengesi: Vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudan oluşur ve suyun dengesi homeostaz için hayati öneme sahiptir. Vücut su kaybederse (örneğin terleme ya da idrarla), hücrelerin işlevi tehlikeye girebilir. Böbrekler, suyun vücutta tutulup tutulmayacağına karar veren ana organlardır. Eğer vücutta su kaybı olursa, böbrekler suyun geri emilimini artırır ve idrar miktarını azaltır. Tersine, su fazlalığı varsa, idrar üretimi artar ve fazla su atılır. Bu su dengesini koruyan mekanizmalar, antidiüretik hormon (ADH) gibi hormonlarla düzenlenir. 2. Elektrolit Dengesi: Elektrolitler (sodyum, potasyum, klor, kalsiyum gibi iyonlar) vücut sıvılarının içinde çözünmüş halde bulunur ve hücresel fonksiyonlar için kritik öneme sahiptir. Örneğin: Sodyum (Na⁺), vücut sıvılarının osmotik basıncını düzenler ve kan hacmi üzerinde etkili olur. Potasyum (K⁺), hücre içi sıvıdaki en önemli iyonlardan biridir ve sinir iletimi ile kas kasılmaları için gereklidir. Homeostaz, bu elektrolitlerin konsantrasyonlarını düzenler. Vücuttaki elektrolit seviyelerinde herhangi bir dengesizlik olduğunda, sinir ve kas fonksiyonları bozulabilir. Örneğin, potasyum seviyesinin düşmesi kalp ritim bozukluklarına yol açabilir. 3. Asit-Baz Dengesi: Vücut sıvılarının pH değeri, hücresel reaksiyonların sağlıklı bir şekilde devam etmesi için belirli bir aralıkta tutulur (7.35-7.45). Homeostaz mekanizmaları, bu pH aralığını koruyabilmek için tampon sistemlerini, solunum sistemini ve böbrekleri kullanır. Eğer vücut sıvılarında pH dengesi bozulursa, bu asidoz (pH'nın düşmesi) ya da alkaloz (pH'nın yükselmesi) gibi durumlara yol açabilir ve bu da hayati tehlike doğurabilir. 17 Vücut Sıvıları ve Homeostazi 4. Osmotik Denge: Osmotik denge, vücut sıvılarının hücre içi ve hücre dışı arasında doğru şekilde dağılmasını sağlar. Hücreler arasındaki sıvı geçişini düzenleyen ozmotik basınç, suyun hücre zarından geçişini kontrol eder. Hücre dışı sıvıların osmotik basıncı yükselirse, hücre içi sıvı hücre dışına çekilir ve hücreler küçülür (dehidratasyon). Tersine, düşük osmotik basınç suyun hücre içine geçmesine ve hücrelerin şişmesine neden olabilir. Homeostatik mekanizmalar bu dengeyi koruyarak hücrelerin zarar görmesini önler. 18 Ekstrasellüler Ve İntrasellüler Sıvılar Arasındaki Farklar Hücre içi sıvısı ile hücre dışı sıvısı arasında bazı farklılıklar vardır. Hücre dışı sıvısı fazla miktarda sodyum, klor ve bikarbonat iyonuyla, oksijen, glikoz ve yağ asitleri gibi besinler içerir. Hücre içi sıvısında ise büyük miktarda potasyum, magnezyum ve klor iyonları bulunur. Homeostazı Koruyan Temel 19 Mekanizmalar 1. Sinir Sistemi Sinir sistemi, homeostazın hızlı düzenleyicisidir. Otonom sinir sistemi, kalp hızı, solunum, sindirim ve kan basıncı gibi süreçleri otomatik olarak düzenler: Sempatik sistem, stres veya egzersiz sırasında vücut tepkilerini artırırken, Parasempatik sistem, dinlenme ve sindirim sırasında vücudu sakinleştirir. Ayrıca reflekslerle vücudun ani tepkiler vermesi sağlanarak, kan basıncı ve solunum gibi hayati süreçler kontrol edilir. 2. Endokrin (Hormonal) Sistem Endokrin sistem, hormonlar aracılığıyla vücudun uzun vadeli homeostatik düzenlemelerini sağlar: Antidiüretik hormon (ADH) ve aldosteron su ve elektrolit dengesini korur. İnsülin ve glukagon kan şekeri seviyelerini düzenler. Tiroid hormonları vücut metabolizmasını ve enerji kullanımını kontrol eder. Bu hormonlar, organlar arasındaki dengeyi uzun süreli kontrol eder ve değişikliklere uyum sağlar. 3. Böbrekler Böbrekler, su ve elektrolit dengesini ayarlayarak homeostazı sağlar. Vücut su kaybettiğinde ADH sayesinde böbrekler suyu geri emer, sodyum ve potasyum seviyeleri ayarlanarak kan basıncı ve hücresel işlevler dengede tutulur. Ayrıca böbrekler, kanın pH dengesini ayarlayarak asit-baz dengesini de korur. Homeostazı Koruyan Temel 20 Mekanizmalar 4. Dolaşım Sistemi Dolaşım sistemi, oksijen, besin maddeleri ve hormonları dokulara taşırken, atık ürünleri uzaklaştırır. Kalp atış hızı ve kan basıncı, organlara yeterince kan sağlanması için sürekli ayarlanır. Kan oksijenlenmesi solunum hızı ile dengelenir; vücut, oksijen seviyelerine göre solunum hızını artırır veya azaltır. 5. Solunum Sistemi Solunum sistemi, vücudun oksijen ihtiyacını karşılar ve karbondioksiti uzaklaştırır. Kandaki CO₂ düzeyi arttığında, solunum merkezleri devreye girer ve solunum hızlanır. Oksijen seviyesi azaldığında da bu dengeyi korumak için solunum hızı artar. 6. Karaciğer Karaciğer, vücudun enerji depolaması ve toksinlerin temizlenmesi gibi hayati işlevlere sahiptir: Glikoz depolama ve salınımı, kan şekerini sabit tutar. Detoksifikasyon işlevi sayesinde karaciğer, zararlı maddeleri temizler ve iç dengeyi sağlar. 7. Termoregülasyon Vücut sıcaklığını düzenlemek, homeostazın önemli bir parçasıdır. Hipotalamus, vücut sıcaklığını kontrol eden merkezdir. Terleme, titreme ve damarların genişleyip daralması gibi tepkilerle vücut, sıcaklık değişikliklerine uyum sağlar. 8. Bağırsak Mikrobiyotası Bağırsaklardaki mikroorganizmalar, sindirim, bağışıklık ve genel sağlık üzerinde önemli rol oynar. Mikrobiyota, dolaylı olarak homeostazı koruyarak vücudun dengesine katkıda bulunur. 21 İnsan Vücudunun İşlevsel Organizasyonu 22 İnsan Vücudunun İşlevsel Organizasyonu Yaşayan bir organizma çeşitli seviyelerde organizasyonlara sahiptir. Her yeni organizasyonda, bir önceki yapının işlevleri tamamıyla farklı bir özellik kazanmaktadır. 1. Kimyasal Düzey: Atomik ve moleküler düzey 2. Hücresel Düzey: Vücudun yasayan en küçük ünitesi 3. Doku düzeyi: Bir görevi yerine getirmek için bir araya gelmis bir grup hücre ve onun çevresindeki maddeler 4. Organ düzeyi: İki yada daha fazla doku tipinin özel bir fonksiyon ile birlikte tanınabilir bir yapıyı olusturmak için bir araya gelmesi. 5. Organ Sistemleri Düzeyi: Bir fonksiyon ile iliskili organların birleşmesiyle oluşan yapılar. 6. Organizma düzeyi: Yaşayan bir canlının bütünü. Hücresel Düzeyde Organizasyon Atomlar ve moleküller bir araya gelerek vücudun en küçük canlı birimi olan hücreleri oluştururlar. Hücreler, canlının temel niteliklerini içeren ve birçok yapısal özellikleri bulunan en küçük birimidir. Tüm vücutta her biri özel işlevleri gerçekleştirmek üzere uyum sağlamış 75 ile 100 trilyon civarında hücre bulunur. Canlı vücudunu oluşturan hücreler görevlerine göre farklı özellikler kazanmışlardır. Doku Düzeyinde Organizasyon Hücrelerin daha ileri düzeydeki organizasyonu dokuları oluşturur. Doku; çok sayıda benzer hücrenin, belirli bir fonksiyonu yerine getirmek üzere yaptıkları bir gruplaşmadır. Bir doku, belli fonksiyonları yerine getirmek üzere uzmanlaşmış birbiriyle yakından ilgili bir grup hücredir. İnsan vücudunda dört esas doku tipi bulunmaktadır; kas dokusu sinir dokusu bağ dokusu epitel doku Organ ve Sistem Düzeyinde Organizasyon Belirli bir fonksiyonu yerine getirmek üzere, birçok farklı tipte dokunun birlikte oluşturduğu çok daha karmaşık yeni yapıya organ adı verilir. Örneğin midede epitel dokusu midenin içyüzünü döşer ve koruma görevi yapar; düz kas dokusu kasılmaları sayesinde yiyeceklerin küçük parçalara bölünmesini ve sindirim için gerekli kimyasal maddelerle karışmasını sağlar; sinir dokusu kas kasılmalarını başlatan ve düzenleyen sinir impulslarını taşır ve bağ doku da tüm diğer dokuları bir arada tutar. Karmaşık, çok özel fonksiyonları yerine getirmek üzere, değişik sayı ve çeşitte organın birlikte oluşturduğu daha ileri bir organizasyona sistem adı verilir. Sistemler birbirlerinin görevlerini tamamlayacak biçimde bir bütünü; bir organizmayı meydana getirirler.