Eğitim Bilimine Giriş 2021 PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Uz. Nüket GÜNDÜZ
Tags
Summary
Uz. Nüket Gündüz tarafından hazırlanan "Eğitim Bilimine Giriş" notları, eğitim kavramını, kültür-eğitim ilişkisini, öğrenme-öğretme süreçlerini ve eğitim türlerini ele almaktadır. Bu notlarda, öğrenme ve öğretme süreçlerinin temel öğeleri ve değerlendirme kavramları yer almaktadır.
Full Transcript
Eğitim Bilimine Giriş Uz. Nüket GÜNDÜZ Eğitim biliminde temel kavramlar Öncelikle eğitim kavramıyla yakından ilişkisi olan; kültür, kültürleme, kültürlenme kültürleşme kavramları açıklanacaktır. Kültür – eğitim ilişkisi Kültür...
Eğitim Bilimine Giriş Uz. Nüket GÜNDÜZ Eğitim biliminde temel kavramlar Öncelikle eğitim kavramıyla yakından ilişkisi olan; kültür, kültürleme, kültürlenme kültürleşme kavramları açıklanacaktır. Kültür – eğitim ilişkisi Kültür Kültürleşme Eğitim Kültürleme Kültürlenme Kültür Kültür: doğanın dışında insanın yarattığı her şeydir. Kültür; insanın öğrendiği, bilgi, sanat, gelenek, görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür. Kültür Kültür, doğumdan sonra kazanılır ve öğrenilir. Öğrendiği bilgileri ve kazandığı alışkanlıkları kendisinden gelen bireylere aktarır. Öğretmenler ise toplumdaki en çok kültür aktarıcı kişilerdir. Kültürleme Kültürel değerlerin bireye kazandırılması sürecine kültürleme denir. Kültürleme, bireyin doğumdan ölüme kadar toplumun istek ve beklentilerine uyacak şekilde etkilenmesi ve değiştirilmesi söz konusudur. Kültürleme Kültürleme ile; bilinçli, bilinç dışı, yaygın kendiliğinden rastlantısal bireysel öğrenmeler ile şartlanmalar söz konusudur. Kültürleme Ör: çocuğa anadilini öğretmek bir kültürlemedir. Kültürlenme Belli bir toplumun alt kültürlerinden ya da farklı toplumlardan kopup gelen insan ve grupların buluşması ve bir etkileşim süreci sonunda asıl kültür ve alt kültürlerde bulunmayan yepyeni bir senteze varılmasına kültürlenme denir. Kültürleşme Başka kültürden insan ve grupların belli bir kültüre girmesi ve karşılıklı etkileşim sonucu her ikisinin de değişmesi kültürleşmedir. Ör: Almanya’ya işçi olarak giden insanlardaki kültürel değişim. Eğitim Eğitim yoluyla insanların; Amaçları, Bilgileri, Davranışları, Tutumları, Ahlaki değerlerinin değişmesi söz konusudur. Eğitim Eğitimin genel ve kapsamlı çeşitli tanımları yapılmıştır. Bu tanımların bazıları şunlardır: Eğitim Eğitim genel anlamda bireyde davranış değiştirme sürecidir. Eğitim, geniş anlamda bireyin toplum standartlarını, inançlarını ve yaşam yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Eğitim Eğitim, kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Eğitim, bireyin yaşadığı toplumda uygulama değeri olan yetenek yöneliş ve diğer davranış örüntülerini kazandığı süreçler toplamıdır. Eğitim Eğitim bireyde kendi yaşantıları yoluyla davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Eğitim Eğitim bir süreçtir. Eğitim sonunda bireyde davranış değişikliği meydana gelir. Davranış değişikliği bireyin yaşantıları sonucu meydana gelir. Eğitim öğeleri Eğitimi oluşturan temel öğeler: Birey Yaşantı Süreç Davranış İnsan (birey) İnsanı, biyo-kültürel ve sosyal bir varlık olarak tanımlayabiliriz. İnsan; Biyolojik Kültürel Sosyal boyutlardan oluşur. İnsan Bilişsel Duyuşsal Psikomotor Davranışlara sahiptir.Ve eğitimde bireye bu davranışlar kazandırılır. Yaşantı Yaşantı, bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim sonucu bireyde kalan izler olarak tanımlanabilir. Her bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim farklı olduğu için geçirdikleri yaşantılar ve kazandıkları davranışlar da birbirinden farklıdır. Yaşantı Yaşantı, insanın diğer insanlarla ve çevresiyle etkileşiminin bireyde bıraktığı izdir. Yaşantı, eğitsel yönden kazanılmış yaşantı ve yaşanılmış yaşantı olmak üzere ikiye ayrılır. Kazanılmış yaşantı Kazanılmış yaşantı, belirli bir etkileşim durumunda yer alan etkinliklerin tümünü içermektedir. Yaşanılmış yaşantı Yaşanılmış yaşantı, söz konusu etkileşim durumunda yer alan etkinliklerden yalnızca bireyde kalıcı iz bırakan ve bireyin davranışında değişim oluşturan etkinliklerdir. Süreç Eğitim kavramının tanımında yer alan bir diğer öğe süreçtir. Bir ürünün oluşumunda yer alan etkinlikler bütünü ya da belirli bir hedefe yönelik işlemler dizisidir. Davranış Davranış genel anlamda organizmanın her hareketi davranış olarak kabul edilir. Organizmanın etkiye karşı gösterdiği tepki ve tepkiye karşı gösterdiği etkiye davranış denir. Davranış Eğitim açısından davranış, Gözlenebilir, Ölçülebilir, İstenilir Olması gerekir. Davranış İnsan davranışları; Doğuştan gelen davranışlar Geçici davranışlar Sonradan kazanılan davranışlar Olmak üzere başlıca üç grupta toplanır. Doğuştan gelen davranışlar Öğrenmeyle değiştirilemeyen davranışlardır. Ör: insanın gözbebeğinin aşırı ışıkta küçülmesi, az ışıkta büyümesi doğuştan gelen davranışlardır. Geçici davranışlar Alkol, ilaç, uyuşturucu madde, hastalık gibi etkilerle ortaya çıkan ve bu etki ortadan kalktıktan sonra kaybolan davranışlardır. Ör: bir kişinin yüksek ateş, alkol gibi nedenlerden dolayı yaptıkları konuşmalar. Sonradan kazanılmış davranışlar Doğuştan getirilmeyen, öğrenme ürünü olan davranışlardır. Ör: öğrenmenin tanımını söyleme, çevreyi temiz tutma, bir müzik aleti çalma. Bu davranışların istenilir olması beklenir. Öğrenme Öğrenme bireyin çevresi ile etkileşim yoluyla oluşur. Bireyin davranışlarında değişiklik meydana getirir. Doğduğu andan itibaren öğrenme sürecinin içerisinde yer alır. Öğrenme Öğrenmenin sürekli olması ve öğrenilenlerin unutulmaması için tekrar ve pekiştireçler önemlidir. Öğrenme Gerçek bir öğrenmenin olabilmesi için öğrenenin; Öğrenmeyi istemesi, Öğrenmek için çaba harcaması, Öğreneceği konuyla ilgili hazırbulunuşluğa sahip olması gerekir. Öğrenme Öğrenme kişide oluşan kalıcı değişmeler olarak tanımlanabilir. Öğretme Öğretme en geniş anlamda öğrenmeyi sağlama etkinliğidir. Öğretme bilinçli ve amaçlı bir etkinliktir. Öğretim Öğretim; önceden belirlenen amaçlar çerçevesinde; bir eğitim kurumu veya bir okulda planlı, programlı etkinlikler yoluyla, öğretmenlerin rehberliğinde gerekli ölçme değerlendirmeler yapılarak gerçekleşir. Öğretim Öğretimin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için; Öğrenci ve öğretmen iletişiminin, Okulun sahip olduğu olanaklar, donanım, Yönetim, Sınıf düzeni, Öğretim Öğretmenin sınıf yönetimi becerileri Sınıfın psikolojik atmosferi Öğretimin gerçekleşmesinde son derece önem taşımaktadır. Okul Okul, eğitimin planlı ve programlı öğretim şeklinde gerçekleştirildiği özel bir mekan, bir sosyal kurumdur. İnsanoğlunun bilgileri artıp karmaşıklaştıkça, bu bilgileri genç kuşaklara aktaracak kişilere ihtiyaç duyulmuştur ve böylece okullar oluşmuştur. Okul Okul, uygun iç ve dış fiziki mekana, mesleğinde uzman ve insan ilişkilerinde başarılı öğretmenlere sahip, toplumla iyi ilişkileri olan ve öğrenme-öğretmeyi içinde bulunduğu toplumun sağladığı tüm fırsatları kullanarak aile ile işbirliğini en yüksek düzeyde gerçekleştiren bir kurumdur. Okul eğitiminin öğeleri Eğitim programı Öğrenciler Öğretmenler Yönetici Bina, araç ve gereçler Çevre Eğitim türleri EĞİTİM İNFORMAL EĞİTİM FORMAL EĞİTİM ÖRGÜN EĞİTİM YAYGIN EĞİTİM İnformal eğitim İnformal eğitim yaşam içinde kendiliğinden oluşan bir süreçtir. Belli bir plan ve program uygulanmadan, yaşam içinde kendiliğinden gerçekleşmektedir. İnformal eğitim Amaçlı ve planlı değildir. Gelişigüzeldir. Bu eğitime bu sebeple “doğal eğitim” de denir. Birey çevresiyle etkileşimde olduğu süreçte farkında olmadan yeni şeyler öğrenir. İnformal eğitim İnformal eğitimdeki öğrenmeler; Ailede, Sokakta, İşyerinde, Televizyondan, Yaşam içinde kendiliğinden oluşur. İnformal eğitim İnformal eğitimde iki önemli öğrenme yolu vardır. Gözlem Taklit İnformal eğitim sürecinde bireyler istenmeyen ve zararlı alışkanlıkları da edinmektedirler. İnformal eğitim Ör: sigara içmek, alkol almak, kopya çekmek vb. istenmeyen ve zararlı alışkanlıklar da bu süreçte öğrenilmektedir. Toplumlar büyüyüp geliştikçe informal eğitim süreci insanların yetişmesinde yeterli olmamış ve formal eğitim uygulanmaya başlamıştır. Formal eğitim Okullarda ya da kurumlarda bir plan ya da program uygulanarak gerçekleştirilen eğitime formal eğitim denir. Amaçlıdır. Önceden hazırlanmış bir program çerçevesinde planlı olarak yapılır. Formal eğitim Eğitim süreci öğretmen tarafından planlanır, uygulanır ve izlenir. Sürecin belli aşamalarında ve sonunda değerlendirme işlemi yer alır. Formal eğitim İnformal eğitim Formal eğitim kendiliğinden Belli bir plan yapılarak Formal eğitim Okul dışında yapılan öğretim etkinlikler, kurslar da birer formal eğitim sayılmaktadır. Planlı, amaçlı ve programlıdırlar. Formal eğitim Formal eğitim;, Örgün eğitim Yaygın eğitim Olmak üzere ikiye ayrılır. Örgün eğitim Örgün eğitim, kişilerin yaşama atılmadan, meslek kollarında çalışmaya başlamadan önce okul ya da okul niteliği taşıyan yerlerde genel ve özel bilgiler bakımından yetişmelerini sağlamak amacıyla belli yasalara göre düzenlenen eğitimdir. Örgün eğitim Örgün eğitim, okul öncesi eğitimden başlayıp üniversitenin sonuna kadar yapılan eğitim süresini kapsamaktadır. Bu eğitim, belirli yıllara ayrılmakta ve bu dönemleri başarıyla bitiren öğrencilere diploma ya da akademik derece verilmektedir. Örgün eğitim Örgün eğitim kurumları; Okulöncesi İlköğretim, Ortaöğretim Yükseköğretim Kurumlarından oluşmaktadır. Yaygın eğitim Yaygın eğitim; örgün eğitim olanaklarından hiç yararlanmamış durumda olanlara, Örgün eğitim okumakta olanlara, Meslek dallarında daha yeterli duruma gelmek isteyenlere uygulanan eğitimdir. Yaygın eğitim Yaygın eğitim, örgün eğitim kurumlarının dışında eğitim görenler için uygulanan kısa ve uzun dönemli eğitimdir. Ör:halk eğitimi, hizmet içi eğitim semineri vb. Halk eğitimi Genellikle 15 ya da daha ileri yaşta olup normal okul ve üniversite sisteminin dışında bulunan kimselerin yararına sunulan ve gereksinimlere göre düzenlenen eğitimdir. Halk eğitimi Halk eğitiminin en önemli özelliği; okul çağının dışında bulunan, Okulla ilişkisi bulunmayan, Gönüllü öğrencilere verilmesidir. Hizmet içi eğitim Özel kişilere ait iş yerlerinde, belirli bir maaş ya da ücret karşılığında işe alınmış ve çalışmakta olan bireylere görevleri ile ilgili bilgi, beceri ve tutum kazanmalarını sağlamak üzere yapılan eğitimdir. Eğitim programı Örgün ve yaygın eğitim bir program uygulanarak gerçekleştirilir. Bu program eğitim programı olarak adlandırılır. Eğitim programı Öğrenene okulda ya da okul dışında planlanmış etkinlikler yoluyla sağlanan öğrenme yaşantıları düzeneğidir. Eğitim programı Eğitim programını dört temel öğe oluşturmaktadır. Bunlar: Hedef İçerik Öğretme-öğrenme süreci Değerlendirmedir. Hedef Hedef; eğitim sürecine giren kişinin davranışlarında oluşması istenen farklılaşmaları belirler. Amaç anlamında kullanılır. Eğitilecek kişinin kazanması gerekli davranış ölçütlerini ortaya koyar. Niçin sorusuna yanıt aranır. İçerik Programda yer alan üniteler ve konulardır. Hedefin yani amacın kazandırılmasına yönelik hedeflerle tutarlı konular seçilir. Ne sorusuna yanıt aranır. Öğrenme öğretme süreci Öğrenmelerin öğretme yoluyla oluşturulduğu süreçtir. Nasıl sorusuna yanıt aranır. Değerlendirme Programın bu boyutunda kalite kontrolü yapılır. Süreç ve ürün değerlendirilir. Değerlendirme ön test, ara test ve son test olmak üzere 3 boyutlu bir süreçtir. Eğitimin dayandığı temeller Eğitimin tarihsel temelleri Eğitimin felsefi temelleri Eğitimin psikolojik temelleri Eğitimin toplumsal temelleri Eğitimin ekonomik temelleri Eğitimin hukuksal temelleri Eğitimin Tarihi Temelleri Eğitim;insanların yaşamaya başlamasıyla insanlar tarafından yaratılmış toplumsal bir olgudur. Eğitim tarihi ile ilgili çalışmalar sonucu eğitimin 18. yüzyılda Avrupa’da başladığı kabul edilir. Eğitimin Tarihi Temelleri Eğitimin tarihsel gelişimine antik çağdan başlayarak günümüze değin eğitim bilimlerinin hangi aşamadan geçerek geliştiği üzerinde durulacaktır. Antik Çağda Eğitim Eğitimle ilgili düşünceler insanlık tarihiyle yaşıttır. Yazının bulunmasından önceki dönemde insanların eğitim ihtiyacı bütünüyle hayatta kalma mücadelesiyle bağlantılıdır. Bu dönemde çocuklar yakınlarından yaşamak ve kendilerini korumak için gerekenleri öğrenmekteydiler. Antik Çağda Eğitim Tamamıyla informal yollarla gerçekleşmekte ve belli bir plana dayanmamaktaydı. Yazının icadından sonra ise özellikle Mısır, Çin, Mezopotamya ve Küçük Asya’da planlı ve programlı eğitim anlayışına yönelik çabalar gelişerek eğitimin kurumsallaşması yönünde çalışmalar başlamıştır. Antik Çağda Eğitim İnsanoğlunun toprağı işlemeye başlaması zamanla üretimin gelişerek, işbölümünün artmasına ve insan topluluklarının üretmenin, işbölümünün ve bir arada yaşamanın gerektirdiklerini belirleyerek, yerleşik bir düzene geçmesine neden olmuştur. Antik Çağda Eğitim Yerleşik düzene geçişle oluşan toplumlarda öncelikle ekonomik ilişkilere dayalı sınıflar oluşmaya başlanmıştır. Bu dönemdeki eğitim yönelimlerini farklı sınıflardan insanların farklı ihtiyaçları biçimlendirmiştir. Antik Çağda Eğitim Ör: din adamları, askerler ve yöneticilerden oluşan aristokratlar/asiller ile köylü ve köleler farklı türde eğitim görmekteydi. Antik Çağda Eğitim Aristokratların eğitiminde, savaş becerilerinin gelişmesine odaklanılır ve kahramanlık idealine uygun savaşçılar yetiştirilirdi. Köylülere yönelik ise formal bir eğitim verilmez, sadece erkek çocuklar babalarından toprağı işleme ve aileyi çeşitli tehlikelerden korumayı, kız çocukları ise annelerinden evi ilgilendiren işleri öğrenirlerdi. Antik Çağda Eğitim İ.Ö. 5. yy’da ise Yunan şehir devletleri kültürel üstünlük kazanmış ve eğitimin temelleri bu bölgede ve bu yıllarda atılmıştır. Yunan şehir devletlerinde demokratik bir yönetim anlayışı benimsenmiştir. Ancak bu demokrasi köleler, köylüler ve kadınlar için değil, aristokrat erkekler için geçerli bir anlayışı simgelemekteydi. Antik Çağda Eğitim Bu dönemde eğitimin temel amacı şehir devletlerinin yöneticisi durumunda olan aristokrat erkekleri pratik becerilere sahip kılacak şekilde eğitmekti. Isparta ve Atina şehir devletleri eğitim tarihi açısından en önemlileridir. Antik Çağda Eğitim Isparta şehir devleti; o zamanın Arap toplumlarına benzer bir şekilde askeri bir niteliğe sahipti. Eğitimde askerlik becerileri, fiziksel güç, dayanıklılık ve askeri erdem kavramları vurgulanırdı. Bu devlet çocukları doğumundan itibaren iyi bir asker olarak yetiştirmeye çalışırdı. Ayrıca kız çocuklarıda eğitirdi. Antik Çağda Eğitim Atina şehir devletinde ise eğitimin askeri niteliği giderek azalmaya başlamıştır. Ahlaki, fiziksel ve estetik eğitim arasında bir denge kurulmaya başlanmıştır. Antik Çağda Eğitim İ.Ö. 5. yy sonunda Atina’da formal eğitim sistemi kurulmuştur. Ancak soyluların eğitimi söz konusuydu. Ortaçağda eğitim Geçmişte gerçeklikten, bilimsellikten ve halkçılıktan uzak bir eğitim söz konusuydu. Bu eğitime günümüzde ortaçağ eğitimi denilmektedir. Ortaçağ’da eğitim nasıldı? Ortaçağda eğitim Ortaçağ’da eğitim yaygınlaşamamış ve sadece din kurumlarının dar çerçevesi içinde kalmış ve ölüm sonrası için insanları hazırlayan bir temel olarak kabul edilmiştir. Eğitimin asıl yayıcısı ve uygulayıcısı Batı’da kiliseler, Doğu’da ise Müslüman ülkelerde dinsel kurum sayılan medreseler olmuştur. Ortaçağda eğitim Ortaçağ boyunca eğitimin ana hatlarını Batı dünyasına ait Hristiyanlık felsefesi şekillendirmiştir. Ortaçağ kültürüne, toplumdaki en etkin kurum olan kiliseler ve din adamları damga vurmuştur. Bu sebeple eğitimde daha çok dini motifler hakimdi. Ortaçağda eğitim Bu dönemde (ortaçağda) eğitimin temel amacı dindar bireyler yetiştirmek ve eğitimle ilgili konuların merkezinde de Tanrı vardı. Manastırlar birer eğitim kurumuna dönüşmüştür. Ortaçağda eğitim Bu dönemde okuma-yazma ve basit hesaplamalar öğretilmekteydi. Mesleki eğitim ise formal bir yapı taşımamaktaydı. Bireylerin bir ustanın yanında çıraklık yaparak meslek öğrenmesi söz konusuydu. Ortaçağda eğitim Ortaçağ Avrupa’sının eğitim tarihine en büyük katkısı ise eğitimin merkezine Tanrı’yı alarak tüm insanları Tanrı önünde eşit birer kul sayması ve eğitimin kitleselleştirilmesidir. Bu sebeple eğitim sadece seçkinlerin değil bütün halk kesiminin yararlanabileceği bir eğitim haline dönüşmüştür. Avrupa’da Eğitim Ortaçağda eğitim sarayların dışına çıkamamıştır. Sadece soyluların eğitimine önem verilmiştir. Okuma-yazma soyluların tekelinde kalmış daha çok bunlara yönelik eserler verilmiştir. Avrupa’da Eğitim Saraylarda verilen eğitimin uygulayıcısı olan öğretmenler yetişmiş ve bu öğretmenler soyluları küçük yaşlardan başlayarak teker teker eğitmişlerdir. Avrupa’da Eğitim Ortaçağda Batı’da gelişmiş üniversiteler olmasına karşın bunlara sadece soylular ve zenginler devam edebilmiştir. Bu üniversitelerde din bilgileri birinci planda tutulmuştur. Bazı ülkelerde ise orta sınıfın çocuklarına yönelik paralı özel okullar açılmış bu okullarda okuma,yazma ve aritmetik öğretilmiştir. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Batı’da hümanizmin doğuşu ile birlikte eğitim konularında büyük değişmeler görülmüştür. Eğitim durmadan gelişen bir sanat ve bilim olmuştur. İnsanlığın eğitim ve kültür değişiminde Rönesansın da önemli etkileri vardır. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Rönesans 1350 yılı ile 16. yüzyılın başlangıcı arasındaki dönemi kapsamaktadır. Çağdaş anlamda insanın eğitilmesi ilk kez Rönesans hareketi ile ortaya çıkmıştır. Eğitim için bazı hedefler ve amaçlar saptanmıştır. İnsanların toplu halde eğitilmesi sorununa çözüm getirilmeye çalışılmıştır. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Rönesans, yeni tipte bir insanı yaratma, güzel ve gerçek olanı bulma çabası ile dolu hümanist tutumu ile eskinin yeni bir biçimde ele alınıp olumlu bir eğitim anlamını içermektedir. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Rönesans çağında Avrupa’da yeni devletlerin ortaya çıkması, bunların yönetiminin ve savunmasının, bilgili memurlar ve subaylar gerektirmesi, ortaçağ okul sistemini derinden sarsmış ve gerçekçi istekleri yerine getiren “yeni tip okul” yaratılması zorunlu olmuştur. Eğitimde ve kültürde bu yeni döneme aydınlanma denilmiştir. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Rönesan döneminde eğitimde ne tür değişmeler olmuştur? Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Eğitim için bazı hedefler ve amaçlar saptandı. İnsanların toplu halde eğitilmesi yoluna gidildi. ortaçağ okul sistemi yerine yeni okul tipleri geliştirildi. Ortaçağda medreseler ve kiliseler eğitim veren kurumlardı ve daha çok din eğitimi vermekteydiler. Bu da rönesans ile değişime gitmiştir. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Fransız devrimiyle birlikte yatılı okullar açılmıştır. Bu okullara çok az sayıda öğrenci, seçkin öğretmenler tarafından yetiştirilmeye çalışılmıştır. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri 1779 yılında Almanya’da ilk pedagoji enstitüsü kurulmuştur. Pedagojinin ise kurucusu sayılan “herbart” “didaktik” denilen öğretim yönteminin incelenmesi için ilk pedagoji seminerini başlatmıştır. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri 19. yüzyılın başlangıcına kadar öğretmenlik mesleği küçük görülmüş ve öğretmenlerin yetiştirilmesine önem verilmemiştir. 19.yüzyıl boyunca bu alanda gelişmeler hız kazanmış ve öğretmenlerin yetiştirilmesi ve eğitimi için yüksek okullar bile açılmıştır. Ortaçağdaki eğitimin temel özellikleri Bu süre içinde ilköğretim çok gelişmiş, yeni bilgi alanları olan çevre, doğa, sanat, beden eğitimi gibi dersler verilmeye başlanmış ve öğretim yöntemleri durmadan gelişmiştir. 1800 yılından sonra psikoloji eğitim tarihini çok etkilemiş ve gelişmiştir. Endüstri çağı Endüstri çağı, 15 ve 18. yy’lar arasında kilisenin insanlar üzerindeki baskısı azalmış ve bilimsel buluşlar ürünlere dönüşmesi sonucu ortaya çıkan yeni bir dönemdir. önceki çağlardan farklı olarak bu çağda ilim endüstriye yakınlaşmıştır. Endüstri çağı Bu dönemde bireysel gelişmeyi pek dikkate almayan fabrika tipi okullar yaratılmıştır. Endüstri çağı 19. yy’da İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi sonucunda İngiliz ve Amerikan eğitim sistemlerinde yaşanan değişiklikler, 20.yy’da eğitimin bilimsel dayanıklı bir uğraş alanı olarak ele alınmasını sağlamıştır. Endüstri çağı Siyasi ve sosyal olayların çağlar boyunca etkilemiş olduğu eğitim düşüncesi 20. ve 21. yy’larda da değişmeye devam etmiştir. Yeni kuram ve teorilerle gelişen eğitim düşüncesi, ilkçağ eğitim anlayışından çok farklı bir duruma gelmiştir. Teknolojik gelişmeler ve insanın düşünce ufkunun genişlemesi bu gün eğitimde farklı yeni eğilimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İlkçağ’da insanın sosyalleştirilmesini amaçlayan eğitim düşünceleri, ortaçağ’da iki büyük dinin öğretileriyle şekillenerek daha farklı bir anlayışa bürünmüştür. Ortaçağ’daki bu anlayış, iansanlık tarihini ve Batı toplumlarını etkisi altına alan Rönesans, reform, matbaanın kullanılması gibi olaylarla değişmeye başlamıştır. Endüstri çağında ise eğitim düşüncesi sanayi toplumlarına yönelik bireyler yetiştirmeyi amaçlamış ve eğitimin amaçları bu yönde yapılanmaya başlamıştır. Türk eğitim sisteminin tarihsel temelleri İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim, İslami Dönemde Türk Eğitimi, Batı Etkisinde Türk Eğitimi İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Türkler İslamiyete girmeye başlamadan önce (X. yy’dan önce) Avrasya’da pek çok devlet kurmuşlardı. En önemlileri; Hun, Göktürk, Uygur devletleridir. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Bu devletler (hun, göktürk ve uygur)in eğitim görüş ve uygulamaları şöyle özetlenebilir: İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Bu devletler Avrasya bozkırlarında kurulmuştur. Burada yaşayan Türkler Uygurlar hariç genellikle konargöçer bir yaşam sürmekteydi. Konargöçer kültürü örgün eğitimin gelişmesini zorlaştırmıştır. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Konargöçer Türklerin çocuklarının sosyalleşmesi için güçlü bir töre eğitimi uygulamışlardır. Bu eğitim ruhani bir önder olan Şamanlar tarafından verilmekteydi. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Töre eğitiminin amacı ise cesur, mert, adil ve bilge kişiler yetiştirmekti. Ayrıca yaşamlarını sürdürebilmek için sürekli olarak savaşmak ve avlanmak zorunda olan Türkler, çocuk yaştan itibaren at binme, ok, mızrak, kılıç kullanma gibi askeri eğitimler alarak hayata hazırlanıyordu. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Bozkır kültüründe dericilik, dokumacılık ve demircilik gibi bazı meslekler de çok gelişmişti. Bu meslekler usta-çırak ilişkisiyle yaparak yaşayarak öğretiliyordu. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim 552 yılında Bumin Kağan’ın önderliğinde devletlerini kuran Göktürkler ise Göktürk Alfabesi denilen ilk Türk milli alfabesini geliştirdi. Göktürklerin Türk eğitim ve kültür tarihindeki bir diğer özellikleri ise ilk Türkçe yazılı belgeler olarak kabul edilen Orhun Anıtlarını dikmeleriydi. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim İslamiyet’e girmeden önce günümüzdeki gibi örgün eğitim kurumları açan ilk Türkler Uygurlardı. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Yerleşik hayata geçen ve tarihi İpek Yolu üzerinde ticaret yapıp başka kültürlerle etkileşimde olan Uygurlar arasında okur yazar oranı bir hayli artmıştır. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim Uygur devleti’nde üst düzey görevlere gelmenin yolu iyi bir öğrenim görmekten geçmekteydi. Uygur alfabesi adı verilen ikinci Türk alfabesini geliştiren Uygurlar, matbaacılığı da biliyordu. İslamiyet’e Girmeden Önce Türklerde Eğitim İslamiyet’ten önceki Türk eğitim kültürü, sonradan içinde yer alacakları İslam toplumlarınınkine göre daha basitti. Bu sebeple İslami örgün eğitim kurumları Türkler arasında hızla yayıldı ve İslam öncesi kurumların yerini aldı. İslami Dönemde Türk Eğitimi Türklerin X. yy’ da topluca İslamiyet’e girmeye başlamalarından sonra Türk devletlerinde gelişen eğitimin özellikleri şöyledir: İslami Dönemde Türk Eğitimi Türk toplumlarında ilk kez medrese adı verilen örgün eğitim kurumu ortaya çıkmıştır. Sıbyan mektebi adı verilen ana sınıf ve ilkokul düzeyindeki okulların üzerine kurulan farklı kademelerdeki medreseler, ilköğretimin ikinci kademesi, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeylerinde eğitim ve öğretim verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Osmanlı imparatorluğunda 19. yy’ın ortalarına kadar eğitim, dini kurumların etkisi altındaydı. Bu dönemde; Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Sıbyan okulları (mahalle mektepleri) Medreseler Olmak üzere iki çeşit okul vardı. Eğitim faaliyetleri bu dönemde dini bir görev olarak kabul görmekteydi. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Çoğunlukla camilerin yanında yer alan okullarda eğitim parasızdı. Okulların her türlü masrafları bağlı oldukları vakıf tarafından karşılanırdı. Bunların denetlenmesi ise yetkili dini makamlar tarafından yapılırdı. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Sıbyan okulları Osmanlı İmparatorluğundaki ilköğretim kurumlarıydı. Mahalle mektebi olarak da adlandırılan bu okullar dört yaşından itibaren çocukları kabul ederdi. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Genellikle bir odalı küçük yapılar olan bu okullarda sıra, yazı tahtası ve masa gibi araçlar bulunmamaktaydı. Çocuklar okula ait hasır, kilim ya da evlerinden getirdikleri yastık üzerine diz çökerek oturur, Kur’an ve dua kitaplarını okurlardı. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Sıbyan okullarında okuma, yazma, Kur’an-ı Kerim ve hesap gibi konularda temel bilgiler öğretilirdi. Ancak programın önemli bir kısmını temel din bilgileri oluştururdu. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Bu okullarda sınıf sistemi yoktu. Öğrenciler kendi bireysel hızlarına göre öğrenirlerdi. Kur’anı ezberleyen öğrenciler okuldan mezun olurdu. Günümüz okullarında da ezbercilikten hala vazgeçilmemesinin nedeni Osmanlı dönemindeki bu yapıya bağlanabilir. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Medreseler ise öğrencileri bir yandan yüksek öğretime hazırlayan bir yandan da yüksek öğretim veren okullardı. Kendi içlerinde ilk, orta ve yüksek kademelere ayrılmıştı.Yüksek kademede belirli bilim dallarına göre ihtisaslaşma söz konusuydu. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Medreselerde ileri din bilgisinin yanı sıra mantık, metafizik, geometri, matematik dersleri de verilirdi. Osmanlı imparatorluğunda sıbyan ve Medreselerin yanı sıra bir de Enderun mektepleri (Saray okulları) da vardı. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan bu okulun amacı ise yönetici ve devlet adamı yetiştirmekti. Sıbyan okulları ve medreseler yalnız Müslüman çocuklar kabul edilirdi. Enderun okullarına ise devşirme kanunu gereğince Hıristiyan çocukları alınırdı. Osmanlı İmparatorluğunda Geleneksel Eğitim Enderun okullarına öğrenciler büyük bir titizlikle seçilir ve seçim sırasında modern zeka testlerine benzeyen testler kullanılırdı. Bu okullarda, medreselerde okutulan konuların yanı sıra beden eğitimi, Türk örf ve adetleri, nezaket kuralları, askeri sporlar gibi konulara da önem verilirdi. Enderun okulları 18. yy’dan itibaren özelliklerini yitirmiş ve 1908 yılında kapatılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunda Eğitimde Reform Dönemi 18. yy’da Avrupa ülkelerinde meydana gelen ekonomik ve politik değişim Osmanlı İmparatorluğu’nu büyük ölçüde etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğunda Eğitimde Reform Dönemi Bu dönemde batıda endüstri ve teknoloji hızla gelişmiş, kapitalist düzen kurulmuştur. Bu gelişmeye ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu ise giderek ekonomik ve askeri gücünü yitirmeye başlamış, batı ile rekabet edemez duruma gelmiştir. Böylece eski gücüne ulaşmak için bir çok reform hareketine girmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda Eğitimde Reform Dönemi Modernleşme olarak da adlandırılan bu hareketler ilk kez orduda başlatılmıştır. Sonra dış ve iç güçlerin etkisiyle Tanzimat ve Meşrutiyet ilan edilerek siyasal yapıda da değişikliğe gidilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda Eğitimde Reform Dönemi Böylece toplumun ihtiyacı olan insan gücünün niteliği de değişmiştir. Okullarda ise ihtiyaca uygun insan yetiştirmek mümkün olmadığı için yeni ve modern okullar açılmaya başlanmıştır. Eğitim sistemindeki bu ikilik Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür. Orduda Yenileşme Hareketleri ve Eğitim Osmanlı ordusunda başlatılan yenileşme hareketleri sırasında Batı ülkeleri, özellikle Fransa model alınmış ve ordunun yeniden düzenlenmesi için batıdan uzmanlar davet edilmiştir. Ordunun batının teknolojisine kapılarını açması sonucu, teknolojik bilgilerle donanık ordu personeline ihtiyaç duyuldu. Orduda Yenileşme Hareketleri ve Eğitim Bu ihtiyacın karşılanması amacıyla Batıdaki örneklerine uygun eğitim veren yeni asker okullar açılmıştır. İlk kez yazı tahtası, sıra, harita gibi öğretim araçları bu okullarda kullanılmaya başlanmıştır. Ezbere dayalı eğitim anlayışından uzaklaşılarak, uygulamaya ve işe dayalı eğitim anlayışı benimsenmiştir. Orduda Yenileşme Hareketleri ve Eğitim Ardından sivil okullar açılmıştır. Bu okullardan en önemlisi ise Rüşdiye mektepleridir. Rüşdiye mektepleri sıbyan mekteplerinden sonra, öğrencileri askeri okullara hazırlayan bir ara okul olarak kurulmuştur. Bu okullar daha sonra dönemin ortaokullarına dönüşmütür. Tanzimat ve Eğitim 1839 yılında Abdülmecit tarafından imzalanan Tanzimat Fermanı ile Osmanlı İmparatorluğunda yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem Abdülmecit’ten sonra Abdülaziz’in padişah olmasıyla sona erer. Tanzimat ve Eğitim Bu dönemde açılan sivil okulların çoğu parasız yatılıydı. bu okulların tüm masrafları halktan alınan vergilerle karşılanıyordu. Fransız eğitim sisteminin egemen olduğu yeni okullar zamanla batı hayranı, halktan kopuk aydınlar yetiştiren kurumlar durumuna gelmiştir. Mutlakiyet Dönemi II. Abdülhamit’in tahta çıkışından sonra, Osmanlı-Rus savaşının kaybedilmesi sonucu Parlemento kapatılmış ve mutlakiyet dönemi başlamıştır. Bu dönemde eğitimde önemli gelişmeler olmuş birçok sanat ve meslek okulu açılmıştır. Mutlakiyet Dönemi Baskı ve sansürün yoğun olduğu dönemde yeni düşünceler ve bilimsel gelişmeler engellenmeye çalışılmış ve okullarda gelişme sağlanamamıştır. Programa yeni konan hayata dönük dersler programlardan çıkarılmış din ve ahlak derslerinin saatleri arttırılmıştır. Meşrutiyet Dönemi 1908 yılında II. Meşrutiyet ilanı, eğitim alanında yeni fikir ve görüşlerin oluşması ve Cumhuriyet dönemi eğitimcilerin yetişmesi açısından önem taşımaktadır. Meşrutiyet Dönemi Bu dönemde eğitim sisteminin millileştirilmesi, geleneksel ve modern okulların basitleştirilmesi, ilk öğretim kurumlarının ülke çapında yaygınlaştırılarak zorunlu ve parasız olması, Latin harflerinin kabulü için bir çok çalışma yapılmıştır ancak bir sonuç alınamamıştır. Meşrutiyet Dönemi Bu dönemde laik ilköğretim kurumu olan idadiler açılmış, Öğretmen yetiştirme konusunda yenilikler yapılmış, Ders programlarına sosyal ve politik içerikli ve hayata yönelik bazı dersler eklenmiştir. Cumhuriyet Kuruluş Yıllarında Eğitim 19. yy’dan itibaren gerilemeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu Balkan savaşlarından ve 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı’ndan tüm gücünü yitirerek çıkmıştır. Savaş sonunda imparatorluk büyük toprak kaybına uğramış ve çökmüştür. Cumhuriyet Kuruluş Yıllarında Eğitim 1919 yılında ise Kurtuluş Savaşı kazanılmış, 1923 yılında yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu dönemde eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması ve modernleştirilmesi devletin önemle üzerinde durduğu bir konu olmuştur. Cumhuriyet Kuruluş Yıllarında Eğitim Bu dönemde eğitim kurumlarında gerçekleştirilen ilk önemli değişiklik 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile dine dayalı eğitim veren kurumlar ile laik eğitim kurumları MEB’e devredilmiştir. Cumhuriyet Kuruluş Yıllarında Eğitim Eğitim kurumları ile din kurumları birbirinden ayrılmıştır. Meb sorumluluğunda laik bir eğitim sistemi kurulmuştur. 1928 yılında Latin alfabesi kabul edilmiştir. 1929 yılında millet mektepleri açılmış 15-45 yaş arasındaki yurttaşlara bu okullara gitme zorunluluğu getirilmiştir. Türk Milli Eğitiminin Amaçları Atatürk milliyetçiliğine bağlı bireyler yetiştirmek, Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş kişiliğe sahip, yapıcı ve yaratıcı bireyler yetiştirmek, Meslek sahibi olmalarını sağlamak Vb. amaçları bulunmakatadır. Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri Eşitlik Ferdin ve toplumun ihtiyaçları Eğitim hakkı Fırsat ve imkan eşitliği Süreklilik Atatürk inkılap ve ilkeleri Demokrasi eğitimi Laiklik Bilimsellik Her yerde eğitim Vb. ilkelere sahiptir. Eğitimin Felsefi Temelleri Bu bölümde; Felsefenin anlamı, Felsefenin ilgi alanları, Eğitim felsefe ilişkisi, Felsefi akımlar, Eğitim felsefeleri Üzerinde durulacaktır. Felsefenin anlamı Bu sözcüğün kökü Yunanca olup philosophia teriminden gelmektedir. Bu terim ilkçağ Yunan düşüncesinden alınmıştır. “Philla” sevgi, seven, “sophia” ise hikmet, bilgi, bilgelik anlamındadır. Felsefenin anlamı Felsefe; genel anlamda gerçeği tümüyle ele alıp inceleyen ve bunun sonucunda ulaşılan bilgileri yorumlayan ve sistemleştiren bir uğraş alanıdır. Felsefenin anlamı Felsefe olayların temeline, varlığın özüne inmeyi amaçlar. Felsefe bilgisi en derin ifadelerini metafizikte bulmaktadır. Metafizik terimi Yunanca’dan gelmektedir. Fizikten sonra gelen, fizikötesi anlamına gelmektedir. Metafizik Metafizik, “hayatın değişen yanları bir kenara bırakıldığında değişmeden kalan gerçek nedir?” sorusuna yanıt arar. Gerçeğin doğasını araştırır. Felsefenin anlamı Rönesanstan sonra bilim alanlarında ortaya çıkan uzmanlaşma felsefeyi de etkilemiş her bilim alanının bir felsefesi oluşmuştur. Ayrıca bilimlerin konusu, yöntemi, ulaştığı sonuçlar da felsefenin konuları içine girmektedir. Felsefenin anlamı Felsefe bir düşünme biçimi, yaşam biçimi, geleceğe bakış açısıdır. Bilim ile felsefe sürekli olarak birbirlerini etkilemektedir. Birbirleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Her bilimsel gelişme felsefeyi etkiler ve yeni felsefelerin doğmasına neden olur. Bilim ile felsefe Bilimde gerçeklikler birbirinden ayrı olarak incelenir (psikoloji, tarih, ekonomi, sosyoloji), felsefede tüm gerçeklikler hangi alana ait olduğu düşünülmeden, bir arada ele alınır ve sistemleştirilmeye çalışılır. Bilim ile felsefe Bilim ve felsefenin bilgiyi elde etme süreçleri de birbirinden farklıdır. Bilimde deney, gözlem ve araştırma gibi yöntemlerden yararlanılarak herkes tarafından kanıtlanabilir sonuçlara ulaşılmaya çalışılır. Felsefede ise tümdengelim, tümevarım gibi akıl yürütme yolları işe koşulur. Bilim ile felsefe Felsefi görüşlerin bilimde olduğu gibi kanıtlanabilir ve objektif olma zorunluluğu yoktur. Bir bireyin felsefesi aynı zamanda onun dünyaya bakış açısı, yorumlayışı, değerlendirişi, gösterdiği inanç ve tutumlarını biçimlendirdiğinden, tamamen subjektif de olabilir. Bilim ile felsefe Bilim gerçeği parçalara ayırarak inceler. Ör: eğitim biliminde--------eğitim yönetimi, eğitim sosyolojisi, eğitim psikolojisi ayrı ayrı ele alınarak incelenir. Felsefe ise gerçeği bir bütün olarak inceler.parçalar tek başına bir anlam taşımayabilir. Bilim ile felsefe Bilimsel önermeler kanıtlanma yoluna gidilir. Deney, gözlem ve araştırma yoluyla kanıtlanılır. Felsefi önermeler kanıtlanacak nitelikte değildir. bütün bilimlerle felsefe arasındaki ortak nokta ise bilgidir. Bilginin ne olduğunun ve kapsamının incelenmesi ise felsefenin işidir. Felsefenin alanları Günümüzde felsefe tüm bilim dalları ile ilgilenmektedir. Her bilim dalının bir felsefesi vardır. Her felsefi akımın farklı ilgi alanlarında yoğunlaştığı görülmektedir. Felsefenin alanları Çağdaş filozoflar, felsefenin konusunun dil ve dilin aydınlatılması çabası olduğunu savunurken, Aristo felsefenin ilgi alanlarını ruh, doğa, metafizik, töre, politika, mantık olarak ele alıp incelemiştir. Eflatun ise devlet adlı eserinde felsefenin konularını bilgi, ruh, sanat, ahlak, devlet ve fizik olarak gruplandımıştır. Felsefenin alanları Hegel, doğa, devlet, tarih, sanat, din, mantık ve bilgi olarak felsefenin konularını gruplarken, Mengüşoğlu ise varlık, bilgi, tarih, sanat, dil, doğa, hukuk, devlet, din ve metafizik olarak gruplara ayırmaktadır. Felsefenin alanları Felsefenin ilgilendiği alanlar; Ontoloji, Epistemoloji, Aksiyoloji dir. Ontoloji Ontolojiye varlık felsefesi de denilmektedir. Varlık felsefesi evrende var olan her şeyi incelemektedir. Var olan şey, edebiyat, tarih, ahlak, güzel, çirkin, doğal olaylar, tabiat, hava, su, toprak gibi sıralanabilir. Ontoloji Var olanı inceleyen felsefeye varlık felsefesi denilmektedir. Atomdan uzaya, allah’tan ruha kadar sosyal, kültürel, politik, siyasal, doğal, psikolojik olgu olay ve nesne “varlık felsefesinin” ilgi alanları içindedir. Ontoloji Bu disiplinde odak noktası, var olanın ilk kaynağının ya da başlangıcının ne olduğunu anlama üzerinedir. Felsefeyle uğraşanlar bu soruya verdikleri yanıta göre kendi felsefelerini oluşturmaktadırlar. Ontoloji Ontoloji canlı veya cansız bugüne veya yarına ait tüm varlıkların var oluşlarını açıklamaya çalışır. Varlık felsefesinin yanıt aradığı sorular ise şöyle sıralanabilir: Ontoloji Gerçek, insan, ruh, Allah, varlık, yokluk nedir? Bütün bunlar var mıdır, yok mudur? Kainat belirli bir düzene göre mi işlemektedir? Yoksa rastlantısal mıdır? İnsanın evrendeki rolü, önemi, yeri nedir? Ontoloji Varlık felsefesi var olanın var olma biçimlerini 6 farklı şekilde açıklamaya çalışır. Bunlar: Zorunluluk:başka türlü olmamak, Gerçeklik:böyle olmak ve başka türlü olmamak Ontoloji Olanak:böyle olabilmek veya böyle olamamak, Rastlantısallık:zorunlu olmamak, başka türlüde olabilmek, Gerçek olmama Olanaksızlık Epistemoloji Bilgi felsefesi de denilmektedir. Bilgi sorunuyla ilgilenen bir felsefi disiplindir. Bilginin ne olduğu, kaynağı, doğru, yanlış, bilinemez, mutlak ya da göreceli oluşu, türlerinin neler olduğu gibi sorulara yanıt aramaktadır. Epistemoloji Ayrıca bu disiplin bilme olayının nasıl gerçekleştiği ile de ilgilenir. Bilmenin duyular aracılığıyla mı, zihnin algılarıyla mı yoksa doğuştan gelen bir takım yetilerimiz ya da ilahi sayılabilecek niteliklerimizle mi ilgili olduğu gibi konular da bu disiplinin ilgi alanı içindedir. Epistemoloji Epistemoloji üç tür bilgiden söz eder. bunlar: Genel, zorunlu ve kesin olan bilgi, Olabilen, olması olanaklı olan, Tek tek durumları saptayan bilgi. Epistemolojiye göre bilgi özne ile nesne arasındaki ilişkidir. Aksiyoloji Değerler felsefesi de denilmektedir. Sanat ve ahlak konularını içerir.insani değerler ve bu değerlere dayalı olarak ortaya çıkan insan davranışlarını inceler. İyi-kötü, güzel-çirkin, sevgi-nefret, ahlak- ahlaksızlık, özgürlük-esaret, saygı-saygısızlık gibi değerleri inceler. Aksiyoloji Bu değerlerin varsa kaynağının ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalışır. Sonradan mı kazanılıyor? Yoksa doğuştan mı geliyor? Toplumlar için her dönemde özellkilerini yitirmeyen ve değişmeyen değerler var mıdır? Aksiyoloji Yoksa bu değerler toplumdan topluma ve zamanla değişmekte midir? Vb. Sorulara yanıt arar. İnsan tarafından oluşturulan tüm değerler, değerler felsefesinin çalışma alanı içerisindedir. Eğitim – Felsefe İlişkisi Felsefe eğitimcilere, okul ve sınıfları yapılandırmada önemli bir çerçeve sunmaktadır. Özellikle okulların ne için var olduğu, hangi amaçlara yönelik olduğu, hangi konuların değer taşıdığı, öğrencilerin nasıl öğrendiği, hangi yöntem ve materyallerin kullanılması gerektiği konularındaki kararlara felsefi yönelimler dayanak oluşturur. Eğitim – Felsefe İlişkisi Eğitimin genel hedeflerini belirleme, içeriği seçme, öğrenme ve öğretme süreçleri ile okul ve sınıflarda ne tür yaşantı ve etkinliklerin vurgulanması gerektiği konularındaki temel sorunlara felsefe aracılığıyla yanıt verilir. Eğitim – Felsefe İlişkisi Eğitim programının hedefler, kapsam, eğitim durumları ve değerlendirmeden oluşan öğelerinin tümü felsefi görüşlere dayanmaktadır. Tüm bu öğeler eğitim felsefesiyle oluşmaktadır. Eğitim – Felsefe İlişkisi Eğitim felsefesi, eğitime yön veren, amaçları şekillendiren ve eğitim uygulamalarına yol gösteren bir disiplin ya da sistemli fikir ve kavramlar bütünüdür. Eğitim – Felsefe İlişkisi Eğitim felsefesi eğitimi bir bütün olarak ele alan ve kültürün vazgeçilmez bir ögesi biçiminde düşünen, özenli eleştirici ve yöntemli çalışmaların tamamıdır. Eğitim – Felsefe İlişkisi Bilginin elde edilişi, bilginin aktarımı, ahlak eğitimi, sanat eğitimi, bireylerin toplumsallaştırılması vb. eğitim felsefesini ilgilendirmektedir. Ayrıca MEB’in izlediği eğitim politikasının temelinde devletin eğitim felsefesi yatmaktadır. Eğitim – Felsefe İlişkisi Yöneticiler ve öğretmenlerin felsefi görüşleri eğitim uygulamalarını biçimlendirmektedir. Bireyin eğitime ilişkin düşünceleri o insanın eğitim felsefesini ortaya koymaktadır. Eğitim – Felsefe İlişkisi Eğitim felsefesi felsefenin alanı olan; Varlık, bilgi değerler felsefesi ile yakından ilgilidir. Eğitim – Felsefe İlişkisi Bir varlık olarak insanı eğitim açısından ele aldığı için varlık felsefesiyle, Bilgi aktarımı, bilginin elde edilmesi eğitimin ana görevlerinden birisi olduğu için bilgi felsefesiyle, Bireylerin sosyalleşmesi, ilişkileri geliştirmek, kültür aktarımı eğitimin yine görevleri arasında olduğu için de değerler felsefesiyle yakından ilgilidir. Felsefi Akımlar Her felsefi akım ---- bir felsefi akımdan etkilenmiş ya da bir felsefi akıma tepki olarak doğmuştur. Başlıca felsefi akımlar ise: İdealizm, Realizm, Natüralizm, Pragmatizm, Varoluşçuluk İdealizm Bu akım gerçekliğin temelde ruhsal ve düşünsel olduğunu ileri sürer. Gerçek; tek, bölünmez, öncesiz, sonrasız, değişmez, ölümsüz ve soyuttur. Gerçek ve değerler mutlak, zamanla değişmeyen ve evrensel olarak düşünülür ve insan zihninde bu gerçeklerin doğuştan geldiği varsayılır. İdealizm Maddeciliğin (materyalizm) karşıtı olan bir felsefedir. Eflatun babası sayılır. İdealizme göre insan akıllı bir hayvandır. Bedeni ölümlü, ruhu ise ölümsüzdür. İdealizmde bilme süreci, akılda önceden var olan biçimlenmiş ve sürekli kavramların hatırlanması veya tanımlanmasından başka bir şey değildir. İdealizm İdealist felsefeye göre değerler mutlak ve içsel olup değiştirilemez ve evrenseldir. İdealizmin eğitime bakış açısı ise; eğitimin amacının öğrencileri doğruyu aramaya özendirmek olduğu savunulur. İdealizm Bu görüşe göre eğitim sürecinde bireylerin doğuştan getirdikleri yetenekleri farkına varmaları sağlanmalıdır. İdealist felsefede okul; kültürel mirası oluşturan değerleri öğretmelidir. Bu değerler yer, zaman ve koşullara göre değişmez ve evrenseldir. İdealizm İdealist felsefede öğretmen soru-yanıt tekniğini kullanarak öğretmek istediği şeyi öğrencisine buldurur. Önemli olan öğretmenin uygun sorularla öğrenciyi yanıta yöneltmesidir. İdealizm İdealist felsefede iyi bir öğretmenin nitelikleri şu şekilde sıralanmıştır: İnsan kişiliği konusunda iyi yetişmiş olmalı, Kültürün yansıtıcısı olmalı, Öğrenme sürecini çok iyi bilmeli, Öğrencilerle arkadaş olmayı becermeli, Öğrencilerde öğrenme isteği uyandırmalıdır. İdealizm İdealist felsefenin kurucusu olan Eflatun’a göre eğitim her şeyden önemlidir. Devletin yaşaması ve halkın mutlu olması için eğitim ön plana geçmelidir. Eğitim işleri yurttaşların en iyisine verilmelidir. Realizm Bu felsefeyi savunan düşünürlerin başında Aristo gelir. Evreni, madde ve somut olarak açıklayan bir felsefi akımdır. İnsanlar akıl ve muhakeme güçleriyle dünyayı bilirler. Var olan her şey doğadan gelir ve doğanın kanunlarınca idare edilir. Realizm Evrendeki her şey insanın zihninden bağımsız olarak vardır ve gerçektir. Bu akıma göre eğitimin temel amacı bilgiyi keşfetmek, bilgiyi kullanmak ve onu başka alanlara transfer etmektir. Realizm Eğitim, yeni kuşağa kültürel mirası aktararak onları topluma hazırlama, Bireyi toplumsallaştırma sürecidir. Okulun işlevleri, öğrencilerin zihinsel gelişimini sağlamak, Belli bir konuda bilgi ve beceri öğretmektir. Realizm Öğretmen anlatma, tartışma, gözlem ve deney gibi yöntemleri kullanarak, Öğrencilerin deneyimlerini göz önünde tutarak ders anlatmalıdır. Realistlerin eğitim görüşlerinin temelinde disiplinler ve kültürel birikimi aktaran öğretmenler vardır. Realizm Realistlerle idealistlerin eğitimde kullandıkları yöntemleri birbirine benzerlik göstermektedir. Ancak realist eğitimciler bu yöntemlere ek olarak öğrencinin bizzat kendisinin yaptığı deney ve gözlem gibi yollarla yeni bilgiyi edinmesini de önemserler. Natüralizm Realist felsefeden doğmuştur. İnsan ile doğa arasındaki ilişkiler üzerinde durur. Gerçeğin doğa olduğunu ileri sürer. İnsanı sadece bir doğa varlığı olarak görür. Natüralizm Bu akıma göre eğitimin amacı, insanları doğasına uygun şekilde yetiştirmektir. Çocuğa büyüyene kadar hiçbir dini inanç ve ahlaki değer yargısı verilmemeli, Çocuk kendi inanç ve değer yargılarını kendi mantığıyla oluşturulmalıdır. Natüralizm Rousseau ve Pestalozzi bu akımın eğitim ile ilgili görüşlerini savunmuştur. Bu görüşe göre; öğretmen zorlayıcı olmamalı, Öğrencisine seçenekler sunmalı, Öğrenci bunların içinden kendine uygun doğal bir ortamda ilgi ve yeteneğine göre seçmeli, Bilgiyi keşfederek öğrenmelidir. Buluş yoluyla öğretim tekniği kullanılmalıdır. Pragmatizm 20. yy’da Amerika’da ortaya çıkan pragmatizm John Dewey’in deneyci düşünce sistemi üzerine kurulmuştur. Bu görüşe göre dünya sürekli değişmektedir ve gerçeğin özü değişmededir. Pragmatizm Bu felsefe doğruluğun ölçütünü bilginin uygulanmasında görür; yaşama ve insana yararlı olan şey iyidir. Bu akıma deneycilik de denir. Gerçeğin değişken ve göreceli olduğu görüşüne dayanır. Pragmatizm Gerçeğin mutlak ya da evrensel olduğunu da doğru bulmaz. Değişmeyen tek şey doğanın kanunlarıdır. Bu kanunlar önünde herkes eşittir.Yönetimde de tüm insanların katılımı esastır. Buradan yola çıkarak bu akım demokratik bir toplum düzenini savunur. Pragmatizm Konu alanı disiplinler ve düşünceleri vurgulayan idealist ve realistlere karşılık pragmatistler bilgiyi sürekli değişim içinde olan bir süreç olarak kabul ederler. Öğrenme ise problem çözme esnasında gerçekleşir. Pragmatizm Bu akıma göre değerler ve ahlaki ilkeler görecedir, zaman, toplum ve kültürlere göre değişir. Eğitim, değişen çevre ve koşullara bağlı olarak insanı yeniden yetiştirme işidir. Eğitimi sosyal bir süreç olarak gören bu akıma göre okul, deneysel öğrenme için en uygun çevredir. Pragmatizm Bilim ve teknoloji sürekli değişim içinde olduğundan eğitimde bireylere değişmez bilgiler yerine değişime karşı uyumu öğretmek hedef alınmalıdır. Bu görüşe göre okul ve okul dışı yaşam birbirinden kopuk ve ayrı şeyler değildir. Pragmatizm Eğitim yaşama hazırlık değil, yaşamın kendisidir. Öğrenci merkezli bir öğretim söz konusudur. Öğretmen öğrenmeyi yönlendirmekten çok rehberlik eder, Sorun çözme yöntemini kullanarak dersi işler. Varoluşçuluk Kökeni Sokrates ve Descartes’a kadar uzanan bu felsefi akım insan özgürlüğüne önem verir. Özgürlük; seçme, eylemde bulunma ve eylemin sonucundan sorumlu olmadır. Her insan kendi değerlerini kendi oluşturmalıdır. Varoluşçuluk Bu görüşe göre insana yol gösterecek herhangi bir ahlaki ilke ve otorite yoktur. Bu akıma göre eğitimin amacı;bireye insan özgürlüğünün her şeyden üstün olduğunu öğreterek, Bireyin bireyselliğini ve özgür gelişimini sağlamalı, Kendini tamamlayabileceği olanaklar sunmalıdır. Varoluşçuluk Eğitim daha çok bireylerin kişilik oluşumuna yöneliktir. Eğitim insanlar arasındaki bireysel farklılıkları dikkate almalı, İnsanları birbirine benzetmeye çalışmamalıdır. Uygun öğretim tekniği ise soru-cevaptır. Akımlar İdealizm: yetkinlik – soru –cevap Realizm: gerçekçilik- anlatım-gözlem- tartışma-deney Natüralizm: doğacılık-buluş yoluyla öğretim Pragmatizm:deneycilik-sorun çözme Varoluşçuluk:insanın gerçekliği-soru-yanıt tekniği Başlıca Eğitim Felsefeleri Felsefi akımlardan yararlanarak eğitimcilerin geliştirdikleri bazı eğitim felsefeleri de vardır. Daimicilik İdealizm ve realizmi temel almaktadır. Bu akıma göre insan doğası, ahlaki ilkeler ve değerler her yerde her zaman aynıdır ve değişmez. Bu akıma göre eğitim, değişmez bazı gerçek, ilke ve değerler üzerine kurulmalıdır. Daimicilik Eğitimin amacı , sağlam ve kişilikli insan yetiştirmektir. Eğitim, insan aklının ve zihninin geliştirilmesini sağlayacak entelektüel eğitime önem vermeli, İnsanın doğasına ve bu doğaya ilişkin evrensel özelliklere dayanan bir eğitim programı tasarlanmalıdır. Daimicilik Okulun gerçek yaşama hazırlık yeri olduğunu savunan bu görüş, okulun görevinin toplumun kültürel mirasını yeni yetişen kuşaklara aktarmak olduğunu vurgulamaktadır. Öğretim yöntemleri olarak konferanslar, metin çözümlemeleri ve tartışma yöntemleri tercih edilmelidir. İlerlemecilik Kökeni pragmatizme dayanmaktadır. Daimiciliğin savunduğu görüşlerin tersini savunur. Bu akıma göre eğitim sürekli değişen bir olgudur. Toplumsal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmelere göre eğitimin amaçları da sürekli değişmelidir. İlerlemecilik Geleneksel eğitimin katı disiplin ve biçimselliğini temel alan öğretmen merkezli anlayışa karşı çıkar. Eğitim ortamı bireyin ilgi ve gereksinimlerine göre düzenlenmeli ve öğrenciler bu ortamda öğrenmeye etkin olarak katılabilmelidirler. İlerlemecilik Öğrenme çocuğun ilgileri ile doğrudan ilişkili olmalıdır. Öğrencilerin sorun çözme becerilerinin geliştirilmesine önem verilmelidir. Gereksinimlerini karşılayacak, sorunlarını çözecek araştırma ve öğrenme yöntemleri öğretilmelidir. İlerlemecilik Bu felsefeye göre öğretmenin görevi yönlendirmek değil, tavsiyede bulunmaktır. Özcülük İlerlemecilik akımına tepki olarak doğmuştur. İdealizm ve realizme dayanmaktadır. Bu felsefeye göre eğitimin amacı, geçmişte yararlı olan bilimlerin, sanatların ve temel yeteneklerin gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Özcülük Okulun görevi ise toplumun kültürünü korumak ve aktarmaktır. Bu görüşe göre dünyada ve evrende olup biten tüm olaylar, olgular, değişmeler, gelecekle ilgili sorunlar okulu ilgilendirmez, Eğitim ortamında önemli olan konular ve derslerdir. Özcülük Önemli olan konuların belirli bir süreç içerisinde işlenmesidir. Konuları ise kültür ve geçmişte edinilen deneyimler oluşturmaktadır. Öğretmen bilgiyi aktarandır.Yani etkindir. Öğrenci ise pasif durumdadır. Öğrenci, öğretmenin gösterdiklerini ezberlemek ve yapmak zorundadır. Yeniden Yapılandırmacılık Temeli pragmatizme dayanmaktadır. Eğitimin görevi, toplumu sürekli olarak yeniden şekillendirmek ve düzenlemektir. Bu felsefeye göre eğitimin hedefleri; insanlığın barış ve mutluluğunu sağlamak, Yeniden Yapılandırmacılık Tutarlı değerlere dayalı bir dünya uygarlığı kurma, Kişinin gizli yeteneklerini ortaya çıkarma, Sevgi ve işbirliği gibi değerleri bireylere kazandırma, Demokratik yaşam biçimi oluşturma, Kültürel değerlerin sürekliliğini sağlama, Yaşamı sürekli yeniden kurma, Bilimsel yöntemi kullanma, Eleştirel düşünceyi geliştirmedir. Yeniden Yapılandırmacılık Bu felsefeye göre okul hem toplumsal değişme sürecinin merkezi olmalı, Hem de halkı sosyal reformların gereğine inandırmalı ve eğitmelidir. Öğretmen de toplumsal değişme sürecinde aktif rol almalıdır. Yeniden Yapılandırmacılık Öğretmen eğitim amaçlarını gerçekleştirebilmek için tüm öğretim materyallerini, yöntem ve tekniklerini kullanmalı, demokratik bir ortam oluşturmalı, ceza yöntemini kullanmamalıdır. Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitim ve psikoloji bilimleri insan davranışlarıyla ilgilenmektedir. Eğitim bilimi insana davranış değişikliğini gerçekleştirmek için kuramlar ve ilkeler ortaya koymaya çalışır, Psikoloji bilimi de insan davranışlarını açıklamaya çalışır. Bu sebeple her ikisi de birbiriyle iç içedir. İnsanın gelişimi insan gelişimini bilmenin iki önemli yararı vardır. İnsanın psikolojik yönden gelişmesinde etkisi olan temel etmenler hakkında bir anlayış kazanılmasıdır. İnsanın büyümekte ve gelişmekte olan bir organizma olarak karşılaştığı psikolojik sorunlarının tanınmasıdır. İnsanın gelişimi İnsanın gelişimi; Bedensel, Bilişsel, Ahlaki, Psiko-seksüel, Psiko-sosyal Yönlerden incelenmektedir. İnsanın gelişimi İnsan gelişiminde bazı evrensel ilkeler vardır.Ve gelişim bu ilkelerle gerçekleşir. Bunlar: İnsanın gelişimi Gelişim, kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür, Gelişim süreklidir ve belli aşamalarda gerçekleşir, Gelişim nöbetleşe devam eder, Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur (doğum öncesinden başlar, önce baş daha sonra sırayla kol bacaklar gelişir). İnsanın gelişimi Gelişim genelden özele doğrudur (önce bedenin ana bölümleri, baş, gövde, kol, bacak daha sonra da bu organları kullanmaya yarayan ince kaslar oluşur). Gelişimde kritik dönemler vardır (psiko-seksüel, psiko- sosyal dönemlerde belirli gereksinimlerin karşılanmaması o dönemlere takılmaya neden olur). Gelişim bir bütündür. Gelişimde bireysel farklılıklar vardır. İnsanın gelişimi Bedensel, Bilişsel, Ahlak, Psiko-seksüel, Psiko-sosyal Bedensel gelişim İnsanın bedensel gelişimi farklı dönemlere ayrılmaktadır. Her dönemde insan bedensel yönden değişikliğe uğramaktadır. Bu dönemler:doğum öncesi, 0-2, 2-6, 6-12 ve 12-18 yaşlarını kapsamaktadır. Bedensel gelişim Doğum öncesi dönem: insan yaşamı annenin yumurtasının, babanın spermiyle döllenmesiyle başlanmaktadır. Gelişim döllenmeden başlayarak incelenmektedir. Döllenmiş yumurtaya ise zigot denilir. Döllenmenin ardından ortalama 280 gün sonra doğum gerçekleşir. Bu zamana kadar geçen zamana doğum öncesi dönem denilir. Bedensel gelişim 0-2 yaş döneme bebeklik dönemi de denilir. Doğumdan sonraki ilk yılda ağırlıkça artma söz konusudur. 2-6 yaş döneminde bedensel gelişim 0-2 yaş dönemine göre yavaştır. Çocuk daha çok bu dönemde denge etkinlikleriyle ilgilenir. Bedensel gelişim 6-12 yaş döneminde çocuklar ilköğretim döneminde bulunmaktadırlar.çocukların büyüme hızında önemli bir artış olmaz. Kız çocukları ergenlik dönemine girdikleri için erkeklerden daha hızlı gelişirler. Bu dönemin başlangıcında çocuklarda bilek ve parmak kemikleri ile kasları, hassas işleri yapabilecek olgunluğa ulaşmaz. 11 yaşına gelinceye kadar kaslar gelişir ve beceri isteyen el işleri, müzik aleti çalma vb. yönelimler başlar. Bedensel gelişim 12-18 yaş dönemi ise ergenlik olarak da adlandırılmaktadır. Bu dönemin tüm aşamaları ve olayları bütün bireylerde aynı sırayı izlemez. Bu dönemde bedensel gelişim hızlıdır. Bedenin yapısında önemli farklılıklar görülür.önce eller ve ayaklar büyür, sonra kollar ve bacaklar daha sonra da beden büyür. İskelet sisteminde hızlı değişme, hızlı boy artışı, vücudun değişik organlarında değişme meydana gelir. Bilişsel gelişim Bilişsel gelişim bir dizi dönem yolu ile gerçekleşir. Dünyayı anlamaya ve algılamaya dönük olan bu sürece bilişsel gelişim denir. Jean piaget bilişsel gelişimi açıklamak için değişik dönemlere ayırmaktadır. Bilişsel gelişim Duyusal motor dönem, İşlem öncesi dönem, Somut işlemler dönemi, Soyut işlemler dönemi. Bilişsel gelişim Duyusal motor dönem: 0-2 yaşlarını kapsar. Bebekler dış dünyaya refleksleri ile tepkide bulunur. Kendilerini ve dış dünyayı duyularını ve motor becerilerini kullanarak anlar. Bu dönemde çocuklar bedenlerinin sınırlarını keşfeder ve kendilerini varlıkların dünyasında bir varlık olarak görürler. Bilişsel gelişim İşlem öncesi dönem:2-7 yaş dönemini kapsar. Çocukta bu dönemde mantıklı düşünme işlemi gelişmemiştir. Bu nedenle nesnelerin görüntülerinin etkisi altında kalırlar. Ben merkezci konuşma eğilimindedirler. Bilişsel yapıları korunumu kavrayacak düzeye erişmez. Bilişsel gelişim Korunum: herhangi bir varlığın biçimi ya da konumu değiştiğinde miktarında, hacminde ve ağırlığında değişme olmadığı ilkesidir. Bilişsel gelişim Somut işlem dönemi: 7-11 yaş dönemini kapsar. Çocuklar belli mantıksal yapılar edinirler. Bu dönemde çocuklar; sıralama, sınıflandırma, karşılaştırma işlemlerini yapabilecekleri şemalar geliştirirler. Korunum kavramını kazanırlar. Bilişsel gelişim Soyut işlemler dönemi: 12 yaş ve sonrasını kapsar. Bu dönemde bilişsel işlemler sadece somut varlıklarla sınırlı değildir. Bu dönemde bir soruna değişik açılardan yaklaşabilir. Genelleme, tümevarım, tümdengelim, soyut kavramlar kullanma becerisine sahip olurlar. Ahlak gelişimi Piaget ahlaki yargının bir çok boyutunu incelemiştir. Ancak kolhberg ahlaki yargıların gelişimi kuramından hareket ederek daha ileride bir kuram ortaya koymuştur. Kolhberg ahlaki yargıların gelişimine ilişkin olarak üç düzey önermiştir. Ahlak gelişimi Birinci düzey gelenek öncesi, İkinci düzey geleneksel, Üçüncü düzey gelenek sonrası Ahlak gelişimi Düzey I: Gelenek öncesi:bu dönemde birey cezadan kaçınma eğilimindedir. Ödül sağlama güdüsüyle dışsal güdülere göre yargılarda bulunur.yargıların niyete göre değil sonuca bağlı olarak yapılması söz konusudur. Bağımlı ahlak aşaması ve araçsal amaç aşaması olmak üzere ikiye ayrılır. Ahlak gelişimi Bağımlı ahlak aşamasında çocuklar büyüklerin koyduğu kurallara uyulması gerektiğine inanırlar. Cezalandırılmaktan çekinirler.varlıklara fiziksel zarar vermekten kaçınırlar. Araçsal amaç aşamasında ise çocuklar kuralların kesin ve değişmez olduğunu kabul etmeye ve göreceli düşünmeye başlarlar. Genelde ben merkezcidirler. Ahlak gelişimi Düzey II: Geleneksel: kişi, geleneksel sosyal düzeni korumaya ve toplumsal beklentilere uygun davranmaya yönelir. Olayları diğer kişilerin açısından görebilmekte ve onların yargılarına saygı duymaktadırlar. Kişiler arası uyum, toplumsal sistem olmak üzere 2’ye aytılmaktadır. Ahlak gelişimi Düzey III: Gelenek sonrası: kişi, içsel düşünme ve yargı süreçlerine bağlı olarak evrensel geçerliği olan ilkelere göre yargılama eğilimi gösterir. Demokratik olarak kuralları kabul etme Evrensel ilkeler Olmak üzere iki aşaması vardır. Psiko-seksüel Gelişim İnsan gelişiminde psiko-seksüel gelişimin önemli bir yeri vardır. Sigmund Freud psiko-seksüel gelişimle ilgili bir kuram oluşturmuştur. Bu kurama göre birey, bütün gereksinimleri karşılanırsa ancak o zaman normal bir kişilik gelişimi gösterir. Psiko-seksüel Gelişim Psiko-seksüel gelişim beş dönem ile açıklanır. Bunlar: Oral, Anal, Fallik, Gizil, Genital Psiko-seksüel Gelişim Oral dönem: 0-1 yaşlarını kapsar.haz kaynağı ağızdan besin almaktır.dişlerin çıkmasıyla ağız, ısırma ve çiğneme amacıyla da kullanılır. Bu dönem bebeğin annesine en bağımlı olduğu ve onun bakımından en çok gereksinim duyduğu dönemdir. Daha ileri yaşlarda bağımlılık eğilimi yaşam boyu sürer ve kişinin kaygılı olduğu ya da güvenini yitirdiği dönemlerde yeniden ön plana çıkar. Psiko-seksüel Gelişim Anal dönem: 1-3 yaşlarını kapsar.tuvalet eğitimi bu dönemde yapılır ve annenin bu dönemdeki tutumu ve tuvalet eğitimine ilişkin kendi duyguları çocuğun ilerde sahip olacağı kişilik özelliklerinde önemli rol oynar. Anne katı ve baskılı bir yöntem uygularsa çocuk ilerde tutucu bir kişilik geliştirir. Psiko-seksüel Gelişim Fallik dönem: 3-6 yaşlarını kapsar.bu dönemde cinsel organların işlevlerine ilişkin olarak cinsellik ve saldırganlıkla ilgili duygular önem kazanır. Bu dönemde farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların, aynı cinsten olana karşı ise düşmanca duyguların oluşması belirgindir. Psiko-seksüel Gelişim Gizil dönem: 6-12 yaşlarını kapsar. Bu dönemde sakinlik söz konusudur. Cinsel dürtüler bastırılmıştır. Bu dönemde ilgi okula, genellikle aynı cinsle oynanan oyunlara yönelmiştir. Bilişsel beceriler ve kültürel değerler çocuğun dünyasına öğretmenlerin, arkadaşların girmesiyle zenginleşir. Cinsel enerji, sosyal olaylara yönelir. Psiko-seksüel Gelişim Genital dönem: 12 yaş ve sonrasını kapsar. Bu dönemde cinsel duygular farklı cinse yönelmeye başlar. Cinsel çekicilik, toplumsallaşma, grup etkinlikleri, meslek planlaması ve yuva kurma isteği bu dönemde belirir. Psiko-sosyal gelişim Erik Erikson, Freud’un psiko-seksüel gelişim kuramına sosyal boyutun da katılması gerekliliğine inanmıştır. Psiko-sosyal gelişimde kişinin ortadan kaldırması gereken 8 sorun ya da bunalı m vardır. Bu döenmler şunlardır: Psiko-sosyal gelişim Güven ya da güvensizlik, Özerklik ya da utanç ve kuşku, Girişime karşı suçluluk, Beceriye karşılık aşağılık duygusu, Kimliğe karşı kimlik karmaşası, Yakın ilişkilere karşı soyutlanma, Üretkenliğe karşı duraklama, Benlik bütünleşmesine karşı umutsuzluk Psiko-sosyal gelişim Güvene karşı güvensizlik: (0-1yaş), bebeğin anne ya da anne yerine geçen yetişkinle kurduğu iletişimin sıcak ve güvenli olması, bebekte temel güven duygusunun oluşmasına neden olur. Psiko-sosyal gelişim Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik: (1-3 yaş): çocuk kendi yemeğini yemek, giyinmek gibi başkalarından bağımsız davranışlarda bulunmak ister. Bu davranışları engellenen, aşırı korunana çocuklarda kendi hakkında şüphecilik ve utanma duyguları gelişebilir. Psiko-sosyal gelişim Girişime karşı suçluluk: (3-6 yaş), büyüyen çocuk çevresinde daha girişken hale gelir. Merakı ve girişkenliği engellenen çocukta suçluluk duygusu oluşur. Tek başına yapamama, bir işi becerememe duygusu bireyi yeteneklerinden şüpheye düşürebilir. Psiko-sosyal gelişim Beceriye karşılık aşağılık duygusu (6- 12): çocukta bir işi yapma, öğrenme ve başarma önemlidir ve başaran çocukta çalışkanlık duygusu gelişir. Psiko-sosyal gelişim Kimliğe karşı kimlik karmaşası (12-20): ergenlik dönemindeki genç kimlik arayışı içindedir. “ben kimim, ne yapacağım, ne olmak istiyorum” soruları gencin araştırdığı konulardır. Kimlik bunalımı yaşayan gencin üzerinde akranlarının etkisi vardır. Yetişkinler bu dönemde gence yardımcı olmalı ve rol modelleri sunabilmelidir. Psiko-sosyal gelişim Yakın ilişkilere karşı soyutlanma (20- 40 yaş): kimliğini bulan genç yetişkin bu dönemde başka yetişkinlerle sosyal ilişki kurabilir. Başkalarıyla olumlu ilişkiler kuramayan yetişkinler yalnızlık duyabilir, yalnız kalabilir. Psiko-sosyal gelişim Üretkenliğe karşı duraklama (40-65 yaş): yetişkinin aile ve iş yaşamında üretken olması, kendini işe yaramaz hissetmesini ve duraklama geçirmesini önler. Psiko-sosyal gelişim Benlik bütünleşmesine karşı umutsuzluk (65 yaş ve üstü): ileri yetişkinlik dönemindeki birey yaptığı yaşam muhasebesinde olumlu tarafların çok olduğunu düşünüyorsa, umutsuzluğa düşmez, yaşamını boşa geçirmediğini düşünür. Gelişimi etkileyen temel etmenler Kalıtım, Aile, Çevre İnsanın öğrenmesi Öğrenme, yaşantılar sonucunda davranışta meydana gelen uzun süreli değişiklikleri içerir. Öğrenme konusuyla ilgili kuramlar geliştirilmiştir. Öğrenme kuramları Davranışçı kuramlara göre öğrenme Bilişsel kuramlara göre öğrenme Yapısalcı kuramlara göre öğrenme Davranışçı kuramlara göre öğrenme Öğrenme kuramları içinde davranışçı kuramlar en büyük etkiye sahip olan kuramlardır. İvan Pavlov ve Klasik Koşullama Kuramı Frederic Skinner ve Edimsel Koşullama Kuramı İvan Pavlov ve Klasik Koşullama Kuramı Pavlov’un fizyoloji deneyleri sırasında laboratuardaki köpeklerin yiyeceği veya yiyeceği getiren kişiyi gördüklerinde salya salgıladıklarını tesadüfen fark etmesiyle başlattığı deneyleri psikolojide klasik koşullama çalışmalarına öncülük etmiştir. İvan Pavlov ve Klasik Koşullama Kuramı Pavlov laboratuarında köpeğe yiyecek vermeden hemen önce zil sesi vermiş, pek çok tekrar dan sonra, yiyecek vermeden zil sesi verdiğinde de köpeğin salya salgıladığını görmüştür. Yani köpek onun için doğal uyaran olan yiyeceği gördüğünde salya salgıladığı gibi, onun için doğal bir uyaran olmayan zil sesini de aynı tepkiyi vermeyi öğrenmiştir. İvan Pavlov ve Klasik Koşullama Kuramı Klasik koşullama organizmanın onun için doğal olan bir uyarıcıya verdiği tepkiyi, onun için doğal olmayan bir uyarıcıya da pek çok kere vermeyi öğrenmesidir. Klasik koşullamanın en temel koşullarından biri, öğrenmenin oluşabilmesi için önce organizmanın doğal olarak tepki verdiği bir uyarıcının olması gerekliliğidir. İvan Pavlov ve Klasik Koşullama Kuramı Klasik koşullama etkinin, tepki oluşturmak için organizmaya uygulanmasıyla ilgilidir. Bu kurama göre; bir etkinin diğer etkiye tepki oluşturması için etki denetimi ve transferi olduğunda öğrenme oluşur. Bu kuram klasik koşullama ile tüm davranışların değiştirilebileceğini savunmaktadır. Edimsel koşullanma Edimsel koşullanma klasik koşullanmadan farklı olarak bilinçli ve kasıtlı hareketlerimizle ilgilidir. Davranışların sonuna bakarak yeni davranışlar kazanma sürecidir. Edimsel koşullanma Skinner’e göre organizmanın davranışları uyarıcılara otomatik bir yanıt olmaktan öte kasıtlı yapılan hareketlerdir. Bu kurama göre davranış değiştirme işleminde davranışın sonuçlarının denetlenmesi ve şekillenmesi gerekmektedir. Bu denetimde en önemli yeri pekiştirme almaktadır. Davranıştan sonra pekiştireç gelmezse davranış devam etmez. Pekiştireçler davranış değişikliği meydana getirir. Bilişsel alan kuramlarına göre öğrenme Eğitim psikologları ve öğrenme kuramcıları, davranışçı yaklaşımdan uzaklaşmaya başlamış ve öğretimde, öğrencilerde bulunan iç süreçlere daha yakından bakılmasını savunmuşlardır. Bilişsel alan kuramlarına göre öğrenme Davranışçılar öğrenme sırasında içsel olarak oluşan bilişsel değişiklikleri göz ardı etmektedir. Öğretimin beyinde neler olduğuna dayalı olarak tasarlanamayacağını, çünkü bunların gözlenir olmadığını belirtmektedirler. Bilişsel alan kuramlarına göre öğrenme Bilişsel alan kuramcıları öğrenme sürecinin kendisine ilgi gösterir ve davranışçılara oranla öğrencilere daha fazla özerklik tanırlar. Bilişsel alan kuramlarına göre öğrenme Bruner ve diğer bilişsel alan kuramcıları bazı kavramlar üzerinde odaklaşmaktadırlar. 1. bilginin nasıl organize edildiği ve yapılandırıldığı, 2. öğrenmeye hazır oluş 3. sezgidir (analitik adımlar yoluyla erişilemeyen geçici sonuçlara ulaşmada kullanılan bilişsel teknikler anlamına gelir) 4. güdü Bilişsel alan kuramlarına göre öğrenme Bilişsel alan kuramcıları, öğrencilerin öğrenmeye yönelik olumlu tutumları olmasının önemini kabul eder. Öğrenci, öğrenme sürecinde etkin katılımcı olarak görülür. Öğrenci öğrenme ortamını anlama ve yorumlamada etkin olarak yer aldığı için öğrenmenin oluştuğuna inanırar. Yapısalcı kuramlara göre öğrenme Yapısalcı kuramlar; yaşanan gerçek dünya vardır ve dünyanın anlamı ve kavranması, kişi tarafından empoze edilir, inancına dayalı olarak oluşturulmuştur. Yapısalcı kuramlara göre öğrenme Öğrenciler, kendi anlamlarını öğretim etkinlikleriyle oluşturur. Anlam, deneyimden kaynaklanır. Etkili öğrenme, öğrenciler için anlamı olan öğrenme ortamı oluşturulmasına olanak veren gerçek görevlere dayanmaktadır. Bu kurama göre öğrenciler bilgiyi keşfetmez, uygun ortamlarda bilgi oluştururlar. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Öğrenenle ilgili etmenler Öğrenme yöntemleriyle ilgili etmenler Öğrenilecek olanla ilgili etmenler Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Öğrenenle ilgili etmenler:insanın öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için gerekli olan özelliklerini kapsamaktadır. İnsanın bu özellikleri: türe özgü hazır oluş, olgunlaşma, genel uyarılmışlık düzeyi, kaygı, eski yaşantılar, güdü ve dikkattir. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Türe özgü hazır oluş: insanın istenilen davranışı kazanabilmesi için gerekli biyolojik donanıma sahip olması anlamına gelmektedir. İnsan ancak kendi türünün öğrenebileceklerini öğrenebilir. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Olgunlaşma: genel olarak kalıtımın etkisi altında oluşan biyolojik gelişmeye işaret eder. İnsanın öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için belli bir düzeyde olgunlaşmış olması gerekir. İki tür olgunlaşma vardır.Yaş ve zeka bakımından olgunlaşmak. (çocukların okumayı öğrenmedeki ilerleyişleri zeka bakımından olgunlaşma ile ilgilidir) Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Genel uyarılmışlık düzeyi ve kaygı: insanın öğrenebilmesi için belli bir düzeyde uyarılmış olması gerekir. Uyarılmışlık düzeyi dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesi anlamına gelmektedir. Kaygı da öğrenmeyi etkilemektedir. Çok düşük ya da çok yüksek kaygı düzeyi öğrenmeyi zorlaştırmaktadır. İyi bir öğrenmenin olabilmesi için orta düzeyde kaygının olması gerekmektedir. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Öğrenme yöntemleriyle ilgili etmenler: öğrenme zamanını ayarlama, Öğrenilecek olanın yapısı (parçalara ayırarak öğrenilmesi veya bütün olarak öğrenilmesi; öğrenilecek olanın kısa, anlamlı ve kolayca birbirine bağlanır olması ve öğrencinin yeteneğine uygun olması) Katılma, Geribildirim Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Öğrenilecek olanla ilgili etmenler: öğrenilecek olanlar kolay ya da zor olabilmektedir. Öğrenilecek olanın insana kolay ya da zor gelmesi öğrenilecek olanın özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Bu özelliklerden başlıcaları, algısal ayırt edilebilirlik, anlamsal çağrışım kavramsal gruplandırmadır. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Algısal ayırt edilebilirlik:algısal olarak ayırt edilen bilgiler insanın dikkatini çekmektedir ve öğrenilecek olan daha kolay öğrenilmektedir. Ör: denizi seyrederken denizin mavi sularının üzerinde beyazımsı hava kabarcıklarından çok, daha ileride duran beyaz yelkenli tekne dikkatimizi çeker. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Anlamsal çağrışım: öğrenilirken neleri hatıra geldiğine işaret eder. Öğrenilecek olanla ilgili çok çağrışım oluyorsa, öğrenilecek olan çok anlamlı demektir. Bir sözcük söylendiğinde, aklımıza söylenen sözcükle bağlantısı olan başka sözcükler de gelebilmelidir. Eğer söylenen sözcükle bağlantısı sözcükler aklımıza gelmezse, söylenilen sözcük kolay öğrenilemez ve kolayca unutulabilir. Öğrenmeyi etkileyen temel etmenler Kavramsal gruplandırma: öğrenilecek olanın gruplar haline getirilip bütünleştirilmesi öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır. Kavramsal gruplandırma, yapıldığında ve yapılan gruplandırma basamaklar haline getirildiğinde öğrenme kolaylaşabilmektedir. Eğitimin Toplumsal Temelleri Toplumu insanlar oluşturmaktadır. Toplum içinde yaşayan bireylerin toplumsallaştırılması ise son derece önemlidir. Bireyin toplumsallaştırılması ise toplumun görevidir. Her toplum bireylerini toplumsallaştırma ihtiyacı duymaktadır. Eğitimin Toplumsal Temelleri En genel anlamı ile toplumsallaşma, toplumun örf, adet ve geleneklerini, kısaca kültürünü benimseyerek bireyin toplumla uyumlu hale gelmesi demektir. Eğitimin Toplumsal Temelleri Toplumlar bireylerinin toplumsallaşmalarını ciddiye alırlar ve toplumsallaşmayı sağlamak amacıyla kendi öz eğitim sistemlerini kurar ve kullanırlar. Toplumsallaşma ise formal ve informal yollarla gerçekleşmektedir. Eğitimin Toplumsal Temelleri Eğitim ile toplum iç içedir ve birbirlerinden etkilenmektedirler. Toplumların nitelikleri toplumun bireylerinin nitelikleri ile eşdeğerdir. Eğitimin Toplumsal Temelleri Eğitimin toplumsal temellerini tanımak, eğitim ve öğretimin bu temellere uygun olarak işlenmesini sağlamak ise eğitimin ve eğitimcilerin en önemli görevidir. Toplum ve Toplumsallaşma Başlangıçta bireysel ve günü birlik yaşayan, sadece karnını doyurmayı amaçlayan, gözlem yaparak ve gözlemlediklerini taklit ederek öğrenen, tamamen tüketici durumunda olan insanlar, göçebe kabileler ya da topluluklar halinde yaşamaktaydı. Toplum ve Toplumsallaşma İnsanlar avcılık, toplayıcılık, tarım yapma ve endüstri dönemi gibi uzun yıllar alan dönemlerden geçerek bugünkü toplum yaşayışına ulaşmışlardır. Bu dönemleri geçerken bilgi birikimine de sahip olmuşlar ve düşünsel yapılarında da önemli değişmeler olmuştur. Toplum ve Toplumsallaşma Tüketicilikten üreticiliğe geçiş insanları toprağa bağlamış ve yerleşik hale gelmişlerdir. Bu dönemde ürettiklerinin bir kısmını tüketmişler, ellerinde kalan üretim fazlasını ise depolamışlar ve pazarlamışlardır. Böylece basitte olsa insanlar arasında işbölümü oluşmuş ve insani ilişkiler ortaya çıkmıştır. Toplum ve Toplumsallaşma İnsanların yerleşik düzene geçip üretmeye başlamaları onların toplumsallaşma ve uygarlaşmalarında önemli bir aşama oluşturmuştur. Bir süre sonra insanlar gereksinimlerini karşılamakta yetersiz kalmışlar ve işbirliğine yönelmişlerdir. Birlikte gereksinimlerini karşılamaları için işbirliği yapma gibi zorunluluklar ise toplumsal yaşayışın temelini atmıştır. Toplum ve Toplumsallaşma Toplumsal gereksinimleri karşılamak için etkileşen, sınırları belli olan bir coğrafi ortamda yaşayan ve ortak bir kültürü paylaşan çok sayıdaki insanın oluştuğu birliktelik toplum olarak tanımlanmaktadır. Toplum ve Toplumsallaşma İnsanın toplumun bir üyesi olması için o toplumda ondan önce var olan kuralları öğrenmesi, değer ve inançları benimsemesi, onaylaması ve bütün bunlara uygun olarak kendine düşen toplumsal rolleri en iyi şekilde gerçekleştirmesi ile olanaklıdır. Toplum ve Toplumsallaşma İnsanın toplumun bir üyesi olabilmek için geçirdiği aşamalar toplumsallaşma denilen süreç ile gerçekleşmektedir. Toplumsallaşma olgusu toplum içerisinde meydana gelmektedir. İnsanın toplumsallaşma süreci içinde aile, okul, yönetim birimleri, sivil örgütler, arkadaşlar vb. bir çok öğe görev almaktadır. Toplum ve Toplumsallaşma Toplumsallaşma süreci içerisinde en önemli görevi ise aile öğesi almaktadır. Aile çocuğun davranış geliştirmesinde ilk görevi alan kurumdur. Ayrıca Toplumsallaşma toplumun kültürünü öğrenmesi sürecidir. Toplum ve Toplumsallaşma Bireyin toplumsallaşmasında onlara aktarılan toplumsal alışkanlıklar, ilgiler, toplumsal yaşayış tarzı, bilgi birikimi, tecrübeler, toplumsal alışkanlıklar, kurallar, gelenek ve görenekler etkili olmaktadır. Toplum ve Toplumsallaşma Bireyler sistemin yapısı, öğeleri, öğeler arası ilişkiler, sistemin işleyişi gibi konularda eğitilerek toplumsal sistemin etkin üyeliğine hazırlanırlar. Eğitimin Toplumsal Kaynağı Eğitim toplumdan topluma değişmektedir. Her toplumun ise kendine has bir ideal tip insanı, kahramanları, kahramanlık hikayeleri, tarihi, örf ve adetleri vardır. Eğitimin Toplumsal Kaynağı Toplumlar öncelikle ilkel toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu olarak aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Toplumlar bilim ve teknoloji alanında gelişmelere ulaşmıştır. Eğitimin Toplumsal Kaynağı Eğitim ise kişilerin davranışlarında istenilen yönde değişiklikler yapma olarak tanımlanmaktadır. Eğitimin özü olan kişiler arası ilişkiler ise eğitimin toplumsal bağlarını ortaya koymaktadır. Eğitimin Toplumsal Kaynağı Eğitim bireyin bireyselleşmesi kadar, toplumsallaşmasını da sağlamaktadır. Bireyin bireyselleştirilmesi onun özgüven ve öz karar mekanizmalarının gelişmesi anlamına gelmektedir. Eğitimin Toplumsal Kaynağı Bireyin toplumsallaşması ise eğitim yolu ile toplumsal birikimden yararlanması ve elde edilen yararın toplumsal işbölümü içinde tekrar topluma dönüştürülmesi demektir. Toplumsal temel olarak eğitim toplum ilişkisi Eğitim toplum ilişkilerine yönelik yaklaşımlardan söz edilebilir. Bu yaklaşımlardan bazıları şunlardır: Toplumsal temel olarak eğitim toplum ilişkisi 1888 yılında Dithey tarafından ortaya atılan yaklaşıma göre, eğitimin hedefleri toplumun hedefleri ile aynıdır. Bu yaklaşım eğitim toplumun bir fonksiyonudur şeklinde formüle edilmiştir. Toplumsal temel olarak eğitim toplum ilişkisi Eğitim, toplumun belirlediği değerlerin, politik yapının istediği mevcut toplumsal düzeni aynen devam ettirmeyi sağlayacak bireyler yetiştirmeyi amaç edinen bir sistemdir. Toplumsal temel olarak eğitim toplum ilişkisi Dithey’in görüşlerine zıt bir yaklaşım olarak ortaya çıkan diğer bir görüş ise, eğitimin toplumdan bağımsız bir değişken olduğunu ve toplumun eğitim tarafından şekillendirilip değiştirilmekte olduğunu savunmuştur. Savunucusu olan Fiche toplumu eğitiminbir fonksiyonu olarak görür. Dewey ise eğitim sistemini toplumsal değişimin bir aracı olarak görür. Toplumsal temel olarak eğitim toplum ilişkisi J.J. Rousseau ise, ferdin doğuştan getirdiği saf tabiatını temele alan bir eğitim teorisi geliştirmiştir. Ona göre ferd doğuştan esas olarak temizdir. Ancak feodal toplum ve eğitim dahil bütün toplumsal kurumlar kişinin temizliğini, ahlakını olumsuz yönde etkilemektedir. Temel toplumsal kurumlar ve eğitim Toplumun bir temel gereksinimi etrafında toplanmış bir çok kişi tarafından paylaşılmış bulunan davranış örnekleri bileşimine toplumsal kurum denilmektedir. Temel toplumsal kurumlar ve eğitim Toplumsal kurumlar kendi içlerinde çeşitli parçalardan oluşurlar. Bu parçalar bir bütün halinde bulunmak ve birbirlerini desteklemek zorundadır. Toplumsal kurumlar uzun süre yaşamak mal ve hizmet üretmek için kurulurlar. Temel toplumsal kurumlar ve eğitim Ör: Aile kurumu Eğitim kurumu Hukuk kurumu Ekonomi kurumu Politika kurumu Din kurumu güvenlik, sağlık, ulaşım birer toplumsal kurumdur. Temel toplumsal kurumlar ve eğitim Toplumun gereksinimlerini karşılamak için, bireyler tarafından kurulan bu kurumların her birinin görevleri birbirinden ayrıdır. Ancak tümünün yaptıkları işlerin toplamı toplumun amacına hizmet etmektedir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Eğitim ile ilgili toplumsal olgular vardır. Eğitimi etkileyen temel olgular ise şunlardır: Toplumsal olgular bakımından eğitim Sosyal denetim, Toplumsal hareketlilik, Demografik özellikler, Toplumsal değişim, Toplumsal sorumluluktur. Toplumsal olgular bakımından eğitim Sosyal denetim ve eğitim: toplumda sosyal denetimi sağlayan mekanizmalar bulunmaktadır. Bunlar. Töreler, toplumsan değerler, normlar, yasalar ve denetim araçlarıdır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplum üyelerinin davranışları, toplumun diğer bireyleri ve yetkili kamu örgütleri tarafından denetlenir. Toplumda bireyler, toplumsal değer ve normlara ilişkin içinde bulunduğu ya da hiç tanımadığı diğer bireylerin toplumsal baskısı sonucunda uymak zorunda kalırlar. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumun bireyler üzerinde dışlama, ayıplama, küçük görme, tehdit, kovma gibi çok çeşitli yaptırımları olabilmektedir. Bu tür toplumsal denetime biçimsel olmayan denetim denilmektedir. Toplumsal yaptırımın etkisi kırsal alanlarda ise daha fazladır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumda bireylerin yapmaları yasaklanmış olan bazı davranışlar vardır. Bu davranışlar toplumun bütün bireylerine eşit olarak uygulanan hukuk kuralları tarafından denetlenirler. Bu denetim şekline biçimsel denetim denilmektedir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal hareketlilik ve eğitim: Toplumsal hareketlilik toplumsal statü değişmelerini içermektedir. Coğrafi hareketlilik, daha iyi iş bulmak için, doğal afetler vb. yapılan göç olaylarına toplumsal hareketlilik denilir. Toplumsal olgular bakımından eğitim İki tür toplumsal hareketlilik vardır. Bunlar yatay ve dikey hareketliliktir. Yatay hareketlilikte statü değişikliği olmaz. Dikey hareketlilikte ise bir toplumsal kurumdan diğerine geçiş vardır.Ve toplumsal statü değişikliği vardır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Eğitimin gelişmesi ise statü gruplarının dikey hareketliliğine yardımcı olur. Eğitim sanayileşme ve teknolojik gelişmeyi sağlar. Yaratılan yeni işler toplumda yukarı doğru hareketlilik sağlar. Herkese eğitim olanağı tanındığı için bireyler statülerini yükseltme ve kendilerini daha iyi ifade etme ortamı bulur. Toplumsal olgular bakımından eğitim Demografik özellikler ve eğitim: Nüfusun yaşa, cinsiyete ve bölgelere göre yapısına demografik yapı denilir. Eğitim ile toplumların nüfus yapıları arasında yakın ilişki vardır. Eğitim toplum nüfusunu etkilerken toplum nüfusundan da eğitim etkilenir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumun eğitim oranı yükseldikçe ölüm oranları azalır. Toplumun bireyleri doğurganlık konusunda bilinçlenir, sağlıklı yaşam için önlemler alınır ve ölüm oranları düşer. Toplumsal olgular bakımından eğitim Hızlı nüfus artışının; kaynak aktarımındaki sıkıntılar, derslik ve öğretmen teminindeki güçlükler, kalabalık sınıflar, ailelerde çocuk sayısının çokluğu, ailenin çocukla ilgili görevlerini yeterince yerine getirememesi nedeniyle okulun davranış kazandırma işinin zorlaşması vb. nedenlerle eğitimin niteliği olumsuz yönde etkilenir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal değişim ve eğitim: tüm toplumlar sürekli bir değişim içindedir. Değişimin biçimi ve hızı ise toplumlara göre farklılık gösterir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Coğrafi koşullar, Demografik etmenler, Din, gelişen yeni düşünceler, Liderler, Ordu, İcatlar, Bilim ve teknoloji, Eğitim Toplumda toplumsal değişimi etkileyen önemli unsurlardır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal değişim sonucunda bir toplumda, toplumsal roller ve statüler, ekonomik varlıklar, nüfus, üretim, aile, akrabalık ilişkileri, dini değerler, gelenek ve görenekler, teknoloji, kültür ve sanat, eğitimde değişmeler ortaya çıkar. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal değişimde o toplumda yaşayan bireylerin kurdukları kurumların ve ilişkilerin değişimi söz konusudur. Bu nedenle toplumsal değişimin bireylerin ortak yararına olması gereklidir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumlarda bunu sağlaması gereken kurum ise eğitim kurumudur. Eğitim düzeyleri düşük olan toplumlarda toplumsal değişmede azdır ve istenilen nitelikte değildir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Eğitim toplumun örf, adet ve geleneklerini, toplum kültürüne aktarırken toplumsal değişime ve gelişmeye de yardımcı olmalıdır. Eğitim kurumları hem toplumsal değişimi başlatan hem de bundan etkilenen kurumlardır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal sorumluluk ve eğitim: Toplumsal sorumluluk bireyler tarafından sonradan kazanılan bir davranıştır. Sorumluluk duygusu toplumsallaşma süreci içerisinde kazanılmaktadır. Toplumsal olgular bakımından eğitim Toplumsal yardımlaşma, ahlak kurallarına uyma, kendine ve diğer bireylere karşı takındığı tavır, çevresine sahip çıkma, toplumsal değerleri koruma sorumluluk duygusu içerisinde değerlendirilir. Toplumsal olgular bakımından eğitim Eğitim ise bireylere toplumsal sorumluluk kazandırır. Aile içinde çocuğa bu sorumluluğun kazandırılması ise eğitimin işini kolaylaştırmaktadır. Eğitim ve öğretim programları, araçlar ve yöntemler ise bireyin toplumsal sorumluluklarını gerçekleştirmeye uygun olmalıdır. Toplumsal temel olarak kültür ve eğitim Kültür kavramı iki yy kadar önce filozoflar tarafından ortaya atılan 1793 yılı basımı bir alman sözlüğünde ilk defa yer almıştır. Sıradan gündelik konuşmada kültür; sanat, edebiyat, müzik ve resim gibi değerlerle eşdeğer düşünülür. Toplumsal temel olarak kültür ve eğitim Sosyologlara göre ise bu terim çok daha fazla bir anlam içermektedir. Kültür bir toplumun üyelerinin ya da toplumdaki grupların yaşam biçimleri ile ilişkileri ve etkileşimleri ile ilgilidir. Toplumsal temel olarak kültür ve eğitim Sosyolojik bakımdan kültür; bir toplumun üyeleri arasında paylaşılan, devredilen ve bir değişim süreci içinde bulunan öğrenilmiş davranış kalıplarıyla bu kalıpların (inanç, değer, tavır, maddesel öğeleri kapsayan)ürünlerin oluşturduğu bir yaşam biçimidir. Toplumsal temel olarak kültür ve eğitim Tylor ise kültürü; bilgi, inanç, ahlak, hukuk, gelenek gibi insanların toplumun bir üyesi olarak edindikleri