Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Eserlerinde Adet ve Gelenekler - Türkiye Günlüğü
Document Details
Uploaded by WellManagedChaos
Bursa Uludağ Üniversitesi
2000
Alev Sınar
Tags
Summary
Bu makale, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın eserlerindeki adet ve geleneklerin incelenmesine odaklanmaktadır. Makale, edebiyat ile toplum arasındaki ilişkinin karmaşık yapısını ve edebiyatçının kişiliği ve toplumdaki yansımasını ele almaktadır. Türkiye Günlüğü Kasım-Aralık 2000.
Full Transcript
b :f t Sij j.:... Türk iye'n in doğusunda Hazar'ın batısında "Şarkın zehmetgeşleri"...
b :f t Sij j.:... Türk iye'n in doğusunda Hazar'ın batısında "Şarkın zehmetgeşleri" Rusya-Azerbaycan-İran Rusya'da Ulu~al Kimlik Tartışmaları ve Federal Yapının Açmazı / _Zeynep Dağı. Demokrasi ve Rus Dış Politikası / Havva Kök Azerbaycan Burjuvazisi ve Bakü'de Kültürel Aydınlanma Hareketi: Milliyetçiliğe Doğru İlk Adımlar / Audrey Alstadt 1990'lı Yıllarda Rusya-İran İlişkileri / Mitat Çelikpala Humeyni' den Rafsancani'ye İran Dış Politikası / Gökhan Çetinsaya 1843 Yılı Kerbela Olaylarının Osmanlı-İran ivlünasebetlerine Etkisi/ İsmail Safa Üstün Safeviler Dönemind e (1501-1722) Devlet Ricali-Ulema Münaseb etleri/ Mazlum Uyar Amerlka'da Siyaset: Öncesi, Sonrası / Türkkaya Ataöv Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Eserlerinde Adet ve Gelenekler / Alev Sınar XVI. Yüzyıl Osmanlı Aydınlarına Göre llmiyye Teşkilatındaki Çözülmey e İlişkin Tesbit ve Teklifler / Kayhan Atik Sembolik Politika ve Realitenin Medya Aracılığıyla Tasarlanması / Füsun Alver (9 Sayı 63 O Kasım - Aralık 2000-05 o 2.000.000 TL. ı....__ ___ _ - - - - - - - türkiye günlüğü Kasım - Aralık 2000 63 Mustafa Çalık Cedit A.Ş. adına Sahib i ve Genel Yayın Müdürü Sorumlu Yazı ~ç/eri Müdürii Adem Çalık Yazı Kıırulu Ahme t Turan Alkan Nabi Avcı Beşir Ayvazoğlu Vedat Bilgin Mustafa Çalık Erol Göka Mehmet Öz Mehm et Özden Ahmet Nezihi Turan Mümtaz'er Türköne Murat Yılmaz Rekla m - Pazarlama Müdürü Fatma Kartal Dizgi ve Grafik Vedat Erden Baskı T.D.V. Yayın Matbaacılık ve Tic.İşl.. Tel: 425 27 75 Haberleşme adresi P.K. 60 Yenişehir (06442) ANK ARA 08 Tel : (3 I 2) 417 09 58 - 417 09 85 Fax: (3 I 2) 4 I 7 46 Konur Sok. 13/6 (06650) Kızılay/ ANK ARA idare Merkezi Abon e Şartları Yurt içinden abone olmak için aşağıda belirtilen abone bedelini Vedat Erden adına ve 1900037 numaralı Posta Çeki Hesabı'na veya Cedit Neşriyat A.Ş. Şubesi adı.na kayıtlı Türkiye İş Bankası Meşrutiyet rak 4213-0536505 numaralı hesabına yatıra dekontunun fotokopisini P.K. 60 Yenişehir (06442) Ankara adresine göndermeniz yeterl idir. Yurt dışından abone olmak için abone bedelinin Türkiye Günlüğü Dergisi'nin Türkiye İş Bankası ; A.Ş. Meşrutiyet/ Anka ra Şubesi'ndeki Dolar için 30 l 03/643096, DM için 30103/643109 numaralı hesaplarından ilgili haberleşme olanına havalesi ve banka dekon tunun adresimize gönderilmesi gerekmektedir. Adınızı, açık adresinizi, posta kodunuzu ve hangi sayıdan itibaren abone olmak istediğinizi !Gtfen belirtiniz. E- posta [email protected] Genel Dagııım YAY - SAT Abon e Bedelleri 15 ,000.000 TL. (2001 yılı için) Yurt içi A vrupcı ııe Orta-Dogıı IOODM Amer ika 100 $ (Uçakla) DJger Ülkeler 100 $ (Uçakla) TÜRKiYE OÜNLÜÔÜ B1R cedit YA YINIDffi 1 ISSN 1300 2767 ı, isimleri Yazı Kurul u mik tarzda yazılan araştırma ve inceleme yazılar Türki ye Günlü ~ü, hakemli bir dergidir. Akade ve ancak 'oy birliği' ile karar verilerek ndan tetkik edlldlk ten sonra nezdi nde mahfuz üçer klşlllk llglll hey'etl~r tarafı lr. yayımlanabll Top lum ve edeb iyat arasındaki ilişki, bugü ne Hü se yin Ra hm i kada r sayısız edeb iyat ince lem esin in konu su ol- tartışma götü rme z muştur ve bu ilişkinin varlığı Gürpınar'ın Es er ler in de yeci ya bir gerçektir. Yalnızca şair, romancı, hika Ad et ve Gelenekler* da eleştirmen olar ak edebiyatçı değil; aynı za- man da şiir, rom an, hika ye ve eleştiri olar ak ede- yeşerdiği çağın biyatın biza tihi kend isi de için de a edeb iyat ve topl umu n ürün üdür. Faka t topl uml arasındaki ilişki, kola yca form üle edil ebil ecek açısından mek anik bir ilişki değildir. Ede biya t ; topl um, edebiyatçıda kırılarak oku - bakıldığında topl uma yucuya, daha doğru bir söyleyişle tekr ar iyatçının edebı yansıyan bir varoluş tarzıdır. Edeb kişiliğinde kırıldıktan sonr a topl uma yansıyan n özel - toplumsal unsurlar, topl umu topl um yapa dir. Top - liklerdir. Top lum bir ilişkiler şebekesi vazi - !um, kaos ve karmaşa karşısında insanı bir sağlayan yet alış ve düzendir. Sözk onus u düze ni ilişkilerin unsur insanı ilişki kalıpları, topl ums al eller i ve hammaddesi duru mun daki davranış mod kurallarıdır. Yasakları da içeren bu davranış mo- l~r diyo - delleri ya da kurallarına topl ums al norm norm lar, ruz. Top lum un düzeni, gerç ekte bir başka bir söyleyişle yapılması gere kenl er ve ya- pılmaması gere kenl er düze nidi r. Bu sosy al norm - içerir. lar örf, adet, gelenek, görenek ve töreleri edebiyatı Ahmet Hamdi Tanpınar, "Mo dern Türk topl ums al bir medeniyet kriziyle başlar" der; bu krizi, Yeni Türk Edebiyatı'nın hem en bütü n eser - lerinde görm ek müm künd ür. Fünı1n Tanzimat'ın ikinci dönemi ile Servet-i grub un 1 dönemi arasında yetişen ancak her iki Ahm ed. (; edebiyat anlayışını da beni mse mey erek I':. ·. Mid hat Efendi'nin yolundan gidip popü ler edeb i- ınar, yat içinde yer alan Hüseyin Rah mi Gürp geçirdiği "Türkiye'nin yüz elli-iki yüz yıldan beri kültür ve medeniyet buhranıyla ilgili" pek çok "batıl. meseleyi ele alırken hemen her eser inde inanç", "örf ve adetlere isyan konularına" da yer Alev Sınar""" vermiştir Refik Halit Karay'ın "kendimizi 1 ken- ni olan nda yapılan dimizin her çeşit örneklerle dolu bir vitri · " B~ yazı 8-12 Kasım 1999 tarihleri arası ğ olarak tebli İstanbul halkını içinde bütün adetleri, zihniyetl de e- 7. Mılletler Arası Türkoloji Kongresi'n sunulmuştur. ri, lehçeleri, sınıf farklarıyla gülü mse yere k sey-. u Yrd.Doç.Dr.Sınar, Uludağ Üniversitemü'n si Fen- yatı Bölü Edebıyaı Fakültesi Türk Dili ve Edebi de rettiğimiz"2 bir yazar olarak bahsettiği Hüseyin i açısın- öğretim üyesidir. Rah mi'n in eserlerinde aslında halk bilim KASIM - ARALI K GÜNDEMİ dan çok değerli malzeme vardır. Bu eserlerdeki ğu şefkatiokura hissettirmiştir. Eserlerini yazar- atasözleri, deyimler, yemin-dua-beddua etme şe ken kendi gözlemlerinden yararlanan yazarın killeri, kıyafetler, tercih edilen yemekler gibi malzemesini oluşturmasında, özellikle küçük folklora ait unsurlar müstakil araştırmaların ko- yaşta anneannesinin evinde gördüğü komşu ka- nusu olabilirler3. Bu çalışmalar vasıtasıyla Batılı dınların davranışları, konuşmaları ve anlattıkları laşma faaliyetlerinin yoğun bir şekilde uygulan- masallar tesirli olmuştur 6. maya çalışıldığı Abdülhamid devri İstanbul'unda, halkın günlük hayatının nasıl A.detler devam _ettiğini