Türk Dili 14. Hafta Ders Notu PDF
Document Details
Uploaded by SnazzyEarthArt8280
İstanbul Atlas Üniversitesi
2024
Tags
Summary
Bu belge, İstanbul Atlas Üniversitesi'nin 2024-2025 akademik yılı Türk Dili 14. haftasına ait ders notlarını içermektedir. Ders, konuşma bozuklukları ve diksiyon, bilimsel araştırma yöntemleri ve akademik yazma gibi konuları ele almaktadır.
Full Transcript
İSTANBUL ATLAS ÜNİVERSİTESİ 2024-2025 AKADEMİK YILI TÜRK DİLİ 14. HAFTA Konuşma bozuklukları ve diksiyon. Dersin konusu Bilimsel araştırma yöntemleri...
İSTANBUL ATLAS ÜNİVERSİTESİ 2024-2025 AKADEMİK YILI TÜRK DİLİ 14. HAFTA Konuşma bozuklukları ve diksiyon. Dersin konusu Bilimsel araştırma yöntemleri Akademik yazma Okunacak çalışmalar - İzleme - Konuşma Bozuklukları Konuşma bozukluğu, insan ilişkilerini sınırlandıran bir problem olarak değerlendirilmektedir. Konuşma bozukluğu; konuşmanın akıcılığında, ritminde, vurgularında, zihinsel organizasyonunda çeşitli sorunların olmasıdır (Erdem, 2013, s. 419). Her birey doğuştan getirdiği veya sonradan edindiği birtakım konuşma kusurlarına sahiptir. Bireyin herhangi bir konuşma bozukluğuna sahip olduğu kanısına varmak için Özgür (2003), şu gibi durumların yol gösterici olacağını ifade etmektedir: Anlaşılır biçimde konuşamama İşitilebilir bir ses tonuyla konuşmama Çıkarılan sesin bozuk ve kulak tırmalayıcı bir nitelik taşıması Ton ve vurgunun kullanılamaması veya yanlış kullanılması Söz varlığı açısından yetersiz olunması Dilin kurallarına hâkimiyet sağlanamaması Konuşma içeriği ile beden dil inin uyumsuzluğu Konuşma kusurlarını; yerel ağızla konuşma, seslendirme ve söyleme yetersizliği, beden dilini kullanamama ve konuşma özürleri (kekemelik, pelteklik vb.) olarak belirtmektedir. Erdem (2013, s. 423), telaffuzla ilgili olanlar, kekemelik, mahalli ağızla konuşma, dil ve dudak tembelliği, hızlı konuşma, afazi şeklinde konuşma bozukluklarını tasnif etmektedir. Vural (2003), gevşeklik, atlama, tutukluk, kekeleme ile yanlış vurgu, ton, duraklama şeklinde konuşma bozukluklarını sıralamaktadır. Gevşeklik: Dil ve dudak tembelliğine bağlı olarak ortaya çıkan gevşek konuşma durumudur. Dil ve dudak tembelliği, dil ve dudak kaslarının işlevini yeterli düzeyde yerine getirememesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Özellikle ünsüzlerin çıkarılmasında önemli bir fonksiyona sahip olan dil, seslerin tam değerinde söylenmesi noktasında görevini yerine getiremediğinde çıkarılacak sesin kalitesi düşmektedir. Dudaklar için de aynı durum söz konusudur (Erdem, 2013). Yapılacak etkinliklerle, vücuttaki diğer kas gruplarında olduğu gibi, dil dudak kaslarındaki işlev kaybı önlenebilir. Bunun için belirli ses gruplarından oluşan tekerlemeler bir etkinlik malzemesi olarak kullanılabilir Ses atlaması: Birey, konuşması sırasında sözcüklerdeki kimi heceleri veya sesleri farkına varmadan atlayabilir. Ses atlamalarına dayalı konuşma kusurlarının ortaya çıkış nedeni, genellikle konuşmacının aceleci tavrı ve özensizliğinden kaynaklanmaktadır. merhaba ----------> meraba gaste ----------> gazete hanfendi ----------> hanımefendi Küçük yaşlarda gelişen ses atlama kusuru, dikkat edilmezse ileri yaşlarda düzeltilemeyen bir konuşma kusuru hâlini almaktadır (Gündüz ve Şimşek, 2014, s. 132). 1 Değiştirme: Boğumlama kaynaklı kusurların pek çoğunun kaynağı, yerel ağızla konuşmakla ilişkilendirilmektedir. Değiştirme de yerel ağızla konuşma sonucu ortaya çıkan bir konuşma kusuru olarak görülebilir. Adından da anlaşılacağı üzere değiştirme; seslerin, hecelerin veya sözcüklerin değiştirimine dayanmaktadır (Gündüz ve Şimşek, 2014, s. 132). melhem ----------> merhem bilader ----------> birader gönlüm ----------> göynüm Bu kusurun giderilmesi için konuşmacının standart Türkçe ile konuşmaya özen göstermesi gerekmektedir. Pelteklik: Bir harfin çıkarılamayarak diğeri ile değiştirilmesine pelteklik denmektedir (Vural, 2003, s. 248). Kimi kaynaklarda pelteklik ile değiştirmenin aynı konuşma kusuru olduğuna dair açıklamalara rastlanmaktadır. Her iki kusurun ortaya çıkmasında da seslerin değiştiriminin olması, bu durumun nedeni olarak görülmektedir. Değiştirme ve pelteklik, boğumlama kaynaklı kusurlar olmasının yanında birbirinden farklılık arz etmektedir. Değiştirmede birey, konuşma organlarıyla ilgili herhangi bir problem yaşamazken pelteklik konuşma organlarının işlevindeki eksiklikten kaynaklı da meydana gelebilmektedir. Vural (2003) pelteklik türlerini; sert ünsüzlerle ve ünlülerle ilgili olanlar şeklinde iki ana başlık altında ele almaktadır. Peltekliğin giderilmesi için öncelikle kişinin ünlü ve ünsüzlerin çıkış noktası konusunda bir farkındalık kazanması önemlidir. Ayrıca bu seslerin geçtiği veya bu seslerin birbiri yerine kullanıldığı sözcüklerin tekrarına dayalı alıştırmaların yapılması peltekliğin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmalardır. Sert ünsüzlerle ilgili olanlar Ünlülerle ilgili olanlar J yerine z söylemek (Jale- Zale) S yerine z söylemek (herkes-herkez) Ş yerine s söylemek (şapka-sapka) C yerine j söylemek (ancak-anjak) S yerine ş söylemek (şemsiye-şemşiye) İnce a yerine kalın a söylemek (lastik) E yerine a söylemek (bilet-bilat) R yerine l söylemek (terlik-tellik) A yerine e söylemek (asalet-esalat) N yerine l söylemek (fincan-filcan) İnce o yerine kalın o söylemek (lokum) B yerine p söylemek (leblebi-leplepi) D yerine t söylemek (dayı-tayı) F yerine v söylemek (şefkat-şevkat) T yerine c söylemek (tırnak-cırnak) Tutukluk: Bireyin psikolojik özellikleri; öfke, korku, sevinç gibi duyguları konuşmaya yansımakta; ses tonunu, hızını, kullanılan kelimeleri etkilemektedir (Güneş, 2013:107). Heyecan, özgüven eksikliği gibi psikolojik nedenlerle hecelerin, sözcüklerin tekrar tekrar söylenmesidir (Okur, 2013). Böyle durumlarda konuşmacı, söyleyeceklerini ifade edemememin verdiği endişe ile “Iıııı! Hımm! Eee!” şeklinde gereksiz sesler çıkarmaktadır. Tutukluğun giderilmesi noktasında birey, özellikle topluluk önünde konuşma deneyimini artırmalı, konuşma becerisine ilişkin kendine yönelik bir farkındalık geliştirmeli (yapabildikleri ve yapamadıklarına dair) ve sesli okuma çalışmaları yapmalıdır. 2 Islıklama: “S” sesinin, dil ucunun üst dişlerin iç kısmına dayanarak abartılı bir biçimde çıkartılmasına dayanan bir konuşma bozukluğudur (Gündüz ve Şimşek, 2014). Bu kusur, “s” sesiyle ilişkilendirilse de aynı durum “ş” sesi için de geçerlidir. Bu sesleri çıkartırken konuşmacının dil ve dişleri arasındaki boşluğa hava girmesiyle ıslığa benzer bir ses çıkmaktadır. Islıklamanın ortadan kaldırılması için “s” ve “ş” sesinin içinde geçtiği sözcüklerle alıştırmalar yapılmalıdır (sa, se, sı, si, so, sö, su, sü, as, es, ıs, is, os, ös, us, üs, sas, ses, sıs, sis, sos, sös, sus, süs gibi). Kekemelik: Kekemelik, konuşma akışında tutukluk, bir sözcük veya sesi tekrarlayarak duraklama, sesi uzatma, konuşmada psikolojik, nörolojik ve fizyolojik bir ritim bozukluğu olarak tanımlanmaktadır (Amerika Psikiyatri Birliği, 2000). Kekemeliğin ortaya çıkışı genellikle 2-7 yaş aralığına tekamül etmekte ve erkeklerde kadınlara nazaran daha sık karşılaşılan bir konuşma bozukluğu olarak nitelenmektedir (Kent 2000). Kekemeliğin temelinde kaygı düzeyinin yüksekliğinin etkili olduğu belirtilmektedir (Gabel 2002). Kekemelik konuşamama kaygısı ile oluşan gerilimin nefes borusu ve ses tellerine iletilmesi ile olabileceği gibi beynin sol yarı küresinde yer alan konuşma merkezinin (Broka) herhangi bir nedenle zedelenmesi veya bir nörolojik bozukluğunun bulunmasından da ortaya çıkabilir (Özgür, 2003). Kekemeliğin tedavisine psikolojik terapilerin yanı sıra solunum çalışmaları ve patlamalı ünsüzlerin (p, b, t, d, k, g) yer aldığı hece çalışmaları yapmak, tekerlemelerden yararlanmak gerekmektedir. Boğumlama kusurlarının yanında konuşmayı engelleyen veya konuşma düzenini bozan iki önemli konuşma bozukluğundan bahsetmenin faydalı olacağı düşünülmektedir. Afazi: Beyindeki konuşma merkezinde gerçekleşen bir hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma veya yazma gibi becerilerin kısmen veya tamamen kaybıdır (Korkmaz, 2008). Afazi olan birey; konuşma bozukluğu, nesneleri 268 adlandırmada zorlanma, okuma ve yazma güçlüğü/bozukluğu, dinlediğini anlama zorluğu yaşamaktadır (Özgür, 2003). Dizartri: Konuşma kaslarının kontrolüyle ilgili yaşanan sorunlarla ilişkili motor konuşma bozukluğudur. Farklı sinir ve kas hastalıklarına bağlı konuşma organlarında ortaya çıkan güçsüzlük veya koordinasyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır (Korkmaz, 2008). Dizartriye sahip