Kan Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Eda Ünal
Tags
Summary
This document is a detailed text on blood diseases and nursing care. It explains the basics of hematology, blood composition, and functions. The document is for educational use in a university setting.
Full Transcript
KAN HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI KIRŞEHİR AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ Dr. Öğr. Üyesi Eda ÜNAL Hematoloji Nedir? Hematoloji, kan ve kan oluşturan organlarla ilgilenen bir tıp dalıdır. Kan hücrelerinin oluşumu, yapısı, işlevi...
KAN HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI KIRŞEHİR AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ Dr. Öğr. Üyesi Eda ÜNAL Hematoloji Nedir? Hematoloji, kan ve kan oluşturan organlarla ilgilenen bir tıp dalıdır. Kan hücrelerinin oluşumu, yapısı, işlevi ve hastalıkları hematoloji alanına girer. 1 2 5 6 7 3 4 8 9 KAN Kan kardiyovasküler sistem içinde sürekli dolaşan ve çok hücreli organizmalarda bir çok hayati fonksiyonu yerine getiren kırmızı renkli sıvı bir dokudur. Sıvı bir doku olması kana (ve lenfe) özgü bir özelliktir. Bu dokuların parankimini kan (lenf) hücreleri, intersitisyumunu ise kan ve lenf plazması oluşturur. Kan ve lenfte hücreler plazma içinde süspanse olmuşlardır. KANIN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ Renk; Eritrositlerdeki hemoglobinin içindeki pigmente bağlıdır ve hemoglobin ile birleşmiş oksijen (02) miktarı ile değişir. 02 konsantrasyonu yükseldiğinde kanın rengi parlak kırmızı olur. Arter kanı ven kanına göre açık kırmızıdır. Yoğunluk (Viskosite); Kan suya göre 3-4 kez daha yoğun ve 1.048 - 1.066 spesifik bir ağırlığa sahiptir. pH; Kan hafif alkalik bir reaksiyona sahiptir ve pH'sı 7.35-7.45 arasındadır. Miktar (Volüm); Dolaşımdaki toplam kan hacmi, vücut ağırlığının %8'i kadardır (70 kg'lık bir kişide 5600 ml kan bulunur). Kan miktarı değişmeden sürdürülür. KANIN GÖREVLERİ 3 önemli görevi vardır; 1- Taşıma 2- Düzenleme 3- Koruma 1- TAŞIMA Birincil önem taşıyan görevi oksijenin taşınmasıdır. Kan, oksijeni (O2) akciğerlerden dokulara taşır. Hücreler de oksijeni kandan alırlar ve enerji üretiminde kullanırlar. Enerji üretimi sırasında hücre içinde karbondioksit (CO2) açığa çıkar. Açığa çıkan bu CO2, hücre dışına atılır. Kan, karbondioksiti solunumla vücut dışına atılması için akciğerlere taşır. Sindirim sisteminde besinlerden emilen yağlar, amino asitler, glikoz ve su, kan ile dokulara taşınır. Böylece hücreler için gerekli olan temel besin, enerji maddeleri ve su sağlanmış olur. Kan taşıdığı hormonlar, vitaminler ve inorganik maddeler aracılığıyla hücreler ve organlar arasındaki iletişimi ve düzeni sağlar. 2- DÜZENLEME Vücudun asit-baz ve ısı dengesini sağlar. Vücutta su ve tuz dengesinin korunmasına yardım ederek bütün hücrelerin belirli bir gerginlik içinde görevlerini sürdürmelerini sağlar. Biyokimyasal reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan ısıyı içine alır ve vücut yüzeyinden uzaklaşmasına yardım eder. Böylece vücut sıcaklığını belirli sınırlar içinde sabit tutar. 3- KORUMA Kan çeşitli hücrelerin yardımıyla vücudu yabancı maddelerin, mikroorganizmaların ve toksinlerin etkisinden korur. Bu fonksiyonu fagositoz ve bağışıklık reaksiyonları ile yapar. Organizmada hücrelerdeki biyokimyasal etkinlikler sonucu ortaya çıkan asit ve bazları, tampon maddeleri (kanda bulunan bikarbonat, fosfat, protein ve hemoglobin) ile nötralize eder ya da bu asit ve bazları akciğer ve böbreklere taşıyarak organizmadan uzaklaştırır. Kan, taşıdığı pıhtılaşma faktörleri ile gerektiğinde pıhtı oluşturur ve kan kaybını önler. KANIN BİLEŞENLERİ Kan plazma ve çeşitli şekilli elemanlardan (hücrelerden) oluşur. Plazma kanın %55'i kadarını oluşturur. Kanın şekilli kısmı üç ana hücresel (eritrositler, lökositler ve trombositler) elemandan oluşan kısmıdır ve total kan volümünün %45'ini oluşturur. KANIN BİLEŞENLERİ A- PLAZMA Plazma kanın şekilli elemanları (kan hücreleri) dışında hafif sarımsı renk gösteren sıvı bölümüdür. Pıhtılaşmamış kan santrifüj edilirse, şekilli elemanlar deney tüpünün dibine çöker. Üstte kalan sıvıya plazma denir. Plazma; %90-92 su, %7 proteinler, %1'den az besinler (amino asit, glikoz, lipid), elektrolitler - tuzlar, solunum gazları (O2 - CO2), hücrelerin ürettiği maddeler (hormonlar, enzimler, ürik asit, kreatinin), pıhtılaşma faktörleri, antikoagülanlar ve antikorlardan oluşmaktadır. Bu maddeler plazma ile dokuların ilgili yerlerine taşınmaktadır. En önemli fonksiyonu; damar içindeki kanın volümünü sürdürmektir. Plazmada büyük miktarda sodyum (Na+) ve klorür (Cl-) bulunur. Plazmada bulunan elektrolitlerin toplam miktarı %0,9'dur. Bu tür sıvıya serum fizyolojik denir. PLAZMA PROTEİNLERİ Plazma proteinleri karaciğer tarafından sentezlenir. Bu proteinler; albümin, globülin ve fibrinojendir. Albümin; oluşturdukları ozmotik basınçla plazmadaki sıvının damar dışına kaçmasına engel olur. Globülin; alfa, beta, gama globulinler antikor gibi görev yapar. Fibrinojen; kanın pıhtılaşmasının son kademesinde gerekli bir proteindir. PLAZMA PROTEİNLERİ Plazmada sudan sonra en çok protein bulunur. Normal konsantrasyonu yaklaşık 60-80 gram/Litre'dir. (100 cc plazmada 7 gr. protein bulunur.) Geniş moleküler yapıları nedeniyle kapiller duvarından çıkamazlar (diffüze olamazlar). Bu proteinler, kapiller duvar üzerine yaklaşık 25 mmHg'lık bir osmotik basınç (=onkotik basınç) uygular ve bu basınç suyu damar içinde tutma eğilimi gösterir. PLAZMA PROTEİNLERİ Albümin Plazma proteinlerinin %60’ını oluşturur. Karaciğerde üretilir. Plazma kolloid ozmotik basıncını sağlayan en önemli proteindir. Oluşturdukları ozmotik basınçla plazmadaki sıvının damar dışına çıkmasına engel olur. Serbest yağ asitleri, bilirubin, tiroksin, kortizol ve bazı ilaçlar için bir taşıyıcı olarak görev yapmaktadır. 1 gr albümin 18 ml su tutar. Plazma albümin düzeyinin düşmesi durumunda ödem meydana gelir. PLAZMA PROTEİNLERİ Globülin Retiküloendotelyal sistem (dalaktaki fagositer hücreler, lenf bezleri, karaciğer ve kemik iliği) tarafından üretilir. Toplam plazma proteinlerinin %36’sını oluşturur. Gamma globülinler; plazma hücreleri tarafından üretilirler ve immün sistemde (bağışıklık sistemi) antikor olarak rol alırlar. Antikorlar, antijenlerle birleşikler kurabilen moleküllerdir. Immünoglobülin (Ig) de denen gamma globülinler; IgG, IgA, IgM, IgD ve IgE gruplarına ayrılırlar. PLAZMA PROTEİNLERİ Globülin IgG: İnsanda en çok bulunurlar. İntravasküler, ekstravasküler alanda yaygın olan Ig’lerdir. IgA: GIS, solunum, genitoüriner yol salgılarında bulunur. Bu yollarla girebilecek yabancı organizmaları durdurma görevi vardır. IgM: Antijenle karşılaşıldığında ilk oluşan antikordur. Plasentadan geçemez. Büyük olduğu için makroglobülin de denir. IgD: B-lenfositlerine bağlı olup, antijen tanımında kullanılır. Plazmada çok az bulunur. IgE: Mast hücrelerine bağlanarak alerjik reaksiyonu oluşturur. Alerjik durumlarda artar. PLAZMA PROTEİNLERİ Fibrinojen Karaciğerde üretilir. Plazma proteinlerinin %3'ünü oluşturur. Pıhtılaşma mekanizmasında rol alır. SERUM Kan, tüpe alınıp antikoagülan ilave edilmeden bir süre bekletilirse pıhtılaşma gerçekleşir. Kan hücreleri ile plazma proteinleri dibe çöker, üstte sadece sarı renkli bir sıvı ayrılır. Bu sıvıya serum denir. Plazma ile serum arasındaki fark; serumda pıhtılaşmada görev yapan fibrinojen bulunmaz, plazma içerisinde ise fibrinojen vardır. B-KANIN ŞEKİLLİ ELEMANLARI Kanın şekilli elemanları, diğer bir ifadeyle % 45 ini oluşturan katı bölümü, kan hücrelerinden oluşur. Kan hücreleri kırmızı kan hücreleri (eritrositler-alyuvarlar), beyaz kan hücreleri (lökositler-akyuvarlar) ve trombosit (platelet) lerdir. – Eritrositler % 99 – Lökositler % 1 – Trombositler < % 1 ERİTROSİTLER Eritrositler, bikonkav, disk şeklinde, çekirdeksiz küçük hücrelerdir. Eritrositlerin şekli, kapillerden geçerken belirgin olarak değişebilir. Eritrositlerin asıl işlevi akciğerlerden dokulara oksijeni ileten hemoglobini taşımaktır. Eritrositlerin üretimini etkileyen esas faktör eritropoetin hormonudur. Eritrositlerin sayısı cinse, yaşa ve bireyin yaşadığı yerin yüksekliğine bağlı olarak değişir. 23 ERİTROSİTLER Sayısı: Kandaki eritrosit konsantrasyonu; normalde eritrosit sayısı erkekte 4.8- 5.5mil/mm3, kadında 4-5 mil/mm3'dür. Eritrosit yapımında bazı vitaminlere gereksinim vardır. Bunlar; Vitamin-B12 ve Folik asittir. Folik asit, eritrosit olgunlaşmasında ve şekillenmesinde gereklidir. B12 vitamin eksikliği, DNA sentezinde yetersizliğe neden olur, bu da hücrelerin bölünme hızını yavaşlatır. ERİTROSİTLER Kana kırmızı rengi veren hücrelerdir. Yapılarında hemoglobin denilen ve eritrosit ağırlığının 1/3 ünü oluşturan bir protein içerirler. Bu proteinin görevi oksijen (O2) taşımaktır. Çekirdek ve organelleri olmadığı için bölünemezler ve yaşam süreleri kısıtlıdır (120 gün). ERİTROSİTLER Yaşlanınca dar yerlerden geçerken yırtılır, makrofajlar tarafından fagosite edilir ve hemoglobin açığa çıkar. Makrofajlar hemoglobinden demiri ayırır ve kana geri verir. Demir kemik iliği, karaciğer ve diğer dokularda ferritin olarak depolanır. Günlük kayıp: 0.6 mg’dır. Menstrual dönemde 1.3 mg’dır ERİTROSİTLER Organizmada eritrosit yapımı hipoksi (dokularda oksijen azalması) tarafından uyarılır. Hipoksi böbreklerden eritropoetin hormonunun salgılanmasına neden olur, eritropoietin de kemik iliğini eritrosit yapımı yönünde uyarır. 27 ERİTROSİT ÜRETİMİNDE ERİTROPROTEİNİN ROLÜ Eritrosit üretimini uyaran hormondur. O2 Eritroprotein Eritroprotein yapımı Eritropoetin yokluğunda Böbrekler %90 Karaciğer %10 Kemik iliğinde az sayıda eritrosit yapılır LÖKOSİTLER Yabancı maddelere karşı koyan vücudun savunma sistemlerinin hareketli ünitelerine lökosit denir. Lökositler eritrositlerden daha büyük, az sayıda ve çekirdekli hücrelerdir. Bu hücreler durmadan vücudu tarayarak tümör, virus, bakteri ve mantar gibi yabancıları ararlar. Total lökosit sayısı 5000-10000 mm3'tür. Lökositler kılcal damar duvarını aşarak çevre bağdokuya geçebilir ve burada bizzat savunma görevi üstlenebilirler. Lökositler, granülosit ve agranülosit olmak üzere iki ana gruba ayrılır. 29 LÖKOSİTLER Lökosit sayısı 4000’den az bulunursa lökopeni, 10.000’den fazla bulunursa lökositoz olarak adlandırılan durum meydana gelir. Lökositler, çeşitli yollarla vücuda giren mikroorganizmaları, ölü doku artıklarını, yabancı partikülleri ya fagosite ederek ya da ürettikleri antikorlarla ve duyarlı lenfositlerle harap ederek ortadan kaldırır. LÖKOSİTLER Granülositler Nötrofiller(40-70%) Eosinofiller (acidophils,