Eski Türk Edebiyatında Nesir PDF
Document Details
Uploaded by LovelySymbolism
Tags
Summary
Bu belge, Eski Türk edebiyatında nesir türlerini ve özelliklerini ele almaktadır. Farklı nesir türleri ve üslupları, klasik tasnife göre incelenmekte ve dilbilimsel ölçütlere göre sınıflandırılmaktadır. Konular, sade, orta, süslü ve ağdalı nesir olmak üzere incelenmekte.
Full Transcript
ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA NESİR Nesir Arapça bir kelimedir ve nsr kökünden türemiştir. Yaymak, saçmak anlamlarına gelmektedir. Nesir yazan kişiye nasir, nesirle yazılan eserlere mensur eser denmektedir. Nesirin çoğulu ise nüsurdur. Nesir, manzum olmayan ve dil bilgisi kurallarına uygun bir anlatım biç...
ESKİ TÜRK EDEBİYATINDA NESİR Nesir Arapça bir kelimedir ve nsr kökünden türemiştir. Yaymak, saçmak anlamlarına gelmektedir. Nesir yazan kişiye nasir, nesirle yazılan eserlere mensur eser denmektedir. Nesirin çoğulu ise nüsurdur. Nesir, manzum olmayan ve dil bilgisi kurallarına uygun bir anlatım biçimidir. KLASİK TASNİFE GÖRE NESİRDE ÜSLUPLAR: 1. ÜSLUB-I SADE (SADE NESİR): Hedef kitlesi geniş halk yığınlarıdır. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar yok denecek kadar azdır. Seci bulunmaz. Sanat kaygısı güdülmeden yazılır. Halk nesri olarak da adlandırılır. İmlada tutarsızlıklar ve cümlede düşüklükler görülebilir. Bunun sebebi istinsah edenlerin çoğunun klasik medrese eğitiminden geçmemiş kişiler olmalarıdır. Çoğunlukla 13.-15. Yy. lar arasında sade nesirle yazılanlara rastlarız. Ahlaki eserler, nasihatnameler, kuran tefsirleri, hadis kitapları, fütüvvetnameler, menkıbeler, dini destani nitelikte eserler, halk hikayeleri, fetihnameler ve gazavatnameler bu nesir türüyle kaleme alınır. 2. ÜSLUB-I MUTAVASSIT (ORTA NESİR): Arapça- Farsça kelimeler Türkçe kelimelere baskındır. Yer yer seci görülür. Öğreticiliğin yanı sıra sanat endişesi de taşır. Şuara tezkirelerinin büyük bir çoğunluğu bu üslupla yazılmıştır. Daha çok 16.yy. dan itibaren verilen mensur eserlerde görülür. Yüksek zümreden yetişen yazarların çoğunlukla kullandığı nesir çeşididir. Konuşma dilinden epey farklı olsa da yalnızca söz sanatlarıyla hüner göstermek amacı taşımaz. Eski edbın her türünde çoğunlukta olan nesir türüdür. Ahlak ve siyasetle ilgili eserler, bazı dini eserler ve fetvalar, coğrafyaya ait eserler, sefaretnameler, seyahatnameler ve biyografiye ait eserlerin çoğu bu sefer koluna girer. 3. ÜSLUB-I MÜZEYYEN (SÜSLÜ NESİR): Sanat yapma kaygısı öndedir. Arapça Farsça tamlamalara çokça rastlanır. Türkçe sözlere pek az yer verilir. Hemen her cümlesinde seci bulunur. Seciyi esas tutar. Divan şiirinin söz sanatları çokça kullanılır. En önemli temsilcisi Sinan Paşa’dır. Bu yüzden bu tarz nesre Sinan Paşa nesri de denir. İnşa eserlerin ve münşeat mecmualarının bazıları ve bazı tezkireler bu üslupla yazılmıştır. 4. ÜSLUB-I ALİ (AĞDALI NESİR): Arapça- Farsça kelimeler çok yoğundur zaman zaman eski sözlüklerden çıkarılmış arkaik kelimeler bulunur. Zincirleme tamlamalarla doludur. Seciler vardır. Esas amacı sanat yapmak olan nesirdir. En tanınmış temsilcileri Veysi ve Nergisi’dir. Veysi’nin Düretü’t- Tac siyer kitabı ile münşeatı ve Nergisi’nin hamsesindeki dil ve üslup ağdalı nesrin son raddesidir. DİLBİLİMSEL ÖLÇÜTLERE GÖRE SINIFLANDIRMA: Bu sınıflandırmayı toplum dil bilimci Bernstein’in teorisine dayanarak yaparız. Bernstein, bireylerin dil kullanımlarını dil bilgisel yapıların darlık ve genişliğine göre “dar kod” ve “geniş kod” olarak ikiye ayırmıştır. Bu teori çeşitli eleştiriler almakla birlikte yaygın olarak kabul edilmiştir. 1. DAR KOD: Sınırlı kelime kadrosu, basit cümle yapıları ve emir kiplerinin yaygın kullanıldığı koddur. 2. GENİŞ KOD: Zengin kelime kadrosu, birleşik cümle yapıları, soyut ifadeler ve nezaket formları vardır. DERS 5 Osmanlı Türkçesinin konuşma dili ve yazı dili düşünüldüğünde 3 farklı katman olarak ele alabiliriz. Konuşma dili ve 2 katmanlı olan yazı dili. Konuşma dili katmanı çağdaş dil bilimi esas ilgi alanını ve esas katmanı oluştur. Ancak konuşma dili ile yazı dili arasındaki ilişki kesintisiz ve süreklidir. Konuşma dili katmanı esasen iletişim işlevine sahiptir. Bu katman az da olsa sanat işlevli metinleri de içerir. Bu katmandaki metinlerde soyut ve mecaz anlatım sınırlıdır. A1 alanı argo da dahil olmak üzere alt toplumsal grupların dilini kapsar. A1 alanının üstündeki A alanı ise farklı toplumsal grupların ortaklaşa oluşturdukları günlük iletişim ve dar sanat dilini temsil eder. Aynı zamanda entelektüellerin ve ümmi olanların da dil kullanımını temsil eder. A2 alanı, yazı diline yakın olan, zaman zaman yazı ile de temsil olunabilen konuşma dili alanını temsil eder. Okumuş kesim ile ümmi kesimin etkileşimi bu alanda olur. Bu katmandaki dil yapıları özellikle ilk yy.lardaki metinlerin oluşumunda etkili olmuştur. Hedef kitlesi Ümmi halk kitleleri olan gazavatnameler ve dini metinlerin A2 katmanının diline yakındır. Yazı dili katmanı ise alt yazı dili ve üst yazı dili olarak ikiye ayrılır. Alt yazı dili (B) temel olarak iletişim amaçlı metinleri içerir. Bu katmandaki metinlerin toplum için sanat içerikli olduğu söylenebilir. Üst yazı dili (C) katmanı ise genel olarak sanat amaçlı metinleri içerir. Bu katmandaki metinler de genel olarak sanat için sanat anlayışıyla yazılmış metinlerdir. Bu iki katmanın arasında alıntı kelimelerin metin içerisindeki yoğunluğu açısından önemli farklar vardır. Üst yazı dili büyük ölçüde alıntı kelimelerle örülü bir dil katmanıdır. Yazı dilinin konuşma diline en yakın olduğu B1 katmanının dili A2 katmanının dil yapıları esas alınarak üretilmiş metinlerden oluşur. B1 metinlerinin dili: Kısa cümleler Somutlaştırıcı anlatımlar Konuşma dilinde yaşayan atasözü ve deyimlerden sıkça yararlanma Kelime kadrosunun daha çok yaşayan dildeki kelimelerden oluşması B Katmanı: ister iletişim işlevi olsun ister sanat işlevi olsun asıl yazı dilini oluşturan B katmanında ise daha farklı dilsel yapıların olduğu görülür. Bu katmanda anti leksik unsurlar yanında sentaks unsurları da dil yapıları içinde yer almıştır. Cümle yapıları karmaşıklaşmaya ve uzamaya başlar. Yüzyıllar içinde farklılık gösterse de Osmanlı nesri ürünleri genellikle B katmanında toplanmıştır. Bu metinlerin başlangıçtan itibaren Fars nesrinin etkisi altında genişlediği anlaşılmaktadır. Yazı dilini teşkil eden B ve C yani alt ve üst yazı dili arasındaki temel farklar şunlardır: anlaşılırlık, yazma amacı. Osmanlı entelektüel zümresi içinde zamanla öyle bir dil ve edebiyat algısı gelişmiştir ki işlevselliği yani anlaşılır olma ve bilgi iletmeyi büsbütün göz ardı ederek; hüner göstermeyi temel yazma amacı edinmiş her dil seviyesinde alıntı unsurlar, seci kullanımı, alışılmadık mecazlar, bildirme ve bağlaç ve zarf fiillerle bağlanıp, uzayan cümle yapıları ile örülü bir dil ortaya çıkmış, anlaşılırlık, yazma amacı olan hüner göstermenin altında kalmıştır. Bu özellikleri taşıyan metinler üst yazı dili katmanını oluşturur. Üst yazı dili katmanı metinlerinin muhataplarının da öncellikle metinde gösterilen hüner ile ilgilendikleri açıktır. Bu dil zümresi Osmanlı dil piramidinin en üstünde ve en dar kesimini oluşturur. Bu zümre için üretilen metin sayısı çok değildir. Hatta pek çok metinde bu dil sadece giriş metinlerinde kullanılır. Anlaşılması 'Ahteri, Sıhah' gibi sözlüklere muhtaç olan bu metinler Osmanlı nesrinin en üst beğenisini ifade eder. Eğer bir metnin anlaşılması Ahteri ve Sıhah gibi sözlüklere muhtaç olup, bir demir leblebi olmuşsa burada dilsel bir sapmadan söz edilebilir. Bu farklılaşmayı doğuran ve metinleri demir leblebiye dönüştüren dil yapıları şunlardır. 1-Alıntı Unsurlar: Üst yazı dili katmanlarına ait olan metinler içerdikleri yazı unsurlarıyla alt yazı katmanı metinleriyle ayrılırlar. Bu metinlerde Arapça ve Farsça söz varlıkları serbestçe kullanılmıştır. Alıntı unsurlar sadece kelimelerle sınırlı kalmayıp söz dizimi unsurları, kelam- ı kibarlar, beyitler, hadisler ve ayetlerle ve Arap, Fars tarihi, mitolojisi ile ilgili anlatılarla uzayıp gitmiş, Türkçe bir algı sisteminin içine hem Arapça hem de Farsça alıntı parçalar serbestçe yerleştirilmiş, böylece bu metinleri okuyanların her üç dili de iyi derecede bilmeleri, bunun yanında alıntı ve telmih yapılan bütün kaynaklara vakıf olmaları gerekmiştir. Farsça söz dizimi unsurlarının ve bilhassa kili cümle yapılarının sıkça kullanılması da metinlerin Türkçe dil yapısının dışına çıkmasına sebep olmuştur. 2- Seci kullanımı Bir söz sanatı olan seci, kuran- ı kerimden sonra Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmış tüm metinlerde kullanılmış edebi dilin vazgeçilmez unsurlarından olmuştur. Hatta denilebilir ki az veya çok seciye yer verilmemiş bir metne rastlanmaz. Osmanlı nesriyle ilgili olan çalışmalarda seci denilince akla gelen ilk isim Sinan Paşa ve Tazarrunâme'dir. Tazarrunâme seci üzerine kurulu bir metindir. 3- Mecaz kullanımı: Mecaz sözün sözlük anlamı dışında kullanılması demektir. Metin bilgisi açısından da işlevsel metinle yazınsal metin arasındaki farkı mecaz yaratma ve işleme şeklinde ifade edebiliriz. Sanat amaçlı yazınsal bir metnin ise dil zümresinin üyelerince daha önce bilinmeyen ve az bilinen mecazlar yaratması, kullanması gerekir. Bazı metinlerin dilini işlevselden yazınsala kaydıran fark önemli ölçüde buradan kaynaklanmamaktadır. Yazınsal dilden ödünç alınmış mecazlarla örülü, onu adeta taklit eden hatta secilerle, aliterasyonlarla yazınsal metne benzemeye çalışan bir metin bilgi aktarma yani öğretme konusunda uzun bir yol seçmiştir. Bu ise metinlerin kullanılan mecazları çözebilecek sınırlı sayıda elite kaymasına sebep olmaktadır. 4- Gereksiz Sıfatlandırmalar: herhangi bir nesneyi, kurumu, durumu çoğu zaman gereksiz sıfatlarla anlatmak üst yazı dili metinlerinin temel özelliklerindendir. Bu sıfatlandırmalar alıntı kelimeler ve mitolojik ögelerle dolu olması metnin işlevselliğini önemli ölçüde bilgi verme ve öğretme niteliğini ortadan kaldırmaktadır. 5- Sözdizimsel yapılar: Üst yazı dilinin dilsel özelliklerini oluşturan unsurlar arasında alıntı söz dizimi unsurlarından bahsetmiştik bilhassa Farsça’dan alıntılanan yardımcı yapı unsurları ki li cümleler başlangıçtan beri kullanılmıştır. Ancak zamanla bir üslup özelliği halinde gelişerek metnin anlaşılırlığını çözen söz dizimi unsurları fiilimsilerle kurulmuş, fiil gruplarına dönüştürerek uzayıp giden yapılar olmuştur. Bu metinlerde anlaşılmayı zorlaştırılan, birbirine bağlanan ve bir türlü cümleler değildir. Bilhassa secili metinlerde kelime gruplarının ortak unsularının kullanılması anlaşılırlığı güçleştiren unsurlardandır.