1920 Öncesi Sağlık Hizmetleri Sunumu PDF

Document Details

FavoredBegonia

Uploaded by FavoredBegonia

Fenerbahçe University

Tags

sağlık tarihi Osmanlı İmparatorluğu tıp Türkiye

Summary

Bu belge, 1920 öncesi dönemde Türkiye'de sağlık hizmetlerinin sunumu ve gelişimini ele almaktadır. Belge, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık hizmetlerinin organizasyonunu, önemli gelişmeleri ve toplumsal etkenleri kapsamaktadır.

Full Transcript

1920 Öncesi Sağlık Hizmetleri Sunumu Osmanlı İmparatorluğunda Hekimbaşılık kurumu ilk olarak Fatih Sultan Mehmed tarafından 15. yüzyılda kurulmuştur. Bu önemli adıma karşın ilk modern tıp okulunun açılması için 19. yüzyıla kadar beklenmiş, 14 Mart 1827’de Tıphane kurulmuş ve 1839’da Cerrahan...

1920 Öncesi Sağlık Hizmetleri Sunumu Osmanlı İmparatorluğunda Hekimbaşılık kurumu ilk olarak Fatih Sultan Mehmed tarafından 15. yüzyılda kurulmuştur. Bu önemli adıma karşın ilk modern tıp okulunun açılması için 19. yüzyıla kadar beklenmiş, 14 Mart 1827’de Tıphane kurulmuş ve 1839’da Cerrahane ile birleşerek Mektebi Tıbbiye-i Şahane adını almıştır. Memleket tabipliğinin ise ilk olarak 1871 yılında kurulması ile devlet sağlık alanında bir nevi sorumluluk almaya başlamıştır (Bulut, 2007). Birinci Dünya Savaş’ının hemen öncesindeki Ordu Sağlık Bürosu kayıtları incelendiğinde, o tarihte Osmanlı Coğrafyasındaki köylerin %80’inin sağlık riskleri açısından uygun olmayan konumlarda kurulduğuna, %97’sinde tuvalet olmadığına ve bulaşıcı hastalıkların da toplumu ciddi anlamda etkilediğine dair bilgilerin bulunduğu ifade edilmektedir. O dönemde sıtma oranının %14, frengi oranının %9 olduğu belirtilmektedir. Sürekli bölgesel savaşlarda olan ordudaki askerlerin de önemlice bölümünün yorgunluğun yanı sıra, bir yandan savaşırken diğer yandan ciddi sağlık sorunlarıyla ve hastalıklarla mücadele ettikleri de yine o dönem tutulan kayıtlarda belirtilmektedir (Özkan, 2001). 2.2. 1920-1923 Yılları Arasında Sağlık Hizmetleri Sunumu Millî mücadelenin başlatılmasına paralel olarak 23 Nisan 1920’de Ankara’da Birinci Büyük Millet Meclisi açıldıktan hemen sonra 2 Mayıs 1920’de o zamanki adı ile “Sıhhat ve İçtimaı Muavenet Vekaleti” adı altında Sağlık Bakanlığı kurulmuş, Dr. Adnan Adıvar ilk Sağlık Bakanı olarak göreve başlamıştır. Bu dönemde Avrupa ülkelerinin sadece üçünde Sağlık Bakanlığı olduğu dikkate alındığında, yeni kurulan mecliste sağlık işlerinin ayrı bir bakanlık bünyesinde bir araya getirilmesi bu alana verilen önemin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Nitekim Millî Mücadele devam ederken savaşan askerlerin cephede sağlık hizmetlerine duyacakları gereksinimin boyutu düşünüldüğünde bu düzeyde önemli bir gereksinimi karşılamaya dönük olarak yapılan bir düzenleme olarak değerlendirilmelidir. O koşullarda telgraflar aracılığıyla ilk olarak nerede kaç tane hekim olduğu bilgisi toplanmış ve ilk yönetmelik, tüzük ve kanun hazırlıkları bu dönemde yapılmaya başlanmıştır (Özkan, 2001; Bulut, 2007). 