VİTAMİNLER PDF
Document Details

Uploaded by DauntlessBarbizonSchool3758
ÖĞR. GÖR. SONER SİNAN
Tags
Summary
Bu belge, vitaminlerin insan sağlığı için önemini ve farklı türlerini ele alıyor. Vitaminlerin vücuttaki rolü ve önemli sağlık konularını kapsıyor. Vitamin grupları ve kaynakları ayrıntılı olarak inceleniyor.
Full Transcript
VİTAMİNLER ÖĞR. GÖR. SONER SİNAN İnsanın yaşamsal faaliyetlerinin devam ettirebilmesi için vitaminlere ihtiyacı bulunmaktadır. Her vitaminin kendine özgü işlevleri vardır ve hepsinin içeriği birbirinden farklıdır. Vitaminler enerji vermeyen besin öğeleridir. Vitaminler, diğer besin ö...
VİTAMİNLER ÖĞR. GÖR. SONER SİNAN İnsanın yaşamsal faaliyetlerinin devam ettirebilmesi için vitaminlere ihtiyacı bulunmaktadır. Her vitaminin kendine özgü işlevleri vardır ve hepsinin içeriği birbirinden farklıdır. Vitaminler enerji vermeyen besin öğeleridir. Vitaminler, diğer besin ögelerinin vücutta düzgün kullanılmasını sağlarlar. Vitaminlerin bulunması, birçok hastalığın önlenmesinde, iyileştirilmesinde etkili olmuştur. Vitaminler günlük beslenmemizin içinde yeterli miktarda bulunmadığında, insan metabolizmasında bozukluklara yol açabilir. Sağlıklı bir vücut gelişimi, sindirim sistemi fonksiyonları, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara karşı güçlü ve hazır olması bakımından gereklidir. İnsan sağlığı için elzem olduğu tespit edilen vitamin çeşitlerini 2 grup altında toplamak mümkündür: 1. Yağda çözünen vitaminler: 2. Suda çözünen vitaminler: A vitamini C vitamini D vitamini B grubu vitaminleri E vitamini K vitamini Yağda Çözünen Vitaminler A Vitamini: Kanda ve diğer hücrelerde bulunur. fazlası karaciğerde depo edilir. Isıya dayanıklıdır ancak kolayca okside olabilir ve vitamin özelliğini yitirebilir. A vitamini özellikle deri, kemik ve üreme organlarıyla, gebelerde fetüsün sağlıklı gelişimi ve gece görüşü için gereklidir. Eksikliğinde gece körlüğü, gözlerde kuruluk ve enfeksiyon, cilt hastalıkları ve büyüme geriliği görülebilir. Sindirim sistemi hastalıkları (diyare, mide-bağırsak ameliyatları), göz hastalıkları, kronik hastalıklar, kızamık ve yağ emiliminin azaldığı durumlarda A vitamini eksikliği ortaya çıkabilmektedir. A vitamini en çok havuç, ıspanak, bezelye ve benzeri sebzeler ve taze meyvelerde bulunmaktadır. Hayvansal yiyeceklerde de bulunur. Balıkyağı, tereyağı, karaciğer ve yumurta sarısı bunlardan en çok bilinenleridir. Günlük alımda tavsiye edilen miktar 0.8-1.0 mg civarındadır. A vitamininin fazlası karaciğeri yormakla birlikte aynı zamanda toksik etkilere de yol açar. Ayrıca vücutta depo edildiğinden fazlası zararlıdır. O yüzden günlük gereksiniminden fazlasını almamak gerekir. D Vitamini: Kalsiyum maddesinin vücudumuzda gerektiği şekilde kullanılması için gereklidir. Yeterli miktarlarda alınmadığı takdirde iskelet sistemimizde, dişlerde ve diğer organlarımızda bozukluklara neden olabilir. D vitamini “Raşitizm tedavi eden faktör” olarak da bilinmektedir. Bu hastalık daha çok kuzey ülkelerinde, endüstri sahalarında ve hızlı bir şekilde büyüyen çocuklarda çok yaygındır. Kemiklerde çarpıklıklar, normal gelişememe, eklemlerde şişkinlik şeklinde belli olmaktadır. D vitamini yetersizliğinin yaygın olmasının nedeni, doğal yiyeceklerde yeteri kadar bulunmamasından kaynaklanmaktadır. En iyi kaynak balık yağıdır ancak çok az bulunmaktadır. D vitamini olmamasına karşın hayvan ve bitki dokularında D vitaminin ön maddesi yapılmaktadır. Bu ön madde ultraviyole ışınları ile D vitamini durumuna geçmektedir. ? D vitamini gereksinimi büyüme çağında fazladır. D vitamini ihtiyacı için, gebe ve emzikli annelerin, yaşlıların ve kapalı dolaşan kadınların sık aralıklarla güneşten faydalanmaları yararlı olacaktır. Ergokalsiferol (D2 vitamini) ve kolekalsiferol (D3 vitamini), D grubu vitaminlerinin iki ana formudur. Balık karaciğeri, ringa ve ton balığı, kaymak, yumurta sarısı, bazı mantar türleri D vitamini öncüllerince zengindir; D vitaminin 7-dehidrokolesterol gibi çeşitli ön bileşikleri bulunur ki bunlar üretildiğinde veya vücuda alındığında, deride mor ötesi veya güneş ışınlarıyla D vitaminine dönüşür; sonrasında ise böbreklerdeki ve karaciğerdeki enzimatik reaksiyonlar ile kullanıma hazır hale gelir. Genellikle 15-20 dakikalık güneş ışığına maruziyet D vitamini sentezini başlatmak için yeterlidir. Günlük D vitamini ihtiyacı çocuklarda 200- 400 IU (5-10 mcg), yetişkinlerde ise 400-600 IU (10-15 mcg) civarındadır. Pişirme ile besinlerdeki D vitamini %10-50 oranında yok olur. E Vitamini: Günlük yiyeceklerde yeterli miktarlarda bulunduğundan, yetersizlik belirtilerine pek fazla rastlanmamaktadır. Ancak, anemi (kansızlık), kalp kaslarında kanama, sinir-kas sisteminde yetersizlik, yorgunluk gibi belirtiler görülebilmektedir. Özellikle tahılların embriyo kısımları, bitkisel yağlar, fındık, fıstık, badem gibi yağlı tohumlar, yumurta, karaciğer ve yeşil yapraklı sebzeler E vitamini bulundururlar. A ve C vitaminlerinin kaybolmasını önlemeye yarayan vitamindir. En iyi antioksidanlardan olan E vitamini, bağışıklık sisteminin aktivitesi için gereklidir. E vitamini ayrıca virütik hastalıklara karşı bağışıklık sistemini geliştirir ve göz sağlığı için yaşamsal önem taşır. Yaşlanmaya karşı koruyucu olan bu vitamin, serbest radikallerin, dokular, deri ve kan damarlarında oluşan olumsuz etkiyi de önlemekte faydalıdır. İnsan vücudunun günlük olarak 10-15 mg civarında E vitamin ihtiyacı vardır ve bu seviye standart beslenme alışkanlıkları ile kolaylıkla karşılanabilmektedir. K Vitamini: Kanın pıhtılaşmasını ve kemiklerin gelişmesini sağladığı için bazı kanserleri önleyici etkisi olan vitamindir. Lahana, ıspanak, brokoli, karnabahar, mısır, patates, meyveler, yumurta sarısı, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve bitkisel yağlarda K vitamini bulunmaktadır. K vitamini eksikliği nadiren görülür. Yeşil yapraklı sebzelerde bulunması ve bağırsaklarda üretilebilmesi eksikliğinin nadiren görülmesine neden olur. Uzun süre antibiyotik kullanımı veya damardan beslenen hastalarda K vitamini yetmezliği görülebilir. K vitamini eksikliğinde bacaklarda varis gelişiminin arttığı görülmektedir. Suda Çözünen Vitaminler C vitamini: Eski tarihlerde uzun gemi yolculuğu yapan yolcuların ve çalışanların uzun süre sebze ve meyve tüketmemesinden kaynaklanan skorbüt hastalığının tedavi edilmesi ile keşfedilen bir vitamindir. Askorbik asit veya askorbat olarak da bilinen suda çözünen bir vitamindir. Çeşitli vitaminler C vitamini adı altında toplanmıştır. En çok taze sebze ve meyvelerde, portakal, greyfurt, çiğ lahana, domates ve şalgamda bulunur. Ne yazık ki vücutta depolanamadığı için, her gün düzenli olarak alınması gereklidir. C vitamininin sağladığı faydaları şu şekilde açıklamak mümkündür; Vücudun mikroplara karşı direncini arttırır. Kemik, eklem bağları ve damarların yapısında bulunan kollajen maddesinin yapımını artırır. E vitamini ve folik asidin stabil hale gelmesini sağlar. Kan damarlarının sağlamlığında rol alır. Vücutta meydana gelen birçok enzimatik reaksiyonda yer alan, oksidatif strese karşı antioksidan aktivite gösteren ve immün sistem yanıtlarının kuvvetlenmesine destek olan önemli bileşiklerdendir. Aynı zamanda demirin biyoyararlanımında da olumlu etkisi vardır. Günlük ihtiyaç duyulan miktar 75-90 mg civarında olmakla birlikte hastalık, stres, alkol ve sigara kullanımı durumlarında bu miktar artabilir. Eksikliğinde en çok görülen hastalık skorbüttür. Skorbüt; halsizlik, kolayca kanayan diş etleri, ciltte morluklar ve eklem ağrılarıyla kendini gösteren bir hastalıktır. Bunun dışında yara iyileşmelerinde gecikme ve hastalıklara yatkınlık görülmektedir. C vitamini, hava ve ışığa karşı dayanıksızdır. B grubu vitaminleri: B grubu vitaminleri yapıları ve görevleri bakımından farklı vitaminler, Tiamin (B1), Riboflavin (B2), Niasin (B3), Vitamin B6 (Piridoksin), Vitamin B12 (Kobalamin), Folik asit (Folat, B9), Biotin (B7), Pantotenik asit (B5)’tir. Bu vitaminler karbonhidratların, yağların ve proteinlerin vücutta kullanılmasında katalizör görevi yapan, suda çözünen vitaminlerdir. Suda çözündükleri için vücutta depolanmazlar. B1 Vitamini; İlk keşfedilen B grubu vitamini olan B1, molekül yapısında bulunan kükürt nedeniyle önceleri “tiyo-vitamin”, sonra ise “tiamin” adını almıştır. Genellikle fosfat türevleri, şeker ve aminoasitlerin katabolizmasında görev alan bir koenzim olarak görev yapar. B1 vitamini, tüm canlılar tarafından kullanılmakla birlikte yalnızca bakteriler, mantarlar ve bitkiler tarafında üretilebilmektedir; hayvanlar ve tabii insanlar bu bileşiği dışarıdan almak zorundadırlar. Alkolizm, yanık, sürekli ishal, ateş, bağırsak hastalıkları, aşırı tiroid çalışması, stres durumlarında vücudun tiamin ihtiyacı artar. Eksikliği durumunda insanlarda beriberi, Wernicke ensefalopatisi gibi sinir sistemi odaklı rahatsızlıklar görülmektedir. Alkol kullanımı bu vitaminin biyoyararlanımını azaltmaktadır. Karaciğer, tahıllar ve kuru baklagiller tiamince zengin besinlerdir. Tahıllarda daha çok tohumların iç ve kabuk kısımlarında bulunur; bu nedenle özellikle kepeği ayrılmış un, pirinç ve bulgurdan ziyade tam buğday unu gibi besinin tamamından elde edilen malzemenin kullanımı tercih edilmelidir. Yetişkin bir insan günde yaklaşık 1.0-1.2 mg tiamine ihtiyaç duyar. B2 Vitamini; Eskiden G vitamini olarak bilinen ve vücutta bir çok enzimatik reaksiyonda görev alan bazı kofaktörlerin yapısında yer alan bir bileşiktir. (Riboflavin olarak da bilinir). Işık altında kolayca bozunan, karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında görev alan bu vitamin yüksek sıcaklığa dayanıklıdır. Daha çok süt, peynir, yapraklı sebzeler, böbrek, karaciğer, baklagiller, maya, mantar ve bademde bulunur. Ancak öğütme ve kabuktan ayırma gibi endüstriyel işlemler sırasında tahıllarda var olan riboflavinin yaklaşık yüzde ellisi kaybolmaktadır. Bu nedenle tam tahıl ürünleri tüketmek önemlidir. Eksikliği durumunda birçok biyokimyasal faaliyette bozulmalar olmakla birlikte büyüme geriliği, ciltte ve gözlerde lezyon, kaşıntı ve aşırı duyarlılık görülebilmektedir. Günlük ihtiyaç yaklaşık olarak 1.3-2.0 mg düzeyindedir. B3 Vitamini; Genellikle niasin veya nikotinik asit ya da (PP) olarak bilinen bu bileşik suda çözünen, yüksek sıcaklık, ışık, asit, baz ve oksidatif ortamlara dirençli bir yapıya sahiptir. Pişirme ile besinlerden kaybı düşük düzeydedir. Genellikle karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması için gereklidir. Eksikliğinde sinir sistemi, sindirim sistemi ve cilt bozuklukları görülür. Pellegra, niasin eksikliğinde görülen başlıca hastalıklardandır; ishal, mide problemleri, cilt problemleri, ağız içi yaralar, kansızlık ve zihinsel problemler pellegranın bazı etkileri olarak bilinmektedir. Genellikle mayalar, ceviz, fındık, fıstık, kuru baklagiller, karaciğer, böbrek, kırmızı et, süt ve yumurta bu vitamince zengindir. Günlük alım miktarları 12-18 mg civarındadır. B5 Vitamini: Pantotenik asit olarak bilinen bu bileşik, başta enerji üretiminde görevli bir enzim olan koenzim A’nın sentezinde olmak üzere birçok karbonhidrat, protein ve yağın sentezi ve metabolizmasında görevlidir. Yunancada “her yerden” anlamına gelen “pantoten” kelimesinden türemiştir; tahmin edilebileceği üzere neredeyse her besin maddesinde bulunan bir bileşiktir. Özellikle tam tahıllı besinler, avokado, baklagiller, et, süt, yumurta, arı sütü ve yoğurt pantotenik asitçe zengindir. Pantotenik asidin eksikliği nadir karşılaşılan bir durumdur ve bu konu üzerine yeterli çalışma yoktur. Eksikliğinde karşılaşılan problemler diğer B vitaminlerinde olduğu gibidir. Sinirlilik, bitkinlik, çevreye duyarsızlık, kas krampları, kan şekeri düşüklüğü, ayaklarda yanma genel belirtilerdir. Günlük tavsiye edilen alım miktarı 5 mg civarıdır. B6 Vitamini: Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizması için gerekli olan bu vitamin, genellikle piridoksin olarak da adlandırılır. Nörotransmitterlerin, hemoglobin, histamin ve genlerden protein sentezine kadar birçok önemli bileşiğin üretiminde rol alır. Eksikliği durumunda; sinir sistemi bozuklukları, kramp, nöbet, aşırı hassasiyet, cilt bozuklukları, anemi, ülserasyon benzeri birçok rahatsızlık görülür. Genellikle böbrekte metabolize olur. B6 vitamini ışığa ve yüksek sıcaklığa duyarlıdır; pişirme esnasında kayıplar yaşanır. Et, muz, yumurta sarısı, yerfıstığı, fasulye ve tam tahıllarda daha çok bulunur. Genellikle günlük ihtiyaç 1.7-2 mg civarındadır. Günlük diyette protein tüketimi arttıkça B6 vitamin gereksinimi de artar. B7 Vitamini: Biotin, H vitamini ya da koenzim R olarak da bilinen bu bileşik yağ asitlerinin, izolösin ve valin aminoasitlerinin sentezinde ve glikoz üretiminde görevlidir, karboksilaz enzimleri için gerekli bir koenzimdir. Hücre büyümesi ve karbondioksit transferi gerektiren birçok metabolik reaksiyonda görev alır; kan şekerinin düzenlenmesinde de etkisi olduğu bilinmektedir. Biotin birçok besin maddesinde bolca bulunduğu için eksikliği nadir görülmekle birlikte, eksikliğinde biotin yoksunluğu denen tablo ortaya çıkar. Bu tabloda saç dökülmesi, gözde iltihaplanma, ciltte hassasiyet ve iltihaplanma, depresyon, halüsinasyon görme, uyuşukluk gibi belirtiler görülür. Yapılan çalışmalarda çiğ yumurta beyazında bulunan avidin adlı bir maddenin de biotine kuvvetle bağlanarak enzimatik reaksiyonlarda kullanılabilirliğini engellediği, dolayısıyla biotin yoksunluğuna neden olduğu tespit edilmiştir. Daha çok karnabahar, soya, sakatat ve mayalarda bulunduğu bilinmektedir. Günlük ihtiyaç duyulan miktar yaklaşık olarak 0.25 mg’dır B9 Vitamini: Folik asit olarak bilinen bu madde kaynaklarda folat, M vitamini, Bc vitamini ve pteroil-L- glutamat olarak da geçmektedir. Vücutta genel olarak aminoasit ve nükleik asit metabolizmasında görevli bir vitamindir. Sağlıklı üreme için hem erkeklerde hem de kadınlarda yeterli düzeyde bulunması gerekir. Özellikle gebe kadınlarda ve alkol kullananlarda folik asit eksikliği görülebilmektedir; gebelikte folik asit eksikliğinin, embriyoda nöral tüp defektine sebebiyet verdiği bilinmektedir. Vücutta folik asit, demir ve B12 vitamini arasında bir denge olduğu ve düzeylerinin birbirini etkilediği bilinmektedir. Eksikliğinde ishal, anemi ve ona eşlik eden yorgunluk hissi ve nefes daralması, deride yara benzeri bozukluklar, midede ülser oluşumu, unutkanlık, bilişsel problemler görülebilmektedir. Çok geniş kaynaklarda bulunmakla birlikte daha çok ıspanak gibi koyu yeşil sebzeler, avokado, Brüksel lahanası, buğday filizi, et, karaciğer, deniz ürünlerinde bulunmaktadır. Günlük gereksinim duyulan miktar 0.4 mg, gebelerde yaklaşık 0.6 mg’dır. B12 Vitamini Kobalamin olarak da bilinen B12 vitamini özellikle beyin ve sinir sisteminin düzgün çalışması ve kan yapımı için gerekli bir bileşiktir. DNA sentezinde, yağ asitlerinin ve aminoasitlerin metabolizmasında önemli yeri vardır. Eksikliğinde pernisiyöz (Makrositer) anemi geliştiği için daha çok bu hastalıkla birlikte anılmaktadır. Pernisiyöz anemide midede bulunan ve asit üretiminden sorumlu olan pariyetal hücrelerin vücudun kendi ürettiği antikorlar tarafından belirli düzeyde yok edilmesi nedeniyle, bu hücrelerin intrinsik faktör adı verilen bir tür proteini üretememesi ve dolayısıyla B12 vitamininin bağırsaklardan emiliminde meydana gelen eksiklik sonucunda alyuvarların sayıca azalması ve büyümesi görülür. B12 vitamini, sebze ve meyvelerde bulunmaz, özellikle et, balık, yumurta sarısı gibi hayvansal besinlerde bolca bulunur. Günlük B12 vitamini ihtiyacı 2.5-5.0 mikrogram düzeyindedir. DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER