Solunum ve Sindirim Sistemi Hastalıkları - Ders 2 PDF

Summary

Bu sunumda solunum ve sindirim sistemi hastalıkları hakkında genel bilgiler yer alıyor. Bronşit, astım, pnömoni gibi hastalıkların etiyolojileri ve belirtileri açıklanıyor. Ayrıca hastalıkların tedavisi ve bakımına dair bilgiler de veriliyor.

Full Transcript

AKCİĞER HASTALIKLARI Bronşit Bronşları örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. Sadece bronşlarda ise bronşit, trakea ve bronşlarda ise trakeabronşit adını alır. Etyoloji  Sigara  Hava kirliliği  Virüsler  Bakteriler  Kimyasal gazların inhalasyonu  Kronik irritasyon  Akut bronş...

AKCİĞER HASTALIKLARI Bronşit Bronşları örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. Sadece bronşlarda ise bronşit, trakea ve bronşlarda ise trakeabronşit adını alır. Etyoloji  Sigara  Hava kirliliği  Virüsler  Bakteriler  Kimyasal gazların inhalasyonu  Kronik irritasyon  Akut bronşit: Bronş mukozasının akut olarak iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik bronşitin nedenleri aynıdır.  Belirtiler  Öksürük ,  Balgam (akışkan bol miktarda balgam)  Ateş  Hemoptizi  Göğüste yanma  Hırıltı, nefes darlığı, solunum seslerinde değişiklikler  Kronik bronşit: Üç yılı aşkın bir sürede her yıl üç aydan daha uzun süren öksürük eşliğinde balgam çıkarma ile karekterize hastalıktır.  Belirtiler  Genellikle kış aylarında sabahları öksürük ve balgam çıkarma  Efor dispnesi  Öksürük ve nefes darlığının artması  Siyanoz, hematokrit yükselmesi  Solunum güçlüğü  Mükopürülan balgam çıkarma Tedavi ve Bakımı  Oksijen gereksinimini azaltmak için hasta yatak istirahatına alınır.  Sekresyonun rahat çıkmasını sağlamak için hastanın bol sıvı alması sağlanır.  Hastaya doktor istemine uygun ilaç tedavisi uygulanır (bronkodilatatörler vb.)  Gerekiyorsa hastaya oksijen tedavisi uygulanır.  Postüral drenaj, göğüs perküsyonu ve solunum egzersizleri ile hastanın balgam çıkarması kolaylaştırılır.  Balgamın rengi, kokusu ve miktarındaki değişiklikler izlenir.  Hasta sigara içiyorsa yasaklanır.  Hastanın yeterli ve dengeli beslenmesi sağlanır. Astım Bronşiyolit Solunum yollarının kronik inflamasyonuyla seyreden, nöbetler şeklinde ortaya çıkan öksürük , hırıltılı solunum, nefes darlığı ya da göğüs sıkışması şikâyetlerinin biri veya birkaçı ile devam eden genellikle geri dönüşümsüz obstrüksiyonudur. Normal ve daralmış bronş Etyoloji Astım, genetik ve çevresel etkenlerin rol oynadığı bir hastalıktır. Hastalarda astımı başlatan etmenler çok çeşitlidir. Bunlar;  Alerjenler,  Solunum yolu enfeksiyonları ve irritanları,  Burun ve sinüs sorunları,  İlaçlar ve besin maddeleri,  Gastroözefagial reflü hastalığı,  Mesleksel maruziyet,  Ev tozları,  Sigara,  Emasyonel strestir. Belirtiler  Hava yollarında daralma ve mukozada inflamasyon vardır.  Astım atakları ani ya da kademeli olarak başlayabilir. Birkaç dakikadan birkaç saate dek sürebilir ve ataklar arasında kişinin akciğer işlevleri normal olabilir.  Dispne, öksürük , balgam ve hırıltılı solunum gelişir.  Astım atakları sırasında yardımcı solunum kasları aktifleşir, akciğer aşırı havalanır, göğüs ön arka çapında artma oluşur. Ard arda astım krizlerinin gelmesine status asmatikus denir. Status-astmatikus, astımın normal tedavilere dirençli olabilen, şiddetli, yaşamı tehdit eden bir komplikasyonudur. Hastayı solunum yetmezliği riskine sokar.  Astım ile KOAH arasındaki en belirgin fark , astım semptomlarının tedavi ile veya kendiliğinden geçmesidir.  Ekspirasyon zorlaşır, süresi uzar ve ekstra efor gerektirir. Hastalık ilerledikçe hipoksi ve siyanoz oluşabilir. Tedavi ve Hasta Bakımı  Akut astım atağı sırasında, hastanın solunum ve dolaşım sistemlerinin izlenmesi önemlidir. Akciğer seslerinin dinlenmesi; nabız ve solunum hızı sayılması, kan basıncının ölçülmesi ve arteriyel kan gazlarının izlemi yapılır.  Hastanın solunumu yani yardımcı solunum kaslarının kullanılması, bitkinlik derecesi değerlendirilmelidir. Hastanın durumu kötüye giderse derhâl hekime haber verilerek tıbbi girişim yapılması sağlanmalıdır.  Hastada solunum sıkıntısı varsa oksijen verilir ve doktor istemine uygun bronkodilatatör ilaçları uygular.  Astım krizi sırasında hasta bakımı yapan kişini sakin ve güven veren bir tavır içinde olması hastanın gevşemesine yardımcı olabilir.  Göğüs kafesinin genişlemesinin sağlanabilmesi için hastaya rahat bir pozisyon verilmelidir (genellikle oturur konumda).  Dudakları büzerek yavaş yavaş solunum yapmaya teşvik etmek yararlı olabilir.  Akut astım atağında nazal kanül, kateter ya da venturi maskesi ile oksijen verilir. Doktor istemine uygun olarak bronkodilatör kullanılır. Hasta ve aile eğitimi aşağıdaki gibi yapılır:  Astımın kronik bir hastalık olduğu açıklanır.  Doktorun verdiği ilacın etkisi hakkında bilgi verilir.  Astımı tetikleyen etkenlerden kaçınması ve bunun için hangi önlemleri alacağı anlatılır (sigara dumanı, evcil hayvan tüyü, soğuk hava, aspirin, gıdalar, kediler vb.).  Soğuk havadan kaçınmak mümkün değilse bir eşarp ya da maske kullanmak , astım atağı riskinin azalmasına yardımcı olur.  Gevşeme egzersizleri (Örneğin; yoga, meditasyon ve solunum teknikleri), hastanın solunum kaslarını gevşetmesi ve solunum hızını düşürmesi bakımından yararlı olabilir.  Uygun inhalasyon tekniği hastaya öğretilir.  Acil durumlarda neler yapacağı ve yardıma gereksinimi olduğunda kimden yardım alacağı hastaya belirtilir.  Aile üyeleri, hastanın inhalasyon aletlerinin, ağızdan alınacak ilaçların ve acil telefon numaralarının nerede olduğunu bilmelidir. Aile üyelerine astım atağı sırasında anksiyetenin nasıl azaltılabileceği de öğretilir. Pnömoni Pnömoni akciğer dokusunun inflamasyonudur. Yenidoğan ve 65 yaş üstünde, bağışıklığı baskılanmış kişilerde sık olmakla beraber bütün yaş gruplarında pnömoni görülebilir. Etiyoloji  Virüsler, bakteriler (en sık pnömokok ve streptekoklar), parazitler ve mantarlar pnömoniye neden olmaktadır.  Diyabet, lösemi, kalp hastalığı  Alkol kullanımı  Organ nakli  Sigara içme, hava kirliliği  Özellikle immun sistemi dirençsiz olan hastalar pulmoner enfeksiyonlardan çok etkilenir. Belirtiler: Ani başlayan ateş ve titreme, göğüs ağrısı, balgamlı öksürük , bazı hastalarda özellikle yaşlılarda ateş, kuru öksürük , baş ağrısı ve kas ağrısı gibi üst solunum yolu belirtileri hafif görülmekle birlikte hastalık daha ağır seyreder, bulantı, kusma, diyare Pnömonide Risk Faktörleri: Mukus oluşturarak bronşiyal drenajı engelleyen ya da normal akciğer drenajını bozan (kanser, KOAH, sigara içme) durumlar  Sigara içme (Mukosiliar ve makrofaj aktiviteyi bozar.)  Uzun süren hareketsizlik ve yüzeyel solunum  Öksürük refleksinin baskılanması (ilaç, solunum kaslarının zayıflaması)  Bilinçsiz hastanın akciğerlerine yabancı madde aspirasyonu  Ağızdan beslenemeyen hastalarda nazogastrik tüp ya da endotrakeal tüp olması  Alkol intoksikasyonu (Alkol alımı, trakeabronşial siliar hareketleri baskılar.)  Yaşlılık (öksürme ve glotik refleksin depresyonu olasılığı ve beslenme yetersizliği) Tedavi ve Hasta Bakımı  Hastanın öksürmesi ve sekresyonu çıkarması sağlanır.  Hastaya sigarayı bırakması önerilir ve sigarayı bırakmanın önemi anlatılır.  Hastanın sık sık pozisyonu değiştirilir. Hastaya solunum ve öksürme egzersizleri yaptırılır.  Aspirasyon riski olan hastaların ilaçları çok dikkatli verilir.  Hastanın ağız hijyenine önem verilir. Aspirasyon riskini önlemek için tüplerin durumu sık sık kontrol edilir.  Alkol koması durumu varsa aspirasyonu önlemek için hastaya uygun pozisyon verilir.  Dispne ve yorgunluk nedeniyle iştahsız olan hastanın yeterli ve dengeli beslenmesi sağlanır.  Hastanın yeterli sıvı alımı sağlanarak sekresyonların atımı kolaylaştırılır.  Odanın havası nemlendirilir.  Hastanın istirahati sağlanır. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) İlerleyici ve geri dönüşümü olmayan bir akciğer hastağıdır. En sık görülen tipi kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak gelişen hava yolu tıkanıklığıdır. Amfizem; bronşiyollerin distalindeki hava yollarındaki duvar yapısının bozulmasına bağlı olarak meydana gelen genişlemedir. Kronik bronşit ve amfizemden dolayı akciğerlere giren ve akciğerlerden çıkan hava nefes darlığına neden olacak derecede kısıtlanır. Akciğerlerdeki değişiklikler sonucunda akciğerin elastiki özelliği bozulur. Hava yolu kollabe olarak obstrüksiyon meydana gelir ve akciğer kapasitesi azalır. Hava yolu obstrüksiyonu genel olarak ilerleyicidir. İlerleyici hava yolu hastalığı nedeniyle özellikle hastalığın şiddeti arttıkça fonksiyon kaybı belirginleşir. KOAH’lı hastalar yılda yaklaşık 1-4 kez akut ataklar görülebilir. Etyoloji  Aktif veya pasif sigara içiciliği (KOAH olgularının %80-90’ında etkendir.)  Hava kirliliği, mesleki maruziyet (iş yeri ortamındaki tozlar, kimyasal maddeler vb.)  Genetik faktörler  Pulmoner enfeksiyonlar  Beslenme yetersizliği  Düşük sosyoekonomik durum Sigara kullanımında dumanın tahriş edici etkisi hücrelerin hiperplazisine neden olur. Bu da mukus üretiminin artmasına yol açar. Hiperplazi hava yolunun çapını daraltır ve salgıların temizlenmesini zorlaştırır. Sigara içme siliyer aktiviteyi azaltır ve alveoler duvarları tahrip ederek distal hava boşluğunun anormal genişlemesine yol açar. Tekrarlayan enfeksiyonlar normal savunma mekanizmalarını etkisiz kılar, bronşiyol ve alveolleri duyarlı hâle getirir. Belirtiler  Dispne, hipoksi ve nefes darlığı, hafıza kaybı ve dikkatte azalmaya neden olur.  Nefes darlığı, başlangıçta sadece egzersiz veya ağır iş görme sırasında gelişir.  Hırıltılı solunum (Sık görülen bir belirtidir.)  Sabah öksürüğü (Hastaların çoğu tarafından normal öksürük olarak yorumlanır.),  Kronik bronşitin olduğu hastalarda balgam çıkarma görülür.  Göğüs ağrısı, hastalığa özgü bir belirti değildir. Aktivite kısıtlaması, depresyon ve karamsarlığa yol açar. Bu belirtiler başlangıçta ciddi gibi görünmez ancak zaman geçtiktikçe yürüme, giyinme ve hatta yemek yeme gibi günlük aktiviteler sırasında da nefes darlığı gelişir. KOAH'ın temel belirtileri nefes darlığı ve buna eşlik eden hırıltılı solunum veya öksürüktür. Hastalar kronik bronşit ya da amfizem ile başvurur. Çoğu zaman ikisi birlikte görülür. Tedavi ve Hasta Bakımı  Sekresyonların rahat çıkarılmasını sağlamak için hastaya buhar uygulanır.  Hastanın solunum yolları açık tutulur ve ventilasyon sağlanır.  Sakıncası yoksa hastaya bol sıvı verilir.  Sigara, kirli hava, kimyasal maddeler gibi tabloyu ağırlaştırabilecek etkenlerden uzak durulması gerektiği hastaya anlatılır.  Hasta istirahat ettirilir.  Hastanın bol proteinli besinler alması sağlanır.  Hasta sekonder enfeksiyonlardan korunur.  