2.3. Cumhuriyetin Kurulmasını Takiben İzlenen Sağlık Politikaları Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde pek çok başlıkta olduğu gibi sağlık alanında da kuruluşun takibinde planlama çalışmaları başlatılmıştır. Yıllarca süren savaşlardan ötürü fakir ve yorgun düşen ve salgın hastalıklardan yıpranmış olan topluma, sağlık hizmeti sunmak üzere insan gücü yetiştirme çalışmalarına öncelik verilmiştir. Tablo 2.1’de o yıllarda var olan sağlık insan gücünün durumu gösterilmektedir. Bu dönemde organizasyonel açıdan atılan adımlar incelendiğinde Sağlık Bakanlığına bağlı taşra teşkilatlarının kurulmasının ve hükümet tabiplerinin görevlendirilmesinin önemli olduğu dikkat çekmektedir. Cumhuriyetin kurulmasının takibinde Dr. Refik Saydam, Sağlık Bakanlığı görevini üstelenmiştir. Tablo 2-Hata! Belgede belirtilen stilde metne rastlanmadı.-1: Cumhuriyetin Kuruluş Döneminde Türkiye’de Sağlık İnsan Gücünün Durumu Sağlık Personeli Sayı Sağlık Personeli Nüfus Hekim 554 1 Hekime 21.660 Eczacı 69 1 Eczacıya 173.913 Sağlık Memuru 560 1 Sağlık Memuruna 21.428 Ebe 136 1 Ebeye 88.235 Hemşire 4 1 Hemşireye 3.000.000 İdare Memuru 1655 1 İdare Memuruna 36.144 Kaynak: Özkan, O.H. (2001). Toplumsal gereksinimler dikkate alınarak sağlık çalışanlarının sayısını artırmaya dönük faaliyetler yürütülmüştür. Pek çok kanun, yönetmelik çıkarılmış, sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok düzenleme yapılmıştır. Örnek olarak; hizmet sunacak ve isimlerine de “numune” hastaneleri denen yeni hastaneler kurulmuş ve sıtma, tüberküloz ve frengi gibi hastalıklarla mücadele için Hıfzıssıhha Okulu ve Enstitüsüler Kurulmuştur (Tablo 2-2) Bu dönemde (Özkan, 2001; Aydın, 2002; Bulut, 2007). Tablo 2-Hata! Belgede belirtilen stilde metne rastlanmadı.-2: Cumhuriyet’in İlk On yılında Sağlık Alanında Atılan Adımlar Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin devletin görevi olarak kabul edilmesi Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede sorumluluğun devlete verilmesi Tüm ülkeye ve bölgelere sağlık personelinin görevlendirilmesi işinin tek merkezden yani Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından yürütülmesi Numune hastanelerinin projelendirilmesi Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü kurulması, aşı, serum ve ilaçların üretimi ve denetimi konularına ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması Hekimlere zorunlu hizmet kanununun 1923 yılında çıkarılması Koruyucu hizmetlerde çalışanlara üç dört kat fazla maaş ödemesi 1928 yılında, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-I İcrasına Dair Kanun’un çıkarılması 1930 yılında 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun çıkarılması 1936 yılında da 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Memurin Kanunu’nun çıkarılması Kaynak: Harmancı Seren, A.K. (2018). 2.4. Sosyal Sigortalar Kurumu ve Sağlık Hizmetleri Sunumu Cumhuriyetin kurulmasından sonraki ikinci dönemdir. Çok partili siyasi modele geçilen bu dönemde Demokrat Parti hükümetleri kurulmuş ve Dr. Behçet Uz Sağlık Bakanlığı görevini yürütmüştür (Özkan, 2001). Her ne kadar farklı bir siyasi parti hükümet kurmuş olsa da sağlık politikalarının ilk dönemle uyumlu bir şekilde merkezi örgütlenme güçlendirilerek yapılandırıldığı iddi edilebilir. Nitekim bu dönemde de sosyal politikalar oluşturulmaya çalışılmış, temel sağlık hizmetlerinin toplumun tüm kesimlerine ulaştırılmasına yönelik hedefeler doğrultusunda ilerlenmiştir. Dr. Behçet Uz’un sağlık bakanlığına getirilmesinin akabinde 9. Milli Tıp Kongresi düzenlenerek “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı” oluşturulmuş ve yürürlüğe konmuştur. Plana göre tüm Türkiye’nin yedi sağlık bölgesine ayrılması, her bölgenin kendine yeten bir sağlık örgütlenmesinin ve altyapısının oluşturulması ve her bir bölgede de bir tıp fakültesinin kurulması öngörülmüştür. Her bölgede 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurulması ve bu merkezlerde iki hekim, bir ebe, bir sağlık memuru ve bir ziyaretçi hemşire istihdam edilmesi planlanmıştır. Bu planla birlikte ilk kez koruyucu sağlık hizmetlerinde doğrudan hemşirelere rol verilmiştir. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bütünleşmiş şekilde sunulması hedeflenmiş, nüfus temelli bir sağlık organizasyonu oluşturulmuş, sağlık hizmetlerinde tüm yetki ve sorumluluk merkezi hükümete devredilmiştir. Numune hastaneleri ve ana çocuk sağlığı merkezleri de bu dönemde kurulmuştur (Özkan, 2001; Bulut, 2007). Bu dönemde atılan önemli adımlardan biri 1945 yılında işçilerin sağlığı ve güvenliğini merkeze koyan İş Güvenliği Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Kanun Sosyal Sigortalar Kurumunun (SSK) kurulmasına vesile olmuş hem sağlık hizmeti sunumunda hem de sağlık personelinin istihdamında Sağlık Bakanlığı dışında bir alternatif oluşturmuştur. İşçi ücretlerinden yapılan kesintilerle oluşturulan fonda biriken paranın büyük meblağlara ulaşması neticesinde 1952 yılında bu paranın Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı hastanelerin kurulmasında kullanılmasına karar verilmiştir. Yıllar boyunca iş kanununa tabi çalışan işçilerin sağlık hizmeti aldıkları bu kurumlar zamanla tüm ülkeye yayılmıştır (Başkaya, 2005; Bulut, 2007). Tablo 2-3: 1938-1960 Döneminde Çıkarılan Sağlık Meslek Örgütleri Kanunları Yıl Sayı Kanun 1940 3958 Optisyenlik ve Optisyenler Kanunu 1953 6023 Türk Tabipleri Birliği Kanunu 1953 6197 Eczacılar ve Eczaneler Kanunu 1954 6283 Hemşirelik Kanunu 1956 6643 Türk Eczacılar Birliği Kanunu Kaynak: Özkan, O.H. (2001). Bu dönemde çıkarılan önemli düzenlemeler arasında, pek çok sağlık meslek örgütünün temellerini atan kanunlar da yer almaktadır (Tablo 2.3). Nitekim 1954 Tarihli ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu da bu dönemde çıkarılmıştır. Hemşirelik mesleğinin tanımlandığı, görev, yetki ve sorumluluklarının belirlendiği bu kanun, kimlerin hangi koşullarda, hangi görevlerden sorumlu olarak hemşirelik işini yapabileceklerine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 2.5. 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Bu dönemin en önemli özelliği sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu-sosyalleştirilmesi politikalarının hayata geçirilmiş olmasıdır. Yürürlüğe giren 1961 Anayasası’nın 48 ve 49. maddelerinde sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri devletin asli ve anayasal görevleri arasında tanımlanmıştır. Hemen sonrasında hazırlanan birinci beş yıllık kalkınma planında da toplum sağlığı hizmetlerine öncelik verilmiş, sağlık düzeyinin tüm toplumsal kesimlerde yükseltilmesi amaç edinilmiştir. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sağlıklı yaşama ve sağlık hizmetlerine erişme hakkı tanınmıştır. Bunun da ötesinde devlet, vatandaşlarına bu hizmeti tüm toplumun ulaşabileceği şekilde sunmak üzere anayasal düzlemde sorumlu ve görevli kabul edilmiştir. Bulut’un deyimiyle bu dönemde “Türkiye, sağlıklı doğup sağlıklı yaşamanın insan hakkı olduğu ve bunu sağlamanın da kamu görevi olduğu anlayışıyla sağlığa anayasal bir konum kazandırmıştır”. Nitekim, 1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Çıkarıldığı döneme göre oldukça ileri bir yaklaşımla hazırlanmış olan bu kanunda sağlık hizmetleri sunumu üç basamakta sınıflandırılmıştır. Birinci basamak toplum sağlığı hizmetleri merkeze konarak hastalığın önlenmesine ve toplumun sağlığının geliştirilmesine odaklanılmıştır. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun, 5 Ocak 1961 tarihinde 224 sayı numarası ile kabul edilmiş ve 12 Ocak 1961 tarihinde resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun ilk on beş yıl içinde tüm ülkede uygulanması planlanmakla birlikte, bu amaca ulaşılamamış ve uygulama süresi beş yıl daha uzatılmıştır. Ancak yine de 1983 yılına gelindiğinde geçen 23 yılda sadece 47 ilde uygulamaya geçirilebilmiştir (Özkan, 2001; Bulut, 2007). Kanun’un pilot uygulaması 1963 yılında Muş ilinde başlatılmıştır. Sırasıyla köylerde, ilçelerde ve şehir merkezlerinde sağlık evleri, sağlık ocakları ve merkezler kurularak hizmet basamakları ilişkilendirilmişlerdir. Kanuna göre kırsal alanda her 2000 kişilik nüfus, kentlerde ise her 2500 kişilik nüfus için bir sağlık evi kurulması, ev ziyaretleri yapılarak kadın ve çocukların sağlık durumlarının izlenmesi ve özellikle bu gruplara odaklanarak koruyucu sağlık hizmetlerin sunulması planlanmıştır. Köylerdeki sağlık evleri, bir pratisyen hekimin yönetimindeki sağlık ocaklarına bağlanmıştır. Birinci basamak hizmetlerle çözülemeyen sağlık sorunları, sağlık ocağı hekimi tarafından ilgili tıbbi kayıtlarla beraber bölge hastanesine sevk edilmiştir. Bölge hastanesinde uzmanlar tarafından yapılan tıbbi değerlendirme raporları da aynı sevk sistemi içinde hastayı veya sorunu sevk eden sağlık ocağına iletilmiştir (Özkan, 2001; Bulut, 2007). Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu, sağlık hizmetlerinin topluma ulaştırılmasına ilişkin son derece çağdaş hedefleri gözetmiş, buna karşın uygulamaya geçirilmesi konusunda başarılı olunamamıştır. Özkan (2001) bu dönemde pek çok sağlık mesleğinin görev tanımının “insanı bir bütün olarak ele almak, sağlığı koruyup sağlık düzeyini yükseltmek ve bu hizmetlerde başarılı olunmaz ise tedavi ve rehabilite etmek” olarak benimsendiğine değinmiştir. Bugün güncellenen hemşirelik tanımı paralelinde düşünüldüğünde bu yaklaşımın o dönem için ne denli uz görülü olduğu açıktır (Bulut, 2007). 2.6. Sağlık Reformu Çalışmalarının Başlangıcı Türkiye’de sadece sağlık hizmetleri değil, bütün hizmet alanları 24 Ocak Kararları olarak bilinen liberal politikaların etki alanına girmiş ve 1980 yılından itibaren tüm hükümetler bu kapsamda bazı değişiklikler yaparak bu kararları uygulamaya geçirmeye yönelik adımlar atmışlardır. Söz konusu sağlık hizmetleri olduğunda bu oldukça majör bir değişikliktir. Nitekim cumhuriyetin kuruluşundan itibaren her ne kadar özel sağlık kurumlarının hizmet sunumuna katılımına engel olunmamış, hatta bu kurum ve kuruluşların geliştirilmesi için çaba gösterilmişse de hemen her dönemde sağlık hizmetleri asli olarak devletin sorumluluğunda yürütülmüştür. Liberal politikaların izlendiği 1980’li yıllar itibariyle özel sağlık hizmeti sunumunu destekleyecek düzenlemeler hızlıca hayata geçirilmiştir (Belek, 2012). Tablo 2-4: 1980-2000 yılları arasında sağlık hizmetlerinde gerçekleştirilen düzenlemeler ve bu düzenlemeleri yapan hükümetler Yıl Düzenleme -Uygulama Hükümet Kaynak 1987 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu 46. Hükümet (Sarp ve Ark. 2001) 1989 Sağlık Sektörü Master Plan Etüdü 46. Hükümet (Özsoy 2001) 1991 SB Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü’nün 47. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) Oluşturulması 1993 Ulusal Sağlık Politikası Dokümanının Hazırlanması 49. Hükümet (Sarp ve Ark. 2001) 1993 Bölge Sağlık İdareleri Kanun Tasarı Taslağı 49. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) 1993 Sağlık Kanunu Tasarı Taslağı 49. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) 1993 Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarı Taslağı 49. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) 1996 Sağlık Finansman Kurumu, Kuruluş ve İşleyiş Kanunu 54.Hükümet (Soyer ve ark. 2004) Tasarı Taslağı 1996 Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri ve Aile Hekimliği 54. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) Kanun Tasarı Taslağı 1996 Sağlık İşletmeleri Temel Kanunu Tasarı Taslağı 54. Hükümet (Soyer ve ark. 2004) 1998 Kişisel Sağlık Sigortası Sistemi ve Sağlık Sigortası 55. Hükümet (Özsoy 2001) İdaresi Başkanlığı Kuruluş ve İşleyiş Kanunu Tasarı Taslağı Kaynak: Harmancı, A.K. (2010). Yeni dönemde sağlık alanında izlenecek liberal politikaların ilk işareti 1982 Anayasası’nda verilmiştir. Anayasanın 56. maddesi “devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan gücü ve maddi kaynaklarda tasarruf ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler” ifadesi ile devletin neoliberal sağlık politikalarına geçişini tasdik etmektedir. Nitekim ifadeden de anlaşılacağı üzere devlet temel sorumlu olmaktan çıkarılarak, kamu ve özel sağlık kuruluşlarından yararlanarak vatandaşlara sağlık hizmeti sunulmasına olanak tanıyan düzenleyici bir mekanizma olarak tarif edilmiştir (Kaplan, 2001; Pala, 2006). Tablo 2-4’te 1980-2000 yılları arasında sağlık hizmetlerinde gerçekleştirilen düzenlemeler ve bu düzenlemeleri yapan hükümetler kronolojik sırayla verilmektedir (Sarp ve ark., 2001; Pala, 2006). 2.7. Uygulanan Politikaların Toplum ve Hemşirelik Açısından Değerlendirilmesi Bu bölümde ele alınan altı başlık bir arada değerlendirildiğinde uygulanan politikaların toplum ve hemşirelik açısından sonuçlarını ve etkilerini gerçek anlamda tarif etmek için birtakım sayısal verileri dikkate almak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğundan ciddi bir sağlık organizasyonu devralmamıştır. Nitekim İmparatorluk döneminde sağlık hizmetleri organizasyonu sarayla sınırlı kalmış, sağlık hizmetinin toplumsal boyutu çok da dikkate alınmamış ve saray dışında da sadece cephede savaşan ve o esnada yaralanan yahut hastalanan askerleri desteklemek üzere kimi mekanizmalar geliştirilmeye çalışılmıştır. Kadınların sağlık hizmetlerinin sunumunda sadece yine kendileri gibi kadın olan toplum üyelerinin kadın olmakla ilgili gebelik, doğum, lohusalık ve benzeri süreçlerde desteklemek üzere ebe olarak görev almalarını dikkate almayacak olursak, sağlık hizmeti erkek nüfusun üzerine yıkılmıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet elindeki kısıtlı ekonomik kaynaklarla ilk olarak ülke genelinde toplumun sağlığını korumayı hedefleyen birinci basamak sağlık hizmeti organizasyonunu kurmaya çabalamış ve hastalık durumlarında da müdahale edebilmek özere coğrafi bölgelere numune hastaneleri kurmayı hedeflemiştir. Yapılan planlamalarla gerekli merkezi ve yerel organizasyonların oluşturulmasının yanı sıra hızlıca sağlık meslek üyesi yetiştirmeye odaklanılmıştır. Nitekim aynı dönemde kadının topluma eşit bir yurttaş olarak katılmasının önündeki engellerin birer birer kaldırılması sayesinde başka pek çok meslekte olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de Türk kadınları hekimler, hemşireler olarak eğitim almaya ve görev yapmaya başlamışlardır. İlk dönemlerde daha çok sağlık koleji düzeyinde mezunlar yetiştirilmiş ancak 1940’lı yıllarla birlikte lise düzeyinde, 1950’li yıllarla birlikte ise lise sonrası dört yıllık hemşirelik eğitimi veren yüksekokullar açılmaya başlanmıştır. Her ne kadar toplumun artan sağlık ihtiyacını karşılamak üzere lise düzeyinde hemşirelik eğitimi verilmeye devam edilse de lise sonrası dört yıllık hemşirelik okullarının arka arkaya İzmir, İstanbul ve Ankara’da açılması genç Cumhuriyetin bir yandan hemşirelik mesleğinin Dünyada katettiği profesyonel yolu dikkate aldığının kanıtı olarak düşünülmelidir. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile özellikle Avrupa’da meydana gelen ekonomik ve siyasi değişimler savaş sonrası ülkelerin yeniden inşası için değerli hale gelen insanı sağlıklı tutmak üzere devletlerin sorumluluk almalarını zorunlu kılmıştır. Bütçeden sağlık harcamalarının karşılanarak herkese sağlık hizmetinin eşit ve parasız olarak verildiği yahut kamu sağlık sigortaları yolu ile sağlık harcamalarının fonlandığı modeller bütün Avrupa ülkelerine yaygınlaştırılmıştır. Bu etki Türkiye’ye de yansımış ve 1961 Anayasası ile birlikte devlet topluma sunulacak sağlık hizmetlerini, planlanmasında, organizasyonunda, sunulmasında başat aktör olarak tarif edilmiştir. Nitekim 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine dair Kanun bu noktada atılmış çok önemli bir adımdır. Toplumun sağlık hizmetine erişiminin devletin sorumluluğunda görüldüğü bu modelde ister istemez hemşireler ve ebeler gibi hekimlerden sonra sıralanan ve hastanelerde daha ziyade tıbbi hizmetleri desteklemek üzere görev alan sağlık profesyonelleri de toplumla bir arada toplum için çalışan meslek üyeleri olarak çalışmaya başlamışlardır. Profesyonel hemşirelik ve ebelik uygulamalarının geliştirilmesi adına bu bağımsızlaşmanın önemli etkileri söz konusu olmuştur. Türkiye’de 1970’li yıllarda giderek etkileri artan ekonomik ve siyasi kaos ile ortaya çıkan yeni belirsizlikler neticesinde sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesine ilişkin hedefler de akim kalmıştır. Ülkenin içine girdiği darboğaz bir darbe ile sonuçlanmış ve darbe sonrası Türkiye’nin yüzünü çevirdiği liberal ekonomik model devletin sağlık hizmetlerinden bir vadede çekilerek daha çok düzenleyici role hazırlanmasını zorunlu kılmıştır. Bu tabloda toplum sağlığı ve hemşirelik hizmetlerinin ne yönde etkilendiğine ilişkin kanıtlar bugün hale değerlendirilmek üzere birikmektedir. Bölüm Özeti Bu bölümde Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumunun tarihçesine değinilmiş ve Cumhuriyet öncesinden başlanarak 1980’li yıllara kadar toplam altı dönemde ülke ölçeğinde izlenen temel politikalar açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca her bir dönemde izlenen politikalara paralel olarak toplum sağlığının ve hemşirelik mesleğinin süreçlerden nasıl etkilendiği de kısaca vurgulanmıştır.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser