Hun Tarihi eKitap PDF

Summary

This document is an e-book on Hun history, specifically covering the geography of the Hunnic center in Asia, the Ötüken region, the Hunnic people, and their origins. It explores aspects of Hunnic culture, societal structure, and their migrations in detail. The text also includes various historical references and insights from different scholars, providing a comprehensive analysis of the subject, particularly related to the location and characteristics of the Ötüken region.

Full Transcript

28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Hun Tarihi PROF. DR. KÜRŞAT YILDIRIM about:blank...

28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Hun Tarihi PROF. DR. KÜRŞAT YILDIRIM about:blank 1/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap İÇİNDEKİLER 1. ASYA HUN MERKEZİNİN COĞRAFYASI, ÖTÜKEN, HUN İNSANI, HUN ADI, HUNLARIN KÖKENİ 2. HUNLARIN ATALARI, MODU (METE) DEVRİNE KADAR HUNLAR 3. MODU (METE) DÖNEMİ 4. HUN DEVLETİ’NİN KÖKLEŞMESİ 5. BÜYÜK TOPRAK KAYIPLARI VE TESLİMİYETE GİDEN YOL 6. HUNLARDA BÖLÜNMEYE DOĞRU 7. HUHANYE DÖNEMİ: ÇOK BAŞLILIK, DAĞILMA, ÇİN’E BAĞLANMA 8. HUNLARDA TOPARLANMA ÇABALARI 9. HUNLAR TEKRAR YÜKSELİŞTE 10. YIKILIŞLARINA KADAR HUNLAR 11. HUNLAR AVRUPA’DA 12. HUNLAR İKİ ROMA’NIN ÜZERİNE GİDİYOR 13. ATTİLA’DAN SONRA AVRUPA HUNLARI VE ATTİLA’NIN BIRAKTIĞI İZLER 14. HUNLARIN DEVLET TEŞKİLÂTI VE TOPLUMSAL YAPISI about:blank 2/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap 1. ASYA HUN MERKEZİNİN COĞRAFYASI, ÖTÜKEN, HUN İNSANI, HUN ADI, HUNLARIN KÖKENİ Birlikte Düşünelim 1) Hunların coğrafyası nasıl bir yerdir? 2) Hunların ve sonraki Türk Devletlerinin merkezi neresidir? 3) Hunların farklı kültür ve hayat tarzları nasıldır? 4) Hun adı hangi şekillerde yazılır ve ne anlama gelir? 5) Hunların kökeni neresidir? Başlamadan Önce Hunlar Türklerin, Donghular Moğolların ve Suşenlar ise Tunguzların atalarıdır. Hun Devleti’nin merkezi, bugünkü Moğolistan topraklarında bulunan Ötüken bölgesindeydi. Hunlar Asya'da, kuzeydoğudan güneybatıya doğru, bir başka ifadeyle doğuda Moğolistan yaylasından başlayıp merkezî Asya üzerinden batıya, Aral Gölü’ne, Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine ve yine güneyde Afrika'nın Sahra Çölü'ne kadar uzanan saha, büyük kuraklık kuşağı içinde yaşıyordu. Bölgede sert bir karasal iklim söz konusuydu. Hunların yaşadıkları bu kuşağın en önemli özelliği, bir gün ve bir yıl içerisindeki en yüksek ve en düşük ısı dereceleri arasındaki büyük farklılıklardı. Hunların kurduğu devlet, farklı kavimlerden, boylardan, topluluklardan oluşan bir konfederasyonu olarak tanımlanmaktadır. Hun birliğinde yer alan Türkler Çin'in kuzeyinde ve kuzeybatısında yaşıyorlardı. 1.1. Hun Merkezinin Coğrafyası Hun Devleti’nin merkezi, Ötüken bölgesindeydi. Ötüken ise bugünkü Moğolistan topraklarındadır. Moğolistan, doğuda Kingan Dağları ile Mançurya'dan, batıda Altay Dağları silsilesinde Cungarya ile Merkezi Asya'dan ayrılan yüksek bir platodur. Bu saha ortalama olarak deniz seviyesinden yaklaşık 1463 metre yüksekliktedir. En alçak yeri 513 metre yükseklikle kuzeydoğuda Moğolistan, Sibirya ve Mançurya'nın birleştiği nokta ve en yüksek yeri ise 4322 metre yükseklikle batıda Altay Dağları'dır. Böylece Moğolistan batıdan doğuya doğru gitgide alçalan bir zemindir. Moğolistanı arazi yapısı bakımından üçe ayırmak lazımdır. Yüksek bir plato olan Kuzey Moğolistan, Gobi kuşağı olan Orta Moğolistan ve yine yükseklik olan Güney Moğolistan. Kuzey Moğolistan platosunun batı kısmında kuzeybatıdan güneydoğuya uzanan Altay ve Hangay silsileleri, doğu kısmında Hentiyn Dağları, güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanmaktadır. Burada çam ve karaçam ağaçlarından oluşan ormanlar ve yine irili ufaklı çok sayıda göl, dere ve ırmak vardır. Su kıyıları, çok çeşitli otların ve bitkilerin yeşerdiği zengin otlaklardır. Bu yüzden kuzey kısmı, sürüler için çok besleyici ot kaynağıdır. Buranın batı kısmındaki Ubsa Gölü ve Hyargas Gölü gibi iki büyük su kaynağı yanında, hemen her yere göller serpilmiştir. Doğu kısmında ise Onon ve Kerülen adlı iki büyük ırmak güneybatıdan kuzeydoğuya doğru akmakta, nihayetinde birleşip Amur Irmağı'na katılmakta, bu ırmak ise okyanusa dökülmektedir. Kuzey Moğolistan’ın orta kısmında Orhun ve Tula adlı iki ırmak kuzeye akmakta, Selenge Irmağı'na katılmakta ve bu ırmak ise kuzeye ilerleyip Baykal Gölü'ne gitmektedir. Orhun ve Tula ırmaklarının kıyıları, çok eski devirlerden beri Hunların, Gök-Türklerin, Uygurların ve Moğolların kurdukları devletlerin merkezi olmuş ve devletin başındakiler otağlarını bu iki ırmağın havalisinde kurmuşlardır. Bugünkü Moğolistan'ın başkenti olan ve 1639'da kurulan Ulan Batur (iki eski adı Urga ve Ikh Küre’dir.) şehri de Tula (Moğolca: Tuul) Irmağı vadisindedir. Doğu kısımda Onon, Kerülen ve yine Tula olmak üzere üç ırmağın kıyıları ise tarihte Moğolların asıl yerleşim yeridir. (Masao, 1967, s. 24, 26-27) about:blank 3/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Kuzey Moğolistan, ormanların ve bereketli otlakların bir arada olduğu yüksek bir platodur. Buradan kuzeye doğru ilerledikçe ormanlar yoğunlaşmakta ve ardından Güney Sibirya'nın orman kuşağı başlamaktadır. Hunların merkezi ve yayıldıkları alanlar; Asya'da, kuzeydoğudan güneybatıya doğru, bir başka ifadeyle doğuda Moğolistan yaylasından başlayıp merkezi Asya üzerinden batıya, Aral Gölü'ne, Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine ve yine güneyde Afrika'nın Sahra Çölü'ne kadar uzanan saha, büyük kuraklık kuşağıdır. Sert bir karasal iklim söz konusudur. Bu yönüyle dört bir yandaki denizlerin tesirlerinden mahrum olan ve kuraklık kuşağında bulunan araziye İç Asya denilmektedir. Burada kuzeydoğudan güneybatıya kesintisiz bir şekilde uzanan kuraklık kuşağının kuzey kısmı, yani Çin Seddi ve Tanrı Dağları silsilesinden Aral Gölü, Hazar Denizi ve Karadeniz'in kuzeyine bağlanan kuşağın kuzeyi, kuraklıktan çok etkilenmemiştir. Hunların yayıldıkları bu kuşağın en önemli özelliği, bir gün ve bir yıl içerisindeki en yüksek ve en düşük ısı dereceleri arasındaki büyük farklılıklardır. Bir başka husus ise ortalama yağış miktarının çok düşük olmasıdır. İç Asya'nın kuru havası, onun "Kurak Asya" tabiatını göstermektedir. İç Asya'daki kuraklık kuşağında otlak sahalar ve çöller birlikte uzanmaktadır. Böylelikle bitki örtüsü, sıcaklık ve yağış ortalaması faktörleri sebebiyle insanlar beslenebilmek için hayvancılığa öncelik vermişlerdir. Aynı zamanda toprağı da ekip biçmişlerdir. İç Asya'nın kuzey kısmı nemli orman kuşağıyken doğu kısmını güneyinden ayıran bir nemli tarla-ekincilik kuşağı mevcuttur. Bununla birlikte güneybatı kısmının ucundan ise bozkır kuşağı başlamaktadır. Böylece Asya'nın denizlerden uzak ve aynı zamanda orman kuşağı ve nemli tarla-ekincilik kuşağından olmayan kısmı, kuraklık kuşağı olmaktadır (Hisao, 1938, s. 20-21). Denize ulaşımı Mançurya tarafından kesilen Moğolistan'da ısı ve yağış farklılıkları çok fazladır. Üstelik kışları aşırı soğuk geçmektedir. Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'da 1941-1960 yılları arasında yapılan 20 yıllık ölçümlere göre sıcaklık en yüksek 32 ve en düşük -46 olarak tespit edilmiştir. Şehirde yıllık ortalama sıcaklık sıfırın altındadır. 2017 yılında yapılan ölçümlere göre ise, Temmuz ayı 17.1 ortalama ile en sıcak ay, Ocak ayı da -21.2 ile en soğuk aydır. Yıllık sıcaklık ortalaması ise -0.7 olmasıyla kışlar çok sert geçmektedir. Bölgede sıcaklıkta olduğu gibi yağış miktarlarında da büyük dengesizlikler vardır. 1941 yılından 1960 yılına kadarki 20 yıllık dönemde yıllık ortalama en yüksek yağış miktarı Sibirya sınırına yakın Lamin Küre'de 1959 yılında 502.9 mm ve en düşük yağış miktarı ise 1959 yılında Gobi kuşağındaki Dalanzadgad'da 86.4 mm'dir. Moğolistan genelinde yıllık yağış ortalaması 1941-1960 yıllarında yapılan ölçümlere göre 205.7 mm'dir (Türkiye'de 2017’de ortalama yağış yaklaşık 600 mm). 2017 yılı rakamlarına göre ise Ulan Batur'da Ocak ayı yağış ortalaması 2 mm ve Temmuz ayı yağış ortalaması 67 mm'dir. 1.2. Ötüken Hun Devleti’nin merkezi, devletin başının otağının kurulduğu yer Ötüken'dir. Ötüken ile ilgili Türk Yazıtları’nda bazı ifadeler yer almaktadır: "Türk Kağanı Ötüken ormanında otursa, ilde sıkıntı yoktur" (Köl Tigin, Güney/4; Bilge Kağan, Kuzey/2). "Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş" (Köl Tigin, Güney/4). "Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden, gittin. Batıya giden, gittin. Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı" (Köl Tigin, Doğu/23; Bilge Kağan, Doğu/19) (Ergin, 2009, s. 3, 5, 17, 41, 57, 69). Bu ifadeler, Ötüken'in devletin ve milletin bekası için elde tutulması gereken mukaddes bir yer olduğunu göstermektedir. Ötüken'de oturan varlığını koruyacak, terk eden ise yok olacaktır. Bu çerçevede Ötüken, sade bir coğrafyadan çok yaklaşık bir coğrafî zemini olan ve net bir yere atfedilmeyen bir "kutsal merkez" düşüncesidir. Yazıtlarda kimi yerlerde ise doğrudan bir mekânı ifade etmek üzere Ötüken adı zikredilmektedir: "Kök Öngü çiğneyerek Ötüken ormanına doğru sevk ettim" (Tonyukuk, Güney/8) (Ergin, 2009, s. 69). "... atalarım 80 yıl tahtta kalmışlar. (Yurtları) Ötüken yurdu, Ögres yurdu (imiş). Bu ikisinin arasında, Orhun Irmağı'nda... hüküm sürmüşler" (Taryat, Doğu/3-4) (Mert, 2009, s. 160). about:blank 4/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap "Ötüken ve Ögres yurdu arasında hüküm sürmüş. Suyu Selenge imiş" (Şine Usu, Kuzey/2) (Mert, 2019, s. 218). Bu sözlerden anlaşılabileceği gibi "Ötüken", sadece muhayyel (hayal edilen) bir yer değil, aynı zamanda maddi bir mekândır. Hunlardan başlamak üzere Türk devletinin merkezi, yani devletin başındaki kişinin otağının kurulduğu yer, Ötüken adlı bir mekândır. Hunların merkezi, yani devletin başındaki Çanyu’nun otağının da aynı yerde olması çok büyük bir ihtimaldir. Nitekim Bahaeddin Ögel, “Büyük Hun İmparatorluğu” adlı eserinde miladın başlarında Hunların batıya göçlerini anlatırken şöyle demektedir: “Hun Hakanı, eski başkentini bırakıp batıya göç ederken, “Altay dağlarını (batıya doğru aşarak), Batı Türkistan’a gitmişti”. Bundan da anlaşılıyor ki, bu sırada Hunların başkenti, Orhun ırmağının batısında bulunan Ötügen bölgesinde veya bugünkü adı ile Hangai dağlarında bulunuyordu” (Ögel, 1981, s. 314). Türk Yazıtları’nda Ötüken Dağ, Ötüken Yiş, Ötüken Yer gibi farklı adlandırmalar vardır. O hâlde Ötüken, belki Hangay Dağları'nın doğusunda Orhun Irmağı'na kadar uzanan düzlük, belki Orhun ile Tula arasındaki düzlük ve belki de hepsidir. Buralarda ormanlık alanlar da vardır. Ötüken Dağı ise Hangay Dağları havalisi ve belki de bu silsilenin en yüksek yerleridir. Ötüken Dağ ile Ötüken Yiş'i aynı yere atfetmek de pek tabiî mümkündür. Ötüken'i bazen bir mefhum (kavram) olarak da anlamak ve belli bir yere atfetmemek gerekir. Bu arada bozkır coğrafyasında Ötüken'in yerinin değişken olabileceğine yönelik tahliller de çok mühimdir. Hunların merkezi, Ötüken denen Hangay Dağları ile Orhun Irmağı arasındaki düzlükte ve Ötüken Dağı'nın ise esasen Hangay Dağları'ndaydı. IX. yüzyıla kadar bozkırda kurulan büyük Türk devletlerinin hep aynı mirası devralmış oldukları, Türk devlet felsefesi bakımından dile getirilen bir konudur. 1.3. Hun İnsanı Hun insanı eski Türkler idi. Eski çağlarda ilk Türkler, coğrafya şartlarına göre birbirine benzemeyen çeşitli mekânlara yayılmışlardı. Orman kuşaklarında yaşayanlar “orman” kültürü; tarıma ve ticarete uygun yerlerde yerleşik olanlar “şehir” ve “köy” kültürü; bozkırda hayat sürenler ise “çoban” kültürü içinde yaşıyorlardı. Hun merkezinde, Ötüken’deki Türklerin çoğunluğu çobanlık yapıyordu. Moğolistan’ın güneyindeki ve güneybatısındaki şehirlerde yerleşik Türkler, Moğolistan’ın kuzeyinde, Sibirya’da ise ormanlarda yaşayan Türkler bulunuyordu. Hun Devleti, merkezi bozkır olan, bozkır tipi bir devletti. Bu tip bir devlette boylar konfederasyonu söz konusuydu. Türklerden başka boyların da Hun Devleti çatısı altına girdiği bilinmektedir. Dolayısıyla Hun kültürü, çoğu Türk olan ve içine aldığı yabancı boyları da Türkleştiren bir kültürdür. - Çobanlar: Eski tarihimizde bozkırda insanlar genellikle su kenarlarında, suya yakın yerlerde yaşamaya başlamışlardır. Başlarda avcılık ve toplayıcılıkla uğraşmışlar; doğada yenilebilecek meyveleri, kökleri, mantarları toplamışlar, yaptıkları ilkel aletlerle küçük hayvanları avlamışlardır. Zamanla hayvanları, özellikle büyük baş hayvanları evcilleştirmişler, yerleşik vaziyette su kenarlarında yaptıkları ilkel evlerde yaşamışlar, hayvanları için de korunaklı yerler yapmışlardır. İnsanlar zamanla evlerini sulardan iç kısımlara doğru taşımış, evlerinin yanına, içinde su depoladıkları çukurlar kazmışlardır. Hayvan sayısı çoğalınca çiftlik imkânları hayvanları beslemek için yetersiz kalmış, bunun üzerine insanlar evlerinden çok uzaklaşmadan yaylacılığı, konar-göçer hayatı benimsemişlerdir. Başlarda tercih edilen büyükbaş hayvanların bakımı, kışın doyurulması zorlaşınca kendi kendini besleyebilen, kar altında da olsa otu bulup yiyebilen, rahatça ve hızla gezebilen küçükbaş hayvan olan koyun beslenmeye başlanmıştır. Büyük sürülerini otlatan, engin otlakları kat eden, avlamak üzere süratli hayvanların peşine düşen eski Türkler, bu arada kendileri için vazgeçilmez olan atı da evcilleştirmişlerdir. Böylece koyun ve at, en eski devirlerde bozkırda yaşayan Türklerin hayatında vazgeçilmez iki hayvan olmuştur. Koyunun eti yenilmiş, derisi giyilmiş, yünü işlenerek yapılan keçeden giysi, çadır, kilim vb. yapılmıştır. Sütü işleyerek besin maddeleri üretmişlerdir. At ise bir ulaşım ve savaş aracı olmuştur. Türklerin çok geniş coğrafyalara yayılması, at sayesinde mümkün olmuştur. Yine atın eti en lezzetti et olarak görülmüş ve dişi attan (kısrak) sağılan sütten yapılan kımız ise Türklerin milli içkisi hale gelmiştir. Bu hayat tarzını süren Türklerin kültürü, hedefsiz, tüketici olan “göçebe” kültür değil; planlı, üretici olan “konar-göçer” kültürdür. Bozkır, bu iklim sahasında yaşayan eski Türklerin hayatını ve dünya görüşünü etkilemiştir. Eski konar-göçer Türkler, hayvancılıkla geçinmeleri yanında yüksek savaşma ve idarecilik yeteneklerine sahiptirler. Bu sayede çok geniş coğrafyalara ve bu arada etrafı surlarla çevrili şehirlere, köylere, şehir devletlerine hükmetmişlerdir. about:blank 5/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap - Şehir ve Köylü Türkler (Yerleşikler): Eski Türklerin yerleşik olanlarının yaşadığı yerlerde şehirler, köyler, şehir devletleri vardı. Bu devletlerin yerleşimleri surlarla çevrilmişti. Hükümdarlar, beyler, devlet büyükleri, komutanlar, din adamları bu surların içinde yaşamışlardı. Şehrin etrafında ise tarım yapılan alanlarda köyler bulunuyordu. Şehir ve köylerdeki insanların ihtiyaç duydukları su, çeşitli kanallarla sağlanmış, şehirlerdeki depolarda biriktirilmişti. Şehirlerin eti, tahılı, meyve-sebzesi etraflarındaki köylerden ve onun da dış halkasındaki bozkırdan temin ediliyordu. Şehirler için en önemli olan şey surlarının, şehir kapılarının sağlam olmasıydı. Şehir savunması için gözetleme ve işaret kuleleriyse olmazsa olmaz idi. Şehir, etrafı surlarla çevrili merkez, hükümdar sarayının bulunduğu iç şehir ile memurların, askerlerin, din adamlarının, tüccarların, zanaatkârların vb. evleri, binaları, atölyeleri, tapınaklarının yer aldığı sur içi şehri olmak üzere bölümlere ayrılıyordu. Surlardan sonra tahıl, sebze-meyve ihtiyaçlarını karşılayan tarım alanlarının, tüketim mallarının alınıp satıldığı pazarların, sıradan halkın evlerinin yerleştiği ikinci bir köy kuşağı vardı. Bu kuşağın da dışında, şehrin en uzak köşelerinde otlaklarda sürüler yayılmaktaydı. Eski Türkler bozkırda olduğu gibi şehirde, köylerde de yaşamışlardır. Türklerin çok önemli bir kısmı uçsuz bucaksız bozkır sahası dışında Türkistan şehirlerinde yerleşik hayat sürmüştür. Bununla birlikte şehirler iç işlerinde bağımsız, dışta ise genelde Türk bozkırlarında kurulmuş güçlü devletlerimize bağlıydı. - Orman (Ormancılar): Orman sahası tarih boyunca bozkıra dayalı devletlerimize bağlı kalabalık bir Türk nüfusunu barındırıyordu. Bunlardan en tanınanı Sibirya ormanlarıdır. Türk kültürünün en eski çağları, hatta Türklerin ana yurdu Güney Sibirya’nın ormanlık alanlarındaydı. İnsanlık ormancılar sayesinde ağaç gibi her alanda işe yarayacak hayati maddeleri elde edebilmişti. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse devasa bozkır ordularının savaşta fırlatacağı oku, ormanlık sahayı elinde tutmadan edinebilmesi imkânsızdı. Yine bugün olduğu gibi eski dünyada çok pahalı olan, pazarlarda değişim aracı olarak para yerine kullanılan kürk gibi mallar orman sahasında üretiliyordu. Üstelik eski Türkler ormana kutsallık atfetmişlerdi. Orman, eski Türk düşüncesinde düzenin, devletin ve kutlu hanın olduğu yerdi. Bozkırdan yahut şehir ve köyden çok farklı bir yer olan, ormanda yaşayan Türkler avcılık, balıkçılık, ağaç işlemeciliği gibi işlerle meşgul olmuşlardı. Ormanın sağladığı izole ortam ve koruyucu çevre ile çok uzun süreler gelenek-göreneklerini bozulmadan sürdürebilmişlerdi. Eski Türkler ormanlarda evcilleştirilen geyik gibi hayvanlar besleyerek, çeşitli orman hayvanlarını avlayarak, türlü orman bitki ve meyvelerini toplayarak, ağaçları kesip işleyerek hayatlarını sürdürüyorlardı. Ormanlık alanda ırmakların kıyısında ve vadilerde dağınık küçük topluluklar hâlinde yaşıyorlar; çadır şeklinde, ağaçtan evler inşa ediyorlardı. Yine kütüklerden yapılmış köşeli evleri de vardı. 1.4. Hun Adı İlk bilgilere göre Hunların ataları M.Ö. 2350’lerden önce Şan (Dağ) Rong’ları, Şianyun, Hunyu adları altında, Çin’in kuzey sınırlarında yaşarlardı. Genel olarak onlara Di, Rong, Hu gibi adlar da verilirdi. Çin’in M.Ö. III. yüzyılda Çin adlı hanedan tarafından tek bir çatı altında toplanmasından sonra tarih yazımı düzenli hâle geldi. Bundan sonra Çin kaynaklarında Hun adı, Şiongnu olarak kaydedildi. Bu söz, Hun adının karşılığıydı. Hunların adlarıyla ilgili Çin kaynaklarında bazı kayıtlar vardır. İlk hanedan tarihleri olan Şi Ji ve Han Şu’daki kayıtlara göre Şiongnu’ların ilk atalarına “Çunvey” denilirdi. Tang ve Yu devirlerinden önce “Şan (dağ) Rong”, “Şianyun”, “Hunyu” gibi adlarla anılırlardı Shi Ji, 1997, s. 3743). Jin Şu’da ise şöyle bir kayıt vardır: “Şiongnu’lara genel olarak ‘Kuzey Di’ denilir… Şia devrinde onlara ‘Şunyu’, Yin devrinde ‘Guifang’, Cou devrinde ‘Şianyun’, Han devrinde ‘Şiongnu’ denildi” (Jin Shu, 1997, s. 2548). Böylece Hunlara M.Ö. 2500-1600’lü yıllar arasında Rong, Şianyun, Hunyu gibi adlar verildiği, M.Ö. 1600- 1000’li yıllar arası Guifang, M.Ö. 1000-250’li yıllar arası Şianyun ve nihayet M.Ö. III. yüzyıldan sonra Şiongnu denildiği anlaşılmaktadır. Bu Çince adlar, Çinlilerin duydukları Hun adını, farklı dönemlerde farklı şekillerle, telaffuzlarla zikretmesinden ibarettir. Çin kaynakları dışında Hun adının geçtiği farklı dilde kaynaklar da vardır. Hunlar yayıldıkları geniş sahada farklı topluluklarla temasa geçmiş; bunların tarihi, edebi kayıtlarında yer edinmiştir. Sogd, Hint, Fars, Arap, Süryani, Ermeni, Grek, Latin, Bizans kaynaklarında Hun adı Hun, Huna, Huni, Hyaona, Hyon gibi formlarda görülmektedir. Hun adının anlamı üzerine bazı görüşler vardır. Bunlardan en makul olanı Türkçe “Kün” yani “halk” demek olduğudur (Gömeç, 2002, s. 23). 1.5. Hunların Kökeni about:blank 6/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap XVIII. yüzyılda, Avrupa sahasında görülen Hunlar ile Asya’da, Çin kaynaklarında Şiongnu olarak geçen halkın aynı olduğuna dair görüşler ortaya çıkmaya başladı. Böylece Hunların kökeni merak edildi. Hunların ataları olarak adlandırabileceğimiz bazı topluluklar vardır. Han Hanedanlığı’nın (M.Ö. 206-M.S. 220) resmi tarihi olan Han Şu’ya göre Hunlar, en eski beylerinden biri olarak anılan Çunvey’den Büyük Hun Devleti’nin kurucusu Modu (Mete)’nin babası Touman (Teoman)’a kadar bin yıldan fazla yaşamışlardı. Devlet bazen zayıflamış, parçalanmış olsa da bazı dönemler güç kazanmaya devam etmiştir. Onlar Modu devrinde güçlenerek kuzeydeki bütün halkları kendilerine bağlamışlardı. Bundan sonra Çinliler onların kökenleri ve devlet teşkilâtları hakkında kayıt tutmaya başlamışlardır (Han Shu, s. 3751). Bu kaynaklara dayanarak çeşitli yorumlar yapılmıştır. Hunların kurduğu devlet farklı kavimlerden, boylardan, topluluklardan oluşan bir konfederasyondur. Hun birliğinde yer alan Türkler Çin'in kuzeyinde ve kuzeybatısında yaşıyorlardı. Bunlar çoğu kez Gansu, Ordos, Kuzey Çin bölgelerini ellerinde tutuyorlardı. Gobi Çölü ile Altay ve Tanrı Dağları'nın kuzeyinde ve güneyinde kalabalıklardı. Zaman zaman Orta Çin'e giriyorlardı. Çin içlerine kadar inen Türkler arasında Moğollar da vardı (Ögel, C. I, s. 27, 73). Yine Hunların doğusunda Tunguzların atalarının olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan Hunların Türk, Moğol, Türk-Moğol karışımı, Türk-Moğol-Mançu karışımı olduğuna yönelik çeşitli görüşler vardır. Buradaki görüşlerde üç farklı milletin adı geçmektedir. Buna göre Hunlar Türklerin, Donghu’lar Moğolların ve Suşen’lar ise Tunguzların atalarıdır. Modu (Mete) M.Ö. 209 yılında devletini kurduktan sonra önce Donghu’lara hücum etmiştir. M.Ö. 221-206 yılları arasında Çin’e hâkim olan Çin Devleti ile ilgili olayları anlatan Çin Hui Yao’da şöyle bir kayıt bulunmaktadır: “Donghu’lar… Şiongnu (Hun)’larla iş birliği yapıp gelişip güçlendiler. Yay geren asker sayısı 200 binden fazlaydı... Çin devrinin sonlarına doğru Şiongnu (Hun)’lar tarafından mağlup edildiler”(Qin Hui Yao, 1945, s. 289). O hâlde “etnik” Hunlar ile Donghu’ların aynı olması pek mümkün görünmemektedir. Elbette kaynakta “âdetleri, gelenekleri ve devlet idaresindeki unvanları Şiongnu (Hun)’lar ile esasen aynıdır” (Qin Hui Yao, s. 289) kaydı vardır; fakat bu, bütün Türk ve Moğol tarihi için geçerlidir. Çinliler kuzeylerindeki konar-göçerleri aynı görerek bir tutmuşlardır. Dolayısıyla kayıtlarında Türkleri ve Moğolları çoğu kez ayırmamışlardır. Bu arada Donghu’ların Tunguzların ataları olduğuna dair görüşe de değinmek gerekir. Coğrafya benzerliğinden dolayı önceleri böyle bir düşünce doğmuştu. Bu konuda L. Ligeti şöyle demektedir: “Bilindiği gibi, daha önceleri yanlışlıkla Tunguzlar ile özdeşleştirilen Donghu’lar, Şiongnu (Hun)’lar ile girdikleri savaşta mağlup olunca Vuhuan ve Şianbey adıyla ikiye bölündüler.” Şianbey’lerle ilgili olarak bir yandan onların Şi (Kumoii) ve Çidan (Kıtan) kabilelerinden, diğer yandan daha sonraları Aca kolundan koptukları konusunda M.Ö. 45 yılına ait Çin kaynakları yeterince doyurucu bilgi vermektedir. Bu boyların oluşturduğu koalisyon, VII. yüzyıldan başlayarak X. yüzyıla kadar Şivey (Türk Yazıtları’nda Otuz Tatar olarak geçer.) olarak anıldı” (Ahincanov, 2009, s. 118-119). Şivey’ler ise gerçek Moğollar olarak kabul edilmektedir. Donghu’lar, doğudaki Hu’lar (Çinli olmayanlara verilen genel bir addır.) anlamına gelmektedir. Bazı yazarların Donghu’ların Tunguzların atası olduğu yönündeki çeşitli etimolojik izahları yanlıştır. Bu, Donghu ile Tunguz kelimeleri arasındaki ses benzerliğinden kaynaklanan zorlama birleştirmeden başka bir şey değildir. Ayrıca Tunguz kelimesinin ne zamandan beri kullanıldığı da bilinmemektedir (Woo, 1995, s. 24-26; Weizhou, 1983, s. 81). Çin kaynaklarında Türklerin doğusunda olanlara “doğudaki Hu’lar” anlamında Donghu denildiği açıktır (Bei Shi, 1997, s. 3304). Bu bakımdan tarihi süreçte sürekli Türklerin doğusunda olan Moğolların gerçek atasının Donghu’lar olması gerekir. Bu basit gibi görünen yer tayini, temel bir meseleyi çözmektedir. Bunlar Mançurya halkları ile Hunlar arasında yer alıyordu. Önceleri güçsüz olan bu topluluk, Modu çağında Kuzeydoğu Asya'da güçlenmişti. Başlarda avcı olan bu insanlar, Hunların tesiriyle hayvancılığa başladılar (Ögel, I, s. 9-1). Çin'in kuzeyinde milâttan önceki 1000 yılına kadar götürülebilen iki eski kültürden bahsedilebilir: At yetiştiren Hunlar ve domuz yetiştiren Suşen kültürü. Bu iki kültür arasında da Donghu ve Şivey kültürleri bulunmaktadır. Bu son iki kültür her iki kültürle de münasebettedir. Donghu kültürü M.Ö. VIII. yüzyıla kadar götürülebilir. Donghu ve Şivey kültürü, Hun ve Suşen’ların birbiriyle temasından doğmuş olabilir (Eberhard, 1942, s. 144-145). Yine Donghu kültürü, komşularından farklı ama aynı zamanda onlarla epey karışmış bir kültürdü. Öncelikle bu halkın yaşadığı bölgedeki herkes Hunların idaresi altındaydı. Bunlardan bazıları Hunlarla karışarak Hun kültürüyle benzerlikler edindiler. Hunlara has kımız içme, gök, güneş, yıldız kültü yanında boynuz yaylar, kısa kesilmiş saç, kemer tokaları gibi buluntular bazı kültür özelliklerinin about:blank 7/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Donghu’lara geçtiğini göstermektedir (Eberhard, s. 50-51). Böylece Hunların Türklerin ataları olduğu, tarih kaynaklarına göre anlaşılmaktadır. Bölüm Özeti ∎ Hunlar, Türklerin ataları olarak kabul edilmektedir. Hunlar tarafından kurulan Hun Devleti’nin merkezinin, günümüz Moğolistan topraklarında yer alan Ötüken olduğu varsayılmaktadır. ∎ Hunlar Asya'da, kuzeydoğudan güneybatıya doğru, bir başka ifadeyle doğuda Moğolistan yaylasından başlayıp merkezî Asya üzerinden batıya, Aral Gölü'ne, Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine ve yine güneyde Afrika'nın Sahra Çölü'ne kadar uzanan sahada büyük kuraklık kuşağı içinde yaşıyordu. Bölgede sert bir karasal iklim söz konusuydu. Hunların yaşadıkları bu kuşağın en önemli özelliği, bir gün ve bir yıl içerisindeki en yüksek ve en düşük ısı dereceleri arasındaki büyük farklılıklardır. ∎ Hunların kurduğu devlette farklı kavimlerden, boylardan, topluluklardan oluşan bir konfederasyonu oluşturan gruplar bulunmaktaydı. Dönemin Hun birliğinde bulunan Türkler Çin'in kuzeyinde ve kuzeybatısında yaşıyorlardı. Kaynakça Ahincanov, S. M. (2009), Kıpçaklar, çev. Kürşat Yıldırım, İstanbul: Selenge. Bei Shi (1997), Beijing: Zhonghua. Eberhard W. (1942), Çin'in Şimal Komşuları, Ankara: TTK. Ergin. M. (2009), Orhun Abideleri, İstanbul: Boğaziçi. Gömeç S. (2002), Türk-Hun Tarihi, Ankara: Berikan. Han Shu (1997), Beijing: Zhonghua. Jin Shu (1997), Beijing: Zhonghua. Masao, M. (1967), Yūboku Kiba Minzoku Kokka, Tokyo. Matsuda, H., Kobayashi G. (1938), Kansō Ajia Bunka Shiron, Tokyo. Mert, O. (2009), Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından Tes Tariat Şine Us, Ankara: Belen. Ögel, B. (1981), Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, C. I-II, Ankara: Kültür. Shi Ji, Beijing, 1997. Qin Hui Yao (1945), Taipei. Woo, D. C. (1995), Juan-juan’lar, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara. Weizhou, Z. (1983), Chile yu Rouran, Shanghai. Ünite Soruları about:blank 8/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Soru-1 : Aşağıdakilerden hangisi Hun coğrafyasındaki ırmak ve göllerden biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Tula (B) Orhun (C) Nil (D) Baykal (E) Selenge Cevap-1 : Nil Soru-2 : Türk Yazıtları’nda aşağıdaki ifadelerden hangisinin adı geçmez? (Çoktan Seçmeli) (A) Ötüken Yiş (B) Ötüken Yer (C) Ötüken Dağ (D) Ötüken Derya (E) Ötüken Cevap-2 : Ötüken Derya Soru-3 : Ötüken’de yaşayan Türklerin çoğu hangi meslekle meşgûldü? (Çoktan Seçmeli) (A) Çiftçilik (B) Çobanlık (C) Tüccarlık (D) Halıcılık (E) Demircilik about:blank 9/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Cevap-3 : Çobanlık Soru-4 : Aşağıdakilerden hangisi Hun adının Çin kaynaklarındaki ilk görünüşlerinden biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Şolma (B) Şunyu (C) Şianyun (D) Hunyu (E) Şiongnu Cevap-4 : Şolma Soru-5 : Hangisi çeşitli kaynaklarda görülen Hun adlarından biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Huna (B) Hyon (C) Hun (D) Hana (E) Huni Cevap-5 : Hana Soru-6 : Bozkır hayat tarzını süren Türklerin kültürünün nasıl adlandırılması doğrudur? (Çoktan Seçmeli) (A) Konar-göçer (B) Göçebe (C) Göçücü about:blank 10/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap (D) Göçkün (E) Göçmüş Cevap-6 : Konar-göçer Soru-7 : Hangisi Hun coğrafyasındaki bir dağın adı değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Altay (B) Tanrı (C) Ötüken (D) Alp (E) Hangay Cevap-7 : Alp Soru-8 : Hun adının anlamı için en makul karşılık hangisidir? (Çoktan Seçmeli) (A) Halk (B) Dağ (C) Orman (D) Devlet (E) Gök Cevap-8 : Halk Soru-9 : Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? (Çoktan Seçmeli) (A) Hunlar, sadece Türklerden oluşan bir federasyondur. about:blank 11/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap (B) Hunlar, Türklerin Çinliler ile kurduğu bir birliktir. (C) Hunlar, esası Moğol olan bir konfederasyondur. (D) Hunlar, esası Türk ve Tunguz olan bir federasyondur. (E) Hunlar, farklı kavimlerden, boylardan oluşan bir konfederasyondur. Cevap-9 : Hunlar, farklı kavimlerden, boylardan oluşan bir konfederasyondur. Soru-10 : Aşağıdakilerden hangisi Hunlara has bir kültür öğesi değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) İpek dokuma (B) At (C) Kımız içme (D) Mevsime göre göçme (E) Koyun Cevap-10 : İpek dokuma about:blank 12/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap 2. HUNLARIN ATALARI, MODU (METE) DEVRİNE KADAR HUNLAR Birlikte Düşünelim 1) Asya’nın kuzeyinde Türklerin atalarına atfedilen kültürler hangileridir? 2) Tarih kaynaklarında Hunlarla ilgili ilk anlatımlar hangi yıldadır? 3) Hunların ataları olarak anlatılan topluluklar, boylar hangileridir? 4) En Eski Hun boylarının Çinlilerle olan ilişkileri nasıldı? 5) Hunların, Çin tarihinin ilk devirlerindeki önemi nedir? Başlamadan Önce İlk Türklere, tanımlamalarda İlk Türk Kültürleri de denilmektedir. Onların tamamı Bozkır Kültürü olarak adlandırılmaktadır. Bu kültür hareketli, mevsimin gereklerine göre konar-göçerlik esasına dayanan, at ve koyun merkezli bir hayat tarzı anlamına gelir. Öncesinde bazı Türk devletlerinin varlığı bilinmekle birlikte Türk tarihindeki ilk devlet Asya’da kurulan Hun Devleti olarak kabul edilmektedir. Asya’daki Hunlar hakkındaki bilgiler Çin kaynaklarından alınmaktadır. Bu kaynaklara göre Hunların ataları konar-göçer yaşarlar ve çoğunlukla at, koyun, sığır ve bazen de deve, eşek, katır gibi hayvanları besleyerek geçinirlerdi. 2.1. Asya’nın Kuzeyinde Türklerin Atalarına Atfedilen Kültürler Türklere ait olan, toprak altından çıkarılan türlü eşyalar, işaretler, ilkel resimler sayesinde ilk Türklerin kimler olduklarını öğrenebiliyoruz. Kültür bir devamlılık arz eder. Tarih çalışmalarında milletlerin, halkların atalarını, akrabalarını, boylarını, neslini en çok kültür sayesinde öğrenebiliriz. İlk Türklerle ilgili tanımlamalarda işte bu yüzden İlk Türkler ifadesi ile beraber İlk Türk Kültürleri de kullanılmaktadır. Bilim dünyasında bu ilk kültürler için bazı adlandırmalar yapılmaktadır. Bu adlandırmalar, arkeolojik kazının yapıldığı yerden kaynaklanmaktadır. Mesela Andronovo Kültürü adını, Hakasya'daki Andronovo Köyü’nden almıştır. Bu köyde yapılan kazılar sonucunda elde edilen malzemeleri inceleyen bilim adamları, burada, çevresinden farklı bir kültürün olduğunu tespit etmişlerdir. Daha sonra etrafta, çeşitli yerlerde kazıp çıkarılan ve Andronovo Köyü’nden çıkanlara benzeyen malzemeler de Andronovo Kültürü'ne ait olarak değerlendirilmiştir. Bu yüzden ilk Türk kültürlerinin adları çoğu kimse için ilk başta garip gelmektedir. İlk Türk kültürlerinin ortak özelliği Bozkır Kültürü olmalarıdır. Bu kültürse hareketli, mevsimin gereklerine göre konar-göçerlik esasına dayanan, at ve koyun merkezli bir hayat tarzını ifade eder. Böylece ilk Türklerin bozkırlı olduklarını, bozkırda yaşadıklarını söyleyebiliriz. Onlar, atları üzerinde koyunlarını güderler, ihtiyaçlarına göre evlerini söküp kurarlar, hayvancılık yaparak karınlarını doyururlar, üzerlerine elbise, altlarına keçe dokurlardı. Bu hayat tarzı çiftçi, köylü ve şehirlilerden çok farklıydı. Aslında ilk Türk kültürleri, yerleşikti. Daha sonra geçim şartlarının değişmesi, hayvan sayısının artması, su ve ot kaynaklarının yetmemesi üzerine insanlar bu kaynakları bulacakları başka yerlere gitmek zorunda kaldılar. M.Ö. 7-5 bin yıla kadar geri götürülen Anau Kültürü’nde insanların pişmiş tuğladan örülen evlerde oturdukları, çiftçilik, dokumacılık gibi işler yanında hayvancılık da yaptıkları görülmektedir. Bu kültür, eski Türk Kültürlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Sonraları insanlar hayat şartlarına bağlı olarak hareket etmeye başlamışlar, tam yerleşikliği terk etmişlerdir. Arkeolojik malzemenin çıktığı Altay-Sayan taraflarındaki bir yerin adına göre Afanasyevo Kültürü olarak adlandırılan, M.Ö. 3 bin yıllara kadar götürülen bu hareketli kültürde Türkler hem konar-göçer çoban, hem avcı, hem de çiftçidir. Kültürün yayılma alanları Altay-Sayan Dağları ve Yenisey Havzasıdır. Moğolistan Altayları’nda bu kültüre ait örnekler vardır. Yumurta about:blank 13/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap tabanlı çanak-çömleklerle birlikte günlük hayatta hâlâ taş malzemeler görülmektedir. Bu devrede atın binek hayvanı olarak kullanıldığına dair bilgimiz olmasa da, artık Türklerin hayatına yerleşmiş olduğunu; bakır, tunç işlemeciliğinin yayıldığını, insanların inek de beslemeye başladığını biliyoruz. Bununla beraber toplum tarımla da uğraşıyordu. Bu kültürün Andronovo ve Okunevo Kültürleriyle bağları vardır. Yukarı Harezm’de keşfedilen ve M.Ö. 4-3 bin yıla tarihlenen Keltaminar Kültürü, Aral ve çevresinin Karadeniz’in kuzeyi ve Sibirya arasında bir kesişme noktası olduğunu göstermiştir. Bu kültür mensupları genelde avcılık ve balıkçılıkla meşgûldür. Oval plânlı meskenler vardır. M.Ö. 2. bin yılın ikinci yarısına tarihlenen Srubna Kültürü Uralların bozkır orman sahasında görülür ve Androvono Kültürü ile doğrudan ilgilidir. M.Ö. 2 bin yılının başlarında Yenisey Havzası’nda görülen Okunevo Kültürü’nde Evropoid yanında Mongoloid unsurlar da görülmeye başlanmıştır. Oval mezarlardan dikdörtgen mezarlara geçilmiş ve insanlar hayvancılık da yapmaktadırlar. Bu dönemde yüksek, insan suretli taş heykeller yapılmıştır. Batıda Ural Irmağı’ndan doğuda Hakasya'ya kadar uzanan, M.Ö. 2000'lere kadar götürülebilen Andronovo Kültürü, bozkır sahasındaki konar- göçer çobanlığın geliştiği bir dönemdir. Bu kültürdeki Türkler hayvancılığı çok iyi beceriyorlardı. Atın ve koyunun Türk hayatının esasını meydana getirmesi, tam olarak bu kültürde gözlenebilmektedir. Üstelik bu Türkler için, ilk teşkilâtlı atlı savaşçılar da denilebilir. Atın ehlileştirilmesi ve binek hayvanı olarak kullanılmasıyla hem hayvan sürüleri daha rahat kontrol edilmeye başlanmış, hem de sürüler uzak yerlere götürülebilmiştir. Atın bir ulaşım aracı olarak kullanılması ve bu dönemde insanların atın üzerinde savaşmayı öğrenmeleriyle Türkler geniş sahalara yayılma imkânı buldular. Onlar madenciliği, metal işlemeyi de çok iyi biliyorlardı. Kaliteli dökümlerle öldürücü silahlar yapabiliyorlardı. Dokumacılık da gelişmişti. Antropolojik olarak daha sonraki dönemlerde Hun ve Türk mezarlarından alınan numuneler Androvono insanınkiyle aynıdır. İşlemeleri, desenleri sonraki dönemlerde Türkler arasında devam etmiştir. Andronovo'dan sonra başlayan ve M.Ö. 700'lere kadar götürülen Karasuk Kültürü'ndeki insanlar demir işlemede ustaydılar. Batı Sibirya Bozkırları, Yenisey Bölgesi, Kazakistan taraflarında görülmüştür. Bu dönemde yine yoğun bir bozkır kültürü yaşanmaktaydı. Mezar tipleri biraz değişmiştir. Bu kültür Hunların atalarının kültürüyle doğrudan eşleştirilmektedir. Güney Sibirya sahasında, M.Ö. 8. yüzyıldan sonra görülen Tagar Kültürü döneminde, güneyden gelen topluluklarla bölge insanı karışmıştır. Bu kültür taşıyıcılarının gelişmiş bir sanat anlayışı vardı. M.Ö. 4. yüzyılda başlayan Taştık Kültürü ise doğrudan doğruya sayılan kültürlerin devamıdır. Bunda özellikle at çok önemlidir. İnsanlar ok, metalden yapılan balta, bıçak gibi silahları da iyi biliyorlardı (E. Yıldırım, 2018, s. 151-158). Böylece Hunların ayrıntılı bir şekilde tarih sahnesine çıktıkları döneme kadar ki Türk ve Türklere atfedilen kültürler hakkında genel bilgi vermiş olduk. Şimdi artık yazılı kaynaklara göre Hunların ataları ve Modu (Mete) devrine kadar ki Hun tarihinin seyrine bakalım. 2.2. Hunlarla İlgili İlk Anlatımlar Asya’da kurulan Hun Devleti, Türk tarihindeki ilk devlet olarak kabul edilmektedir. Elbette bundan önce kurulan bazı Türk devletlerinin varlığı bilinmektedir. Bununla birlikte bunlara dair elimizde ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklarda yapısı ve teşkilâtı, yayıldığı alanlar, dış ilişkileri hakkında epey bilgiler bulduğumuz Hun Devleti’ni kuranların Türk oldukları bilinmektedir. Öte yandan onların kökenleri ilgili çeşitli görüşler de dile getirilmektedir. Asya’daki Hunlar hakkındaki bilgilerimizi ancak Çin kaynaklarından edinebiliyoruz. Buna göre Hunların ataları olarak adlandırabileceğimiz bazı topluluklar vardır. Han Hanedanlığı’nın (M.Ö. 206-M.S. 220) resmî tarihi olan Han Şu’ya göre Hunlar, en eski beylerinden biri olarak anılan Çunvey’den Büyük Hun Devleti’nin kurucusu Modu (Mete)’nin babası Touman (Teoman)’a kadar, bin yıldan fazla yaşamışlardı. Devlet bazen parçalanmış, zayıflamış ve bazen de birleşip güçlenmiştir. Onlar Modu Devrinde güçlenerek kuzeydeki bütün halkları kendilerine bağlamışlardı. Bundan sonra Çinliler onların kökenleri ve devlet teşkilâtları hakkında kayıt tutmaya başlamışlardır (Han Shu, s. 3751). İlk bilgilere göre Hunların ataları M.Ö. 2350’lerden önce Şan (Dağ) Rong’ları, Şianyun, Hunyu adları altında, Çin’in kuzey sınırlarında yaşarlardı. Onların hayat tarzları şöyleydi: Konar-göçer yaşarlar ve çoğunlukla at, koyun, sığır ve bazen de deve, eşek, katır gibi hayvanları besleyerek geçinirlerdi. Bu hayvanları otlatıp sulayabilmek için yılın belli dönemlerinde belli yerlere göçerler ve bu yüzden sabit yaşanan şehirler kuramamışlar, tarımla pek meşgul olmamışlardır. Herkesin kendi toprağı ve otlağı vardı. Hunlarda Çinlilerinki gibi yazı yoktu. Bir konuda anlaşmayı sözlü olarak yaparlardı. Küçük çocuklar daha yürümeye başladıkları andan itibaren koyunun sırtına biner, yay gerip kuş, fare avlamaya çalışırlardı. Biraz daha büyüyüp gelişince tilki, tavşan gibi hayvanları avlayıp etini yerlerdi. Hun insanı sert yayları çekebilen, güçlü, kuvvetli, atlı askerdi. Onlar barış zamanlarında asıl işleri olan hayvancılıkla uğraşır ve doğada about:blank 14/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap avlanırlardı. Bu avlar onlar için bir savaş eğitimi gibiydi. Yine savaşmayı öğreniyorlardı, sürekli savaşa hazırdılar, düşmanla karşılaştıklarında hiç zorlanmıyorlardı. Orduda yay-ok, mızrak, kama (kısa kılıç) kullanırlardı. Atın üzerinde uzaktan ok fırlatırlar, yakın döğüşte ise mızrak ve kama çekerlerdi. Hunlar bu yüzden hafif silahlı birlikler olarak hızla düşmana saldırırlar, düşman üstün gelmeye başlar başlamaz uygun bir şekilde geri çekilirlerdi. Hun toplumunda sosyal sınıflar; devletinde ise Çin’deki soylulara, derebeylerine uygulanan türde kurallar, rütbeler, protokoller yoktu. En tepedekinden en alttakine kadar herkes gayet sade yaşar; beslediği hayvanın etini yer, derisini ve postunu giyerdi. Savaşacak olanlara güç toplasınlar diye etin yağlı ve güzel kısmı yedirilir, kalanı diğerlerine ve yaşlılara dağıtılırdı. Toplumda güçlü kuvvetli olanlara, cesurlara, savaşta kahramanlık gösterenlere saygı gösterilirdi. Hunlar babaları ölünce üvey anneleriyle, kardeşleri ölünce yengeleriyle evlenirlerdi. Onlarda Çin geleneğindeki gibi toplum adları, saygınlık adları, lâkapları yoktu, herkes kişi adıyla bilinirdi (Han Shu, s. 3743). 2.3. Hunların Ataları Çin’de mitolojik dönem denilebilecek bir zamana dair anlatılan bir öyküye göre Şia Devleti’nin (M.Ö. 2070- 1600) yıkılmaya yüz tuttuğu zamanlarda tarım bakanı olan Gong Liu adında biri, görevinden ayrılınca başına geleceklerden korkarak Çin’den batıya kaçıp Hunlara sığındı. Hun insanı gibi yaşamaya başlayan bu kişi, Bin şehrine yerleşti. Bundan 300 küsur yıl sonra Hunlar daha sonra Çin’de devlet kuracak olan Cou halkına saldırdı. Cou’ların başında Danfu adından biri bulunuyordu. Danfu, Bin şehri halkını toplayıp Çi Dağı’na giderek orada Cou Devleti’nin (M.Ö. 1046-256) temellerini attı. Yüz yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra Cou’ların Batı Beyi Çang, Şanşi taraflarındaki Hunlara (Çuan Yi’lere) hücum etti. On küsur yıl geçtikten sonra Batı Beyi Çang’ın oğlu Vu Bey, Şang Devleti’nin son beyi Cou’ya (dönemi M.Ö. 1075-1045) saldırdı. Bunun ardından eski Çin’in kadim başkentlerinden Luoyang’ı kurdu. Yine Luoyang’ın altına, Vey Irmağı’nın güneyine (Feng ve Hao bölgeleri) halkını yerleştirdi. Hunları, Luoyang’ın hemen batısındaki Çang’an’ın (bugünkü Şian) hemen kuzeyinde akan Jing ile bunun doğusunda paralel akan Luo adlı ırmakların kuzeyine sürdü. Hunlar bunun üzerine Çinlilere haraç vermeye başladılar. Burada Hunların yaşadıkları toprakları Çinliler huangfu olarak adlandırıyorlardı. Tanıma göre burası, Çin merkezinden yaklaşık 2000 ila 2500 li (1 li yaklaşık 500 metredir) uzaklıkta, Çin’e haraç ödeyen bölgeydi. Aradan 200 yıl geçtikten sonra Cou Devleti eski gücünü kaybetti. Cou Beyi Mu (dönemi 976-922) ise Hunlara hücum ederek onları yendi. Kaynakta Mu’nun ak kurt ve ak geyikten dörder baş ele geçirip getirdiği kaydedilmektedir. Muhtemelen Türklerdeki kurt ve geyik öğesine vurgu yapmak üzere böyle bir ifade kullanılmıştır. Bundan sonra Huangfu Bölgesi insanları Çin ile temas kurmadılar, haraç getirmediler. Mu’nun torunu Yi Bey (dönemi M.Ö. 899-891) döneminde Cou Devleti’nin gücü epey azaldı. Hunlar sürekli Çin topraklarına akınlar yaptılar, yağmalara giriştiler. Bu esnada Çinliler, Türklerin ataları olan bu topluluklar için çeşitli şiirler yazdılar. Onlardan biri şöyledir: “Hanemiz, ailemiz dağıldı; Şianyun yüzünden; nasıl da onlara dikkat edilmedi; Şianyun’un açtığı belâya”. Bu şiirdeki Şianyun, Hun adının en eski görünüşlerinden biridir. Yi Bey’in torunu Şuan Bey (d. M.Ö. 827- ö. 781) döneminde, Cou Devleti orduları kuzeydeki Hunlara (Şianyun’lara) sefer ederek galip geldi. Bunun üzerine şöyle şiirler yazıldı: “Şianyun’lere yaklaşıp vuruldu; Taiyuan’a varıldı; savaş arabaları “bum bum”; kuzey tarafına setler dikildi”. İşte Çin Seddi, bu dönemde dikilmeye başlanmıştır. Cou ordularının kazandığı zaferlerden ve ardından çekilen Çin Seddi’nden sonra, başta Türkler olmak üzere kuzeydeki topluluklar Çin’e bir süre hücum edemediler. Çin bu dönemde sükûnete erişti, içeride güç topladı (Han Shu, s. 3744). Şuan Bey’in oğlu You Bey (dönemi M.Ö. 781-771) döneminde Hunlar tekrar tarih sahnesine çıktılar. Buna göre You Bey’in, bugünkü Henan’daki Şen adlı şehrin beyi olan kayınpederiyle ilişkileri bozulmuştu. Sebep ise asıl eşine değil, cariyesine öncelik vermesiydi. Bunun üzerine Şen Beyi, Hun boylarıyla işbirliği yaparak You Bey’i öldürdü. Ardından Cou topraklarını alarak Jing ve Vey ırmakları arasındaki toprakları ele geçirdi. Oradan Cou Devleti’ne saldırmaya başladı. Bu esnada Çin Beyliği’nin Şiang Beyi, Cou Devleti’ne yardım etti (Han Shu, s. 3745). Bunun üzerine You Bey’in oğlu Cou Ping Beyi (d. M.Ö. 770-ö. 719), Luoyang’ın altını, Vey Irmağı’nın güneyini boşaltarak doğuya çekildi, oradaki Luoyi’ye (bugünkü Luoyang) yerleşti. Bu about:blank 15/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap sırada Çin Beyliği’nin Şiang Beyi Hunlara hücum etti ve bugünkü Şaanşi’deki Çi’ye kadar ilerleyerek tüm bu topraklara hâkim oldu. Bundan 65 yıl sonra bu kez Hunlar, bugünkü Hebey’in kuzeydoğu taraflarında hüküm süren Yan Beyliği’ni aşarak, Şandong’un doğu taraflarındaki Çi Beyliği’ne hücum etti. Bunun üzerine Çi Beyliği’nin Li Beyi (ö. M.Ö. 698) onlara karşı koydu. Aradan 44 yıl geçtikten sonra Hunlar, Yan Beyliği’ne saldırdılar. Yan Beyliği, Çi Beyliği’nden yardım isteyince Çi Beyliği’nin Huan Beyi, kuzeye yönelip Hunlara saldırdı. Hunlar kaçtılar. Bundan 20 küsur yıl sonra Hunlar, Luoyi (bugünkü Luoyang)’ye kadar inerek Cou Beyliği’nin başındaki Şiang Bey’e saldırdılar. Bunun üzerine Şiang Bey, Cou ve Song beylikleri arasındaki Ceng topraklarına kaçtı. Şiang Bey önceleri buraya girmek için kuzeydeki Hun halkından bir kızı eş (hatun) olarak almış (M.Ö. 637), evlilik vasıtasıyla yaptığı anlaşmayla Hunlar ile birleşerek Ceng’a saldırmıştı. Başarılı olduktan sonra ise Hun Hatununu kovmuştu. Hun Hatunu buna çok öfkelenmişti. Bu arada Şiang Bey’in analığı, diğer oğlu Zi Day’ı bey yapmak için uğraşıyordu. Böylece analık, oğlu Zi Day ve Hun Hatunu birlikte hareket ettiler. Şiang Bey Ceng’ın Fanyi şehrine yaklaşınca, onlar şehrin kapılarını açıp Hunları yerleştirdiler. Şiang Bey bu güçlü kalabalık karşısında yenildi ve Cou Beyliği’nin başına Zi Dai geçti. Hunlar, Ceng’ın kuzeydoğusundaki Vey topraklarına kadar yerleşip, yağma yapmaya başladılar. Cou’nun eski beyi Şiang, dört yıl sürgünde kaldıktan sonra Şanşi taraflarında hükmeden Jin Beyliği’nden yardım istedi. Jin’in başındaki Ven Bey ise Hunlara saldırıp Zi Dai’yı öldürdü, Şiang’ı ise Luoyi (Luoyang)’ye davet etti. Bu esnada Çin ve Jin beylikleri güçlü memleketlerdi. Jin Beyi Ven tarafından yenilen Hunlar, Sarı Irmak’ın batısındaki Huan ve Luo ırmakları arasına yerleştiler. Bundan sonra onlar Kızıl ve Ak olarak ikiye ayrıldı (“Kızıl Di” ve “Ak Di”) (Han Shu, s. 3746). 2.4. Hunların Ataları Olan En Eski Boylar Çin Beyi Mu (d. M.Ö. 683- ö. 621), Hunlardan sekiz boyu kendisine bağladı. Böylece Hunlardan önce Orta Çin’deki boyların dağılımı şöyle oldu: Long’un batısında, bugünkü Gansu’daki Tianşui taraflarında Miancu, Çuan Rong, Dihuan Rong; bugünkü Şaanşi’deki Çişan ilçesi ve Hançeng şehrindeki Çi, Liang dağları ile Jing, Çi ırmaklarının kuzeyinde Yiçu, Dali, Vuci, Şuyan Rong’lar; Jin Beyliği’nin kuzeyinde Lin (Orman) Hu’ları, Loufan Rong’lar; Yan Beyliği’nin kuzeyinde Donghu (dong, “doğu”; Doğu Hu), Şan (Dağ) Rong’lar. Bu boylar bölük pörçük yaşıyordu, yüzden fazla olan her birinin kendi beyi vardı, tek bir devlet çatısı altında toplanmamışlardı. 2.5. Çin Beylikleri ve Hun Boyları Arasındaki İlişkiler ve Mücadeleler 100 yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra Jin Beyi Dao (d. M.Ö. 586- ö. 558), Hunlara elçi göndererek ilişki kurmak istedi. Bunun üzerine onlardan elçiler Jin Beyliği’ne geldiler. Bundan 100 küsur yıl sonra Cao Beyliği’nden Şiang Zi, bugünkü Şanşi’deki Dai ilçesinin kuzeyindeki Guocu geçidini geçerek (eski Çin’deki dokuz geçitten biriydi) Hunları yendi. Dai topraklarını kendisine katarak Çin’in kuzeydoğusunda yaşayan halklarla komşu oldu. Daha sonra Han ve Vey beylikleriyle birlikte hareket ederek Jin Beyliği’ni ilhak ettiler. Buna göre Cao Beyliği Dai’yı, Guocu’nun kuzeyini ve Vey Beyliği ise Şihe’yı, Şangjun’u aldı. Böylece Hunlara komşu oldular. Daha sonra bazı Hun boyları kendilerini korumak üzere yerleşim yerlerinin etrafına setler çektiler. Çin beyliği ise zamanla bunları bir bir ele geçirdi. Çin Beyi Hui (idaresi M.Ö. 337-311) zamanında bazı Hun boylarının etrafı çevrili 25 yerleşimini ele geçirdiler. Hui Bey, Vey Beyliği’ne saldırınca ona daha önce bırakılan Şihe ve Şangjun’u ele geçirdi. Çin Beyi Cao (dönemi M.Ö. 306-251) zamanında, Hunların (Yiçu Rong) boyunun Beyi ile Cao Bey’in annesinin gizli ilişkisinden iki çocuk doğdu. Bununla birlikte Hun Yiçu Rong Beyi’ni oyuna getirip öldürttü ve ardından Hun Yiçu Rong’lara saldırarak onları yendi. Çin Beyliği böylece Longşi, Beydi, Şangjun’u ele geçirdi. Bundan sonra kuzeyden gelen Hun akınlarına karşı yeni setler diktirdi. Cao Beyi Vuling dönemi (M.Ö. 325-298), Hunlarla mücadele edebilmek için ordusunu yeniden yapılandırarak askerlerini Hunlar gibi giydirdi, askerlerini atlı okçular olarak yetiştirdi ve böylece kuzeye sefer ederek Hunlardan Lin (Orman) Hunlarını ve Loufan’ları yendi (Han Shu, s. 374). Vuling Bey, Yin Dağları ve Dai Dağları’nın eteklerinden Gaoçue’ye kadar olan toprakları birleştirdi, burası kuzeydeki Hunlarla arada sınır oldu. Sınırı sağlamlaştırdıktan sonra Yuncong, Yanmen, Daijun adlı illeri kurdu. Bundan sonra bir gün Yan Beyliği’nden bilge general unvanlı Çin Kai, Hunlara esir düştü ama onlar arasında yaşarken onların dostluğunu kazandı. Yan Beyliği’ne döndükten sonra Donghu’lara sefer etti ve onları about:blank 16/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap yenerek bin li’den fazla öteye sürdü. Yan Beyliği bunun üzerine Saoyang’dan Şiangping’e kadar set çekti. Yine kuzeyden gelen akınlara karşı M.Ö. 283’den sonra Şanggu, Yuyang, Yubeiping, Liaoşi, Liaodong şehirlerini kurdu. Bu sırada Çin’de birbiriyle savaşan yedi beylik vardı. Hunlar, bunlardan Yan, Cao ve Çin ile komşuydu. Cao Generali Li Mu döneminde (M.Ö. 246-229), Hunlar ile Cao arasında bir çatışma olmadı. 2.6. Çin Tek Bir Devlet Altında Toplanıyor M.Ö. 221 yılında Çin Beyi, diğer altı beyliği kendisine katarak Şi Huangdi yani ilk imparator unvanı aldı. Çin tek bir çatı altında birleştikten sonra, Şi Huangdi dikkatini Hunlara çevirdi. Meng Tian’in komuta ettiği on binlerce askeri Hunlara karşı gönderdi ve Sarı Irmak’ın güneyini, Ordos topraklarını ele geçirdi. Çin İmparatorluğu ve Hunlar arasında sınır, Sarı Irmak oldu. Çin yeni bir iskân ve sınır politikası belirledi. Buna göre Sarı Irmak kıyılarına 44 ilçe kuruldu ve buralara sınırları korumaları için askerler yanında Çin’de suç işlemiş kişiler yerleştirildi. Jiuyuan’den Yunyang’a kadar yol açtırdı. Yine Çin Seddi’ni güçlendirerek Lintao’dan Liaodong’a kadar yüzlerce kilometre uzunluğunda setler çektirdi. Sarı Irmak’ın kuzeyine geçerek Yang Dağı ile Beijia arasına Çinliler yerleşti (Han Shu, s. 3748). Böylece Modu (Mete) dönemine doğru gelinmiş oldu. Artık Çin kaynakları Büyük Hun Devleti’nin kuruluş sürecini anlatmaya başlamaktadır. Bölüm Özeti ∎ İlk Türklerle ilgili tanımlamalar yapılırken kültür ifadesi de kullanılmakta ve İlk Türk Kültürleri de denilmektedir. Afanasyevo, Andronovo, Tagar, Taştık gibi bazı eski kültürler en eski Türk kültürü olarak adlandırılmaktadır. İlk Türk kültürlerinin tümü Bozkır Kültürü olarak tanımlanmaktadır. Bozkır kültürü dendiğinde hareketli, mevsimin gereklerine göre konar-göçerlik esasına dayanan, at ve koyun merkezli bir hayat tarzı anlaşılmaktadır. ∎ Öncesinde bazı küçük Türk devletlerinin kurulduğu bilinmekle birlikte Türk tarihindeki ilk devlet, Asya’da kurulan Hun Devleti’dir. Asya’da yaşayan Hunlar ile ilgili bilgilerin tamamı Çin kaynaklarından alınmaktadır. ∎ İlgili kaynaklarda Hunların atalarının konar-göçer yaşadıkları ve çoğunlukla at, koyun, sığır ve bazen de deve, eşek, katır gibi hayvanları besleyerek geçindiklerinden bahsedilmektedir. Tarihte Türk-Çin ilişkilerinin başlamasıyla birlikte Çin’de devletleşme kavramı önem kazanmıştır. Kaynakça Gömeç S. (2002), Türk-Hun Tarihi, Ankara: Berikan. Han Shu, Beijing, 1997. Ögel, B. (1981), Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, C. I-II, Ankara: Kültür. Shi Ji (1997), Beijing: Zhonghua. Yıldırım, E. (2018), “Orta Asya’da Erken Dönem Kültürleri ve Türk Kültürü’nün Ortaya Çıkışı”, Dünyanın Oluşumundan Sanayi Devrimine İnsanlığın Serüveni, Ed. A. Taşağıl-A. Kar, , İstanbul: İstek. Ünite Soruları Soru-1 : about:blank 17/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap İlk Türk kültürlerinin ortak özelliği nedir? (Çoktan Seçmeli) (A) Araba yapmaları (B) Bozkır kültürü olmaları (C) Orman kültürü olmaları (D) Balıkçılıkla geçinmeleri (E) Dağlarda yaşamaları Cevap-1 : Bozkır kültürü olmaları Soru-2 : Hangisi ilk Türk kültürlerinden biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Andronovo (B) Okunevo (C) Afanasyevo (D) Eurepevo (E) Tagar Cevap-2 : Eurepevo Soru-3 : İlk Hunlar Çin’in neresinde yaşıyorlardı? (Çoktan Seçmeli) (A) Kuzeyinde (B) Doğusunda (C) Güneyinde (D) Güneybatısında (E) Güneydoğusunda Cevap-3 : Kuzeyinde about:blank 18/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Soru-4 : Hangisi Hunların besledikleri hayvanlardan biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Eşek (B) Deve (C) Domuz (D) Katır (E) Sığır Cevap-4 : Domuz Soru-5 : Hunların ataları olan topluluklara dair yazılan ilk Çin şiirleri kaçıncı yüzyıla aittir? (Çoktan Seçmeli) (A) M.Ö. 9. Yüzyıl (B) M.Ö. 1. Yüzyıl (C) M.Ö. 4. Yüzyıl (D) M.S. 1. Yüzyıl (E) M.S. 3. Yüzyıl Cevap-5 : M.Ö. 9. Yüzyıl Soru-6 : Hangisi ilk Hun boylarından biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Rong (B) Di (C) Lin Hu (D) Şuyan Rong (E) Aşien about:blank 19/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Cevap-6 : Aşien Soru-7 : Hangi kültürde yaşayan Türkler için ilk teşkilâtlı atlı savaşçılar denebilir? (Çoktan Seçmeli) (A) Tagar (B) Karasuk (C) Anau (D) Andronovo (E) Afanayevo Cevap-7 : Andronovo Soru-8 : Çin kaynaklarında Hunların en eski beyi olarak kim kaydedilir? (Çoktan Seçmeli) (A) Modu (Mete) (B) Teoman (C) Laoshang (D) Çunvey (E) Vang Mang Cevap-8 : Çunvey Soru-9 : Aşağıdakilerden hangisi Hunların ilk erken devirlerinde Çin’de var olan beylik ve devletlerden biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Ming (B) Cou (C) Yan about:blank 20/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap (D) Jin (E) Şia Cevap-9 : Ming Soru-10 : Hangisi Hunlar arasında görülen geleneklerden biri değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Toplumda güçlü kuvvetli olanlara saygı gösterilirdi. (B) Derebeyler ile halk arasındaki ilişkileri belirleyen kanunlar vardı. (C) Kardeşleri ölünce yengeleriyle evlenirlerdi. (D) Çin’deki gibi toplum adları, saygınlık adları vardı. (E) Askerlere etin yağlı ve güzel kısmı yedirilir, kalanı diğerlerine ve yaşlılara dağıtılırdı. Cevap-10 : Çin’deki gibi toplum adları, saygınlık adları vardı. about:blank 21/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap 3. MODU (METE) DÖNEMİ Birlikte Düşünelim 1) Çin’in tek çatı altında toplanmasından sonra içine düştüğü karmaşa dönemi ve Hunların güçlenmesi nasıl olmuştur? 2) Modu (Mete) ne zaman iktidara gelmiştir? 3) Modu’nun ilk seferleri nereye yapılmıştır? 4) Modu’nun Çin ile ilişkileri nasıldı? 5) Hunların devlet teşkilatı, toplantıları, gelenekleri, yasaları nasıldı? Başlamadan Önce Çin’in tek bir devlet olarak tarih sahnesine çıkışı Hunlara göre Çin devletçiliğinin şekillenmesi, Hunların gitgide güçlenmesi, tarihte her yönüyle bilinen ilk büyük Türk hükümdarı Modu (Mete)’nun tarih sahnesine çıkışı, onun devleti kurduktan sonra genişleme sürecinde yaptığı seferler, Çin’in Hunlara teslim olması süreci, Hun devlet teşkilatı, Hunların gelenekleri, toplantıları vb. hakkında bilgiler verilecektir. Hun tarihinde Modu (Mete)’ya kadar olan dönem biraz karışıktır. Bu dönem hakkında bilgi alabildiğimiz Çin kaynaklarında ayrıntılı ve açık bilgiler yoktur. Bunun en önemli sebebi, Çinlilerin beylikler hâlinde parça parça yaşamaları, tek bir devlet çatısı altında olmamaları, istikrarlı ve sistemli tarih kaydı tutmamalarıdır. Bu bakımdan Modu’dan önce de Hun Devleti’nin, çeşitli Hun boylarının varlığı bilinse de devletin yapısı, teşkilatı, yayıldığı alanlar gibi konular hakkında bilgimiz yoktur. 3.1. Çin’de Karmaşa ve Hunların İlerlemesi Modu’nun ne zaman doğduğu bilinmemektedir. Onun gençliğinde Hunların doğusundaki Donghu ve güneybatısındaki Yueci adındaki halklar iyice güçlenmişlerdi. Hunların başındaki, Modu’nun babası Çanyu unvanlı Touman, M.Ö. 221 yılında kurulan Çin İmparatorluğu’nun Sarı Irmak’ın güneyindeki Ordos’u ele geçirmesi ve zamanla Sarı Irmak’ın kuzeyine doğru ilerlemeye başlamasıyla birlikte halkıyla iyice kuzeye çekildi. On yıl geçtikten sonra Şi Huangdi’nin komutanı Meng Tian M.Ö. 210’da öldü. Bunun üzerine Çin’deki feodal beyler devlete isyan ettiler. Ülkede doğan karmaşa ve devlet düzeninin işlememesi sebebiyle, Çin İmparatorluğu’nun sınır bölgeleri politikası iflas etti. Sınıra, Hunlara karşı yerleştirilmiş olanlar Çin’in içlerine geri döndüler. Bunun üzerine Hunlar güneye doğru indiler, Sarı Irmak’ı geçtiler, çekilmeden önceki topraklarına tekrar yerleştiler. 3.2. Modu (Mete)’nun İktidara Gelişi Bu sırada Hunlarda bazı gelişmeler yaşandı. Touman Çanyu’nun oğlu Modu, normalde kendisinden sonra başa geçecekti. Bununla birlikte ilk eşinden sonra aldığı hanımından doğan çocuğu tahta çıkarmak istedi. Aslında töreye göre ancak ilk eşten, baş hatundan olan çocuk başa geçebilirdi. Bunun üzerine Modu’yu devlet idaresinden uzaklaştırıp isteğini yerine getirmek için olsa gerek Modu’yu bir anlaşma çerçevesinde güneybatı tarafındaki Yueci’lara rehine olarak gönderdi. Modu rehineyken, Touman aniden Yueci’lara saldırdı. Yueci’lar ise anlaşmaya uyulmadığı gerekçesiyle Modu’yu öldürmek istedi. Modu ise onlardan bir at çalarak Hun ülkesine döndü. Touman oğlunun cesaretini takdir ederek onu 10 bin atlıdan oluşan bir ordunun başına geçirdi. Modu, orduyu eğitmekle işe başladı. Öncelikle ıslık çalan oklar yaptırarak atlı askerlerini eğitmeye başladı. Onun emrine göre herkes okunu, ıslık çalan okunu fırlattığı yere fırlatacaktı, bu emre uymayanlar öldürülecekti. Sonra bir av esnasında okunu fırlattığı yere ok fırlatmayanları öldürttü. Ardından bir gün kendi atına nişan aldı, ata ok fırlatmaktan çekinenleri yine öldürttü. Bir sonraki kez okunu eşine about:blank 22/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap fırlattı, yine ok fırlatmaktan korkanları idam ettirdi. Nihayetinde bir avda babası Touman’ın atına nişan aldı, bu kez herkes tereddütsüz okunu fırlattı. Modu’ya göre artık ordu hazırdı. Babası Touman ile çıktığı bir av esnasında okunu babasına fırlatınca, askerleri hep birlikte oklarını Çanyu’ye fırlattılar. Böylece Çanyu’yu analığını, üvey kardeşini, kendisine karşı çıkan görevlileri öldürttü. Böylece M.Ö. 209’da Modu, Çanyu olarak Hunların başına geçti (Han Shu, s. 3749). 3.3. Modu’nun İlk Faaliyetleri Modu’nun babasını öldürerek tahta çıktığını öğrenen Donghu’lar, elçi göndererek ondan Touman’ın göksel atını istediler. Modu maiyetine durumu sorunca hepsi Hunların değerli bir atının verilemeyeceği cevabını verdi. Buna karşılık Modu, atın komşudan daha değerli olmadığını söyleyerek, atını gönderdi. Çok geçmeden Donghu’lar elçi gönderip bu kez Modu’nun cariyelerinden birini istediler. Modu maiyetine sorduğunda hepsi sinirlenerek kabul edilemez olduğunu söylediler. Modu ise bir kadının komşudan daha değerli olmadığını söyleyerek verdi. Her istediklerinin yerine geldiğini gören Donghu’lar küstahlaşarak batıya doğru ordularını yürüttüler ve iki ülke arasında 1000 küsur li genişliğinde kimsenin yaşamadığı boş bir toprağı istediler. Her iki taraf da bu boş arazinin iki yakasında karakollar (outou) kurmuşlardı. Elçileri bu boş araziyi talep edip Hunların karakoldan ileri gidemeyeceklerini söyledi. Modu maiyetine durumu sorunca, bu işe yaramaz toprağın verilebileceği cevabını aldı. Bununla birlikte Modu sinirlenerek devletin temelinin toprak olduğunu, verilemeyeceğini söyleyerek verme taraftarı olanları idam ettirdi. Derhal atını sürüp Donghu’lara hücum etti. Hunların saldıracaklarını tahmin etmeyen Donghu’lar hiçbir tedbir almamışlardı. Böylece Modu komutasındaki Hun ordusu Donghu’ları büyük bir yenilgiye uğratarak onların mallarını ganimet olarak aldı. Modu, Hun ülkesine döndükten sonra bu kez güneybatıdaki Yueci’lara yöneldi. Onları yenip yerlerinden etti. Ardından Sarı Irmak’ın güneyindeki Loufan ve Baiyang beyliklerinin topraklarını ilhak etti. Hunlar, Çin İmparatorluğu komutanı Meng Tian’in Sarı Irmak’ın güneyinde Hunlardan aldığı toprakları tekrar ele geçirdiler. Böylece Sarı Irmak’ın güneyi tekrar Çin ve Hun ülkelerinin sınırı oldu. Modu’nun orduları Cunuo, Fuşi’ya kadar ilerledi ve ardından Yan ve Dai’ya saldırdı. Bu sırada Çin’de Batı Çu Beyi Şiang Yu, Çin İmparatorluğu’na karşı başkaldırdı. Çin’de karışıklık hâkim oldu. Bunu iyi değerlendiren Modu iyice gücünü toparladı. Yay geren asker sayısı 300 bini geçmişti (Han Shu, s. 3750). Hunların ilk beyi olarak zikredilen Çunvey’den Touman’a kadar 1000 küsur yıl geçmişti. Bu süreçte Hunlar bazen güçlenmişler, bazen zayıflamışlar; birleştikleri veya bölündükleri zamanlar olmuştu. Hunların tarihlerindeki bu kopukluklar sebebiyle başlarındakinin şeceresi bilinmemektedir. Modu döneminde Hunların en güçlü dönemini yaşadıkları söylenebilir. Modu Çin’in kuzeyindeki bozkırlardaki bütün boyları kendisine bağladı ve artık Çin topraklarına dayandı. Bu yüzden Çinliler en büyük düşmanları olan Hunları tanıyabilmek için onlar hakkında ayrıntılı bilgiler kaydetmeye başlamışlardı. 3.4. Büyük Hun Devleti’nin Teşkilatı Hunlarla ilgili kayıtlardan en önemlisi devlet yapılanması ve sınırlarla ilgiliydi. Devlet teşkilatıyla ilgili bilgilere göre Hunların başındaki kişiye, Çanyu denilirdi. Luandi ailesinden gelmeydi. Halk ona Çengli Gutu Çanyu derdi. Hunlar gökyüzü için çengli, oğul için gutu sözlerini söylerdi. Çanyu ise engin, ulu anlamlarına gelirdi. Devlet teşkilatında unvanlar şöyleydi: Sol-Sağ Bilge Bey, Sol-Sağ Luli Bey, Sol-Sağ Büyük General, Sol-Sağ Büyük Komutan, Sol-Sağ Büyük Danghu, Sol-Sağ Guduhou. Hunlar bilge sözü için tuçi derlerdi. Veliaht Sol Tuçi Bey olurdu. Sol-Sağ Bilge Bey’lerden aşağı Danghu’lara kadar büyük olanların on bin küsur ve küçük olanların birkaç bin atlı askeri vardı. Toplam 24 baş vardı. Bunlar on bin atlının veya tümenin başı olarak bilinirlerdi. Büyük unvanlar babadan oğula geçerdi. Hunlarda Huyan, Lan Şubu adlı soylu aileler vardı. Devlet teşkilatında soldakiler doğuda otururlardı. Soldakilerin hükmettikleri topraklar, yani devletin sol kanat toprakları Shanggu’nun doğusundan Mançurya halklarından Huimo ve Çaoşian (Kore) topraklarına kadardı. Devlet teşkilatında sağdakiler batıda otururlardı. Sağdakilerin hükmettikleri topraklar, yani devletin sağ kanat toprakları Shangjun’un batısından Kök Nor (Çinghai) taraflarında Tibetlilerin ataları olan halkların yaşadıkları yerlere kadardı. Çanyu’nun otağının kurulduğu topraklar Çin’in orta-kuzey kısımları olan Dai ve Yuncong topraklarına kadar uzanırdı. Hunlarda herkesin toprağı vardı ve bunlar belliydi. İnsanlar suyun ve otun peşinden sürülerini göçürürlerdi, bu bakımdan konar-göçer bir hayat tarzı vardı. En çok toprağa Sol-Sağ Bilge Bey, Sol-Sağ Luli Bey sahipti. Sol-Sağ Gutuhou yardımcı memurlardı. 24 baş da kendileri binbaşı, yüzbaşı, onbaşı, küçük bey, yardımcı, komutan, danghu, juçu gibi rütbeler oluştururlardı (Han Shu, s. 3751). about:blank 23/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap 3.5. Hunların Toplantıları, Gelenekleri, Yasaları Çin kaynaklarında Hunların toplantıları, gelenekleri, yasaları hakkında bazı bilgiler bulunmaktadır. Buna göre Hunlar yılda üç kez kurultay yaparlardı. Yılın ilk ayı bütün beyler Çanyu’nun otağında az kişiyle toplanır, kurban sunarlardı. Beşinci ayda, Longçeng’daki kurultaya herkes katılırdı. Bunda atalarına, göğün- yerin ruhlarına, Tanrı’ya kurban sunarlardı. Sonbaharda, atlar semirdiğinde Dailin’de kurultay yaparlar, insanları ve hayvanları sayarlardı. Hunların kanunlarına göre kılıcın kabzasını tutup kınından yaklaşık 23 cm çeken, idam edilirdi. Yağma ve hırsızlık yapanlar hanelerine ve ailelerine giremezlerdi. Suç işlendiğinde, hafif suçlarda kişinin vücudu burulup vurulurdu, ağır suçlarda ise idam söz konusuydu. Hapis cezası 10 günü bulmazdı. Bütün ülkede tutuklu sayısı birkaç kişiydi. Hun Çanyu’su güneş doğduğunda ve ay çıktığında otağından çıkar selamlardı. Başlar (üstün olanlar) solda oturur, kuzeye yönelirlerdi. On günlük periyotda 5. ve 6. günü üstün tutarlardı. Ölüyü öte dünyaya uğurlarken, onu iç tabut ve dış tabuta koyarlar ve yanına altın, gümüş, elbise bırakırlardı. Mezarların yeri belli edilmez, üzerine ağaç dikilmez, yas elbiseleri giyilmezdi. Ölünün eşi, bakanları, görevlileri, cariyeleri, buyruğu altında olanlar cenazeye katılırlardı. Bunların sayısı onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce olurdu. Bir iş yapacakları zaman daima ayı gözlerlerdi, ay parladığında savaşa çıkarlar, ay ışık saçmadığında veya görünmediğinde savaştan çekilirlerdi. Savaşta düşmanın kellesini kesene bir kâse içki verilir ve aldığı ganimet ona sunulur, ele geçirdiği kişiler ise esir edilirdi. Bu yüzden onların savaşında herkesin elde ettiği kendisine kalırdı, yani herkes ganimet alırdı. Kuşatmalarda, düşman ordusunu yanıltmada ustaydılar. Düşman üstüne kuş sürüleri gibi ilerler, zorda kalıp yenildiklerinde ise bulutlar gibi dağılırlardı. Savaşta ölenin cesedini getirenler, ölenin mülkünü alırdı (Han Shu, s. 3753). 3.6. Modu’nun Akınları ve Çin’in Tamamen Bastırması Hunların doğudaki Donghu, güneybatıdaki Yueci’lerı ve diğer halkları bağımlı kılmasından sonra, kuzeydeki Hunyu, Çuşe, Dingling, Kırgız, Longşin gibi halk ve memleketler de Hunlara bağlandılar. Kısa sürede Hun gücünün çok geniş bir sahaya yayılması şüphesiz Modu’nun sayesindeydi. Bozkırda herkes onun dehasına ve gücüne saygı duyuyordu. Bu esnada, Çin’de Han İmparatorluğu kurulmuştu (M.Ö. 206). Çinliler içeride düzeni henüz sağlamışlardı. İmparator, güçlenen Hunlar karşısında Han Şin’i Dai’ya gönderdi, onun merkezi, bugünkü Şanşi’deki Mayi oldu. Hunlar Mayi’ye büyük bir sefer düzenleyip şehri kuşatınca Han Şin teslim oldu. Hun orduları bundan sonra güneye doğru ilerlediler, Goucu Dağı’nı aştılar, Taiyuan’a saldırdılar, Jinyang eteklerine kadar geldiler. Bunu gören Han İmparatoru Gao, kendi komutasındaki bir orduyla Hunlara hücum etti. Ancak mevsim kıştı, çok soğuktu, epey kar yağdı ve çok sayıda Çin askerinin parmakları dondu. Bu arada Modu, yenilmiş gibi davranarak çekildi. Çünkü Çin ordusunu üzerine çekmek istiyordu. Çinliler Hun ordusunu kovalamaya başlayınca, Modu az sayıda ve zayıf askerini göz önünde tutup Çinlileri iyice içeri çekti. Bunun üzerine piyade ağırlıklı 320.000 kişilik Çin ordusu kuzeye doğru Hunların peşine düştü. İmparator Gao önden bugünkü Datong şehri olan Pingçeng’a ulaştı. Askerlerinin bir kısmı ise yoldaydı. Modu iyice içeri çektiği imparatoru, 300 küsur binlik atlı ordusuyla Baydeng Dağı’nda kuşattı. Kuşatma yedi gün sürdü. Kuşatma içindeki Çinliler, dışarıdaki Çinlilerle bağlantı kuramadı, herhangi bir yardım alamadı. Hun ordusunun atlı birlikleri Baydeng Dağı’nın dört bir tarafını çevirmişlerdi. Batıdakiler ak, doğudakiler gök, kuzeydekiler kara (yağız), güneydekiler al renkteydi. Çin İmparatoru Gao, Modu’nun eşi olan Çinli Hatun’a gizlice elçi gönderdi, hediyeler sundu. Bunun üzerine Hatun Modu’ya iki tarafın birbirine zarar vermemesi gerektiğini, Modu’nun Çin’i ele geçirse de idare edemeyeceğini, Çin’de oturamayacağını ve ayrıca Çin İmparatoru’nu koruyan ruhları da göz önünde bulundurması gerektiğini söyledi. Modu eşini dinledikten sonra, Mayi’de esir edip kendi tarafına geçirdiği Han Şin’in generallerinden Vang Huang ve Cao Li’yi bekledi. Bu iki generalin ordusu gelmeyince onların Çin tarafına geçip bir aldatmaca peşinde olduklarından şüphelendi ve yine Hatun’un sözlerini de dikkate alarak kuşatmanın bir ucunu açtı ve Çin ordusunun tahliye olmasına izin verdi (Han Shu, s. 3753). Bunun üzerine Çin İmparatoru Gao ordusuyla kuşatmadan çıkıp dışarıdaki orduyla birleşti. Modu da ordusunu çekti. İmparator da ordusunu çekti ve ardından Modu ile saraydan çinli eş vererek barış (Çinlilerin bu siyasetine heçin sistemi denir.) yapmak üzere Liu Jing’i gönderdi. Sonradan bir Hun generali olan Han Şin, Cao Li ve Vang Huang gibi komutanlar ile birlikte yapılan barış antlaşmasına rağmen zaman zaman Dai, Yanmen, Yuncong’a hücum etti, yağma faaliyetleri yaptı. Çok geçmeden Han İmparatorluğu’na karşı savaşan Çen Şi (ö. 196) isyan etti ve Han Şin ile birleşerek Dai’a hücum etti. Çin İmparatoru, Fan Kuai komutasındaki bir orduyu onların üzerine gönderdi. Bu Çin ordusu, Dai, Yanmen ve Yuncong’u geri aldı ancak Çin Seddi’nin dışına çıkamadı. Bu esnada çok sayıda Çin generali ordularıyla ardı about:blank 24/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap ardına gelip Hunlara sığınıyordu. İyice güçlenen Modu, sık sık güneye iniyor, Dai topraklarını çiğniyordu. Bu akınlarla Çin çok zor duruma düşünce imparator Liu Jing’i elçi olarak gönderip hanedandan bir Çinli gelin vererek evlilik yoluyla barış yaptı ve her yıl Hunlara belirlenen miktarlarda ipek, yiyecek, içki vermeyi kabul etti. Antlaşma yapılınca Modu akınlarını epey azalttı. Çin’in yaşadığı buhran sırasında Yan Beyi Lu Van da isyan ederek 10 bin askeriyle birlikte Hunlara katıldı. Çin bu dönemde hem isyanlarla, hem de Hun akınlarıyla karmaşa içine düştü. 3.7. Modu’nun İmparatoriçe’ye Mektubu İmparator Gao öldükten sonra yerine geçen İmparator Hui (194-188) ve İmparatoriçe Gao (187-180) dönemlerinde Hunlar daha da güçlendiler (Han Shu, s. 3754). Modu, karmaşa içindeki Çin’i yönetmeye çalışan imparatoriçeye mektup göndererek şöyle dedi: “Yalnız bir hükümdarım. Bataklıkta doğdum, yabani sığırların, atların engin topraklarında büyüdüm. Defalarca sınıra geldim. Çin’de de seyahat etmek istiyorum. Zatı alileriniz yalnızdır, tek başına oturmaktadır. İki hükümdar da mutsuzdur, endişelidir. Bende olup sizde olmayanı hediye etmek istiyorum.” İmparatoriçe evlilik teklifi yapan bu mektuba çok sinirlendi. Çen Ping, Fan Kuai, Ji Bu gibilerini huzuruna çağırdı. Mektubu getiren elçinin kellesinin alınmasını ve sefere çıkılıp Hunlara saldırılmasını tartışmaya açtı. Fan Kuai, emrindeki 100 bin kişilik orduyla Hun topraklarını tamamen çiğneyebileceğini söyledi. Ji Bu ise buna itiraz etti. Daha önce Han İmparatorluğu’na karşı savaşan Çen Şi isyan ettiğinde karşısına çıkan Çin ordusunun 320 bin kişi olduğunu, Fan Kuai’yın üst general olduğunu, Hunlar İmparator Gao’yu kuşattığında Fan Kuai’nin kuşatmayı dışarıdan yaramadığını, kuşatma içindekilerin aç bitâp düştüğünü, yaylarını geremediklerini, bu utancın bütün Çin’de hâlâ bilindiğini, Fan Kuai’nin 100 bin kişilik orduyla sefere çıkmasının Çin’e büyük bir darbe olacağını, aldatılmaya gerek olmadığını, Hunları tatlı sözlerle yumuşatmak ve sert konuşup kızdırmamak gerektiğini söyledi. Bunu dinleyen imparatoriçe cevap olarak şu mektubu gönderdi: “Çanyu, zavallı memleketimizi unutmadı, mektup bahşetti, zavallı memleketimiz korktu, endişe duydu. Kendi kendime dönüyorum, yaşlandım, nefesim yetmiyor, saçlarım ve dişlerim döküldü, yürüyüşüm aksak. Çanyu duyduklarından hoşnutsuz olmasın. Zavallı memleketimizin suçu yoktur, affedici olmalısınız. Şahsımın iki imparatorluk arabasını, iki baş atını size sunuyorum.” Modu mektubu okuyunca elçi göndererek teşekkür etti, at hediye etti ve ardından kendisine Çin sarayından, hanedandan bir kız gönderilerek evlilik yoluyla barış antlaşması yapıldı (Han Shu, s. 3755). 3.8. Modu Çin’i Tamamen Avucuna Alıyor Çin tahtına M.Ö. 179 yılında Şiao Ven geçti. Hunlar, Çinlilerle evlilik yoluyla barış antlaşmasını yeniledi. M.Ö. 177 yılının yazında Hunların Sağ Bilge Beyi, Sarı Irmak’ın güney topraklarına indi. Buralardaki yerleşimleri yağmaladı. Bunu öğrenen İmparator Ven, Hunlarla Çin sınırlarına akın yapmamaları üzerine antlaşma yapıldığını, bunun teminatı olarak yüksek miktarlarda hediye’nin gönderildiğini, buna karşılık Sağ Bilge Bey’in Sarı Irmak’ın güneyindeki topraklara yerleştiğini, sınırdaki Çinli askerlerin ve görevlilerin öldürüldüğünü, Shangjun bölgesinin çiğnendiğini ve yağmalandığını, sınırları korumak üzere yerleştirilen Çinli olmayan halkların yerlerinden olduğunu, antlaşmanın bozulduğunu, bu yüzden sınır taraflarından toplanan 80 bin askerden oluşan arabalı ve atlı birliğin Gaonu’ya gönderildiğini, Sağ Bilge Beyi’ne hücum etmesi için ordunun başına Guan Ying’in getirildiğini söyledi. Gelen orduyu duyan Sağ Bilge Beyi, Sarı Irmak’ın kuzeyine geçerek kaçtı. İmparator Ven, Taiyuan’a geldi. Bu esnada Çin’de Jibei Beyi isyan edince, imparator geri dönmek zorunda kaldı ve orduyu da geri çekti. M.Ö. 176 yılında Modu Çanyu, Çin İmparatoruna bir mektup gönderdi: “Tanrı’nın tahta çıkardığı Hunların Ulu Çanyu’su, saygıyla imparatorun sağlığını sorar. Önceden imparator evlilik yoluyla antlaşma işinden bahsetti, mektubunda anlayışı birlik ve huzur olarak vurguladı. Çin’in sınırdaki memurları Sağ Bilge Beyi’ne saldırıp zarar verdi, Sağ Bilge Bey izin almadan Houyilu Beyi Nan Ci gibilerin planlarına uyup Çin memurları ile birbirlerine girdiler. Böylece iki hükümdarın antlaşmasını çiğnediler, kardeşlik bağından uzaklaştılar. İmparatorun suçlayıcı mektubu yine gelince bir elçiyle cevap about:blank 25/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap mektubu gönderdim. Elçim geri gelmedi, Çin elçisi de gelmedi. Çin bu yüzden barışa yanaşmamıştır, komşu memleketler itaat etmemiştir. Bugün düşük rütbeli memurlar antlaşmayı çiğnediler, bunun üzerine Sağ Bilge Beyi’ni cezalandırdım, Yueci’ları bulup saldırması için batı tarafına gönderdim. Tanrı’nın yardımıyla memurlarımız, askerlerimiz iyi durumdadır, atlarımız güçlü kuvvetlidir, Yueci’lerı yok ettik, hepsinin ya kelleleri, canları alındı, ya da tâbi oldular ve halledildiler. Loulan, Vusun, Hujie ve onların tarafındaki 26 memleketin hepsi artık Hun oldu. Yay geren halkları birleştirip bir aile yaptım, kuzey bölgelerini teskin ettim. Orduyu istirahate çekmek, askeri dinlendirmek, atları besiye almak, geçmişteki işleri unutmak, sınırdaki halkı huzurlu kılmak, eskideki başlangıç gibi başlamak, küçüklerin büyümesini, yaşlıların huzur içinde yerlerinde kalmalarını sağlamak, nesiller boyu sükûnet ve mutluluğu temin etmek istiyorum. İmparatorun düşüncesini bilmiyorum, bu yüzden langcong unvanlı Şihuçian’i bir mektupla size gönderiyorum. Hediye olarak bir baş deve, iki baş süvari atı, iki adet araba, iki takım araba atı sunuyorum. İmparator Hunların sınıra yaklaşmalarını istemiyorsa memurların ve halkın uzağa yerleşmelerini emretsin. Elçi geliyor, onu da geri gönderin” (Han Shu, s. 3756-3757). Elçi bu mektubu 6. ayda sınırdaki Şinvang’a (yeni gözetleme kulesi) getirdi. Mektup saraya ulaştı, Çinliler Hunlara karşı saldırıya geçme veya evlilik yoluyla anlaşma seçeneklerini tartıştılar. Bey, bakan, danışmanların hepsi şöyle dedi: “Çanyu, Yueci’lerı henüz yendi, zaferden zafere koşmaktadır, ona saldırılamaz. Bu arada Hun topraklarını alsak, bu bataklık ve tuzlu toprakta oturulamaz, evlilik yoluyla barış yapmak en uygunudur.” İmparator bu politikayı onayladı (Han Shu, s. 3758). M.Ö. 174 yılında Çin sarayından Hunlara bir mektup geldi: “İmparator saygıyla Hunların Ulu Çanyu’sunun sağlığını sorar. Şihuçian ile gönderdiğiniz mektupta diyorsunuz ki: “orduyu istirahate çekmek, önceki işleri unutmak, eski antlaşmayı tekrar yapmak, sınır halkını huzura kavuşturmak, nesiller boyu sükûnet ve mutluluğu temin etmek istiyorum”. Bu benim çok hoşuma gitti. Bu eski kutsal hükümdarların düşüncesidir. Çin ile Hunlar antlaşma yaparak ağabey-kardeş oldular, bu yüzden Çanyu’ya çok sayıda hediye gönderildi. Anlaşmayı çiğneyerek ağabey-kardeş bağını koparan, daima Hunlardır. Sağ Bilge Bey’in işi artık bağışlandı, ağır ceza vermeyin. Çanyu eğer mektuptaki niyetini taşıyorsa memurları açıkça ikaz etsin ki anlaşmayı bozmasınlar. Çanyu’nun mektubuna o vakit inanır, saygı duyarız. Elçi dedi ki Çanyu bizatihi orduların başında memleketleri birleştirmede başarıya ulaştığınızı, ordu işlerinin çok zor olduğunu söyledi.” İmparator çeşitli giysi, ipek kumaş, ipek, takı hediyelerini mektup ile birlikte Çanyu’ya gönderdi (Han Shu, s. 3759). Böylece tekrar evlilik yoluyla barış anlaşması yapıldı. Bu arada Büyük Hun Devleti’nin kurucusu Modu Çanyu, M.Ö. 174 yılında öldü. Hun tarihinde böylece bir dönem kapanmış oldu. Bölüm Özeti ∎ Hun tarihinde Modu (Mete)’ya kadar olan dönem oldukça karmaşıktır. Bu döneme ilişkin bilgiler Çin kaynaklarıyla sınırlıdır ve o kaynaklarda yeterince ayrıntılı ve açık bilgiler bulunmamaktadır. Döneme ait kısıtlı bilgilerin olmasının en önemli nedeni, Çinlilerin beylikler halinde parça parça yaşamaları, tek bir devlet çatısı altında olmamaları, istikrarlı ve sistemli tarih kaydı tutmamalarıdır. Bu nedenle Modu hükümdarlığı öncesinde çeşitli Hun boylarının varlığı bilinse de bu boylardaki devlet yapısı, teşkilatı, yayıldıkları alanlar gibi konular hakkında bilgimiz yoktur. ∎ Çin’in, Çin Hanedanlığı tarafından tek bir çatı altında toplanması, daha sonra karmaşa içine düşmüştür. Hunların iyece güçlendiği dönemde babası Modu (Mete)’yu veliahtlıktan uzaklaştırmaya çalışsa da Modu bu planı bozarak Hun ülkesinde iyice güçlenmiş ve bir darbeyle babasını devirerek Büyük Hun Devleti’ni kurmuştur. ∎ Modu’nun devletin genişleme sürecinde Donghu’lara, Yueci’lere, diğer boylara seferler düzenlemiştir. about:blank 26/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Hun Devleti ve Çin arasında hecin (evlilik yoluyla barış) sistemi ile siyasi ilişkiler sürdürülmeye çalışılmıştır. Kaynakça Ercilasun, K. (2019), Türk Tarihinde Asya Hunları, İstanbul: Dergâh. Han Shu (1997), Beijing: Zhonghua. Ögel, B. (1981), Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, C. I-II, Ankara: Kültür. Shi Ji (1997), Beijing: Zhonghua. Bir takım dört attır. Ünite Soruları Soru-1 : Hun hükümdarları hangi unvanı taşıyorlardı? (Çoktan Seçmeli) (A) Hakan (B) Han (C) Çanyu (D) Kağan (E) İmparator Cevap-1 : Çanyu Soru-2 : Modu babası Touman tarafından hangi halka rehine olarak gönderildi? (Çoktan Seçmeli) (A) Yueci (B) Çin (C) Donghu (D) Kanglı (E) Vusun about:blank 27/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Cevap-2 : Yueci Soru-3 : Modu, Büyük Hun Devleti’ni kaç yılında kurdu? (Çoktan Seçmeli) (A) M.Ö. 206 (B) M.Ö. 201 (C) M.Ö. 221 (D) M.Ö. 209 (E) M.Ö. 200 Cevap-3 : M.Ö. 209 Soru-4 : Donghu’lar elçi göndererek Modu’dan sırasıyla neleri talep ettiler? (Çoktan Seçmeli) (A) Cariye-Toprak-At (B) Toprak-Koyun-Cariye (C) At-Cariye-Toprak (D) Altın-At-Toprak (E) Toprak-Mücevher-İpek Cevap-4 : At-Cariye-Toprak Soru-5 : Aşağıdakilerden hangisi Hun devlet teşkilatında bir unvan değildir? (Çoktan Seçmeli) (A) Luli Bey (B) Büyük Komutan (C) Guduhou about:blank 28/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap (D) Danghu (E) Şici Cevap-5 : Şici Soru-6 : Hunlar yılda kaç kurultay yaparlardı? (Çoktan Seçmeli) (A) 5 (B) 3 (C) 2 (D) 4 (E) 1 Cevap-6 : 3 Soru-7 : Hunlarda hafif suçlar nasıl cezalandırılırdı? (Çoktan Seçmeli) (A) Kişinin vücudu burulup vurulurdu. (B) Kişinin eli kesilirdi. (C) Kişinin ayağı kesilirdi. (D) Kişi sürgün edilirdi. (E) Kişi öldürülürdü. Cevap-7 : Kişinin vücudu burulup vurulurdu. Soru-8 : Modu’nun komutasındaki ordu, 320 bin kişilik Çin ordusunu nerede kuşattı? (Çoktan Seçmeli) (A) Ötüken about:blank 29/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap (B) Gansu (C) Baydeng (D) Pekin (E) Luoyang Cevap-8 : Baydeng Soru-9 : Evlilik yoluyla barış anlaşması ne demektir? (Çoktan Seçmeli) (A) Barış yapılması ve Hunlardan Çin’e evlilik için gelin gönderilmesi (B) Barış yapılması ve Çin’den hunlara evlilik için gelin gönderilmesi (C) Barış yapılmadan önce karşılıklı olarak evlilik için gelin gönderilmesi (D) Barış yapılmadan önce hunlardan Çin’e evlilik için gelin gönderilmesi (E) Savaş dursun diye karşılıklı damat gönderilmesi Cevap-9 : Barış yapılması ve Çin’den hunlara evlilik için gelin gönderilmesi Soru-10 : Modu, Çin ordusunu kuşattığında yönlere göre atların rengi neydi? (Çoktan Seçmeli) (A) Kuzey: Kara-Batı: Ak-Doğu: Gök-Güney: Al (B) Kuzey: Ak-Batı: Sarı- Doğu: Al- Güney: Gök (C) Kuzey: Sarı-Batı: Kara- Doğu: Ak- Güney: Al (D) Kuzey: Kara -Batı: Sarı - Doğu: Ak- Güney: Al (E) Kuzey: Kara -Batı: Al - Doğu: Ak- Güney: Sarı Cevap-10 : Kuzey: Kara-Batı: Ak-Doğu: Gök-Güney: Al about:blank 30/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap 4. HUN DEVLETİ’NİN KÖKLEŞMESİ Birlikte Düşünelim 1) Laoshang Çanyu dönemi ne zaman başladı? 2) Hunlar Çin’i nasıl sürekli baskı altında tutuyorlardı? 3) Evlilik yoluyla barış antlaşması nasıl yürütülüyordu? 4) Junçen Çanyu dönemi ne zaman başladı? Başlamadan Önce Hunların yükselişinin Laoşang Çanyu döneminde başladığı kabul edilmektedir. Bu dönemde Hunlar akınlarla Çin’i baskı altında tutma stratejisi izlemiştir. Hunlar evlilik yoluyla sağlanan barış antlaşmalarına rağmen devamlı Çin topraklarına girerek yağmalar yapmışlardır. Çin’de İmparator Vu’nun başa geçmesinden sonra Hun politikasının değişmeye başlamıştır. Hunlara karşı hücuma geçilmesi İmparator Vu dönemine denk gelir. Bu dönemde Hunların ilk kez büyük toprak kayıpları yaşadıkları görülmektedir. 4.1. Laoşang Çanyu Devletin kurucusu Modu’nun M.Ö. 174 yılında ölmesinden sonra, yerine oğlu Jiyu geçti. Unvanı Laoşang oldu. Yeni Çanyu henüz tahta oturduğunda Çin İmparatoru Ven, evlilik yoluyla barış anlaşması çerçevesinde hanedandan bir prenses gönderdi. İmparatorun harem ağası olan Yan halkından Conghang Yue, prensesin Çanyu’ya götürülmesiyle görevlendirildi. Gitmek istemeyen ancak zorla gönderilen Conghang Yue, Hunlara varır varmaz Laoşang Çanyu’nun hizmetine girdi. Onun görüşlerine çok değer veriliyordu, itibar görüyordu. 4.1.1. Çanyu Çin’e Özeniyor Çanyu Çin tarzı hayata, giyeceklere, yiyeceklere özeniyordu. Bunun üzerine Conghang Yue onu uyararak şöyle dedi: “Hunların toplam nüfusu, Çin’in bir ilinin nüfusu kadar etmez. Hunları güçlü kılan giysilerinin, yiyeceklerinin farklılığıdır, Çin’e bağımlı olmamaktır. Bugün Çanyu geleneklerini değiştirip Çin ürünlerini sevmektedir. Böyle giderse Çin ürünlerinin onda ikisi bile tüketilmeden Hunların tamamı Çin’e tabi olacaktır. Çin’in ipekli dokumalarını alıp ata binerseniz, otların, dikenlerin içinde giysinizin, pantolonunuzun hepsi yırtılıp parçalanacaktır. O vakit göreceksiniz ki keçe ve deri kadar sağlam ve güzel değiller; Çin yemeklerini, ürünlerini attığınızda, göreceksiniz ki bunlar kımız kadar yararlı ve güzel değiller.” Conghang Yue, Çanyu’nun etrafındakilere bir tür kayıt tutma sistemi öğretti. Bununla insanların, hayvanların sayısını hesapladılar (Han Shu, s. 3759). 4.1.2. Çin’e Çanyu’nun Diplomatik Üslubu ve Danışmanın Hunlarla İlgili Konuşması Çin İmparatoru, Çanyu’ya “imparator saygıyla Çanyu’nun sağlığını sorar” diye başlayan ve yaklaşık 25 santimetre uzunluğundaki bir tahta üzerine yazılan bir mektubu hediyelerle birlikte gönderdi. Laoşang Çanyu’nun danışmanı Conghang Yue, buna karşılık Çanyu’nun ondan birkaç santimetre daha uzun bir mektubun, büyük mühürlü ve zarflı olarak gönderilmesini, Çanyu’nun mektubunun “Göğün ve yerin yarattığı, güneşin ve ayın hâkim kıldığı Hunların Ulu Çanyu’su saygıyla Çin İmparatoru’nun sağlığını sorar” diye başlamasını ve bunun yanında yine hediyeler göndermesini tavsiye etti. about:blank 31/135 28.03.2024 16:55 Ders : Hun Tarihi - eKitap Hun otağına varan Çin elçisi görüşme esnasında Hunların yaşlılara saygı göstermediklerini söyleyince, Conghang Yue Çin’de savaşa giden askere etrafındakilerin en iyi elbise ve yemekleri verdiklerini, Hunlarda askerliğin en önde gelen iş olduğunu, yaşlıların ve zayıfların savaşamadıklarını ve bu yüzden en iyi yiyecek ve içeceklerin güçlü kuvvetli olanlara verildiğini, bunun yaşlıları aşağı tutmak anlamına gelmediğini söyledi. Konuşmada Çin elçisi bu kez Hunlarda baba-oğulun aynı çadırda oturduklarını, baba ölünce oğulların analıklarıyla evlendiğini, Hunların başlık ve kuşak takmadıklarını , saray ritüellerini bilmediklerini söyledi. Bunun üzerine Conghang Yue şöyle dedi: “Hunların geleneklerinde, bakılan hayvanın eti yenir, sütü içilir, derisi giyilir. Sürüleri otlatmak ve sulamak için mevsime göre yer değiştirilir. Bu yüzden onlar acil durumlarda ata binmede, ok atmada talimlidirler; normal zamanlarda ise insanlar huzurludur, bir iş yapmazlar. Anlaşmaları ve hukukları basittir, kolayca uygulanır. Yönetenler ve yönetilenler arasındaki ilişki basittir, kolayca kurulur. Memleketin yönetimi tek bir vücut gibidir. Baba veya ağabey öldüğünde oğul veya kardeş onların karısıyla evlenir, çünkü soylarının, ailelerinin kaybolmasından korkarlar. Bu yüzden Hun toplumu karmaşa içine düşse dahi boylarını, soylarını korurlar. Bugün Çin’de oğul ve kardeşler ölen baba ve kardeşlerinin karılarıyla evlenmiyorlar ancak akrabalık bağları giderek zayıflıyor, akrabalar birbirlerini öldürüyor. Ailelerini (soyadlarını) değiştirmelerine gelince, işte bu yüzdendir. Yine protokol kurallarının, ritüellerin yarattığı tahribatlar yöneten ve yönetilenlerin ilişkisinde çatışma çıkarmaktadır. Yine evin, binanın çok oluşu tabiatı, gücü tüketmektedir. İnsanlar elbise ve yiyecek elde etmek için tarlalarını sürmekte, ipek böceği yetiştirmekte, kendilerini korumak üzere yerleşimlerin etrafına duvarlar, setler çekmektedir ve bu yüzden Çin halkı acil durumlarda savaşmada talimli değillerdir. Normal vakitlerde ise çalışmaktan tükenirler. Siz toprak evlerde oturan insanlar, boş boş konuşmayın, başlığınız da ne ola!” Çin elçisi tartışmayı uzatmak istediğinde Conghang Yue devam etti: “Çin elçisi, daha fazla konuşma, bak Çin’in Hunlara taşıdığı ipekli dokuma, pirinç, mayalanmış içki ölçüsünde olsun, güzel ve kaliteli olsun, daha ne söz? Eğer verdikleriniz mükemmel ve kaliteliyse tamamdır, eğer mükemmel ve kaliteli değilse, kötüyse, sonbaharı bekleyin, dörtnala koşan atlarımız tarlalarınızdaki mahsulü çiğneyecek” (Han Shu, s. 3760). Conghang Yue gece gündüz Çanyu’nun yanında duruyordu, ona yapılacak işlerin faydası ve zararı konusunda tavsiyelerde bulunuyordu. 4.2. Hunların Akınlarla Çin’i Baskı Altında Tutma Siyaseti Hun orduları M.Ö. 166 yılında, 140 bin atlıdan oluşan bir orduyla, bugünkü Ningşia’daki Cunuo ve Şiaoguan’a girdi. Orada Beydi Komutanı Ang’ı öldürdü. Çok sayıda kişiyi esir edip hayvanı ele geçirerek Pengyang’a kadar ilerledi. Atlı birlikler Huicong Sarayı’nı yaktılar. Öncü birlikler Yong ve Gançuan’a kadar gittiler. Bunun üzerine İmparator Ven, Cou Şe ve Cang Vu adlı generalleri görevlendirdi. 1000 savaş arabası, 100 bin atlı Hun ilerlemelerine karşı başkent Çang’an yakınlarına konuşlandı. Yine Liu Çing, Şangjun Generali; Vey Su, Beydi Generali; Cou Zao, Longşi Generali; Cang Şiangru, Büyük General; nihayetinde Dong Çi, General yapıldı. Savaş arabaları ve atlılardan oluşan devasa bir ordu Hunlara karşı ilerlemeye başladı (Han Shu, s. 3761). Çanyu bir aydan fazladır Çin topraklarındaydı. Çin ordusu sınırı geçti, Hunları takip etti ama kimseyle karşılaşamadı. Bundan sonra Hunlar devamlı Çin topraklarına girerek ya

Use Quizgecko on...
Browser
Browser