Document Details

CommendableParadise7526

Uploaded by CommendableParadise7526

İstanbul Galata Üniversitesi

Esra Atasoy Subaşı

Tags

bilişsel gelişim psikoloji çocuk gelişimi Jean Piaget

Summary

Bu belge, Uzm. Dr. Esra Atasoy Subaşı tarafından hazırlanmış olan 'Bilişsel Gelişim - 1 Piaget' başlıklı bir dokümandır. Çocuk ve Ergen Psikiyatristi / Psikoterapist olan yazar, başlıca olarak bilişsel gelişim kavramı ve Jean Piaget'nin bilişsel gelişim kuramı hakkında bilgi sunmaktadır.

Full Transcript

Uzm. Dr. Esra ATASOY SUBAŞI Çocuk ve Ergen Psikiyatristi / Psikoterapist BİLİŞSEL GELİŞİM Biliş ne demektir? Biliş; bireylerin dünyayı anlamlandırmasını ve öğrenmeyi sağlayan zihinsel faaliyetler bütünüdür. Bellek, Algılama, Anlamlandırma, Değerlendirme, Karş...

Uzm. Dr. Esra ATASOY SUBAŞI Çocuk ve Ergen Psikiyatristi / Psikoterapist BİLİŞSEL GELİŞİM Biliş ne demektir? Biliş; bireylerin dünyayı anlamlandırmasını ve öğrenmeyi sağlayan zihinsel faaliyetler bütünüdür. Bellek, Algılama, Anlamlandırma, Değerlendirme, Karşılaştırma, Yorumlama, Dikkat, Analiz, Sentez Bilişsel gelişim Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar bireylerin dünyayı anlama ve öğrenme süreçlerindeki değişimini sağlayan aktif zihinsel faaliyetler bütünündeki gelişimdir. Bilişsel gelişim bilgiyi tanımayı, problem çözmeyi, karar vermeyi ve bir iş tamamlanıncaya dek dikkatini sürdürmeyi, bazı uyaranlara yanıt verip bazılarına vermemeyi, dil ve zeka işlevlerindeki değişikliklerin tümünü içerir. Bilişsel gelişim anne karnında başlar. Bebekler ortalama 100 milyar nöron ile dünyaya gelirler. Bu nöronların her biri kendisi dışında 60.000 nöron ile bağlantı kurma kapasitesine sahiptir. Nöronlardaki bağlantı sayıları öğrenme süreci ile birlikte artış gösterir. Okul öncesi eğitim-bilişsel performans Beyin gelişiminin gerçekleşmesi için milyonlarca nöronun uyarılması gerekir. Erken yaştaki deneyimlerden en çok etkilenen organ beyindir: 6 yaş- yoğun bağlantılar 14 yaş- doğuma göre , 6 yaşa göre ↓ Sinaptik Budama (Synaptic Pruning) : Sahip olduğumuz milyarlarca nöron ve sinaps ağlarından kullanmadıklarımız veya görece az kullanılanlar kırpılır, en çok kullandıklarımız ve işimize yarayanlarsa daha da güçlendirilir. 2-10 yaş max hızda, ergenlikte yavaşlar, 20li yaşlarda son bulur Beynin ağlarla döşenmesi ve yontulması https://www.youtube.com/watch? app=desktop&v=0S0jKbh6R1I Bilişsel Gelişim Kuramları Bilişsel özelliklerin nasıl geliştiği ve yaşam boyu nasıl değiştiği konusunu araştırmak bilişsel gelişim çalışma alanının başlıca konusudur. Bilişsel gelişim insanoğlunun bilgiyi edinme, bellekte işleme ve gerektiğinde bilgiyi bellekten bulup kullanma, kısaca düşünme eylemlerini ve bu eylemlerin gelişim sürecini ele almaktadır. Bilişsel gelişim kuramları iki boyutta ele alınmaktadır: Genetik merkezli ve sosyal merkezli. Jean Piaget (1986-1980), Jerome Bruner (1915-2016) ve Robert Mills Gagné (1916- 2002) genetik, Lev Vygotsky (1896-1934) ise sosyal merkezli kuramcılardır. Bilişsel gelişim konusunda en önemli ve en bilinen kuramcı Jean Piaget’dir. Bilişsel gelişim konusunda Piaget’nin kuramı kadar öne çıkmamakla birlikte diğer önemli iki kuram Vygotsky‘nin sosyal-bilişsel gelişim kuramı ve Bruner’in bilişsel gelişim kuramlarıdır. Jean Piaget (1896-1980) Jean Piaget, 1896 yılında İsviçre’de doğdu. Piaget, bilişsel gelişim kuramını, 1925 yılından itibaren Laurent, Lucienne ve Jacqueline adlarındaki kendi üç çocuğunu ve diğer çocukları günden güne yaklaşık 50 yıl boyunca gözlemleyerek oluşturmuştur. Piaget, çocuklarla çalışırken "gözden geçirilmiş klinik yöntem" adını verdiği yarı yapılandırılmış bir araştırma yöntemini geliştirmiştir. Piaget 20. yüzyılın en önemli 100 bilim adamı arasına girmiştir. Ancak ilerleyen zamanlarda kuramı kendi çocuklarını gözlemlemenin yeterince objektif olmayacağı ve elde edilen sonuçlarında güvenilirliği bakımından eleştirilse de alanda diğer kuramlardan daha fazla bilinen ve öne çıkan bir kuramdır. Babası Arthur Piaget, Ortaçağ tarihi profesörüydü. Annesi Rebecca Jackson, zeki ve enerjik biri olarak bilinirdi. Piaget’nin gözünde bir parça nevrotik olan annesinin psikolojiyle ilgilenmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Piaget çalkantılı aile yaşantısının psikanalitik kurama ilgi duymasına neden olduğunu kabul etmiştir. Ailenin en büyük çocuğu olan Jean Piaget, bağımsız bir kişiliğe sahipti ve erken yaşlarda doğaya ilgi göstermeye başlamıştı. Piaget’nin ilk yayını bir parkta 10 yaşındayken gözlemlediği kısmen albino olan serçe hakkındaki “albino serçelerin görüş gücü “dür. Bu yazı daha sonraki yıllarda yazacağı altmıştan fazla kitabın ve yüzlerce makalenin bilimsel bir başlangıcı oldu. 22 yaşına geldiğinde Neuchatel Üniversitesi’nin Doğal Bilimler alanında doktora derecesini aldı. (1918) Bu zamana kadar 20 tane makale yayınlamış olmasına rağmen yaşamını makalojiye adamak istememiştir. Piaget, 1919 yılından sonra ruhbilimle ilgilenmeye başladı. Zürich’e giderek Carl Gustav Jung’un derslerine katıldı. Ardından Paris’e giderek mantık ve ruhsal bozukluklar konusunda eğitim görmeye başladı. Sorbonne’da iki yıl geçirmiş ve psikoloji ile felsefe okumuştur. Paris’te Alfred Binet’nin çocuk ruhbilimi laboratuarında Theodore Simon ile birlikte çalışan Piaget aynı yaştaki Parisli çocukların doğru-yanlış seçenekli zekâ testlerinde benzer yanlışlar yaptıklarının ayırdına varmıştır. Onların zihinsel sürecinden son derece etkilenen Piaget, çocukların zihinsel yapısının özüne inilerek insanın öğrenme sürecinin su yüzüne çıkartılabileceğini öne sürmüştür.. Binet’nin laboratuarında yaptığı çalışmalardan 3 tane makale yayınlaması sonucu Rousseau Enstitüsü’nde yürütülen araştırmaların başına getirilmiştir. Bu süreçte akademik üretkenliği hızla artmış ve 5 tane kitap yayınlamıştır. The Language and Thought of the Child (Çocukta Dil ve Düşünce, 1923) Judgement and Reasoning in the Child (Çocukta Akıl Yürütme ve Yargı, 1924) The Child’s Conception of the World (Çocuğun Dünya Kavramı, 1926) The Child’s Conception of the Physical Causality (Çocuğun Fiziksel Nedensellik Kavramı, 1927) The Moral Judgement of the Child (Çocukta Ahlaki Yargı, 1932) Piaget’nin çalışmalarından haberdar olan Einstein onu zaman, hız, hareket gibi kavramlarla çalışması için yüreklendirmiştir. The Child’s Conception of Time (Çocuğun Zaman Kavramı, 1946) The Child’s Conception Of Time And Movement And Speed (Çocuğun Zaman Hareket Ve Hız Kavramı, 1946) 1940lar ve 50lerde şaşırtıcı çeşitlilikte konular üzerine yaptığı araştırmalar devam etmiştir. Zihinsel gelişim, mantık, düşünce tarihi, epistemoloji (bilgi felsefesi), bilgi kuramları, eğitim 10 yaşında yayımladığı ilk bilimsel raporundan 84 yaşında ölümüne dek uzanan, yaklaşık 75 yıllık yoğun bir araştırma süreci sonunda Piaget gelişimsel ruhbilim, bilişsel kuram ve genetik bilgi kuramı (epistemoloji) adı verilen birçok yeni bilim dalının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Piaget, 1937 «7 ay 28 günlükken, Jacqueline yorganının tepesinde duran plastik ördeği kavramaya çalışır. Neredeyse tutacaktır, kendini sallar ve ördek yanına doğru düşer. Elinin çok yakınındadır ancak yorgan kıvrımlarından birinin arkasında kalır. Jacqueline gözleriyle bu hareketi izlemiştir, ancak ördek kaybolur kaybolmaz gerisi gelmez. Kolayca yapabileceği halde yorganın kıvrımının arkasına bakmak aklına gelmez» Kurama Genel Yaklaşım Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı beş ana özellik çevresinde oluşmuştur: Genetik epistemoloji Biyolojik yaklaşım Yapısalcılık Evre yaklaşımı Yöntembilim Genetik epistemoloji Felsefenin bilgiyi ele alan dalı epistemoloji olarak adlandırılır. Piaget filozofları yüz yıllardır meşgul eden sorularla uğraşmıştır: Bir şey nasıl bilinir? Doğuştan gelen bilgi var mıdır? Bilgi sonradan mı edinilir? Bilenin doğasından bağımsız nesnel bilgi mümkün müdür? Piaget bilme süreci ve bilginin örgütlenmesinde gelişimsel değişimleri inceleyerek epistemolojinin geleneksel sorularına yanıt bulabileceğini düşünmüştür. Epistemolojinin klasik sorularına olan ilgisi zaman, nedensellik, uzam, nitelik konularına neden bu kadar eğildiğini açıklamaktadır. Bu düşünce kategorileri yetişkinler için çok açık olabilir, ancak Piaget’nin yaklaşımına göre çocuklar için açık olmayabilir. Piaget çocukların iki nesnenin aynı yerde bulunamayacağını, nesnelerin gözle görülmedikleri zaman da var olmayı sürdürdüklerini, art arda gerçekleşen iki olayın arasında nedensel bir ilişki olabileceğin nasıl anladıklarını merak etmiştir. Piaget deneysel bir epistemolog olarak adlandırılır. Görüşlerini desteklemek için mantıksal açıklamalara başvuran çoğu epistemoloğun aksine çalışmalarını masa başında değil veri toplayarak yürütmüştür. Çocukların dünyaya ilişkin bilgileri bilişsel sistemleri geliştikçe değişir. Bilen değiştikçe bilgi de değişmektedir. Piaget’nin bilgi kuramının bir diğer varsayımı da bilginin belirli alanlarda yanlı olduğudur. Deneyimler ve öğrenilenler her zaman çocuğun o sıradaki kavrayışının süzgecinden geçerek şekillenir. Çocukların zihni gerçekliğin resmini çeken bir kamera değildir. Zihin geliştikçe gerçeklikle daha uyumlu hale gelir. Biyolojik Yaklaşım Piaget çocukluğundan beri deniz kabukları ve kuşlar ile başlayan şekilde biyolojiye hep ilgi duymuştur. Yumuşakçalar üzerine çalıştığı yıllarda bu organizmaların dünyaya nasıl uyumlandığına dair genel ilkeleri belirlemiştir. Yumuşakçalar hem çevreye uyum sağlarlar hem de biyolojik yapılarının izin verdiği müddette aktif şekilde özümserler. Piaget bu ilkelerin insan düşüncesi ve süreçleri ile ilgili de benzer şekilde olabileceğini düşünmüştür. Zeka tanımlaması; zekanın çevreye uyum olduğu şeklindedir. Organizmaların çevreye fiziksel olarak uyum sağlaması gibi düşünce de psikolojik düzeyde çevreye uyum sağlar. Piaget bu uyum sürecine dahil olan psikolojik işlerlik şekillerinin evrensel olduğunu, yani bütün insanlar tarafından kullanıldığını varsaymıştır. Piaget biyolojiden bir başka kavramı daha ödünç alarak bilişsel büyümenin embriyonun büyümesine benzediğini belirtmiştir. Zihinsel embriyoloji Yapısalcılık Piaget yapısalcılık olarak adlandırılan bir yaklaşımı benimser. Yapısalcılar, parçaların bir bütün içerisinde nasıl örgütlendiğine bakarlar. Yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular büyük sistem ve yapılar aracılığı ile incelenmeye ve açıklanmaya çalışılır. Piaget çeşitli düşünce bölümlerinin temelinde küçük bir grup zihinsel işlemin (zihinsel eylemler) yattığını söylemektedir. Yapısalcı Piaget’ye göre zihinsel yapıların doğası geliştikçe değişmektedir. Örn: bir bebeğin bilişsel yapıları «şema» olarak adandırılır. «Şema» örgütlü davranış örüntüsüdür, çevre ile belli bir etkileşimi yansıtmaktadır. Piaget için şema bir eylemde tekrarlanablir ve genellenebilir her şeydir. Örn: emme şeması Emme şeması çocuğun ağzına bir şeyi sokarak yaptığı hareketi tanımlar. Şema ayrışıp geliştikçe çocuk bazı nesnelerin emilebilir, bazılarının emilemez olduğu yönünde sınıflama yapmaya başlar. Çocuklar bu yapıları aktif şekilde oluştururlar. Evre Yaklaşımı Piaget’nin kuramında en iddialı bulunan noktalardan biri bilişsel gelişimin bir dizi birbirini izleyen evreden geçtiği görüşüdür. Piaget’ye göre evre, çocuğun çeşitli durumlardaki düşünce ve davranışlarının altta yatan zihinsel yapısını yansıttığı zaman dönemidir. Evreler birbirini izleyen uyum sağama düzeyleri olarak düşünülebilir. 1. Evre dengele halinde yapılandırılmış bir bütündür: Her evrede çocuk ve çevre arası farklı etkileşimler gerçekleşir, sonuçta da farklı şeyler öğrenilir 2. Her evre bir önceki evreden türer, o evreyi içine alarak dönüştürür ve bir sonraki evre için hazırlar: Çocuk bir sonraki evreye ulaştığında önceki evreye geri dönüş yapamaz. 3. Evreler değişimez bir sırayı izler: Evreler belli bir sıra izlemek zorundadır. Hiçbir evre atlanamaz. 4. Evreler evrenseldir. 5. Her evre bir oluş bir de olma dönemini kapsar: Her evrede önce hazırlık sonra kazanım dönemi bulunur. Evre içi ve evreler arası değişimler basamaklı ve aşamalı gerçekleşir Yöntembilim Belirli disiplinlerde gerçekliğin anlaşılmasına yönelik bilgilerin üretilmesinde kullanılan yol, yöntem ve yordamları inceleyen bilimdalıdır. Piaget okul öncesi çocuklarla yaptığı çalışmalarda tipik olarak çocuk ve klinisyen arasındaki zincirleme sözel iletişimi içeren bir klinik yöntem kullanmıştır. Bu yöntemde deneyi gerçekleştiren klinisyen bir soru sorarak ya da problem ortaya atarak başlar, sonraki soruları ise çocuğun cevanına göre şekillendirir. Bu cevaplara dayanarak klinisyen çocuğun akıl yürütme sürecini anlamlandırmaya çalışır. Özet Piaget’ye göre bilişsel gelişim beyin ve sinir sisteminin olgunlaşması ve bireyin çevreye uyum sağlaması sonucunda gerçekleşmektedir. Bireyler dünyanın pasif alıcısı değildir. Çocuk bilgiyi kazanmada aktif role sahiptir. Ayrıca yetişkinler ve çocukların dünyayı anlama yollarının birbirinden farklı olduğunu savunmuştur. Piaget bu farklılığı incelemiş ve insanların dünyayı algılamalarına yarayan bilişsel yapıları açıklamaya çalışmıştır. Öğrencilere yeni bilgiler öğretmekten daha önemlisi düşünmeyi öğretmenin önemini vurgulayan bilişsel gelişim kuramı, bu bakımdan da önem taşımaktadır. Piaget’e göre gelişim, kalıtım ve çevrenin etkileşimin bir sonucudur. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramının Temel Kavramları Şema (Schema) Uyum Sağlama (Adaptation) A) Özümleme (Asimilasyon) (Assimilation) B) Düzenleme (Uyumsama- Akomodasyon) (Accomodation) Dengeleme (Equilibration) ŞEMA Şema, çevreyle etkileşim sonucu oluşan, organize olmuş, kolaylıkla tekrar edilebilen davranış ve düşünce kalıplarıdır. Bir şema hem davranışsal (balık tutmak) hem de bilişsel (balık tutmayı bilmek) nitelikte olabilir. «Bilişsel yapı» daha çok yetişkin bireylerin zihinsel süreçlerini tanımlamak için kullanılırken çocuklar için “Şema” kavramı kullanılır. Şemalar en temel bilişsel yapılardır. Örn: Bebeklerin doğuştan getirdikleri emme ve yakalama refleksleri ilk şemalardır. Bebek bu şemaları kullanarak annesinin memesini, biberonu, emziği, kendi parmağını emer. Şema kavramı, yeni gelen bilginin yerleştirileceği bir çerçevedir. Bireyler bilişsel yapılar ve şemalar yoluyla çevreye uyum sağlar ve çevreyi organize eder. Yapılar sürekli olgunlaşma ve deneyim kazanma etkileşimi sonucunda değişir, yeniden organize edilirler. Bunun sonucu olarak çocuklar farklı şemalara sahiptir ve büyüdükçe sahip oldukları şemalar değişmektedir. Bir yaş çocuğunun şemaları ve bilişsel yapıları, dört yaş çocuğunun yapılarından farklılık gösterecektir. Örnek: 2 aylık bir bebeğin eline çıngırak verildiğinde bebek onu yakalayıp ağzına götürerek emmeye çalışacaktır. Çünkü bebeğin bu uyarıcıyla ilgilenmesi ve onu tanıması için sahip olduğu şema yakalama ve emmedir. 9 aylık bir bebeğe çıngırak verildiğinde ise yine yakalayıp ağzına alabilir ancak sallayabilir, döndürebilir ya da fırlatıp atabilir. Çünkü olgunlaşma ve çevreyle etkileşim sonucunda bebeğin sahip olduğu şemalar değişmiş ve gelişmiştir. Ailesiyle birlikte hayvanat bahçesine giden ve hayatında ilk defa at gören çocuk babasına atı göstererek, “Baba bu ne?” diye sorar. Babasından aldığı at cevabıyla yeni bir «ilk öğrenme» gerçekleştirir, öğrendiği bu bilgi için yeni bir şema oluşturur. Şemaları somut olarak anlamanın en iyi yolu çocuğa uyarıcıyı vererek nasıl davranacağını gözlemlemektir. Çocuğun içinde bulunduğu çevrenin dinamik olması sebebi ile oluşturulan şemalar da sürekli değişir ve organize edilir. Zamanla bireyin sahip olduğu şemalar gelişir, zenginleşir. Şemadaki her gelişme, organizmanın bir dengesizlik yaşadığını ve tekrar dengeye geldiğini gösterir. 3 yaşındaki bir çocuk için ay kavramı, hikaye kitaplarında gördüğü “aydede” iken, bu çocuk 7 yaşına geldiğinde ay dünyanın uydusudur. Aynı çocuk 14 yaşına geldiğinde ise, ay dünyanın etrafında dönmekte, bir çekim gücü oluşturmaktadır. Bireysel yaşantılardaki farklılığa bağlı olarak bireylerin şemaları da farklılıklar gösterir. Bir bireyde var olan bir şema başka bir birey de oluşmamış olabilir. Şema, bireyin çevresindeki olay, olgu ve problemleri temsil eden zihinsel yapı ve düşüncelerdir. Bu yapı ve düşünceler uzun süre sabit kalmaktan ziyade sürekli değişime açıktır. UYUM SAĞLAMA (ADAPTASYON) Uyum sağlama (adaptasyon), organizmanın içinde yaşadığı ortamla daha etkin ve olumlu bir ilişkiye girmesi, ortama ayak uydurması olarak tanımlanır. Şemalar düşünce biçimimizi farklı uyaranlar karşısında nasıl tepkiler vereceğimizi belirlemede bize yol gösterecek şekilde kategorilere göre düzenlemektedir. Sahip olduğumuz şemalar bazen karşılaştığımız yeni uyarıcılar karşısında işlev görmeyebilir. Örn: Kuş-yarasa Bu gibi durumlarda uyum sağlama devreye girer ve çevremizde karşılaştığımız yeni uyarıcılara tam olarak uymayan şemaları değiştirmemizi sağlar. Karşılaşılan yeni durum daha önceki şemaların kullanılmasıyla açıklanamadığında çocuğun daha önce edindiği şemayı değiştirerek yeni şema oluşturması Organizma hem bilişsel hem de fiziksel ve psikososyal gelişim açısından yaşam boyu devam eden bir uyum sürecindedir. Uyum sağlama, iki şekilde oluşur. Özümleme (asimilasyon) Düzenleme (uyma-uyumsama-akomodasyon) Piaget’e göre, bireyler yeni yaşantılarla karşılaştıklarında ya özümleme ya da uyumsama yapar. Özümleme/Özümseme/Asimilasyon Bireyin karşılaştığı yeni bir durumu ya da nesneyi daha önceden oluşturduğu mevcut şeması yani var olan bilgileri içerisinde değerlendirerek uyum sağlamaya çalışmasıdır. Çocuğun karşılaştığı yeni olayı, nesneyi, durumu, fikri kendisinde önceden mevcut olan bilişsel yapı içine alma sürecidir. Örn: Güvercinlerin kuş olduğunu öğrenen çocuk leyleği gördüğünde de «aaa, kuş!» diyor ise asimilasyon yapıyordur. İlk kez görülen bir kaplana kedi demek Zebraya çizgili at demek Yumurtaya top demek. Özümleme/asimilasyon, bilişsel gelişim açısından çok istendik bir durum değildir ve tek başına bilişsel gelişim sağlamada yetersiz kalmaktadır. Çünkü her yeni yaşantı ve bilgiyi mevcut şemaya, yapıya yerleştirme kişinin bilişsel gelişimini sınırlandırır ve yeni şemalar oluşturması önünde bir engel oluşturur. Kişiler yeni bir durum, bilgi ve uyarıcıyı özümleme sürecine dâhil edemediğinde ikinci bir süreç devreye girer: uyma/akomodasyon Düzenleme/Uyumsama/Akomodasyon/Uyma Mevcut şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme sürecine düzenleme/uyma/akomodasyon adı verilmektedir. Her yaşantı asimilasyon ve akomodasyonu kapsar. Eğer mevcut bilişsel yapılar yeni durumları anlamlandırmak ve cevaplamak için uygunsa asimilasyon yapılır, değil ise mevcut bilişsel yapılar yeniden düzenlenir. Örn: Kaplan vahşi bir hayvan, kedi değil, onunla kedi gibi oynanmaz, o yüzden kafeste. Zebra ayrı bir hayvan, at değil, zebra çizgili Yumurta top değil, yere düşerse kırılır, yumurta yemek için Asimilasyonda bilinen mevcut bilgilerden yola çıkılarak genelleme yapılırken, akomodasyonda eski ile yeni arasındaki farklılıkları fark etme, ayırt etme söz konusudur. Dengeleme Birey yeni karşılaştığı bir durum ya da nesneyi ilk olarak daha önceden oluşturduğu şeması içerisinde değerlendirir (özümleme yapar), ardından bu değerlendirmenin yetersiz kalması halinde ise mevcut bilişsel dengesi bozulacağı için bu dengeyi akomodasyon (uyumsama) aracılığıyla yeniden kurmaya çalışır. Dengelenme, asimilasyon ile akomodasyon arasında bir denge kurma süreci olarak tanımlanır. Piaget’ye göre bilişsel gelişimin temelindeki güç «dengeleme» kavramında yatmaktadır. Denge Dengesizlik Adaptasyon (Özümleme- Uyma) Denge (Öğrenme) Dengeleme sürecini harekete geçirebilmek için, bu süreç içinde yer alan özümleme ve düzenleme etkinliklerinin dengeli bir şekilde yer alması gerekir. Bireyi tamamen bilişsel yapıyı yeniden düzenlemeye zorlayan ya da tamamen özümlemeye yönelten etkileşimler dengeleme sürecini harekete geçirmez. En üst düzeyde gelişim, özümleme ve düzenleme dinamik bir dengede olduğu zaman gerçekleşir. Örgütleme (Organizasyon) Örgütleme, organizmanın içinde bulunduğu sistemi korur ve geliştirir. Ayrıca ilerleyen süreçte tekrar kullanılmak ya da yeni bilgi kazanımını sağlamak üzere bilgileri farklılıkları ile bir bütün haline getirir. Piaget`ye göre uyum ve organizasyon biyolojik fonksiyon için olduğu kadar, bilişsel fonksiyon için de önemli iki ilkedir. Bu iki ilke “fonksiyonel değişmezler” olarak adlandırılır. Yani organizmanın gerek biyolojik, gerek psikolojik, gerekse bilişsel fonksiyonlarını yerine getirmesinde, duruma uyum sağlaması ve bu uyumu koordinasyon içinde gerçekleştirmesi yaşamsal bir öneme sahiptir. Piaget’ye göre bilişsel gelişmeyi etkileyen ilkeler: Piaget’in kuramına göre bilişsel gelişim üzerinde etkili olan dört faktör vardır. Olgunlaşma ve zekâ Deneyim/Yaşantı Sosyal ve kültürel aktarım Dengeleme Olgunlaşma ve zekâ Olgunlaşma, organizmanın öğrenmeden bağımsız olarak tamamen biyolojik olarak kendinden beklenen işlevleri yerine getirebilecek yeterliliğe ulaşmasıdır. Bireyin doğuştan var olan potansiyelinin belli bir sıraya göre gelişim süreci içerisinde kendiliğinden ortaya çıkmasıdır. Çocuğun yazma, koşma, oynama, yakalama gibi şemalarının oluşabilmesi için el, ayak-bacak kaslarının belli düzeyde olgunlaşmış olması gerekir. Yine bireyin doğuştan getirdiği bir diğer potansiyeli olan zekâ da bilişsel gelişim üzerinde etkili bir faktördür. Piaget’ye göre, zekâ bireyin çevreye uyum sağlamasına yardım eder. Yaşantı/Deneyim Yaşantı, herhangi bir davranışı bireye kazandırmak ya da bir davranışı bireyin kazanması için o davranışın uyaranları ile bireyin etkileşime girmesi ile izler bırakması olarak tanımlanabilir. Piaget çocuklara sunulan uyarıcı sayısı ve bu uyarıcılarla geçirilen yaşantı zenginliğinin bilişsel gelişim üzerinde olumlu bir etki oluşturduğunu söylemiştir. Bir birey ne kadar çok yaşantı çeşitliliğine sahip ve dış dünya ile etkileşime girmiş ise bilişsel gelişimi o oranda ileri düzeyde olur. Sosyal ve Kültürel Aktarım İçinde bulunulan toplumu sosyal ve kültürel özellikleri de bireyin bilişsel gelişimini etkilemektedir. Kültürler, bireylerin zihinlerini nasıl kullanacakları üzerinde gerek davranış kalıpları, gerekse dil aracılığı ile etki sahibidir. Ayrıca kültür, kendisinde hazır olan bilgiyi bireyin gelişimi sırasında yaşantı yoluyla bireye aktarmaktadır. Kültürel bağlamda yaşam farklılıkları farklı kültürlerde farklı şemaların ya da bilişsel yapıların oluşmasını sağlar. Farklı bir kültüre özgü değerlerle karşılaşılmadığında dolayısıyla o kültüre özgü bir şema oluşmayacaktır. Dengeleme Bireyin bilişsel denge/dengesizlik durumu bilişsel gelişimi üzerinde etkili bir faktördür. Her yeni yaşantı kişide denge durumunu bozar ve onu yeni bir dengeleme çabasına sürükler. Uzun süreli bir denge durumu kişinin yeni bir yaşantı içerisine girmediğinin göstergesidir. Kişi yeni yaşantılarla ne kadar çok karşılaşırsa , bilişsel gelişimi de o oranda ileri düzeyde olur. Ayrıca bilişsel dengenin bozulduğu durumlarda hızlı bir denge durumu oluşturan bireylerin çevreye uyum ve bilişsel gelişim açısından daha ileri düzeyde olduğu söylenebilir. Piaget`nin Bilişsel Gelişim Dönemleri Piaget bir evre kuramcısıdır ve çocukların doğumdan yetişkinliğine kadar kullandıkları düşünme örüntülerini belli yaş aralıklarını içeren dönemlerde açıklamıştır. İnsanoğlunun biyolojik büyümeye paralel olarak gelişen bilişsel gelişimini açıklamayan dönemlerdir. Diğer gelişim kuramlarında olduğu gibi, belirtilen yaşlar dönemlerin değişmez kesim noktaları olmayıp, bireysel farklılıkları da dikkate alan yaklaşık sayılar olarak ele alınmalıdır. Piaget, diğer gelişim kuramcıları gibi, her bir gelişim döneminde öne çıkan özellik ve gelişimin ivme kazanan yönünü o döneme isim olarak vermiştir. Bilişsel Gelişim Kuramı dört temel dönemden oluşmaktadır. Piaget`nin Bilişsel Gelişim Dönemleri 1) Aşağıdakilerden hangisi duyusal motor dönem evrelerinden biri değildir? A) Temsili düşüncenin başlangıcı evresi 1. Duyusal Motor Dönem (0-2 yaş) B) İkincil şemaların eşgüdümü evresi a. Refleksif Dönem (0-1 ay) C) Sezgisel dönem evresi b. Birincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (0-4 ay) D) Refleksif dönem c. İkincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (4-8 ay) E) Üçüncü döngüsel tepkiler evresi d. İkincil Şemaların Eşgüdümü (8-12 ay) e. Üçüncü Döngüsel (devresel) Tepkiler (12-18 ay) f. Temsili Düşüncenin Başlangıcı (18-24 ay) 2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) a. Sembolik (kavram öncesi) İşlemler Dönemi (2-4 yaş) b. Sezgisel Dönem (4-7 yaş) 3. Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) 4. Soyut İşlemler Dönemi (12-18 yaş) DUYUSAL-MOTOR DÖNEM (Sensorimotor Dönem) Doğum ile 2 yaş arasındaki süreci kapsayan bu dönemde bebekler hissederek, yaparak, deneme-yanılmalarla dünyayı öğrenmektedir. Bebek doğum sonrası ilk günden itibaren çevresini keşfetmeye başlar. Keşif sırasında kullandığı temel araçlar bebeğin doğuştan getirmiş olduğu duyusal ve motor becerilerdir. Bebeğin doğuştan getirdiği ilk şemaları olan refleksif davranışlar zamanla ortaya çıkacak daha karmaşık ve amaçlı davranışların temelini oluşturmaktadır. Bu dönemin başlangıcında bebek kendini diğer nesnelerden ayırt etme becerisine sahip değildir ve davranışları refleksler ile sınırlıdır. Duyusal-Motor Dönem 1) Refleksif Dönem (0-1 ay): Piaget’ye göre yenidoğanlar çevreye refleksler sayesinde uyum sağlamaktadır. Bu aşamada özellikle emme refleksi çok güçlüdür. Emme refleksi bebeklerin nesnelerle ilişkisini sağlayan önemli bir araçtır. Bebekler ilk haftalarda sadece anne memesini ve parmaklarını emerken ilerleyen aylarda battaniye ucu, kol kenarı gibi ağızlarına yakın olan başka nesneleri de emmeye başlarlar. Duyusal-Motor Dönem 2) Birincil Döngüsel Tepkiler (1-4 ay): Bebekler parmak emme gibi rastlantısal olarak yapıp haz aldıkları davranışları yineler. Farklı duyu organlarındaki şemalar arası eşgüdümün başladığı dönemdir. Örn: sesin geldiği yöne bakmak Piaget`ye göre 0-4 ay arasında bellek kullanımı henüz tam olarak etkin değildir. Bu yüzden henüz nesnelerin sürekliliği yoktur. Yani bebekler bir nesne görüş alanından çıktığı an onun yok olduğunu sanırlar. Duyusal-Motor Dönem 3)İkincil Döngüsel Tepkiler (4-8 ay): Bebek bu evrede bedeni dışındaki olayların çok daha fazla farkına varmaya başlar. Rastlantısal olarak hoşuna giden bir şeyi yapar ve daha sonra aynı şeyi elde etmek için bunu yineler. Ör: Yatağın üzerindeki sesli oyuncak, çıngırak sallamak Bu aşamadaki tepkiler birinci döngüsel tepkilerin oluşumuyla benzerlik gösteriyor gibi görünmektedir ancak aralarındaki temel farklılık bebeğin bir eylemi artık kendi bedeni dışındaki bir tepkiyi tetiklemek için tekrar ediyor olmasıdır. Duyusal-Motor Dönem 4) İkincil Şemaların Eşgüdümü (8-12 ay) Bebekler bu aşamada önceden öğrendikleri şemaları koordineli olarak birleştirirler ve amaca yönelik davranışlar sergilemeye başlarlar. Örn: arkadaki oyuncağı almak için öndekini kenara çekebilir, istediği oyuncağa uzanabilir. Böylece çocuk, oyuncağına ulaşmasını engelleyen nesneyi kenara itmek için geliştirdiği vurma şemasını, uzanma ve kavrama şemalarıyla birleştirir. Bu aşamada bebeklerin taklit girişimleri artar. Bebekte nesne devamlılığı gelişmeye başlar ve bebek ilgisini çeken bir nesneyi gözden kaybolana kadar takip edebilir. Duyusal-Motor Dönem 5)Üçüncü Döngüsel Tepkiler (12-18 ay): Bu aşamada nesnelerin sahip olduğu çeşitli özellikler bebeklerde merak uyandırır, sahip oldukları davranış örüntülerini yinelemektense yeni davranışları denemek isterler. Çevresindeki nesneleri sürekli denemek isterler, yere atarlar, çevirirler, birbirine vurur ve çekerler. Duyusal-Motor Dönem 6)Temsili Düşüncenin Başlangıcı (18-24 ay): Zihinsel kombinasyonlar ve problem çözme aşaması olarak da adlandırılır. Bu aşamanın en önemli özelliği çocukta sembolik düşüncenin ortaya çıkmasıdır. Bebek artık sembollerle düşünmeyi öğrenmeye başla. Semboller, bebeğin nesneleri basit yollarla manipüle etmesine ve biçimini değiştirmesine olanak verir. Örn; Önceden kapının önündeki sandalyeyi devirerek kapıyı açan çocuk bu aşamada kapıyı açmadan önce sandalyeyi yoldan kaldırarak kapıyı açmaktadır. Bu dönemin önemli bir özelliği de ertelenmiş taklittir. Ertelenmiş taklit bebeğin gördüğü bir olayı, zihnine kaydederek, olay ortadan kalktıktan sonra (gözlerinin önünde olmadığında) tekrarlamasıdır. Örn: sallayarak uyutma Bu dönemde ayrıca nesne devamlılığı kazanımı artar. Çocuk artık masanın altına kaçan bir topu yakalamak için masanın diğer tarafına geçerek topu karşılayabilir. Dönem özellikleri ve kazanılan bazı önemli beceriler Nesne sürekliliği kazanma ** Dikkatini belli nesnelere odaklama Döngüsel tepkiler Taklit ve oyunlar* Ertelenmiş Taklit* Ses Bulaşması Nesne Sürekliliği Çocukların nesneler gözlerinin önünden kaybolduğunda bile onların var olmaya devam ettiklerini düşünebilmeleri ve algı alanlarına girmeyen nesnelerin varlıklarını sürdürdüklerinin farkında olmasına nesne sürekliliği / nesne kalıcılığı adı verilmektedir. Bebeklerde dördüncü aya kadar nesne sürekliliğindan söz edilemez. bir nesne algılanmadığı/görülmediği sürece yoktur. Bebekler dördüncü aydan itibaren (4-8 ay) bir kısmı saklanan bir nesneyi araştırmaya başlar. 8-12 ayda tamamen saklanan nesneleri ilk saklandığı yerde ararlar. 12-18 aylarda nesneyi saklandığını gördükleri yerde ararlar. 18. aydan sonra nesne sürekliliği tamamen gelişir. Taklit ve Ertelenmiş Taklit Taklit: bir çocuğun çevresinde gördüğü bir davranışı aynı anda yapmasıdır. Bir çocuğa alkış yaptığınızda aynı anda o da bu davranışı gösteriyorsa bu taklit olarak ifade edilir. Ertelenmiş taklit ise; çocuğun gördüğü bir davranışı birkaç saat ya da birkaç gün sonra tekrar etme yeteneğidir. Piaget, ertelenmiş taklidin, 9-12. aydan önce ortaya çıkma olasılığının zayıf olduğunu ve 18 aylık çocuklarda ertelenmiş taklidin tam anlamıyla ortaya çıktığını ifade etmiştir. Döngüsel tepkiler Çocuk bu süreçte belli türdeki davranışları ısrarlı bir şekilde tekrarlar. Piaget'e göre "egzersiz" olarak da adlandırılan bu tekrarlayan yaşantılar, bebeğin yeni kazandığı beceriyi, yeni öğrendiği bilgiyi özümlemesi ve şemalarına yerleştirmesi için yapılandırmaktadır. Devresel tepki Devresel tepki, döngüsel tepkiyi de içerisine alan ve çocuğun 6 yaşına gelinceye kadar davranışları, sürekli yapmasını sağlayan bilişsel bir süreçtir. Çocuk yaptığı bir davranışı sürekli olarak tekrarlamaktadır. Örneğin; bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetişkinlere bıktıran kadar tekrar eder. Ya da yeni öğrendiği bir şarkıyı sürekli olarak söyler. Ses Bulaşması Aynı ortamda 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya başlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden gelip gelmediğini henüz tam anlamıyla idrak edememesidir. Ayrıca bu dönemde; Sembolik düşünceye hazırlık gerçekleşir. (Henüz sembolik düşünce gelişmemiştir.) Tutarak , hareket ettirerek, gözleyerek öğrenme ön plandadır. Yaşantıya dayalı öğrenme bu dönemde en etkili öğrenme yoludur. Hedefe yönelik davranışların oluşması gerçekleşir. Piaget`nin Bilişsel Gelişim Dönemleri 1. Duyusal Motor Dönem (0-2 yaş) a. Refleksif Dönem (0-1 ay) b. Birincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (0-4 ay) c. İkincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (4-8 ay) d. İkincil Şemaların Eşgüdümü (8-12 ay) e. Üçüncü Döngüsel (devresel) Tepkiler (12-18 ay) f. Temsili Düşüncenin Başlangıcı (18-24 ay) 2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) a. Sembolik (kavram öncesi) İşlemler Dönemi (2-4 yaş) b. Sezgisel Dönem (4-7 yaş) 3. Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) 4. Soyut İşlemler Dönemi (12-18 yaş) İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) Bu dönemde çocuklar henüz olaylar ya da nesneler arasında mantıksal ilişki kuramazlar. Olayları oluşturan nedenler ve sonuçlar arasındaki ilişkileri anlayacak bilişsel yeterlik henüz gelişmemiştir. Çocukta işlem yapacak bilişsel yeterlik olmadığı için bu evreye işlem öncesi denilmektedir. Çocuk çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle ifade edebilir, ancak mantıksal düşünme henüz gelişmemiştir. Bu dönemde çocukların hayal dünyaları çok geniştir. Oyunları gözlendiğinde, kurdukları hayal dünyasında saatlerce oynadıkları, hayali arkadaşlarıyla ya da oyuncakları ile konuştukları gözlenebilir. İşlem öncesi dönem kendi içerisinde ikiye ayrılır: a. Sembolik İşlemler (Kavram Öncesi) Dönemi (2-4 yaş) b. Sezgisel İşlemler Dönemi (4-7 yaş) Sembolik İşlemler (Kavram Öncesi) Dönemi (2-4 yaş) Bu dönem sembollerin en basitten en karmaşığa doğru kullanımının ilk aşamasıdır. Dilin gelişimi çok hızlıdır. Dönem içerisinde çocukların geliştirdikleri kavram ve sembollerin anlamları çoğunlukla kendilerine aittir. Yani bir olayı ya da nesneyi ele alış biçimleri, genel kabul görmüş ifadelerin dışında, onların düş güçleri ve geçmiş yaşantılarıyla özdeştir. Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Sembolik düşünce ve oyun: Bu dönemde çocuklar sembolleri bir araç olarak kullanırlar. Çocuklar gördükleri ya da görmedikleri, uyarıcı ya da nesnelerle ilgili zihinsel temsiller ya da semboller geliştirirler. İnsanları, evleri, arabaları, kuşları, balıkları, bulutları vb. şeyleri temsil olarak ifade etmek için, çeşitli sembol / temsil ya da ifadeleri kullanır ve sembolik oyunlara başlarlar. Sembolik oyunda farklı roller kullanılarak anne, baba, kardeş gibi roller denenebilir. Bu dönemde çocuklar farklı mesleki rolleri de (doktor, hemşire, öğretmen gibi) deneyebilirler. Sembolik oyunlar hayali arkadaşlar şeklinde de görülebilir. Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Doğaüstü/Büyüsel/Majikal Düşünme: Bu evredeki çocuklar, gerçek ile hayal arasında ayrımı tam olarak yapamazlar. Buna bağlı olarak çocuklarda, büyüsel düşünme adı verilen bir düşünme biçimi görülebilir. Bu düşünce bağlamında, çocuklar çizgi film karakterlerinin, masal kahramanlarının ve sihir yapmanın gerçek olduğunu düşünebilirler. Noel baba Çocuklar yaklaşık 5-6 yaşlarında gerçek ile hayal arasındaki farkı ayırt etmeye başlarlar. Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Canlandırmacılık (Animizm): Çocuklar bu dönemde canlı ve cansız nesneler arasında ayrım yapamazlar. Cansız nesnelere canlı özelliği yüklerler. Çocukların cansız nesnelere canlılara özgü özellikler yüklemeleri durumuna canlandırmacılık (animizm) adı verilir. Örn: Oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur Bir çocuğun düşerek canının yanmasına neden olan sandalyeye vurması Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Benmerkezcilik /kendine odaklanma(Egosentrizm): Benmerkezcilik, dünyayı kendine göre algılama, anlama ve anlamlandırma eğilimi olarak ifade edilebilir. Kişinin kendi bakış açısıyla başkasının bakış açısı arasındaki farkı algılayamamasıdır. Bu dönemdeki çocuk benmerkezciliğin etkisi ile kendini dünyanın merkezine koyarak her şeyi sadece kendi bakış açına, kendisine göre değerlendirir ve ifade eder. Bu evrede çocuğun sevdiği bir yiyecek ya da içeceği bütün çocukların sevdiğini düşünmesi, sadece kendi canın yanabileceğini düşünerek başka bir çocuğun canın yanmayacağını düşünerek ona vurması, güzel bir oyuncağı sahiplenmesi ve diğer çocuklarla paylaşmaması benmerkezciliğin birer göstergesidir. Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Paralel oyun ve toplu monolog: Bu evrede bir grup çocuk uzaktan izlendiğinde birlikte oynuyor ya da konuşuyorlarmış gibi görülebilir. Ancak bu çocuklar dikkatli bir şekilde incelendiğinde aslında her birinin kendi oyununu oynadığı ve yine birbirlerini dinlemeden her birinin farklı şeyler konuştuğu görülebilir. İşte bu dönemdeki çocukların bu özellikleri paralel oyun ve toplu monolog olarak adlandırılır. Paralel oyun, çocukların bir arada olsalar da birbirlerinden bağımsız oyunlar oynaması; toplu monolog ise, çocukların bir arada olsalar da birbirlerini dinlemeden konuşmaya devam etmeleridir. Sembolik İşlem Dönemi Özellikleri Özelden Özele Akıl Yürütme: Bu akıl yürütme biçimi, özelden genele ya da genelden özele akıl yürütmek yerine genelleme yapmadan özel bir durumdan özel bir duruma yapılan akıl yürütme anlamına gelmektedir. Örneğin: teyzesinin evlendiği gün lunaparka giden bir çocuk tekrar aynı parka gitmek istediğinde teyzesine « teyze sen ne zaman evleneceksin gene» diye sorabilir Sezgisel İşlem Dönemi (4-7 yaş) Bu dönemde sezgiler ön plandadır. Çocuklar varlığını bildiği ancak göremediği olayları anlamakta zorlanırlar. Döneme sezgisel denmesinin nedeni ise çocukların birçok konuda kendilerinden emin gözükmelerine karşın, emin olduğu konuları nasıl bildiğinin farkında olmayışlarıdır. Örneğin, Ahmet balkondan sarkmaması gerektiğinin farkındadır, ancak balkondan sarkıp yere düşerse neyle karşı karşıya geleceğini tam olarak bilmemektedir. Sezgisel Dönem Özellikleri: Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; uzunlukları ve içindeki su miktarı aynı olan iki bardak alarak çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltir, ikisi de aynı cevabını alır. Ancak bu bardakların bir tanesindeki suyu uzun ve dar bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır. Sezgisel Dönem Özellikleri: Korunum kazanılmamıştır: Herhangi bir nesnenin şeklinin ya da uzaydaki yerleşiminin değiştirilmesinin etkisi altında kalmadan nesnenin aynı kaldığını anlayabilmektir Piaget bu kavramın 6 yaş öncesinde kazanılamadığını belirtmiştir Yani bu dönem içerisinde çocuklarda tam olarak korunum bilinci gelişmemiştir. Bu dönem içerisinde çocuklar; Bir kaptan diğerine boşaltılan sıvının miktarının değişmeyeceğini (nitelik değişmezliği, 6-7 yaş) Uzun bir ipliğin yumak yapılarak yuvarlak hale getirilse dahi uzunluğunun değişmeyeceğini ( uzunluk korunumu, 6-7 yaş) Bir elmanın dört parçaya ayrılsa bile miktarının toplamda değişmeyeceğini (madde korunumu, 6-7 yaş) Yan yana çizilen üç daire ile aralıklı çizilen üç dairenin sayısının değişmeyeceğini (sayıların korunumu, 7 yaş) Farklı şekillere sokulan hamur gibi yumuşak maddelerin ağırlığının değişmeyeceğini (ağırlık korunumu, 9-12 yaş) Aynı oyun hamurunun farklı şekillere sokulsa dahi bir bardak suya atıldığı zaman aynı miktarda su taşıracağını (hacim korunumu, 11-12 yaş) anlamakta zorluk çekebilirler. Sezgisel Dönem Özellikleri: Tersine dönebilirlik yoktur: Bu dönemdeki çocuklar hem fiziksel hem de zihinsel eylemlerin tersine çevrilebileceğini kavrayamamaktadırlar, bir işlemin iki yönlü olabileceğini kavrayamamaktan dolayı bazı düşünce hataları yaparlar. Tersine çevirememe, işlem öncesi döneme adını veren bir özelliktir. Örn: 4-5 yaşındaki çocuklar buzun eriyince su olabileceğini ancak eriyen buzun su olduktan sonra tekrar buzluğa konulursa buz olabileceğini anlamakta zorlanırlar Sezgisel Dönem Özellikleri: Odaklanma: Çocuğun dikkatini karşılaştığı durumun sadece bir yönüne verebilir olmasıdır Çocuğun gözle görülen en açık özelliğe odaklanmasıdır. Bu nedenle işlem öncesi dönemdeki çocuklar mantıksal olarak düşünemezler Örn: sürahiden bardağa su dökmeye çalışırken ya sürahiye ya bardağa odaklanır muhtemelen suyu taşırır Bu dönemdeki bir çocuğa 5 adet 1 TL, diğer çocuğa kâğıt 5 TL verildiğinde ikinci çocuk kendisine daha az para verildiğini düşünebilir ve itiraz edebilir. Bu düşüncenin temelinde çocuğun sadece para adetine odaklanması, paranın değerine odaklanmaması vardır. Sezgisel Dönem Özellikleri: Yapaycılık: Yapaycılık, animizmin bir ürünü olarak ondan sonra ortaya çıkan benzer bir durumdur. Yapaycılık, doğa olaylarının birileri tarafından yapıldığının düşünülmesi olarak tanımlanmaktadır. Örn: Çocuklar birilerinin gökyüzünde ay ve güneşi tuttuğunu ya da birilerinin gökyüzünden yağmur ve karı yağdırdığını düşünebilirler. Piaget`nin Bilişsel Gelişim Dönemleri 1. Duyusal Motor Dönem (0-2 yaş) a. Refleksif Dönem (0-1 ay) b. Birincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (0-4 ay) c. İkincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (4-8 ay) d. İkincil Şemaların Eşgüdümü (8-12 ay) e. Üçüncü Döngüsel (devresel) Tepkiler (12-18 ay) f. Temsili Düşüncenin Başlangıcı (18-24 ay) 2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) a. Sembolik (kavram öncesi) İşlemler Dönemi (2-4 yaş) b. Sezgisel Dönem (4-7 yaş) 3. Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) 4. Soyut İşlemler Dönemi (12-18 yaş) Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) Somut işlemler döneminde çocuklar hala çok somut düzeyde de olsa işlem öncesi döneme göre daha geniş bir mantıksal yürütme yeterliliği gösterirler. Bu dönemde çocukların düşünceleri hala görmekte oldukları gerçekliğe bağlıdır. Somut işlem dönemi çocukları yalnızca doğrudan kişisel deneyim yaşadıkları şeyler hakkında akıl yürütebilirler. Bununla birlikte somut işlem dönemindeki çocuklar nesneleri hiyerarşik biçimde sıralayabilir ve sıralama ilişkisini kavrayabilirler. Bu beceri sayesinde çocuklar parçanın bütün, bütünün parça ile ilişkisini anlama yeteneği kazanır İşlem öncesi dönemde belli kavramları edinen çocuk 7-12 yaş arasındaki somut işlemler döneminde bu kavramlarla zihni işlemlemeyi ve işlem yapmayı öğrenir. Piaget’ye göre somut işlemsel dönemdeki çocuklar hızla yeni gelişen bilişsel işlevlere sahip olmakta ve bu yeni önemli becerileri gördükleri duydukları kavramları düşünmekte ve yönetmekte kullanmaktadır. Neden önemli? Bu evrede en önemli değişimler, işlem öncesi dönemindeki odaklanma, tersine çevirememe, korunumun olmaması, tek yönlü sınıflama, sıralama gibi düşünme sınırlılıklarının ortadan kalkmasıdır. Çocuklara karışık olarak dizilmiş renkli kareler ve daireler verildiğini varsayalım: Gruplama ilişkisini anlayan çocuk daireler ve kareler olarak iki farklı gruba kolaylıkla ayıracaktır Bu iki grubu da renklerine göre ayıracaktır Somut işlem dönemindeki çocuklar nesneleri sıralayabilir, farklı nesneleri büyüklük ya da alfabetik sıraya göre gruplayabileceklerini öğrenir. Ağırlık (9-12 yaş), alan (7 yaş) ve hacim (11-12 yaş) korunumu bu dönemde öğrenilir. Bu beceriler bilişsel gelişim düzeyine ve çocuğun bu kavramlarla karşılaşmasına göre yaş değişkenliği gösterebilir: Örn: bazı çocuklar ağırlık korunumunu 8 yaşında öğrenir iken bazıları 9 yaşında kavrayabilir Ancak Piaget’ye göre çocukların bu kavramları hangi sıra ile öğrendikleri değişmez: bir çocuk ağırlık korunumunu kaç yaşında öğrenirse öğrensin hacim korunumunu daha sonra öğrenecektir. KORUNUM Bu evredeki çocuklar korunum özelliği kazanmışlardır. Böylece herhangi bir ekleme ya da çıkarma yapılmadan bir kaptan diğerine aktarılan sıvını değişmeyeceğini, bir elmanın parçalara ayrılsa da toplam miktarının değişmeyeceğini, uzun bir ipin yumak yapılması durumunda uzunluğunun değişmeyeceğini, bir kilo demir ile bir kilo pamuğun aynı ağırlıkta olduğunu kavrarlar. Sayı ve madde korunumu ilk kazanılan korunumlar olurken, ağırlık ve hacim korunumları en son kazanılan korunum türleridir. Somut işlemler dönemindeki çocuk sayılarla işlem yapabilecek kapasiteye ermiştir. Artık kavramlar arası ilişki kurabildiği için sayı korunumunu doğru bir biçimde sınıflayarak işlem yapabilir. Uzunluk korunumu yeteneği geliştiği için ölçmeyi doğru şekilde yapabilir. Bu yetenek sayesinde alet, cetvel, tartı vb kullanabilir Özet olarak bu dönemde çocuklar korunumu kazandıkları ve sınıflama yapabildikleri için somut problemlere mantıklı çözümler üretebilmeye başlar. TERSİNE DÖNEBİLİRLİK Tersine dönebilirlik bir zihinsel işlem sırasında süreci durdurarak orijinal noktaya dönüştürme yeteneğine işaret etmektedir. Örn: 10 tane topu iki tane 5li gruba ayırıp daha sonra tekrar tek grup yapmak süreci geri döndürmektir. Evden okula gittiği yoldan aynı şekilde eve dönebilme becerisi Birden 100e kadar sayan çocuğun 100den geriye sayabilmeyi kavraması 7+6=13 , 13-6=7, matematikte sağlama işlemi yapabilme ODAKTAN UZAKLAŞMA Bir nesne, durum ya da olayın birden fazla özelliğini dikkate alabilmeye başlarlar. Çocuklar artık dikkatini olayın, nesnenin birkaç yönüne birden vererek diğer yönleriyle birlikte ele alabilirler. Örn: bu dönemdeki bir çocuk annesinin «anne» olmasının yanında onun bir eş, bir öğretmen, bir teyze olabileceğini artık anlayabilmeye başlar. Odaktan uzaklaşma kazanımı sonrası üç önemli beceri gelişir: 1. Dönüşümsel düşünme becerisi 2. Aynı anda birkaç farklı etkinliği gerçekleştirebilmek 3. Bir nesnenin birden fazla işlevini kavrayabilmek Çocuklar somut işlemler döneminde «odaklanma» düşünme biçiminden kurtuldukları için; 1. İşlemleri tersine çevirebilir. 2. Nesneleri birden çok özelliğe göre sıralayabilir ve sınıflayabilir. 3. Özelden özele akıl yürütme düşünce biçiminden kurtularak tümevarımsal ve tümdengelimsel düşünme yeteneklerini kazanmaya başlar. 4. Sezgisel düşünceden çıkarak mantıksal akıl yürütebilmeye başlarlar (somut düzeyde). 5. Kalıp yargılardan kurtulmaya başlarlar. 6. Korunum ilkesini kazanırlar. 7. Dönüşümsel düşünme yeteneğini kazanırlar. Dönüşümsel düşünme becerisi Önceden yaşanmış bir olayı, sonraki zamanlarda da kafasında canlandırıp anlatabilme becerisidir. Böylece çocuklar geriye ve ileriye doğru düşünebilir ve olayları öncelik-sonralık sırasına koyabilir. Dönüşümsel düşünme zamanla ilgili perspektifin kazanılmasıdır. Örn: çocuk bir gün içerisinde okulda yaşamış olduğu tüm etkinlikleri sırayla söyler; babam beni aldı, önce okula gittik, sonra okulda tenefüste kahvaltı ettim, sonra faaliyet saati vardı sulu boya yaptım, sonra 23 nisan çalışması için müzikle öğretmen bizi çalıştırdı vb… Birleştirme becerisi: Parça ile bütün arasındaki ilişkiyi kurabilme becerisinin gelişmesi sayesinde bir bütüne (sınıfa) ait olan nesnelerin, o bütünün (sınıfın) alt dizisi olabileceğini anlamaya başlarlar. İki ya da daha fazla sınıfı geniş ve daha kapsamlı olan sınıfa yerleştirme becerisini kazanırlar: Örn; köpekler hayvanlar sınıfının bir alt dizisidir. Çıkarsanmış gerçeklik becerisi: Sonuca bakarak süreci tahmin etmektir. Bu dönemde çocuk göz önündeki nesnelerin farklı görünümlerinin de olabileceğinin farkındadır. Daha önceki öğrenmelerini göz önüne alarak elindeki diğer kanıtlarını değerlendirerek neyin gerçekten doğru olduğunu fark edip, eldeki somut verilerden gerçek çıkarımlar yapabilir. Örn: eve geldiğinde odasının toplu olduğunu görünce demek bugün ben okuldayken odamı topladı diye düşünür. Özetle bu dönemde çocuklar: 1. Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme gösterir. 2. Korunum kavramını kazanır. 3. Üst düzeyde sınıflama yapabilir. 4. Benmerkezcilikten uzaklaşır, empati yapabilir. 5. Somut yollarla problem çözme becerisi geliştirir. 6. Tersine dönebilirlik özelliğini kazanır. 7. Çoklu sınıflandırma yapabilmeye başlar. Piaget`nin Bilişsel Gelişim Dönemleri 1. Duyusal Motor Dönem (0-2 yaş) a. Refleksif Dönem (0-1 ay) b. Birincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (0-4 ay) c. İkincil Döngüsel (devresel) Tepkiler (4-8 ay) d. İkincil Şemaların Eşgüdümü (8-12 ay) e. Üçüncü Döngüsel (devresel) Tepkiler (12-18 ay) f. Temsili Düşüncenin Başlangıcı (18-24 ay) 2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) a. Sembolik (kavram öncesi) İşlemler Dönemi (2-4 yaş) b. Sezgisel Dönem (4-7 yaş) 3. Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) 4. Soyut İşlemler Dönemi (12-18 yaş) Soyut İşlem Dönemi (12-18 yaş) Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre en son düzey soyut işlemler dönemidir. Bu dönemde ergenin düşünce sistemi çocukların düşünce sisteminden köklü bir şekilde farklılaşmaya başlar. Çocuklar somut işlemleri yapar, mantıksal gruplamalar ve sınıflamalar ile nesneleri sınıflara, ilişkilere sayılara göre düzenler. Bununla birlikte düşüncelerini tek, bütünsel ve mantıksal bir sistem içinde bütünleştirmekte zorlanırlar. Ergenler ise mantığı kullanarak soyut işlemlerde akıl yürütebilir, görüşlerini sistematik hale getirebilir ve hipotez geliştirebilirler. Piaget ergenlerin sorun çözmede kullandıkları stratejileri keşfetmek için çeşitli deneyler yapmıştır. Bu deneylerden birinde bir sarkaca ip bağlayarak sarkacın salınım hızını neyin etkilediğini bulmalarını istemiştir: Katılımcılar dört olası etkiyi araştırmakla görevlendirilmiştir (sarkacın yüksekliği, ağırlığının değişmesi, uygulanan güç, sarkacın uzunluğu) Bu araştırmanın sonucunda ergenlerin sorun çözme davranışında üç temel özellik gözlemlemiştir: Araştırmalarını sistematik olarak planlamışlar, bahsi geçen tüm nedenleri sıralayıp sınamışlar Sonuçları nesnel şekilde kayıt etmişler Mantıksal sonuçlara varmışlardır. Yani soyut işlemler dönemine ulaşan bir birey geometrik ilişkilerin sırasını, oranlarla ilgili sonuçları, genel görelilik bilgilerini, etki ve tepki arasındaki bağlantıyı anlamaya başlar. Bunun sonucunda da «eğer bu şekilde davranırsam sonucu bu olabilir» şeklinde düşünüp haklı olup olmadığını araştırmak için denemeler yapar. Soyut işlemler dönemi boyunca ortaya çıkan en önemli değişiklik çocukların düşüncelerinin gerçek, somut durumlardan çıkarak soyut ve olasılığa dayalı bir düşünceye doğru kaymasıdır. Ergenler bu dönemde soyut düşünebilmeye başlar: Soyut kavramları ve düşünceleri (demokrasi, özgürlük, adalet, hoşgörü) anlayıp mantık yürütebilir. Bireyde soyut düşüncenin oluşabilmesi için bireyin soyut işlem yapmasını gerektirecek uyarıcı bir çevreye sahip olması gerekir. Başka bir ifade ile bireyin bu özelliğe sahip olabilmesi için soyut düşünceye değer verilen bir toplumda yaşamış olması gerekir Piaget soyut düşünceyi oluşturan dört temel özelliğin olduğunu ifade etmiştir: İçebakış: Düşünce hakkında düşünmektir. Kendi ve başkalarının düşünceleri hakkında düşünebilmektir. Soyut düşünme: Soyut düşünme, gerçek olandan olası olana doğru düşünebilme olarak ifade edilir. Mantıksal düşünme: Mantıksal düşünme, doğru sonuçları oluşturmada rasyonel temelde neden sonuç ilişkisi kurabilmektir. Varsayımsal (Hipotetik) düşünme: Gelecek bir duruma yönelik hipotez kurabilme ve sınayabilme yeterliliğidir Soyut İşlemler Dönemi Özellikleri Üst düzey akıl yürütebilir ve bilimsel düşünme gerçekleşir: Problemlerin çözümünde tümevarım, tümdengelim, analoji gibi akıl yürütme yollarını kullanır. Hipotez oluşturabilir ve test edebilir. Gerçek durumlar ile olasılıklar arasında bağlantı kurabilir. Analojik (benzeşimler kurarak, andırmalardan faydalanarak) düşünme görülür: İki şey arasındaki bir ortak özellikten yola çıkarak, biri hakkında verilen bir yargıyı diğeri hakkında da vermektir. Yani ortak özelliği olan iki şey arasında bir benzerlik kurmadır. Analoji bilinen bir örnekten yararlanarak bilinmeyenlerin öğrenilmesini sağlayan düşünmedir. Örn; gözün bir fotoğraf makinesine benzetilmesi vb İleriye-Geriye doğru düşünebilme becerisi gelişir: Bu becerinin kazanılmasındaki önemli özellik zaman perspektifi kazanımı ile ilgili akıl yürütmedir. Bu beceri ile birlikte, geçmiş-bugün, bugün-gelecek, ya da geçmiş-gelecek arasında bilişsel anlamda bağlantılar kurulabilir. Örn: Bir ergenin "I. Dünya Savaşının günümüze etkileri nelerdir?" sorusuna cevap vermesi ileriye-geriye düşünebilme yeterliliğinin bir işaretidir. Tümevarımsal düşünme gelişir: Parçalardan yola çıkarak bütüne dair akıl yürütmek Tümdengelimsel düşünme gelişir: Aklın genelden özele/bütünden parçaya veya genelden genele izlediği yoldur. Hipotetik (Varsayımsal) düşünme gelişir: Problemlerin çözümünde sadece var olan somut yöntemler değil, çözüme ilişkin olası değişik yollar belirleyip (hipotez geliştirip) bunları test edebilmektir. Örn: «Marsta hayat var mı?» sorusuna “eğer s ve oksijen varsa hayat vardır» cevabının verilmesi. Örn: Satranç oynamak. Esnek düşünme gelişir: Hipotetik düşünebilen ergenler bir probleme dair olası durumları sıralayabilir, ancak kendi görüşüne yani tek bir çözüme saplanıp kalmaz. Başka çözüm yolları olabileceğini anlar, düşüncelerinde esnek olabilirler. Yani kişi yeni ve doğru bir bilgiyle karşılaştığında, bu bilgi kökleşmiş inanç ve düşüncesiyle çelişse bile fikrini değiştirir. Örn; hem yaşamda hem ödevlerde karşılaştığı problemleri hep aynı yolla çözmez, yeni başka yollar da bulup dener. Göreceli düşünme (Kişiye, zamana ve yere göre düşünme): Bu dönemden itibaren bireyler kişi, yer ve zaman değiştiğinde sonucun da değişebileceğini anlar. Yani kişiye, zamana ve duruma göre düşünebilme yeteneğini kazanır. Örn; ergen kendine özgü ideal, değer, duygu, düşünce ve inançları geliştirir. Kendi doğruları ile başkalarının doğruları arasındaki farkı anlar. Metabiliş (üstbilişsel/metakognitif) düşünme: Bireyin öğrenme sürecindeki bilişsel etkinliklerini fark etmesi, bu süreci kontrol etmesi ve denetlemesidir. Ergen, başkalarının ne bildiğini ve nasıl bildiğini araştırabilir ve böylece diğerlerinin stratejilerini anlama ve kullanma becerisi geliştirebilir. Bu özellik, ergene kendini inceleme ve düzenleme olanağı ve içgörü kazandırır. Bütünleştirici (Birleştirici, Kombinasyonel) Düşünme: Bir problemin birden fazla değişkeni (alt problemi) barındırdığını ve dolayısıyla bir problemin birden fazla çözüm yolunun birleştirilmesiyle çözülebileceğini kavrayabilir. Ergen Egosantrizmi (Benmerkezcilik): Çocuk benmerkezciliğinden farklıdır. Ancak kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünme eğilimdedirler. “Benim isteklerim en geçerlidir, benim fikirlerim en doğrudur” gibi bir düşünceye sahiptirler ve aksi görüşlere tahammül etmekte zorluk çekerler. Ergen egosantrizmi- benmerkezcilik Benmerkezcilik işlem öncesi dönemden sonra soyut işlemler döneminde de görülür. Ancak işlem öncesi dönemden farklı olarak ergen benmerkezciliği, ergenlerin yanlış bir biçimde çevrelerindeki insanların onların davranış ve görünümleri ile onlar kadar saplantılı bir biçimde ilgilendiklerini ve her zaman kendilerinin ilgi odağı oldukları düşüncesidir. Yani ergen kendisini yaşamın merkezine koyar ve çevresindeki herkesin onunla aşırı bir şekilde ilgilendiğini ve ilgi odağı olduğunu düşünür. Benmerkezcilik 3 şekilde kendini gösterir. Hayali seyirci Kişisel efsane Süperinsan (Yenilmez olma) «Hayali Seyirciler» kavramı Ergenler herkesin ( özellikle de akranlarının ) kendisiyle uğraştığını, onu takip ettiğini, izlediğini ve onun davranışlarına dikkat ettiğini düşünür. Adeta kendini sürekli sahnede performans gösteren bir oyuncu gibi görür. Diğer insanların kendisiyle ilgili (özellikle fiziki özellikleriyle) düşüncelerine aşırı önem verirler. Bu nedenle ayna karşısında bolca zaman geçirirler. «Kişisel efsane» kavramı Ergenler kendini tek, eşsiz ve biricik olarak algılar. Bu bağlamda ergen tüm sıkıntıları ve başarıları sadece kendisinin yaşadığını düşünür ve ifade edebilir. Ergenler kendilerine özgü dramatik senaryolar, hüzünlü hikayeler geliştirip bunlara tutunmaya yatkın olabilirler. Yaşamış olduğu olayların sadece kendi başlarına geldiğini düşünebilirler. Hiç evlenemeyeceğini, hiç iş bulamayacağını, hiç iyi bir partnerinin olmayacağı vb siyah beyaz nitelikte iki uçlu düşünebilirler. Kendilerini sıklıkla takipçisi oldukları bir müzik grubu üyesi, ünlü bir sporcu, film kahramanı vb. olarak hayal eder. Omnipotent düşünme Ergenler “benim gücün her şeye yeter, kimseye ihtiyacım yok, bana bir şey olmaz” şeklinde omnipotent (tümgüçlü) düşünce biçimleri ile çok fazla risk alabilmektedir. Çeşitli riskli davranışlar yaparak kahramanlık sergilemeye çalışırlar, düşünmeksizin hareket ederler. Kendilerine zarar gelebileceğini düşünmez ve «Bana bir şey olmaz» deme eğiliminde olurlar. Soyut düşüncenin ergenin kişilik ve davranışları üzerine etkileri İdealizm: Gerçek olan ile olma olasılığı olan daha iyi seçenekleri karşılaştıran ergen, gerçeğin idealden çok daha farklı olduğunu fark eder ve eksiksiz olanı isteyen idealist ve karşıtçı bir konuma bürünebilir. Örn: dünya, aile bireyleri Bazı ergenler kendilerini dünyayı değiştirmek için çaba harcayan özel bireyler olarak görebilirler. Geç ergenlik dönemine doğru benmerkezcilik yerini toplummerkezciliğe (egocentrism-- sociocentrism) bırakmaya başlar. Ergenler yavaş yavaş anlık doyum getiren hazlardan uzun süreli katkıları olan değerlere odaklanmaya başlar. Dikkatlerini içsel benlikten başkalarına yönlendirebilirler. Soyut düşüncenin ergenin kişilik ve davranışları üzerine etkileri Uyuşmazlık: Ergen bireylerin yaptıkları, düşündükleri ve söyledikleri arasında tutarsızlıklar olabilir. Örn: çevre ile ilgili çok duyarlı olduğunu belirtip aksi yönde davranma Ergenlerin bu tür davranışları idealizm ve davranış arasındaki uyuşmazlığı ortaya koyar. Çünkü çevreyi kirletmemek gibi değerlere dair genel ilkeleri oluşturma yetkinliğine sahip olmalarına rağmen bu genel kuralların belirli uygulamalarını pratiğe yeterince dökemeyebilirler. Piaget’nin kuramına yönelik eleştiriler Psikolojideki pek çok kuram gibi Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı da çeşitli açılardan eleştirilmiştir: Piaget’nin görüşlerini oluşturmak üzere kullandığı klinik yöntemler konusunda pek çok ruh sağlığı alan profesyoneli kuşkuludur. Toplanan veriler çocuğun olgunlaşmamış zihinsel yapısının sözel aktarımlarına oldukça fazla bağlıdır Öte yandan çok farklı toplumsal ve kökensel temellerden gelen ve sözel becerileri farklı olan çocuklar bugün hala Piaget tarafından tanımlanan gelişimsel örüntüyü takip etmektedir. Piaget’nin kuramına yönelik eleştiriler Bu kurama göre çocuğun zihinsel gelişiminin önceden belirlenen yaş ve evrelere göre biçimlendiği görüşü gelişimi etkileyen çevresel etkenlerin yerini dikkate almaması ile eleştirilmektedir. Zihinsel gelişim evreleri esasen bu kadar kati şekilde yaşa bağlı değildir Örn: madde korunumu çocuklarda bir anda belli bir yaşta ortaya çıkmaz, daha ziyade düzenli ve yavaş seyreden bir sırayla ortaya çıkar Piaget’nin kuramına yönelik eleştiriler Bruner gibi bazı araştırmacılar gelişimde yaşantıların önemine Piaget’den daha fazla önem vermiştir. Bruner ve Bryant evrelerin birbirini izlemesinin kaçınılmaz bir durum değil, toplumun çocuk yetiştirme örüntülerinin ortaya çıkardığı gelişimsel bir işlev olduğunu vurgulamıştır. Çocukların Piaget’nin tanımladığı öğrenme görevlerinden bazılarını yerine getiremiyor olması olgunlaşma düzeyine bağlı yetenek azlığından ziyade yetersiz bilgi ve süpervizyondan da kaynaklanabilmektedir. Piaget’nin kuramına yönelik eleştiriler Dil becerileri çocuklarda bilişsel gelişim sürecinde çok önemlidir, Piaget’nin deneylerinden bazıları tamamen çocuğun sözel yönergeleri anlamasına bağlı olduğu için 3-4 yaşındaki çocuklarda ifade ediş hızına göre (hızlı konuşulduğunda yönergeleri anlamayabilirler) anlaşılmayı zorlaştırmış olabilir. Piaget bilişsel gelişim sürecini betimlemiş ancak sürecin yeterli bir açıklamasını yapmamıştır. Zihinsel gelişim sürecinde gerçekleşen yapısal değişime ilişkin olarak Piaget’nin betimlemelerine dayanan doyurucu yordamalar yapılamamaktadır. TEŞEKKÜRLER

Use Quizgecko on...
Browser
Browser