tesbit etmek mümkün olabilir. Bir topluluğun uzunca bir zaman dilimi için- "Hüseyin Rahmi, hayata bakış tarzı bakımın de, dışarıdan herhangi bir müeyyide uygulamak- dan pozitivist ve materyalisttir. Edebiyatta realiz- sızın kendiliğinden uymaya, yapmaya alışageldi me ve naturalizme bağlıdır. O, halk tabakalarının ği ve o topluluk tarafından yapılmasının lüzumlu inançlarını ve yaşayış tarzını ilmı düşünceye ay- olduğuna inanılan davranış kalıbına adet denir7. kırı bulur. (... ) Hüseyin Rahmi'ye göre halk taba- Toplumdaki bazı davranışlar kalıplaşarak adet kasına mensup insanlar, batıl inançlar içine gö- şekline dönüşür. Örnek olarak karşılama ve uğur mülüdürn4. Bu çalışmada yazarın roman ve lamalar; yemek ve sofra düzenleri; selamlaşma, hikayelerine sosyal norm olarak adlandırılan adet hatır sorma sırasında uyulması gereken kurallar; ve geleneklerin nasıl yansıdığı; toplum hayatını bayramlar, mevsimler, önemli günlerle ilgili dav- diiz.enlemesi beklenen bu normların cehaletle bir- ranış biçimleri; baş sağlığı dileme gibi durumla r- leşince nasıl işe yaramaz hale geldiği gösterilme- da söylenecek sözler, takınılacak tavırlar ve tu- ye çalışılacaktır. tumlar adetlerin alanına girerler8. Bunlar, Hüseyin Ralmıi, Türkiye'de I 9 ve 20. yüzyıl birtakım sosyal alışkanlıklardır. larda yaşanan kültür değişmesini ortaya koymak Hüseyin Rahmi alışkanlık şeklinde kendini için pozitif düşüncelerle çelişen ve batıl hale gel- gösteren, insanların hiç düşünmeden yaptığı bazı miş olan bazı sosyal normlara dikkatleri çeker. davranışları. sadece zikretmekle yetinir. Çünkü Bunu yaparken komiği yakalar ve ortaya "cehalet bu adetler sosyal hayatı düzenlemektedirler. Bu ve kültür komiği" çıkar5. Böylece toplumun çe- yüzden yazar, toplumun hayatına yazılı olmadan şitli tabakalarındaki gülünçlükleri sergiler, realist giren bu davranışlara tenkid içeren bir bakış tarzı bir gözle çarpıklıkları anlatır. Tıpkı geleneksel ti- ile yaklaşmaz. Sadece toplumda yaşandığı şek yatromuz.da olduğu gibi Hüseyin Rahmi de tiple- liyle yansıtır. Selamlaşma sırasında uyulan kural- ri ortaya koyarken mizal)tan yararlanmış ancak lar yazarın bu yaklaşımına bir örnektir. N~metşi her zaman cahil ve çaresiz insanlara karşı duydu- nas'da (1901) yabancı erkeğin karşısına çıkan hizmetçi önce onun eteğini öper, sonra arka arka 1- Bkz. Mehmet Kaplan, "Hüseyin Rahmi GUrp_ınar'ın Romanlannda Asit Tipler", Ttırk Edebiyatı Vıeriıı yürüyerek geri çekilir. de Araıtmnalar /, Dergah Yay., tstanbul, 1992, s. 459-475 2- Refik Halit Karay, "Dünkü tstanbul Hayatının En 6- Bkı.. Bilge Ercilnsun, "Hüseyin R~hıni Gürpınar", BUyOk Tarihçisi: Hüseyin Rahmi", Tan, No3073, 9 B0y0k Türk Klasikleri , 10. Cilt. Ötüken Neşriyat, Niun 1944, s. 3 lstanbul, 1990, s. 237- 238 3- Bkz. Ayıenur lslam, Hüseyin Rahmi ,GOrpınarın 7- Nihat Nlrun-M Cihat Ôzönder, "Türk Sosyo-Kü ltür Romanlarında Halk fnanışları, tstanbul Üniversite si Yapısı içinde Adetler, ôrner, G~renekler, Gelene k- Sosyal Bilimler EnııtitOııü, tstanbul, 1985 (Yayın ler" Millf Killtllr Unsıırlamnıı. Üz.erinde Gl·ııel Gö- lanmamış yU.ksekli ıan s tezi) rtı1fer, Atatürk Ktlltür Dil _ve Tıırih Yilksd~ Kuru - 4- Mehmet Kaplan, "Ecir ve Sabır" Hlktıye Ta/ılilleri , mu Atatürk Kültür Merkczı Yny. Snyı 46, Aııknnı. Dergah Yay. , lstanbul, 1984, s. 35. 1990,s. 262 5- Bkz. Mehmet Kaplan, "Hüseyin Rahmi'niıı ÜslObu 8- Geniş bilgi için bkz. S cdnı Veyis Örnek. Tiirk Halk ve Hayat Görüşü", Edebiyatımızın içinden , DergAh Bilim/, Türkiye iş Bnnknsı Killltilr Y ay., Ankara, Yay., lstanbul, 1978, s. 90- 96 1976, 8, 121- 128. 89 türklye günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 Toplum un benimsediği adetler den biri de gi- selli etmek yerine acısını arttırır. Ecir ve sabırcı ların arkası bir türlü kesilm ez. Çocuğun nasıl öl- denin çabuk dönmesi için arkasından su dökme k- tir. "Kanlı Eldive n"de (Katil Buse, 1932) bu işlem düğünü öğrenmek isteyen meraklılar Behiy e'ye askere giden delikanlı için yapılır. Kadınlar alın yönelttikleri sorula rla ona bu acı hadise yi yeni- larına matem işareti olan çatkılar çatarlar. den hatırlatırlar. Sonun da acılı anne bu ızdıraba "Büyü k Ana"(lki Hödüğün Seyahati, 1933) isimli dayana mayar ak ölür. Başsağlığı bu sefer Behi- annesi ne Ancak Şekure dilenecektir. hikaye de yaşlı kadın torunu okula başlayınca ye'nin bayram larda, kandillerde öğretmenlere mendil, Hanım, kızının akıbetine uğramamak için gelen- şeker, para ve kurban eti yollar. Bunla r o devird e leri kovalar. Sonun da tımarhaneye kapatılır. Ya- hemen hemen her evde rastlanabilen, saygıyı, zarın maksadı başsağlığı dileme adetin in lüzum - sevgiy i ve inancı yansıtan Metlerdir. suzluğunu vurgul amak değildir. Cahil kadınların bir adeti dozun u kaçırarak, şuursuz bir şekilde Ölüm esnasında da uygulanan birtakım kalıp yerine getirmelerinin yol açtığı komik ve hazin davranışlar, adetler vardır. Cadı'da (1912) Bin- durum u sergilemektir. naz ölünce yıkanır, pamuğa sarılır, kefenlenir, ta- buta yatınlır. Tabutun üzerine valide şalları, Gelenekler · Kabe örtüleri, oyalı bürüm cükler örtülür. Akşam helva pişirilir. Cenaz enin yıkandığı yerde üç gün Bir kuşaktan ötekin e geçiril ebilen bilgi, tasa- 10 boyunca kandil yakılır. "Katil Buse" de (Katil rım, boş inanç, yaşantı biçimi ne gelene k denir. Bı,se) son nefes verilir ken ağıza zemze m suyu Geleneklerin asıl fonksiyonu toplum da ortak bir damlanbr. Ölen bir kadındır. Başı kıbleye çevri- ruh oluşturmak ve kültür devamlılığını sağla lir. Üzerine çarşaf örtülür. Başörtülü bir kadın maktır. Bir toplum da o toplum un gelişmesini ön- hamı bir sesle Yasin okur. Koca, ölen eşini son leyici gelenekler olduğu gibi dayanışmayı ve yar- bir defa görme k isteyince kadınlar artık dımlaşmayı düzenleyici gelene kler de vardır. "nama hrem" olduğunu söyleyerek, çarşafı açma- sına izin vermezler. Bu adetlerin kaynağı dindir. A) Batıl İnançlar Yazar, dini inançların işareti biçiminde beliren. Hüseyin Rahmi'nin üzerinde en çok durduğu bu davranışları da toplum da yaşandığı biçimde ve tenkid ettiği mesele batıl inançlardır. Bunların yansıtmak:la yetinir. Ölenin yakınlarına başsağlı hemen hemen hepsi mantık dışıdır, bazı yanlış ğı dileme k ve bu zor günde dayanışma Türk dini yorumlardan kaynaklanmaktadır ve savunu - adetleri içinde en yaygınıdır. Ancak Hüseyin cuları yine cahil kadınlardır. Rahmi bu Meti yansıtırken başsağlığının daya- nqma olmaktan çıkıp sadece yerine getirilmesi Kendilerini dini bir kimlikle tanıtarak nefes gereken bir görev haline gelmesi durum unda eden, tütsü, muska ya da büyü yapan dolandırıcı zaten ıı.dıraplı olan ölenin yakınlarının içler acısı larla, dinin gerektirdiklerini yapma k ve aklı kul- durumlarına da işaret. eder. "Ecir ve Sabır" lanmak ye~ine hurafelere saplanıp aldatılanlar (GiJnü l Ticar(!ti, 1939) isimli hikayede "alayh yazarın gerek hikaye gerekse romanlarında