Sindirim Sistemi Fizyolojisine Giriş PDF
Document Details
Uploaded by ExcitingEuropium
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dr.Öğr.Üyesi Tülay Koca
Tags
Summary
Bu belge, sindirim sistemi fizyolojisine giriş konularını içeren bir ders notu örneğidir. Sindirim sisteminin farklı bileşenlerini, fonksiyonlarını ve histolojik yapıları açıklamaktadır. Ayrıca sindirim sisteminin kontrol mekanizmaları hakkında bilgiler sunmaktadır.
Full Transcript
SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİNE GİRİŞ Öğretim Üyesi: Dr.Öğr.Üyesi Tülay Koca SİNDİRİM SİSTEMİ Sindirim sistemi; besin maddelerinin mekanik olarak parçalanıp, kimyasal sindireme uğratılması ve en küçük yapı taşlarına ayrılarak organizmaya geri kazandırılmasını sağlayan sistem...
SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİNE GİRİŞ Öğretim Üyesi: Dr.Öğr.Üyesi Tülay Koca SİNDİRİM SİSTEMİ Sindirim sistemi; besin maddelerinin mekanik olarak parçalanıp, kimyasal sindireme uğratılması ve en küçük yapı taşlarına ayrılarak organizmaya geri kazandırılmasını sağlayan sistemdir. Diğer adı gastrointestinal sistemdir. Görevi vücuda su, elektrolit ve besin sağlamaktır. Yaşamımız için gerekli enerjiyi besinleri sindirerek sağlarız. Gİ kanal her iki ucundan da dış ortama açılır. Alınan besin maddeleri lümen içinde gerçekleşen sindirim ve emilim olayları sayesinde iç ortama dahil edilir. Besinlerden enerji elde edebilmemiz için; 1. Besinlerin sindirim kanalı boyunca ilerletilmesi 2. Sindirim salgılarının salgılanması, besininin mekanik ve kimyasal olarak sindirilmesi 3. Sindirim ürünleri, su ve elektrolitlerin emilmesi 4. Emilen maddelerin kana geçmesi ve dolaşımla gerekli dokulara iletilmesi 5. Sindirilemeyen ürünlerin vücuttan uzaklaştırılması 6. Tüm bu işlevlerin lokal, sinirsel ve hormonal mekanizmalarla kontrol edilmesi gerekmektedir. Sindirim sistemini oluşturan yapılar Sindirim sistemi; ağızdan anüse uzanan sindirim kanalı ve yardımcı yapılardan oluşur. Sindirim kanalı; ağız, farinks, özefagus, mide, ince ve kalın barsaklar ile anüsten oluşur. Sindirime yardımcı yapılar; dil, dişler, tükrük bezleri, pankreas, karaciğer, safra yolları ve safra kesesidir. http://encyclopedia.lubopitko-bg.com/Anatomy_of_the_Digestive_System.html Kasılma Uzun sürel düşük ş ddetl kasılma Ton k Sfinkterler Üst özefagus Sf nkter β Sindirim kanalı sfinkterler ile kompartımanlara ayrılmış olup, bu yapılar gerektiği zaman gevşeyerek sindirim içeriğinin bir sonraki kompartımana geçişine izin verir. ÜÖS ve dış anal sfinkter hariç hepsi düz kas yapısındadır ve tonik olarak kasılı bulunurlar. Hipofaringeyal-üst özofagus sfinkteri: yutma sırasında açılarak materyalin özofagusa geçişini sağlar. Krikofarengiyal kas ve birkaç tane daha iskelet kasından oluşur, istemsiz olarak kontrol edilen kompleks bir sfinkterdir. Kardiya sfinkter: mide sıvısının özofagusa geçişini engeller. Pilor sfinkteri: midenin asit ortamını, duodenumun alkali içeriğinden ayırır. İleo-çekal sfinkter: kalın barsak içeriğinin ileuma geri dönüşünü önler. Anal sfinkter: defekasyonu düzenler. İç anal sfinkter sirküler düz kas, dış anal sfinkter iskelet kasından oluşur. Sindirim Kanalı Histolojisi Sindirim kanalının bütün bölümleri aynı temel doku tabakalarına sahiptir. Tüp tarzındaki yapıların duvarı dıştan içe doğru; - Seroza (adventisya) - Muskularis eksterna (longitidunal ve sirküler kas liflerinden oluşur) - Submukoza - Mukoza (her bir organın kendine özgü yapısal özellikler içerir) tabakalarından oluşmaktadır. http://www.lamission.edu/lifesciences/lecturenote/aliphysio1/digestion.pdf 1. Mukoza tabakası En içteki tabaka Sindirim sisteminin lümenini kaplar. Emilim ve salgı yapıcı tabakadır. Epitel (tek katlı silindirik hücrelerden oluşur), bağ dokusu (lamina propia) ve çok ince düz kas tabakasından (muskularis mukoza, emilim ve salgı için yüzey alanını düzenler) oluşur Besin maddelerini emmek için birçok kan ve lenfatik damar vardır. Mukus salgılayan goblet hücreleri bu tabakada yer alır (müköz membran). Patojenlerle savaşmak için peyer plakları denilen çok sayıda lenf nodülü ve Lieberkhün bezleri vardır. Vücudumuzun tümünde bulunan toplam lenfoid dokudan daha fazlası Gİ mukozada bulunur. 2. Submukoza tabakası submukasa Me ssner Bağ dokusundan yapılmıştır Emilmiş besin moleküllerini alan çok sayıda kan ve lenfatik damar vardır Lenfatik dokuya sahiptir. Sindirim sisteminin hareketlerini ve salgılarını düzenleyen bir sinir pleksusu (meissner) vardır. Gangliyon hücreleri içerir. Özofagus ve duodenumun submukoza tabakasında müsin salgılayan bezler bulunur karıştırma hareket 3. Muscularis Eksterna Longitidunal (boyu kısaltır) ve sirküler (lümeni daraltır) düz kastan oluşmuştur. Peristaltik ve segmentel hareketlerden sorumludur. Sadece ağız, farenks ve yemek borusunun üst ve orta kısımları ve anüs iskelet kası içerir. Özofagusun alt kısmı ve GI yolun geri kalanı 2 veya 3 kat düz kas içerir. Düz kas kasılma sıklığını ve gücünü kontrol eden bir sinir pleksusuna (auerbach) sahiptir. 4. Seroza (adventisya) tabakası Sinirlerin, lenf damarlarının ve sindirim kanalını besleyen kan damarlarının mezenterle bağlantısını sağlayan bağ dokusudur. Adventisya = Dağınık kollajen ve elastik liflere sahip bağ dokusu (retroperitoneal, örneğin assending kolon) Serosa = Adventisya ile aynı, ancak visseral periton ile kaplıdır (intraperitoneal, örneğin mide) Mukoza yüzeyi ve altında bulunan lenfoid doku, vücuttaki en büyük lenfoid doku olarak koruyuculuk sağlar. Gİ epitelin glikokaliks örtüsü ve epitel hücreleri arasındaki sıkı bağlantılar patojenlere karşı fiziksel bir bariyer oluşturur. B hücreler ne tutunan tabaka Em l m kolaylaştırır Sindirim Sisteminin Fonksiyonları Ana fonksiyon; vücuda su, elektrolit ve besin sağlamaktır. Hareket Yiyeceklerin daha küçük parçalara ayrılması (çiğneme), karıştırılması, nemlendirilmesi ve ağızdan yemek borusuna gönderilmesi (yutma), kanalda ilerletilmesi Salgılama Epitel hücreleri üzerinden suyun ve iyonların ESS’dan Gİ kanala geçirilmesi ve Gİ epitel hücrelerinden sentezlenen maddelerin lümene serbestlenmesi Sindirim Büyük besin moleküllerinin sindirim kanalında mekanik ve kimyasal olarak daha küçük parçalara ayrılması Emilim Besin yapıtaşlarının, sindirim ürünlerinin ince bağırsaklardan kana ve lenf dolaşımına geçmesi Dışkılama - Boşaltım Sindirilmemiş ve emilmemiş maddelerin vücuttan http://www.lamission.edu/lifesciences/lecturenote/aliphysio1/digestion.pdf uzaklaştırılması Sindirim Sürecinde Yer Alan Olaylar 1. Hareket (motilite) Besinlerin mekanik parçalanmasını Salgılarla karıştırılıp homojenize edilmesini, Gİ kanalda ilerletilmesini sağlar - Mekanik Parçalama Ağızda çiğneme (mastikasyon) ile gerçekleşir. Mide ve barsak hareketleri de mekanik parçalama sağlarlar. Mekanik parçalama; 1. Besinlerin enzimlerle temas eden yüzey alanını artırır 2. Besinin muköz salgı ile karışıp kayganlaşmasını ve kanalda kolay hareket etmesini sağlar. 3. Gİ kanal mukozasını zedelenmekten korur 4. Hücre içindeki besin değeri olan maddelerin sindirime sunulmasını sağlar. - Peristaltizm (ilerletici hareketler) - Segmantasyon (Karıştırıcı hareketler) 2. Salgılama Salgı bezleri ve hücreleri tarafından yürütülür. Besinlerin sindirim kanalında ilerlemesini kolaylaştırır. Kanal mukozasını tahrişten korur. Enzimatik reaksiyonların ve emililimin hızını arttırır. **Sistemde uygun düzeyde bir sindirim işleminin olması için motilite ve salgılamanın eş zamanlı olarak ve belirli bir hızda gerçekleşmesi gerekir. 3. Sindirim Mekanik ve Kimyasal Parçalama Mekanik sindirim: Sindirim sisteminin kas hareketi ile (esas olarak ağız boşluğunda ve midede) fiziksel olarak daha küçük partiküllere ayrılmasıdır. Kimyasal sindirim: Enzimlerin ve sindirim sıvılarının yardımcı olduğu hidroliz reaksiyonlar ile besinlerin emilecek kadar küçük olan yapıtaşı moleküllerine kimyasal olarak ayırılmasıdır. Büyük moleküllü besinlerin mukoza membranlarından kana ya da lenfe geçebilmesi (emilimi) için enzimlerle daha küçük moleküllü maddelere dönüştürülmesidir. Mide özsuyunun asidik etkisi de katkı sağlar. 4. Emilim Makromoleküllerin sindirimi ile oluşan küçük moleküller Gİ kanal lümeninin epitel hücre tabakasından geçip kan ya da lenf yoluyla emilir. Vücuda giren ve çıkan sıvı arasındaki denge korunur. Ağız ya da rektal olarak alınan ilaçların emilimi Gİ kanaldan gerçekleşir. 5. Boşaltım Sindirilememiş ve emilemeyen besinler uzaklaştırılır. Sindirim Sistemi Faaliyetlerinin Düzenlenmesi Sinir sistemi ile kontrol EIIIYHEI.IE IhI - Enterik sinir sistemi GIS’e ait bir sistemdir. GI kanalda ki motilite, sekresyon, (ekzokrin ve endokrin), mikroperfüzyon, enflamatuar süreçler ve immün modülasyon fonksiyonlarının düzenlenmelerini sağlar. - Otonom parasempatik sinirler GI yol aktivitelerini uyarır. - Otonom sempatik sinirler GI yol aktivitelerini inhibe eder. Hormonal kontrol - Endokrin bezlerden ve GI kanalın kendi endokrin hücrelerinden salgılanan hormonlar GI kanal aktivitelerini düzenlemeye yardımcı olur. Refleks mekanizması - GI sistemin farklı bölgeleri (özellikle mide ve incebağırsak) birbirlerini uyarmak veya inhibe etmek için refleksler kullanırlar. (ör. Gastrokolik refleks) Gİ kanal mukozasında, kimyasal veya mekanik özellikteki lokal değişikliklere yanıt veren reseptörler bulunur. - Kemoreseptörler, lümen içeriğinde ki kimyasal değişikliklere (asitide, glukoz, yağ vb.) - Ozmoreseptörler, lümen içeriğinin ozmolaritesine - Mekanoreseptörler, Gİ duvarda ki gerime ve basınca duyarlıdırlar. Bu reseptörlerin uyarılması nöronal refleksleri ve hormon sekresyonunu başlatır ve kanalın efektör hücrelerinin aktivite düzeylerini değiştirirler. Iyot oluşturan Sindirim Sisteminin Nöronal Kontrolü GIS Enterik ve Ekstrinsik İnnervasyonu İnnervasyon: Bir organ ya da bölümdeki sinir örgüsüdür. Sindirim kanalında enterik ve ekstrinsik olmak üzere iki tip innervasyon vardır. bulunan Ffff Enterik sinir sistemi, Gastrointestinal sistemin kendi içindeki intrinsik innervasyondan sorumludur. Aktivitesi otonom sinir sistemi ile modüle edilir. 2 ana gangliyon ağından oluşmaktadır Myenterik pleksus (Auerbach pleksus): longitidunal ve sirküler kas lifleri arasında yer alıp, motor denetimden sorumludur. Submukozal pleksus (Meissner pleksus): sirküler kas lifleri ile mukoza arasında yer alır, lokal kan akımı ve salgıların kontrolünden sorumludur. Dış kaynaklardan gelen Ekstrinsik sinir sistemi ise gastrointestinal sistem ile beyin ve omurilik boyunca ilerleyen sinir ağlarından oluşmaktadır. Sempatik ve parasempatik sinirlerden oluşur. **Sindirimdeki çizgili kaslara otonom sistemi, düz kaslara enterik sistemi ve distal yemek borusu, mide ile kolona hem otonom hem de enterik sinir sistemi doğrudan bağlantı kurar. Enterik Sinir Sistemi (ESS) Gastrointestinal sisteme ait olan GI kanal duvarında yerleşmiş nöronlar topluluğunun oluşturduğu sinir sistemidir. Santral Sinir Sisteminden bağımsız olarak çalışmaktadır. Ancak ESS’nin beyin ile çok güçlü bağlantıları ve benzer yönleri bulunur. ESS de duysal nöron, ara ve motor nöronlar vardır. 20 den fazla nörotransmiteri ile motilite, sekresyon, (ekzokrin ve endokrin), mikroperfüzyon, enflamatuar süreçler ve immün modülasyon işlemlerini yönetir. ESS, özofagustan başlar, anüse kadar devam eder ve tamamen organ duvarlarında yer alır. *Yaklaşık 100 milyon nöron içerir ve bu rakam omurilikteki nöron sayısına yakındır. https://doctorlib.info/physiology/medical/217.html http://www.barnat.com.tr/dosyalar/24-3.pdf ESS, SSS’ne otonom sinir sistemi aracılığıyla bağlanır. ESS’nin her iki pleksusuna sempatik prevertebral gangliyonlara, omuriliğe ve vagus sinirleri içinde beyin sapına afferent lifler gönderirler. Bu lifler lokal reflekslerin oluşumuna ve diğer reflekslerin SSS’nin bazal bölgelerinden veya prevertebral gangliyonlardan barsağa doğru geri yayılım yapabilirler. SSS sindirim kanalının motor ve salgı fonksiyonlarını ESS aracılığıyla etkiler. Fakat aralarında otonom sinirler ile kurulan bağlantı zarar görse bile kanalda ki motor ve salgı fonksiyonu devam eder. Çünkü bunlar doğrudan ESS ile düzenlenir ve bu durumda bile sindirim faaliyeti devam edebilir. Miyenterik ağ barsak duvarı boyunca bir zincir gibi uzanır. Kas lifleri arasında yer aldığından motor denetimden sorumludur. Uyarıldığında; tonik kasılma artışı ve barsak duvarının tonusunda artış, ritmik kasılmaların yoğunluğunda artış, kasılma ritminde hız artışı ve peristaltik dalgaların hızında artışa neden olur. Eksitatör nörotransmiterleri Asetilkolin ve Substance P (P maddesi) dir. yanıt artıran uyaran Sadece uyarıcı değil baskılayıcı nöronlara da sahiptir. Böylece GI kanalda yer alan sfinkter kaslarının kontrolünü sağlayarak besinin hareketini engeller. Besinin mideden incebarsağa, ince barsaktan kalın barsağa geçişini kontrol eder. Nitrik oksit ve vazoaktif intestinal polipeptid (VIP) salgılarlar- pilor sfinkteri ve ileoçekal kapak sfinkterini inhibe eder. Submukoza ağı, her bir küçük barsak segmentinin iç duvarının kontrolünden sorumludur. Gİ kanalda yer alan mekanoreseptörlerden ve kemoreseptörlerden duysal sinyaller alır. Başlıca gastrointestinal salgıları ve lokal kan akımını, bölgesel emilimi ve mukozanın içe doğru katlanmalarını sağlayan submukozal kasları kontrol eder http://www.barnat.com.tr/dosyalar/24-3.pdf Sindirim Sisteminin Otonom Kontrolü Parasempatik inervasyon: Barsaklara gelen parasempatik lifler Kranial ve sakral bölümlerden köken alır. Kraniyal parasempatikler tamamen nervus vagus siniri içinde taşınırlar.%80 i afferrenttir. Özofagus, mide, pankreas ve safra kesesini ve bağırsağın transvers kolonun ortasına kadar olan kısmına ulaşırlar. Sakral parasempatikler (S2-S3-S4 den kaynaklanır) ise kalın barsağın distal yarısına ulaşırlar. Sigmoidal, rektal ve anal bölgeler parasempatik innervasyonu yoğun biçimde alırlar (dışkılama refleksi). Parasempatik lifler pregangliyonik ve kolinerjiktir, asetilkolin salgılar. Postgangliyonik F nöronları miyenterik ve submukozal ağ içinde yer alır. ***Parasempatik uyarı sindirim kanalında peristaltizmi, kan akımını ve salgıyı arttırır. Parasempatikler ESS’deki aktiviteyi arttırır. Rektumun hemen önces ndek S harf şek ll kolan Sempatik inervasyon: Gastrointestinal kanalın sempatik lifleri T5-L2 segmentleri arasından kaynaklanır. Preganglionik lifler omuriliğin sağ ve sol yanında uzanan truncus simpatikus içine girer ve buradan ayrılarak prevertebral mezenterik ganglionlara ve çölyak gangliyona giderler. Postganglionik lifler buradan başlayarak bütün bağırsaklara yayılırlar. Sempatikler bütün GIS kanalını innerve ederler. Sempatik lifler adrenerjiktir, sempatik sinir uçlarından daha çok norepinefrin (NE) daha az epinefrin (E) salgılanır. Kolinerjik nöronlarda sonlanarak asetilkolin salgılanmasını baskılarlar. Sempatik tonusun artması: NE’nin düz kas üzerinde doğrudan baskılama yapmasına (muscularis mukoza hariç) ve ESS nöronlarına güçlü inhibisyon yapmasına neden olur. ***Sempatik sistemin kuvvetle uyarılması barsak hareketlerini öyle bir etkili biçimde durdurur ki, gıda geçişi tamamen durabilir. Sempatik uyarı sindirim kanalında peristaltizmi, kan akımını ve salgıyı azaltır. Sempatikler ESS’deki aktiviteyi baskılar. Barsakların Afferent Duysal Lifleri Barsaklardan bir çok afferent duysal sinir lifi çıkar. Bazılarının hücre gövdeleri ESS nde bulunur. Bu sinirler: (1) mide bağırsak mukozasının irritasyonu, (2) mide bağırsağın aşırı gerilmesi (3) bağırsakta bazı özel kimyasalların bulunması ile uyarılabilirler. **Barsak hareketlerinde ve salgılarında baskılanmaya neden olabilirler. **Vagusun %80 i afferenttir ve duysal sinyalleri beynin medullasına taşır ve GİS in pek çok işlevini kontrol eden vagal refleks sinyallerini başlatırlar. Sindirim Sisteminin Hormonal Kontrolü Sindirim Sisteminin Hormonal Kontrolü Itam Gastrin: Mide antrumu ve duodenumdaki G hücrelerinden sentezlenir, mide gerilmesi ve protein alımı ile salgılanır. Kan yoluyla paryetal hücrelere taşınır. Mide hareketlerini ve salgısını arttırır. Mide asit salgısını uyarır, pepsinojen salınımını uyarır. Mide ve ileum kasılmasını uyarır. Piloru gevşetir, pilor pompasını artırır. Pepsin salgısını uyarır; peptidlerle uyarılır. Asit artışı ile negatif feedback’e uğrar Gastrik inhibe edici polipeptid (GİP) (glukoz bağımlı insülinotropik peptid): İnce barsağa ulaşan lipidler, karbohidratlar ve aminoasitlere yanıt olarak duodenum ve jejenum mukozasındaki K hücrelerinden salgılanır. Esas etkisi ince barsaktaki glukoza yanıt olarak pankreastan insülin salgısını uyarmaktır. Mide salgısını ve hareketlerini inhibe eder, mide içeriğinin duodenuma geçişini yavaşlatır. Kolesistokinin: İnce barsağa ulaşan lipitlere yanıt olarak duodenum ve jejenum mukozasındaki I hücrelerinden salgılanır. Safra kesesinin kasılmasını ve safranın ince barsağa boşalmasını, pankreas sindirim enzimlerinin salgılanmasına neden olur. Sekretinin etkisini arttırır. Sekretin: Duodenum mukozasındaki S hücrelerinden Mideden bağırsağa geçen kimusun düşük pH sına cevap olarak salınır, pankreatik kanallar ve safra yollarının bikarbonat salgısını arttırır. Sindirim kanalının tümünde hareketleri inhibe eder. Gastirin ve asit salınımını durdurur. Vazoaktif intestinal polipeptid (VİP): Sindirim kanalının tüm bölgelerinden salgılanır. Nörotransmitter gibi fonksiyon görür. Etkileri : 1) Sindirim sistemindeki bütün düz kasları, sfinkterler dahil, genişletir. 2) mide salgısını baskılar 3) bağırsaklardan elektrolit dolayısıyla su salgısını ve pankreastan bikarbonat salgısını artırır. 4) tükürük bezlerinde ACh etkisini artırır 5) kan damarlarını genişletir. Motilin: Duodenum M hücrelerinden salgılanır. Barsak düz kaslarının kasılmasını sağlar. Gastrointestinal motiliteyi arttırır. Gastrik boşalmaya ve pepsin salgısının artmasına neden olur. Öğünler arası barsak hareketlerini düzenleyerek barsağı bir sonraki öğüne hazırlar. Göç eden motor kompleksi düzenler. Sindirim sisteminin boşalmasını hızlandırır. Yemek yenince motilin üretimi baskılanır. Somatostatin: Mide, pankreas ve ince barsak D hücrelerinde sentezlenir. Bütün etkileri inhibitördür. Mide hareketlerini durdurur., asit salgısını azaltır, safra boşalmasını engeller, barsaktan emilimi önler, gastririn,kolesistokinin ve insilün salgısını önler. Nörotensin: İleum mukozasından salgılanır. Salgılanması yağ asitlerince uyarılır. Sindirim kanalında hareketleri inhibe eder. Grelin: Grelin başlıca midede üretilir ama, ince bağırsaklar, hipotalamus, hipofiz, pankreas, yumurtalık, testis ve böbrek de yapılır. Açlık, zayıflık ve insülin-uyarılmış hipoglisemi üretimini artırır. Besin alınması, hiperglisemi, şişmanlık ve artmış insülin grelin salgısını baskılar. Genel etkileri: 1) başlıca büyüme hormonunu, kortikotropin ve prolaktin salgısını artırır. 2) iştahı artırır. Grelin aşırı artarsa obezite oluşturabilir 3) beden ısısını artırır 4) mide salgı ve hareketlerini (özellikle göçen motor kompleksi) artırır. Is n r hücreler nce üret lm ş Oreksin (Hipokretin (hyopcretin)): Sinirlerden salınan nöropeptid. Enterik sinirler, hipotalamus, mide ve pankreasta bol bulunur. Hipoglisemi veya boş mide (akut besin azlığı) salgısını uyarır. Etkileri genel olarak 1) yiyecek arama davranışını uyarmak ( sindirim hareket ve salgılarını artırmak, epinefrin salgısını artırmak, yemek yeme isteğini artırmak gibi), 2) uyanıklık durumu artırmak ( kalp hızı ve kan basıncını artırmak, motor davranışı artırmak, metabolizma hızını artırmak, EEG dalgalarını hızlandırmak ve beden ısısını artırmak gibi). Sindirim Sisteminin Refleks Kontrolü 1. ESS içinde yeralan refleksler (lokal refleksler): GI kanaldaki salgıları, peristaltizmi, segmentasyonu ve bölgesel inhibitör etkileri kontrol eden reflekslerdir. 2. Barsaklardan başlayıp prevertebral sempatik gangliyonlara giden ve kanala geri dönen refleksler (kısa refleksler): kolonun boşalmasını sağlayan gastrokolik refleks, mide motilitesi ve salgısını baskılayan enterogastrik refleks, ileum içeriğinin kolona geçişini sağlayan kolonoileal refleks gibi 3. Barsaklardan omuriliğe ve beyin sapına giden ve tekrar kanala geri dönen refleksler (uzun refleksler): mide ve duodenum kaynaklı vagus ile beyin sapına giden ve mideye geri dönerek midenin motor hareketleri ile salgısını kontrol eden refleksler, ağrı refleksleri, dışkılama refleksleri Sindirim Sisteminde Motilite Gİ kanalda motilite besinlerin; 1. Mide ve bağırsak gibi organlarda besinlerin depolanması 2. Gİ kanal sekresyonlarıyla karışması, Gİ kanal duvarına zarar gelmesinin engellenmesi ve daha kolay ilerletilebilmesi için küçük parçalara ayrılması 3. Gİ kanalda emilimi sağlayan hücrelerle temas edebilmesi amacıyla karıştırılmasını 4. Gi kanalın bölümlerinin işlevlerini yerine getirebilmesi için kanal boyunca uygun hızda ilerletilmesini 5. Sindirilmemiş besinlerin atılmasını sağlar ***Tüm bu işlevler, Gİ kanal duvarındaki kasların, gerime bağlı ya da hormonlar, nörotransmiterler veya parakin faktörler tarafından oluşturulan kasılma-gevşeme aktiviteleri ile gerçekleştirilir. Düz Kaslar 2 tip düz kas vardır: 1. Viseral düz kaslar (tek üniteli düz kaslar) (mide, barsak, üreter, damarlar) 2. Çok üniteli düz kaslar (iris kasları, piloerektör kaslar) TEK ÜNİTELİ DÜZ KASLARIN UYARILMALARI Tek üniteli düz kaslarda kendi kendine uyaran meydana getiren bölgeler vardır (pacemaker) Komşu düz kas hücreleri arasında gap junction bağlantılar vardır. Bunlar kas hücresi depolarize olduğunda Ca+2 düzeyinde ki değişikliğin hızlıca yayılmasını sağlar. Böylece elektriksel olarak eşleşmiş kas hücreleri eş zamanlı kasılır ve gevşer sinsityum oluşturur. Otonom sinir sisteminin nöronlarının aksonları düz kas hücrelerinin yanından geçerken varikosit adı verilen aksonlarının şişkin kısımlardan nörotransmiterlerini salıverirler. Nörotransmiterler difüzyonla kas hücrelerinin sadece birkaçını etkiler. Membran potansiyelinde oluşan değişiklik tüm düz kas hücrelerine aktarılır. TEK ÜNİTELİ DÜZ KASLARIN KASILMALARI Fazik kasılmalar, saniyeler içinde düz kasın kasılıp ve gevşemesiyle oluşur. Ör. Özofagusun gövdesi, midenin antrumu, ince bağırsakta Tonik kasılmalar, düz kasın dakikalar ile saatler arasında süren kasılmalarıdır. Ör midenin orad kısmı ve sfinkterlerde bulunan düz kaslar. Tonik kasılmalar, bu hücrelerdeki çapraz köprü döngüsünün yavaş olması nedeniyle uzun sürer. Kasılma mekan zması Sindirim Sistemi Düz Kası Sindirim sistemi motor fonksiyonlarını düz kas hücreleri gerçekleştirir. Ağız, farinks, özofagusun ilk 1/3 üst ve dış kısmı ve dış anal sfinkter dışında çizgili kas bulunmaz. GI kanalda düz kaslar demetlerden oluşur ve bağ dokusu lifleri ile sarılırlar. Genişlikleri 4-10 µm, uzunlukları 50-200 µm arasındadır. Düz kas hücreleri arasında; - Gap junction bağlantılar (geçit bölgeleri), iyonların hücreden hücreye geçişine izin verir. Aksiyon potansiyeli (AP) kolayca yayılır ve her kas demeti sinsityum oluşturur (uyarı tüm kas liflerine aynı anda yayılır) - Adherens bağlantılar, mekanik bağlantılardır. Komşu iki hücre membranın kalınlaşmış bölgesidir ( hücreler arası 60nm ara vardır). Aktin flamentleri bu bölgeye uzanarak komşu hücredeki kasılma sinyalinin hücreye yayılmasını sağlar. Düz kas hücrelerinde hücre-hücre temasları, hücre iskeleti ve miyofilamanların belirgin organizasyonu. https://basicmedicalkey.com/smooth-muscle/ Düz kasın elektriksel aktivitesi Gastrointestinal kanalın düz kasları hemen hemen devamlı bir elektriksel aktivite içindedir. Normal membran potansiyeli -50/-60 mV dur. Genellikle iki tip dalga görülür: 1- Yavaş dalgalar (segmentasyon hareketini oluşturur) 2- Sivri potansiyeller (peristaltizmi oluşturur) Yavaş dalgalar Sivri potansiyeller Kendiliğinden oluşan, düzenli bir şekilde tekrarlayan, Gerçek AP leridir. depolarizasyon ve repolarizasyondan meydana gelen dalgalanmalardır. Bazal elektriksel ritim de denir. Yavaş dalgalar tarafından ateşleme düzeyine depolarize edilmiş düz kas hücrelerinde meydana gelir. Longitidunal ve sirküler kas lifleri arasındaki intertisyel Membran potansiyeli -40 mV a geldiğinde kendiliğinden hücreler oluşturur. Gap junction lar aracılığıyla önce her oluşur. iki tabakaya böylece kanalın tüm düz kas tabakasına yayılır. Dikensi potansiyel sayısı genellikle saniyede 1-10 arasında değişir ve her biri 10-20 milisaniye sürer. AP değil dinlenim potansiyellerinin dalga akımlarıdırlar. **Kalsiyumun hücre içine girip kalmoduline bağlanması ve Yavaş dalgaların nedeni bilinmiyor ancak düz kas hücreleri miyozin kinazın miyozin başının hafif zincirlerinden birini ile Cajal’ın interstisyel hücreleri (pacemaker hücreler) fosforile ederek miyozin başının aktin filamenti ile bağlanmasını arasındaki etkileşimler sonucu olduğu düşünülmektedir. uyarması ile kasılma gerçekleşir. AP oluşmasını kolaylaştırırlar ve kas kasılmasına neden **Kalsiyum iyon konsantrasyonu geri pompalanma ile eşik olurlar. (membran potansiyelini ateşleme düzeyine değerin altına düştüğünde miyozin fosfataz enzimi miyozin hafif getirerek, sivri dalgaların oluşumunu kolaylaştırırlar) zincirden fosfatı ayırır. Şiddeti 5-15 mV, frekansı 3-12 arasındadır. **Defosforile miyozin başının aktinden ayrılması ile döngü ve dolayısıyla kasılma durur. Frekansları duaodenumdan ileuma doğru gittikçe azalır. AP süresi 10-20 ms dir. Sinirsel, hormonal ve parakrin faktörler genliğini ve Nöral, hormonal ve parakrin uyarıcıların varlığı ya da gerime sıklığını değiştirebilir. bağlı oluşabilir. dinlenim zar potansiyeli -56 mV dur Depolarizasyonda; kas lifleri daha kolay uyarılır. Hiperpolarizasyonda; kas lifleri daha zor uyarılır. 4. Özgün gastrointestinal hormonlar Guyton, Tıbbi Fizyoloji, Nobel Tıp Kitapevi Cajal’ın intertisyel hücreleri (ICC) Cajal hücreleri, periyodik açılıp kapanan iyon kanalları nedeniyle membran potansiyelindeki değişikliklere maruz kalarak yavaş dalga aktivitesini oluşturabilecek pacemaker uyarıları oluştururlar. İnterstisyel Cajal hücreleri; myenterik pleksusun içinde ve etrafında bulunur, -gap junctionlar sayesinde kas hücreleri ile bağlantı kurar -peristaltizmi düzenler -elektriksel pacemakerlardır. -düz kas hücreleri ile sinaps gibi iletişim kurar haberc EĞ nos tol tr fosfat 2ft bulunan kanalı kals yum ntert sgelcajalce.lt ICC’lerde yavaş dalga oluşumu; ICC lerin hücre içi depolarından periyodik olarak Ca+2 salınımı ve membranlarındaki T tipi Ca+2 kanalları ile uyarılan Cl- kanallarının aktive olması döngüsüyle gerçekleşir. ICC lerin sarkoplazmik retikulum membranlarında bulunan IP3 ve riyonodin reseptörlerinden Ca+2 salınır. Sitoplazmada artan Ca+2 , ICC lerin membranındaki Ca+2 ile uyarılan Cl- kanallarını aktive eder ve Cl- hücreden dışarı çıkar. Membranda oluşan geçici depolarizasyon T-tipi Ca+2 kanallarının açılmasına neden olur kalsiyum hücre içine girer. Böylece, yavaş dalganın depolarizasyon fazı gerçekleşmiş olur. Ardından, bu kanalların kapanması ve sitoplazmadaki Ca+2 un SERCA ile geri gönderilmesi repolarizasyon fazına neden olur. Hücre F de fazlaca y s mge geç r r ye g ICC lerde oluşan yavaş dalgalar düz kas hücresine aktarıldığında voltaja duyarlı L-tipi Ca+2 kanalları açılır ve düz kasta depolarizasyon fazı ardından kapanmasıyla ve Ca+2 a duyarlı K+ kanallarından K+ un hücre dışına çıkması repolarizasyon fazı gerçekleşir. Sonunda membran potansiyeli yeni bir yavaş dalga başlatacak istiharat membran potansiyeline geri döner. Dikensi potansiyeller Gİ düz kas membranında meydana gelen, kısa süreli ani depolarizasyon ve repolarizasyon dalgasıdır. Hücreye giren Ca+2, miyozin hafif zincir kinazı aktive ederek kasılma oluşturur. Fazik kasılan düz kaslarda membran potansiyeli -40 mV olan eşik değere ulaştığında voltaja duyarlı L-tip Ca+2 kanallarından hücre içine Ca+2 girişi olur ve bu depolarizasyona neden olur. Bu durum voltaja duyarlı K+ kanallarını ve Ca+2 ile aktive olan K+ kanallarını aktive eder. Böylece potasyum çıkışı ile repolarizasyon gerçekleşir. GIS Kanalındaki Kontraksiyonlar 1-Tonik kontraksiyonlar Yoğunluklarında azalma artmalar görülse de devamlıdırlar. Bazen tekrarlayan sivri potansiyellere neden olurlar. Besinlerin karıştırılması ve peristaltik olarak itilme hızını, segment içindeki devamlı basıncın miktarını, sfinkterlerdeki (kapak sistemleri) tonik kontraksiyonlarda barsak içeriğinin hareketine karşı sfinkterlerin gösterdiği direncin derecesini belirler. 2- Ritmik kontraksiyonlar Düz kas zar potansiyelinde ki yavaş dalgaların frekansı ile belirlenir. GIS in bazal elektriksel aktivitesinin sonucu oluşurlar. Gl yolda besinin karıştırılması ve yürütülmesi gibi devirli görevlerin yerine getirilmesini sağlarlar. Düz kasların kontrolü; - ESS içindeki motor nöronlar etkilidir - Uyarıcı motor nöronlardan salıverilen nörotransmiterler (Ach ve P maddesi gibi) kasılamaya neden olur - İnhibitör motor nöronlardan salınan nörotransmiterler (VİP ve NO gibi) gevşemeye neden olurlar - ICC ve PDGFRα+ (trombosit kaynaklı büyüme faktörü reseptörü alfa- pozitif) hücreleride dolaylı yoldan kontrol sağlarlar. Çünkü motor nöronlar öncelikle bu hücreleri etkilemektedir. Sindirim Sisteminde oluşan Hareketler Sindirim kanalında besinlerin ilerletilmesini ve karışmasını sağlayan iki tip hareket vardır: 1. Peristaltizm: Sindirim kanalının temel ilerletici hareketidir. Barsak duvarının lümen içeriği tarafından gerilmesi ile başlayan refleks yanıttır. Gerim, uyarının arkasındaki sirküler kaslarda kasılmaya, önünde ise gevşemeye neden olur. Besinin üzerindeki kasılmaya kontraktil halka, önündeki gevşemeye reseptif gevşeme denir. Kontraktil halka gerilmiş segmente doğru ilerleyerek barsak içeriğini ileri doğru iter. Enterik sistem tarafından oluşturulur. Myenterik refleks (peristaltik refleks adıverilir. Kasılmayı asetilkolin ve P maddesi, gevşemeyi vazoaktif intestinal peptit (VIP), ve nitrik oksit (NO) oluşturur. Peristaltizm için esas uyaran gerilmedir. Barsak yüzey epiteli irritasyonu ve parasempatik uyarı da neden olabilir. Peristaltik dalgalar iki yöne doğru yayılsada oral yöndekiler söner anal yöndekiler devam eder. Buna barsak yasası denir. 2. Segmantasyon: Sindirim kanalının temel karıştırıcı hareketidir. Bu kasılmaların nedeni, kasılan bölümdeki sirküler düz kaslarda ki yavaş dalgalarda oluşan dikensi potansiyellerdir. Yavaş dalgalar sorumludur. Daha çok ince bağırsakta, 1-2 cm aralıklarla görülür. Dakikada 8-12 kez tekrarlanır. Dairesel kaslarda kasılma ve gevşeme şeklinde devam eder. Kimusun karıştırılmasını ve sindirim enzimleri ile temasını sağlar. Esas olarak karıştırıcı nitelikte olsa da ilerletici niteliği de vardır. Mastikasyon (Çiğneme) Sindirimin ilk aşamasını oluşturur. Çenenin ardışık olarak açılıp kapanma hareketleri ile karakterize motor bir işlevdir. Çiğneme istemli başlayıp refleks olarak devam eden olaydır. Çiğneme refleksinin merkezi bulbus ve ponstadır. Afferentler N. glossofaringeus ve N. trigeminus ile gelir Efferentler N.facialis, N. trigeminus ve N. hypoglossustur. Dişler çiğneme işlevine uygun olarak düzenlenmişlerdir. Ön dişler (kesiciler) kesme, arka dişler (molarlar) öğütücü işlev görürler. Çiğneme mandibulanın açılıp kapanması ile seyreder. Ağız kapandığında, besin buccal reseptörleri uyarır. M. digastricus ve M. pterogoideus lateralis refleks olarak kasılır ve ağız açılır. Böylece ritmik çiğneme hareketi besin küçük parçalara ayrılarak, tükürük ile karışıp yutulabilir hale gelene dek devam eder. Çiğneme refleksi: Ağıza alınan besin lokması (bolus) ağızdan duysal bilgi çıkışına neden olur. Bu duyusal bilgi beyin sapında bulunan trigeminal çekirdeğe gelir ve bu çekirdekten kaynaklı eferent sinirler 5. kraniyal sinir içinde seyrederek çiğneme kaslarına ulaşır. Çiğneme kaslarında refleks inhibisyon oluşturur ve alt çene aşağı düşer, bu düşme çene kaslarında gerilme refleksini başlatır ve çene kaslarında geri tepme kontraksiyonuna yol açar, böylece çene yükselerek dişler kapanır. Besin sıkıştırıldığında tekrar ağız mukozasına değer ve çene kasları baskılanmasına neden olur ve olaylar tekrarlanır. Çiğneme; ağıza alınan besin maddelerinin küçük parçalara ayrılması ve yutulmaya hazırlanmasını sağlar. Tat tomurcuklarını uyarır. Çiğneme refleks olarak tükürük salgısını da uyarır ve bolusun tükürük ile karışıp yumuşaması sağlanır. Dişler Ağız boşluğunda yer alan dişler mekanik sindirim (çiğneme) için uyarlanmıştır. 6 yaşından önce 20 geçici diş (süt dişi) dökülür 7 yaşından sonra 32 kalıcı veya ikincil diş geliştirilir ve bu dişler 4 tipe ayrılır: - Kesici dişler (kesmek için), - Köpek dişler (koparmak için), - Premolarlar (ezmek için) ve - Molar (öğütmek için). Deglutasyon (Yutma) Besinin ağızdan mideye ulaştırılmasıdır. Farinks (yutak) yutma işlemini sağlar. Farinks hem solunum hem sindirimde görev alır. Bu nedenle yutma sırasında solunum durur. İstemli başlayan ve refleks olarak devam eden olaydır, merkezi medulla oblongatada dır. Efferentleri; N trigeminus, N fasialis, N vagus… ile dil, yanak, özofagus, farinks ve larinks kaslarına iletilir. Yutma işlemi oral, faringeal ve özofagus fazı olmak üzere üçe ayrılır 1. Oral faz; yutmanın istemli fazıdır 2. Faringeal faz; (refleks) lokma özofagusa itilir 3. Özofagus faz; (refleks) lokma özofagusa gelir gelmez üst özofagus sfinkteri gevşer ve lokma mideye gönderilir 1. Oral faz (istemli) 12. kraniyal sinir (N. hypoglossus) içinde seyreden motor liflerin etkisiyle oluşan dil hareketleriyle gerçekleşir. Dil istemli olarak damak üzerinde yukarıya doğru bir basınç oluşturur, besin sıkıştırılarak geriye farinkse doğru yuvarlanır. Bundan sonra yutma durdurulamaz ve tamamen otomatik hale gelir.hale gelir. 61 2. Faringeal faz (istemsiz) Refleks bir olaydır, farinks girişindeki yutma reseptör alanları (tonsillaların pilileri üzerinde bulunur) uyarılır, uyarı “beyin sapına” geçer ve farinksde bir dizi otomatik kas kontraksiyonları birbirini izler. Yumuşak damak yukarı kalkar, burun arka deliklerini; ses telleri ve epiglottis larinksi kapatır, besinin trakeaya geçişi engellenir. Üst özofagus sfinkteri gevşer, farinks kasları kasılır ve yiyecek özofagusa itilir (2 sn’den daha az sürer), solunum duraklar. Farinksden kalkan uyarılar N. trigeminus ve N. glossofaringeus ile medula oblongataya taşınır. M. Oblongata ve ponsun alt kısmındaki yutma merkezinden yutma refleksi başlatılır. Farinks ve özofagusun üst kısmı uyarılır besin özofagusa itilir. Yutmaya neden olan uyarılar 5., 9., 10. ve 12. kraniyal sinirler ve superiyor servikal sinirle taşınırlar. Yutma merkezi aktive olduğunda solunum ve konuşma ile ilgili alanları inhibe eder. 62 3. Özofagal faz (istemsiz) Özofagusa ulaşan yiyecekler peristaltik hareketlerle mideye itilir. Üst ve alt ÖS in koordinasyonu ile sağlanır Özofagusun işlevi besini yutaktan mideye iletmektir. Özofagusun ilk 1/3 lük kısmı çizgili kas olduğundan bu bölgelerdeki peristaltik dalgalar glossofaringeus ve vagus sinirlerinin somatik uyarıları ile kontrol edilir. Özofagusun alt 2/3 lük kısmı düz kastır vagus sinir ile inerve edilir. Özofagusta iki tip peristaltik hareket gerçekleşir: - Primer peristaltizm; yutmanın farinks evresinde başlayan ve özofagusa yayılan dalgalardır. Bu dalgalar farinksten mideye besini 8-10 sn de geçirir. - Sekonder peristaltizm ise primer peristaltik dalga besini mideye iletilemezse oluşur. Besinin tamamı mideye boşalıncaya dek devam eder. 63 Özofagus (yemek borusu) Farinks ile mide arasında bulunur. 25-30 cm uzunluğunda 3 cm çapında kastan yapılmış bir kanaldır. Fonksiyonu besini farinksten mideye iletmektir. Mukus salgılayan müköz bezler içerir. Besinlerin kanala zarar vermesi engellenir. Farinks ve Özofagusun 1/3 üst bölümü çizgili kas, N. Vagus ve N. Glossofaringeus ile uyarılır 2/3 distalde düz kas, N. Vagus ve enterik sinir pleksusu tarafından uyarılır Myenterik pleksus hücreleri doğrudan özofagus düz kas hücreleri ile bağlantılıdır. Üst özofagus sfinkteri farinks ve özofagusu ayırır Alt özofagus sfinkter (gastroözefagial) özofagus ve mide arasında yer alır. Tonik olarak kasılı durumdadır. Mide içeriğinin geriye özefagusa geçmesini önler. Peristaltik dalga buraya ulaşınca reseptif gevşeme ile besin mideye geçer. Mide Diyaframın altında karın boşluğunun üst bölümünde yer alır. Sindirim kanalının en geniş bölümüdür. ‘J’ şeklindedir. Yukarıdan özofagus aşağıdan duodenum ile bağlantılıdır. Anatomik olarak 5 bölümde incelenir: - Kardia; yutulan besinlerin özofagustan mideye geçtiği bölge - Fundus; diyaframın altında olup her zaman hava içerir. Yutulan ve sindirim sırasında oluşan gazların biriktiği bölümdür. - Korpus; en geniş bölümüdür. Depo görevi görür. - Antrum; besinleri karıştırıcı ve boşaltıcı fonksiyonu vardır. Besinler burada mide salgısı ile karışır ve ‘ Kimus’ adını alır. - Pilor; antrum ile duodeum arasında bulunur. Kimus buradan duodenuma geçer. Özofagus ile kardiya arasında altözofagual sfinkter (kardia sfinkter) Pilor ile duodenum arasında pilorik sfinkter yer alır. ***Sindirimde midenin görevi büyüktür. Mide hareketlerini ve salgılarını kullanarak mekanik ve kimyasal sindirimler yapar ve mide boşalmasını kontrol eder. Emilim azdır. Midenin fonksiyonları: 1. Depo fonksiyonu 2. Karıştırma fonksiyonu (yiyecekleri mide salgısıyla ve mekanik) 3. Boşaltma fonksiyonu 4. Protein sindiriminin başlatılması 5. İnterensek faktör üretmek 1. Midenin depo işlevi Özefagus yoluyla gelen besinler sindirilmek üzere mide de geçici bir süre depolanır ve ince barsakta işlenecek duruma getirilir. Mide içeriği, katı yiyeceklerin yenmesinden sonra yaklaşık 30-60 dk karıştırılmadan, depolanır. Besinler mideye girince mide reseptif gevşeme ile gevşer. İntralüminar basınç düşer. Mide besinle besinle doldukça gerim reseptörlerinin inaktivasyonu adaptif gevşemeye neden olur. Reseptif ve adaptif gevşeme midenin akomodasyon becerisini oluşturur. Mideden beyin sapına giden ve mideye geri dönen vazovagal refleks mide gövdesinin kas çeperindeki gerimi azaltır ve çeper dışarıya doğru esneyerek gevşer. (NO ve VİP) 1-1.5 lt besini depolayabilir. Gerektiğinde bu miktar 2-3 lt ye çıkar. 2. Karıştırma fonksiyonu Mide motilitesi, mide duvarında üç tabaka halinde bulunan (dışta longitüdinal- ortada sirküler, içte oblik) düz kasların kasılma ve gevşeme aktiviteleri ile gerçekleşir. Sirküler ve longitüdinal kasların arasında bulunan myenterik pleksus, vagus sinirinden ve sempatik sinir sisteminin çölyak gangliyonundan kaynaklı liflerle kontrol edilir. Ayrıca ICC lerde midede yaygın olarak bulunmaktadır. Midenin kaudat kısmında yavaş dalgalar, depolarizasyonu takip eden 2-8 saniye boyunca düz kas membranındaki voltaja duyarlı L-tipi Ca+2 kanallarından hücreye Ca+2 girişi ile K+ kanallarından K+ çıkışının membran potansiyelini sabitlediği bir plato dönemine sahiptir. Bu plato evresinde hücreye giren Ca+2 miktarı yeterli olduğunda kasılma meydana gelir. Böyle oluşan yavaş dalgalar, üzerlerinde dikensi potansiyeller olmadan da kasılmaya neden olabilirler. Öğünün yenmesinden hemen sonra tokluk kasılmaları (tokluk paterni) başlar. Besinler mide bezlerinden salgılanan mide salgısı ile zayıf peristaltik daraltıcı dalgalar olarak adlandırılan karıştırıcı dalga hareketleriyle karıştırılır ve yarı sıvı bir karışım olan kimüs (besinlerin mide salgıları ile karışmış barsağa geçen hali) haline gelir. Bu işlem dakikada 3 kez tekrar eden ve 20 sn süren peristaltik dalgalarla oluşur. Antruma doğru şiddetlenir ve kimusu pilore itmeye zorlar. Bu kasılmalar bir pompa etkisi yaratır ve buna antral pompa adı verilir. Antrumun distal kısmında kasılmaların artması, antrumun neredeyse kapanmasına neden olarak besinlerin sıkıştırılarak parçalanmasına katkı sağlar. Ach ve gastrin peristaltizmi artırır. Kimus bu dalgalarla itilir ve pilor sfinkterini geçemeyerek geri döner. Bu harekete RETROPULSİYON (geri çekilme) denir. Antral pompa ve pilör sfinkterinin etkileri sayesinde besinler iyice parçalanır ve mide salgılarıyla karıştırılır. Açlık kasılmaları (Açlık Paterni) Mide birkaç saat boş kalırsa ritmik kasılmalar çok güçlenir ve bu kasılmalara açlık kontraksiyonları adı verilir. Göçeden motor kompleks veya göçeden motilite kompleksi (MMC) olarak adlandırılır. Mide boşalması sonrasında kalan parçaların uzaklaştırılmasını sağlar. Mide 12-24 saat boş kalırsa açlık krampları oluşur. Peristaltizm en çok yerel sinir ağlarıyla olur (Gastrin ve Ach ile regüle edilir, vagus’unda düzenleyici rolü vardır) Genç ve sağlıklı kişilerde çok güçlüdür. Kan şekeri düzeyi düştüğünde artar. 3. Midenin Boşalması Midedeki kimusun duedonuma yavaş yavaş boşalması gerekir. Yaklaşık 2-3 saat sürer Mide antrumunun şiddetli peristaltik kasılmaları ile sağlanır. Bu dalgalar pilora doğru güçlenir ve pilor pompası olarak adlandırılır. Pilorik sfinkter açılır ve kimüs duodenuma geçer. Boşalma hızı boşalmayı hızlandıran zayıf gastrik faktörler ve boşalmayı inhibe eden güçlü duodenal faktörlerle ayarlanır: - Midede besin miktarının artışı ve gastirin (midede protein bulunması salınımını uyarır) hormonu hızlandırır. - Duodenum kaynaklı enterogastrik sinir refleksleri antral kasılmayı baskılayarak ve pilor sfinkterinin tonusunu artırarak ya da hormonal salgılarıyla (*CCK-GIP-Sekretin gibi hormonlar özellikle yağlı besinler tüketilince salınımları artar) boşalmayı inhibe eder. Duedonumdan kaynaklanan uyarılarla mide boşalmasının yavaşlatılması enterogastrik refleks olarak adlandırılır. Kimusun çok asidik olması, hipotonik, hipertonik veya irritan olması boşaltım hızını yavaşlatır. Enterogastrik refleksi uyaran faktörler; 1. Duedonumun gerilme derecesi 2. Duedonum mukozasının tahriş edici maddelere maruz kalması 3. Duedonuma geçen kimusun asitlik derecesi 4. Kimusun osmolaritesi 5. Kimusda bazı yıkım ürünlerinin bulunması ** Duodenumda bulunan mekano, kemo ve ozmoreseptörler düzenleyici Yağlı kimusun duedonuma girmesiyle ince bağırsak mukozasından salgılanan hormonlar mide boşalmasını yavaşlatır. CCK, mide boşalmasını yavaşlatan en güçlü hormondur Dueodonuma geçen aside karşı duedonumdan salınan Sekretin de mide hareketlerini inhibe eder. Kan yoluyla pankreasa geçer yüksek konsantrasyonda bikarbonat ve düşük konsantrasyon enzim içeren pankreas salgısı oluşur GİP ; mide hareketlerini inhibe eder Mide hareketleri ve boşalma hızının düzenlenmesi; 1. Besin tipi; sulu gıda 1-2, karbonhidrat 2-4, kızarmış besinler 5-7 saatte mideyi terk eder. 2. Duedonuma giren kimusun osmotik basıncı önemlidir, hiperosmolar ise mide boşalması yavaşlar 3. Enterogastrik refleks önemlidir. Duedonuma giren kimüs protein ve asit içeriği mide hareketlerini yavaşlatır. Duedonum gerilince; enterogastrik refleks ile a) GİP ve CCK mide hareketlerini inhibe eder b) Heyecan mide boşalmasını hızlandırır, korku ve depresyon yavaşlatır 4. Protein sindiriminin başlatılması: Protein sindirimi midede başlar Mide salgısı HCl ve pepsinojen içerir, HCl; proteinleri denatüre ederek proteazlarla hidroliz olabilecek hale getirir Ayrıca HCl pepsinojeni pepsine dönüştürür ve pepsin de protein sindirimini başlatır, proteinler mide de peptidlere kadar bölünür Protein sindiriminin %10-30 kadarı pepsin aracılığı ile midede gerçekleşir. Midede protein emilimi yoktur. 4. İntirinsek faktör (IF) üretmek: Glikoprotein yapısında olan ve HCl ile birlikte paryetal hücrelerden salınan IF; ileumda vit B12 (cyanocobalamin) absorbsiyonu için gereklidir. B12; eritropoez sırasında DNA sentezi için gereklidir, DNA’nın yapı taşı timidin trifosfat yapımında önemlidir. Kusma Mide ve bağırsakların içeriğinin ağız yoluyla kuvvetli bir şekilde vücuttan atılması eylemidir. Kusma merkezi medulla oblongatadadır. Aferent sinyaller area postrema (kan beyin bariyerinin olmadığı ve kemoreseptörlerin bulunduğu bir bölge) ve nükleus traktus solitarius a ulaşır. Her iki bölgede de dopaminin D2 ve seratoninin 5-HT3 reseptörleri rol alır. Bu reseptörlere ait antagonistler; ondansetron ve klorpromazin ile haloperidol sık kullanılan antiemetiklerdir. Refleks bir olaydır. Genelde öğürme refleksi ile başlar. Öğürme merkezi kusma merkezinin yakınında yer alır. Gİ uyaranlarla tetiklendiğinde Gİ kanalın tehlikeli ve toksik olabilecek maddelerden kurtulmasını sağlar. Öncesinde kusmanın meydana geleceğinin habercisi bulantı oluşur. Kusma ile bulantı aynı bölgelerden kaynaklanır. İrritasyon,ağrı ve vestibular organ uyarılması ile başlar Öncesinde sindirim kanalında ters peristaltik hareket başlar Otonom sinir sistemi aktivitesi ile terleme, yüz renginin solması, pupil dilatasyonu, ağızda tükürük artması, taşikardi, taşipne görülür Karın içi basınç artışı ile mide ve özofagus içeriği dışarıya atılır Kusma refleksi (hangi uyaranla olursa olsun) başladıktan sonra gelişen olaylar hep aynıdır ve şöyledir: - İnce bağırsağın ortalarından başlayan ters yönlü peristaltik hareketler pilorisin açılmasını ve midenin genişlemesini sağlar. - Çok güçlü soluk almalar başlar ve diyafragma aşağıya itilerek karın içi basıncın artmasını sağlar. - Bu basınç mideyi kasar ve alt yemek borusu kapısını açar. - İçerik yemek borusuna dolar ve üst yemek borusu kapısı açılınca kusmuk ağza dolar. - Glotis kapalı olması ve solunumun durmuş olması kusmuğun trakeya kaçmasını önler. Öğürürken yemek borusu üst kapısı kapalı kalır ve kusmuk dışarı çıkamaz. - Kusmuğun dışarı çıkması ancak güçlü bir öğürme sonrası meydana gelir.(karın kasları çok güçlü olarak kasılır, diyafram toraksa doğru yükselir,solunum kasları eş zamanlı kasılır ve intratorasik basınç 100 mmHg ya yükselir. Larinks ve hyoid kemik yukarı çekilir ÜÖS i açar kusmuk ağızdan dışarı çıkar) Fazla miktarda gerçekleşen kusma, hastalarda sıvı ve elektrolit dengesinde ciddi sorunlara neden olabilir. Dehidratasyon, hipovolemik şok ve prerenal akut böbrek hasarına neden olabilir. Mide özsuyu çok fazla miktarda hidrojen ve potasyum içerdiğinden fazla miktarda kusan kişilerde metabolik alkaloz ve hipokalemi gelişebilir. Kusma sonucu azalan ESS aldosteron salınımına neden olduğundan hipokalemi artar. Fakat Gİ kanalın daha alt kısımlarından kaynaklanan kusmalar bikarbonat kaybına neden olacağından metabolik asidoza neden olabilir. Sindirim Kanalının Kanlanması Mide çölyak arter aracılığıyla beslenir. Bağırsakların duvarları süperior ve inferior mezenterik arter ile kanlanır Arterler bağırsak duvarı içine girerek barsağın salgı ve emilim fonksiyonunu sağlamak için; -Kas lifleri boyunca -Villusların içine -Epitel altındaki submukozal damarlarına doğru yayılır Guyton, Tıbbi Fizyoloji Kitabı, Nobel Tıp Kitapevi Sindirim Sistemi Kan Akımı – Splenik Dolaşım Gastrointestinal kanal kan damarları; barsak, karaciğer, dalak ve pankreastan gelen kan akımı splenik dolaşımı oluşturur. Kan; bağırsak, dalak ve pankreasdan gelen kan portal ven aracılığı ile karaciğere yönlenir. Karaciğerde sinüzoidlere geçer, hepatik venlerle karaciğerden ayrılarak genel dolaşıma geçmek için vena cavaya boşalır. Karaciğerden geçen kan akımı, KC sinüzoidlerini çevreleyen Retiküloendoteliyal hücreler tarafından GİS den genel dolaşıma geçebilen zararlı şeyleri uzaklaştırılır. (Kupffer hücreleri karaciğerde bulunan ve retiküloendotelyal sistemin bir bölümünü oluşturan özelleşmiş makrofajlardır) https://www.researchgate.net/figure/Anatomy-of-the-splanchnic-portal-and- hepatic-venous-circulation-With-permission_fig1_273469572 Bağırsaklardan emilen karbonhidrat ve proteinler, portal ven kanı ile sinüsoidlere taşınır. Burada hem Retiküloendoteliyal hücreler hem de hepatositler tarafından depolanır. Bağırsaklardan emilen yağlar ise portal venle değil, lenfatik sistem aracılığıyla KC’ i atlayarak sistemik dolaşıma verilir Guyton, Tıbbi Fizyoloji Kitabı, Nobel Tıp Kitapevi ***Splenik dolaşımda kan akımı ortalama 1500 mL/dk dır. https://www.quora.com/How-does-splanchnic-circulation-work Sindirim kanalında kan akımının düzenlenmesi 1. Barsak aktivitesi ve metabolik faktörlerin etkisi: Yemeklerden sonra motor, sekretuvar ve emilim aktiviteleri artar. Aktivite artışıyla birlikte kan akımı artar (8 kata kadar çıkabilir) - Sindirim esnasında submukozadan salınan vazodilatör peptidler (VİP, CCK, Gastrin, Sekretin) - Bazı GİS bezlerin salgıladığı kininler (kallidin, bradikinin) güçlü vazodilatörlerdir. - Bağırsak aktivitesi ile metabolizma artar ve O2 konsantrasyonu azalır. O2 azalması ile adenozin salınımını 4 kat artırır. Adenozin vazodilatatör bir maddedir ve kan akımını %50 artırır. Villuslarda ters kan akımı: Villuslarda ters kan akımı vardır , Barsak villuslarına giren arteriolle çıkan venül birbiriyle yakın temas halindedir. Arteriol O2 sinin %80 i villusun ucuna gitmeden direk komşu venüle difüze olur. Anatomy of intestinal tissue. (a) Intestinal section showing folds of Kerckring. (b) Structure of villus. (c) Enterocyte. MARIEB, ELAINE N., HUMAN ANATOMY & PHYSIOLOGY, 6th,©2004. Printed and Electronically reproduced by permission of Pearson Education, Inc., Upper Saddle River, New Jersey. 2. Sinirsel kontrolü Mide ve distal kolonun parasempatiklerle uyarılması kan akımını artırarak glandular sekresyonda artışa neden olur. Sempatik uyarı ile damar düz kasları kasılıp damar daralır, kan akımı azalır. Ancak birkaç dakika sonra “otoregülatuvar kaçış” mekanizmasıyla kan akımı normale döner. Aşırı egzersizde, sempatik etki ile splenik dolaşımdaki kan diğer ihtiyaç duyulan bölgelere gönderilir Hemorajik şok ve kan hacminin düştüğü diğer durumlarda sempatik uyarılma intestinal ve mezenterik venleri vazokontrükte ederek kanın gerekli doku ve organlara geçişini sağlar. Kaynaklar 1. Tıbbi Fizyoloji Klinik Anlatımlı. Yazar: Prof. Dr Halis Köylü 2. Guyton Tıbbi Fizyoloji. Yazar: Arthur C. Guyton & John E. Hall 3. TFBD İNSAN FİZYOLOJİSİ. Editör: Prof.Dr. Erdal AĞAR 3. Berne & Levy Fizyoloji. Yazar: Robert M. Berne , Matthew N. Levy , Bruce M. Koeppen , Bruce A. Stanton