Hijyen ve İlgili Konular Konu Anlatımı (PDF)
Document Details
2021
Tags
Summary
Bu belge, sterilizasyon, dezenfeksiyon, hijyen ve ilgili konuları detaylı bir şekilde ele almaktadır. Mikroorganizmalar, enfeksiyon zincirleri ve hastalıklar hakkında bilgiler içermektedir. Okullarda veya sağlık kuruluşlarında öğrenciler ve çalışanlar için yararlı bir rehber olabilir.
Full Transcript
1. STERİLİZASYON, HİJYEN VE İLGİLİ DİĞER TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Temel Kavramlar Sterilizasyon: Bir maddenin veya tıbbi cihazın üzerinde ya da içinde bulunan tüm mikroorganizmalardan (sporlar dahil) arındırılması işlemidir. (1-3) Dezenfeksiyon: Bir nesneyi...
1. STERİLİZASYON, HİJYEN VE İLGİLİ DİĞER TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Temel Kavramlar Sterilizasyon: Bir maddenin veya tıbbi cihazın üzerinde ya da içinde bulunan tüm mikroorganizmalardan (sporlar dahil) arındırılması işlemidir. (1-3) Dezenfeksiyon: Bir nesneyi veya ortamı enfeksiyon kaynağı olmasını önleyecek düzeyde mikroorganizmalardan (bakteri sporları hariç) arındırma işlemidir. (1-3) Validasyon: Sterilizasyon ünitesinin ve işlemlerinin önceden belirlenmiş şartları sürekli sağladığının kanıtlanmasıdır. Genel olarak validasyon bir ürünün, sürecin veya sistemin daha önceden belirlenen şartlara göre görevini sürdürebilirliğinin ölçülmesidir. (1-3) Hijyen: Sağlıklı bir yaşam amacı ile gerçekleştirilen faaliyetlerin ve alınan önlemlerin tamamıdır. Hıfzıssıhha kelimesi ile eş anlamlıdır. Bir ortamın sağlığa zarar verecek her türlü hastalık etkeninden arındırılması işlemine hijyen denir. Mikroorganizmaların azaltılması ve tekrar bulaşmaması için alınacak tüm önlemleri kapsar. (4-5) Hijyen çeşitleri: Sosyal hijyen, çalışma hijyeni, okul hijyeni, çevre hijyeni, kişisel hijyen (4- 5) Kişisel hijyen: Vücudu temiz ve sağlıklı tutmak için yapılan tüm uygulamalardır. Yıkanma, el, tırnak ve saç temizliği, ağız ve diş temizliği, çamaşır temizliği gibi konuları kapsar. Bütün temizlik araçları kişiye ait olmalıdır. (4-6) Sanitasyon: Sözlük anlamı sağlık olan sanitasyon, temiz ve hijyenik bir ortamın oluşturulması ve bunun sürdürülebilir hale getirilmesidir. Genellikle insan idrarı ve dışkısının güvenli bir şekilde atılması için tesislerin ve hizmetlerin sağlanmasını ifade eder. Sanitasyon kelimesi aynı zamanda çöp toplama ve atık su bertarafı gibi hizmetler aracılığıyla hijyenik koşulların sürdürülmesini ifade eder. (6-8) Asepsi: Mevcut ortamda belirgin bir kontaminasyon olmaması anlamına gelmektedir. Asepsinin amacı canlı (cilt ve doku) ve cansız (cerrahi aletler) yüzeylerdeki mikroorganizmaları yok etmek veya sayılarını güvenli sınıra indirmektir. Mikroorganizmaların vücutta enfeksiyona neden olabilecekleri herhangi bir bölgeye girmesini engellemek için sağlık kuruluşlarında harcanan çabaların tümünü tanımlayan genel bir terimdir. (1-3) Antisepsi: Canlı dokular üzerinde veya içinde bulunan mikroorganizmaların öldürülmesi ya da çoğalmalarının engellenmesi işlemidir. (1-3) Bir ortam mikroorganizma içeriyorsa septik, içermiyorsa aseptik ortam olarak tanımlanır. Ameliyat gibi tıbbi girişimler aseptik ortamlarda yapılır. Flora: Sağlıklı bireyin vücudunda bulunan, normal koşullarda bireye zarar vermeyen, hastalık oluşturmayan mikroorganizma topluluğudur. (9) Kalıcı Flora: Vücudun belli bölgelerinde bulunan mikroorganizma topluluğudur. Ağız, burun, bağırsaklar, solunum sistemi ve deride hastalık oluşturmadan yaşayan mikroorganizmalar flora olarak bulunmaktadır. Kalıcı flora o bölgeye patojenlerin yerleşerek hastalık yapmasını önlemeye katkıda bulunmaktadır. (9) Geçici Flora: Bir organ ya da sistemde normalde bulunmayan mikroorganizmaların belirli bir süre zarfında geçici olarak bulunmasına denir. Geçici flora mikroorganizmalarının hastalık oluşturması kalıcı flora dengesinin bozulmasına yol açabilmektedir. (9) Kontaminasyon: Bulaşma-kirlenme anlamına gelmektedir. Canlı veya cansız bir ortamın ya da cihazın kimyasal, biyolojik, radyolojik veya nükleer ajanlar tarafından kirletilmesidir. (10) Dekontaminasyon: Canlı veya cansız ortamlardan ya da nesnelerden kimyasal, biyolojik, radyolojik veya nükleer ajanların uzaklaştırılması veya etkisizleştirilmesi işlemidir. (10) Dezenfeksiyon: Bir nesneyi veya ortamı enfeksiyon kaynağı olmasını önleyecek düzeyde mikroorganizmalardan (bakteri sporları hariç) arındırma işlemidir. Cansız yüzeylere ve tıbbi cihazlara uygulanan bir işlemdir. (1-3) 1.2. Mikroorganizmalar Mikroorganizma (Germ): Yunanca “mikros” (küçük) ve “organismos” (canlı) kelimelerden oluşmuştur. Mikroorganizmalar genellikle çıplak gözle görülemeyen, ancak mikroskop altında görülebilen tek hücreli canlılardır. Fakat günümüzde çok hücreli mikroorganizmaların olduğu da bilinmektedir. Halk arasında mikrop olarak isimlendirilmektedir. Bakteriler, mayalar, küfler, algler ve protozoalar temel mikroorganizmalardır. Mikroorganizmaları inceleyen bilim dalına Mikrobiyoloji denir. (11,12) Germisid/Mikrobisid: Mikroorganizmaları öldüren etkiye denir. Etki ortadan kalksa bile mikroorganizmalar hiçbir şekilde gelişme ve çoğalmalarını devam ettiremez. Germisidal etki geri dönüşsüzdür. (11-14) Mikrobiyostatik etki: Mikroorganizmaların üremelerinin yani sayıca çoğalmalarının önlenmesidir. Bu etki geri dönücü bir etkidir. (11-14) Bakteri: Bakteriler tek hücreli mikroorganizma grubudur. Tipik olarak birkaç mikrometre uzunluğunda olan bakteriler küresel, spiral veya çubuksu şekillerde olabilir. Yeryüzündeki her ortamda bakteri mevcuttur. Bakteriler mikrobiyolojinin bir alt dalı olan Bakteriyoloji tarafından incelenir. (11-14) Bakteri sporu: Bazı bakteriler tarafından oluşturulan fiziksel ve kimyasal etkilere dirençli özel yapılardır. Bakteri sporu bakteriyi dış etmenlere ve antimikrobiyal ajanlara daha dirençli hale getirir. Bakteriler sporlu iken üreyip çoğalamaz, ancak yıllar sonra (örneğin Bacillus anthracis- şarbon etkeni 2500 yıl) bile vejetatif hale gelerek üreyip çoğalabilir. (11-14) Vejetatif form: Mikroorganizmaların normal metabolik faaliyetlerini devam ettirdiği, stres koşulları altında bulunmayan formudur. Vejetatif formda mikroorganizma beslenme, hareket etme, üreme ve protein sentezleme gibi işlevlerini sürdürür. (11-14) Prion: Protein içeren ve bulaştırılabilen (enfeksiyöz) karakterde çok küçük partiküllerdir. Viral hastalıklarda toksin üretiminden sorumlu, kendi kendini eşleyebilen ve enfekte proteinlerin yapımını sağlayan izole bir proteindir. Prionlar enfeksiyon hastalıklarına yol açan mikroorganizmalara, yani bakteriler ve virüslere benzemedikleri için mikroorganizmalar içerisinde yer almaz. (11-14) Bakterisit: Bakterileri öldürücü etki. (11-14) Bakteriyostatik etki: Bakterilerin üremelerini önleyen etki. (11-14) Bakteriyemi: Bakterinin kanda bulunması hâlidir. (11-14) Virüs: Sadece canlı hücreleri enfekte edebilen ve kendi kendini kopyalama (replikasyon) yoluyla çoğalabilen mikroorganizma türüdür. Virüsler ancak bir konak hücreyi enfekte ederek çoğalabilir. En basit haliyle bir virüs, kapsit adlı bir protein örtü içinde bulunan genetik malzemeden oluşur. Virüsler genel olarak cansız kabul edilmektedir. (11-14) Mantarlar: Klorofil içermeyen, ancak hücre duvarı ve filamentöz yapılara sahip, spor oluşturan ökaryotik mikroorganizmalardır. Bu organizmalar saprofitik olarak yaşarlar ve ölü organik maddeleri parçalar. Yaklaşık 200 bin türü bulunmaktadır. Günümüzde yaklaşık 300 türün insan için patojen olduğu bilinmektedir. (11-14) Fungusid: Mantarları öldürücü etki. (11-14) Virusid: Virüsleri öldürücü etki. (11-14) Viremi: Virüslerin kanda bulunması hâlidir. (11-14) Sporosid: Bakteri sporlarını yok edici etki. (11-14) Biyolojik yük: Bir materyal üzerindeki veya içindeki canlı mikroorganizma miktarını ifade eder. (11-14) Patojen: Hastalığa neden olan her türlü organizma veya madde ye denir. Patojen kelimesi, eski Yunanca "pathos" (acı) ve "genesis" (oluşma) kelimelerinden meydana gelmektedir. Bu terim çoğunlukla çok hücreli organizmaların işleyişini ve hücre bütünlüğünü bozan yapılar için kullanılır; ancak bunun yanında, tek hücrelileri etkileyen patojenler de vardır. (11-14) Aşağıda patojenler ve yaptıkları etki/hastalık için örnekler verilmiştir. (Tablo 1) (11-14) Tablo 1. Patojenler ve neden olduğu hastalık ve etkilere örnekler. Patojen Örnek Neden olduğu hastalık veya etkileri Francisella tularensis Tularemi Mycobacterium tuberculosis o | Tüberküloz Bakteri | Yersinia pestis Veba Vibrio cholerae Kolera Treponema pallidum Sifiliz (Frengi) Mantar | Candida albicans Kandidiyaz (Pamukçuk hastalığı) Sarcoptes scabiei Scabies (Uyuz Hastalığı) Parazit Echinococcus granulosus Karaciğer Kist Hastalığı Protein | Prion Süngersi sığır ensefalopatisi, Creutzfeldt-Jakob hastalığı Plasmodium Sıtma Protozoa Trypanosoma cruzi Chagas hastalığı Hepatit A,B,C,D ve E Sarılık, Karaciğer kanseri Herpes simpleks virüsü Uçuk Virüs 3 SARS-Cov-2 (Yeni COVİD-19 coronavirüs) HIV AIDS 2. ENFEKSİYON HASTALIKLARI İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR VE ENFEKSİYON ZİNCİRİ 2.1. Temel Kavramlar Enfeksiyon: Enfeksiyon etkenlerinin (mikroorganizmaların) herhangi bir yolla insan veya hayvan vücuduna girdikten sonra burada üreyip çoğalması durumuna enfeksiyon denir. (11-14) Enfeksiyona yol açan mikroorganizmalar hemen her ortamda bulunabilen tek hücreli canlılardır. Patojen mikroorganizmanın hastalık yapabilmesi; mikroorganizmanın vücuda giriş yeri, virulansı (hastalık yapma yeteneği), invazyon gücü (kan ve dokulara yayılabilme özelliği), ilaçlara direnci, çoğalma veya toksin (zehirli madde) salgılama hızı gibi faktörlere bağlıdır. (1 1- 14) Enfeksiyon hastalığı: Enfeksiyon etkenlerinin insan veya hayvan vücuduna girip yerleştikten ve burada çoğalmaya başladıktan sonra hastalık belirtilerinin (bulantı, kusma, ateş, hâlsizlik, huzursuzluk vb.) ortaya çıkmasına enfeksiyon hastalığı denir. Enfeksiyon ile enfeksiyon hastalığının ayrı değerlendirilmesi gerekir. Her enfekte kişi hasta olmaz. Yani her enfeksiyon, enfeksiyon hastalığına dönüşmez. (11-14) Enfeksiyon dozu: Bir mikroorganizmanın hastalık oluşturabilmesi için gereken sayısal miktarına denir. Yani hastalık oluşturabilecek en az mikroorganizma sayısıdır. (11-14) Karantina: Bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan veya şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın kuluçka süresinin üst sınırı kadar süreyle kimse ile temas ettirmemektir. (11-14) İzolasyon (Tecrit): Enfekte hastanın bulaştırıcılık süresi boyunca sağlıklı kişilerden ya da diğer hastalardan ayrı tutulması anlamına gelir. (11-14) Endemi, Endemik: Bir enfeksiyonun bir toplumda ya da bölgede belirli ya da alışılmış sıklıkta görülmesidir. Örneğin sıtma hastalığı Çukurova bölgesi için endemiktir. (11-14) Epidemi, Epidemik: Salgın anlamında da kullanılır. Bir hastalığın belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman periyodunda her zaman görüldüğünden daha fazla görülmesidir. Kolera salgını örnek olarak verilebilir. (11-14) Pandemi: Dünya çapında yaygınlık gösteren salgın anlamına gelir. Örneğin covid-19 hastalığı. (11-14) Saprofit bakteri: Hayvan ve bitki kalıntılarında yaşayan ve onların çürümesine yardımcı olan bakterilerdir. Çürükçül organizma ya da ölü organik maddelerden beslenerek yaşarlar. Dış ortama salgıladıkları enzimler sayesinde bitki ve hayvan ölülerini basit yolla organik maddelere parçalayarak onların çürümesine yardımcı olurlar. Hastalık yapma yetenekleri yoktur. Bazı saprofit bakteriler süt, yoğurt ve peynir gibi maddelerin mayalanmasına da yardımcı olur. (11- 14) Virulans: Enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma veya yüksek şiddette hastalık oluşturma yeteneğine virulans denir. Bazen patojen terimi ile aynı anlamda kullanılmakla birlikte aslında, patojenlik terimi mutlak olarak hastalığa neden olma yeteneği için kullanılır, virulans ise bir patojenin ne kadar ciddi (şiddetli) hastalık yapabileceğini ifade etmek için kullanılır. (11-14) Kuluçka (inkübasyon) süresi: Enfeksiyon etkeninin konakçıya girdikten sonra, hastalığın genel belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen süredir. Bu dönemde hastalığa ait genel veya tipik belirtiler görülmez. (11-14) Prodromal dönem: Kuluçka süresi bitişinden itibaren hastalığın tipik belirtilerinin (klinik bulgular) ortaya çıkmasına kadar geçen süredir. Bu dönemde genel hastalık belirtileri (baş ağrısı, ateş, halsizlik gibi) görülebilir. Genellikle birkaç gün sürer. Tipik hastalık belirtileri hastalığa özgü olur ve genel belirtilerden farklılık gösterir. (11-14) Septisemi: Dolaşıma karışan enfeksiyon etkeninin kanda üremesi durumuna denir. (11-14) Toksemi: Enfeksiyon etkeninin hastalık yapıcı zehirli maddelerini (toksin) kana salgılaması ve bu toksinlerin kan yoluyla vücuda yayılmasına denir. Enfeksiyon etkenlerinin bazıları kendisi aracılığıyla bazıları da salgıladıkları toksinler aracılığıyla hastalık oluşturur. (11-14) Portör: Herhangi bir hastalık belirtisi göstermeyen ancak enfeksiyon etkenini vücutlarında bulunduran, çoğaltan ve herhangi bir yolla etrafa yayan insanlara portör (enfeksiyon taşıyıcısı) denir. İnsan dışındaki diğer canlılara Rezervuar denir. (11-14) Vektör: Enfeksiyon etkenini bir canlıdan alıp bir başka canlıya taşıyan eklem bacaklı veya omurgasız canlılara vektör denir, Sinek, bit, kene, fare gibi bazı hayvanlar vektörlere örnek olarak verilebilir. (11-14) 2.2. Enfeksiyon Zinciri Mikroorganizmaların enfeksiyon meydana getirebilmesi için tamamlamak zorunda olduğu basamakların hepsine birden enfeksiyon zinciri denir. Bir etkenin sağlam bir kişiye geçerek enfeksiyon oluşturabilmesi için; herhangi bir şekilde kaynaktan çıkıp doğrudan ya da çeşitli yollarla; uygun bir giriş kapısından konakçıya ulaşması gerekir. Enfeksiyon hastalığının oluşması için sırasıyla etken, bulaşma yolu ve konakçıdan (sağlam kişi) oluşan üç temel öğenin bir arada bulunması gerekir. Bu üç temel öğe enfeksiyon zincirini oluşturur. Enfeksiyon hastalıkları ile mücadelede enfeksiyon zincirinin bir halkasının kırılması ile enfeksiyonun yayılması engellenir. (11-14) Enfeksiyon zinciri daha ayrıntılı biçimde şu şekilde sıralanabilir: I. Etken: Bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler gibi... 2. Rezervuara giriş: Enfeksiyon etkeninin kaynağa giriş yolu 3. Rezervuar (Kaynak): Enfeksiyona neden olan etkenin doğal çevresi ya da kaynak aldığı yer, rezervuar olarak adlandırılır. Rezervuar insan, herhangi bir canlı, toprak veya su olabilir. 4. Rezervuardan (kaynaktan) çıkış: Kaynak insan ise; deri, solunum, tükürük, dışkı vb. 5. Yeni konakçıya taşınma: Hastalık etkeninin içinde veya üzerinde yaşadığı organizmaya konak veya konakçı adı verilmektedir. Konakçıya besinler, su, eşyalar, vektörler yoluyla taşınabilir. 6. Yeni konakçıya giriş: Deri, solunum, sindirim, kan yolu ve cinsel yolla vb. 7. Duyarlı konakçı: Vücut direnci düşük, yeterli ve dengeli beslenemeyen, bağışıklık sistemi zayıf, kronik hastalıkları olan, yorgun, ruhsal çöküntüleri olan insan (11-14) 2.3. Enfeksiyon Etkeni Mikroorganizmalar Viriisler Elektron mikroskobuyla görülebilen, yaşamak ve çoğalabilmek için canlı bir dokuya ihtiyaç duyan en küçük mikroorganizmalar virüslerdir. Bu özelliklerinden dolayı zorunlu hücre içi parazitidirler. Protein ve nükleik asit yapısında olup; nükleik asit yapılarına göre DNA ve RNA virüsleri olarak ikiye ayrılırlar. Virüsler, dış şartlara dayanıksız olup antibiyotiklerden etkilenmezler. Bu nedenle virüs enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı yararsızdır. Çocuk felci, kızamık, kabakulak, grip, kuduz, AİDS, hepatit, covid-19 gibi birçok enfeksiyon hastalığına virüsler neden olmaktadır. (11) Bakteriler Işık mikroskobu ile görülebilen tek hücreli mikroorganizmalardır. Dış etkilere dayanıklı olmaları nedeniyle her yerde saprofit olarak bulunurlar. Saprofit bakteriler, canlı vücuduna girip uygun ortam bulduklarında patojen hâle gelirler. Bakteriler, ikiye bölünerek çoğalırlar ve çoğalmaları için besin, oksijen, nem, ısı, asit veya alkali ortamlara ihtiyaçları vardır. Uygun ortam bulduklarında çok çabuk üreyebilirler. Organizmaya tüm yollardan girip yerleşip çoğalabilirler. Kendileri veya toksin denen bakteri ürünleri ile enfeksiyon oluştururlar. Antibiyotiklere duyarlı oldukları için antibiyotiklerin bulunmasıyla, bakteri enfeksiyonları büyük ölçüde tedavi edilir hâle gelmiştir. Tüberküloz, kolera, dizanteri, tifo, paratifo gibi hastalıkların etkenleri bakterilerdir. (11-14) Gram boyası ile boyanıp boyanmama durumlarına göre Gram pozitif (1) ve Gram negatif (-) olmak üzere ikiye ayrılırlar. (11-14) Üremelerinde oksijen kullanma durumlarına göre aerob ve anaerob olmak üzere ikiye ayrılırlar. Aerob bakteriler üremek için mutlaka oksijene ihtiyaç duyar. Anaerob bakteriler ise üremek için oksijene değil karbondioksite ihtiyaç duyar. (11-14) Ayrıca bakteriler dış ortama dayanıklılığına göre sporlu ve sporsuz bakteriler, kapsüllerine göre kapsüllü ve kapsülsüz bakteriler, hareketlerine göre hareketli ve hareketsiz bakteriler olmak üzere de sınıflandırılır. (11-14) Riketsiyalar Virüslerden büyük, bakterilerden küçük mikroorganizmalardır. Normal ışık mikroskobu ile görülebilirler. Üremek için canlı hücrelere ihtiyaç duyarlar. Bulaşmaları genellikle bit, pire, kene gibi haşereler aracılığıyla deri yoluyla olur, Örneğin, tifüs hastalığının etkeni riketsiya prowazeki bitler tarafından taşınır. (11-14) Mantarlar Mantarlar doğada yaygın olarak bulunur ve nemli ortamlarda yaşar. Bulaşma çoğu zaman doğrudan temas ve ağız yolu ile olur. Mantarları inceleyen bilim dalına Mikoloji, mantarlarla oluşan hastalıklara da mikoz veya fungal enfeksiyon denir. Mantar enfeksiyonları, çevre koşulları iyi olmadığında sık görülür ve kontrol altına alınmaları zordur. Özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde, antibiyotik kullananlarda ve küçük çocuklarda mantar enfeksiyonu görülme sıklığı daha fazla olmaktadır. Örneğin; bebeklerde görülen, halk arasında pamukçuk (moniliazis) denilen hastalığın etkeni bir mantardır. (11-14) Protozoalar 10 İnsanlarda parazit olarak, doğada ise yaygın olarak bulunurlar. Trofozoit (serbest hareket edebilen, kistleşmemiş şekli) ve kist şekilleri vardır. Bulaşma genellikle kistlerin sindirim yolu ile alınmasıyla olur. Örneğin, sıtma etkeni olan plazmodium, kala-azar etkeni olan leishmania ve toksoplazmozis etkeni olan toksoplazma gondi bir kan protozoeridir. Amipli dizanterinin etkeni olan amip ise bağırsak protozoeridir. (11-14) Helmintler (Kurtçuklar) Çok hücreli omurgasız canlılardır. Basit mikroskopla veya çoğu kez çıplak gözle görülebilirler. Sindirim, solunum ve deri yolu ile vücuda girerler. Örneğin; çiğ yenen sebze ve meyvelerle sindirim, tozlar ve hayvan tüyleri ile solunum, toprak ve suyla temas sonucu da deri yolu ile bulaşırlar. En çok bağırsaklara, böbreklere, karaciğere ve kaslara yerleşerek hastalık yaparlar. (11-14) Artropodlar Eklem bacaklılar anlamına gelmektedir ve dünyadaki hayvanların ©580'ini oluşturmaktadırlar. Bütün dünyaya yayılmış olup daha çok hastalık etkenlerini taşıyan böceklerdir. Vektör olarak isimlendirilirler. Eklembacaklıları inceleyen bilim dalına “entomoloji” denilmektedir. Keneler, karasinekler, sivrisinekler, bitler, pireler, tahtakuruları, tatarcıklar, hamam böcekleri bu grupta sayılır. Örneğin; sıtma, sarıhumma, ensefalit, chagas (uyku) hastalığı ve tifüs gibi hastalıkların etkenleri artropodlar tarafından insanlara taşınır. (11-14) 2.4. Enfeksiyon Bulaşma Yolları Rezervuardan çıkan etkenin sağlam kişiye geçene kadar izlediği yollara bulaşma yolları, enfeksiyon etkeninin sağlam kişiye geçmesine de bulaşma denir. Bulaşma direk ve indirek yolla olmak üzere başlıca iki şekilde olur. (11-14) Direk (Doğrudan) Bulaşma Enfekte kişinin, duyarlı kişi (konakçı) ile doğrudan teması sonucu oluşan bulaşma şeklidir. Enfeksiyon etkeni herhangi bir aracı kullanmadan doğrudan yeni konakçıya bulaşır. Enfeksiyon kaynağı ile doğrudan temas (eller, öpüşme, cinsel ilişki, ısırma vb.) veya burun- boğaz salgılarının sağlam kişilerin göz, burun ve ağız mukozalarına temas etmesi sonucunda bulaşma olur. (11-14) İndirek (Dolaylı) Bulaşma Mikroorganizmanın, konakçıya bir aracı kullanarak girmesidir. Bu aracılar başlıca hava, su, besin, vektör, eşya, topraktır. (11-14) - Hava yolu ile bulaşma: Kontrolü en zor olan bulaşma şeklidir. Konuşurken, bağırırken, öksürürken, aksırırken ağız ve burundan saçılan ve içerisinde hastalık etkeni bulunan aerosoller (5 mikrondan küçük katı ve sıvı zerrecikler) yoluyla havaya yayılır. Bu aerosoller hafif olmaları nedeniyle uzun süre (ortalama 5-15 dakika) havada asılı kalabilir. Havada asılı kalan bu aerosolü bir başkasının soluması ile bulaş gerçekleşir. Tüberküloz, grip, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, kabakulak, boğmaca, menenjit, pnömoni ve bazı streptokok enfeksiyonları bu yolla bulaşan enfeksiyonlara örnektir. (11-14) - Damlacık yoluyla bulaşma: Konuşurken, öksürürken, bağırırken, hapşırırken veya şarkı söylerken ağzımızdan ve burnumuzdan çıkan ve enfeksiyon etkenini içeren damlacıkların (5 ile 10 mikron büyüklüğünde) karşıdaki kişinin solunum yollarına veya mukozalarına 11 girmesiyle olan bulaşma yoludur. Bu damlacıkların bulaşma mesafesi normalde |-1,5 metredir. Ancak bağırma, öksürme gibi durumlarda bu mesafe 2-2,5 metreye kadar çıkabilmektedir. Bu damlacıklar aerosollere göre daha ağır olmaları nedeniyle havada asılı kalamaz ve yere düşerler. Covid-19 hastalığı bu bulaşmaya örnektir, (11-14) - Su ile bulaşma; Suyun bulaştırıcı olabilmesi için patojenlerin su içinde yaşamlarını devam ettirebilmesi gerekir. Bu yolla bulaşan hastalıkların bazıları; tifo, kolera, dizanteri, poliomyelit, enfeksiyöz hepatit (hepatit A virüsü), mantar ve bazı parazitozlardır. (11-14) - Besin maddeleri ile bulaşma: Bazı besin maddeleri kaynağında kontamine olurken bazıları ise besinleri hazırlayan ve pişiren kişiler ile kontamine olur. Besinlerle bulaşan enfeksiyonların en önemlisi stafilokok, salmonella ve botulismus besin zehirlenmeleridir. Tifo, kolera, dizanteri de besinlerle bulaşan hastalıklardan bazılarıdır. (11-14) Enfeksiyon etkeninin su ve besin maddesi olarak ağız yoluyla alınarak bulaşmasına enteral bulaşma denilmektedir. (11-14) - Toprak ile bulaşma: Hastalık etkenleri ile kontamine toprak bulaştırıcı bir araç olur. Kontamine toprağın açık yaralar ile teması sonrası bulaş olur. Tetanos ve gazlı gangren topraktan direkt olarak bulaşır. (11-14) - Parenteral bulaşma; İnsandan insana kan transfüzyonu, diş çekimi, steril edilmemiş cerrahi aletler, ilaç ve uyuşturucu bağımlılarının ortak kullandığı enjektörlerle bulaşabilir. Bu yolla en çok; sifiliz, hepatit B ve C, sıtma, AIDS ve streptokokal cilt enfeksiyonları bulaşır. (1 1 - 14) - Tıbbi araç gereçlerle bulaşma: Enfeksiyon etkenleri kaynaktan ayrılıp bazı eşyalar üzerinde hayatını sürdürerek sağlam kişilere geçebilir. Bu tür eşyalar; yatak çarşafı, yastık kılıfı, kirli giysi, mendil, tabak, çatal, kaşık, para, kapı kolu, musluk başı, telefon ahizesi gibi ortak kullanılan araçlardır. Hastada kullanıldıktan sonra sterilize edilmeden başka kişilerde kullanılan malzemeler (airway, çarşaf vb.) hastalık etkenini bulaştırır. Eşyalarla bulaşan hastalıkların bazıları; uyuz, deri enfeksiyonları, tifo, kolera'dır. (11-14) Hastalıkların oluşmasında yaş, cinsiyet, aile, ırk, beslenme, zaman, yer, meslek gibi faktörler de rol oynar. 2.5. Enfeksiyondan Korunmada Karantina ve İzolasyon Enfeksiyon hastalıkları epidemi (salgın) veya pandemiye yol açtığında enfekte olan her bireyi tedavi etmek çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bir salgın veya pandemiden en iyi korunma yolu, oluşmasını engelleyici koruyucu sağlık önlemleri almaktır. Eğer salgın oluşmuş ise enfeksiyon etkeninin bulaş yolları engellenmelidir. Koruyucu sağlık hizmetleri veya enfeksiyon bulaş yollarının engellenmesine yönelik harcanacak ekonomik kayıp, salgın ve pandeminin yol açtığı sosyal ve ekonomik kayıpla kıyaslanamayacak kadar küçüktür. (11-14) Karantina: Henüz hasta olmayan (hastalık belirtilerinin gözlenmediği), enfeksiyon etkenine maruz kalmış, hasta olma olasılığı olan kişilerin en az hastalığın kuluçka süresinin üst sınırı kadar süreyle belirli bir bölgede ayrı olarak tutulması ve hareketlerinin sınırlandırılmasıdır. Bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutularak gözlenmesi anlamına da gelmektedir. Örneğin kuluçka süresi 8-14 gün olan bir hastalık için karantina süresi en az 14 gün olmalıdır. (11-14) 12 İzolasyon: Hasta olduğu kanıtlanmış bireylerin hastanede veya evde sağlam bireylerden ayrı tutulması, faaliyetlerinin sınırlandırılması, özgün sağlık bakımı verilmesidir. Hastanelerde uygulanan 4 farklı izolasyon yöntemi vardır. (11-14) 1) Temas İzolasyonu: Hepatit A, herpes simpleks virüs, uyuz, kırım-kongo kanamalı ateş hastalığı vb. hastalıklarda uygulanır. Hastaya kullanılan her türlü tıbbi alet (derece, tansiyon aleti, stetoskop, pansuman seti vb.) hastaya özgü olarak kullanılmalıdır ve hasta taburcu olduğunda başka bir hasta için kullanılmadan önce dezenfekte edilmelidir. İzolasyon odasının giriş kapısında kırmızı yıldız tanımlayıcısı bulunmalıdır. (11-14) 2) Sıkı Temas İzolasyonu: Vankomisin Dirençli Enterekok (VRE) ile enfekte, kolonize ya da şüpheli hastalar için uygulanan önlemlerdir. Temas izolasyonu önlemlerine ilave olarak sağlık personeli hasta ile her temasta bariyer önlemleri almalı ve tek kullanımlık önlük kullanılarak temas sonrası hasta odası içinde enfekte atık kutusuna atılmalıdır. İzolasyon odasının giriş kapısında kırmızı üçgen tanımlayıcısı bulunmalıdır. (11-14) 3) Damlacık İzolasyonu: Menenjit, pnömoni, kızamıkçık vb. hastalıklarda uygulanır. Damlacık yolu ile bulaşan etkenlerin yayılımı maske kullanımı ile önlenebilir. Nezle, grip, farenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonu veya kızamıkçık, kabakulak, meningokoksik menenjit gibi spesifik enfeksiyonu olan hastalara ve bu hastalara bakım verenlere uygulanır. İzolasyon odasının giriş kapısında mavi çiçek tanımlayıcısı bulunmalıdır. (11-14) 4) Solunum İzolasyonu: Akciğer tüberkülozu, larinks tüberkülozu, suçiçeği, zona, viral hemorajik ateş, kızamık ve covid-19 gibi bazı enfeksiyonların yayılımını önlemek için standart maske kullanımı yeterli değildir. Söz konusu durumlarda hastaların standart cerrahi maske takması, refakatçi ve sağlık personelinin ise N95-FFP3 maske kullanması gerekmektedir. Bu maskeler ıslanmadığı ve yırtılmadığı sürece, temiz ve korunaklı bir kap içinde saklanarak mesai süresince tekrar kullanılabilir. Bir odadan diğerine geçerken N95-FFP3 maskenin değiştirilmesi gerekli değildir, ancak mesai sonunda mutlaka atılmalıdır. Çıkarıp takma veya atma işleminden 13 sonra eller antiseptikle ovalanmalıdır. İzolasyon odasının giriş kapısında sarı yaprak tanımlayıcısı bulunmalıdır. (11-14) Solunum İzolasyonunda Sarı Yaprak Ayrıca burada bahsedilmesinde fayda olan bir diğer tanımlayıcı sembolde dört yapraklı yeşil yonca'dir. Bu resim, hastanede yatan hastalardan düşme riski olanları tanımlamak için kullanılır. (11-14) İzolasyon Yöntemleri ve Alınacak Önlemler Standart İzolasyon Önlemleri Hastaneye başvuran bütün hastalar bulaşıcı enfeksiyonu varmış gibi kabul edilmeli ve standart izolasyon önlemleri uygulanmalıdır. Standart izolasyon önlemleri kan, sekresyonlar, tüm vücut sıvıları (ter hariç) gibi mukoz membranlar, bütünlüğü bozulmuş deri ile bulaşabilecek etkenlere yönelik önlemlerdir. Standart izolasyon önlemleri bütün hastalara uygulanmalıdır. Standart İzolasyon Uygulanırken; 1.Hastaya temas öncesinde ve sonrasında el hijyeni gerçekleştirilmelidir. 2.Eldiven kullanılmalıdır. 3.Yapılacak uygulamalarda kan veya diğer vücut sıvılarının sıçrama olasılığı varsa maske, gözlük ve önlük kullanılmalıdır. 4.Giyilen önlük su geçirmez özellikte olmalıdır. 5.İşlem bittikten sonra tüm kişisel korunma malzemeleri çevreyi kontamine etmeden ortamdan uzaklaştırılmalıdır. 6.Kullanım sonrasında iğne uçları enjektörden elle ayrılmamalı, hiçbir zaman yeniden kılıfına geçirilmemeli, kıvrılıp bükülmemelidir. 7.İğne uçları, delinmeye dirençli kesici-delici alet kutularının üzerinde bulunan çentik yardımıyla enjektörden ayrılmalı ve enjektörler tıbbi atık poşetine atılmalıdır. 8.Kesici-delici alet kutularının 4'ü dolduktan sonra ağzı kapatılarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. 14 9.Hastanın vücut sıvısı veya sekresyonları ile kirlenmiş tek kullanımlık malzemeler atık yönetimine uygun olarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır (28). Bulaşma Yoluna Yönelik Önlemler Bulaşıcı hastalığı kanıtlanmış veya şüpheli olan, önemli bir mikroorganizmayla enfekte ya da kolonize hastaları kapsayan önlemlerdir. Bulaşma yoluna yönelik önlemler her zaman standart önlemlerle birlikte uygulanmalıdır. Birden fazla bulaşma yolu olduğu bilinen hastalıklarda önlemler kombine edilerek uygulanmalıdır. Temas İzolasyonu Önlemleri: Önemli ve temas yoluyla bulaşabilen mikroorganizmalarla enfekte ya da kolonize hastalarda temas izolasyonu uygulanmalıdır. Temas İzolasyonu Uygulanması Gereken Durumlar Birden fazla antibiyotiğe direnç geliştirmiş mikroorganizmalar ile (metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA), vankomisine dirençli enterokoklar (VRE), Acinetobacter spp., Pseudomonas aeruginosa, ESBL) enfeksiyon durumunda, Az sayida mikroorganizma ile enfeksiyon olusturabilen ve cansiz ytizeylerde uzun stire kalabilen mikroorganizmalar (Clostridium difficile, enterohemorajik Escherichia coli, Shigella spp., hepatit A viriisii, rotavirtis) ile olusan enterik enfeksiyon varliginda, Bulaşıcılığı yüksek deri enfeksiyonlarının (Deri difterisi, Herpes simpleks virus enfeksiyonu (neonatal veya mukokütanöz), İmpetigo, selülitler, bitlenme, uyuz, streptokoksik ve stafilokoksik deri enfeksiyonları ve suçiçeği gibi) varlığında, Bebek ve küçük çocuklarda respiratuvar sinsityal virüs (RSV), parainfluenza virüs enfeksiyonları veya enteroviral enfeksiyonların varlığında, Viral/hemorajik konjuktivit ve viral/hemorajik enfeksiyonların (Ebola, Lassa, Kırım- Kongo vb.) varlığında temas izolasyonu önlemleri uygulanmalıdır. Temas İzolasyonu Uygulama Hastalar tek kişilik odalara yerleştirilmelidir. Hasta odasına girmek isteyenleri uyarmak için oda kapısına “temas izolasyonu kartı” asılmalıdır. Temas izolasyonu kartı “kırmızı yıldız” şeklindedir. Odaya giriş ve çıkışlarda el hijyeni sağlanmalıdır. Odaya girerken temiz, non-steril (steril olmayan) tek kullanımlık eldivenler giyilmeli, çıplak elle hasta temasından veya odadaki yüzeyler ile temastan kaçınılmalıdır. Odadan çıkmadan önce eldiven tıbbi atık poşetine atılmalıdır. Eldiven çıkarıldıktan sonra el hijyeni sağlanmalıdır. Çıplak el ile odada hiçbir yere dokunulmamalıdır. 15 e Vücut sıvıları ile bulaş riski olan hastaların odalarına girmeden önce temiz, non-steril önlük giyilmelidir. » Önlük odadan çıkmadan çıkarılmalıdır. e Odada kullanılan malzemeler oda dışına çıkarılmamalıdır. Hava Yolu (Solunum) İzolasyonu Önlemleri Solunum yoluyla bulaşabilen, 5 um (mikron) ya da daha küçük, havada asılı kalan ve hava yoluyla uzak mesafelere taşınabilen partiküllerle (aerosol) oluşacak enfeksiyonları önlemek için hava yolu izolasyonu uygulanmalıdır. Hava Yolu (Solunum) İzolasyonu Uygulanması Gereken Durumlar Kızamık, suçiçeği, SARS, yaygın zoster (zona) enfeksiyonu, viral hemorajik ateşler: lassa, ebola, kırım-kongo, marburg, akciğer ve larenks tüberkülozu. Hava Yolu (Solunum) İzolasyonu Uygulama e Hastalar tek kişilik odalara yerleştirilmelidir. e Odalar havalandırma açısından negatif basınçlı özellikte olmalı ve saatte 6-12 kez hava değişimi sağlanmalıdır. » Oda havalandırması HEPA filtreler ile yapılmalıdır. e Hasta odasına girmek isteyenleri uyarmak için oda kapısına “Hava Yolu İzolasyonu kartı” asılmalıdır. Hava Yolu İzolasyonu kartı “sarı yaprak” şeklindedir. e Hasta odasının pencereleri ve kapısı kapalı tutulmalıdır. e Hasta zorunlu haller dışında odadan çıkmamalıdır. e Odaya giriş ve çıkışlarda el hijyeni sağlanmalıdır. e Pulmoner (Akciğer) tüberkülozlu olduğu bilinen ya da şüphe edilen hastanın odasına girerken koruyucu maske (N95 solunum maskesi) takılmalıdır. » Kızamık ya da suçiçeği tanısı almış hastaların odasına bağışıklığı zayıf kişiler girmemelidir. Girmek durumunda olduklarında N95 solunum maskesi kullanmalıdırlar. e Hastanın bir yerden başka bir yere taşınması gerektiğinde hastaya cerrahi maske takılmalı ve odasına dönene kadar çıkarmamalıdır. Damlacık İzolasyonu Önlemleri 5 um'den büyük (5-10 jim arasında), havada asılı kalamayan, hava akımı ile uzak mesafelere taşınamayan partiküller (aerosol) ile oluşan enfeksiyonları önlemek için damlacık izolasyonu uygulanmalıdır. Damlacık İzolasyonu Uygulanması Gereken Durumlar 16 Haemophilus İnfluenzae Tip b enfeksiyonları (menenjit, pnömoni, epiglottit, sepsis), Neisseria meningitidis enfeksiyonları (menenjit, pnömoni, sepsis), Difteri anjini, Mycoplasma pneumoniae ile oluşan solunum yolu enfeksiyonları, boğmaca, veba, kabakulak, kızamıkçık, adenovirüs, parvovirüs B19, influenza enfeksiyonları, A grubu beta-hemolitik streptokok enfeksiyonları. Damlacık İzolasyonu Uygulama e Hastalar tek kişilik odalara yerleştirilmelidir. e Odada havalandırma sistemi olması ve kapının kapalı tutulması gerekmez. e Odaya giriş ve çıkışlarda el hijyeni sağlanmalıdır. e Hasta zorunlu haller dışında odadan çıkarılmamalıdır. e Hastanın transportu gerektiğinde hastaya normal cerrahi maske takılmalı ve odasına dönene kadar çıkarmamalıdır. e Hasta odasına girmek isteyenleri uyarmak için oda kapısına ““damlacık izolasyonu kartı” asılmalıdır. Damlacık izolasyonu kartı, “mavi çiçek” şeklindedir. e Hastaya | metreden daha yakın yaklaşması gereken herkes normal cerrahi maske takmalıdır (28). Genel olarak; sağlık alanında birçok yaklaşımda farklı Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE) kullanılması önerilmektedir. Kişisel koruyucu ekipmanlar koruma seviyelerine göre A, B, C ve D seviye olarak sınıflandırılırlar. Sağlık alanında sıklıkla D seviye KKE kullanımı söz konusudur. 2.6.Sağlık Çalışanlarının Karşılaştığı Enfeksiyonlar Sağlık personeli açısından tehdit oluşturan enfeksiyon etkenleri arasında; kan ve vücut sıvıları ile temas sonucu bulaşan Hepatit B, HIV ve Hepatit C virüsleri önde gelmektedir. Damlacık yoluyla bulaşan enfeksiyonlar arasında ise influenza (grip), tüberküloz (verem), kızamık, kızamıkçık, suçiçeği ve covid-19 ön sıralarda yer almaktadır. (11-14) Hepatit B ve C virüsü: Hepatit B ve C virüsü; siroz, karaciğer kanseri, kronik hepatit gibi önemli komplikasyonlara neden olmaktadır. Özellikle kan ve ürünleri ile temas edenler olmak üzere tüm sağlık çalışanları risk altındadır. Meni, vajinal sıvı, vücut sıvıları ve kan teması ile bulaşma olur. Risk oluşturan tüm personel için hepatit B aşısı yapılmalıdır. Henüz hepatit C virüsü için geliştirilmiş bir aşı yoktur. Ayrıca korunma için uygun el hijyeni, eldiven kullanımı ve diğer bariyerlerin (koruyucu gözlük vb) kullanımına önem verilmelidir. (11-14) AİDS: Sağlık çalışanları için büyük tehlike oluşturmaktadır. Kesici ve delici (Perkütan) yaralanmalar, meni ve vajinal sıvı teması ile bulaşır. HIV bulaşma riski; iğne batması sonucu “00,3 (binde üç), mukoz membrana kan sıçraması sonucu “00,09 (on binde dokuz) dur. (11-14) HIV enfekte kan veya vücut sıvısı ile temas varsa sırasıyla yapılması gerekenler şunlardır: - Bölge hemen sabun ve su ile ovuşturulmadan yıkanmalıdır. 17 Yara bölgesine sert bir şekilde bastırılmamalıdır. Yaralanmadan hemen sonra, 6. haftada 3. ve 6. ayda serolojik araştırma yapılır. 6. ayda testler negatifse tekrarlamaya gerek yoktur. Göz steril serum fizyolojik ile; ağız ve burun ise suyla iyice çalkalanmalıdır. 18 3. HASTANE ENFEKSIYONU VE TIBBI ATIK 3.1.Hastane enfeksiyonu (Nazokomiyal Enfeksiyon) Hastaneye başvurduktan sonra gelişen ve başvuru anında inkübasyon (kuluçka) döneminde olmayan veya hastanede bulaşmasına rağmen bazen taburcu olduktan sonra ortaya çıkabilen enfeksiyonlardır. Genellikle, hastaneye yattıktan 48 veya 72 saat sonra ya da taburcu olduktan sonraki ilk 10 gün içinde meydana gelen enfeksiyonlar hastane enfeksiyonu olarak kabul edilir. Hastane enfeksiyonları birçok antimikrobiyal ajana dirençli olduğu için tedavileri zor ve masraflıdır. Bu nedenle hastane giderlerini önemli ölçüde artırmakta, başarılı tedavi ve operasyon geçirmiş olmasına karşın birçok hasta kaybedilmektedir. (15) Hastane enfeksiyonu aşağıdaki şekilde bulaşabilmektedir: Endojen Bulaşma: Hastanın kendi vücudundaki mikroorganizmaların enfeksiyon oluşturması, 2. Ekzojen Bulaşma: Dış çevreden bulaşan mikroorganizmaların enfeksiyon oluşturması, 3. Çapraz Bulaşma: Bir hasta ya da hastane çalışanından mikroorganizma bulaşması, Hastane enfeksiyonu bulaşmasında etkili öğeler: Hava (aerosol) ya da flüge (damlacık) yolu, Tanı ya da tedavi nedeniyle kirlenen iğne, enjektör, pansuman malzemeleri, sonda ve kateter gibi tıbbi malzemeler, Eller, yiyecek ve içecekler, Tedavi amaçlı kullanılan kontamine ilaç ve sıvılar, Hastane enfeksiyonu, Hastanede yatış süresini uzatmakta, Hastada önemli sağlık sorunlarına hatta ölüme yol açabilmekte, Ek mali yük getirmekte, İşgücü ve üretkenlik kaybına yol açmakta Başarılı geçen bir ameliyatı veya diğer tıbbi tedavileri başarısız kılabilmektedir. (1 1- 15) Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi (EKK) 19 Hastanede yatan hastaların başarılı tedavisinde hastane enfeksiyonlarının önlenmesi son derece önemlidir. Hastane enfeksiyonlarının önlenmesinde, hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi (EKK) gibi birimlerin etkin çalışması gerekmektedir. Genellikle bu komitenin başkanı enfeksiyon hastalıkları uzmanıdır. Bu komite enfeksiyon kontrolü için dezenfeksiyon ve sterilizasyon, antibiyotik kullanımı, hasta izolasyonu, personel sağlığı, temizlik ve atıkların yok edilmesi gibi konularda başlıca kuralları belirler. Hastanenin tüm bölümlerindeki enfeksiyon sorunları ile ilgilenir. Hastane enfeksiyonunun önlenmesi için, - Başta hekimler ve hemşireler olmak üzere bütün hastane personeline sürekli eğitimler verilmelidir. - Hastanede antibiyotiklere dirençli bakteri oluşumunun engellenmesi için etkin bir antibiyotik kullanım politikası izlenmelidir. Antibiyotik kullanımı gereksiz hastalarda antibiyotik kullanımı önlenmelidir. - Periyodik olarak enfeksiyon kontrol komitesi toplantıları yapılmalı, bu toplantılarda gözlemler ve toplanan veriler paylaşılmalı ve sonuçlar yorumlanmalıdır. Bu işleme hastane enfeksiyonu sürveyansı denir. Tespit edilen sorunların giderilmesi için politikalar oluşturulmalıdır. (11-15) Enfeksiyon kontrol komitesinin faaliyet alanları şunlardır: a) Sürveyans ve kayıt, b) Antibiyotik kullanımının kontrolü, c) Dezenfeksiyon, antisepsi, sterilizasyon, d) Sağlık çalışanlarının meslek enfeksiyonları, e) Hastane temizliği, çamaşırhane, mutfak, atık yönetimi gibi destek hizmetlerinin hastane enfeksiyonları yönünden kontrolü. (11-15) Hastane Enfeksiyonları Yönünden Riskli Hastalar; - Bebek ve çocuklar, - o Hastanede uzun süre yatanlar, - Bağışıklık sistemi zayıf olanlar, - Yaşlılar, - Bronkoskopi, sistoskopi, kateterizasyon ve operasyon uygulanan hastalar. (11-15) Sık Karşılaşılan Hastane Enfeksiyonları Yapılan çalışmalarda 4 grup hastane enfeksiyonu belirlenmiştir. 1. Nozokomiyal (hastane kökenli) Üriner Sistem Enfeksiyonları: En sık rastlanan hastane enfeksiyonudur. Enfeksiyona en sık sebep olan mikroorganizma Escherichia coli”dir. Üriner sistem enfeksiyonlarının 9697?si üriner kateter (foley sonda) kullanımı ile oluşur. Kalan kısmı da sistoskopi gibi ürolojik girişimler sonrası görülür. (12-15) 20 2. Nazokomiyal Pnémoniler: Solunum cihazina bağlanan hastalarda görülme oranı 6-20 kat daha fazladır. Hastane kökenli pnömoniler hastane enfeksiyonları içinde en ağır seyreden gruptur ve %33-50 ölüm (mortalite) oranıyla ilk sıradadır. (12-15) 3. Cerrahi Alan Enfeksiyonları (CAE): Ameliyattan sonra 30 gün içerisinde ya da implant kullanılan hastalarda 120 gün içerisinde ameliyat yerinde görülen enfeksiyona denir, (12-15) 4. Nazokomiyal bakteriyemiler: Kan kültüründe izole edilen patojenin başka bir yerdeki enfeksiyon ile ilişkili olmamasına primer enfeksiyon denir. Başka bir yerdeki enfeksiyonla ilişkili patojen kan kültüründe de ürerse bu sekonder enfeksiyon olarak kabul edilir. (11-15) Tüm hastane enfeksiyonları içerisinde en sık izole edilen patojen Escherichia coli (E. coli: koli basili) dir. Sıklık sırası değişmekle birlikte; enterokoklar, pseudomonas aeruginosa, stafilokok aureus, enterobacter ve klebsiella pneumonia gibi diğer patojenlerde izole edilmektedir. (12- 15) Hastane enfeksiyonlarından izole edilen bu patojenlerin ortak noktası çeşitli yollarla antibiyotiklere karşı direnç geliştirmiş olmalarıdır. Bu nedenle klasik antibiyotiklerle zor tedavi edilirler. Nazokomiyal enfeksiyona yol açan S. aureus'ların yaklaşık 9040” Metisiline dirençli S. aureus (MRSA), yine enterokokların yaklaşık *o17'si Vankomisine dirençli enterokok (VRE) lardır. Bu patojenlerin antibiyotiklere direnç gelişimlerinin daha da artması durumunda bu patojenleri mevcut antibiyotiklerle tedavi etmek zorlaşacaktır. (11-14) 3.2.Tıbbi Atık Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre; Sağlık kuruluşları, araştırma kuruluşları ve laboratuvarlar tarafından oluşturulan tüm atıklar tıbbi atıktır. Ayrıca evde yapılan tıbbi bakım (diyaliz, insülin enjeksiyonları) esnasında üretilen atıklar gibi küçük veya dağınık durumda bulunan kaynaklardan çıkan atıklar da tıbbi atıktır. (16) Sağlık kuruluşlarından kaynaklanan atıklar; evsel nitelikli atıklar, tıbbi atıklar, tehlikeli atıklar ve radyoaktif atıklar olarak gruplandırılır. Tıbbi atıkları diğer atıklardan ayırmak amacıyla aşağıda görülen uluslararası biyotehlike amblemi kullanılır. (16) Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'ne göre sağlık kuruluşlarında aşağıda belirtilen atıklar tıbbi atık olarak nitelendirilmektedir. (17) - Mikrobiyolojik laboratuvar atıkları, - Kan, kan ürünleri ve bunlarla bulaşmış nesneler, 21 - Kullanılmış ameliyat giysileri (kumaş, önlük ve eldiven vb), - Diyaliz atıkları (ekipmanlar), - Karantina atıkları, - Bakteri ve virüs içeren hava filtreleri, - Enfekte deney hayvanı leşleri, organ parçaları, kanı ve bunlarla temas eden tüm nesneler, - Vücut parçaları, organik parçalar, plasenta, kesik uzuvlar ve benzeri atıklar (insani patolojik atıklar), - Biyolojik deneylerde kullanılan kobay leşleri, - Enjektör iğneleri, - İğne içeren diğer delici-kesiciler, - Bistüriler, - Lam-lamel, - Kırılmış diğer cam ve benzeri nesneler. (18) Tıbbi atıkların güvenli yönetimi amacıyla yayımlanan Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'nde (RG; 22.07,2005-25883) sağlık kuruluşlarından kaynaklanan atıklar dört ana başlık altında toplanmıştır. (17) I- EVSEL NİTELİKLİ ATIKLAR: Genel Atıklar, Ambalaj Atıkları II- TIBBİ ATIKLAR: Enfeksiyöz Atıklar, Patolojik Atıklar, Kesici-Delici Atıklar (- o TEHLİKELİ ATIKLAR IV- O RADYOAKTİF ATIKLAR Tüm atıkların toplanmasında farklı renkte torbalar kullanılmalıdır. »* Kırmızı Torba: Tıbbi atıklar « Mavi Torba: Evsel nitelikte atıklar » Siyah Torba: Geri kazanılabilen atıklar (serum, ilaç şişeleri vs.) (16-18) Risk Altındaki Kişiler Tıbbi atık ile uğraşan her kişi potansiyel olarak risk altındadır. Risk altındaki başlıca gruplar: - Doktorlar, hemşireler, yardımcı sağlık çalışanları ve diğer hastane personeli, - Sağlık kuruluşlarında veya evde tedavi ve bakım alan hastalar, - Sağlık kuruluşlarının hasta ziyaretçileri, - Sağlık kuruluşlarının çamaşırhane, atık toplama ve taşıma gibi destek birimlerinde çalışanlar, 22 - Atik bertaraf tesislerindeki isgiler - Atık boşaltım sahalarında ayıklama yapan kişiler, Enfekte tıbbi atıklar çok sayıda patojen mikroorganizma içerebilir. Enfekte atıklardaki patojenler birçok yolla insan vücuduna girebilir; - Derideki batma veya kesi yoluyla, - o Mukoz membranlara temas yoluyla, - İnhalasyon (solunum) yoluyla, - Sindirim sistemi (enteral) yoluyla. Tıbbi atıklar aracılığıyla bulaşmanın HIV, Hepatit B ve C virüs enfeksiyonlarıyla özel ilişkisi vardır. Bu virüsler genellikle enfekte kan ve kan ürünleri ile kontamine olmuş enjektör iğnelerinin, bistürilerin kesmesiyle veya batmasıyla bulaşır. (16-18) Aşağıda Biyomedikal atıkların ve sağlık bakım atıklarının DSÖ'ye göre gruplandırılması yer almaktadır. (16) ATIK TANIM VE ÖRNEKLER KATEGORİSİ Enfeksiyöz Atıklar Enfeksiyöz ajanların yayılımını önlemek için taşınması ve imhası özel uygulama gerektiren atıklar: Mikrobiyolojik laboratuvar atıkları: kültür ve stoklar, enfeksiyöz vücut sıvıları, serolojik atıklar ve diğer kontamine laboratuvar atıkları (lam-lamel, pipet, petri vb.) Kan, kan ürünleri ve bunlarla kontamine olmuş nesneler Kullanılmış ameliyat giysileri (kumaş, önlük ve eldiven vb.) Diyaliz atıkları (atık su ve ekipmanlar) Karantina atıkları Bakteri ve virüs içeren hava filtreleri Enfekte deney hayvanı leşleri, organ parçaları, kanı ve bunlarla temas eden tüm nesneler Patolojik atık Vücut parçaları, kan ve diğer vücut sıvıları, fetüsler Anatomik atık dokular, organ ve vücut parçaları ile ameliyat, otopsi vb. tibbi müdahale esnasında ortaya çıkan vücut sıvıları Ameliyathaneler, morg, otopsi, adli tıp gibi yerlerden kaynaklanan vücut parçaları, organik parçalar, plasenta, kesik uzuvlar vb. (insani patolojik atıklar) 23 Biyolojik deneylerde kullanilan kobay lesleri Kesici Delici İğneler, infüzyon setleri, bistüriler, bıçaklar, kırık camlar batma, Atiklar delme sıyrık ve yaralanmalara neden olabilecek atıklar. Enjektör iğnesi, iğne içeren diğer kesiciler, bisturi, lam-lamel, cam pastör pipeti, kırılmış diğer cam vb. Farmasötik atık İlaç içeren atık: Miadı dolmuş veya kullanılmayan ilaçlar, ilaç içeren veya ilaçla kontamine maddeler (şişeler, kutular) Genotoksik atık Genotoksik özellikli maddeleri içeren atık: Sitotoksik ilaç içeren atıklar (sıklıkla kanser tedavisinde kullanılan), genotoksik kimyasallar Kimyasal atıklar Kimyasal madde içeren atıklar: Laboratuvar ayıraçları, film banyo kimyasalları, miadı dolmuş veya kullanılmayan dezenfektanlar, solventler Yüksek oranda ağır Piller, kırık termometreler, kan basıncı ölçüm cihazları metal içerikli atıklar Basınçlı kaplar Gaz silindirleri, gaz kartuşları, aerosol kutuları Radyoaktif atık Radyoaktif madde içeren atıklar: Radyoterapi veya laboratuvar araştırmalarından artan sıvılar, kontamine olmuş cam eşya, ambalaj veya kâğıt, açık radyonükleidler ile muayene veya tedavi edilen hastaların dışkı ve idrarı, kapalı kaynaklar. 24 4. HASTANE HİJYENİ, STERİLİZASYON VE DEZENFEKSİYON 4.1.Hastane Hijyeni, Sterilizasyon ve Dezenfeksiyonun Önemi Hastane hijyeni: Hastanedeki mikroorganizmaların ve hastalıkların yayılmasını önlemek için uygulanan işlemleri içerir. Hastanede hijyenik koşullar sağlanmazsa mikroorganizmalar hızlı bir şekilde üreyerek ve yayılarak enfeksiyon oluşumuna neden olur. Bu durum hasta ve sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eder. Sağlığı bozulduğu için hastaneye giden bireyler açısından hastane ortamında hijyen diğer ortamlarda olduğundan çok daha önemlidir. (1-3,11-15) Sterilizasyon: Bir maddenin veya cismin üzerinde veya içinde bulunan mikroorganizmaların tüm şekillerinin (sporlar dahil) öldürülmesi, tahrip edilmesi veya ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Bu işlem sonrasında hastalık yapan ve yapmayan tüm mikroorganizmalar sporlarda dahil olacak şekilde öldürülmektedir. (1-3) Sterilizasyon ve dezenfeksiyonun amacı, hastalarda kullanılan tıbbi malzemeler aracılığıyla enfeksiyon oluşmasını ve taşınmasını önlemek ya da enfeksiyon oluşmuş hastalardan diğer hastalara ve personele bulaşmasını engellemektir. Sağlık sektöründe birçok uygulamada sterilizasyon temel şarttır. - Cerrahi işlemlerde kullanılacak tüm tıbbi malzemeler hastayı enfeksiyonlardan korumak için steril olmalıdır. - Vücuda enjekte edilecek tüm ilaçlar, aşılar ve sıvılar steril olmalıdır. - Bağışıklık sistemi zayıflamış veya baskılanmış hastaların (Kemoterapi alan kanser hastaları vb.) tedavi alacağı ortamlar steril olmalıdır. - Ameliyatla veya diğer cerrahi müdahaleler ile vücuda yerleştirilecek implant veya protez materyaller steril olmalıdır. - Koroner anjiografi, kateterizasyon gibi girişimsel işlemlerde kullanılacak tıbbi aletler steril olmalıdır. - Kan alımında, kan ve kan ürünlerinin transfüzyonunda kullanılacak malzemeler (set, iğne, enjektör vb) steril olmalıdır. - Hastaların vücut boşluklarına yerleştirilecek tüp, sonda, kateter gibi tıbbi ekipmanlar steril olmalıdır. (1-3) Spaulding Sınıflaması Tüm tıbbi malzemelerin steril olmasına gerek olmayıp, dezenfeksiyon yapılmasının yeterli olduğu malzemeler de mevcuttur. Dr. E. H. Spaulding 1968 yılında sağlık alanında kullanılan, hasta ile temas eden araç ve gereçleri; taşıdıkları enfeksiyon riskine, sterilizasyon ve dezenfeksiyon gerekliliklerine göre kritik, yarı kritik ve kritik olmayan şeklinde 3 grupta toplamıştır. 1. Kritik: Organ, doku ve dolaşan kan ile temas eden tıbbi malzeme ve ortamlar. Bu grup için Sterilizasyon veya Yüksek Düzey Dezenfeksiyon işlemi gerekmektedir. 2. Yarı kritik: Mukoza ve bütünlüğü bozulmuş deri ile temas eden tıbbi malzeme ve ortamlar. Bu grup için Yüksek Düzey veya Orta Düzey Dezenfeksiyon işlemi gerekmektedir. 25 3. Kritik olmayan: Sağlam deri ile temas eden tıbbi malzeme ve ortamlar. Bu grup için Düşük Düzey Dezenfeksiyon işlemi yeterlidir. Kritik araçlar Steril vücut boşluklarına ve vasküler sisteme giren objeler steril olmalıdır. Mümkünse otoklavda sterilizasyon yapılır. Cerrahi araçlar, kalp-damar kateterleri, üriner kateterler, implantlar, drenler, biyopsi aletleri, enjektör ve akupunktur iğneleri, laparoskop, artroskop, sistoskop, bronkoskop, damar içine verilecek sıvı ve ilaçlar, mikrobiyoloji laboratuvarlarında kullanılan araç ve besiyerleri bu gruptadır. (1-3) Yarı kritik araçlar Bu araçlar bütünlüğü bozulmuş deri veya mukozalarla temas eden araçlardır. Mukozalar genellikle bakteri sporlarına dirençlidir, ancak tüberküloz basiline (Mycobacterium tuberculosis) ve CMV ya da HIV gibi virüslere duyarlıdır. Fleksible gastrointestinal oendoskoplar, laringoskoplar, endotrakeal tüpler, fiberoptik bronkoskoplar, anestezi setleri, kulak şırınga hortumu, solunum tedavisinde kullanılan araçlar, nasal ve vajinal spekulumlar, vajinal ve rektal ultrasonografi probları, aspirasyon sondaları, bazı oftalmik araçlar bu gruptadır. (1-3) Yarı kritik araçların kullanıldıktan sonra yeniden kullanılması için; Yüksek veya orta düzeyli dezenfektanlar ve kimyasal germisidler (Glutaraldehit, Hidrojen peroksit, Perasetik asit, Klor ve klor bileşikleri gibi) ile dezenfeksiyonu yapılmalıdır. (1-3) Kritik olmayan araçlar Sağlam deriye temas eden araçlardır. Sağlam derinin mikroorganizmalara karşı koruyucu bariyeri nedeniyle düşük düzeyde dezenfeksiyon uygulaması yeterli olan araç-gereçlerdir. (1- 3) Stetoskoplar, tansiyon aleti manşonu, kulak spekulumu, yatak çarsafı, EKG elektrotları, küvözler, hemodiyaliz yüzeyleri, bantlar, yüz maskeleri, ventilasyon maskeleri, sürgüler, masa ve mobilyalar bu gruba girmektedir. Kritik olmayan araçların düşük düzeyli dezenfektanlarla (hatta yalnızca deterjanlı suyla) silinmeleri yeterlidir. (1-3) Sterilizasyon Öncesinde ve Sonrasında Yapılan İşlemler Sterilizasyon öncesinde yapılan işlemler Sterilizasyon işleminden önce; malzemeler özel şekilde hazırlanmalıdır. Çünkü steril edilecek cisim, alet ya da maddenin bu işlemden sonra steril durumunun uzun süre kalabilmesi için ambalajının yırtılmaması, açılmaması, delinmemesi gerekir. Malzemenin steril kalabilmesi için dış ortamla yani hava ile temaslarının kesilmesi gereklidir. (1-3) Tek kullanımlık (disposable) ve tekrar kullanılabilen (reusable) tıbbi malzemelerin sterilizasyon hazırlıkları farklılık gösterir. Tek kullanımlık malzemeler fabrikasyon üretimi esnasında veya sonrasında sterilizasyona tabi tutulurlar. Tekrar kullanılabilen malzemeler ise (endoskopi veya laparoskopi malzemeleri, cerrahi aletler vb.) sterilizasyon öncesinde bir önceki kullanıma âit atık kalmayacak şekilde deterjanlı su ile fırçalanarak temizlenmelidir. Bu nedenle tekrar kullanılabilen malzemeler kullanım sonrası üzerindeki organik atıkların (kan, irin vb.) kurumasına fırsat vermeden hemen temizlenerek sterilizasyona hazır hale getirilmelidir. (1-3) 26 Sterilizasyon sonrasında yapılan işlemler Sterilize edilen araç-gereçlerin işlemden sonra sterilliklerini uzun süre koruyabilmeleri için paketlenmeleri gerekir. Paketleme sonrasında üzerine malzeme cinsi, steril edildiği tarih, son kullanma tarihi ve indikatör (kontrol kâğıdı) yapıştırılmalıdır. Paketlemenin amacı sterilize edilen malzemenin dış ortamla temasının kesilerek mikroorganizmalar ile yeniden kontamine olmasını önlemektir. Steril edilmiş malzemeler, steril malzeme deposunda saklanır. Depoya girişte temiz giysi, bone ve eldiven giyilmeli, el temizliğine dikkat edilmelidir. Açık yarası veya cilt lezyonu olan, bulaşıcı hastalık veya enfeksiyonu olan personel depoda çalıştırılmamalıdır. (1-3) Steril ortamda çalışacak veya bir süreliğine bulunacak personel ortama girmeden önce ayağına galoş giymeli, kıyafetlerini değiştirmeli ya da kıyafetinin üzerine önlük giymeli, kafasına kep ya da bone takmalı, yüzüne maske takmalı, eğer temas olacak ise eldiven takmalıdır. (1-3) Steril Malzemelerin Kullanımı Sırasında Dikkat Edilecek Hususlar - Steril obje ve alanın kesin sınırları bilinmelidir - Steril objenin paketleri vücuttan uzağa doğru açılmalıdır - Steril objeler steril malzeme pensi veya steril eldiven ile tutulmalıdır - Steril ve non-steril (steril olmayan) objeler ayrı yerlerde saklanmalıdır - Steril objeler bel seviyesinden yukarıda ve görüş alanı içinde tutulmalıdır - Steril objeler hava dolaşımı olan ortamda tutulmamalıdır - Steril alan veya obje üzerine konuşmamalı, öksürmemeli, aksırmamalıdır - Asla steril alan ve obje üzerinden uzanılmamalıdır - Yüzdaima steril alan ve objeye dönük olmalıdır - Steril objenin ne zaman kontamine olduğu bilinmelidir - Sterilliginden şüphe edilen objeler kontamine kabul edilmelidir - Steril objeler ıslak/nemli yüzeylerle temas ettirilmemelidir (1-3) Sterilizasyon İşlemi Nerede Yapılır? (MSÜ) Sterilizasyon işlemi “sterilizasyon ünitelerinde” yapılır. Hastanelerde ameliyathane ve diğer birimlerde kullanılan tıbbi malzemelerin sterilizasyon işlemlerinin yapıldığı Merkezi Sterilizasyon Ünitesi (MSÜ) bulunur. MSÜ'nün yöneticisi doktor, sorumlusu hemşire veya sağlık teknisyeni olmalı, dezenfeksiyon, antisepsi, sterilizasyon konusunda geçerli bir sertifikası bulunmalıdır. Çalışanlar en az “temel düzey sterilizasyon eğitimi” almış olmalıdır. MSÜ ekibi: yönetici doktor, sorumlu hemşire/sağlık teknisyeni, çalışanlar ve yardımcı personelden oluşur. Yönetici ve sorumlu, ünite içi ve ünite dışı (hastane yönetimi, diğer merkezler, firmalar ve teknik servisler gibi) iletişimi kurmakla görevlidir. Konum olarak ameliyathaneye yakın, hastane trafiğinden uzak olmalıdır. MSÜ alanı hastane yatak kapasitesi ile ilişkili olmakla birlikte en az 200 m? olmalıdır. 27 Ornek olarak; * Yatak kapasitesi 300'e kadar olan hastanelerde yatak başına 0.7 m? * Yatak kapasitesi 300-600 olan hastanelerde yatak başına 0.6 m? ve * Yatak kapasitesi 600'den fazla olan hastanelerde ise yatak başına 0.5 m? alan MSÜ için ayrılmalıdır. MSÜ alanı yaklaşık olarak; 9635 kirli alan, 9635 temiz alan, 920 steril malzeme depolama alanı, “010 destek alanından oluşmalıdır. (1-3) MSÜ'de çalışan personelin temel görevleri şu şekildedir: Ameliyathaneden ve diğer bölümlerden gelen, MSÜ”de işlenmesi planlanan tüm kirli tıbbi cihazlar, motor aksesuarları ve diğer malzemeleri sayarak teslim almak, kayıtlarını yapmak (barkod okuma, işaretli olmasa bile listeleme gibi), teslim alınan tüm malzemeleri kullanılmış olsun olmasın enfekte olarak işleme tabi tutmak (özellikli malzemeler ve özel olarak belirtilen durumlar hariç) ve dezenfeksiyonunu sağlamak. Elde yıkanıp dezenfekte edilen malzemeleri kurutulduktan sonra paketleme için temiz alana teslim etmek. Steril olacak tıbbi cihazların bakımını, kontrolünü yapmak, set haline getirmek ve paketlenmesini sağlamak, doğru indikatörler kullanarak uygun sterilizasyon yöntemi ile sterilizasyonunu sağlamak. Tüm uygulamalarda kendisini korumak, çalışan sağlığı ve çevre hijyeni için alınması gereken tüm önlemleri almak. Çalışma alanında yer ve duvarlar dahil tüm alanların temiz ve düzenli olmasını sağlamak. MSÜ yöneticisi Enfeksiyon Kontrol Komitesinde yer almalıdır. (1-3) Steril, Temiz ve Kirli Alan Nedir? Temizleme, dezenfeksiyon, denetleme, paketleme, sterilizasyon, depolama ve dağıtım işlemi yapan MSÜ”ler, steril malzeme üreten, sağlık bakımından çok teknik ve özel bir fabrikaya benzetilebilir. Bu fabrika ana hatları ile Kirli-Temiz-Steril olmak üzere üç bölüm üzerine şekillendirilmiştir. MSÜ'de bulunan alanlar farklı renkteki çizgilerle birbirinden ayrılır. (1-3) - Kirlialan kırmızı, - Temizalan mavi, - Steril alan yeşil, - Destek alanları sarı renk çizgilerle tanımlanmalıdır. MSÜ”de malzeme akış yönü kirli alandan temiz alana, temiz alandan steril alana doğru ve tek yönlü olmalıdır. (1-3) Kirli alan: Ameliyathane ve diğer ünitelerden gelen kirli aletlerin, malzemelerin taşındığı, toplandığı, sınıflandırıldığı ve yıkandığı alandır. Diğer alanlardan fiziksel olarak ayrılmalı ve girişi ayrı bir servis koridorundan olmalıdır. (1-3) 28 Temiz alan: Kirli malzeme ve aletlerin yıkanıp temizlendikten sonra fonksiyonellik ve sayı olarak kontrolünün ve bakımının yapıldığı, paketlendiği alandır, İçerisinde önlük, steril örtü, spanç gibi tekstil ürünlerinin hazırlanması için ayrı bir bölüm olmalıdır. (1-3) Steril alan: Sterilizasyon, soğutma, steril malzeme depolama ve steril malzeme teslim işlemlerinin yapıldığı alandır. Steril bir tıbbi malzemenin kullanım noktasına kadar sterilitesinin korunması önem taşımaktadır. (1-3) MSÜ hizmetlerinin kaliteli ve konforlu sunumu için, depo, terzi, kompresör, daimi güç kaynağı, distile su odası, imha ve atık odası, yatak ve araba dezenfeksiyon bölgeleri olmalıdır. Ayrıca çalışan personel için; soyunma-giyinme, dinlenme, eğitim ve iletişim odası gibi destek bölümleri de bulunmalıdır. (1-3) Sterilizasyon Yöntemleri Nelerdir? (1-3) Kullanılan sterilizasyon yöntemi malzemenin ve kullanılan ambalajın özelliğine göre değişiklik gösterebilir. Basitçe sterilizasyon yöntemleri 3'e ayrılabilir: - Fiziksel yöntemler (Isı, ışın ve süzme) - Fizikokimyasal yöntemler (buhar, buhar/formaldehit) - Kimyasal yöntemler (etilen oksit, gluteraldehit) Daha detaylı bir sınıflama yapılacak olursa sterilizasyon yöntemleri 4 ana başlık altında toplanabilir: (1-3) I- YÜKSEK ISI İLE STERİLİZASYON I-Kuru Isı 2-Kızıl dereceye kadar ısıtma veya yakma 3-Alevden geçirme 4-Nemli ısı A-Sıcak su - Kaynatma - Tindalizasyon B-Buharlı ısı - Basınçlı buhar - Basınçsız buhar - Akım halindeki buhar II-SÜZME İLE STERİLİZASYON I-KİMYASAL MADDELERLE STERİLİZASYON 1-Sıvı ortama kimyasal maddeler ekleme A-Timol B-Kloroform 2-Gaz uygulama A-Etilen oksit B-Beta propiolakton C- Hidrojen peroksit (H202) 29 D-Propilen oksit IV-ISINLARLA STERILIZASYON I- Ultraviyole 2- X ve gama ışınları Isı ile sterilizasyon Basit, ucuz ve hızlı sonuç verir. Steril edilecek malzemenin isiya dayanıklı olması gereklidir. Yüksek ısı ile mikroorganizmaların proteinleri denatüre edilir. (1-3) Isı ile sferilizasyonda etkili olan değişkenler Isı derecesi: Isının derecesi arttıkça sterilizasyon işleminin süresi kısalır. Etki süresi; Isı derecesi ile ters orantılıdır. Ortamın nemi: Nem oranı arttıkça sterilizasyon için gereken ısı derecesi ve etki süresi azalır. Mikroorganizma içerisindeki su oranı arttıkça protein denatürasyonu (koagülasyonu) daha hızlı gerçekleşeceğinden sterilizasyon kolaylaşacaktır. pH: Nötr ortamda sterilizasyon süresi uzar. Asit veya alkali ortamlarda ise süre kısalır. Osmotik basınç Basınçsız buhar ile sterilizasyon Basınçsız su buharı ortamında 100°C ile yapılan sterilizasyondur. 1009C ve üzerindeki ısılarda ve basınç altında bozulan maddelerin sterilizasyonunda kullanılır. Bu amaçla kullanılan cihaza Koch kazanı adı verilir. Sterilizasyon süresi hesaplanırken 1009C*ye ulaşılması temel alınmalı ve en az 30 dakika beklenmelidir. Otoklavların kullanıma girmesinden sonra bu yöntem kullanılabilirliğini ve popülaritesini yitirmiştir. (1-3) Basınçlı buhar ile sterilizasyon Buharla doymuş bir ortamda, basınç altında ve 100“C'nin üzerindeki tsilarda (132°C de 15-45 dk.) yapılan sterilizasyon işlemidir. En önemli özelliği hızlı ve ucuz olmasının yanı sıra hem çalışanlar hem de doğa için toksik atık oluşturmamasıdır. Bu nedenle en sık kullanılan ısı ile sterilizasyon yöntemidir. Bu işlemde Orfoklavlar kullanılır. Otoklavlar çalışma prensibi yönünden kabaca düdüklü tencereye benzetilebilirler. Basınçlı buhar ile yapılan sterilizasyonun en önemli üç parametresi; doymuş buhar (ideali 90100 doymuş, kuru buhar), ısı ve zamandır. (1-3) Akım halindeki buhar (Çok Yüksek Isı) ile yapılan sterilizasyon Bu işleme Ultra High Temperature-Çok Yüksek Isı (UHT) sterilizasyonu denir, Özellikle sütün sterilizasyonunda kullanılır. Uzun ömürlü sterilizasyon sağlar. Süt, buhar ile 135-150°C'ye kadar ısıtılmış levhalar üzerine 1-4 saniye kadar püskürtülür. Daha sonra vakum bulunan soğutucu kazanlara püskürtülür. Bu sayede ısı hızla 22*C'ye kadar indirilir. Çok yüksek ısının ani olarak düşük ısıya indirilmesi sonucunda, şok etkisi ile bakteriler ve sporlar ölür. (1-3) 30 Kaynatma 100°C ‘de 5-10 dakika kaynatma ile dezenfeksiyon, 30 dakika kaynatma ile sterilizasyon sağlanabilir. Güvenilir bir yöntem olmamakla birlikte, çok önemli olmayan işlemlerde ve vücut için uygulanmayan yöntemlerde kullanılabilir. (1-3) Tindalizasyon Yüksek ısıda bozulabilecek antijen, serum ve şeker solüsyonları gibi sıvı maddelerin, belirli ısı derecelerinde birkaç gün üst üste tutularak sterilizasyonudur. Bu amaçla Benmari adı verilen ve belirli sıcaklık derecelerine ayarlanabilen su banyoları kullanılır. (1-3) Kuru sıcak hava ile sterilizasyon Kurulması ve bakımının kolay olması, metal aletlerde aşınmaya neden olmaması, tek bir parametre (1sı) ile kontrol edilmesi bu yöntemin avantajlarıdır. Kuru sıcak hava ile çalışan sterilizatörlere Pasteur Fırını (Etüv) adı verilir. (1-3) Yakma ve Alevden geçirme Yakma, genellikle öze ve iğne denilen ekim aletlerinin sterilizasyonunda kullanılan bir yöntemdir. Alevin içerisine daldırılarak, tamamen kızarıncaya kadar ısıtılır. (1-3) Alevden geçirme, cam ve metal malzemelerin dış yüzleri alevden geçirilerek steril edilebilmektedir. (1-3) Süzme ile yapılan sterilizasyon (Filtrasyon) Isıya dayanıksız sıvıların sterilizasyonunda kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem sıvı ortamda bulunan mikroorganizmaları çeşitli filtrelerden geçirerek tutma ve süzüntüye geçmesini engelleme esasına dayanır. Diğer yöntemlerin aksine mikroorganizmaları öldürmez, ortamdan uzaklaştırır. Süzgeçler süzme mekanizmalarına göre iki çeşittir: (1-3) a. Absorbsiyon (emme) ile mikroorganizmaları tutan süzgeçler (Berkefeld, Pastör, Chamberland, Seitz gibi) b. Mikroorganizmaları mekanik olarak tutan süzgeçler (HEPA filtreler). Çözeltilerin ve havanın sterilizasyonu, farklı büyüklükteki mikroorganizmaların birbirinden ayrılması, toksin, antijen ve enzimlerin hücrelerden arındırılması, çözeltilerin saflaştırılması gibi farklı kullanım alanları vardır. Filtre gözenek çapları bazı büyük protein moleküllerinin geçebileceği boyutlardan küçük virüs partiküllerin geçebileceği boyutlara kadar farklı genişliktedir. (1-3) Kimyasal maddeler ile sterilizasyon 1-Sıvı ortama kimyasal maddeler eklenerek yapılan sterilizasyon A-Timol ile sterilizasyon (Yüksek ısıda bozulan sıvıların sterilizasyonu için kullanılır) 31 B-Kloroform ile sterilizasyon 2-Gazlar ile yapilan sterilizasyon A-Etilen oksit ile sterilizasyon (Yüksek ısı ve basınçlı buhar ile sterilizasyon yapılamayan malzemelerin sterilizasyonunda kullanılır. Bilinen tüm virüs, bakteri ve sporlarını yok eder. Kaynama noktası olan 10,79C de hızla aktive olur. Lastik, plastik naylon gibi maddelerin sterilizasyonunda idealdir. Solunum sitemine toksik etkisi vardır. Cilt ile direk temasında eritem ve ödem oluşturur. Etkili olduğu en iyi nem oranı 9033”tür. B-Beta propiolakton ile sterilizasyon (Aşı ve serumların sterilizasyonunda kullanılır. Yüksek toksisiteye sahiptir) C-Hidrojen peroksit (H>03) ile sterilizasyon (Etilen oksit gibi zararlı değildir. Çok kısa sürede etki gösterir. Pahalıdır) D-Propilen oksit ile sterilizasyon (Etilen oksit ile aynı özellikleri taşır ancak daha az toksik ve daha emniyetlidir) Işınlama ile sterilizasyon Isı ve diğer kimyasal yöntemlerle steril edilemeyen ortamların sterilizasyonunda kullanılan bir yöntemdir. Kullanım alanı sınırlıdır. a, UV ışınları b. X, gama, beta gibi iyonize olabilen partikül ışınları kullanılır UV ışınlar Daha çok havayı ve yüzeyleri dezenfekte etmek için kullanılır. UV ışınlar civa buharlı lambalardan elde edilir. Ameliyathaneler, doku kültürü yapılan odalar, antibiyotiklerin hazırlandığı odalar, mikoloji laboratuvarları ultraviyole ışınların kullanılabildiği yerlere örnektir. Suların sterilizasyonu için de UV ışınlar kullanılabilir. (1-3) X ve Gama ışınları X ve gama ışınları özel jeneratörler tarafından üretilir. Cerrahi sütür, protez vb. materyallerin sterilizasyonunda ve paketlenmiş hazır gıdaların sterilizasyonunda kullanılır. (1-3) Sterilizasyon izleme yöntemleri nelerdir? Hastanelerde sterilizasyon uygulamalarının her bir aşamasının doğru olarak yapıldığından emin olunması son derece önem taşır. Sterilizasyon yöntemine göre her bir basamağın kontrol edilmesi önemlidir. Sterilizasyonun en kesin kontrol şekli steril edilmiş malzemelerden, sıvılardan mikrobiyolojik örnekler alarak besiyerlerinde mikroorganizma üreme kontrolleri yapmaktır. Ancak bu işlemler zaman alıcıdır ve pratik değildir. Sterilliğin kontrolü yerine etkin sterilizasyon işleminin yapıldığının kanıtı olarak fiziksel, kimyasal ve biyolojik testler kullanılmaktadır. (1-3) Mekanik Kontrol: Otoklavın yazıcısı tarafından kaydedilen zaman ve ısı grafikleri ve yazıcı çıktıları bu başlık altındadır. Bu kontrolde cihaz üzerindeki göstergelerin uygun olmayan kalibrasyona, aşırı kullanma, aşınma ya da metal yorgunluğuna bağlı olarak yanlış sonuçlar verebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. (1-3) 32 Kimyasal Kontrol: Zaman/isi ve/veya neme duyarlı bantlar ve stripler bu amaçla kullanılır. Sterilizasyon işlemi sonrası, paketin/ambalajın üzerine yapıştırılan bant veya stripteki renk değişikliğine göre sterilizasyonun başarısı değerlendirilir. (1-3) Biyolojik Kontrol: Bakteri sporları içeren stripler ve tüpler bu amaçla kullanılır. Mekanik ve kimyasal indikatörler sterilizasyon için gerekli koşulların (zaman, ısı ve basınç) sadece görsel olarak izlenmesine olanak sağlar. Sterilizasyonun gerçek etkinliğini gösteren tek kontrol yöntemi biyolojik indikatörlerdir. (1-3) 4.2.Dezenfeksiyon ve Dezenfeksiyon Yöntemleri Nelerdir? Dezenfeksiyon, enfeksiyon kaynağı olmasını önleyecek düzeyde, bir nesneyi veya ortamı patojen (hastalık yapan) mikroorganizmalardan arındırma işlemidir. Bakteri sporlarını ve mikobakterileri etkileme seviyelerine göre yüksek, orta ve düşük düzey dezenfeksiyon olarak üç kategoride değerlendirilir. Dezenfeksiyon işleminde kullanılan maddelere dezenfektan denir. Dezenfektanlar cansız yüzeylere ve tıbbi cihazlara uygulanabilir. (1-3) Dezenfeksiyon Yöntemleri: 1. Fiziksel Yöntemler; a. Kaynatma: Gerçekte 1009C suda, uygun malzemeler 5-10 dk. kaynatılarak dezenfekte edilebilir. Mikroorganizmaların vejetatif formları ölür, ancak sporları canlı kalır. Bu nedenle “kaynatma” yöntemi sterilizasyon değil, bir dezenfeksiyon yöntemi olarak kabul edilmelidir. Sterilizasyon için 30 dk. süre ile kaynatma gerekir. (1-3) b. Pastörizasyon: Yüksek ısıda bekletip, ani soğutma işlemidir. 63 -66 “C de 30 dakika veya 71,6 °C de 15 saniye uygulanır. Süt ve süt ürünlerinde kullanılan bir yöntemdir. Sütte bulunabilen tüberküloz, salmonelloz ve brucella gibi zoonoz (hayvan ve insanda ortak görülen) enfeksiyonlar önlenmiş olur. Ancak bu işlem sonucunda mikroorganizmaların vejetatif şekli ölmesine karşın, spor şekilleri canlı kalır. Pastörize edilmiş sütte ölmeyen saprofit mikroorganizmalar zamanla üreyip sayıca çoğalarak sütün bozulmasına (kesilmesine) neden olur. Bu nedenle pastörize ürünler buzdolabında saklanmalı 48 saat içerisinde tüketilmelidir. (1-3) c. Işın ile dezenfeksiyon: Bu amaçla ultraviyole isin su, doku kültürleri ve odaların dezenfeksiyonunda uygulanabilir. (1-3) 2. Kimyasal Yöntemler; a. Yüksek Düzey Dezenfektanlar, Gluteraldehit (%2’lik), Formaldehit (%8’lik), Klorhidroksit, Hidrojen peroksit, Parasetik asit vb. b. Orta Diizey Dezenfektanlar, 33 İyodoforlar (sulandırılmış iyot), Etanol, Klor bileşikleri, Alkol ve fenoller vb. c. Düşük Düzey Dezenfektanlar, Fenoller, Amonyum bileşikleri, İyodoforlar, Deterjanlarla Dezenfeksiyon: Hastane ortamı, hasta odaları ve muayene odalarının deterjanlarla silinmesi mikroorganizmaların 9090-99'unu azaltmaktadır. Ancak bunun her gün sürekli yapılması gerekmektedir. Çünkü çok az miktarda kalan mikroorganizmalar kısa sürede çoğalabilir. (1-3) Dezenfeksiyon işlemi hedeflenen mikroorganizmaların türüne ve mikroorganizmayı öldürme/yok etme etkinliğe göre yüksek, orta ve düşük düzey olarak sınıflandırılır. (1-3) Yüksek düzey dezenfeksiyon: Bakteri sporları dışındaki tüm mikroorganizmaları ortadan kaldıran, sporlara kısmen etkili olan uygulamadır. Orta düzey dezenfeksiyon: Bakteri sporlarına etki etmez, mikobakteriler dahil tüm vejetatif bakterilere, zarflı ve zarfsız virüslere, mantarlara etkilidir. Düşük düzey dezenfeksiyon: Mikobakteriler dışındaki vejetatif bakterilere, zarflı virüslere ve bazı mantarlara etkilidir. Dezenfektanlara örnekler: - Fenol (karbolik asit) türevleri, benzeri bileşikler ve fenol homologları - İyot veiyot bileşikleri (özellikle yara ve deri antisepsisinde kullanılır) - Klorheksidin (Katyonik biguaniddir) - Gilutaraldehit (yüksek düzey dezenfektan etkili) - Formaldehit (hem gaz hem de sıvı halde kullanılabilir) - Ofrtofitalaldehit (OPA) - Klor ve klor bileşikleri (Hipokloritler, çamaşır suyu en yaygın kullanılan klor kaynağıdır) - Klordioksit (CIO>) gazı - oSüperokside su - Hidrojen peroksit (H303) - Hidrojen peroksit etkisine benzer etkili olanlar (Ozon, Potasyum permanganat, Perasetik asit) 34 - Alkoller (Etil ve izopropil alkol) - Dörtlü (kuaterner) amonyum bileşikleri - Polimerik guanidin (Polihekzametilen biguanid) - Yüzey aktif maddeler (Deterjan ve sabunlar) - Ağır metal bileşikleri (Civa, gümüş, altın, bakır, arsenik ve çinko bu gruptadır) - Boyalar (kristal viyole, malaşit yeşili gibi) Dezenfeksiyonu etkileyen faktörler Dezenfektanların mikrobisid (mikroorganizmaları yok etme) etkinliğini belirleyen temel faktörler yoğunluk ve temas süresidir. Ortam ısısı ve pH değeri etkiyi artırabilir ya da azaltabilir. Ortamda bulunan organik materyal, kir ve yağ, dezenfeksiyonu olumsuz etkiler. Yüzeylerin özellikleri, yapıları, burada bulunan aktif maddeler ya da metal iyonları dezenfektanın cinsine göre dezenfeksiyon işlemini olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. (1-3) Dezenfektan kullanımında hasta ve sağlık çalışanı güvenliği Dezenfektanlar kimyasal maddelerdir. Zararlı, tahriş edici, yakıcı veya aşındırıcı olabilirler. Göz, burun, ağız, gastrointestinal sistem mukozası ile teması, buharların solunması ya da deriden emilimi yoluyla hasara neden olabilir. Dezenfektanlarla çalışanlar ilgili güvenlik konularında bilgilendirilmeli ve eğitilmelidir. Konsantre dezenfektanlar her zaman, eldiven, önlük, solunum ve göz koruması gibi uygun kişisel koruyucu ekipman (KKE) giyerek hazırlanmalı ve kullanılmalıdır. Dezenfektanlar, buhar teması riskini azaltmak için kapalı bir kapta saklanmalı ve taşınmalıdır. Kesinlikle gerekli olduğundan daha uzun süre ortamda açık bırakılmamalıdır. Çalışma alanına yakın bir yerde beden ve göz yıkama duşu, göz yıkama solüsyon şişeleri bulunmalı ve yeterli havalandırmaya (örneğin bir aspiratör fanı veya açık pencere) kolay erişime sahip bir alanda kullanılmalıdır. Bazı kişiler dezenfektanlara karşı daha duyarlı veya alerjik olabilir. Deri döküntüleri, kontakt dermatit veya nadiren solunum güçlüğü (bronkospazm) gelişebilir. | Dezenfektan solüsyonlar, uyumlu olmadıkça birbiriyle karıştırılmamalı veya deterjan eklenmemelidir. Dezenfektanlar aşındırıcı olabilir, kumaşlara, metallere ve plastiklere zarar verebilir. (1-3) Dezenfektanlarda Aranan Özellikler - Antimikrobiyal etki spektrumu geniş olmalıdır. - Hızlı ve kalıcı etkili olmalıdır. - Çözücüde kolay erimelidir. - Kullanıcıya veya hastaya zararsız olmalı. - Malzemeyi (tıbbi cihaz, metal, plastik, kauçuk vb.) deforme etmemeli veya bozmamalıdır. - Atıkları çevreye zararsız olmalıdır - Sıcaklık ve pH gibi çevresel etmenlerden etkilenmemelidir. - Kan, balgam, dışkı gibi organik maddelerin varlığında bile aktivitesini korumalıdır 35 - Beraber kullanıldığında sabun, deterjan gibi kimyasallar ile uyumlu olmalıdır - Kokusu hoş olmalıdır. - Kullanımı kolay olmalıdır - Ekonomik olmalıdır. Mikroorganizmalar dezenfeksiyona direnç özelliklerine göre dirençliden duyarlıya doğru; prionlar, bakteri sporları, mikobakteriler, zarfsız virüsler, mantarlar, vegetatif bakteriler ve zarflı virüsler şeklinde sıralanırlar. (1-3) Dezenfektan kullanımında dikkat edilecek hususlar - Dezenfektan solüsyonu aletlerin üzerini tümüyle kapatmalı, - Dezenfektan sıvısı azaldıkça üzerine eklememeli, uzun süre bekletilmemeli, günlük hazırlanmalı, hazırlandıktan sonra üzerine tarih yazılmalı, - Bumaddeler karanlık ve serin yerde saklanmalı, ışık ve sıcaktan korunmalı, - Malzemenin kaba temizliği yapıldıktan sonra solüsyona konmalı, - Dezenfektanlar birbiriyle karıştırılmamalı - o Sulandırılması gerekenler, göz kararı değil, belirtilmiş ölçülerde kullanılmalı, - Dezenfektanlarm etki mekanizması (mikroorganizmaların hücre zarını bozarak, enzimatik işlevlerini bozarak veya proteinlerini denatüre ederek) ve etki süresi bilinmelidir. (1-3) Dezenfeksiyon uygulamaları Hastanede bulunan alanlar temizlik ve dezenfeksiyon açısından 3 gruba ayrılır: - Yüksekriskli alanlar - Orta riskli alanlar - Düşükriskli alanlar Yüksek riskli alanlar: Ameliyathane, acil servis, mikrobiyoloji laboratuvarı, yoğun bakım üniteleri, hemodiyaliz üniteleri, enfeksiyon kontrol komitesi tarafından belirlenen özel alanlar (allojenik /otolog kemik iliği nakli yapılan hastaların odaları, solid organ nakli yapılan hastaların odaları, nötropenik hasta odaları, izolasyon odaları, otopsi salonu, vb.) (1-3). Orta riskli alanlar: Laboratuvarlar, hasta odaları (banyo ve tuvaletler dahil), mutfak vb. (1-3) Düşük riskli alanlar: Hemşire, doktor odaları (banyo ve tuvaletler dahil), ofisler, kafeterya, koridorlar, depolar. (1-3) 4.3.Dezenfektanların Mikroorganizmalara Etki Mekanizmaları -Hücre zarına etki -Protein denatürasyonu etkisi -Enzimlerin işlevlerini bozarak etki 36 -Niikleik asitlere etki (11-14) Hücre zarına etki: Hücre zarı lipoprotein yapısındadır. Hücre zarını etkileyen dezenfektanlar bu yapısal düzeni bozarak hücre zarının yarı geçirgenliğini, aktif transport sistemlerini ve enerji metabolizmalarını inaktif hale getirir. Örnek; Fenol ve bileşikleri: Krezol, Lizol, Klorhexidin, Hexaklorofen Deterjanlar: Katyonik, Anyonik, Noniyonik deterjanlar Organik çözücüler: Alkol, Aseton, Eter (11-14) Mikroorganizmaların Protcinlerini Denatüre Ederek Etki: Bazı dezenfektanlar proteinlerin üç boyutlu yapılarını bozarak halkalanmasına ve helezonik (spiral, sarmal) yapılaşmaya yol açarak etki eder. Enzimler de protein yapısında olduğundan bu tür dezenfektanlar enzimleri de etkilemek suretiyle daha etkin olur. Örnek; Asitler, Alkaliler, Alkoller ve Aseton (11-14) Mikroorganizma Enzimlerinin İşlevlerini Bozarak Etki: Dezenfektan ve antiseptik maddeler enzimlerin etkilediği maddelerin aktif gruplarıyla birleşerek enzimlerin görevini engeller ve işlevini bozar. Örnek; Ağır metaller: Mertiolat, Gümüş nitrat Tuzlar ve iyonlar: Sodyum hidroksit, Potasyum hidroksit, Borik asit, Salisilik asit Oksidan maddeler: Hidrojen peroksit Halojenler: Klor, Klorid, İyot Formaldehit, Glutaraldehit (11-14) Nükleik Asitlere Etki: Bazı kimyasal maddeler mikroorganizmaların nükleik asitlerini etkiler. Mikrobiyoloji boyama yöntemlerinde kullanılan boyar maddeler mikroorganizmaların nükleik asitleriyle bileşikler yaparak aktivitelerini bozar ve bu şekilde etkili olur. Bu boyar maddelerin çeşitli konsantrasyonlarının farklı mikroorganizmalar üzerindeki etkileri de farklı şiddette olmaktadır. O nedenle bu seçicilik özelliklerinden yararlanılarak istenmeyen bakterilerin inhibe edilmesinde çeşitli besiyerlerinde kullanılırlar. (11-14) Örnek; Kristal viyole, Malaşit yeşili, Metilen mavisi, Akridin boyaları (Rivanol) 37 5. ASEPSİ VE ANTİSEPSİ 5.1.Asepsi Mevcut ortamda belirgin bir kontaminasyon olmaması anlamına gelmektedir. Asepsi’nin amacı canlı (cilt ve doku) ve cansız (cerrahi aletler) yüzeylerdeki mikroorganizmaları yok etmek veya sayılarını güvenli bir sınıra indirmektir. Mikroorganizmaların enfeksiyona neden olabilecek şekilde vücuda girmesini engellemek için sağlık kuruluşlarında harcanan çabaların tümünü tanımlayan genel bir terimdir. (1-3) Asepsi tıbbi ve cerrahi asepsi olmak üzere 2'ye ayrılabilir. Tıbbi asepsi: Tıbbi uygulamalar öncesinde veya esnasında patojen mikroorganizmaların hastadan diğer hastalara, personele ve personelden diğer bireylere geçişini önlemektir. Cerrahi asepsi; Ameliyat veya küçük cerrahi girişimler öncesinde tüm mikroorganizmaların yok edilmesidir. (1-3,19,20) Tıbbi Asepsi Teknikleri; a. El yıkama: Her sağlık personeli, göreve başlamadan önce, hasta bakımından önce ve sonra, yemekten önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra, 0,5-2 dakika arasında su ve uygun deterjanla ellerini yıkamalı, ardından uygun antiseptik solüsyonla eller ovuşturulmalıdır. b. Gömlek (önlük) giyme: Bu amaçla kullanılan önlüklere boks gömleği denir. Bunlar yıkanabilir ve steril edilebilir kumaştan yapılmalıdır. Özenle giyilip, çıkarılmalıdır. c. Bone ve maske: Erkekler başlık, bayanlar bone kullanarak saçlarını tümüyle kapatmalıdır. Maske kâğıt ya da bezden yapılır. Steril olması ya da steril edilebilir kumaştan yapılması tercih edilir. d. Eldiven: Sağlık personeli, müdahale ya da hasta bakımı uygulamasında mutlaka tek kullanımlık non-sterile eldiven kullanmalıdır. Tüm işlemlerde eldivenin steril olması zorunlu değildir. Ancak eldivenler parmak ucu duyarlılığını engelleyecek kalınlıkta olmamalıdır. (1-3) Cerrahi Asepsi Teknikleri; a. Ameliyathanede ameliyathane terliği, ayakkabısı ve galoş giyme, b. El yıkama, c. Gömlek giyme, d. Steril eldiven giyme, e. Gömlek ve eldiven çıkarma, f. Steril malzeme pensi ve kavanozu, Dekontaminasyon, a Bone ve maske (19,20) 38 5.2.Antisepsi Canlı dokular üzerindeki patojen mikroorganizmaların öldürülmesi veya sayısının enfeksiyon oluşturmayacak kadar azaltılmasıdır. Diğer bir deyişle canlı dokulara uygulanan dezenfeksiyon işlemidir. Vücudun deri, mukoza gibi yüzeyel doku ve lezyonlarında bulunan patojen mikroorganizmaların kimyasal maddeler kullanılarak yok edilmesidir. Bu işlem sırasında kullanılan maddelere antiseptik denir. Genellikle her antiseptik aynı zamanda dezenfektandır, ancak her dezenfektan antiseptik değildir. (1-3) Antiseptik olarak kullanılan ajanlara örnekler: - Alkoller - İyodeforlar - Klorheksidin - Paraklorometaksilenon (PCMX) - Triklosan El ve Deri Antisepsisi Ellerin ağza, burna ve göze temasıyla elde bulunan mikroorganizmalar mukozal yüzeylere taşınırlar. Mukozalar bakterilerin vücuda girmesi için uygun giriş kapısıdır. Bu yüzden ellerin antisepsisi oldukça önem taşır. (1-3) (Sosyal) El yıkama: Ellerin sabunla 15 saniye ovalanarak yıkanması ile ellerin yüzeyinde bulunan çoğu mikroorganizma, yağ içeren kirlerle birlikte bulundukları yerden uzaklaştırılmış olur, Böylece günlük yaşam için yeterli düzeyde antisepsi sağlanmış olur. (1-3) Hijyenik el yıkama: Hastanelerde doğrudan hastalarla ilişkisi olan sağlık personelinin el hijyeninde antiseptikli sabunlar kullanılmalıdır. Bu amaçla; 903 hekzaklorofenli veya 903-5 klorheksidinli sıvı sabunlar ile elleri yıkama daha etkindir. Bu tür el yıkama işlemine hijyenik el yıkama adı verilir. (1-3) Cerrahi el yıkama: Cerrahi işlemlerden önce, ameliyat ekibinin el hijyeni için özel çaba göstermesi gerekir. 903 hekzaklorofenli veya 903-5 klorheksidinli solüsyonlarla ellerin 3-10 dakika sabunlanıp fırçalanması ve sonra 3 dakika 9070'lik etil alkolde ıslak bulundurmak ve havada kurutarak antisepsiyi bozmadan steril ameliyat eldivenlerini giymek gerekir. Bu yıkama işlemi ile ellerdeki geçici floranın tamamı ve kalıcı floranın büyük bir kısmı ortamdan uzaklaştırılmış olur. Fakat tamamen mikroorganizmasız hale getirmek mümkün değildir. Bu yüzden özellikle operasyonlar sırasında elde bulunan bakterileri cerrahi yaraya bulaştırmamak için steril eldiven giyilmesi gerekir. Çeşitli cerrahi girişimlerden önce kesi (insizyon) yapılacak deri bölgesinin, geniş şekilde antisepsisinin yapılması gerekir. Antiseptikle muameleden önce deri çok kirli ise sabunlu su ile yıkanması gerekir. Bu sayede yüzeyde bulunan organik maddeler ortamdan uzaklaştırılırlar. Bu yapılmayacak olursa organik maddeler antisepsiyi büyük ölçüde azaltır. Deri antisepsisinde kullanılan antiseptiklerin başında povidon iyodin ve klorheksidin gelir. (1-3, 19,20) 39 6. COVID-19 Etkeni şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsü-2 (SARS-CoV-2) olan Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Dünya genelinde tüm ülkelere kıtalararası yayılarak Pandemi boyutuna ulaşmıştır. Hastalıkla ilgili olarak en çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Şiddetli olgularda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir. Koronavirüsler genel olarak dış ortama dayanıklı olmayan virüslerdir. Ortamın nem ve sıcaklığı, dışarı atıldığı organik madde miktarı, kontamine ettiği yüzeyin dokusu gibi faktörlere göre dış etkenlere dayanma süresi değişiklik göstermektedir. Hastalığın kuluçka süresi 2-14 gün arasında değişmektedir. (21-23) SARS-CoV-2 virüsü esas olarak damlacık yoluyla bulaşmaktadır. Ayrıca enfekte bireylerin öksürük, hapşırma ve konuşma gibi yollarla ortaya saçtıkları damlacıkların bulaştığı yüzeylere diğer kişilerin elleri ile teması sonrasında ellerin ağız, burun veya göz mukozasına temasıyla da bulaşmaktadır. Bu nedenle kontamine olması muhtemel tüm alanlar dezenfekte edilmelidir. Virüsün yayılmasının engellenmesi için el hijyeni son derece önemlidir. El hijyenine ek olarak ellerin gün içerisinde yüz, göz, ağız ve burun ile temas etmemesine azami gayret gösterilmelidir. El hijyeni DSÖ tarafından önerilen doğru el yıkama tekniği uygulanarak su ve sabun veya alkol bazlı el antiseptiği kullanarak sağlanmalıdır. DSÖ el antiseptiklerinin 9680 (en az 9660) oranında etanol veya 9075 (en az 9660) oranında izopropil alkol içermesini önermektedir. Eller antiseptik sıvı kuruyana kadar ovalanmalıdır. (21-23) DSÖ'ye göre eldiven kullanımı el temizliği yerine geçmez. Yapılan iş, eldiven kullanımını gerektirmiyorsa, COVID-19’dan korunmak amacıyla eldiven kullanılmamalıdır. Eldiven kullanımı gereksiz bir güven hissi oluşturarak el yıkama sıklığını azaltabilir ve ellerle bulaş riskini arttırabilir. (21-23) Sağlık çalışanlarının riskli ortamlara girişlerde kişisel koruyucu ekipmanlarını (KKE) doğru sırayla takması (bone, önlük, maske, gözlük/göz koruyucu, eldiven) ve doğru sırayla güvenli bir şekilde çıkarması (eldiven, gözlük/göz koruyucu, önlük, maske, bone) gereklidir. KKE takma ve çıkarma sırasında aktif bir şekilde yardım edilmesi, yanlışlıkla oluşacak kontaminasyon riskini en aza indirmek için iyi bir seçenektir. KKE çıkarılmasından hemen sonra el hijyeni sağlanmalıdır. (21-23) SARS-CoV ve MERS-CoV üzerine yapılan çalışmalar, SARS-CoV-2 virüsünün ultraviyole ışığa (UV) ve yüksek sıcaklığa (30 dakika, 569C) duyarlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, SARS-CoV-2 virüsünü 9675 etanol, klor içeren dezenfektanlar, perasetik asit ve kloroform etkili bir biçimde deaktive etmektedir. Klorheksidin ise SARS-CoV-2 deaktivasyonunda fazla etkili bulunmamıştır. (21-23) Virüs damlacık yoluyla 1-2 metreye kadar yayılabilmektedir. Bu nedenle en önemli korunma yollarından birisi de sosyal mesafeyi korumaktır. En az 2 metrelik mesafenin günlük yaşantıda alışkanlık haline getirilmesi, toplum içinde yakın temaslardan kaçınılması önemlidir. (21-23) Maske kullanımı virüsün bulaş yoluna yönelik koruyucu bir bariyer oluşturmaktadır. Ancak maske takmak tek başına kullanıldığında etkili bir yöntem değildir. El hijyeni ve sosyal mesafeyle birlikte maske kullanımı gerekmektedir. (21-23) Sağlık kuruluşunda hasta geçişinin olduğu alanlarda tıbbi maske takılmalıdır. Covid-19 vakalarıyla temasta olanlar tıbbi maske, önlük, eldiven ve yüz koruyucu gözlük kullanmalıdır. N95/FFP2 maske kullanımı Covid-19 hastalığı tanısı ya da şüphesi olan kişilerin aerosol 40 oluşumuna yol açan trakeal aspirasyon, bron