Yeme Bozuklukları PDF

Summary

Bu sunum slaytlarında yeme bozuklukları, farklı türleri, nedenleri ve komplikasyonları ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Ayrıca yeme bozukluklarının tedavi yöntemleri ve biyolojik, sosyo-kültürel faktörleri ele alınmıştır.

Full Transcript

BESLENME VE YEME BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Hatice DURMAZ 1 Yeme bozuklukları tıbbi, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açan, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yeme davranışı bozukluklarıdır. Yeme bozuklukları şüphesiz ki değişik şekillerde yüzyıllarca var olmuş, ancak 1950...

BESLENME VE YEME BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Hatice DURMAZ 1 Yeme bozuklukları tıbbi, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açan, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yeme davranışı bozukluklarıdır. Yeme bozuklukları şüphesiz ki değişik şekillerde yüzyıllarca var olmuş, ancak 1950’lerden bu yana yaygınlıkları giderek artmıştır (sedanter yaşam vb. nedenlerle) Bir sendrom ya da semptom kümesi olarak değerlendirilebilecek bu bozuklukların seyri öngörülebilir ve çoğunlukla tedaviye iyi yanıt verirler. Yemek yeme dürtüsü ile ilgili bozukluklar vücut ağırlığı takıntısı, vücudun şekli ile ilgili olumsuz düşünceler ve beraberinde getirdiği duygulanım bozukluklarının olduğu özel bir hastalık grubudur. Bu tür bozukluklar kişinin genel vücut sağlığını etkileyecek olan hastalıklardır. Son yıllarda "yeme bozuklukları" (YB) giderek önem kazanmıştır. 30 yıllık süreç içerisinde anoreksiya nervoza (AN) hastalarının %25'i hayatlarını kaybetmekte, %25'i kronikleşmekte yani düşük beden ağırlığı devam etmekte ya da bulimiya gelişerek ağırlıkta büyük oynamalar oluşmaktadır. 5 Yaklaşık %40'ı düzelmekte, %10’u da hafif belirtilerle yaşamlarını sağlıklı bir biçimde sürdürmektedir. YB’de mizaç, anksiyete ve madde kullanım bozukluğu prevalansı da yüksektir. 6 DSM V Pika Geri Çıkarma Kaçıngan/kısıtlı yeme Anoreksia Nervosa Bulimia Nervoza Tıkınırcasına yeme bozukluğu Tanımlanmış Diğer Bir Beslenme ve Yeme Bozukluğu Tanımlanmamış Yeme Bozuklukluğu Pika A. En az bir ay süreyle, sürekli olarak, besleyici değeri olmayan maddeleri yeme. B. Besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme tutumu, kişinin gelişimsel düzeyi ile uyumlu değildir. C. Bu yeme davranışı, kültürel dayanağı olan ya da toplumsal olarak olağan kabul edilebilecek bir uygulama değildir. D. Bu yeme davranışı, başka bir ruhsal bozukluk bağlamında ortaya çıkıyorsa (örn. anlıksal yetiyitimi [anlıksal gelişimsel bozukluk], otizm açılımı kapsamında bozukluk, şizofreni), ayrıca klinik değerlendirmeyi gerektirecek denli ağırdır. OLGU Olgumuz uzun zamandan beri bulduğu para ve diğer metal eşyaları yediği bilinen, şizofreni tanısı nedeni ile 40 yıldır antipsikotik ve antiparkinson ilaç tedavisi gören, 53 yaşındaki erkek olgu olup, yaşadığı yerde ölü OLGU Yapılan otopside midede 66 adet metal para ve diğer metal maddeler görüldü. Pika yabancı cisim aspirasyonu nedeni ile ani ölüme neden olabilmektedir. OLGU Ayrıca çinko zehirlenmesi, gastro intestinal obstrüksiyon, ülserasyon ve perforasyona neden olabilir. Midede erozyone olan metal paralardan yüksek miktarda çinko emilimine bağlı yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) Geri Çıkarma Bozukluğu A. En az bir ay süreyle, sık sık yediği yiyeceği geri çıkarma. Çıkarılan yiyecek yeniden çiğnenebilir, yeniden yutulabilir ya da dışarı tükürülebilir. B. Sık sık geri çıkarma, eşlik eden bir mide- bağırsak hastalığına ya da başka bir sağlık durumuna (örn. gastroözefegeal reflü, pilor stenozu) bağlanamaz. C. Bu yeme bozukluğu, yalnızca anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, tıkınırcasına yeme bozukluğu ya da kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır. Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu A. Aşağıdakilerden birinin (ya da çoğunun) eşlik ettiği, uygun beslenme ve/ya da erke (enerji) gereğinin sürekli karşılanmaması ile kendinin gösteren bir yeme ya da beslenme bozukluğu (örn. yeme ya da yiyeceklere karşı aşırı ilgi göstermeme; yiyeceklerin duyusal özelliklerinden kaçınma; yemek yemenin tiksindirici sonuçlarıyla ilgili olarak kaygı duyma). 1. Belirgin bir kilo kaybı (ya da çocuklarda beklenen kilo alımını sağlayamama ya da büyümenin duraksaması) 2. Belirgin bir beslenme eksikliği. 3. Enteral (tüp yardımıyla) beslenmeye ya da ağızdan besin destekçilerine bağlı kalma. 4. Ruhsal-toplumsal işlevselliğin belirgin olarak düşmesi. B. Bu bozukluk, ulaşılabilir yiyecek olmaması ya da kültürel olarak onaylanan bir uygulama ile daha iyi açıklanamaz. C. Bu yeme bozukluğu, yalnızca anoreksiya nervoza ya da bulimiya nervozanın gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk olduğuna ilişkin bir kanıt yoktur. D. Bu yeme bozukluğu, eşzamanlı bir sağlık durumuna bağlanamaz ya da başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz. Bu yeme bozukluğu, başka bir durum ya da bozukluğun yol açabileceğinden daha ağır olur ve klinik açıdan ayrıca ele almayı gerektirir. Anoreksiya Nervoza Anoreksiya, çok az miktarda besin alımı, yemeyi reddetme ve sonucunda oluşan kilo kaybıyla karakterizedir. Anoreksiya nervoza terimi Yunanca ‘iştah kaybı’ anlamına gelir. ANOREKSİYA NERVOZA Anoreksiya terimi, iştah kaybına, nervoza ise duygusal nedenlere işaret etmektedir. Bu terim bazı açılardan yanlış bir adlandırmadır; çünkü anoreksik hastalar aslında iştahlarını ya da yiyeceklerine olan ilgilerini kaybetmemektedirler. Tam aksine, bu hastalar,kendilerini aç bırakmalarına rağmen, yiyeceklerle aşırı derecede ilgilidirler; sürekli olarak yeme kitabı okuyabilirler ve aileleri için özel yemekler hazırlayabilirler. Anoreksi hastalığında kişi gıda alımını o kadar uzun bir süre durdurur ki, vücut ağırlığının %20- 50 kadarını kaybedebilir. Örnek olarak 60 kilogram olan bir kişi kısa bir sürede 30(!) kiloya düşebilir. Anoreksik olan kişi beklenenin altında bir vücut ağırlığında olmasına karşın şişmanlamaktan aşırı korkar ve kendi vücut biçimini ve ağırlığını algılamada bozukluk yaşar. İleri aşamalarda; kan basıncı düşmekte, kalp atışında yavaşlama olmakta, kemik yoğunluğu azalmakta, deri kurumakta, tırnaklar kırılmakta, hormon düzeyleri değişmekte kansızlık oluşabilmektedir. DSM V A. Gereksinimlere göre erke (enerji) alımını kısıtlama tutumu, kişinin yaşı, cinsiyeti, gelişimsel olarak izlediği yol ve beden sağlığı bağlamında belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığı, olağan en düşüğün altında ya da çocuklar ve gençler için beklenen en düşüğün altında olarak tanımlanır. B. Kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda bulunma. C. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiçbir zaman kavrayamaz. Başlıca üç ölçütü vardır Birincisi, kişinin kendisinin neden olduğu önemli bir dereceye varan şiddetli açlıktır. İkincisi zayıflığa karşı amansız bir dürtü ve/veya şişmanlığa karşı hastalık derecesine varan bir korkudur. Üçüncüsü, şiddetli açlıktan kaynaklanan tıbbi belirti ve bulguların varlığıdır. DSM-V’e göre Anoreksiya Nevroza enerjinin aşırı vücut ağırlığı kaybına yol açacak düzeyde gereksinmenin alınmasıdır. Menarş sonrası genç kızlarda ardışık en az üç menstrüel siklusun olmaması ile karakterize amenore görülür. Anoreksiya nervoza hastalarında büyük oranda tedaviye direnç Anoreksiya Nervoza’da Etiyolojik Faktörler Obstetrik sorunlar Çocukluk çağı beslenme ve uyku sorunları Aşırı kaygılı ebeveynler Obsesif-kompulsif özellikler Mükemmelliyetçilik Anoreksiya Nervoza Tedavisi Sağlıklı kilonun %20 altına inenlerde yatarak tedavi gerekir. Ayaktan, gündüz hastanesinde (kısmi yatış) ve yatarak takip önde gelen tedavi biçimleridir. Tedavi istemeyen hastaların istem dışı tedaviye alınmaları ve uygulanacak tedavinin niteliği konusunda tartışmalar vardır. Olguların yaklaşık %10-15’i istem dışı tedavi gerektirir. BULİMİA NERVOZA – Anoreksiden daha sık görülen bulimia adı verilen yeme bozukluğunda tıkanırcasına ve boğulurcasına yemek yeme nöbetleri vardır. – Bu nöbetlerde kişi belli bir insanın yiyebileceği miktarın çok daha fazlasını çok daha kısa zamanda yer. – Kişi yemek yeme ihtiyacını ve doygunluğunu hissetmez ve dengeleyemez. – Bulimik kişi bu kadar yemeği istemsiz bir şekilde yedikten sonra kilo alma kaygısına kapılır ve bundan sakınmak için parmaklarını gırtlağına yerleştirerek kusma refleksini başlatır ve midesindekileri boşaltır. – Bulimi özellikle kadınlarda ergenlik döneminin başlarında ortaya çıkar. – Buliminin en önemeli özelliği bu kontrolsüz yemek yeme ve çıkartma nöbetlerinin tekrarlayıcı ve kronik bir hal almış olmasıdır. BULİMİA NERVOZA Bulimiya teriminin Yunanca’daki anlamı ‘öküz açlığı’dır. Tekrarlayan tıkınırcasına yeme nöbetleri, zaman zaman aşırı miktarda gıda tüketme ve/veya yeme dürtüsü denetimi eksikliği yeme nöbetlerine eşlik eder. DSM-V A. Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme dönemi aşağıdakilerden her ikisi ile belirlidir: 1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki saatlik bir sürede) yeme. 2. Bu dönem sırasında yemek yemeyle ilgili denetiminin kalktığı, duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeyi durduramadığı duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu) B. Kilo almaktan sakınmak için, kendi kendini kusturma, iç sürdüren (laksatif) ilaçları, idrar söktürücü (diüretik) ilaçları ya da diğer ilaçları yanlış yere kullanma, neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma gibi yineleyen, uygunsuz ödünleyici davranışlarda bulunma. C. Bu tıkınırcasına yeme davranışlarının ve uygunsuz ödünleyici davranışların her ikisi de, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur. D. Kendilik değerlendirmesi, vücut biçiminden ve ağırlığından yersiz bir biçimde etkilenir. E. Bu bozukluk, yalnızca anoreksiya nervoza dönemleri sırasında ortaya çıkmamaktadır. Anoreksiya hastaları gibi, bulimialı hastalarda kilo almaktan korkarlar ve kendilik değerleri büyük ölçüde normal vücut ağırlığını korumalarına bağlıdır. Bulumia genellikle geç ergenlik ya da erken erişkinlik döneminde başlar Vakaların çoğu kadındır. Bulumialı pek çok hasta bozukluğun başlangıcından önce normal kilonun üzerindedir. Bulumia, sıklıkla depresyon kişilik bozuklukları ve kaygı bozuklukları gibi diğer birçok bozuklukla bir arada görülmektedir. Bulimiya Nervoza’da Etiyolojik Faktörler Diyet yapma Çocukluk çağı obezitesi Ailede obezite varlığı Alkolizm, erken ergenlik Eleştirilere hassasiyet Yer değişikliği Cinsel kötüye kullanım Cinsellik ve menstruasyon döneminden iğrenme Aile içi uyumsuzluklar BULİMİANIN TEDAVİSİ Bulimianın tedavisinde iki yöntem öne çıkmaktadır. Bilişsel-davranışçı tedavi ve kişilerarası tedavi. Fairburn’nün Bilişsel-davranışçı tedavisinde, bulimik hasta toplumun fiziksel çekiciliğe ilişkin standartlarını sorgulamaya yüreklendirilir. Weissman ve Klerman’ın kişilerarası tedavisi ise tıkanırcasına yeme, çıkartma, katı diyet uygulaması, vücudun biçimi ve kiloyla ilgili uyumsal olmayan tutumlar üzerinde etkili bulunmuştur. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu A. Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme dönemi aşağıdakilerin her ikisi ile belirlidir: 1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki saatlik bir sürede) yeme. 2. Bu dönem sırasında, yemek yemeyle ilgili denetiminin kalktığı duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeyi durduramadığı duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu). B. Tıkanırcasına yeme dönemlerine aşağıdakilerden üçü (ya da daha çoğu) eşlik eder: 1. Olağandan çok daha hızlı yeme. 2. Rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene dek yeme. 3. Bedensel açlık duymuyorken aşırı ölçülerde yeme. 4. Ne denli yediğinden utandığı için kendi başına yeme. 5. Daha sonra kendinden tiksinme, çökkünlük yaşama ya da büyük bir suçluluk duyma. C. Tıkanırcasına yeme ile ilgili olarak belirgin bir sıkıntı duyulur. D. Bu tıkanırcasına yeme davranışları, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur. E. Tıkınırcasına yemeye, bulimiya nervozada olduğu gibi yineleyen uygunsuz ödünleyici davranışlar eşlik etmez ve tıkanırcasına yeme, yalnızca bulimiya nervoza ya da anoreksiya nervozanın gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır. RAHATSIZLIKTAKİ KİŞİSEL DÜŞÜNCE YAPILARI Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardım edilemez görürler. Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır. Aşırı şekilde başkalarının görüşlerine önem verirler. Başkalarının yeterli ya da olumlu desteği olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler. Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı şeklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir. YEME BOZUKLUKLARININ ETİYOLOJİSİ Etiyolojik Faktörler Yeme bozukluklarının etiyolojisi ve patofizyolojisi günümüzde halen tartışmalıdır. Yapılan ikiz araştırmalarında anoreksiya ve bulimia için ortalama %50’den %80’e varan genetik yatkınlık bulunmuştur. Aile içindeki yaşantı, yeme bozukluğu tanısı almış kişinin ana ya da baba ile bağlanma ilişkisi, kişilik ve mizaç özellikleri, emosyonel durumun düzenlenmesi ve aile içinde kiloyu belirleyen ögeler ve fiziksel yaklaşımlar da bu bozuklukların gelişmesine katkıda bulunur. Yeme bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olan hiçbir tetikleyici faktör tek başına yeterli değildir. Bir yeme bozukluğunun ortaya çıkma olasılığı, hızlandırıcı risk faktörlerinin sayısı ve ağırlıklarıyla ilgili görünmektedir. BİYOLOJİK ETKENLER Kalıtım: Anoreksiya da bulumia da aile içinde geçişlilik göstermektedir. Yeme bozukluğu olan genç kızların kadın akrabaları, diğer bireylere göre yaklaşık 5 kat daha fazla oranda yeme bozukluğu göstermektedirler. İkiz çalışmaları da kalıtımsal bir etkinin varlığına işaret YEME BOZUKLUKLARI VE BEYİN Yeme bozukluklarındaki biyolojik etkenlere ilişkin çalışmalar, yeme ve tokluk ile bağlantılı pek çok nörotransmittere odaklaşmışlardır. Çoğu araştırma bulumiklerdeki seratonin düzeyinin düşük olduğunu bildirmiştir. Araştırmalar ayrıca, hem anoreksik hem de bulumiklerdeki norepinefrin düzeyinin düşük olduğuna yönelik kanıtlar elde etmişlerdir. SOSYOKÜLTÜREL DEĞİŞKENLER Kültürel ideal ,büyük oranda genç kadınlar tarafından içselleştirilmekte ve normal kiloda olsalar da bu kadınlar kendilerini şişman olarak algılamaktadırlar. Şişman olmak, istenmeyen bir fiziksel biçime bürünmeye ek olarak, başarısızlık ve benlik kontrolünün az olması gibi çağrışımları da beraberinde getirmektedir. CİNSİYET ETKİLERİ Yeme bozukluklarının, kadınlarda, erkeklere göre, çok daha sık görülmesinin