Hasta balgam çıkartamıyorsa postüral drenaj uygulanır.  Nemlendirilmiş oksijen düşük akımlı olarak verilir (solunum merkezini deprese etmemek için).  Hastanın rahat solunum yapabilmesi için uygun pozisyon (semi-fowler, ortopne) verilir.  İlaç kullanımının ve kontrollerin önemi konusunda hasta bilgilendirilir.  Öksürük kontrol altına alınır, hastaya solunum egzersizleri yaptırılır.  Hastanın alerjik duyarlılığı varsa bu konuda dikkatli olunur. Pulmoner Ödem Akciğer dokusu veya alveollerde sıvı toplanmasıdır. Pulmoner ödem, akciğer ve kalp hastalıklarının bir komplikasyonu olup yaşamı tehdit eden ve acil tedavi gerektiren bir durumdur. Etyoloji  Konjestif kalp yetmezliği  iV sıvı yüklenmesi  Hipoalbüminemi  Lenf sisteminin malign hastalığı Belirtiler  İleri derecede nefes darlığı  Taşikardi  Terleme  Huzursuzluk ve endişe  Pembe ve köpüklü balgam  Nefes verme sırasında wheezing Tedavi ve Hasata Bakımı  Hastaya uygulanacak tüm girişimlerden önce hasta bilgilendirilir.  Hastanın damar yolu açılır. Aldığı-çıkardığı takibi yapılır.  Hastaya oksijen verilir, hastanın kan gazı kontrolü yapılır.  Yaşam bulguları izlenir.  Hastanın anksiyetesi azaltılır.  Yatak içinde iki saatte bir hastada pozisyon değişikliği yapılır.  Hasta hareket edebiliyorsa oda içinde hareket etmesi sağlanır. Hastanın yatakta, oturarak ve yatak kenarında uygun egzersiz yapması sağlanır.  Hastaya derin solunum egzersizleri yaptırılır.  Hastaya müzik dinletme vb. gevşeme yöntemleri uygulanır, güven ortamı sağlanır.  Hastaya sigara bırakılmasının önemi anlatılır. Akciğer Embolisi ve infarktüsü Akciğer Embolisi ve infarktüsü Pıhtı, hava, kemik iliği, amniyotik sıvı, parazitler, yağ veya enjekte edilen çeşitli ilaçların pulmoner arterleri tıkaması sonucu akciğer embolisi gelişir. Genellikle bacak venlerinde oluşan trombüsler emboliye neden olur. Risk Faktörleri  ileri yaş (50 yaş ve üstü)  Hareketsizlik (immobilizasyon)  Akciğer embolisi veya tromboz geçirme öyküsü olanlar  Şişmanlık  Gebelik veya doğum sonrası dönem  Oral kontraseptifler  Bacak varisleri  Ortopedik ameliyatları (diz kapağı vb.) ile ekstremite kırıkları  Tromboflebit, miyokart infarktüsü, KOAH, şok , inme, malign hastalıklar ve bazı hastalıklar sonucu pulmoner emboli Belirtiler  Dispne  Takipne  Taşikardi  Siyanoz  Göğüs ağrısı  Öksürük  Hemoptizi  Panik hâli, mental durumda değişiklikler  Ateş  Şok veya senkop Tedavi ve Hasta Bakımı Bakımda temel amaç, gerekli korunma önlemlerini almaktır.  Pulmoner embolinin nedenleri araştırılarak neden ortadan kaldırılmalıdır.  Ameliyat sonrası hastalar sakıncası yoksa kısa sürede ayağa kaldırılmalı ve yatak istirahatinden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.  Doktor istemine uygun olarak düşük doz heparin ve varis çoraplarının kullanılması yararlıdır.  Pulmoner emboli belirtileri iyi bilinmeli ve belirtiler görüldüğünde erken müdahale edilmelidir.  Kan gazı ve yaşam bulgularının izlemi yapılmalıdır.  Hasta kanama belirtileri yönünden izlenmelidir.  Aldığı-çıkardığı izlemi yapılmalıdır.  Hasta yatak istirahatinde olduğu dönemde aktif-pasif egzersizler yaptırılmalıdır.  Hastanın nefes almasını kolaylaştırmak için semi-fowler pozisyon verilmelidir. Pulmoner infarktüs Akciğerlerdeki kan damarının pıhtı vb. maddelerle ile tıkanması ve damarın beslediği dokunun nekroze olmasıdır. Pulmoner infarktüsün Belirtileri Belirtiler pıhtının büyüklüğü, tıkanan damarın büyüklüğü ve krizin başlangıcının ne kadar âni olduğuna göre değişiklik gösterir. Göğüste ağrı, nefes tıkanıklığı, öksürük , kanlı balgam ile ateş görülür. Bazı vakalarda şok veya ölümle sonuçlanabilir. Yatak istirahatı çok önemlidir. Bir pıhtı bir kez meydana geldi mi yeni pıhtıların meydana gelmesini önlemek için hasta tam bir istirahata tâbi tutulmalıdır. Böylece pıhtıdan küçük parçaların kopma ihtimali asgariye indirilmiş olur.. Sindirim Sistemi Hastalıkları Sindirim Sistemi Hastalıklarında Genel Belirtiler Ağrı: Ağrı sindirim sistemi hastalıklarının en önemli belirtilerinden biridir. Ağrının yeri, şiddeti, süresi, ağrıyı azaltan veya arttıran faktörlerin bilinmesi önemlidir. Ağrıyla ilişkisi olabilecek yemek yeme, dinlenme, defekasyon ve vasküler hastalık gibi diğer durumların belirlenmesi gerekir. Retrosternal yanma (pirozis): Mide içeriğinin özofagusa reflüsü sonucunda substernal bölgede oluşan ve bazen boğaza kadar yayılan yanma hissidir. Odinofaji: Özefagusun organik bir hastalığına bağlı olarak yutma sırasında substernal bölgede duyulan ve oral alımı kısıtlayan ağrıdır. Besin, özofagusu terk ettikten sonra ağrı kaybolur. Disfaji(yutma güçlüğü): Disfaji, besin maddelerinin farinksten mideye ulaşıncaya kadar herhangi bir noktada yarattığı takılma hissidir. Disfaji orofarinks veya özofagus kaynaklı olabilir. Regürjitasyon: Regürjitasyon, mide veya özofagus içeriğinin spontan olarak ağıza gelmesidir. Geceleri sırt üstü yatarken, öne eğilirken, ağır kaldırırken meydana gelebilir. Siyalore: Özefagusta yabancı cisim ve tıkayıcı hastalıklar nedeni ile refleks yolla tükürük salgısının artmasıdır. Ağız kokusu (halitosis): Ağız ve boğaz hastalıkları dışında, özofagus divertikülleri, kronik özofajit, atrofık gastrit, pilor stenozu ve infeksiyonlarda görülür. Hazımsızlık: Hazımsızlık üst karın bölgesinde hissedilen genellikle yemekle birlikte olan bir rahatsızlıktır ve mideyi kontrol eden sinir sisteminin hasarından ya da sindirim sistemindeki herhangi bir hastalıktan kaynaklanabilir. Gaz: Sindirim sisteminde biriken gaz geğirme yoluyla ya da rektumdan dışarı atılır. Bağırsaklarda aşırı gaz birikmesine meteorism denir. Hasta şişlik ve gerginlikten yakınır. Aşırı gaz safra kesesi hastalıklarında veya besin intoleransında görülür. Bulantı ve kusma:. Kusma genellikle bulantı ile birliktedir ve nedenleri çok çeşitlidir. Kusmuğun içeriği; kan, besin atıkları, mukus, safra ve yabancı cisim varlığı yönünden araştırılmalıdır. Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik: Bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklikler genellikle kolon hastalıklarının bulgusudur. Diyare veya konstipasyona neden olabilir. Gastroözofagial Reflü (GÖRH) Gastroözofagial reflü (GÖR ) mide içeriğinin özefagusa geri kaçmasıdır. Mideden özefagusa kaçan mide içeriğindeki en zararlı madde mide asididir. Ancak asitle birlikte safra ve pankreas enzimlerinin de bulunması özefagustaki hasarlanmanın şiddetini arttırmaktadır. Genellikle özefagus mukozasında değişik derecelerde olabilen hasarlanma ve çeşitli semptomlarla birliktedir. Bu durumda gastroözofagial reflü hastalığından bahsedilir. Nedenleri Mide asidinde artış, sigara ve alkol kullanımı, mide fıtığı (hiatal herniler), mideyi hızlı ve fazla dolduracak şekilde beslenme alışkanlığı, yemeklerden sonra sırtüstü yatmak , mide boşalma bozuklukları, obesite, mide ile özofagus arasında kaslardan oluşan kapak mekanizmasının bozulmasıdır. Belirtileri Mide yanmasına eşlik eden göğüs kafesi arkasında yanma, mideden ağza geri gelen acı ve ekşi mide sıvısı, uzun süreli öksürük , ses kısıklığı, kötü ağız ve nefes kokusu, ileri durumlarda katı gıdaların zor ve ağrılı yutulmasıdır. Gastroözofagial reflü Tanı 24 saatlik pH izlemesi, AÖS manometresi, özofagus gövdesinin manometresi, endoskopi, baryumlu özofagos grafisi, asit perfüzyon testi (Bernstein) ve gastroözofageal sintigrafi ile konur. Komplikasyonları Striktür(anormal daralma), özefageal ülserler, demir eksikliği anemisi, aspirasyon pnömonisi, peptik ülser, larenjit, larinks karsinomu, otit, sinüzit, astım, uyku apnesidir. Tedavi ve bakım Üç tedavi şekli vardır: Tıbbi tedavi, endoskopik tedavi ve cerrahi tedavidir. Yatmadan önce yemek yememek , sigara, kahve ve alkol kullanmamak , çikolata ve benzeri gıdalar yememek , gazlı ve asitli içeceklerden uzak durmak , yatmadan 1 saat önce ve yemeklerden 1 saat sonra antiasit kullanmak , diyetteki yağ miktarını azaltmak ve yatağın başını yükseltmek Gastrit Gastrit, mide mukozasının akut ve kronik inflamasyonu olarak tanımlanır. Mide mukozasında genellikle bölgesel veya yaygın bir kızarıklık şeklinde görülür. Çok sık rastlanılan gastritin kadın ve erkeklerde görülme oranı hemen hemen eşittir. Etiyoloji:Helicobakter pylori (en sık), virütik nedenler, kimyasal nedenler (asit ve alkali maddeler), otoimmün hastalıklar, ilaçlar (aspirin, kortizon vb.), beslenme bozuklukları (protein yetersizlikleri), alkol, sigara, çay, baharatlı besinler, çok sıcak ve soğuk besinler, strestir. Klinik belirtiler Yemekten sonra şişkinlik , epigastrik ağrı, gerginlik , geğirme, iştahsızlık , bulantı, kusma, pernisiyöz anemi, gaitada gizli kandır. Tanı Sindirim sisteminin radyolojik olarak görüntülenmesi, endoskopi, H.pylori infeksiyonuna karşı oluşan antikorları belirlemek için üreaz testi yapılır. Tedavi ve bakım  Nedene yönelik tedavi yapılmalı  Hasta yatak istirahatine alınmalı  Yeterince sıvı alamıyorsa parenteral sıvı verilmeli, IV sıvılar verilirken hastanın ağızdan bir şey almaması sağlanmalı  İlaçlar önerildiği gibi verilmeli  Semptomlar değerlendirilmeli  Hasta ağızdan alabiliyorsa irrite etmeyen diyet önerilmeli, semptomları arttıran yiyeceklerden ve içeceklerden sakınılmalı  Yaşam tarzını düzenlemesine ilişkin eğitim verilmeli  Sigara, alkol tüketilmemesi gerektiği söylenmelidir. Peptik Ülser Peptik ülser, asid ve pepsinin zararlı etkisi ile mide ve duodenum mukozasında oluşan, muskülaris mukozayı geçen, sınırları belirli doku kaybıdır. Peptik Ülser Hastalığı en sık karşılaşılan gastrointestinal sistem hastalıklarından birisidir. Kadın ve erkeklerde aynı oranda görülür, yaş ilerledikçe görülme insidansı artar. Ülser riskini arttıran agresif faktörler ise şunlardır:  Helikobakter pylori (H. Pylori)  Mide asidindeki artış  Aspirin  Sigara  Stres  Gastrik boşalmanın gecikmesi  Genetik hastalıklar, safra reflüsü, sistemik hastalıklar (KOAH, KBY, siroz, böbrek taşı) agresif faktörlerle ilişkili olarak ülser riskini artırabilir. Komplikasyonları Kanama: En sık görülen komplikasyondur. En çok duodenum birinci kısmında kanama görülür. Aşırı kanamalarda taze kan gelebileceği gibi kahve telvesi şeklinde kanama da görülebilir. Hastada terleme, ortostatik hipotansiyon gibi kan kaybı bulguları görülür Olguların çoğunda kanama kendiliğinden durur. Aşırı kanayan yaralarda endoskopik olarak koter, ısı veya lazerle fotokoagulasyon uygulanabilir. Bazı olgularda arteryal embolizasyon uygulanır. Peptik ülserde hasta bakımı  Hastaların ağrılı dönemlerinde istirahati sağlanmalı  Stres yaratan faktörlerin belirlenmesi ve onlarla baş etmede gerekli destek sağlanmalı ilaçlar hekim istemine uygun olarak düzenli verilmeli  Aspirin, steroid ve antienflamatuar ilaçları almaktan sakınmaları konusunda eğitim verilmeli  Diyet düzenlemesinde hastanın ağrıya neden olan tüm yiyeceklerden uzak durması, az ve sık öğünlerle beslenmesi sağlanmalı. Kafein, alkol ve sigara alması engellenmelidir. Diyare (ishal) İshal, bağırsakların absorbsiyon ve sekresyon fonksiyonundaki dengenin bozulması sonucunda gaitanın sıvı oranında ve günlük defekasyon sayısında artma olmasıdır. Çoğunlukla infeksiyöz ajanlarla oluşur ancak ilaç yan etkileri, inflamatuvar bağırsak hastalığı ve iskemi gibi çeşitli enfeksiyon dışı nedenler de ishal yapabilir. Klinik belirtiler İshalde görülebilen klinik belirtiler; Etkene göre değişen dışkı özelliği (Örneğin, shegellada kanlı- mukuslu dışkılama, vibrio kolerada çok sayıda, bol sulu, kokusuz ve pirinç suyu görünümünde dışkılama. Viral ishallerde dışkı genellikle bol sulu, kan ve mukus içermez.), ateş, bulantı-kusma, kilo kaybı, abdominal kramp, tenezm (ıkınma hissi) ve dışkı inkontinansdır. Fizik muayenede ateş, toksisite ve dehidratasyon bulguları değerlendirilmelidir. Tanı Dışkının laboratuvar incelemesi etken konusunda bilgi verir. Tedavi İshalin tedavisinde en önemli amaç diyarenin önlenmesi ve kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasıdır. Birçok hasta için sıvı-elektrolitlerin yerine konması ishal tedavisi için yeterlidir. Dehidratasyon özellikle küçük çocuk , yaşlılar ve gebelerde çok önemlidir. İshalde oral verilecek sıvı; şeker, sodyum, potasyum ve klor içermelidir. Ağır olgular hariç çay, soda, meyve suları ve et suyu çorbaları sıvı kaybının yerine konmasında kullanılabilir. Buğday, mısır, pirinç, yulaf, şehriye, patates, muz ve tuzlu kraker gibi temel besinler dışkı şekilleninceye kadar kullanılır. Kafein ve laktozlu besinler dışkı şekillenmedikçe kullanılmaz. Sebze meyve türü yiyecekler ishali arttırabildiği veya bu arada yeni bir ishal atağına neden olabileceği için bir süre bu gıdalardan kaçınılmalıdır. Elektrolit kaybı, evde hazırlanan veya eczaneden alınan oral rehidratasyon sıvılarıyla (OR S) karşılanabilir. Bazı durumlarda oral rehidratasyon yetersiz kalabilir. Ağır dehidratasyon, bilinç bulanıklığı, elektrolit dengesizliği, asidoz, uzamış oligüri, anüri, devamlı ve şiddetli kusma, ileri derecede ishal, ağır dizanteri, sepsis veya ağır malnütrisyon gibi durumlarda parenteral sıvı tedavisi yapılır. Gerekirse antibiyotik tedavisi uygulanır. Diyarede hasta bakımı  Hastanın normal bağırsak alışkanlıkları değerlendirilmeli  Hastanın günlük defekasyon sayısı, rengi, kokusu, sayısı ve miktarı değerlendirilmeli ve sağlık personeli notlarına kaydedilmeli  Hastanın aldığı-çıkardığı takibi yapılmalı  Hasta dehidratasyon belirti ve bulguları açısından gözlemlenmeli  Hasta enteral besleniyorsa doktoru ile iletişme geçilip beslenme hızı düşürülmeli ya da mama ile değiştirilmeli  Normal besleniyorsa yağsız, lifsiz yumuşak diyet ile beslenmesi sağlanmalı  Yeterli sıvı alımı sağlanmalı  Her defekasyon sonrası temizliğe dikkat edilmeli ve cilt bakımı verilmelidir. İrritabıl Bağırsak Sendromu İrritabıl bağırsak sendromu; organik patolojinin neden olmadığı, kronik ve karın ağrısı ve defekasyon bozukluğu semptomları ile karakterize bir hastalıktır. Defekasyon alışkanlığında değişme ishal, kabızlık , gaitada sertleşme/yumuşama, mukuslu gaita şeklinde olabilir. Karın ağrısı defekasyonla hafifler ya da geçer. Tanı Genç erişkinlerde dikkatli bir öykü ve fizik muayenenin normal olması ile konur. Yaşlılarda mutlaka uygun tetkikler ve kolonoskopi yapılmalıdır. İrritabıl Bağırsak Sendromunda Tedavi Ve Hasta Bakımı  Tedavi semptomlara yönelik olarak planlanmalıdır.  Antispazmotikler verilmelidir.  Konstipasyonu var ise lifli besinler verilmeli, kafeinli ve asitli yiyeceklerden uzak durulmalıdır.  Hastanın çok yağlı besinler, aşırı baharat ve mayalı yiyeceklerden uzak duracağı bir diyet önerilmelidir.  Sık aralıklarla az az beslenmesi sağlanmalıdır.  Bol sıvı alımı sağlanmalıdır.  Düzenli defekasyon alışkanlığı edinmesi için eğitim verilmelidir.  Hastaya egzersiz yapması önerilmelidir.  Hastanın stres, alkol ve sigaradan uzak durması önerilmelidir. Normal kolon ve Ülseratif kolon Ülseratif Kolit Ülseratif kolit, kolonda mukozal inflamasyona yol açan, kronik inflamatuar bir hastalıktır. Etyolojisi net olmamakla birlikte çevresel ve genetik faktörlerin katkısı mevcuttur. Klinik belirtiler Klinikte rektal kanama, kanlı-mukuslu ishal ve tenezm sıktır. Kramp olabilir ama olay mukozada sınırlı olduğundan abdominal ağrı ve hassasiyet olmaz. Ateş, terleme, halsizlik , bulantı, kusma gibi semptomlar olabilir. Demir eksikliği anemisi görülebilir. Tanı Yapılan dışkı ve kan tetkikleri ile bağırsak infeksiyonu olmadığı anlaşıldıktan sonra teşhisi kesinleştirmek için kolonoskopi yapılması gereklidir. Bağırsak mukozasından biyopsi ile teşhis kesinleştirilir. Tedavi Destek tedavisi tercih edilir. Gerektiği durumlarda steroitler ve immün süpresif ajanlar tedaviye eklenebilir. Bu tedavilere cevap alınamazsa kolektomi yapılır. Crohn Hastalığı Crohn hastalığı 10-40 yaşlarında daha sık görülen her iki cinste de yakın sıklıkta olan iltihabi, sistemik bir hastalıktır. Hastalık bağırsağın herhangi bir segmentini tutabilir. En sık ilioçekal bölgeyi tutar. Bunu takiben kolon, ince bağırsak ve mide tutulumu gelmektedir.Tutulum yaptığı bölgelerde kalınlaşma, ülser ve iltihaba neden olur. Crohn hastalığı bağırsak dışı bulgulara da neden olabilir. En sık görülen bağırsak dışı belirti deformasyona yol açmayan artrittir. Cilt, böbrek ve göz tutulumu da sık görülür. Klinik belirtiler Hastalar uzun süre asemptomatik seyredilebilir. Sıklıkla karın ağrısı ve ishal ile başlar. Klinik olarak zayıflama, ishal, terleme, ateş, abdominal ağrı görülür. Karında sağ alt kadranda inflamatuvar bir kitle ele gelebilir. Nadiren rektal kanama olabilir. Demir, B12 ve folat eksikliği, A D E K vitamini eksiklikleri, hipokalsemi, magnezyum ve çinko eksiklikleri vardır. Safra taşı, osteomalazi, vitamin eksiklikleri, kalsiyum oksalat tipi böbrek taşları Crohn hastalığına özgüdür. Tanı Tan kan sayımı yapılır ve gaitada gizli kana bakılır. Baryumlu grafi yapılabilir. Kolonoskopi ve biyopsi ile teşhis edilir. Tedavi Beslenme ve ilaç, tedavinin temelini oluşturur. Tedavinin amacı; inflamatuvar süreci kontrol altına almak , belirtileri azaltmak , metabolik ve beslenmeyle ilgili sorunları ortadan kaldırmak ve iyileşmeyi sağlamaktır. Hafif Crohn hastalarında uzun süreli antibiyotikler etkilidir. Ciddi vakalarda destek tedavisi tercih edilir. Oral meselamin ve steroid verilir. İnflamatuvar Bağırsak Hastalıklarında Hasta Bakımı  Hastanın durumu değerlendirilmeli ve kendi bakımına katılımı sağlanmalı  Hastaya emosyonel stresten kaçınması gerektiği ve yatak istirahati tavsiye edilmeli  Hastanın tedavi ve sınırlamalara uyumu sağlanmalı  Perinatal absesi olan hastalara özel cilt bakımı yapılmalı  Yatak istirahati ve diyet yönetiminin önemi, perinatal bakım, ilaçların yan etkileri ve stresle baş etme yöntemleri konularında eğitim verilmelidir.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser