Kan Fizyolojisi PDF
Document Details
Uploaded by FastTinWhistle3727
Yalova University
Tags
Summary
Bu belge, insan kanının bileşimini, görevlerini ve şekilli elemanlarını ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. Kan plazmasının bileşimini ve farklı kan hücrelerini içeren eritropoez sürecini açıklamaktadır.
Full Transcript
KAN; Ara maddesi sıvı olan dokudur, Oksijen miktarına göre açık veya koyu kırmızı renktedir Tuzlu, hafif metalik tad ve aminoasitlerden kaynaklı kendine özgü kokusu vardır, Akışkanlığı suya göre 3-5 kat daha azdır, Total kan haciminin %80 i sistemik, %20 si pulmoner dolaşımdadır ...
KAN; Ara maddesi sıvı olan dokudur, Oksijen miktarına göre açık veya koyu kırmızı renktedir Tuzlu, hafif metalik tad ve aminoasitlerden kaynaklı kendine özgü kokusu vardır, Akışkanlığı suya göre 3-5 kat daha azdır, Total kan haciminin %80 i sistemik, %20 si pulmoner dolaşımdadır Kanın Görevleri Taşıma Akciğerden O2 dokulara, dokulardan atılmak üzere CO2 atmosfere Üre, kreatinin, ürik asit, metabolitler, hormonlar, nörotransmitterler, enzimler, kofaktörler, antikorlar, asit-bazlar, lipitler, mineraller…… Düzenleme Metabolizma esnasında üretilen yüksek ısının, oluştuğu dokulara zarar vermeden organizmaya ve özellikle dış ortama verileceği vücut bölgelerine taşınmasını sağlar Koruma Proteinler bir asit-baz tamponu olarak kanda tamponlama görevi görür Damarlar ve interstisiyel sıvı arasında madde alışverişi ile su-tuz dengesini korur Lökositler aracılığıyla bağışıklıkta görev alır Pıhtılaşma faktörleri ile kanamanın durdurulmasında görev alır Kanın Bileşimi Plazma Kanın sıvı kısmıdır Açık sarı renkte, bulanık Vücutta 5 L kanın 3-3,5 L plazmadır Plazma Ozmolaritesi: Plazmada çözünmüş konsantrasyonun 290-300 mOzm/l olmasıdır Plazma ile eşdeğer ozmolarite izotonik Plazmadan yüksek ozmolarite hipertonik Plazmadan düşük ozmolarite hipotonik Pıhtılaşma normal şartlarda bir savunma mekanizmasıdır Koagülan(t) pıhtılaştıcı ve topaklanmayı sağlayan maddeler…FeCl3 (Demir III Klorür), PAC (Polialüminyum Klorür) Antikoagülan pıhtılaşmayı önleyen, kanın normal fizyolojik şartlarda korunmasını sağlayan maddeler.. Koagülasyonu (pıhtılaşma) engelleyen maddeler Antikoagülanlar; Heparin EDTA Potasyum Sitrat Sodyum Sitrat Hematokrit Pıhtılaşması önlenmiş kan bir tüpe alınıp bekletildiğinde veya santrifüj edildiğinde tüpün altında kan hücreleri (tam kanın %45i) üst kısmında da plazma (tam kanın %55i)toplanır Serum ve Plazma Farkı Serum Kanın Plazma dışında kalan sıvı kısmı, Serumun plazmadan farkı, İçerisinde fibrinojen ve koagülasyon faktörleri bulunmaz Pıhtılaşma sürecinde trombosit yıkımına bağlı serotonin miktarı artmış halde Pıhtılaşma gerçekleştiği için fibrinojen fibrine dönüşmüş, koagülasyon faktörleri de pıhtı oluşumuna katılmıştır Sağlıklı ve yetişkin bir insandaki plazma içeriği Plazma Proteinleri Plazmada 1400 protein tanımlanmıştır Bazıları sadece fizyolojik durumlarda bazıları sadece patolojik durumlarda plazmada bulunur Çoğu karaciğerde sentezlenir Granüler Endoplazmik retikulum üzerinde ribozomlarda pre-protein olarak sentezlenir Plazmada kalma süreleri farklı, her proteinin özgün bir yarı ömrü vardır Plazma Proteinleri; Plazma sıvısını damar içinde tutar (ozmotik basınç) Asit ve bazlarla birleşerek tuzları oluşturarak asit-baz dengesinin korunmasına katkı sağlar (tampon) Hormon, iyon, atık maddeler, ilaçlar… gibi maddelere bağlanır (taşıma) Enfeksiyonlara ve zararlı maddelere karşı savunma mekanizması (koruma) Kanın pıhtılaşmasına katkıda bulunması (pıhtılaşma faktörü) Plazma ve kan vizkositesinin oluşturulması Doku enerji ihtiyacının karşılanması ALBÜMİN Globülinler Plazma proteinlerinin (%50-60) büyük α,β, alt birimlerinden çoğunluğunu oluşturur oluşur Moleküler olarak en küçük kan proteinidir Karaciğerde üretilir ve Günde 12-24 gr karaciğerde sentezlenir taşıma görevinde bulunurlar Asıl görevi onkotik basıncı oluşturmaktır İmmünoglobulinler Yapımının azalmasından dolayı ödem oluşur yapısındadırlar Karaciğer hastalıklarında oranı azalır IgG, IgA, IgM, IgD,IgE Fibrinojen Karaciğerde sentezlenir %2-7 sini oluşturur Pıhtılaşmadan sorumludur Kanın Şekilli Elemanları Kanın şekilli elemanları Kırmızı Kan Hücreleri Beyaz Kan Hücreleri Kan Pulcukları (alyuvarlar-eritrositler) (akyuvarlar-lökositler) (trombositler-plateletler) Monosit Monosit Lenfosit Nötrofil Eozinofil Bazofil Makrofaj Eritrosit Trombosit ERİTROSİTLER-ALYUVARLAR Sayıları; Kadınlarda 4,8 milyon, Erkeklerde 5,4 milyon 7,8 μm çapında, 2,2 μm kalınlığında bikonkav disk şeklinde hücrelerdir. En önemli özellikleri hemoglobin (Hb) taşımalarıdır Olgun bir eritrositte; Çekirdek Mitokondri Golgi… gibi organeller bulunmaz Hb molekülü yapısında demir (Fe2+) atomu bulunduran ve kan gazlarının taşınmasında rol oynayan büyük bir protein Bir eritrosit 29 pikogram (pg) kadar Hb içerir. Erişkin bir insan kanında yaklaşık 900 g Hb bulunur. Embriyonik yaşamda Vitellus kesesinde Gebeliğin 2. tremesterinde Dalak, lenf düğümleri ve karaciğerde Gebeliğin son ayı ve doğumdan sonra 5 yaşına kadar tüm kemiklerin iliklerinde 20 yaşına kadar Humerus ve tibyanın proksimalinde Yetişkinlikte Vertebralar, sternum, kostalar ve ilyak kemik iliklerinde İlk eritrosit öncüsü proeritroblasttır. Eritrosit serinin en büyük hücresidir Büyük bir çekirdeğe sahiptir Hb sentezi bu evrede başlar Normal eritrositin 10 katı hacme sahiptir Proeritroblast hemen sonrasında bazofilik eritroblastları oluşturur, az miktarda Hb bulunur Sitoplazmaları yoğundur ve mavimsi görünür Bazofilik eritroblastın bölünmesi sonucu polikromatofilik eritroblast oluşur. Boyutu daha küçük Çekirdek daha da yoğun Hb sentezi artar Sonraki aşama olan ortokromatofilik eritroblastta Hücre boyutu iyice küçülür Mitotik aktivite kaybolur Çekirdek neredeyse tamamen yoğun ve özelliksiz görünür Hb konsantrasyonu daha da artar Çekirdek atılır Endoplazmik retikulum reabsorbe edilir Retikülosit eritrosit oluşumunun son aşamasıdır Ancak mitokondri, golgi aygıtı gibi sitoplazmik organellerin kalıntıları hala mevcuttur Retikülositler kana geçmeden önce kemik iliğinde 48-72 sa. kalır ve daha sonra diyapedez yoluyla kana geçer Retikülositte kalan DNA ve RNA artıkları bir iki gün içinde kaybolur ve sonunda olgun eritrositler oluşur Çeşitli nedenlere bağlı olarak morfolojik değişikliklerle karakterize kan hastalıkları oluşmaktadır. Eritropoezin Düzenlenmesi Eritrosit sayısı normalde belli sınırlar arasında tutulur Eritrositlerin miktarı ve üretim hızı dokulardaki oksijen (O2) miktarı ve dokuların O2 gereksinimi ile yakından ilişkilidir Doku O2 düzeyinin azalması durumunda özellikle böbreklerden salgılanan eritropoietin (EPO) eritrosit yapımını uyaran önemli bir hormondur Yetişkinlerde %90 oranında böbreklerin korteks ve peritübüller interstisyel hücrelerinde ve %10 oranında karaciğerde sentezlenir Fetal dönemde ise sentez %90 oranında karaciğerde ve %10 oranında böbreklerde gerçekleşir Hipoksik koşullarda salınımı uyarılır Norepinefrin ve epinefrin, bazı prostaglandinler üretimini uyarır Hipoksi ya kanın O2 taşıma kapasitesinin (kanama veya aşırı eritrosit yıkımı sonucu) azalması ya da arteriyel PO2’nin düşmesi (akciğer hastalığı, kalp hastalığı veya yüksek irtifada yaşama gibi) sonucu meydana gelir. EPO, Kısa ömürlüdür (8-24 saat), depo edilmez ve plazma düzeyi EPO reseptörüne bağlandıktan sonra hızla azalır EPO, hipoksik koşullarda Hb’in O2 satürasyonunun azalmasına bağlı olarak salgılanır Hipoksi; Büyümede ve enerji metabolizmasında Önemli bir faktör ve Vaskülogenezde, demir metabolizmasında ve tümör Eritropoezin temel gelişiminde düzenleyicisidir Hipoksiye cevap olarak EPO salgılanması, hipoksi ile uyarılabilen faktör-1 (HIF-1) olarak adlandırılan transkripsiyon faktörleri tarafından kontrol edilir Hipoksi, böbrek dokusunda HIF-1 düzeyini artırır HIF-1, böbreklerde EPO genindeki hipoksi yanıt elemanına bağlanarak mRNA transkripsiyonunu uyarır ve EPO sentezini artırır Eritrosit Deformabilitesi Dalak sinüzoitleri ve kapillerler gibi kendi çaplarından daha küçük dolaşım bölgelerinden geçebilmeleri ancak deformabilite özellikleriyle mümkün olabilir Kanın akış yönüne deformabilite yetenekleri ile uyum sağlarlar Eritrosit Agregasyonu Eritrosit agregasyonu, kan viskozitesinin ana belirleyicisidir. Agregasyon oluşumu ayrıca hastalığın varlığının spesifik olmayan bir göstergesi olan sedimantasyon hızını belirler. HEMOGLOBİN Hb akciğerlerden kana, kandan dokulara oksijen iletimini sağlayan yaklaşık 64450 molekül ağırlığında bir proteindir. Ortalama konsantrasyonu kadınlarda 14 g/dl, erkeklerde 16 g/dl’dir. O2, Hb yapısında bulunan demir atomuna bağlanır. Hb kana kırmızı rengini verir ve güçlü bir asit baz tamponudur. Hb karbondioksit (CO2) taşınmasında da önemli rol oynar. Hb nitrik oksit (NO) molekülünü bağlar. HG Sentezi 1. Mitokondride glisin ve süksinil koenzim A’nın etkileşimi 2. Süksinil KoA ve glisin etkileşimi ile pirol molekülü oluşur. 3. Dört pirol molekülünün birleşmesi sonucu protoporfirin IX meydana gelir. 4. Oluşan protoporfirin IX, Fe2+ ile birleşerek hem molekülünü oluşturur 5. Sonuçta dört Hb zinciri (2α, 2β) birbirine bağlanarak Hb molekülünü oluşturur HG Türleri Hb; α, β, ɣ veya δ zincirleri olmak üzere iki farklı zincir çiftinden meydana gelir. Normal yetişkin Hb = Hemoglobin A (HbA) 2α-2β zinciri bulunur, %95 Fetal yaşamın Hb= Fetal hemoglobin (HbF) 2α-2ɣ zinciri bulunur, %5 (yetişkinlikte) Yetişkin Hb’in yaklaşık %2,5’i β zincirinin yerine δ zincirinin geçmesiyle HbA2 oluşur Erişkin kanında az miktarda HbA1c bulunur ve ölçümü ile son 2-3 ayda ortalama kan şekeri seviyesi belirlenir HG Taşınma Yolları Oksihemoglobin (HbO2) Akciğerlerden dokulara O2 taşır Karbaminohemoglobin (HbCO2) Akciğerlerden uzaklaştırmak üzere CO2 bağlamasıdır, Karboksihemoglobin (HbCO) ortamda karbonmonoksit (CO) varsa, O2 hızla Hb’den ayrılarak CO bağlar Methemoglobin nitrat, bazı zehirli boyalar ve oksidan ilaçlar gibi toksik kimyasallara maruz kalınmasından sonra Hb’in yapısındaki ferröz durumdaki demir (Fe2+) okside olarak, ferrik duruma (Fe3+) dönüşmesiyle oluşur Redüit hemoglobin Hb kanda serbest olarak bulunan ,O2 ile bağlı olmayan, deoksijenize hemoglobin. Hb bu formda dokulara O2 taşıyamaz. Redüit Hb’in kanda 5 g/dl’den fazla bulunması siyanotik etki göstermesidir (siyanoz) ANEMİ VE POLİSİTEMİ Anemi, kandaki eritrosit miktarının veya eritrositlerdeki hemoglobin miktarının veya her ikisinin birlikte normal değerler altına düşmesidir Anemi Sınıflandırılması Anemi genellikle halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı ve baş ağrısı gibi bulgularla kendini gösterir ve morfolojik ve etiyolojik olarak sınıflandırılır Morfolojik sınıflamada kullanılan parametreler; ortalama eritrosit hacmi (MCV), ortalama eritrosit hemoglobini (MCH) ve ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (MCHC )’dur Eritrositler, MCV normal sınırlarda ise normositer, normalden küçükse mikrositer, normalden büyükse makrositer olarak adlandırılır Kan Kaybı Anemisi Aplastik Anemi (Kemik iliği aplazisi) Megaloblastik Anemi B12 vitamini, folik asit ve mide mukozasındaki intrensek faktör eksikliği Hemolitik Anemi Hemolitik anemiler içerisinde Talasemiler (Akdeniz Anemisi) en önemli kan hastalıklarındandır Globin zincirlerindeki bozukluğa bağlı olarak alfa veya beta talasemi adını alır Alfa talasemi çok sık görülmez, alfa zinciri yoktur ve HbF artmıştır Beta talasemi daha sık görülür, HbF normaldir ve beta zincirinin kısmi yokluğu söz konusudur POLİSİTEMİ (ERİTROSİTOZ) Polisitemi Eritrosit sayısı ve kütlesinin artar Hematokrit değeri normal değerlerin üzerine çıkar Eritrosit sayısı 6-8 milyon/mm3’e ulaşabilir Polisitemi; Fizyolojik koşullarda eritrosit miktarı aynı ancak toplam plazma hacminin azalmasına bağlı olarak meydana gelen göreceli polisitemi Toplam eritrosit hacminin normalin üzerine çıktığı gerçek polisitemi olarak adlandırılır Gerçek polisitemi Eritrosit üretiminin artması sonucu kan viskozitesi ve kan hacmi yüksek Viskozite artışı ile kan akım hızı azalmış durumda Ancak aynı zamanda kan hacminin artması nedeniyle venöz dönüş artar Bu iki faktör birbirini dengelediğinden kalp debisi normalden fazla değişim göstermez Ayrıca banyo sonrası kaşıntı, baş ağrısı, vertigo, yüzde kızarıklık ve siyanoz gibi çeşitli semptomlar görülebilir Primer Polistemi ve Sekonder Polisitemiler olarak üzere ikiye ayrılır Primer polisitemiler Polisitemia vera (primer polisitemi) Plazma EPO düzeyi normalken miyeloid hücre öncüllerinde hiperplazi gelişmesi sonucu oluşur Hastaların çoğunda JAK2 ve V617F gen mutasyonu vardır Eritrosit sayısında artışın yanı sıra trombosit ve lökositlerde de artış gözlenebilir Primer ailesel ve konjenital polisitemi Eritropoetin reseptörünün (EPOR) kalıtsal mutasyonları sonucu görülen otozomal dominant bir hastalıktır EPO seviyeleri düşüktür Sekonder Polisitemi Eritrosit yapımının artması sonucu, artmış eritrosit kütlesi ile tanımlanan bir hastalıktır Sekonder polisitemi hipoksiye bağlı veya hipoksi olmadan aşırı EPO üretimine bağlı olarak ortaya çıkabilir Kronik akciğer hastalığı, kalp hastalığı, yüksek irtifa, egzersiz ile ortaya çıkan polisitemi hipoksi sonucu oluşurken, hipoksi bağımsız polisitemi EPO salgılayan tümörlerden aşırı EPO salgılanması ile oluşur Kan Grupları Hücre membranı antijen-antikor etkileşmesine yol açan çok sayıda antijen (Ag) içerir ve özgül antikorlarıyla birleşerek kan hücrelerini aglütine(aglütinojen) eder Uluslararası Kan Transfüzyon Derneği tarafından kabul görmüş 36 kan grubu sistemi vardır Bunların her biri farklı klinik öneme sahiptir ve en önemlileri ABO ve RH sistemleridir ABO Ag’leri karbonhidrat, Rh sistemi Ag’leri ise protein yapıdadır ABO SİSTEMİ Eritrosit membranında A ve B Ag’lerinin bulunup bulunmamasına göre dört ana kan grubuna ayrılır Eritrosit membranları sadece A antijeni içeriyorsa “A” grubu, B antijeni içeriyorsa “B” grubu, Hem A hem de B antijeni içeriyorsa “AB” grubu, A ve B antijeni içermiyorsa “O” kan grubu AB grubu kişiler, plazmalarında anti-A ve anti-B antikoru bulunmadığından genel alıcı, O grubu kişiler ise eritrositlerinde A ve B antijeni taşımadıklarından Görülme Sıklığı genel verici olarak adlandırılırlar RH SİSTEMİ İnsanda Rh kan grubu sistemi, 50’nin üzerinde Ag içermesine karşın, esas olarak C, D, E, c, d ve e Ag’lerinden oluşur. En önemlisi yüksek immünolojik özelliği nedeniyle D antijenidir. “D” antijeni bulunan kişilerde “d” antijeni bulunmaz Rh sisteminde, D antijeni taşıyanlar “Rh pozitif” taşımayanlar “Rh negatif” olarak adlandırılır Eritroblastozis Fötalis (Yenidoğan Kan Uyuşmazlığı) Anne Rh-negatif, baba ise Rh-pozitiftir. Babadan Rh-pozitif antijeni alır, anne ise fetusun Rh antijeni ile karşılaştıktan sonra anti- Rh aglütüninlerini geliştirir. Plasenta yoluyla fetusa geçen annenin aglütininleri eritrosit aglütinasyonuna yol açarlar. Eritrositlerinin aglütinasyonu ve fagositozu ile oluşur Doğum sırasında bebeğin Rh pozitif eritrositleri, anne dolaşımına sızar ve doğum sonrası önemli düzeyde anti-D antikorlarının gelişimine neden olur Anne daha önce farklı patolojik durumlardan kaynaklı bir duyarlılık kazanmamışsa ilk gebelikte sorun olmaz Bir sonraki gebelikte annede oluşan IgG yapısındaki anti-D antikorları, plasenta yolu ile fetüs kanına geçer Sonuç olarak gelişen aneminin şiddetine bağlı olarak ölüm gerçekleşebilir Şayet bebek doğar ve yaşarsa hemoliz sonucu açığa çıkan bilirübin bebekte sarılığa ve ödeme yol açar Anneden gelen anti-D antikorları bebeğin kanında 1-2 ay daha dolaşıp çok sayıda eritrositin yıkımına neden olur Bu aglütininler IgG yapısında olduğundan ekstravasküler hemoliz gelişir Hemolize uğrayan eritrositleri yenilemek amacıyla gebelik döneminde kan yapan, karaciğer ve dalak gibi organlar büyür ve eritrosit yapımı hızlanır Eritrositlerin hızla yapılması nedeniyle dolaşıma erken tip çekirdekli hücreler (eritroblastlar) geçer Bu nedenle hastalık Eritroblastozis fetalis olarak adlandırılır LÖKOSİTLER-AKYUVARLAR Lökositler , periferik kanda birkaç tiptir Her lökosit biçiminin farklı özellik ve görevleri bulunmaktadır Lökositlerin temel işlevleri savunmada görev almalarıdır Lökositler, kanda 7000 adet/mm3 Sayının 10.000 üzerine çıkması lökositoz Sayının 4.000'den düşük olması lökopeni Mikrolitrede: 9000 Lökositler Normal aralığı: 4000-11000 Granülositler Agranülositler Nötrofil Monosit Eozinofil Lenfosit Bazofil LÖKOSİTLERİN YAPIMI 1- Miyeloblast 2- Promiyelosit 3- Megakaryosit 4- Nötrofil Miyelosit 5- Genç Nötrofil Metamiyelosit 6- “Çomak” Nötrofil Metamiyelosit 7- Polimorfonükleer Nötrofil 8- Eozinofil Miyelosit 9- Eozinofil Metamiyelosit 10- Polimorfonükleer Eozinofil 11- Bazofil Miyelosit 12- Polimorfonükleer Bazofil 13-16- Monosit Oluşum Evreleri Lökositlerin Genel Özellikleri Kemotaksis Bakteriyel ürünler plazma faktörleri ile ve hücrelerle etkileşime girerek nötrofilleri enfekte bölgeye çekecek maddeleri üretirler Fagositoz Kemotaktik uyaranlara yanıt olarak bakterilerin olduğu bölgeye göç eder, hücre içine alır ve öldürürler Opsonizasyon Plazma faktörleri bakteriler üzerine etki ederek onları fagositik yetenekli hücreler için lezzetli hale getirirler Diapedez Enfeksiyon durumlarında lökositler endotel hücreleri arasındaki kapillerin duvarından geçerek dolaşımdan çıkarlar Marginasyon Normal koşullarda lökositler damarların orta bölgelerinde bulunurken, hemen dış kısmında eritrositler, daha da dış kısmında trombositler ve en dışta ise plazma akar Bu alanda oksijen azaldığından elektrik yüklerinde değişiklikle oluşur Eritrositlerle lökositler yer değiştirirler Elektrik yükü bozulduğundan lökositler itilemez ve endotele yaklaşırlar. Mikrolitrede: 5400 Normal aralığı: 3000-6000 Nötrofilik granüller içerir Periferik kanda en fazla bunan lökositlerdir Polimorfonükleer Nötrofil olarak da isimlendirilirler Bakteri ve mantar enfeksiyonlarında ilk yanıt veren hücrelerdir Hem dolaşımdaki hem de damar dışı bölgedeki dokulara göç ederek patojenleri fagosite eder, yıkıma uğratır -Fagosite edilecek parçacığa yaklaşınca nötrofil önce parçacığa tutunur, sonra parçacık çevresinde her yöne doğru yalancı ayaklar uzatır. Karşılıklı gelen yalancı ayaklar birbiri ile kaynaşır. Böylece, içinde fagosite edilen parçacığı bulunduran kapalı bir bölme yaratır. Ardından bu bölme sitoplazma boşluğunun içine doğru çöker ve hücre zarı sitoplazma içinde serbestçe yüzen fagositik vezikülü oluşturur. Tek bir nötrofil, kendisi inaktive olup ölmeden önce genellikle 3-20 NÖTROFİL bakteriyi fagosite edebilir. Mikrolitrede: 275 Normal aralığı: 150-300 Bir kısmı enfeksiyon durumlarında dolaşıma verilmek üzere kemik iliğinde depolanır Özellikle paraziter enfeksiyonlarda sayısı artar Paraztitlerin bulunduğu dokuya göç ederler Dolaşımdan, endotel hücreleri arasındaki kapiller duvardan geçerek ilgili dokuya göç ederler Görevini tamamlayan hücreler gastrointestinal kanala girer ve buradan atılır EOZİNOFİL Sayıları çok azdır Yayma kan preparatında 1-3 arası Bağışıklık ta görevli Histamin içerirler Protein ve sitokinin salgılarlar BAZOFİL Mikrolitrede: 540 Normal aralığı: 300-600 Büyük yuvarlak bir çekirdek İnce bir hat gibi sitoplazma Bağışıklığın oluşmasında anahtar elemanlardır Kemik iliği, lenf düğümleri, timüs ve dalakta üretilir Kan dolaşımına lenfatikler yoluyla girerler LENFOSİT Mikrolitrede: 2750 Normal aralığı: 1500-4000 Kana kemik iliğinden girip 72 saate kadar kalırlar Dokulara geçerek doku makrofajları olurlar (karaciğer Kupffer hücreleri, akciğerde alveoler makrofajlar, beyinde mikroglialar) RETİKÜLOENDOTELYAL SİSTEM- DOKU MAKROFAJ SİSTEMİ BAZOFİL İNFLAMASYON Bakteri, travma, kimyasal maddeler, sıcaklık ve herhangi diğer bir olay nedeniyle, doku hasarı olduğunda, hasarlı dokudan çok sayıda madde serbestlenir ve çevredeki hasarlanmamış dokuda çarpıcı ikincil değişikliklere neden olur. Tüm bu doku değişiklikleri kompleksine inflamasyon denir Yerel kan damarlarında vazodilatasyona bağlı yerel kan akımı artışı, Kapiller geçirgenliğin artması ile büyük miktarda sıvının interstisyel aralığa sızması, İnterstisyel aralıktaki sıvının kapillerlerden sızan fazla miktardaki fibrinojen ve diğer proteinler nedeniyle sıklıkla pıhtılaşması, Lökositlerin dokuya göçü Doku hücrelerinin şişmesidir TROMBOSİTLER-KAN PULCUKLARI NORMAL ŞARTLARDA 150.000 - 400.000/mm3 450.000/mm3 üzerinde TROMBOSİTOZ 100.000/mm3 altında TROMBOSİTOPENİ Kırmızı kemik iliğinde megakaryositlerden oluşur Damar duvar endotelinin kontrolü ve pıhtı oluşumunda (Pıhtılaşma Faktörü) Taşıdıkları büyüme faktörleri sayesinde düz kas hücrelerinin ve fibroblastların bölünmesinde (Çoğalma) Damar duvarı ve etrafındaki hasarlanmış doku onarımını destekleyen trombosit kaynaklı büyüme faktörü (PDGF) salgılar (Onarım) Damar duvarı hasar gördüğünde zedeli bölgeye bağlanma (Adezyon) Hasarlı bölgeyi onarım için birbirleri üzerine kümelenirler (Agregasyon) İşlevsel dört ayrı bölgeden oluşur; Periferik zon trombositin en dışında yer alan kalın glikokaliks tabaka ve hemen altında yer alan hücre membranından oluşur Yapısal zon trombosit disk yapısını oluşturan temel elemanları kapsar (mikrotübüller, aktin, miyozin) Organel zonu trombosit organellerinin bulunduğu merkezi kısım Membran zonu iki adet zarsı kanal sistemi bulunur; Açık kanaliküler sistem (AKS) Yoğun tübüler sistem (YTS) AKS Plazma membranının sitoplazmaya doğru invaginasyon oluştururarak trombositin yüzeyi ile bağlantı halinde kalır YTS kalsiyum (Ca2+) iyonu depolar HEMOSTAZ (PIHTILAŞMA) Zedelenme durumunda kanın damar yatağı dışına çıkmasına engel olan mekanizmalar bütünü hemostaz Vazokonstriksiyon-damar daralması Tromboksan A2 (TXA2), Serotonin (5-HT), Endotelin 1 (ET1) Doku basıncı ya da interstisyel basınçta artış Trombosit tıkacı oluşumu Trombosit tıkacı (primer hemostaz) Sekonder hemostaz (kalıcı hemostaz) Fibrinojenin fibrine dönüşür Koagülasyon basamakları ile fibrin monomerlerinin polimerize olması Kanın Pıhtılaşma Mekanizmasında Temel Teori Kanda ve dokularda kanın pıhtılaşmasını etkileyen 50’den fazla önemli madde vardır. Bunların bazıları pıhtılaşmayı sağlar, bunlara prokoagülan denilir; diğerleri pıhtılaşmayı inhibe ederler, bunlara ise antikoagülan denilir. Ağır hasarda 15-20 saniye içinde pıhtı gelişmeye başlar; hasarlanma hafifse, pıhtılaşma 1-2 dakika içinde ortaya çıkar. Damarın yırtılmasından 3-6 dakika sonra, eğer damardaki delik çok geniş değilse, açıklığın tümü ya da damarın yırtılan ucu pıhtı ile dolar. Yirmi dakika ya da 1 saat sonra pıhtı büzüşür ve damarı daha da fazla kapatır. PROKOAGÜLAN Pıhtılaşma reaksiyonlarını tetikleyen maddeler ANTİKOAGÜLAN Normal dolaşımda bulunan ve damar duvarının hasarlanmadığı durumlarda kanın pıhtılaşmasını engelleyen maddeler Kan pıhtısı Fibrin ağına yakalanmış eritrosit, lökosit ve trombositler ile serumdan oluşan yarı katı bir kitle. Pıhtılaşma (koagülasyon) 2 yol üzerinden geçekleşir intrinsik yolak Kanın kendisi tarafından tetiklenen pıhtılaşma basamaklarından oluşur ekstrensek yolak Kan dışı doku tarafından pıhtılaşmanın tetiklenmesi Fitzgerald Faktörü Hageman Faktörü Christmas Faktörü Stuart Faktörü *HMWK= HİGH MOLECULER WEİGHT KININOGEN Yüksek molekül ağırlıklı kininojen İNTRİNSİK YOLAK İnaktif faktör XII (Hageman Faktörü) aktif faktör XII e (faktör XIIa) dönüşür Trombosit zarına tutunabilen bir trombosit ürünü olan yüksek moleküler ağırlıklı kininojen (HMWK=HK) bir kofaktör olarak görev yapar ve XII. faktörün yüzeye bağlanmasına yardımcı olur Aktif faktör XII (faktör XIIa) belli birikime ulaştığında, bu proteaz prekallikrein’i (PK) kallikreine dönüştürür Kallikrein Faktör XII’nin XIIa’ya dönüşümünü hızlandırır Aktif faktör XII daha sonra faktör XI’i aktifleştirir ve aktif faktör XI, faktör IX’ u (Christmas faktörü) aktifleştirir Faktör IXa Faktör VIII ile bir kompleks oluşturur Trombin; faktör VIII’in, proteolitik bir kofaktör olan faktör VIIIa’ya bölünmesini sağlar Oluşan IXa ve VIIIa faktörleriyle, aktive olmuş trombositlerden gelen fosfolipitler ve Ca2+ birlikte, Tenaz adı verilen bir trimoleküler kompleks oluşturur Tenaz faktör X’u (Stuart faktörü) faktör Xa’ya dönüştürür EXTRENSEK YOLAK Doku faktörü (doku tromboplastini veya faktör III) aktivasyonunu içerir Reseptör görevi yapan doku faktörü aktivasyonu gerçekleşir ve Faktör VIIa oluşur Endotel hasarı, faktör VII’nin doku faktörü (TF) ile temas etmesine izin verir Faktör VIIa; doku faktörü ve Ca2+ ile birlikte yine tenaza benzer bir trimoleküler kompleks oluşturur Oluşan bu trimoleküler kompleks ise proteolitik etki ile faktör X’u faktör Xa’ya ayırır Ekstrensek yolak patlayıcı bir şekilde oluşur Bir kez aktive olunca gelişme hızı travmatize dokulardan salınan doku faktörü ve Faktör X, VII ve V miktarları ile sınırlıdır ORTAK YOLAK Faktör Xa, ortak yolağın ilk proteazıdır Trombin varlığında faktör V aktive olur (Va) Faktör Xa ve faktör Va, Ca2+ ve fosfolipitlerle birlikte, protrombinaz trimoleküler kompleksi oluşturur Protrambinaz trombosit yüzeyinde fibrin pıhtısı oluşturacak bollukta protrombinden trombin üretimini sağlar Trombinin fibrinojen molekülünden çözünür fibrin molekülleri oluşturur Fibrin monomerleri, fibrin polimerlerini oluşturarak faktör XIIIa’nın etkisiyle çapraz bağlarla birbirine bağlanır ve çözünür olmayan fibrin haline dönüşür Trombositler fibrin stabilize edici faktör içerirler ANTİKOAGÜLASYON Nitrik oksit (NO) (Endotelden salınır) Trombosit adezyon ve agregasyonunu önleyerek antikoagülan etki Güçlü vazodilatasyon ile kan akımını artırarak da trombosit agregasyonunu inhibe eder (baskılar) Endotel hücre yüzeyinde bulunan transmembran bir protein olan trombomodulin, trombini bağlayarak antikoagülan etki Doku faktör yolağı inhibitörü (engelleyici) (TFPI), doku faktörüne bağlanarak faktör VIIa’nın aktivitesini bloke eder Antitrombin III (AT III), faktör Xa’yı inhibe eder Protein C, Va ve VIIIa’yı inaktive, doku plazminojen aktivatörünü (t-PA) ise aktive eder Protein S, C proteinin kofaktörüdür. FİBRİNOLİZ Fibrinoliz; Pıhtının uygun zamanda parçalanmasıdır Plazmin (fibrinolizin), ürokinaz tipi plazminojen aktivatörü (u-PA) ve doku plazminojen aktivatörü (TPA) tarafından temel olarak karaciğerde üretilen ve dolaşımda bulunan inaktif formu olan plazminojen’den (profibrinolizin) Plazminojen aktivatör inhibitör 1 (PAI-1) oluşturulur Plazminojen aktivatör inhibitör 2 (PAI-2) Plazminojen aktivatörlerinin etkisini azaltırlar