nedeni, kadınların ince olmayı pekiştiren kültürel standartlardan daha çok etkilenmeleridir. Şişmanlamaya yönelik eğilimlerden dolayı, kilo verme diyetleri, daha çok üst sosyoekonomik sınıftaki beyaz kadınlar arasında görülmektedir. KÜLTÜREL ETKİLER Yeme bozuklukları, Amerika, Kanada, Japonya, Avustralya ve Avrupa gibi gelişmiş toplumlarda gelişmemiş olanlara göre daha yaygındır. Yeme bozukluklarının kültürler arasında gösterdiği değişkenlik kültürün, bireylerdeki beden algısının biçimlenmesinde ne kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Pakistan’da ergenlik çağındaki 369 kız üzerinde yapılan bir araştırmada katılımcılardan hiçbirisi anoreksiya tanısı almamış sadece birisi bulimia tanısı almıştır. Yeme bozukluklarının kültürler arasında değişiklik gösterdiği fikri bir varsayımdır ve hala tartışmalı konumunu korumaktadır. Birleşik Devletler’de anoreksiyanın beyaz kadınlarda, beyaz olmayanlara göre sekiz kat daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durum beyaz olmayan kadınların sağlık hizmetlerinden daha az yararlanmalarından kaynaklanabileceği gibi gerçek bir farklılığa da işaret ediyor olabilir. KİŞİLİK VE YEME BOZUKLUKLARI Anoreksik vakalarda mükemmeliyetçi, utangaç ve uysal olma özellikleri tanımlanır. Bulimik vakaların kişisel özellikleri ise histriyonik durumlar, duygulanımda dalgalanma ve sosyal açıdan dost canlısı bir mizaç sergilemek biçiminde gözlenir. Anoreksik ve bulimik vakaların nörotisizm ve kaygı düzeylerinin yüksek, benlik değerlerinin ise düşük olduğu bulunmuştur. Mükemmeliyetçilik eğiliminin anoreksiklerde yoğun olup olmadığıyla ilgili veriler çelişkilidir. Bulimia ile rasgele cinsel ilişki, madde kötüye kullanımı ve çalma davranışları arasında bağlantılar olduğunu gösteren klinik bulgular Yemek yeme dürtüsü ile ilgili bozukluklar vücut ağırlığı takıntısı, vücudun şekli ile ilgili olumsuz düşünceler ve beraberinde getirdiği duygulanım bozukluklarının olduğu özel bir hastalık grubudur. Bu tür bozukluklar kişinin genel vücut sağlığını etkileyecek olan hastalıklardır. Tedavi Tedavi yaklaşımı başlangıçta kilonun dengelenmesi, yeme yönetimi ve tıbbi durumun iyileştirilmesi ve bunun yanısıra psikoeğitim, bireysel ya da grup psikoterapisi aile terapisi ve farmakolojik tedavileri içermektedir. – Hospitalizasyon (aşırı ve hızlı kilo kaybı, yaşamı tehdit eden komplikasyonlar, özkıyım riski, ayaktan tedavinin sürdürülememesi vb) – Psikoterapi – İlaç tedavisi Yeme Bozukluklarının Gidiş ve Sonlanış Özellikleri Yeme bozukluklarının gidiş ve sonlanış özellikleri son derece değişkendir. Hastane yatışı olan anoreksiya hastalarında iyi bakılmazlarsa sonraki 20 yıl içindeki ölüm oranının %19’a varabileceği bildirilmektedir. Ayaktan, grup ve aile terapisi ile birlikte kilo iyileştirme için iyi yapılandırılmış tedavi merkezlerinde; izleyen 10- 15 yıl içinde herhangi bir ölüm vakası bildirilmemektedir. Yeme bozukluklarında tedavinin sonucunu hastalığın kendisinden çok psikiyatrik eş tanılar belirler. Tüm yeme bozukluklarında hastalığın tekrar etme riskinin en yüksek olduğu dönem başarılı bir tedaviyi izleyen ilk 12 aydır. Yeme Bozukluklarının Tedavisi Yeme bozukluklarında en önemli ilke kanıta dayalı tedavi uygulamaları, hastalığın yoğunluğuna uygun gerekli tıbbi müdahale, ciddi olgulara multidisipliner yaklaşımdır. Beslenme uzmanından sağlıklı diyet ve öğün planlaması yanında kişisel vücut ağırlığı hedeflerinin belirlenmesinde destek alınabilir. Psikiyatri uzmanlarından ise davranışcı terapi, aile terapisi, farmakoterapi uygulamaları, eşlik eden psikiyatrik hastalıklarla baş etmede destek alınabilir.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser