Kan Dokusu 17.09.2024 (PDF)

Summary

Bu belge, kan dokusu, kanın fonksiyonları, plazma, serum ve kan hücreleri (erytrositler, lökositler, trombositler) gibi konuları ele almaktadır. Kan dokusunun bileşenlerini ve özelliklerini detaylıca açıklamaktadır.

Full Transcript

KAN DOKU Granülositler KANIN FONKSİYONLARI O2, CO2 ve elektrolitleri taşımak GİS’den emilen besinleri taşımak Atıkları boşaltım sistemine taşımak (üre gibi) Horm on ve sinyal peptidlerini hedef organlara taşımak Lökositlerin bağ dokusuna göç edip işlev görmesi için transf...

KAN DOKU Granülositler KANIN FONKSİYONLARI O2, CO2 ve elektrolitleri taşımak GİS’den emilen besinleri taşımak Atıkları boşaltım sistemine taşımak (üre gibi) Horm on ve sinyal peptidlerini hedef organlara taşımak Lökositlerin bağ dokusuna göç edip işlev görmesi için transferini sağlamak Vücut ısısını regüle etmek Asit/baz dengesini ve vücut sıvılarının ozmotik dengesini sağlamak Hücrelerarası maddesi sıvı olan, özelleşmiş bir bağ dokusudur. Bağ doku hücrelerarası temel maddesinin yerine plazma, Pıhtılaşma sonucu plazmadan geriye kalan kısma serum, Bağ doku hücreleri yerine kan hücreleri, Bağ doku fibrilleri yerine fibrinojen terimi kullanılır. PLAZMA Kan sodyum sitrat, sodyum oksalat ve heparin gibi antikoagülan maddelerle karıştırılır. Santrifüj edilir. Üstte kalan sıvı plazmadır. Serumdan farklı olarak yapısında pıhtılaşma faktörleri bulunur. SERUM Kan damardan alınıp açık havada bırakıldığında pıhtılaşır. Pıhtıda şekilli elemanlar bulunur. Üstte kalan sıvı ise serumdur. Serumun yapısında fibrinojen yoktur. Plazma, % 90 su ve % 10 katı kısımdan oluşur. Katı kısım; 1-% 8-9 protein, 2-% 1 *inorganik tuz (klorür, bikarbonat ve fosfat), *organik bileşikler (aminoasit (a.a.), glikoz, vitamin ve hormonlar) PLAZMA 1-Su (%90) 2-Proteinler (8-9) Albumin, globülin (Alfa ve Beta, γ Globulin), fibrinojen 3-Diğer çözünmüş maddeler -Elektrolitler Na, K, Ca, Mg, Cl, HCO3, PO4, So4 -Besin maddeleri Glukoz, lipidler, aa, vitaminler -Gazlar O2, CO2, N -Düzenleyici maddeler  Enzimler, hormonlar  1-Albumin- plazma proteinlerinin %60'ını oluşturur, ozmotik basıncın oluşumundan sorumludur. Hormon ve ilaç taşınması  2- Globulinler- plazma proteinlerinin %38'ini oluşturur. α,β,γ, alt fraksiyonlarından oluşur.. α ve β globulinler yağları ve yağda çözünen vitaminleri taşırken γ globulin antikorları taşır. 1mm3 kanda yaklaşık 4,5-5 milyon alyuvar vardır. 1mm3 kanda yaklaşık 200 bin-400 bin platet vardır. 1mm3 kanda yaklaşık 6-9 bin akyuvar vardır. Olgun kan hücreleri 3’ e ayrılır: A- Alyuvarlar-Eritrositler görev yeri damar kalp B- Akyuvarlar-Lökositler daha çok bağ doku C-Trombositler-Kan pulcukları Alyuvarlar-Eritrositler Akciğerden aldıkları O 2 dokulara, dokulardan aldıkları CO 2 ’i akciğerlere getirmekle görevlidirler. Sitoplazmaları oksijen bağlayan protein olan hemoglobin içerir. Alyuvarlarda sitoplazmanın %33 ünü dolduran hemoglobin, globulin proteini (%96) ile hem adı verilen demirli pigmentten (%4) ibarettir. 1mm3 kanda yaklaşık 4,5-5 milyon alyuvar vardır. Vücutta alyuvar sayısının artmasına poliglobuli Azalmasına ise anemi denir. Memelilerde çekirdeksiz, yuvarlak alyuvarlar bulunurken Kanatlılarda ve insanlarda embriyonik dönemde çekirdekli, oval alyuvarlar bulunur. Sitoplazmalarında organelleri bulunmaz. Sağlıklı c anlılard a alyuvarın büyüklükle ri birbirine e şitse izositoz Büyüklü küçüklü ise anizositoz Alyuvarlar küçük ise mikrosit Büyük ise makrosit adını alırlar. Alyuvarların değişik şekillerde mekik, armut, raket, yıldız gibi görünmesine poikilositoz adı verilir. Kan doku boyamalarında Giemsa, May-Grünwald ve Wright boyaları kullanılır. Bir alyuvar 100-120 gün yaşar. Dolaşımda ömrü dolan eritrositler d alak ve kemik i l i ği nd e ki m a kro fa j l a rc a yo k edilirler. S i t o p l a z m a l a r ı n d a l i p i d l e r, potasyum, magnezyum ve karbo ni k anhi d raz e nz i mi d e bulunur. Karbonik anhidraz enzimi CO2 ve H2O’dan karbonik asit oluşturur. Karbonik asit → HCO3 − + H+ CO2 ’in %70’i bikarbonat (HCO3 −) formunda, %15-30’u karbaminohemoglobin şeklinde taşınır Scanning electron micrograph of a distorted erythrocyte from a person who is homozygous for the HbS gene (sickle cell disease). x6500 A. YAPISI 1. Eritrosit bikonkav, 7-8 mikrometre (mikron) çap, 2-2,5 mikron kalınlıktadır (kenar kısımları daha kalın). 2. Membranı (en dışında bir ünit zar) bulunur, organelleri ise yoktur. Zar % 50 Protein % 40 Lipid, % 10 Karbonhidrat Proteinlerin çoğu transmembran proteinleridir. Bunlar; integral, periferal *Fazla miktarda integralde glikophorin A, *Daha az miktarda glikophorin B, C ve D *Bir miktar band 3 proteinidir. (anemi, splenomegali- periferal 4.1 bant) HEMOGLOBİN (Hb) Hemoglobin oksijen taşıyıcı bir proteindir. Oksijene reverzibl olarak bağlanabilir ve oksihemoglobin oluşur. Karbondioksite bağlandığında karboksihemoglobin oluşur. Hemoglobin karbonmonoksiti de bağlayabilir. Ancak bu bağlanmada karbonmonoksit hücrelerden ayrılmaz. Karbaminohemoglobin oluşturur. Bu durumda kanın oksijen taşıma kapasitesi azalır. Yang ı nd a d um an i l e b o ğ ul m a, b ac a v e so b ad an zehirlenme gibi durumlar meydana gelir. Retikulosit Kemik iliğinde yapım sonrası yeni salınan bazı eritrositler az miktarda rezidüel GER ve ribozom (rRNA) içerebilirler. Bu yapılar vital bir boya olan Brillant cresyl blue ile mavi ağsı yapıda görülürler. Böyle eritrositler de retikülosit olarak adlandırılır. Periferik kanda %0,5-1 oranında bulunurlar. R KAN HACMİ : HEMATOKRİT Hematokrit ya da HCT,; kırmızı kan hücrelerinin hacminin, dolaşımdaki kanın hacmine oranıdır. HCT ölçümü özellikle oksijen dağıtım kapasitesini değerlendirmek için faydalıdır, öyle ki vücuda oksijen taşımakla görevli olan kırmızı kan hücrelerinin düşüklüğü veya yükseklliği, başta kan bozuklukları olmak üzere birtakım tıbbi problemlere sebebiyet verebilir. HCT’nin normal değerleri yaş ve cinsiyete bağlı olarak değişkenlik göstermekle Erkekler: %40-45 Kadınlar: %35-45 10 yaş: %35 Yeni doğan: %45-60 Arteryel kana göre venöz kanda fazla Akyuvarlar: Lökositler Hemoglobin taşımazlar. Çekirdekleri vardır. Kandan dokuya geçebilirler. Vücut savunmasında görevlidirler. Granülositler Agranülositler Nötrofil granülositler %60-70 Lenfositler %20-30 Eozinofil granülositler %2-4 Monositler %3-8 Bazofil granülositler %0.5-1  Kandaki lökositlerin sayısı yaşa, cinsiyete ve fizyolojik koşullara göre değişir.  Patolojik olarak lökosit artışına lökositoz, azalmasına ise lökopeni denir. LÖKOSİTLER GRANÜLOSİT (POLİMORFONÜKLEER) * Nötrofil ~ % 60–70 * Eosinofil ~ % 2–4 * Bazofil ~ % 0–1 AGRANÜLOSİT (MONONÜKLEER) * Monosit ~ % 3–8 * Lenfosit ~ % 20–30 Lenfositler %2 si dolaşımda bulunur. Geri kalanı kan yapan organlarda ve bağ dokuda yerleşmiştir. Lenfoid organlarda yapıldıktan sonra kana verilirler. Lenfositler göreceli olarak çok fazladır ve tüm lökositlerin %20 -30’ını oluştururlar. Lenfositler irili ufaklıdır. 3 tip lenfosit vardır. Küçük, orta ve büyük tip lenfosit şeklinde. Çekirdekleri yuvarlak, h e t e ro k ro ma t ik , mo r me n e k şe boyanan hücrelerdir. Küçük tip lenfositlerde sitoplazma çoğu zaman görülemez. Büyük tip lenfositlerde çekirdek bir kenara itilmiş durumdadır. Sito plazmalarında az da o lsa azurofil granüller vardır. Bu granüller lizozomal yapıdadır. Kuvvetli diyapedez ve migrasyon gücüne sahiptir. Lenfositler hemositoblastlardan köken alırlar. Fonksiyonlarına göre 2 ye ayrılırlar. 1-T lenfositler 2-B lenfositler Bağımsız ribozom ve polizomdan zengindirler. ER, mitokondri ve Golgiden fakirdirler. T Lenfositler hücresel bağışıklığı sağlayacak olan aktif lenfositlerin oluşumundan, B Lenfositler ise humoral bağışıklığı sağlayan antikorların yapımından sorumludur. Dokuda plazma hücrelerine dönüşen B lenfositler o l uşturd ukl arı hum o ral i m m un yanı tı n g e re ğ i immunoglobulinleri sentezlerler. Humoral bağışıklık; plazma hücreleri tarafından üretilen ant ikor denilen glikoprot ein t abiat ındaki maddeler (immunglobulin, Ig, antikor) ile dolaşımdaki yabancı maddelerin or t adan kaldırılması ya da et kisiz hale getirilmesidir. Antikorlar, bir antijenle uyarılmış B lenfositlerin çoğalıp, farklılaşması ile oluşan plazma hücreleri tarafından salgılanır. İnsanda 5 tür Ig vardır. IgG, IgM, IgA, IgD, IgE T Lenfositler Lenfositler, kemik iliğinden kan yolu ile timusa giderler ve bura d a spe si fi k yüz e y m o l e k ül l e r i i l e (C D, C l ust e r o f differantiation) donanırlar. Timustan salınan Timopoietin, timozin-α ve ß, timostimulin, timik humoral faktörlerin etkisi ve makrofajların etkisi ile çoğalır ve T lenfositlere farklılaşır. Antijenler, antijen sunan hücreler tarafından parçalanıp, antijen sunan moleküller ile bağlanarak lenfositlere sunulur. Antijen sunan protein yapısındaki moleküllere doku uyuşum molekülleri (Major Histocompactibility Complex- MHC) denir. 2 türü vardır. MHC-I, tüm hücrelerde MHC-II, yardımcı T lenfositlerin, B lenfositlerin, antijen sunan hücrelerin yüzeyinde bulunur. T lenfositlerin  Yardımcı T Lenfosit,  Baskılayıcı T Lenfosit,  Sitotoksik T Lenfosit ve  T bellek hücreleri gibi alt grupları vardır. Yardımcı T Lenfositler içerisinde en fazla bulunanıdır. T Lenfositler CD 4 yüzey reseptörleri vardır. Makrofajların sunduğu antijen+MHC kompleksini tanıyarak lenfokinleri salarlar (interlökin 1,2,3,4,5,6, interferon) IL 4, 5, 6 B lenfositleri uyararak plazma hücrelerine dönüşmesini sağlarlar. Ayrıca daha yüksek antikor seviyesinin oluşmasına neden olurlar. IL2 salgılayarak sitotoksik ve baskılayıcı T lenfositleri uyarır. HIV (human immundeficiency virus) T- helper’ları öldürür ve AIDS (acquired immun deficiency syndrome) ortaya çıkar. T lenf. Klonal 3b Yardımcı T lenfositleri Çoğalması Nasıl Çalışır T ve B Lenf. Etkileşmesi Aktive B lenf. edilmiş Mitoz 2 Yardımcı T lenf. Mitoz T lenf. Reseptörü 3a TCR T Lenf CD4 Antijen Hafıza Hücresine Klas II Dönüşüm 1 MHC 5 Uzmanlaş mış Ig (efektör) hücrelerin 4b klonal Antijen Sunucu Uzmanlaşmış Hücreler çoğalması (efektör) B Lenf. (Plazma Hücresi) B Lenf Hafıza Hücresine Dönüşüm 4a Sitotoksik CD 8 yüzey reseptörü vardır. T Lenfositler Yabancı maddeleri tanıma ve öldürme özelliğine sahiptir. Makrofajlar tarafından bazı işlemlerden geçirilen yabancı maddeler MHC moleküllerine bağlanarak Sito to ksik T lenfositlere sunulurlar. Bu hüc re le re NKC (natural killer cells) de denir. Perforin (direkt sitotoksik etki) ve lenfokin (indirekt sitotoksik etki) adı verilen salgıları vardır. Doğal Öldürücü Hücreler Aktive Olmuş Tümör Hücresi 6a Makrofaj 1 Kemotaktik Faktör 5a 2 7a Tümör 4a Makrojaj Aktive Edici Prostoglandin Antijeni Faktör E2 TNF β 3 4b CD16 Tümör Perforin Hücresi T Lenf. 6c İnterferon İL-2 Dogal Öldürücü 4c Hücreler 5c Baskılayıcı T Lenfositler CD 8 yüzey reseptörleri vardır. Salgılarıyla B lenfositleri baskılayarak fazla antikor salınımını durdururlar. B u g örev i ya an ti j e n e b ağ l an ı p e tki s i n i azaltarak yada yardımcı T lenfositleri baskı altında tutarak B lenfositlerin antikor üretimini engelleyerek yaparlar. Bu sayede bağışıklık sisteminin vücuda zarar verebilecek aşırı reaksiyonlar oluşturmasını engellemiş olurlar. T lenfositlerden farklı olarak antijenle B Lenfositler direkt bağlanan IgM ve IgD reseptörlerine sahiptirler. Uyarımları makrofaj ve yardımcı T lenfositlerle olur. Memelilerde kemik iliği ve agregat l e nf fo l i kül l e ri nd e o l gunl aşan B l e n f o s i t l e r, k a n a t l ı l a r d a b u r s a Fabric iusta le nfo blastlard an farklılaşırlar. D aha so nra se ko nd e r le nfo id organlara geçerler. Daha çok lenf foliküllerinde bulunan bu hücrelerin inaktif olanı primer lenf foliküllerinde aktif olanı sekonder lenf foliküllerinde bulunur. B lenfositler antijenle karşılaşınca bölünüp çoğalarak lenfoblastlara tekrar dönüşür. L e nfo bl ast l ar ö nc e fo l i kül ün çevresinde daha sonra merkezind e farklılaşarak p r o p l a z m a s i t l e r e d ö n ü ş ü r. Pe şi nd e n d e pl az ma hüc re si şekillenir. Lenfoblastların bir bölümü ise tekrar B lenfosit halinde d olaşımd a bulunan Bellek hücrelerine dönüşürler. Bellek hücreleri aynı antijenle tekrar karşılaşınca farklılaşarak plazma hücrelerine farklılaşırlar Antikorlar (İmmünglobulinler): Antijenik stimülasyonlara cevap olarak plazma hücreleri tarafından sentezlenip, vücut sıvılarına (kan, l e nf , d o k u sı v ı sı , t ük rük , g ö z yaşı , süt , m uk us) salgılanan glikoproteinlerdir. IgG IgA IgM IgE IgD İmmünglobulinlerin Fonksiyonları: Antijen ile immün kompleksler oluşturarak bunların fagositoz ile dolaşımdan kaldırılmalarını sağlamak, Enfeksiyon etkenlerini aglütine ederek hareketsiz bırakmak ve fagositoza hazırlamak (opsonizasyon), Toksinleri ve viral etkenleri nötralize ederek zararsızlaştırmak, Komplemanı aktive etmek, Mikroorganizmaların mukozal yüzeylere bağlanma ve kolonizasyonlarını inhibe etmek, Zararlı bazı makromoleküllerin gastrointestinal mukozadan absorbsiyonlarını engellemek, Antikora bağımlı sellüler immünitede görev almak. T ve B lenfosit arasındaki farklar B lenfositler T lenfositler Kemik iliğinden köken alır. Kemik iliğinden köken alır. Bursa Fabriciusta ve kemik Timusta olgunlaşır. iliğinde olgunlaşırlar. Sekonder organlara yerleşir. Sekonder organlara yerleşir. T lenfositler hareketlidir. B lenfositler hareketsizdir. Salgılarına lenfokin adı verilir. Salgıları İmmunglobulindir. 3 tipi vardır. Sitotoksik, yardımcı, B lenfositlerden Plazma hücreleri baskılayıcı T lenfositler farklılaşır. Hücresel savunmada rol alır. Humoral savunmada rol alır. Non-spesifik esteraz enzimi Non-spesifik esteraz içermezler. içerirler. Monositler Akyuvarların %3-8 ini oluştururlar. Çekirdekleri birer k e n a r ı n d a n çukurlaşmıştır. Yaşlanan hücrelerde bu çukurluk artar. A t n a l ı y a d a b ö b re k şeklindedir. Ç e k i r d e k l e r i l e nf o si t l e ri nk i k a d a r koyu boyanmaz. 1) Makrofajların doğrudan habercileri (prekürsör)’dir. 2) Monositler kandan akciğerlere geçerek alveoler makrofajları, bağ dokularına geçerek doku makrofajlarını (histiositleri) yaparlar. Azurofil granülleri vardır. Küçük primer lizozomlar içerir. Bağımsız ribozom ve polizomdan fakir GER dan ve Golgiden zengindir. Sitoplazmik uzantıları v a r d ı r. A z d a o l s a fagositoz yapabilirler. Kanda 3 gün kalırlar ve damar dışına çıkarak bağ dokuya ve lenfoid o rg anl ara g e ç e re k m a k r o f a j l a r a farklılaşırlar. Granülositler Nötrofiller Eozinofiller Bazofiller Spesifik granülleri vardır. Çekirdekleri birbirine ince köprülerle bağlanmış birkaç loptan oluşur. Polimorf nükleuslu lökositler de denir. Granülositler hareketlidirler damar dışına çıkabilirler. Tekrar dolaşıma geçebilirler. Agranülositler ise geri dolaşıma dönemezler.  Lökositler, özel bir uyarana cevap olarak, endotel hücrelerinin bağlantı yerlerinden geçerek venülleri ve kılcal damarları terk ederler (diapedez) ve ait olduğu bölgeye geri dönme (homing) mekanizması yoluyla bağ dokusuna girerler.  Mikroorganizmalarla enfekte olanlarda diapedez artar. Nötrofil granülositler Lökositlerin %60-70 ini oluştururlar.  ve çapları dolaşım kanında 7 μm, kan yaymalarda 12-15 μm’ dir.  Bu hücreler loblu bir çekirdeğe sahiptirler (3-5). Çekirdekler at nalı ya da böbrek şekillidir.  Yaşlı nötrofillerde 5’den fazla lop görülebilir (hipersegmentli nötrofil).  Kan dolaşımındaki yaşam süreleri 6-7 saat, bağ dokusu içerisinde ise 4 gün kadardır. Nötrofiller granüllüdürler ve asit boyalarla da iyi boyanırlar. B u n l a r a p o l i m o r f n ü k l e e r l ö k o s i t l e r d e d e n i r. S i t o p l a z m a l a r ı o r g a n e l d e n f a k i r d i r, sitoplazmik granüllere sahiptirler. 3 tip granülü vardır. 1. si azurofil granüller olup daha iridirler. Primer granül de denir. (asit fosfataz, aril sü l fataz katepsin, elasta miyeloperoksidaz, lizozim içeririler) 2. si sekonder granüller olup nötrofile özeldir. (alkali fosfataz,kolljenaz, laktoferrin ve lizozim enzimlerini içerirler) 3. Tersiyer granüller Spesifik granüller asit-baz boyaları almazlar. Nötr karakterlidir. Granüllerini kaybeden nötrofiller ölerek yangı alanında irin oluştururlar. Nötrofiller göç etme yeteneğine sahiptir. Kanda 1-5 gün kalır sonra bağ dokuya ve yangı bölgelerine hızla göçer. Nötrofillere fagositik özellikleri nedeniyle mikrofaj adı da verilir. Aktif iltihabi olaylarda nötrofilin kandaki sayısının artma sebebi kemik iliğindeki üretim hızıyla ilgilidir. Bazı toksik maddelerin etkisiyle (streptekokus) nötrofil granüllerinin membranları parçalanarak nötrofilin kendi kendini sindirm esine de rastlanmaktadır. Nötröfilller metabolik aktiviteleri oldukça yüksek hücreler olup hem aerobik hemde anaerobik glikoliz yapabilmektedirler. Bu özellik onlara büyük avantaj sağlamaktadır. Barr cisimciği veya seks kromatini Dişi nötrofil çekirdeğinde davul tokmağı şeklinde inaktif bir X-kromozomu bulunur. İnce kromatin köprü ile loplara bağlıdır. Genetik cinsiyet tayininde kullanılır. Dişilerde Barr cisimciği (inaktif X kromozomu) bulunur. Eozinofil Granülosit En iri granülosittir. Lökositlerin %2-4’ünü oluşturur. Granülleri iri olup asit boyaları sever o nedenle asidofil granülosit de denir. Değişik yapıda granülleri vardır. Kristal yapılıdırlar. Organelden fakirdirler. Çekirdek genellikle 2 lobludur. Kemotaksis özellikleri vardır. Mast hücrelerinin ve bazofillerin salgıları e ozi no fi l l e ri n d amarl ard an çıkmasına neden olur. Allerjik yangılarda Parazitik infestasyonlarda Deri hastalıklarında sayıları artar. Antijen antikor kompleksini f a g o s i t e e d e r l e r, a n c a k mikroorganizmaları fagosite edemezler. Asit fosfataz, aril sülfataz, pe ro ksi d a z , hi st a m i na z enzimleri bulunur. Granüllerinde major bazik protein içermesiyle parazitlerin ölümüne sebep olur. Sitoplazmalarında azurofil granüllerde bulunur Allerjik reaksiyonlarda kanda eozinofil miktarı artar. Kemik iliğinden kana verilen eozinofil, kısa bir süre sonra dokuya göç eder. Allerjik reaksiyonların başlıca mediatörleri lökotrien ve histamindir. Olay yerine gelen eozinofil bunları parçalayıcı enzimler salgılamak suretiyle alerji gelişiminde negatif feed–back yapar (Histaminaz). Kortikosteroidler eozinofilin kemik iliğinden kana geçişini engeller. Eozinofil Parazitler konak dokularda kolay hareket edebilmek için sistein proteaz enzimi salgılarlar.  Bu enzin CD4+TL ve IL-5 yapımını uyarır. Eozinofil CD4+TL ve IL-5 yapımının uyarılması eozonofil yapımını artırır. Artan eozonofiller parazit yüzeyini kaplamış olan IgE ve IgG moleküllerinin Fc reseptörlerini tanırlar.. Eozinofil Bunlara FcR ile yapışarak yapıyı degranüle etmek suretiyle ortadan kaldırırlar. Mast Hücresi-Bazofil Bazofil granülosit Kanda en az bulunan lökosittir. % 0. 5 - 1 o ra n ı n d a bulunduğundan g örülm e olasılığ ı düşüktür. Organellerden yana fakirdir. Granülleri de az sayıda olup değişik büyüklüklerdedir. Hücre nükleusu ince uzun çoğunlukla S ya da U harfi biçiminde kıvrılmıştır. Çekirdek kromatinleri eozinofilden daha gevşek ve soluktur. Genellikle kenarları girintili, çıkıntılı olup tek loplu ya da 1-2 lopludur. Giemsa ile mavi-mor granüller b e l i r g i n d i r. Damarlardan nadiren çıkarlar. Çiçek hastalığında sayısı artar. 1-2 hafta yaşarlar. Membranlarında IgE için özel reseptörler bulunur. SPESİFİK GRANÜLLERİ Histamin Heparin Eosinofil kemotaktik faktör Nötrofil kemotaktik faktör Peroksidaz Histamin vazodilatasyon, düz kaslarda kasılma ve damarlarda geçirgenlik artışı meydana getirir. Trombositler- Kan pulcukları Memelilerde çekirdek taşımazlar, kan pulcukları- platelet olarak adlandırılır. küçüktürler Sürüngenler, balıklar ve kanatlılarda çekirdek içerirler trombosit olarak adlandırılırlar. Kan pulcuklarından daha büyüktürler. Damarlardan dışarı alınan kan pulcukları yada trombositler bir araya toplanma özelliğine sahiptirler. Görevleri pıhtılaşmayı sağlamaktır. Kan pulcukları kırmızı kemik iliğindeki megakaryositlerden köken alır. Trombositler hemositoblastlardan farklılaşır. Aşağı sınıf canlılarda megakaryosit bulunmaz. Organelden fakirdir ER hiç bulunmaz. Glikojen toplulukları, yağ damlacıkları ve kanalcıklar sistemi bulunur. Plazmalemmanın altında mikrotubulus demetleri de vardır. Kan pulcukları (platelet’ler) Periferleri soluk mavi, ortaları koyu mor renktedir. Perifer kısımlarına hiyalomer, orta kısımlarına granülomer adı verilir. Organellerden fakirdirler. Hiyalomerde plazmalemle bağlantılı kanalcıklar sistemi vardır. Granülomerde ise 3 tip granül (α, δ, granülleri) bulunur. Granülomerdeki α granülleri: Fibrinojen trombosit kökenli büyüme faktörü, trombosit tromboplastini, trombospondin, pıhtılaşma faktörleri δ granülleri: kalsiyum, ADP, ATP, serotonin, histamin granülleri:hidrolitik enzimler içerir. Kan dolaşımındaki trombositlerin sayıca azalması trombositopeni, trombositlerin yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen eksiklik ise trombositopatiya olarak adlandırılır. Kanatlılarda hemositoblastlardan, memelilerde ise megakaryositlerden farklılaşırlar. Pıhtılaşma (HEMOSTAZ) Kanama durumunda kan pulcukları birikerek tıkaç oluştururlar. Bu tıkacın sağlamlaşması için trombosit faktör 3 plazmaya geçerek tromboplastin enziminin oluşmasını sağlar. Plazmada karaciğer tarafından yapılıp kana verilen ve eriyik halde bulunan protrombin ve fibrinojen vardır. Tromboplastin protrombini trombine, trombinde Ca iyonlarıyla beraber fibrinojeni fibrine çevirerek dayanıklı iplikler oluşturur. Tıkaç görevi bitince lizozomal enzimler devreye girerek proteolitik enzimlerden olan plazminin yıkıntıları eritip zedeli yerleri temizlemesi gerçekleşir. Monosit Monosit PERİFERİK KAN-1 Nötrofil Nötrofil Lenfosit PERİFERİK KAN-4 Nötrofil Monosit Nötrofil PERİFERİK KAN-6 Büyük Boy Lenfosit PERİFERİK KAN-7 Orta Boy Lenfosit Nötrofil Nötrofil PERİFERİK KAN-8 Orta-Büyük Boy Lenfosit PERİFERİK KAN-11

Use Quizgecko on...
Browser
Browser