olarak , vurgulamak istedigi nokta aslında iyi yoğun olarak karşımı za çıkarlar. Üfürük çüler, olan bazı örf ve adetlerin şuursuz davranışlar şifa daAıttıklarını, eşl eri y akınl aştırdıklarını ya da h~line gelince, in sanları gUIUnç duruma dUtUrme- birbirlerinden uzakl aştırdıklarını iddia ederle r. si ve beklenilenin aksine zararlı sonuçlar vermc- Bu iddia bazı çaresi z, saf, cahil vcyn budala in- sidir"9. Çocuğu ölen Behiye Hanım'a başsaA1ıAı sanlar için ne yazık ki in n ndırı c ı olur. dilemeye gelenle rin söz ve davranışları kadını tc- Hüseyin Rahnıl'nin ilk rom a nlarından olan 9- Mehmet Kaplan, "Ecir ve Sabır" Hikflye Talı/ille ri , Dergah Yay., İstanbul, 1984, s. 32 1O- Sedat Veyis Örnek, a. g. e. , s. 126 90 türkiy e günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 Mutallaka'da (1898) kayınva1ide gelinine daha varken hem daha fazla paradan hem de sağlıkla çocukken oğlunun falına baktırdığını, bir nikahla rından olurlar. Muhabbet muskası 12 yaptırmak yetinmeyeceğini söylediklerini belirtir. Oğluna isteyen şahsa Nefise Hanım gündüz nefes eder. hamileyken bir de rüya görmüştür. Bu rüyada O gece nefeslenmiş şekerle hazırlanan şerbet içi- kı:ı.rnının üzerine ay doğmuştur. Rüyayı tabir lir. Akşamla yatsı arası yatağa girilir. Muska yas- edenler oğlunun büyük bir yerden kız alacağını tığın altına konur. Sağ tarafa yatılır, görülen rüya söylemişlerdir. Bu kayınvalide oğlu ile gelini ay- sabahleyin Nefise Hanım'a anlatılır. Nefise rıldıktan sonra oğlunun hala karısı Akıle'den bah- Hanım da müşterinin verebileceği paraya göre bu setmesi üzerine eve "hoca" çağırır. Hem kendisi- rüyayı uzun uzun tabir eder, ya da kısaca yorum- ne nefes ettirir hem de Akıle'yi unutması için lar. Ancak İstanbul'da falcılar, büyücüler, üfürük- Mail'e nefes eder. Mail'e ve onun bütün çamaşır çüler o kadar fazlalaşır ki Nefise Hanım gibiler larına üzerlik otu ve çöreotu tütsüsü yapar. Ken- müşteri bulamaz olurlar. Nefise Hanım da kendi dince aldığı bu önlemler birbirini seven gençlerin mahallesi ile sınırlı olmak mecburiyetinde kalır. banşmalannı engelleyemez. Nefes ve tütsü hiç- Buna bağlı olarak da geliri iyice azalır. Bir gün bir işe yaramaz 11 komşusunun cehaletinden ve saflığından istifade Tesadiifteki (1900) Nefise Hanım başağrısı ederek İstanbul'un en tanınmış falcısı haline na, sızıya. kulunca, sıtmaya nefes eden; kurşun gelir. Gülsüm adlı komşusu kocasının kendisini aldattığını vehmederek Nefise Hanım'dan yardım döken, muska yazan bir "hoca"dır. Yaptığı bu iş lemler, özellikle de muskalar sayesinde iyi para ister. Nefise Hanım iyi saatte olsunları davet ede- ceğini, bu yüzden çok para harcamak gerektiğini kanmmalaadır. Muskaların içine anlamsız şeyler yaz.arak. insanları kandırır. Mesela kulunç için söyleyerek Gülsüm'ü soyar. Gülsüm'e yedi fare- yazdığı muskanın içinde eşkenar üçgen gibi bir nin pisliğini toplayarak yedi komşunun havanın şelal vardır. Bu çizgilerin içi de lam, mim, sin, da dövmesini, yedi çeşmeden yedişer damla su kef harfleri ve bazı rakamlarla doludur. Nefise alarak bu siyah tozu yoğurmasını, bu hamuru Hanım bu kağıdı yedi kat muşambaya sarar. Bu yedi fırında pişirmesini, pişirdiği hamuru yedi te- muskanın deniz kenarında, Kıble'ye karşı ağrıyan razide tartarak yedi kısma ayırmasını, her parça- yı birer çeyrek mecidiye ile ufak çıkınlara bağla yerin üz.erine asılmasını şart koşar. Bu tarif doğ yıp kendisine vermesini söyler. Sözde Nefise rultusunda muska vücuda yerleştirildikten sonra Hanım, sabahleyin gün doğmadan bu çıkınları arkaya bakmadan dönülür. Yolda bir tanıdığa rastlanır da. "Nereden geJiyorsun?" diye sorulur- sa, "Derya kenarına vardım, derdimi suya attım, yedi köşe başına bırakacaktır. Duyduğu bu raka- mı İslamiyet ile bağlantılı zanneden ve İslamiyet. ı: : 1 il muskamı taktım, geliyorum" cevabı verilir. Bu öncesindeki Türk inançlarından habersiz olan ::: : ·muska. diğerlerine göre daha pahalıdır. Muskayı Gülsüm bunları yapabilmek için evden gizlice takarken yapılan garip hareketler, nedense Nefise para çalar, kendisi için manevi değeri olan bazı Hanım'a müracaat edenlere hiç de garip gelmez. Belki de daha az bir ücret vererek doktorun tavsi- 12- Meıres'te (1899) Reyhan düşmüs bir Fransız kadı ye edeceği iJiçlarla tedavi olabilme imkanları na hoş görünmek için büyü yap~an hocalardan çe- şitli şirinlik muskaları alır. Ancak para, onu taşı dıAı muskalardan çok daha şirin gösterir. Yazarın Mulıabb~t Tılsımı ( 1928) isimli romanında da ka- 11- ~ Kadınlar Vaizi"nde (Kadııılcır Vaizi, 1920) de dınları kendine bağlayabilmek için muska tasıyan cahil ve lm kan1 kayınvalide oğlunu karıaından AII Bekir ve onun muskasına sahip olmaya \alı ro~tabilmek içın gelinin kıyafetlerine ve tcrll41- şun erkekler yer alırlar. Muskayı üzerinde taşıy a n , ne domuz yağı sürer. "Müslüman MahallcKlnde lrıtedlğl kııdınıı şirin gözükmektedir. Aslında bu Bu it Olur mu?" (/ki /11Jdtı8tlıı Seycılıaıi, 1933) durum doArudan do~_ruyıı muskadan d eğil, nııı s k a isimh hiUyede ise kayınvalidcnin oğluna mintan clolnyısıyla erkeklerın kendilerine güvenl erinin yerine kolalı Frenk ıömleği ve boyunbağı giydi- yerine gelmesinden ve konaktaki kndınl ıı nıı hnf'if. ren gelinine kı ,ıAıJı jörUlllr. Bu kadın ojtluna boy- ıneşrepllklerlnden kaymıklannıııktndır. Üçgen sek- nundaki "Frenk ı cadını " çıkarmaıı ını, yokıııı ahi- lindeki muskanın içinde i se uydurnııı hir dun kıırı retle zebanilerin bu boyunba~ ı ile kendisini boğacaklarını ihtar eım eıı i komik hlr boş lnıınçıır. dişi, horoz ınnhınuzu, yedi bııi1Jny ı n n es / bir ş e ke r pııı·çn s ı ve bil' çil çeyrek nlıııı vnrdır. ' 91 Hlrldyc günlilAU 63 / Kasım - Aralık 2000 J /ı 1 KASIM-ARALIK GÜNDEMİ eşyalarım da elden çıkarır. Ancak bir süre sonra lan kocasına içirir. Ama hiçbiri fayda etmez. "İki foyası meydana çıkar. Karısının dolandırıldığını Loğusa"da (Namusla Açlık Meselesi) bebek bek- anlayan Rıfkı Efendi, duruma müdahale eder. Bu leyen kadının bir an önce kurtulması için Eyüp- hadise Nefise Hanım' ın yıldızını parlatır, adının sultan'a kurban, yedi evliyaya da mum adanır. bütün İstanbul'da duyulmasını sağlar. Nefise "Baltayla Doğuran Böyle Doğurur"da (Gönül Ti- Hanım pek çok insan tanıya tanıya onların tavır careti, 1939) da anne, çocuk sahibi olamayan oğ larından, kıyafetlerinden, bakışlarından niçin gel- lunun erkekliğini kuyvetleiıdirmek için bir şey diklerini anlayıp, zek~sını kullanarak bir iki isa- hin tılsımlı kemerini yedi gün belinde taşıtır; iç betli cümle sarfettikten sonra müşterilerini çamaşırını okutur; türbe türbe dolaştırır; nefes- konuşturmada maharet kazanmıştır. Romanda bu lenmiş gelincik macunları ve okunmuş lokumlar üfürükçü kadının tesadüfen kendisinden.medet yedirir. Gelinine, yeni doğmuş bebeğin ilk idrarı uman iki rakibeden öğrendiklerini birbirlerine nı ve yarasa pisliğini o farkında olmadan yeme- aktannası ve bu sayede yüklü miktarda para ka- ğine karıştırarak yedirir. Şeyh Sadrettin gelinin zanması anlatılmaktadır. Bu iki dertli kadın için karnı üzerine Ayete'] kürsı yazar. Üç gün sonra Nefise Hanım son ümittir. Ancak Nefise da bu yazıyı "mübarek diliyle" yalar. Bu işlem de Hanım'ın ettiği nefesler ve tavsiyeler hiçbir işe sonuç vermeyince kayınvalide Yedi Emirler'den yaramaz. Toraman'da (1919) kocası kendisinden medet umar. Isırgan, ardıç ve papatya buğusu uzaklaşan Hasna Hanım, çarpıntıları, bayılmaları yapar. Hiçbiri fayda etmez. En son denediği yol, artınca Elbistanlı Keramet Efendi adıyla tanınan kendisi gibi cahil bir kadının tavsiyesidir. Gelini- şeybteıı medet umar. Kerameti kendinden men- ni korkutm~sı söylenir. Hasibe Hanım bu yolu da kul şeyh, böyle sıkıntılı hastalıklara yakalanan dener. Ancak zaten hamile olan gelin, korkudan kadınlardan 35 yaşın üstünde olanlarla ilgilen- bebeği düşürür 13 "Tosun" isimli hikayede (Na- mez. Onların tedavisini kalfaya ha:vaie eder. Ka- dınların iyileşmeleri için göğüslerine para karşılı musla Açlık Meselesi, 1933) cahil kadın yı11ardır baktığı yatalak kocasına bir an önce iyileşmesi ğında dua adı altında birtakım yazılar yazılır. Üç gün sonra yine para karşılığında bu sözde dua, ya da ölmesi için okunmuş su içirir. Su, Kazancı yazılı olduğu yerden çıkarılır. Hurafelere saplan- lar Şeyhi Mümin Efendi'ye gizlice okutulmuştur. mış kadınlar cinsi istismara uğradıklarını ne Üç Kulhüvallah bir Elham okunup suya üflenir. yazık kr fark etmezler. Elbistanh Keramet Efen- Bu su hastaya içirilecek ve hasta gökyüzüne bak- di , çok konuşan Hasna'ya "rnkırdı sıtması" teşhi tırılarak üç kere arkası sıvazlanacaktır. İhtiyar sini koyar. Yedi gün yedi gece hiç konuşmaması hasta bu suyu içmemek için direnir. Bir süre nı, çok kon~tuğunu hissettiği anda Hazret-i sonra da ölür 14. Pir'in me7..arından alındığını söylediği ufak taşı Kaynananı Nasıl Kudurdu? ( 1927) adlı ro- dilinin altına koymaıını tenbihler. Hasna'nın pek manda da kendisinden bir hayli küçük olan bir çok kere yutmak tehJiwi athıltığı bu taş, dilinin gence gönül veren ve onunla nikfihlanmayı tasar- al tını da yara yapar. Şeyh, ona her gece ve her layan Makbule Hanım'ı engelleme_k için kızı ve sabah bir odaya çekilip 7777 kere "ya ıabur" damadı nefesi kuvvetli olduğu söylenen bir hoca- çekmesini, verdiği mus kayı okunmuş pamuk ipli- dan medet umarlar. Damat bey böyle usullere ğiyle boynuna asmasını, tekkenin bahçesinde bilen kutsal otu kaynatıp içmesini de tavı lyc eder, Bütün tavsiyeleri için ayrı ayrı ücret alır. 13- ŞıpsıvdJ (1911) ve Mıılıabbt· t Tıls ,1111 ' ııd n da isten- meyen çocukları düşllrm ek için b uşvıırıılnn garip Has n a'yı kalfaya ç i ğneterek içindeki bütün usullerden söz edilir. "merak yelleri"nin, yok olmaıına çabalar. Üstelik 14- Utaıımaı Adam'da (1 934) cnlıil ve boş inançlar içine hap solmuş yaşlı bir kııclııı yeni h a rn e ıi öğre önerdiği şeylerin ş i faJ ını denedik ten sonra yine nebilmek için boynuıın n lfıı bey l sn rıp kırk gece bu gelmesini söyler. Hasna, bunlarla yetinmez. Ko- şekli de yottıQını.: netice vermeyince üstünde yen i · casını kendine bağlamak için ona mu tı kol ar tflkar, harflerin y ıız ılı olduğu bir k nğıclı suya koyup, bu yedi gUn boyunca içtiğini yine de s ıvıyı bir şey duaların yazıl_ı olduğu kağıtları suya atıp, bu su- öQronemcdiğlnl söyleyerek şikayet eder. 92 tilrkiye günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 inanmayan, inananları da budala olarak nitelendi- dık (1919), "Mübareğin Kuyruğu" (Meyhanede ren biridir. Ancak kayınvalidesi bu gençle evle- Hanımlar, 1924), Efsuncu Baba (1924), Meza- nirse, bütün malı ve parayı elden kaçıracakları rından Kalkan Şehit (1928) ve Şeytan lşi'nde için "denize düşen yılana sarılır" diyerek Hoca (1933) karşımıza çıkar. Gulyabani'de batıl inanç- Kadir Efendi'ye müracaat etmeyi kabul eder. lara teslim olan dindar kadınların trajikomik du- Kadir Efendi keskin zekasıyla onları konuşturur. rumları işlenir. Diğer eserlerinde boş inanca tes- Dertlerini anlar, ustalıkla yorumlar. Onlardan lim olanlar cahil kadınlarken, burada diğer epey para sızdırabileceğini fark eder. Eyüp Sul- kahramanlara göre tahsilli olduğu ve kitap oku- tan'da oturan namazında, duasında Hafize Hanım duğu belirtilen hanımefendinin de cin peri masal- adlı bir kadındaki taşın, yirmi beş-otuz lira karşı larına kendini kaptırarak aklı dengesini kaybede- lığında -ki bu ücret değil sadece kadına verilecek cek noktaya gelmesi dikkat çekicidir. Muhsine hediyedir- alınabileceğini söyler. Sözde kutsal isminde genç bir dul, geçimini sağlamak için rah- olan bu taş, okunmuş suya atılacak; 40 saat, 7 da- metli annesinin bir tanıdığı vasıtasıyla bir çiftliğe kika, 3 saniye bu suda durduktan sonra, su Mak- götürülür. Burası garip ve gizemlidir. Çiftlikteki bule Hanım'ın evlenmek istediği Devranzade'ye konakta hizmetli olan Çeşmifelek Kalfa ve içirilecektir. Bu suretle Makbule Hanım'ın, Dev- Ruşen Kadın, Muhsine'ye konağın her yerinde ranzade'den soğuması için ilk adım atılmış ola- cinler ve periler olduğunu söylerler. Kendileri caktır.Kadir Efendi'nin reçetesindeki ikinci "şerbetlenmişlerdir". Bu yüzden "iyi saatte olsun- madde ise Hoca'nın nefes ettiği 40 domuzdan ko- lar"ın onlara zarar vermeyeceğine inanırlar. parılmış 40 kılınDevranzade'ni n ceket ya da ye- Muhsine'ye de zarar görmemesi için bazı tavsiye- leğinin astarına dikilmesidir. Hoca Efendi, bu lerde bulunurlar: "(... ) Mavili esvap giyme. Uç- tüyler üzerinde iken Devranzade'ni n Makbule kurunu Kıble'ye karşı bağlama. Kapı eşiğinde Hanım'ın gözüne hınzır şeklinde görüneceğini oturma. Kuşağını kördüğüm etme. Yatağını iddia eder. Damadıyla kızının hocaya gittiğini duvar kenarına yapma. Akşamları saç örgülerini haber alan Makbule Hanım da kendisine yaptırı çöz. Gözlerini birbiri üstüne yedi defadan ziyade lan büyüleri bozmak için evi tütsületir, odasının kırpma. Seni korkuttukları vakit, ayak başpar kapısına tavşan başı astırır. Tabii ki bu yapılan maklarının tırnaklarını birbirine sürt... İki elinle lardan hiçbiri fayda vermez. Devranzade'ni n kulaklarının memelerini tut. Bir demir bulabilir yaşlı bir kadınla evlenmek istemesindeki gerçek isen üzerine bas... "Emr et ya cin! Hazırım... " sebebin para olduğunu, Makbule Hanım'm oğlu d!ye bağır. Kalbini ferah, itikadını tam tut...Bir ortaya çıkarır. Muhabbet Tılsınıı'nda da torunu şey olmaz... " (s. 53) 15. Muhsine bu tavsiyelere yaşındaki AJi Bekir'e gönül veren Kalfa, aşkına harfiyen riayet eder. Düştüğü durumun komikli- karşılık görebilmek için "nefesi, muskası, tütsü- ğinin farkında olsa da kendisini çocukluğundan sü, büyüsü" keskin olduğu söylenerek kendisine beri hep duyduğu ve korktuğu cin ve perilerden tavsiye edilen bir hocaya başvurur. Bu hocanın korumaya çalışır. Kendisini iyi saatte olsunlar- da sözde dünya malında gözü yoktur; sadece iyi dan koruması için muska taşır. Odasında asılı saatte olsunlar için birkaç lira aldığı söylenir. olan "El-cinn-ül-eci nn" yazılı levhayı da tıpkı Kalfa bu hocay~ bir hayli para yedirir. konaktaki diğer kadınlar gibi cinlerden koruyucu bir sigorta olarak görür. Konaktaki kadınlar cin- Boş inançlar içinde cin peri masallarına inan- leri kızdırmamak için erkenden yatarlar. Yatma- mak da yer alır. Bilgisi son derece sınırlı olan ve dan önce "tütsülerini yakıp şerbetlerini verirler". din adına söylenen her şeye hiç düşünüp sorgula- Cinlerin insan kılığına bürünüp karşılarına çıktı- madan inanmaya hazır olan şahıslan sadece muska ve tütsü gibi unsurlarla değil cin ve peri hikayeleriyle de kolayca aldatmak mUmkilnd0r. 15- Hüseyin Rahmi Gürpınar, Gulyabani, Matbaa-i Hayriyye ve Şürekası, İstanbul, 1330 (Alıntılar bu Bu durum Gulyabani (1912),Cadı, Hakka Sıgın- baskıdandır.) 93 türkiye günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 ğına inanırlar. Muhsin e, kendisi nden önce iki rilmiş ve hayalet lerin gerçek te mevcu t olmadı ğı hizmetçinin boğularak öldürüldüğünü öğrenince telkin edilmiştir. İlk eşi Binnaz Hanım öldükte n oradan ayrılmak ister. Ancak Ruşen Kadın sonra birkaç kere evlenen Naşid Nefi Efendi , bir bunun mümkü n olamayacağını, orada bir gece türlü evlilikl erini sürdüre mez. Çünkü ölen karısı geçirdiği için artık Muhsin e'nin de cinlere karıştı nın hortlayıp cadı olarak eve geri döndüğü söy- ğını, nereye giderse gitsin bundan sonra cinlerin lenmektedir. Üstelik yaşanan bazı olaylar bu ri- elinden kurtulamayacağını belirtir. Muhsin e ça- vayeti destekleyici, sadece dinı inançları resizdir. Bu garip çiftlikten ayrılamaz. O da garip dolayısıyla cine, periye inananları değil aklı ken- ve anlamsız sesler duyar, sözler işitir. Gulyabani, dine tek kılavuz edinmiş insanları bile inandırıcı Samsam, Gamga m, Yamya m gibi cin olduğunu niteliktedir 18. Cahil bir yaşlı kadın cenaze evde iddia eden sesler kulağına gelir. Güngörmüş biri yattığı gece üzerind en kedi atladığı için, Bin- olduğu her halinde n anlaşılan hanımefendi ile ta- naz'ın hortladığını iddia eder. Aslında bu hayalet, nışır. Bu saçmalıklara o da inanmaktadır. Sonra ölmeden önce Binnaz 'a eşi yenide n evlenir se cin olduğunu iddia eden Hasan ve Şevki odasını mutlu olmasına izin vermeyeceği hususu nda söz ziyaret eder. Fantast ik unsurlar somutlaşmıştır. vermiş olan bir komşu, Aramıdil Hanım'dır. Geleneğin batıl kısmına kendini biraz kaptırmış Mezarından Kalkan Şehit'te cinli olduğu sey- olan ve soru sormay an bir insanın bu gördükleri lenen bir köşk ve burada yaşanan garip hadisel e- karşısında hurafey e tamamıyla bağlanmaması lerle karşılaşırız. Yıllar önce köşkü kiralay an Ka- mümkün değildir. Oysa bütün bunlar bir tolik · rahiplerin ispmtızma ile uğraşmaları tezgahtır. Zengin halalarından para koparamayan dolayısıyla köşkün lanetlen ip cinlerin hücum una Şevki ve Salim adlı gençler çiftliğin kahyası iJe uğradığına inanılır. Çünkü papazla rdan sonra anlaşıp, cin peri masalı uydurmuşlardır. Bu suret- köşke giren her kiracımn başına felaket gelmiş le hanımefendiyi çıJdırtıp, kendilerini vasi tayin tir. Köşkte en son oturan ailenin Sarıkamış'ta ettirerek paraya el koymayı planlamışlardır. şehit olan oğlu Şevket Bey'in ruhunu n da büyü- Bütün kadınlar onların elinde birer oyuncak kannesini ziyaret ettiği rivayet edilme ktedir. Üs- haline gelmiştir. Ancak romanda pozitif düşünce telik evdekiler ve çevrede ki bazı insanla r da öl- nin temsilcisi olan Hasan, onların foyalarını d~ğü.. res~ı olarak belgele nen Şevket Bey'i meydana çıkarır. Gulyabani sanılan şahsın, goı:ınuşlerdır. Bu gece ziyaret çisi aslında Şev kahya; cin zannedilen tüylülerin kahyanın koyun kete çok benzeyen ve ölmede n önce ona ailesini postuna girmiş adamları olduğunu ispatlar. Ka- yalnız bırakmayacağına dair söz vermiş olan dınları korkutmak için hazırlanan evdeki gizli a~ker a~kadaşıdır. Muzaff er ad1ı bu şahsın amacı me:Unları birer birer gösterir. Suçluları adalete kımseyı kandırmak, inançları istisma r etmek teslim eder. Böylelikle "dışarıdan romana soku- d~ğil; sadece torununu kaybed en yaşlı bir kadını lan bir fikir olmaktan çıkarak, şahısların hayatla- 16 dönüşen batıl bır nebze olsun avutabilmektir. Ancak şehidin rının canlı bir unsuru haline" ~.. d uyan mezarın dan kalkıp ailesini ziyaret ett·ıgını inancın boşluğu akıl vasıtasıyla ispatlanır.. ınsanların çoğu -yazarın sözcu··s u.. k onumu nda Cadı "Gulyabani gibi, fantastik bir unsur olan Şevki Nurullah ve karısı dışında- cehalet leri teH\kki edilen cadı motifi etrafında kaleme alın dolayı~ıyla ~urafeye inanırlar ve çok rahatlıkla mıştır" 11. Burada da boş inançların tesirinde ka- kötü nıyetle ınançlar.. elın- ını kullana cak k"ışı·ı erın. lanlarla onları istismar edenler karşı karşıya geti- de oyuncak olabılecekleri izlenim1·n1· v erır. 1er. 16- Bkz. Mehmet Kaplan, "Hüseyin Rahmi GOrpı 18- Nefi Efendi'nin eşlerinden biri 0... ,. n0~r·ı~ Romanlarında Asli Tipler", Tilrk Edebiyatı bası bu eserde aklın tem.1. !an/ukn ye nın ba-.. zerıııde Araştırmalar J. çıkar. O, hiçbir zaman sı cısı o a~ak karşımıza 17- Onder Göçgiln, Htıseyiıı Rahmi GUrpıııar'ııı Ro- Cin, peri gibi olmayacaturafelere_ ınanmar_nıştır. ıı_ıanları ıı~ Ronıaıılarıııda Şahıslar Kadrosu, KUl- azarlar. Onların zihinlerin 1"ş~yle~e manan aılesinia 1 erden antmay 94 tür ve Turızm Bak. Yay., lstanbul, 1987, s. 21 O. çalışır. uraıe türkiye günlü~.. gu 63 / Kasım - Aralık 2000 KASIM-ARALIK GÜNDEMİ Hakka Sığındık'ta para koparmak için yapı körleten, manevı gücü herkesçe bilinen bir şahıs lan şantaj ile yine insanların inançları istismar tan söz eder. Dinı inançları kuvvetli olmasına edilir. İstanbul'da öldürücü bir İspanyol nezlesi rağmen çevrelerindeki fakirleri düşünmeden salgındır. Hangi evde hastalık varsa komşu ka- refah içinde yaşayan iki zengin bu sözlere inanır dınlar geçmiş olsun demek için o eve üşüşürler. lar. Çünkü mektupta söz edildiği gibi Hafız Hastaya hizmet ederler. Ortaçağ zihniyetine İshak'ın evinden arka arkaya üç cenaze çıkar. sahip olan bu cahil kadınlar hastanın bardağını Ölen torununun İspanyol nezlesine yakalanmış kullanmada, artığını yemede, yatağına sokulma- birinin bardağından su içtiğini, bu suretle yaka- da bir sakınca görmezler. Bu temasın tehlikeli ol- landığı hastalığı anne ve babasına da bulaştırdığı duğu hususunda kendilerini ikaz edenlere ise nı bilmeyen Hafız İshak, Abdal Hazretleri'nin ga- hastalığın da sağlığın da Allah'tan olduğunu, zabına uğradığını düşünür. Ölenlerin ruhu için ecele çare bulmanın imkansızlığını belirtirler. sadakalar dağıtmaya, fakirleri gözetmeye başlar. Doktorlann bulaşıcı hastalıklara karşı önerdikleri Abdal'ın evliyalığına iman eder. Hacı Fettah da tedbirleri ciddiye almazlar. Doktorların da günün bu ölümleri görünce kendisinden istenilen parayı birinde öleceklerini, hastalıktan kurtulma çaresi göndermeye karar verir. Bu kararında çok sevdi- · ği kızının rüyasında koca kavuklu bir şeyhin ken- olsa önce bunu kendileri için gerçekleştirecekle rini söyler ve doktor sözüne uymayı Tanrı'ya disine İspanyol nezlesine tutulacağını ama bu şeyh tarafından da kurtulacağını haber verdiğini ortak koşmak biçiminde değerlendirirler 1 9. İs söylemesi de etkili olur. Parayı götürecek şahsı panyol nezlesine karşı sıkı önlem alan aileleri Fuzuli' div anmdan fal açarak seçerler. Çıkan h inançsızlıkla suçlarlar: "Zavallı Efendi, hacı harfi üzerine Hacı Hurşit Efendi'ye hemen gel- olmuş ama, daha tam bir inanç sahibi olama- mesi için haber gönderirler. Hurşit Efendi henüz mış... Rabbimle zıt gidilir mi? Alınyazısı bozulur evli yalığmı ilan etmemiş, herhangi bir keramet mu?'' (s. 140)20. göstermemişse de kendisini ermiş gibi hisseden Mahallenin iki inançlı zengini Hafız İshak biridir. Eyüp'ten Aksaray'a doğru yola çıkmadan Efendi ve Hacı Fettah Efendi bu ortamda birer abdest alır; fesinin altındaki takkeyi değiştirir ; tehdit mektubu alırlar. Mektupları yazan aslında "takvimini, hilalini, misvakmı, En'amını" yan ce- sokakta kalmış kimsesiz bir çocuğu himaye bine koyar; tespihini eline alır; ev halkı ile etmek isteyen ancak buna maddı gücü olmayan helalleşir. Gönderilen arabada tekbir getirerek, iyi kalpli bir şahıstır. Onların konağında çalışan salat ve selam çekerek, mezarlık gördükçe fatiha ların verdiği bilgiJerle evde olup bitenleri bilen okuyarak kısa yolculuğunu tamamlar. Kendisin- bir ermiş numarasıyla para sızdırmak ister. den istenileni öğrendikten sonra Abdal Hazretle- Abdal Hazretleri namında yalnız yaşayan, nefsini ri'ne doğru yola koyulur. Onu götüren arabacılar sürekli dua okuyan bu zatı "cinci " zanneder ve 19- "Büyük Günah"(Meyhande Hanımlar) isimli efsununu merak ederler. Bu işin sonunda yüklü hiUyede hastalı ğ ı doktorun değil hocanın iyi ede- bir para olduğunu zannederek Hurşit Efendi 'yi bileceğine inanan ve batılı gerçek sanan ya,ıı kalfa, kendi sine yapılan idrar tahlilinden geçmış takip etmek isterler. Osman, cinlere alışkın oldu- teki günahlarının ortaya çıkacaıtını zanneder. ğunu, cinlerin y aklaşm as ını engelleyecek bir dua Aynı kitaptaki "Nergis Hanımla Pehmi Bcy"dc de mahalle kadınları eczanede satılan ilaçlara itibar bildiğini söyleyerek Hurşit'in peşinden gider. etmezler. Aktardan aldıkları malzeme ile yaptıkla Ancak boş inançlar hiçbir netice vermez. Üçü de rı il aç ları tercih ederler. Mutlaka doktora gitmek gerekirse de yapma ilaçlara, hocaya, muskaya, hırsızlar tarafınd a n soyulurlar. Konakta ise her tütsüye kartı çıkmayan; iyi saatte ol s unların has- ezan vakti tiltsU yapılmasma ra ğmen mektupta talıklarda rolU bulunduğunu kabul eden doktorları tercih ederler. Erkekler de eşlerinin doktor tanı yazıldığı gibi Fettah Efendi'nin kı z ı ağ ırl aş ır. fındao muayene edilmesine karşıdırlar. Hırs ızlık vakası polise intikal eder. Böyl e mantık 20- Hüseyin Rahmi Gürpınar, Hakka Sı ~ ındık, Atl as Kitabevi, lstanbul, 1981 ( Alıntıl ar 6u b11H kıdn11 - dışı hik0yelere innnmny ıı n cln ınal beyin isteğ iyle dır.) polis bu meseleyi nrnşlırır. Tahkikat neticesinde 95 1 türldye günlüğii 63 / Kasım - Aralık 2000 Abdal Veli adında bakımsız sefil birinin bir vira- Şeytan işi, paralarını saklamaya çalışan yaşlı nede yaşadığı öğrenilir. Beden sağlığı gibi akıl bir kadının komşunun gönderdiği mektuplarla sağlığını da yitirmiş olan Abdal Veli, bilhassa ci- çıldırmasının anlatıldığı bir romandır. Hayriye vardaki kadınlar arasında ünlüdür. Nefesinin ku- Hanım parasını korumak için evliyalara Yasin ve lunca, sıtmaya, havaleye, saraya, çarpıntıya iyi Fatihalar adar. Cahil kadın, mektupların periler- geldiğine inanılır. Konuşamayan çocukların ağzı den geldiğine inanır. Parasını perilere kaptırma na salyasından sürülür. Abdal Veli'nin asıl mak için bahçe kapılarını sürmeleyip, pencereleri uzman olduğu saha ise kadın hastalıklarıdır. Bu kapadıktan sonra bildiği bütün sureleri okuyup meczubu bu hale getirenler aslında cahil kadın etrafına ve kendine üfler. Periler yaklaşmasın lardır. Damat Mehdi Bey ve komiser, Abdal diye abdest alır. Odanın ortasında bir ödağacı Veli'nin mundarlığını görünce şaşırırlar. Komi- yakar. Yanına Kuran-ı Kerim ve En'am-ı Şerif ser, bazı ermişlerin ibadetle hiç araları olmadığı alarak, salavat ve kelime-i şahadet getirerek pa- hatta ağza alınamayacak sözler sarfettikleri halde rasının yerini sürekli değiştirir. Parasının gömülü olduğu yerde hacet namazı kılar. çaıpılmadıklannı; bazı ülkelerde pislik ile derviş liğin özdeşleştiğini belirtir: "Yalınayak, · başıka Efsuncu Baba'da Ebulfazıl Enverı, "kimya-yı bak, elde teber, belde kılıç, sırtta pösteki, yağlı batıl"a meraklı, altın bileşimiyle her derde 'deva · saçları, lüle lüle omuzlarından salkım saçak sar- olan ve ömrü uzatan şemşirek taşını ya da ulu ik- karak "Ya Dost!" nidasıyla gezen dervişleri gidip siri bulmaya çalışan bir babanın oğludur. Babası de yakından bir koklamalı"(s. 214). Bu sözler bir Nasrullah Efendi, iksiri bulmak için Asya'daki zamanlar İslamiyeti yayıp ruhları huzura kavuş Bezm-i Elest dağındaki Hüthüt yaylasında yeti- turan veli tipinin 21 nasıl bozulduğunu da ifade et- şen altın özünü süzüp emerek büyümüş bir otu mektedir.Abdal Veli'yi evliya sayarak tapınmak, arar. Ancak Bezm-i Elest dağının Asya'nın nere- ondan keramet ummak şarka mahsus bir hastalık sinde olduğunu bilmemektedir. Bu altın otu hıd tır. Onları keramet sahibi gibi göstererek, gele- re11ez gecesi gün doğmadan sabaha karşı koparıl neksel hale gelmiş dinı inançlar istismar edil- ması gerekmektedir. Böyle bir ortamda büyüyen mektedir. "Mübareğin Kuyruğu-"nda da halkın Enverı'nin de pek çok davranışı gariptir22. Enverı saflığı kullanılır. İçinde bir eşeğin ölüsü bulunan cumartesi gününü uğursuz kabul eder. Salı günü bir mezar, insanların boş şeylere inanma tema- hiçbir işe başlamaz. Ayın son çarşambasını yülJerini kulhınanların geçim kayn~ğı olur. sayar. Muharremin onuna kadar az su içer. Kur- "Erenlerden Uzunkulak Baba" ismiyle tanıtılan ban bayramlarında kesilen hayvanların kanlarına mezarın çevresi kısa zamanda dilek düğümleriy parmağını batırır. Kanı alnına sürer. Cinlerden, le dolar. Ziyaret yeri olur. Onun yardımıyla kör- perilerden, şeytandan korkar. Sabah uyanınca sa- lerin gözlerinin, dilsizlerin dillerinin açıldığına baha özgü bir dua okur. Sağ tarafından kalkar. inanılır. Burası giderek dergah halini alır. CahU Önce sağ adımını atar. Her adımını flm-üt- insanın din adına her ba~ılı kabul etmeye hazır Tayretü_ve'z- Zecr'de yazılan kurallara uydurur. oluşunu sömürenler zenginleşirler. Yazarın bu Sokak kapısından çıkarken Taleb-i yümün duası sömürüyü teyit etmek için anlattığı bir baş~a nı okur. Sağına, soluna üfler. Sokakta ilk bakışta hikaye de eşeğinin Battal Gazi'nin kutsal eşeği karşısına kör, topal, çolak çıkarsa bunu uğursuz nin soyundan geldiğini, kuyruğundaki tek bir sayarak titrer. O gün en acele" işini bile erteler. kılın sıtmaya şifa olduğunu söyleyerek halkı kan- Enveri"ye göre her eşyanın herhangi bir yere ko- dıran ve bu yolJa ihya olan birbaşka şahısla ilgili- nuluşunda gözetilecek uğurlar, uğursuzluklar dir. 22- Ahmet Midhat Efendi'nin Çengi sinde Daniş Çele- bi, Alımeı Hamdi Taııpınar'm Saatleri Ayarlama 21- Bkz. Mehmet Kaplan , "Veli Tipi", Tip Tcı/ılilleri, Eııstittlsll lsimll eserinde de Hayri frdal bu şekilde Dergah Yay., tstanbul, 1985, s. 120- 131 hurafeler içinde büyümüşlerdir. 96 türkiye günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 KAS INI - A!U \LJ. n uuı.IJ.L J u- sü de evlenme isteğinin felekiyatın uğursuz za- köşeli eşyaları Kıble'ye çevirir. in boş vardır. Kulplu, manına rastlamasıdır. Nurullah, Enverı'n. Tencere ve Maşayı hiçbir zaman dik bırakmaz inden inançlar dolayısıyla aklı dengesini yitirmes saydığı saat- leğenleri yüz üstü koymaz. Uğurlu nasıl yararlanarak, kitaplığına aradığı hazineye ler vardır. Bazen en gerekli işleri uğurlu saate Enverı erteler. Her ulaşabileceğini anlatan bir kitap bırakmış, rastlamadığı için haftalarca, aylarca de yazılanları harfiyen yerine getirmiştir. Bu işte başarılı olmak, düşmanına üstün gelmek, hır oyun vasıtasıyla Nurullah, Enverı'ye kızıyla ev- uğramamak, sızlardan korunmak, sokakta kazaya lenmesinin Hakk tarafından istendiğini, hazi neyi denizde boğulmamak, yangın-zehirlenme gibi ancak bu evlilik gerçekleşirse bulabileceğini ile- mlar kazalardan korunmak için ayrı ayrı tılsı tir. Ve evlilik gerçekleşir. taşır. Boş inançlar içinde pozitif bilimleri redd erek, Enve rı, Topk apı ile Meczup bir insan olan i kabul tarı irdi- coğrafi ve fiziki' gerçekler yerine hurafeler Edimekapısı arasında göm ülü, anah Binb etmek de yer alır. "Kuyruklu Yıldız Altında Bir neyi aram akta dır. Haz ine- rek'te bulunan bir hazi fzdivaç'ta (1912) Halley kuyruklu yıldızının dün- e nin yerini bulabilmek için sık sık istiharey kısmı esin de onu koru may a çalı yaya çarpacağını duyan cahil kadınların bir yatar. Hazinenin çevr bunu kıyamet işareti sayar , bir kısmı mün 24 ec- Mah ur adlı mele klerl e, çalm aya ça- şan Lahur ve ı da Mek re adh şeyt anla rın bulu ndu- cimlerin yaptığı büyüye yorar, bir kısm lışan 'Kek re ve Tanrı'nın s~rlarına ermeye çalışanlar yüzünden inanı r. Binb irdir ek'te şifre yi çözüp Edirne ğuna n Yuvar- apı aras ında ki işare t olun an yerd e uzun - cezalandırıldıklarını savunur. "Dünyanı ve Topk n Seyahati) yılan, yeşil laklığına İnanmıyor" (iki Hödüğü luğu bir arşından aşağı olmayan bir dini' ki- bir isimli hikayede sekiz -on yüzyıllık bazı san-siyah renkte üç akrep, bir kaplumbağa, savu- mı bozacak- taplardan hareketle dünyanın düz olduğunu kurbağa öldürerek defineyi tutan tılsı yara göre dünya tır. Ve sarnıca gider. Orada bekçilik yapan Kir- nan yaşlı bir adam vardır. İhti altta- dığını yuvarlaksa üst taraftakiler rahat otururken, kor ve Agop'u, şeytan gibi kuyrukları olma Ona göre görerek, Lahur ile Mahur zanneder. Direkleri kilerin aşağı dökülmesi gerekmektedir. ır. Altın sayar. 227 çıkar. Tarih kitaplarında ise bu sayı doğu ve batıda sonsuz birer okyanus vard dün- 224 olaralc belirtilmiştir. Çift sayının teke çevril- bir tepsi içindeki güneşi yediyüz bin melek er. yanın etrafında dolaştırmaktadır. Bu şahıs tüm mesinde daima bir uğursuzluk olduğunu söyl feler Yarım aldı ile sayı meselesini çözmeye çalışır. yeniliklere kapalı ve ilmi reddeden, hura Agop'un sırtına içinde hapsolmuş tipin sembolüdür. Aynı kitapta Tılsımı bulmak için Kirkor ve · yaşlı çıkar. Bu sırada sarnıca bir çocukla babası girin- yer alan "Büyük Ana" adlı hikayedeki Deli Divane"deki ( Kadın ce dikkatleri dağJlır ve düşerler. Enver1 bu düş kadın ve "Kocası İçin lar Vaizi, 1920) "hoca" da bu şahısla aynı inan r. ca meyi gelenlerin mavi gözlü olmalarına bağla Mavi gözü uğurıuz kabul edcr 3. Aslında sahiptirler. "Kanatsız Uça 2 25 k, Yelkensiz Gemi" Enverfye, kızıyla evlenmek isteyen Nuru llah (/ki 1-/tJdUgtı,ı Seyahati) isimli hikayede ise sid- Ha!ip oyun oynamaktadır. Enver1 hirblrler ini detli bir kar fırt.ınnsı esnnsındu genç kadın ı~acı ninesinin ynğı:ın kurlnrın her hir tanesini gökten seven gençlerin evlenme isteklerini reddetmiştir. Reddetmesinin ilk sebebi istiharcsinin uygun gö- rülmemesi, ikincisi "şahı s namc" dcdiAl kitabın 24- Kaderi,ı Cilvesi 'nde ( 1964) Dinnri lı.zet Efendi yUzU ve göv- için kıyaı~ot alftm etl Oüne ş'in Dünyı :ı'nı n "bir _ tanımlarına göre Nurullah Hasib'ln 11112 rok boyu. yakınındnn doğması, dcccn\ çıkm atarak ası ve des.inde h~bir utur itareti bulunmaması, UçUn cO- Hallac-ı Mansur'un dn~lnrı "pnmllk gibi" her tarafı dUmdtlz etmesidir. 25- Utaıımaı. Ad~m 'du. esrnrkcş ve bnşknsın ın malını 23- Halit Ziya Uşakhgil'in Ferdi ııe Şureka.ı·ı iHTayfur elde et.mok için hoı yolu mllbı:ıh saya imll ro- n anca k ken- manında da Hacer mavi gözlU dUr. l sm ı.li l k göre n ve tanıt an İ hk dini dlnlno baQh biri olara ile e_vlendiği gece düğüne gelenlerden bir kadın Baba için rady o, sinem a, telefon ve otom obil~ ~ a_ ~ey mavı gözlüleri hiç sevmedi~ini söyle r. tan icadıdır. 9~ türklye günlüğü 63 / Kasım. Aralık 2000 yin Rahm i de unutmamış, pek çok Türk ailes inde bir meleğin attığını söylediğini hatırlar. Koca artık gelen ek halin e gelmiş olan bu davranışı o nine de böyl e bir gece de tesbi h çekip tövb e da tenk id etmiştir. cadı'da zorla evle ndiri lmek etme k gerektiğini, fırtınanın insanların günahları isten en Fikri ye evlen irken kadınların da söz sahi- nın bir işareti olduğunu ifade eder. bi olmaları gerektiğini savu nur. Son Arzu 'da (1922) Nuri yezd an sevdiği genç le mektuplaştığı B) Aile Meflıumuna l için bu genc in anne si onu gelin olara k kabu Tesi r Ede n Gelenekler etmez. Bozu k ahlaklı bir kız olduğunu düşünür. kurulmasını ve bir ailenin Sağlıklı Nuriyezdan'ın kalbinin bütün saflığıyla kend isini devamını engelleyen gelenekler: ziyaret edip, oğlunu sevdiğini söyle mesi · bu ın Topl umu n temelini teşkil eden aile, gelen ek- kadın için geleneğe aykırı ve gelin adayı hakk sel yaşayış biçimleri dolayısıyla bazı tehlikelerle da düşündüklerini teyit eden bir harek ettir. Ölüm karşı karşıya kalm akta, hatta yıkılma noktasına Bir Kurtuluş mudur? da (1945) ailen in evliliğe kada r gelebilmektidir. müdahalesi "insafsız" ve "tuhaf" bir gelen ek ola- Dini n de ceva z venn esiyl e gerçekleştiri1en rak vasıflandırılır. çok kadınla yapılan evlilik Hüse yin Rahm i'nin Aile, eş seçim ine müd ahale ettiği gibi birbi ri- te_nkid ettiği bir gelenek, bir yaşayış biçimidir. ni sevmeyen eşlerin ayrılmalarını da enge lleye - Nimetşinas'da Neri man, Sevd a Peşinde 'de bilmektedir. Kuyruklu Yıldız Altrn da Bir İzdi (1912) Seza Hanım polig amiy e karşı çıkarlar. vaç'ta gençler görücü gönd enne geleneğine karşı "Ada Vapu rund a" (Kadınlar Vaizi) ve "Kadını çıkarlar. Romanın erkek kahramanı İrfan Gali p, Savunmanın Cezası"(/ki Hödügün Seya hati) annesinin zevkinin kendisi için gerç ek bir ölçü isimli hikayelerde ve Muhabbet Tılsımı'nda da inin anne - olmadığını; kendi görg ü ve hükü mler aynı gelenek tenkid edilir. sinden farklı olduğunu belirtir. Metr es'te aldatı Bu gelenek bazen menfaat doğrultusunda, lan Saffet annesinin evine sığınmak ister se de an- ahlaki bozukluğu kamufle etmek için de kullanı nesi erkeğin dilediği kadar kadınla birlik te labilmektedir. Mesela, Kesik Baş'ta (1942) Raif yaşayabileceğini, gelen ekler ine bağlı Türk toplu - Bey, kiracı olarak oturduğu eve sık sık farklı ka- munun namuslu bir kadın için boşanmaya ceva z dınlarla gelmiş ve azınlıklardan olan ev sahibine hane - vermediğini söyler. "Zavallı Katil "de (Mey durumu Türle geleneklerinin birden fazla kadınla de Hanımlar) kocasından ayrılmak istey en evlenmeye izin vermesiyle açıklamıştır. kadın, ailesinin bu isteğine karşı çıkacağını bildi - Aileyi tehdit eden bir başka gelenek de kayın ği için herhangi bir teşebbüste bulu nama z. Gaze - valide ile gelinin aynı evde yaşamalarıdır. Yaza- tede gördüğü "Evlendirme ve Boşatma Büro su" çatışması rın pek çok eserinde gelin -kayınvalide ilanı üzerine bu büroya baş vurur. Bura da kend i- karşu:nıza çıkarsa da bilhassa Mutallaka ile sine ilk hatırlatılan, Türk toplumunda erdem li bir "Meyhanede Hanımlar"(Meyhanede Hanımlar); kadın için boşanmanın iyi bir kayıt olmadığıdı r. "Müslüman Maha11esinde Bu İş Olur mu?", Kocası da kadına verilen özgürlüğün gele neğe "Kaynata Kaynana", "Yanık Dolma"(/ki HtJdll- o- aykırı olduğunu ve Türk toplumunu bozdu 0 unu gun Seyahatı); "Er Kişi Niyetine"(GllnUl Ticare- 'dd'ıa eder. ı ti) isimli hik~yelerinde, bu gelenek tenkid edilir. Birbirini seven gençlerin evlenmelerine. Aileyi koruyan gelenekler: aile büyüklerinin müdahalesi ve çocukların eş se- çiminde ailenin karar vermesi de sağlıklı ailenin Hüseyin Rahmi bazı geleneklerin deva m et- teşekkülünü engeJJemektedir. Tanzimat devri n- mesini de ister. Onun devam etmesini istediği oe. !enekler, aile kavramını koruyucu o"z e ll'v ° den itibaren Şinasi, Namık Kem al, Reca izade ıgı o1an- Mahmud Ekrem, Abdülhak Hamid gibi yazarla- lardır. Bunların başında kadının toplumdaki rın ısrarla üzerinde durdukları bu konuyu HUsc - konumu yer almaktadır. 98 türkiye günlüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 KASIM - ARALIK GÜNDEMİ "Meyhanede Hanımlar"da (Meyhanede Ha- Parseh adlı bir Ermeni'den gelmesi ilgi çekicidir. nımlar) kadın haklarını yanlış yorumlayanlar Geleneklerin bozulmaya başlaması aile düze- tenkid edilir. Gelin hanım artık devrin değiştiği nini de alt üst etmektedir. Yasal olarak evlenmek ni, geleneklerin sona erdiğini, isteyen kadının ko- yerine nikahsız yaşayan insanların sayısı artmak- casını boşayahileceğini, erkekleri dövebileceğini tadır. Bu durumdan rahatsız olan yazar Kesik savunur. Cumhuriyet ilan edilmiş, kadın özgürlü- Baş'ta nikahsız yaşayan Bemardo ile Fani ve ğüne kavuşmuştur. Ancak bu uzun hikayedeki Alber ile Flora vasıtasıyla Türk toplumunda aile- gelin gibi bazı kadınların, kendilerine verilen nin çökmeye ve devam etmesi gereken bir gele- hakkı başkasının özgür yaşama hakkına müdaha- neğin yok olmaya başladığını ve toplumun gele- le sandıkları görülür. Kocası ile birlikte meyha- ceğinin tehlikeye girdiğini işaret etmektedir. neye giden Bahriye, kadının yerinin evi olduğu Hüseyin Rahmi eserlerinde 19.yüzyıl sonu ile görüşünü yıkmak için sarhoş oluncaya kadar 20. yüzyıl başı arasında, Türk toplumunda hakim içer. Herkesi rahatsız edecek derecede yüksek olan adetler ve özellikle de inançları işlemek su- sesle şarkı söylemeye başlar. Türk kadınının ge- retiyle bu devrin günlük hayatının bir bölümünü leneklere aykırı olarak gazinqda içip, şarkı söyle- de yansıtmıştır. Bu adet ve inançların çoğu dinı mesi çevredeki erkeklerin dikkatini çeker ve bu niteliktedir. Ancak hiçbirinin İslamiyet'in özüyle sahneyi seyretmeye başlarlar. Bahriye kendisini bir ilgisi yoktur. Hüseyin Rahmi toplumsal daya- ikaz eden eşinin sözlerini de kadın haklarına sal- nışmayı sağlayan, sevgiyi ve saygıY,ı yansıtan, dın olarak kabul eder. Geleneğe karşı direnmek toplumun temelini teşkil eden aile kavramını ko- ister. Sadece sarhoş olup şarkı söylemekle yetin- ruduğuna inandığı adet ve geleneklerin hiçbir mez. ~inin eski sevgilisini görünce onun üzeri- zaman karşısında değildir.Onu asıl rahatsız eden, ne saJdınr, hem rezil olur hem de çevreye zarar Batı medeniyetine ulaşma çabalarının verildiği verir. Sosyal hayatın her safhasında olduğu gibi bir dönemde hala halkın dinı inançlarının sömü- eğlence hayatında da yer almak kadının en doğal rülmesidir. Pozitif bilimlerin Türk toplumunda hallıdır. Ancak şüphesiz ki serbest1iği, başkala kabul görebilmesi için öncelikle hurafelerin orta- nnı rahatsız edip, onlara saldırma hakkını ken- dan kaldırılması gerekmektedir. Yazar; düşünce dinde bulmak şeklinde değerlendirmek hiçbir siz, vicdansız, karşısındakilerin duygularına cinsin hakkı değiJdir. Kaderin Cilvesi adlı ro- önem vermeyen, sadece para kazanmayı hedefle- manda da Ülfet ve Semiha modern hayatta hu- yerek eğitimsiz ve saf insanların, bilhassa da ka- kukça kadınla erkeğin birbirine eşit olduğunu, dınların, dinı inançlarını istismar eden dolandırı kadının gelenek içindeki statüsünün artık değişti cılara dikkatleri çekmiş, bunu yaparken de ğini savunurken kendilerine verilen hakları komediden istifade etmiştir. Bu suretle eğitimin, ahlfild bozukluğa dönüştürürler. eğitim vasıtasıyla pozitif ilimleri öğreterek halkı Utanmaz Adam,Son Arzu, Muhabbet Tılsımı bilinçlendirmenin ne kadar önemli olduğuna işa ve Kesik Ba/ta (1942) kadının geleneksel kıyafe ret etmiştir. Çocuğu yetiştiren, dolayısıyla gele- tinden sıyrılmaya başlayıp rahat ve açık kıyafet ceğe şekil veren kadın olduğu için; eğer kadın ler giymesi tenkid edilir: "Bizim gençliğimizde eğitimden nasibini alamaz ve hurafeler içindeki sokakta yüzünü, gerdanını, bileğini meydana hayatını silrdilrilrse Türk toplumunun Batı hl aş koymak ayıptı. Şimdi bacakları açmak moda ması sekteye uğrayacaktır. Bu yüzden, özellikle oldu. Ben onları soğanın cücüğü gibi çırıl çırpah kadınların eğitilmesi gerekliği, bu eserlerde orta- gördükçe ayıbımdan ter dökoorum. Onlar hiç ya çıkan bir gerçektir. İşte Hüseyin Rahmi. bu utanmak duymoorlar" 26. Bu tenkidin Madam gerçeği okurlarına duyurmak istemiştir. Yeni Türk Edebiyatı'nda eserle- Aslında, 26- Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kesik Bcıı, Atlas Kita- rinde toplumun gündelik hayatındaki hurafe ve bevi, lstanbul 1981, s. 224 99 türklye gilnJüğü 63 / Kasım - Aralık 2000 KASIM - ARALIK GÜNDEMİ gelenekler i ele alan yazarlar Ahmed Midhat ve Edebiyat araştırmalarının ve araştırmacıl arı Hüseyin Rahmi ile sınırlı değildir. Hurafe, adet nın bugün geldiği noktadan bakıldığında bu