konuşmacı telaffuzla ilgili hatalar yapmakla birlikte vurgu ve tonlamada problem yaşamamaktadır. Dizartri, konuşma organlarını idare eden bozukluktan ileri geldiği için sinirseldir dolayısıyla nöroloji uzmanlarını ilgilendiren bir rahatsızlıktır. Afazi: Beyindeki konuşma merkezinde gerçekleşen bir hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma veya yazma gibi becerilerin kısmen veya tamamen kaybıdır (Korkmaz, 2008). Afazi olan birey; konuşma bozukluğu, nesneleri 268 adlandırmada zorlanma, okuma ve yazma güçlüğü/bozukluğu, dinlediğini anlama zorluğu yaşamaktadır (Özgür, 2003). Dizartri: Konuşma kaslarının kontrolüyle ilgili yaşanan sorunlarla ilişkili motor konuşma bozukluğudur. Farklı sinir ve kas hastalıklarına bağlı konuşma organlarında ortaya çıkan güçsüzlük veya koordinasyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır (Korkmaz, 2008). Dizartriye sahip konuşmacı telaffuzla ilgili hatalar yapmakla birlikte vurgu ve tonlamada problem yaşamamaktadır. Dizartri, konuşma organlarını idare eden bozukluktan ileri geldiği için sinirseldir dolayısıyla nöroloji uzmanlarını ilgilendiren bir rahatsızlıktır. Afazi: Beyindeki konuşma merkezinde gerçekleşen bir hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma veya yazma gibi becerilerin kısmen veya tamamen kaybıdır (Korkmaz, 2008). Afazi olan birey; konuşma bozukluğu, nesneleri 268 adlandırmada zorlanma, okuma ve yazma güçlüğü/bozukluğu, dinlediğini anlama zorluğu yaşamaktadır (Özgür, 2003). Dizartri: Konuşma kaslarının kontrolüyle ilgili yaşanan sorunlarla ilişkili motor konuşma bozukluğudur. Farklı sinir ve kas hastalıklarına bağlı konuşma organlarında ortaya çıkan güçsüzlük veya koordinasyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır (Korkmaz, 2008). Dizartriye sahip konuşmacı telaffuzla ilgili hatalar yapmakla birlikte vurgu 3 ve tonlamada problem yaşamamaktadır. Dizartri, konuşma organlarını idare eden bozukluktan ileri geldiği için sinirseldir dolayısıyla nöroloji uzmanlarını ilgilendiren bir rahatsızlıktır. Fonetik Sesletim, bir dilin ses bilgisi başka bir ifade ile fonetik yapısı ile ilgilidir. Fonetik, seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır (Vural, 2007, s. 114). Özçimen (2008, s.164)’e göre Türkçenin fonetiği en doğru şekilde öğrenilmeli, seslerin doğru çıkarılmasına önem verilmelidir. Çünkü diksiyon ve fonetik, duygu ve düşünceleri yerli yerinde ifade edebilmek, Türkçeyi ve sesi en doğru şekliyle kullanabilmek, yönlendirilmek istenilen amaç doğrultusunda sözleri daha etkili bir şekilde karşıya ulaştırabilmek için baş vurulması gereken iki önemli unsurdur. Yapılan tanımlamalarda 269 sözlerin üslubuna uygun söylenmesinin, diksiyonun temel niteliği olduğu anlaşılmaktadır. Diksiyonun/diksiyon eğitiminin kişiye kazandırdıkları şu şekilde maddelenebilir (Yaman, 2004, s. 27): Dil unsurlarının doğru seçimi ve amaca uygun kullanımını gerçekleştirme Amaca uygun seçilen dil unsurlarını doğru telaffuz etme Sesin meydana gelmesinde görev alan organlarını etkili kullanma Vurgu, tonlama, durak gibi unsura dikkat etme Açık, anlaşılır, akıcı ve etkileyici bir şekilde konuşma becerisinin kazanma Konuşmalarında ikna yöntemlerini kullanma Öz güveni sağlama ve pekiştirme Sıralanan maddelere bakıldığında kendini doğru ifade edebilen bireyin konuşmanın psikolojik ve toplumsal olarak nitelenen özelliklerini rahatlıkla yerine getirebildiği anlaşılmaktadır. Diksiyon eğitiminde Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî yazı dili olarak kabul edilen İstanbul ağzı esas alınmaktadır. Başlıca Diksiyon Kuralları Türkçenin fonetik özellikleri ile ilgili bilgiye sahip olma, Türkçenin doğru sesletiminde veya telaffuzunda rehber niteliğindedir. Türkçede yazı dilinde karşılığı olmayan sesler de mevcuttur yine bunlara özgü özelliklerin de bilinmesi doğru ve etkili konuşmanın gerçekleşmesi için gereklidir. Bu anlamda başlıca diksiyon kuralları şu şekilde ifade edilebilir (Gülen, 2018, s. 91-101): Ğ (ğ) İle İlgili Kural: ğ, ses değeri bakımından diğer seslerden farklıdır. Diksiyon eğitimi açısından bakıldığında bu sesle ilgili bilinmesi gereken husus, Türkçede “ğ” sesinin okunmadığıdır. Daralma Kuralı: Türkçede geniş ünlülerin dar ünlülere dönüşmesi kuralına daralma denir. Bu kural konuşma dilinde gerçekleşirken yazı dilinde gösterilmez. Türkçede bir kelimenin kök veya gövdesinin son hecesinde a veya e geniş ünlülerinden biri varsa ve kelime/gövde ünlüyle başlayan bir ek alıyorsa araya yardımcı seslerden biri olan “y”nin girdiği durumlarda kök veya gövdenin son hecesindeki geniş ünlü (a/e), ı/i sesine dönüşür. Gelecek zamanın çekimlerinde de daralma söz konusu olmaktadır. Ayrıca gelecek zamanın birinci teklik ve çokluk çekimlerinde daralmanın yanında “ğ” etkisi ile uzatma da söz konusudur. Daralma kuralının, -yor şimdiki zaman eki özelinde yazı diline yansıyan bir istisnası bulunmaktadır (dinliyor, geliyor gibi). Uzun Ünlü Kuralı: Türkçeye, farklı dillerden özellikle Arapça ve Farsçadan yerleşmiş kimi sözcükler, içerisinde uzun ünlü barındırmaktadır. Türkçenin söyleyiş özelliklerini dikkate alan konuşmacılar, bu sözcükleri kısa söyleme eğiliminde olmakta bu durumda konuşma kusuruna neden olmaktadır. Dolayısıyla uzun ünlüyü muhafaza eden kelimeler, söyleyiş özelliğine uygun biçimde seslendirilmelidir. A/a Kuralı: İçinde â/a barındıran sesteş sözcüklerin anlamına uygun söylenişiyle ilgili kuraldır. Ünsüz Yumuşamasında k-g/ğ Değişimi Kuralı: Türkçeye farklı dillerden geçmiş kimi kelimelerde ünsüz yumuşaması olmaz. Irağı değil Irak’ı; merağı değil merakı… 4 Kısaltmalarda da ünsüz yumuşaması geçerli değildir (TÜBİTAK’ı). L/l Kuralı: L/l sesinin, sözcüğün başında yer aldığı durumlarda ince söylenmektedir (Lapa lapa kar yağıyor.). Türkçeye yabancı dillerden giren sözcüklerin kiminde “l” sesi ince söylenir (lal). Bilimsel Araştırma Yöntemleri Bilimsel araştırma yöntemleri ve yaklaşımları alandan alana çeşitlilik gösterebilir. Söz gelimi bir fizikçinin kullandığı bilimsel yöntemler ile bir sosyoloğun kullandığı yöntemler birbirinden çok farklılaşacaktır. Ancak sonuçta gerçek anlamda bilimsellikten söz ediyorsak hangi alanda olursa olsun bilimsel çalışmaların taşıması gereken bir takım ortak özelliklerden ve dolayısıyla bilimsel bilginin üretilmesinde izlenen ortak bir yoldan söz etmemiz gerekir. Karasar (2005) bir bilimsel araştırmanın oluşturulması sürecinde var olan aşamaları şu şekilde ifade etmektedir: Güçlüğün sezilmesi ve problem durumunun hissedilmesi Problemin tanımlanması /daraltılması Çözüm yollarının ortaya konması Gözlenebilir sınayıcıların belirlenmesi /hipotezlerin oluşturulması Deneme ve değerlendirmelerin yapılması / hipotezlerin test edilmesi Raporlaştırma Marckzyk, DeMatteo ve Festinger (2005) ise tartışmalı bir konu olmakla birlikte bir bilimsel araştırmanın içerdiği öğeleri şu şekilde belirtmektedir: Ampirik yaklaşım Gözlemler Sorular Hipotezler Deneyler Analizler Sonuçlar Tekrar Ampirik Yaklaşım: Kazdin (2003) Ampirik yaklaşımı yeni bilginin edinmesinde doğrudan gözleme ya da deneylere dayanan kanıt tabanlı bir yaklaşım olarak tanımlamaktadır. Diğer bir deyişle, ampirik yaklaşımda sadece gözlemler ya da deneylerden elde edilen bilgiler dikkate alınır ve bütün kararlar bu veriler çerçevesinde verilir. Gözlemler: Marckzyk, DeMatteo ve Festinger (2005) gözlemlerin iki farklı kavramsal alana karşılık geldiğini ifade etmektedir. Bunlardan birisi; bizi çevreleyen dünyanın farkında olmak ikincisi ise; dikkatli ölçümler yapmaktır. Gözlem yapma kavramı sadece fiziksel çevre ile sınırlı değildir. Bu nedenle, gözlem yapma sosyal bilimler için de geçerlidir. Bizi çevreleyen fiziksel ve sosyal ortamın farklı olmasının yanında dikkatli ölçümler yapmak da oldukça önemlidir. Diğer bir deyişle, bilim gözlemler sonucu yapılan tahminlere değil gözlemler ve bunlara dayanan ölçümler üzerine şekillenmektedir. Sorular: Sorular, yapılan gözlemlerin üzerinde şekillenir ve araştırmayı şekillendirmesi açısından önemlidir. Marckzyk, DeMatteo ve Festinger (2005) araştırma sürecinde soruların “cevap verilebilir” olması gerektiğini belirtmektedir. Buradaki cevap verilebilirlik önemli bir kavramdır. Çünkü bilimsel araştırma sürecinde sorulan soruların bilimsel araştırma sürecinde cevap verilebilir olması gerekir. Sonuçta bir cevap üretmenin mümkün olmadığı süreçler bilimsel araştırmanın da konusu olmayacaktır. Soruların diğer bir önemi de konuyu sınırlandırıyor olmasıdır. 5 Hipotezler: Hipotezler sorulan sorulara ilişkin öngörüyü ifade etmektedir. Diğer bir deyişle, yapılacak ölçümler sonucunda neyin görüleceğini önceden kestirmek anlamına gelmektedir. Örneğin, halsizlik şikâyeti ile hastaneye giden bir hastaya ilişkin gözlemler sonrasında bir hipotez oluşturur: “Bu hastada demir eksikliği olduğu için halsizlik şikâyeti var.” Bu hipotez üzerine de bir takım ölçümler, söz gelimi kan tahlilleri yapılarak hipotezin doğruluğu, yanlışlığı test edilir. Burada yanlışlanabilirlik oldukça önemli bir kavramdır. Karl Popper tarafından ortaya konulan bu kavrama göre yanlışlanabilir olmayan durumlar, örneğin inanışlar, bilimsel araştırmanın konusu olmaz. Deneyler: Hipotezler oluşturulduktan yapılması gereken şey; bu hipotezlerin test edilmesi diğer bir deyişle ilgili deneylerin, ölçümlerin yapılmasıdır. Buradaki deney kavramı yine sadece fen bilimleri ile ilgili değildir. Sosyal bilimler alanındaki çalışmalarda da ölçümler yapmak mümkündür. Marckzyk, DeMatteo ve Festinger (2005) ölçümler sırasında “geçerlilik” ve “güvenirlik” olmak üzere iki önemli kavramın olduğunu belirtmektedir. Bir araştırmadaki hipotezlerde temelde bir soruya yanıt aranmaktadır ve bu hipotezler test edilmektedir. Bu durumda ölçülmek istenen durum ile ölçüm aracı arasında bir uyumun olması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, incelenen konu ile ilgili olarak geçerli bir ölçüm aracı kullanmak gerekmektedir. Analizler: Analiz aşamasında ise toplanan veriler çalışmanın niteliğine, toplanan verinin özelliğine göre şekillendirilir ve sıfır hipotezin yanlışlanıp yanlışlanamadığını ortaya koyacak hale getirilir. Bilimsel çalışmalarda bu aşamada sıklıkla istatistik kullanılır. Analiz sürecinde dikkat edilmesi gereken bir durum da nedensellik ile ilişkisellik arasındaki farktır. Gündelik hayatta sıklıkla gazetelerde televizyonlarda örneğin “ günde yarım saat gülmek kalp hastalığı riskini azaltıyor” gibi haberler görürüz. Bu haberlere konu olan bilimsel çalışmalara bakıldığında bunların büyük oranda nedensellik göstermeyen sadece ilişkisellik gösteren çalışmalar olduğu görülür. Diğer bir deyişle, günde en az yarım saat gülen ve gülmeyen iki grubu kalp hastalığı açısından karşılaştırdığımızda anlamlı bir fark çıkmış, diğer bir deyişle, gülmek ile kalp hastalığı arasında bir ilişkisellik bulmuş olabiliriz. Ancak bu kalp hastalığı ile gülmek arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermez. Örneğin gülen grup aynı zamanda günde yarım saat de spor yapıyor olabilir ve belki de bu grubunun kalp hastalığı riski olmamasının asıl nedeni de budur! Sonuç olarak iki değişken arasında bir ilişkinin olması aynı zamanda bir neden-sonuç ilişkisinin kurulduğunu göstermemektedir. Sonuçlar: Sonuçlarda; elde edilen bulguların yorumlanması ve çalışmayı yapma sebebimize ilişkin bir sonucun ortaya konulması durumunu içermektedir. Bilimsel çalışmalarda sonuçlara ilişkin önemli olan bir durum; sonuçların sadece eldeki veriler ışığında ve sadece bu verilen sınırlılığı içerisinde oluşturulması gerekmektedir. Aksi taktirde yapılan ölçümlerin dışında, elde bulunmayan verilere göre bir çıkarım yapılmış olacaktır. Tekrar: Tekrarlılık bilimsel araştırmalar için oldukça önemlidir. Bir çalışmayı bilimsel yapan en temel özelliklerden birisi tekrarlanabilir olmasıdır. Bu iki açıdan önemlidir. Bir çalışma tekrarlanabilir nitelik taşıyorsa bu o çalışmanın oldukça tanımlı bir yöntem izlediğini gösterir. Diğer bir deyişle, bir başka araştırmacı aynı konuda aynı biçimde başka bir araştırma yaparak konuyu yeniden sınayabilir. Buna karşın bir çalışmanın yöntemi zayıfsa neyi, neden ve nasıl yaptığı açıkça ifade edilmiyorsa bu çalışma tekrarlanabilir olmayacaktır. Bu da o çalışmanın bilimselliğine önemli bir şüphe düşürecektir. Akademik Yazma Bilimsel Araştırmalarda Etik Bilimsel araştırma sürecinde en çok dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de araştırma sürecinde etik değerlerden asla kopulmamasıdır. Bu, gerek doğru ve gerçek verilerin oluşturulması gerek başka araştırmacıların haklarının gasp edilmemesi gerekse araştırma sürecinde çevreye, hayvanlara, insanlara saygılı bir biçimde ve onlara zarar gelmeyecek bir şekilde çalışmanın gerçekleştirilmesi için oldukça önemlidir. 6 Yüksek Öğretim Kurulunun Yayın Etiği İlkelerine göre bilimsel araştırma sürecinde etiğe aykırı eylemler şu şekildedir: İntihal: Başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek, Sahtecilik: Bilimsel araştırmalarda gerçekte var olmayan veya tahrif edilmiş verileri kullanmak, Çarpıtma: Araştırma kayıtları veya elde edilen verileri tahrif etmek, araştırmada kullanılmayan cihaz veya materyalleri kullanılmış gibi göstermek, destek alınan kişi ve kuruluşların çıkarları doğrultusunda araştırma sonuçlarını tahrif etmek veya şekillendirmek Tekrar yayım: Mükerrer yayınlarını akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak, Dilimleme: Bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmak, Haksız yazarlık: Aktif katkısı olmayan kişileri yazarlar arasına dâhil etmek veya olan kişileri dâhil etmemek, yazar sıralamasını gerekçesiz ve uygun olmayan bir biçimde değiştirmek, aktif katkısı olanların isimlerini sonraki baskılarda eserden çıkartmak, aktif katkısı olmadığı halde nüfuzunu kullanarak ismini yazarlar arasına dâhil ettirmek Bilimsel Araştırmanın Raporlaştırma Süreci Dergiden dergiye sırası açısından farklılık gösterse de bir bilimsel makalede bulunan bölümler şunlardır: başlık, yazarlar, özet, giriş, yöntem, bulgular, tartışma, sonuç kaynakça. Bilimsel bilginin paylaşımını amaçlayan akademik yazma için literatürde birbirine yakın ve birbirini tamamlayan çeşitli tanımlar söz konusudur. Chin vd. (2015) akademik yazıyı, araştırma amacıyla oluşturulan tüm yazıları ifade eden genel bir terim olarak değerlendirir. “İleri düzeyde yazma becerisi gerektiren, bilimsel dilin kullanıldığı, kendine özgü kuralları olan dizgesel bir metin oluşturma süreci.” (Kan, 2017; 1038).“Yazıya ait genel kurallara uymanın yanı sıra bilimsel bir araştırmanın raporlaştırılmasında dikkate alınan bütün ilkelere ve o sürecin kendisine, araştırmanın metinleştirilmesine akademik yazma adı verilir” (Bahar, 2014; 213). “Temelde bir konuya ait özgün bir düşüncenin belirli bir sistematik ve kurallar çerçevesinde yazıya aktarılmasıdır.” (Aydın, 2015; 30). Karagöl (2019, 13), “Akademik Yazma Açısından Lisansüstü Tezler” adlı doktora tezinde akademik yazmayı kapsamlı olarak ele almış ve literatürden hareketle tezinde akademik yazmanın özelliklerini özetle şu şekilde ifade etmektedir. Akademik yazma, akademinin çeşitli düzeylerinde kullanılan bir yazma türüdür. Akademik yazma eleştirel bir beceridir. Akademik yazma, nesneldir. Akademik yazma, tutarlılık gerektirir. Akademik yazma, bilimsel araştırmayla iç içedir. Akademik yazma, uzmanlık gerektiren teknik ve sistematik bir alandır. Akademik yazma, raporlaştırmaya dayalı bir metin üretim sürecidir. Akademik yazma, günlük dil kullanımından farklıdır. Akademik yazma, dil ve anlatım kurallarına titizlikle uymayı gerektirir. Akademik yazmanın bilim adamları gibi özel okuyucu kitlesi vardır. Akademik yazma; açıklamayı, bilgiyi aktarmayı ve okuyucuyu ikna etmeyi hedefler. Akademik yazmanın alana özgü sözcük kullanımı, belirli cümle yapılarının oluşturulması ve organizasyon (düşüncelerin inşası) gibi gereklilikleri vardır. 7 Akademik yazı türlerinin kendine has bölümleri vardır. Akademik yazının içeriği alana özel ve sınırlıdır. Akademik metinler düz ve tek anlamlıdır. Akademik metinler araştırmaya ve öğretmeye yöneliktir Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) 2015 yılında yayımladığı Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu Yönetmeliğinin 9. maddesinde bilimsel çalışmalarda etik kurallara aykırı davranışlar ifade edilmiştir. (https://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/247.) Bu davranışlar şunlardır: Uydurma: Hayali veriler sunmak, rapor etmek veya yayımlamak, Çarpıtma: Değişik sonuç verebilecek şekilde araştırma araç gereçleri, işlemleri veya kayıtlarında değişiklik yapmak veya sonuçları değiştirmek, Aşırma: Başkalarının fikirlerini, yöntemlerini, verilerini, yazılarını ve şekillerini sahiplerine usulüne uygun atıf yapmadan kullanmak veya gerektiğinde sahiplerinden izin almadan kendisine aitmiş gibi kullanmak, Tekrar yayım: Bir araştırmanın sonuçlarını, daha önce yayımlanma durumunu belirtmeden birden fazla kez yayımlamak veya yayımlamak için girişimde bulunmak, Dilimleme: Bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırarak birden fazla sayıda yayın yapmak veya yayın yapmak için girişimde bulunmak, Destekleyen kuruluşu belirtmeme: Desteklenerek yürütülen araştırmaların sonuçlarını içeren sunum veya yayınlarda destek veren kurum ya da kuruluşun desteğinin belirtilmesi gerekirken belirtmemek, Haksız yazarlık: Birden fazla araştırmacıyla yapılan araştırmaların sonuçlarının sunum veya yayımında, yazarlık sıfatını hak edecek düzeyde katkısı bulunanın ismini çıkarmak, yazarlık sıfatını hak edecek düzeyde katkısı olmayanı yazar olarak eklemek veya yazar sıralamasını uygun olmayan bir biçimde düzenlemek, Yayımlanmış veya yayına sunulmuş kendi çalışmasından usulüne uygun olarak kaynak göstermeden alıntı yapmak, Kurumca sağlanan kaynakları amacına veya usulüne aykırı biçimde kullanmak, Kabul ve taahhüt beyanlarına uymama: Kuruma sunulan araştırma, yayın ve diğer faaliyetlerde öngörülen kabul ve taahhüt beyanlarına uymamak, doğru olmayan, yanıltıcı veya eksik beyanda bulunmak, Görevi ihmal veya kötüye kullanma: Kurumun iş ve değerlendirme süreçlerinde yer alan hakem, danışman, uzman, editör, panelist, moderatör, izleyici, raportör, komite veya kurul üyeliği ve benzeri görevleri yerine getirirken usulüne uygun davranmamak, görevi ihmal etmek veya kötüye kullanmak, Asılsız veya dayanaksız olarak etik kural ihlali iddiasında bulunmak. TÜBİTAK tarafından hazırlanan araştırma ve yayın etiği kuralları şüphesiz bütün bilimsel araştırma çalışmaları için geçerlidir. Akademik yazma, belirlenmiş bir düzen içinde sistemli hareket etmeyi gerektirdiğinden bu yazı çeşidinin belirli aşamaları söz konusudur. Bu aşamalara akademik yazma süreci/aşamaları denilmektedir. Akademik yazma süreci plan yapmayı, kaynak taramayı ve nitelikli bir çalışmayı ortaya çıkarır. Bu nedenle yazmaya başlamadan önce belirlenen süreçlerin aşama aşama izlenmesi gerekmektedir. Yazmaya Hazırlık Hazırlık aşaması yazının iskeletidir. En fazla zaman harcanan bölümüdür. BU aşamada etkili bir çalışma için plan yapmak gerekmektedir. Konu seçimi: Yazmada başarılı olmak ve sürecin verimli bir şekilde ilerlemesini sağlamak için konuyu iyi seçmek gerekir. Konuyu belirlemeden yazıyı oluşturmak mümkün değildir. Günlük hayatta veya uygulama sırasında karşılaşılan olaylar, izlenen bir film, daha önce yapılmış çalışmalar vb. yazara konu bulması için yardımcı olmaktadır. 8 Amaç belirleme: Amacı belirlemek için Karatay (2014:31) beyin fırtınası, kümeleme (cluster), tartışma gibi tekniklerin kullanılabileceğini ifade etmektedir. Bunun yanı sıra yazar, “Niçin yazıyorum? Neden bu konuyu seçtim? Bu konunun bana ve topluma faydası nedir?” gibi sorulara da cevap verebilmelidir. Çünkü yazma sebebinin bilinmesi yazarın konuya karşı olumlu bir tutum sergilemesini sağlamaktadır. Hedef kitleyi belirleme: Hazırlık aşamasında yapılması gereken önemli çalışmalardan biri de hedef kitleyi belirlemektir. Hedef kitle ile ilgili bilgi sahibi olmak içeriğin oluşturulmasında yazara yardımcı olmaktadır. Çünkü yazıda hedef kitleyi eksik veya rahatsız eden ifadelerin olması yazarın tepkiyle karşılaşmasına neden olabilir (Akyol, 2016:110). Yazı türünü belirleme: Konu, amaç ve hedef kitle belirlendikten sonra yazı türü de belirlenmelidir. Yazı türünün belirlenmesi konu ile ilgili elde edilen bilgilerin düzenlenmesi ve bu bilgilerin yazıya aktarılması için son derece önemli bir işlemdir. Çünkü her yazı türünün kendine has özelliği vardır. Örneğin, amacı bilgi vermek olan bir metin, bilgilendirici metinlerin özelliklerine göre yazılmalıdır. Konuyla ilgili düşünceleri ortaya koyma ve organize etme: Hazırlık aşamasında yapılması gereken son çalışma konuyla ilgili düşünceleri ortaya koyma ve organize etmedir. Burada yazar, daha önce yazılmış çalışmaları okuyarak, varsa filmleri izleyerek, uzmanlara danışarak, çeşitli yöntem ve teknikleri kullanarak konusunu detaylandırır. Konuya uygun olan ve olmayan düşünceleri ayırır. Yazısında odaklanacağı yerleri belirler ve tüm bu işlemlerden sonra yazıyı oluşturmaya başlar. Yazıyı Oluşturma: Hazırlık aşamasındaki çalışmalar tamamlandıktan sonra ulaşılan bilgiler bir araya getirilerek yazı oluşturulur. Bu aşamada bilgileri, düşünceleri yazıya aktarmak zor olabilir. Çünkü yazı, fiziksel ve zihinsel olarak karmaşık işlemler sonucunda meydan gelir (Güneş, 2017:158). Bu sebeple bu aşamada tek seferde mükemmel bir yazı oluşturmak mümkün değildir. Yazıyı oluşturma aşamasında taslaklar incelenirken ilk olarak kelime, cümle ve anlatıma odaklanılmalıdır. İmla ve noktalama sonraki aşamalarda kontrol edilmelidir. Yani yazının mekanik boyutundan ziyade içeriğine önem verilmelidir (Yıldız, 2018:8), metnin anlaşılması ve anlamın iyi oluşturulması için mantıksal düzene dikkat edilmelidir. Düzeltme: Düzeltme aşaması, metnin gözden geçirildiği ve eksiklerin tespit edilip düzeltildiği aşamadır. Erdoğan (2012’den akt. Kurt, 2019) ise bu aşamayı “yazılan metni yeniden görme, tekrar okuma, başka deyişle yazının kalitesinin arttırıldığı aşama” olarak tanımlamaktadır. Düzeltme işini yazar kendisi yapabileceği gibi bir uzmandan da yardım alabilir. Düzeltme aşamasında metin yazar veya uzman olan kişi/kişiler tarafından defalarca okunur. Okuma sırasında yazıya katkısı olmayan bilgi ve düşünceler yazıdan çıkarılır ve yerine yazıda yer alması gereken bilgiler eklenir (Bahar, 2014). Metinde anlamsal bütünlüğün olup olmadığı kontrol edilir, varsa yazım yanlışları düzeltilir (Karatay, 2014:37). Kaynakça Hazırlama: Akademik yazılarda konuyla ilgili ulaşılan bilgilerin ve fikirlerin inandırıcılığını artırmak, yazıyı akademik bir yazı hâline getirmek, güvenirliği sağlamak için daha önce yapılmış çalışmalardan yararlanılır. Dolayısıyla akademik yazılarda kaynak göstermek, kaynakça hazırlamak bilimsel etik açısından oldukça mühim bir konudur. Akademik yazılarda kaynak gösterilirken kısaca APA denilen American Psychological Association kurallarından yararlanılmaktadır. APA, Amerikan Psikoloji Derneği tarafından oluşturulmuştur (Binici, 2013:412). Kontrol Etme ve Sunum: Kontrol etme ve sunum yazma sürecinin son aşamasıdır. Bu aşamada yazı son kez okunur ve sunuma hazır hâle getirilir. Sunum sözel veya yazılı şekilde olabilir. Burada önemli olan yazının ister basılı, ister elektronik ortamda olsun doğru bir kanal yoluyla muhataplarına ulaştırılmasıdır (Bahar, 2014). Akademik Metin Türleri Makale Tez Bildiri Rapor 9 Doğru Bilindiği Sanılan ama Bilinemeyip Yanlış Yazılan Kelimeler Yanlış Doğru Yanlış Doğru Acaip acayip hemşeri hemşehri adele adale her hangi herhangi afferin, aferim aferin herkez herkes ahçı aşçı herşey her şey acitasyon ajitasyon heycan heyecan aliminyum alüminyum hiçbirşey hiçbir şey allerji alerji hoporlör hoparlör anfi amfi Hıristiyan Hristiyan arefe arife ıstırap ızdırap ayırım ayrım idda, iddaa iddia bilare bilahare insiyatif inisiyatif birfiil bilfiil itibariyle itibarıyla birşey bir şey kapşon kapüşon ciyer ciğer karekter karakter dakka dakika karnıbahar karnabahar dersane dershane kavonoz kavanoz dinazor dinozor keşvetmek keşfetmek döküman doküman kiprik kirpik egsoz, eksoz egzoz klavuz kılavuz entellektüel entelektüel klüp kulüp erezyon erozyon kollej kolej espiri espri kolleksiyon koleksiyon faliyet faaliyet kollektif kolektif Filim film kurdale kurdele gardrop gardırop küsür küsur hakkaten hakikaten laboratuar laboratuvar 10 laylon naylon şok olmak şoke olmak lutfetmek lütfetmek pantalon pantolon mahçup mahcup pardesü pardösü mahfolmak mahvolmak parelel paralel makina makine pekçok pek çok malesef maalesef penbe pembe mataryel materyal pirim prim maydonoz maydanoz psikiyatrist psikiyatr mefta mevta radyosyon radyasyon megolaman megaloman raslantı rastlantı melemen menemen rasgele rastgele melhem merhem restaurant restoran menapoz menopoz rezarvasyon rezervasyon metod metot ritm ritim meyva meyve Roma rakamı Romen rakamı motorsiklet motosiklet ropörtaj röportaj mönü, menu menü sandiviç sandviç mustarip muzdarip sarmısak sarımsak müracat müracaat satlık satılık müsade müsaade sağnak sağanak müsayit müsait sellektör selektör mütahit, mütayit müteahhit serbes serbest nalet lanet seyehat seyahat nisbet nispet sezeryan sezaryen orjinal orijinal sohpet sohbet öğe öge süpriz sürpriz sehfen sehven şarz şarj şayibe şaibe şevkat şefkat 11 şohben şofben şöför şoför taktim takdim tastik tasdik tekrardan tekrar tekrar tenbel tembel tenbih tembih tenefüs teneffüs tesbih tespih teşfik teşvik tiren tren tolörans tolerans traş tıraş usül, üsul usul (yöntem, tarz) ultümatom ültimatom uluslar arası uluslararası unvan ünvan vejeteryan vejetaryen vürüs virüs yalnış yanlış yanlız yalnız yayınlamak yayımlamak zerafet zarafet Kaynakça: AUZEF. Türk Dili II. 12