Belgesel Film Yapımı (2_belgesel.pdf)

Summary

Bu belge, belgesel filmin farklı tanımlarını ve tarihi gelişimi hakkında bilgi sunuyor. Özellikle belgesel filmlerin tarihsel kökenleri ve tanımı üzerinde duruluyor. Güncel belgesel film anlayışının ve teorilerinin de ele alındığı görülüyor.

Full Transcript

BELGESEL Günümüzde belgeselin tanımı konusunda bir fikir birliği yok… Tartışmalar devam ediyor… Sinema sözlüklerinde belge niteliği taşıyan film ya da televizyon izlencesi olarak tanımlanmaktadır. Belgesel kelimesi 19. Yüzyılın sonlarına doğru sözlüğe girdiğinde...

BELGESEL Günümüzde belgeselin tanımı konusunda bir fikir birliği yok… Tartışmalar devam ediyor… Sinema sözlüklerinde belge niteliği taşıyan film ya da televizyon izlencesi olarak tanımlanmaktadır. Belgesel kelimesi 19. Yüzyılın sonlarına doğru sözlüğe girdiğinde ders-öğüt- uyarı anlamında kullanılmıştır. 1926 yılında İngiliz belgeselci John Grierson Uluslararası literatürde documentary ya da non-fiction film (kurgusal olmayan) olarak bilinen belgesele, farklı bir anlam yüklemiştir. New York Sun gazetesinde Robert Flaherty’nin Moana adlı filmi üzerine yazdığı makalesinde belgesel için “gerçeğin yaratıcı bir biçimde işlenmesi” ya da “gerçeğin yaratıcı bir biçimde yorumlanması” ifadelerini kullanmıştır. İngiliz belge okulunun önemli temsilcilerinden olan Paul Rotha’ya göre Belgeseller “öğretici filmlerin basit tanımlayıcı terimlerinin ötesinde, hayal gücüne daha fazla yer veren, daha vurgulayıcı, anlam yaratma konusunda daha derin değerler taşıyan, biçem yaratmada daha yetkin, gözlem alanında daha geniş bir bakış açısına sahip olan yapımlardır. Bilgin Adalı’ya göre, doğrudan doğruya doğal gereçlerden yararlanan, dramatik bir çatı ve yaratıcı yorumdan uzak olan çalışmalardır. Füsun Balkaya’ya göre bütün belgeseller, hayali olmayan filmlerdir. Fakat bütün "hayali olmayan filmler" belgesel değildir. Amerikalı Pare Loretz ise belgeseli "dramatik yapısı olan gerçekçi film" şeklinde tanımlar. İngiliz film yapımcısı Basil Wright'a göre ise, "belgesel şu veya bu tür bir film olmayıp sadece kamunun aydınlatılmasında bir yaklaşım yöntemidir." Amerikan film yapımcısı Wİllard V. Dyke Belgesel filmi, içinde kişisel güçlerden çok sosyal veya politik güçlerin dramatik çatışmasının bulunduğu film olarak tanımlamıştır. Başka bir Amerikalı film yapımcısı olan Philip Dunne ise, belgesel filmi şöyle tanımlıyor: "Tabiatı icabı, belgesel film deneysel ve icatsaldır. Genel konunun aksine, belgesel filmde oyuncular kullanılabilir. Belgesel içinde "gerçek" olabileceği gibi, "hayal" de olabilir. Her belgesel kesin bir gereksinimden, yapımcının kafasında geliştirdiği ve bir silah olarak kullanmak istediği bir bilimden doğar. Daha geniş anlamda hemen hemen her belgesel bir propaganda aracıdır. Dünya belgesel birliğinin 1948 yılında yaptığı bir başka tanım ise şudur: Ya olgusal çekimle ya da aslına sadık olarak kurulmak suretiyle yorumlanan gerçekliğin herhangi bir yönünü akla ya da duygulara hitap edecek şekilde film üzerine kaydetme yöntemlerinin tümü belgesel filmdir. Bu tanıma ülkemizin Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Mustafa Ünlü de katılmaktadır. Tanınmış bir belgeselci Bill Nichols her filmin belgeseli andıran nitelikler taşıdığını öne sürmüştür. Yani filmin atası belgeseldir. Dünya sinema tarihi belgesel ile başlamıştır. (Belgesel Sinemaya Giriş) Tarih boyunca gerçeğin kayıt altına alınması meselesi insanları hep ilgilendirmiştir. Görüntünün hareketliliği ve devamlılığı üzerine esaslı pek çok deneysel çalışma yapılmıştır. Bu ilk çalışmalara ilişkin saptamalar Eric Barnouw’un Documentary: A History of the Non-Fiction Film çalışmasında ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Belgesel sinemanın başlangıcını bir tarihe dayandırmanın imkansız olduğunu öne sürenler olsa da başlangıç noktası Lumiere kardeşlerin filmleridir. Sinema tarihi, izleyicinin hareketli görüntü ile ilk buluşması ve başlangıç noktası olarak Auguste ve Louis Lumiere kardeşlerin 28 Aralık 1895 tarihinde yapmış oldukları gösteriyi kabul ediyor. Gösterilen filmler Lumiere Fabrikasından İşçilerin Çıkışı ve Trenin La Ciotat Garına Gelişi… Yirminci yüzyılın başlarında haber filmleri, travelog adı verilen gezi seyahat filmleri ve savaş esnasında cepheden çekilen filmler üretilmiştir. Özellikle kurgulanmamış ham görüntülerden oluşan bu filmler çok kısa ve yetersizdi. Genelde olaylar olup bitmiş sadece olayın meydana geldiği mekanlar çekiliyordu. 1920’li yıllara kadar belgesel adına hatırı sayılır bir çalışma olmamıştır. Yine de Amerika’da 1907’de Polonya asıllı Yahudi bir göçmen olan Sigmund Lubin “Yazılmamış Kanun” adında kurgu-haber belgesel türünde tek makaralık bir film çekmiştir. Kıskançlık sonucu meydana gelen bir cinayeti yeniden canlandıran film o dönem çekilen tek film değildi. 1914’te yine Amerika’da Edward Curtis ‘Kafa Avcıları Diyarında’yı çekti. Kanada’da yaşayan yerli bir kabilenin gündelik yaşamını belgeleyen filmin bir kısmı kurgusal çekilmiştir. Kurmaca sahneleri ile farklı bir türde üretilmiştir. Belgesel Sinema’nın gerçek kimliğini bulduğu tarih 1922’dir. Robert Flaherty’nin çektiği Nanook of the North (Kuzeyli Nanook) filmi bu türün ilk filmi olarak kabul edilir. Alaska ve Kanada’da gerçek mekanlarda çekilen film Inuit Eskimolarının gündelik ve sosyal yaşamlarını anlatmaktadır. Flaherty, Kanada’da Quebec'in kuzeyinde bulunan Hudson Koyunda ve Alaska'da bir yılı aşkın bir süre çekim yapar. Gerçek adı Allakariallak olan ve Flaherty'nin Nanook (Inuit dilinde kutup ayısı) adını verdiği baş karakterin ailesi üzerinden anlatılan hikaye; kutupların zor şartlarında doğaya karşı mücadele veren vahşi-ilkel yaşama ve onun yarattığı insan tipine derin göndermelerde bulunur. Aslında Flaherty, filminde gerçeği olduğu gibi ve adeta habersizmişçesine yansıtan görüntüler sunsa da tamamına yakını kurgulanmış, kostümlü çekimlerden oluşmaktadır. Normalde Nanook, tüfekle avlanmasına karşın, eline, atalarının kullandığı geleneksel av aletleri tutuşturulmuş, kostümü de buna uygun ayarlanmıştır. Baş karakter Nanook'un karısı ve oğluna ait sahnelerin tamamı önceden planlanmış ve Nanook'a nasıl hareket etmesi gerektiği önceden söylenmiştir. Flaherty Kuzeyli Nanook filmiyle gişede büyük bir başarı yakalar ve daha sonra Moana ve Aranlı Adam gibi belgesel filmler çekmeye devam eder. İskoç asıllı İngiliz belgeselci John Grierson dönemin bir başka yönetmenidir. İngiliz belgesel hareketi olarak bilinen grubun kurucusu olan Grierson Nanook’u izledikten sonra harekete geçer. Kurgusal olmayan "sinema yapımları" için "belgesel" sözcüğünü ilk kullanan ve böylece türe adını veren biri olarak Grierson, sinemanın temel prensiplerini ve nasıl algılanması gerektiğini de yazılarında duyurmaya başlar. Ona göre sinema, bir sanat eseri gibi görülmemelidir. Zira, öncelikle bir iletişim biçimi olan sinema, sosyolojik bir araç olarak, modern dünyanın karmaşıklığını anlaşılır kılmalıdır. Bu nedenle, sinemacının amacı bilgilendirmek, eğitmek ve insanlık durumunu ortaya koymak olmalıdır. Grierson yönetmenlikten çok filmlerin yapımcılık işiyle ilgilense de 1929’da çektiği Drifters (Balıkçı Tekneleri) belgeseli İngiliz belgesel hareketini başlatan film olur. Kuzey denizindeki balıkçılığı anlatan Drifters, görüntülerin ritmik bindirmesi, biçimsel kurgu tekniğiyle dönemin avangart ve modernist bir filmi olur. Dziga Vertov (Denis Arkadiyeviç Kaufman), sinema tekniği, kurgusu ve teorisi konusunda geliştirdiği fikirlerle tüm dünyada sesini duyurmuş bir sinemacıdır. Aynı zamanda Sovyet ve Avrupa sinemasının en etkili kurgucularından biridir. Kino-glaz (sinema-göz) adını verdiği teorisine göre kamera, tıpkı insan gözü gibi bir enstrümandır ve gerçek yaşamın olaylarını kaydetmek için kullanılacak en iyi aygıttır. Vertov'u hep hatırlanır kılacak olan ve geliştirdiği teorileri en iyi yansıttığı belgesel film, 1929'da çektiği Kameralı Adam olacaktır. Senaryoda profesyonel oyuncuların olmadığı ve özellikle istenmediği Kameralı Adam; Odesa'da yaşayanları sabahtan akşama dek, gündelik yaşamın tüm gerçekleriyle birlikte aktarır ve tüm yorum gücünü sadece kameraya bırakır. Vertov, gerçeği olduğu gibi yansıtma kaygısı güderken; tıpkı Flaherty ve Grierson'da olduğu gibi, bir "insan hikaye-anlatıcının" varlığının kaçınılmaz olduğunu da tamamen reddetmez ve bir manifesto yayınlar. 1. Drama halkın afyonudur. 2. Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri. Yaşasın sıradan, gündelik işlerin ölümlüleri! 3. Kahrolsun burjuva senaryoları! 4. Drama kapitalistlerin elinde ölümcül bir silahtır. Biz bu silahla devrimci duruşumuzu sergileyerek o silahı düşmanın elinden alacağız! 5. Modern drama eski dünyanın bir çöpü, devrimci gerçeğimizi eski biçimlere benzetme çabasıdır. 6. Kahrolsun günlük hayatımızın tiyatrolaştırılması. Bizi olduğumuz gibi yakalayıp çekin! 7. Senaryo uydurulmuş bir masaldır. Biz kendi hayatımız üzerine biçilen görüntülere boyun eğmeyeceğiz! 8. Herkes kendi işini yapsın, başkasının işini engellemesin! Sinemacının işi bizi, işimizi engellemeyecek bir şekilde çekmektir. 9. Yaşasın proletaryanın devrimci sinema-gözü! Emekleme sürecindeki sosyalist Rusya’nın ve orada yaşayan insanların anlatıldığı Kameralı adam filmi gündelik yaşamı herhangi bir oyuncu, dekor, yada kurmaca olmadan kendi akışı içinde anlatmaya çalışmıştır. Film şehirleşme, makineleşme, insan ve makinenin eşgüdümlü uyumu üzerine odaklanmıştır. Vertov Kameralı Adam’dan sonra Rus toplumunu ve liderlerini yansıtan birçok film çekmiştir. Bu dönemde kameralı adam filmine benzer başka filmler de üretilmiştir. Birinci dünya savaşından sonra sinema sektörü Avrupa’da gelişmeye başlar. Berlin üzerine yapılan belgeseller Avrupa'nın tüm salonlarında büyük ilgi toplar. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde New York, Berlin, Moskova ve Paris; sinema sanatının en büyük ev sahipleridir. Rusya'da Vertov Kameralı Adam'ı çekerken; Berlin'de Walter Ruttmann Berlin: Bir Kent Senfonisi'ni, Paris'te Andre Sauvage Paris Üzerine Etütler’i çekmiştir. Geçmişten günümüze belgesel sinema işlevlerine ve yöntemlerine göre çeşitli sınıflamalara tabi tutuldu. Değişen şartlar, teknoloji gibi unsurlar sabit değerleri ve sınıflamaları pek mümkün kılmamaktadır. Yine de buna dair kuramcıların pek çok değerli çabası olduğunu da belirtmeden geçmemeliyiz. Bu sınıflamalardan biri belgeselde üç tür anlatım olduğunu öne sürmüştür. Klasik Anlatım Sözsüz Anlatım Kişilere Anlattırma… Klasik anlatımda görüntü ve metin birlikte kullanılır. Görüntüleri açıklayıcı anlamda, filmin konusu anlatılır. Sözsüz anlatım biçimi diyalog ve konuşmaların olmadığı, öykülemenin yer almadığı görüntülere sadece müzik ve efektlerin eşlik ettiği anlatım biçimidir. Kişilere Anlattırma türünde ise gerçek kişiler, gerçek konuşmalar, gerçek aksanları ile anlatıma katılırlar. Konu ile ilgili bilgi verebilecek uzmanlar ya da bizzat konu olan olayı yaşayan insanlar filmde yer alırlar. Bir başka sınıflama çalışması şu şekildedir. Biçim ve İçerik Açısından Belgesel Filmin Türleri (Haber- Gezi-Toplumsal-Araştırma-Bilimsel-Tarih-Propaganda- Derleme) Tarihsel Gelişim Açısından Belgesel Film Türleri (Keşif Gelişim Açısından-Sinema - Göz -İngiliz Belge Okulu ve Grierson’un Belgesel Film Yaklaşımı-Kent Gerçekçiliği- Propaganda Amaçlı-Yeni Gerçekçi Akım-Çağdaş Akımlar-Dolaysız Sinema-Televizyon Belgesel Filmleri) Yine farklı bir sınıflama Doğal belgeselleri Toplumsal içerikli belgeseller Haber filmleri Propaganda filmleri Gerçekçi belgesel Tüm bu sınıflamalar ortak bir paydada buluşulamadığını kanıtlamaktadır. Dolayasıyla belgeselin çeşitlendirilmesi tartışılmaya devam edecek gibi duruyor. Take the Money and Koyaanisqatsi Run Baraka Home Samsara Fahrenheit 9/11 Grizzly Man (Ayı Adam) Superman of Malegaon Man on Wire 5 broken cameras Zeitgeist Human Planet Cosmos The war game Planet Earth Human Walts with Bashir Cartel Land Food LTD. The Salt of the Earth Icarus The Look of Silence İstanbul Hatırası 32. Gün Yakın Tarih Türkiye’nin Hatıra Defteri Sans Soleil Man With a Movie Camera Triump of the Will Night and Fog Supersize me Exit Through the Gift Shop Columbine Geneius of the modern The Thin Blue Line World Bowling for The act of Killing Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 1. Genelleştirilmiş konuları işlemeyin: Posta servisi konusunda bir yazı veya makale yazabilirsiniz, fakat bir tek mektubun öyküsünü film yapmalısınız. 2. Üç temel öğe'yi kapsayan prensipten ayrılmayın. Sosyal, şiirsel, teknik. 3. Film çekerken, senaryonuzu bir kenara atmayın veya şansa güvenmeyin. Senaryonuz hazırsa film bitmiş demektir. Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 4. Hikayenizi anlatmak için spikere güvenmeyin; öyküyü görüntüler ve görüntülere ait sesler anlatmalı. Spikerin sözleri seyirciyi rahatsız eder. Hele sebepsiz yere söylenmiş sözler daha da rahatsız eder. 5. Film çekerken her planın, bir seansının bir bölümünün bir bütünün parçası olduğunu aklınızdan çıkarmayın. En güzel plan, yerli yerine yerleştirilmediği taktirde en saçma şeyden daha kötü olur. Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 6. Gerekli olmadıkça kamera açıları icat etmeyin. İlgisiz kamera açıları rahatsız edici olup, duyguyu yok eder. 7. Kurguda sesi kimse yöntemini kötüye kullanmayın. Hızlandırılmış bir kurgu ritmi, çok ağır çalınan bir parça kadar azametli ve sıkıcı olabilir. 8. Müziği fazla kullanmayın, aksi takdirde seyirci kendini müziğe verecektir. Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 9. Filmi, eşlemeli (senkron) sesle fazla doldurmayın, yerine göre kullanılan sesten daha iyisi bulunamaz. Tamamlayıcı ses, en iyi ses kuşağını yaratır. 10. Çok fazla optik efekt kullanmayın veya bunları çok karmaşık bir hale getirmeyin. Zincirlemeler (erime veya geçme) ve ifadeler (açılma ve kararmalar) filmdeki noktalamanın bir bölümünü oluştururlar. Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 11. Çok fazla yakın-plan çekmeyin. Yakın planları zirve içinde saklayın. İyi dengelenmiş bir filmde, yakın planlar doğal olarak zaten yer alır. 12. İnsani unsurları ve insani ilişkileri işlemek konusunda tereddüt etmeyin. İnsanlar, diğer hayvanlar ve bir tarladaki makineler kadar güzel olabilirler. Belgesel Film Yapımında Dikkat Edilecek Hususlar (Alberto Cavalcanti'nin 14 Tavsiyesi) 13. Hikayeniz müphem olmamalı, gerçek konu açık ve basit bir şekilde anlatılmalı. Unutmayın ki, açlık-açıklık ve basitlik dramatizasyonu olumsuz yönde etkilemiyecektir. 14. Deney yapma fırsatını kaçırmayın. Belgesel filmin saygınlığı deney ile sağlanır. Deney olmazsa belgesel değerini kaybeder, varlığını yitirir.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser