İNKILAP 7-14 PDF - Milli Mücadele
Document Details
Uploaded by PromisingHarpGuitar5129
Bursa Uludağ Üniversitesi
Tags
Related
- History Of The Ottoman Empire And Modern Turkey: Reform, Revolution, And Republic (1977) PDF
- 2024-2025 T.C. İNKILAP TARİHİ ÇALIŞMA SORULARI PDF
- Atatürk İlkeleri ve Inkılap Tarihi I Ders Materyalleri PDF
- İNKILAP VE BENZERİ KAVRAMLAR, İNKILAPÇILIK İLKESİ Past Paper
- İnkılap Final 2023-2024 Exam Questions PDF
- Türk Devrimi'nin Tarihi - Ders Notları PDF
Summary
Bu belge, 1919 yılında Anadolu'da yaşanan karamsarlık ve belirsizlik dönemini, Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcını ve bu süreçte ortaya çıkan görüşleri, örgütlenmeleri, kongreleri ve Mustafa Kemal'in rolünü ele alıyor. Belgede, işgaller, yoksulluk ve salgın hastalıkların halk üzerindeki etkisi ve çeşitli kurtuluş formülleri üzerinde durulmaktadır.
Full Transcript
ÜNİTE 7 ULUSAL DİRENİŞİN BAŞLAMASI 1. Anadolu’da Genel Durum ve Tartışılan Kurtuluş Formülleri Mondros Bırakışması'nın ardından, 1919 yılında Anadolu'da derin bir karamsarlık ve belirsizlik hâkimdi. İşgaller, yoksulluk ve salgın hastalıklar, halkı büyük bir çare...
ÜNİTE 7 ULUSAL DİRENİŞİN BAŞLAMASI 1. Anadolu’da Genel Durum ve Tartışılan Kurtuluş Formülleri Mondros Bırakışması'nın ardından, 1919 yılında Anadolu'da derin bir karamsarlık ve belirsizlik hâkimdi. İşgaller, yoksulluk ve salgın hastalıklar, halkı büyük bir çaresizlik içinde bırakmıştı. Bu süreçte, Osmanlı Devleti'nin sonu ve yeni bir yönetim arayışı üzerine çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Bu görüşleri iki temel grupta incelemek mümkündür: I. Birincil Görüşler Bu görüşler, devletin yazgısı üzerinde doğrudan etkili olan ve Anlaşma Devletleri, Saltanat, Yerel Örgütlenmeler ve Kemalist Hareket gibi unsurları içermektedir. 1. Anlaşma Devletlerinin Tezi Galip devletlerin desteğiyle, "Vatikanlaştırılmış bir İstanbul" yönetimi ve Orta Anadolu'da küçük bir köylü devleti öngörülmüştür. 2. Osmanlı Saltanatının Tezi Saray ve Hürriyet ve İtilâf Partisi tarafından temsil edilen bu tez, İngiliz himayesinde yarı bağımlı bir devlet modelini kabul etmektedir. Arap illeri, Mısır ve Kıbrıs gibi toprakların talep edilmesi öngörülmektedir. 3. Yerel Örgütlenmelerin Tezi Kuvva-ı Milliye ve yerel kongrelerle kendiliğinden gelişen bu tez, Osmanlı Saltanatı’na bağlı görünse de, yurdun kurtarılması ve ulusal hakların savunulması gibi hedeflerle hareket etmektedir. 4. Kemalist Hareketin Tezi Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinde şekillenen bu tez, ulusal ve demokratik bir devlet önerisi sunmakta ve tam bağımsızlık ile anti-emperyalizmi savunmaktadır. II. İkincil Görüşler Bu görüşler, etki ve rolleri açısından daha az belirleyici olan iç veya dış kaynaklı önerilerdir. 1. ABD’nin Tezi ABD, Osmanlı’nın akıbetini belirleyebilecek güçte olsa da, Monroe doktrini nedeniyle etkin olamamıştır. Yunan, Kürt ve Ermeni taleplerini destekleyen bir yapıdadır. 2. Yunan Tezi Yunan burjuvazisinin pazar arayışına dayanan bu tez, Anadolu'nun çeşitli bölgelerini ilhak etme isteği taşımaktadır. 3. Azınlık Tezleri Ermeniler, Rumlar, Kürtler ve Çerkezler gibi çeşitli azınlık gruplar, bağımsızlık veya özerklik talepleriyle bu grupta yer almaktadır. 4. İngiliz Himayesi Tezleri Doğrudan İngiliz himayesi veya yalnızca destek arayışını temsil eden iki farklı tez bulunmaktadır. 5. ABD Himayesi Tezleri Himaye ya da destek arayışında olan iki ayrı grup, Wilson Prensipleri Cemiyeti'nden kaynaklanmaktadır. 6. Konfederasyon Tezleri Osmanlı İtilâfı ya da Türk-Arap Konfederasyonu gibi öneriler, farklı aydınlar ve gruplar tarafından savunulmaktadır. 7. Sosyalist Tezler 1920 yılında gelişen bu tezler, ulusal devrimlerin emperyalizmi sarsacağı inancına dayanmaktadır. 2. İzmir’in İşgali ve Kongreler Sürecinin Başlaması İzmir’in işgali, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşanan önemli bir olaydır. Bolşevik Devrimi sonrası Anlaşma Devletleri, 19-21 Nisan 1917 tarihlerinde yaptıkları gizli antlaşma ile İzmir ve çevresini İtalya’ya bırakmışlardı. Ancak, İngiltere ve Fransa, 5 Mayıs 1919 tarihinde Paris’te toplanarak bu duruma karşı çıkarak İzmir’in Yunanistan’a bırakılmaması için bir tutum belirlemişlerdir. İşgalin Gerçekleşmesi İtalya’nın Doğu Akdeniz’deki etkisini istemeyen İngiltere ve Fransa, Yunanistan’ın Megali İdea projesine destek vermiştir. Yunan hükümeti, İzmir’in Rum nüfusunun çoğunlukta olduğu iddiasıyla bölgenin Yunanistan’a katılmasını talep etmiştir. 14 Mayıs 1919 Amiral Calthrope, İzmir Limanı’na demirleyerek İzmir’in işgal edileceğini bildirmiştir. 15 Mayıs 1919’da Yunan donanması, İzmir’e asker çıkarmıştır. Direniş ve Zulüm Redd-i İlhak Cemiyeti, işgale karşı direnme kararı almıştır. Hasan Tahsin, işgale ateşle karşılık vererek direnişi simgelemiştir. Yunan birlikleri, işgal sırasında büyük bir zulüm gerçekleştirmiştir. Amiral Bristol’un Raporu Yunan işgali sonrası bölgeye gönderilen Amerikalı Amiral Bristol, hazırladığı raporda şu noktaları vurgulamıştır: Hıristiyan halkın can güvenliğinin tehlikede olmadığı bilgisi yanlıştır. Yunan askerlerinin İzmir’e çıkmasıyla güvenliğin bozulduğu. Birçok Müslüman’ın tutuklandığı ve kadınların tecavüze uğradığı bilgisi. Kongreler Süreci İzmir’in işgali, Türk bağımsızlık direnişinin başlangıcını simgelemekte ve çeşitli kongrelerin toplanmasına yol açmıştır. 16 Mayıs 1919’da mevcut hükümet istifa etmiş ve Damat Ferit Paşa yeniden göreve getirilmiştir. Yerel Kongreler 1918 Kasım’ından 1920 Ekim’ine kadar süren bu süreçte toplam 28 kongre yapılmıştır. Bu kongreler, aşağıdaki gibi coğrafi kümelenmelere göre toplanmıştır: 1. Sınır Doğu: Kars, Ardahan, Batum 2. Trakya: Edirne, Lüleburgaz 3. Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu: Erzurum, Oltu, Pozantı 4. Batı Anadolu: İzmir, Afyon Kongrelerin Özellikleri Örgütlenme: Meclis-i Mebusan’ın feshedilmesi nedeniyle resmi otoritenin temsilsiz kalması, kongrelerin oluşumunu hızlandırmıştır. Temsil: Yaklaşık 12-13 milyonluk nüfusun temsil edilmesi, doğrudan temsil anlayışını ortaya çıkarmıştır. Organlaşma: Kongreler, yasama ve yürütme işlevlerini üstlenmiş, kurumsal bir siyasal yapı oluşturmuştur. Alınan Kararlar: Silahlı direniş, seferberlik ilânı, vergi toplama gibi devlet yetkilerini kullanan kararlar alınmıştır. Öncü Kadrolar: Orta sınıf, tüccar, esnaf ve kamu görevlileri, bu süreçte öncü rol oynamıştır. 3. Savaş Öncesinde Kurulan Örgütler Kurtuluş Savaşı öncesinde kurulan örgütler, iki ana grupta incelenebilir: zararlı ve ulusal varlığa düşman örgütler ile bağımsızlık için savaşmayı hedefleyen ulusal örgütler. İşte bu örgütlerin detayları: Zararlı ve Düşman Örgütler 1. Mavri Mira Cemiyeti Kuruluş Yeri: İstanbul Amaç: Megali İdea'nın Batı Anadolu ve Trakya'daki hedeflerini gerçekleştirmek. Destek: Yunanistan, Yunan Kızılhaç Örgütü, Rum Muhacirleri Komisyonu. 2. Pontus Rum Cemiyeti Kuruluş Yeri: İstanbul Amaç: 1204'te kurulan Pontus devletini yeniden kurmak. Destek: Anlaşma Devletleri ve Kordos Cemiyeti. 3. Etniki Eterya Kuruluş Yılı: 1814 Amaç: Megali İdea'yı gerçekleştirmek. Kaynak: Zengin Yunanlılar ve destekçileri. 4. Hınçak Ermeni Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1877 Amaç: Bağımsız bir Ermenistan kurmak. Destek: Ermeni Patrikhanesi ve İngiltere. 5. Taşnak Ermeni Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1890 Amaç: Birleşik Ermenistan devleti kurmak. Faaliyet Alanı: Doğu Anadolu. 6. Alyans İsrailit Kuruluş Yeri: Paris Amaç: Osmanlı’daki Yahudilerin çıkarlarını korumak ve Filistin’de bir İsrail devleti kurmak. 7. İngiliz Muhipleri Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında dostluk geliştirmek. 8. Teali İslâm Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Dinsel kurallara bağlı kalarak kurtuluş sağlamak. 9. Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Padişahın etrafında toplanmak. 10. Wilson Prensipleri Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: ABD mandası altında kurtuluş sağlamak. 11. Kürt Teali Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Bağımsız bir Kürt devleti kurmak. 12. Hürriyet ve İtilâf Partisi Kuruluş Yılı: 1911 Amaç: Kemalist hareketi baltalamak. Ulusal Örgütler Bu örgütler, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkması ve Anadolu'nun işgali gibi sorunlar karşısında kurulmuştur. İşte bazı önemli ulusal örgütler: 1. Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: Doğu Anadolu'da dış destekli Ermeni devletinin kurulmasını engellemek. 2. Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: Trakya'nın Yunanistan'a bırakılmasını engellemek. 3. İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: İzmir’in Yunanistan’a bırakılmasını engellemek. 4. Redd-i İlhak Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: İzmir’in işgaline karşı miting ve gösteriler düzenlemek. 5. Kilikyalılar Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: Adana ve çevresinin Türk olduğunu uluslararası diplomasiye duyurmak. 6. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Pontus devletinin kurulmasını engellemek. 7. Millî Kongre Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Misak-ı Millî’nin hazırlanması ve Kemalist direnişi desteklemek. 8. Karakol Cemiyeti Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Ulusal Mücadeleyi desteklemek. 9. Azm-i Millî Yurdu Kuruluş Yılı: 1919 Amaç: Ulusal coşku kazandırmak. 10. Kars Millî İslâm Şurası Kuruluş Yılı: 1918 Amaç: Millî İslâm Şurası Hükümeti kurmak. 4. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya Çıkışı Kurtuluş Savaşı’nın hem iç hem de dış siyasal gelişmeleri, askerî konular kadar önemli bir yer tutar. Bu dönemde İstanbul ile Ankara arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin Osmanlılıktan kopma sürecinde belirleyici rol oynamıştır. Bu bağlamda, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçişi, bu ilişkilerin seyrini değiştiren önemli bir olaydır. İstanbul’daki Dönem 15 Kasım 1918 - 16 Mayıs 1919: Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da geçirdiği altı aylık istirahat döneminde, politik arayışlar içine girmiştir. İstanbul Hükümetinin Kayıtsızlığı: İşgaller ve parçalanma tehdidi karşısında Osmanlı hükümetinin kayıtsız kaldığını fark eden Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçme planları yapmaya başlamıştır. Anadolu’ya Geçiş Planları Nisan 1919: İngilizlerin, Türklerin Samsun ve çevresindeki Rumlara katliam yaptığını öne sürmesi üzerine Damat Ferit hükümetine nota vermesi, Mustafa Kemal’in Anadolu yolculuğunun başlangıcını oluşturmuştur. Öneri: İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey’in Damat Ferit Paşa’ya önerisi, Mustafa Kemal Paşa’nın bölgeye gönderilmesi yönündedir. Atama Süreci Atama: Damat Ferit, Mustafa Kemal Paşa’yı geniş yetkilerle bölgeye göndermeyi kabul etmiştir. Görev Tanımı: Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan başlayarak Doğu illerindeki güçlerin komutanı olacak ve bu güçlere doğrudan emir verebilecektir. İstanbul’dan Ayrılış 30 Nisan 1919: Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Kıtası Müfettişi olarak atanmıştır. Veda: Sultan Vahdettin ile vedalaşırken, Sultan’ın “Devleti kurtarabilirsin” sözü, tartışmalara yol açmıştır. Anadolu’ya Varış 16 Mayıs 1919: Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılan Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ulaşmıştır. Amaç: Toplumun bağımsızlığını sağlamak, çağdaşlaştırmak ve demokratikleşmek için ulusal kurtuluş eylemini başlatmaktır. Havza ve Amasya Genelgesi Havza: Samsun’a varır varmaz güvenliği sağlamak için talimatlar vermeye başlamıştır. 21-22 Haziran 1919: Amasya Genelgesi’nin kaleme alınması, ulusal egemenlik ilkesinin ortaya konması açısından önemlidir. Amasya Genelgesi’nin Maddeleri 1. Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. 2. İstanbul hükümeti sorumluluklarını yerine getiremiyor. 3. Ulusun bağımsızlığını ulusun kendi kararı ve direnişi kurtaracaktır. 4. Ulusal bir kurulun varlığı gereklidir. 5. Sivas’ta ulusal bir kongre toplanacaktır. 6. Delegelerin gizli bir şekilde yola çıkması gerekmektedir. 7. Doğu illeri adına Erzurum’da bir kurultay toplanacaktır. ÜNİTE 8 KONGRELER DÖNEMİ ve ULUSAL DİRENİŞİN ÖRGÜTLENMESİ 1. Erzurum Kongresi Tarih ve Toplanma Süreci Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum'a Ulaşması: 28 Haziran’da Sivas’tan ayrıldı ve 3 Temmuz’da Erzurum’a ulaştı. Kongre Tarihi: 10 Temmuz’da toplanması planlandı, ancak hazırlıkların tamamlanmaması nedeniyle 23 Temmuz’da gerçekleştirildi. Mustafa Kemal Paşa’nın İstifası: 8-9 Temmuz gecesi, İstanbul’dan gelen baskılar nedeniyle tüm resmi görevlerinden ve askerlik mesleğinden istifa etti. Kongre Sonuçları Erzurum Kongresi, 14 gün süren bir toplantıydı ve aşağıdaki kararlar alındı: 1. Ulusal Sınırlar: Ulusal sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür ve ayrılamaz. 2. Yabancı Müdahale: Yabancıların topraklara girmesine ve Osmanlı hükümetinin dağılması halinde ulusun birlikte direneceği belirtildi. 3. Geçici Hükümet: İstanbul hükümetinin gücü yetmezse, ulusun güvenliğini sağlamak amacıyla geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri ulusal kongre tarafından seçilecektir. 4. Ulusal İrade: Ulusal güçleri etken kılmak ve ulusal iradeyi egemen kılmak temel ilkedir. 5. Azınlık Hakları: Hıristiyan azınlıklara siyasal üstünlük ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. 6. Yabancı Koruma: Yabancı devletlerin güdümü ve koruyuculuğu kabul edilemez. 7. Millet Meclisi: Millet Meclisinin hemen toplanması ve hükümet işlerinin Meclis denetiminde yürütülmesi sağlanacaktır. Temsil Heyeti Kongre tüzüğü gereğince bir Temsil Heyeti oluşturuldu. Bu heyet, aşağıdaki isimlerden oluşuyordu: Mustafa Kemal Paşa Rauf Bey Raif Efendi Hacı Musa Bey Bekir Sami Bey İzzet ve Servet Beyler Sadullah Efendi Fevzi Efendi Önemi Erzurum Kongresi, doğu illerinin durumunu görüşmekle birlikte, ulusun bütününü ilgilendiren kararlar almıştır. Türk Devrimi’nin temel ilkesi olan “Ulusal güçleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak” karara bağlanmış ve bu kararlar, ulusal direnişi hukuksallaştırma ve siyasallaştırma rolü oynamıştır. Bu kongre, aynı zamanda Amasya Genelgesi’nin ihtilalci karakterini sürdürerek, geçici bir hükümetin kurulabileceğini de bildirmiştir. 2. Sivas Kongresi Toplanma Süreci Amasya Genelgesi doğrultusunda toplanması kararlaştırılan Sivas Kongresi, halkın seçtiği delegelerin Sivas’a gelmeye başlamasıyla gündeme geldi. Mustafa Kemal Paşa'nın Sivas’a Gelişi: Yolda tutuklanacağına dair söylentilere rağmen, 29 Ağustos'ta Erzurum’dan ayrıldı ve 2 Eylül’de Sivas’a ulaştı. Kongre Süreci Kongrenin İlk Günü: 4 Eylül’de toplanan kongrede, Rauf Bey ve iki arkadaşı, Mustafa Kemal'in kongre başkanı olmasını engellemeye çalıştı. Ancak yapılan gizli oylamada, Rauf Bey ve arkadaşlarının ret oyuna rağmen, Mustafa Kemal Paşa başkan seçildi. Gereksiz Tartışmalar: Temel konular, ancak dördüncü günden itibaren ele alınabildi. Alınan Kararlar Kongre, 11 Eylül’de aşağıdaki kararları yayımlayarak sona erdi: 1. Toprakların Bütünlüğü: Ateşkes günü olan 30 Ekim 1918 tarihindeki topraklar bölünmez bir bütündür. 2. Azınlık Hakları: Azınlıklara siyasal ve toplumsal düzeni bozacak ayrıcalıklar verilemez. 3. Ulusal İrade: Ülkeyi kurtarmak için ulusal iradeyi egemen kılmak temel ilkedir. 4. İşgallere Karşı Direniş: Her türlü işgale, özellikle Rumluk ve Ermenilik teşkili ile ilgili saldırılara birlikte karşı konulacaktır. 5. Geçici Hükümet: İstanbul hükümeti bağımsızlığı sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. 6. Manda ve Himaye: Manda ve himaye kabul olunamaz. 7. Birleşme: Ulusal kurtuluşu amaçlayan tüm dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Kongrenin Önemi Temsilci Sayısı: 38 kişi gibi az sayılabilecek temsilci sayısına karşın, Osmanlı parlamentosunun kapalı olduğu bir dönemde ulusu temsil eden tek kurul olma işlevini üstlenmiştir. Yeni Temsil Heyeti: Yeni bir Temsil Heyeti kurulmuş, bu kez temsilci sayısı 16 kişiye çıkartılarak yetkileri genişletilmiştir. İstanbul Hükümeti ile İlişkiler: İstanbul Hükümeti’nin açık muhalefetine rağmen toplanan kongrede, ABD manda ve himayesini savunanların baskılarına rağmen bu olasılığa karşı çıkılmıştır. Önemli Sonuçlar Karar Verme Yetkisi: Kongre sonunda yayımlanan bir bildiri ile Türk halkı adına karar verme yetkisinin Temsil Heyetine ait olduğu belirtilmiş, İstanbul Hükümeti'nin imzalayacağı barış antlaşmalarının kabul edilmeyeceği bildirilmiştir. İstanbul-Anadolu Gerilimi: Bu gelişmeler, İstanbul ile olan iplerin kopmasına ve Damat Ferit Hükümeti’nin istifasına yol açmıştır. Yerine Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur. Gazete Yayınlama İrade-i Milliye: Sivas Kongresi’nin toplandığı günlerde, Mustafa Kemal Paşa bir gazete çıkarmak istemiştir. Ancak yoğun çalışma temposu nedeniyle kongre günlerinde çıkarılamayan bu gazete, 14 Eylül 1919’da İrade-i Milliye adıyla yayınlanmaya başlamıştır. Bu gelişmeler, Kemalist hareketin yalnızca söylem ve kongreler alanında değil, eylem alanında da etkili olmaya başladığını göstermektedir. 3. Amasya Protokolü ve Son Osmanlı Parlamentosu Amasya Protokolü Süreci Ali Rıza Paşa’nın Hükümeti: Anadolu hareketi ile diyaloga girme konusunda ılımlı bir tutum sergiledi. Bu durum, İstanbul ve Anadolu temsilcilerinin 20-22 Ekim tarihlerinde Amasya’da karşılıklı görüşmeler yapmasını sağladı. Görüşmeler: İstanbul Hükümeti adına Bahriye Nazırı Salih Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına ise Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami ve Rauf Bey katıldı. Toplamda üçü açık ve imzalı, ikisi gizli ve imzasız olmak üzere 5 protokol kabul edildi. Protokollerin İçeriği 1. Birinci Protokol: Salih Paşa’nın talepleri. 2. İkinci Protokol: Sivas Kongresi’nin esaslarına dayanarak ARMH-C’nin talepleri. 3. Üçüncü Protokol: İttihat ve Terakki Partisi üyelerinin milletvekili seçilmesini engelleyen önlemler. 4. Dördüncü Protokol: Görevden alınacak kişilere atfedilen maddeler. 5. Beşinci Protokol: Barış görüşmelerine katılacak kişiler ve aranacak nitelikler. Sonuç: Geleneksel iktidar merkezi, Anadolu eylemini tanımak zorunda kaldı ve Osmanlı parlamentosunun yeniden açılması konusunda gereğini yapacağına dair söz verdi. Osmanlı Mebusan Meclisi ve Seçimler Meclisin Dağıtılması: 21 Aralık 1918 tarihinde padişah tarafından dağıtıldı. Seçim Süreci: 1919 Ekim ayının ortalarında Amasya Protokolü’nün bir uzantısı olarak genel seçimler yapılmaya başlandı. Seçimler, 1908 tarihli “İntihabı Mebusan Kanunu Layihası” uyarınca gerçekleştirildi. Dil, din, ırk ayrımı yapılmadan, seçmen yaşı 25, seçilme yaşı ise 30 olarak belirlendi. Türkçe bilmenin zorunlu olduğu seçimlerde, kadınların oy hakkı yoktu. Seçim Sonuçları Katılım: Azınlıkların katılmama kararı aldığı seçimlerde, Hürriyet ve İtilâf Partisi boykot etti. Üç ana cephe oluştu: Hürriyet ve İtilâf Partililer, Teceddüt Fırkası (eski İttihatçılar) ve ARMH-C üyeleri. Sonuçlar: Seçim sonuçları Kasım ayında alınmaya başlandı. İstanbul’da İttihatçılar, Anadolu’da ise ARMH-C üyeleri kazandı. Mustafa Kemal Paşa, 7 Kasım’da Erzurum milletvekili seçildi. Meclis-i Mebusan ve Misak-ı Millî Toplanma Kararı: İstanbul’un işgal altında olması nedeniyle Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasının sakıncalı olacağına dair Mustafa Kemal’in ısrarları sonuç vermedi. 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek, Meclis toplantılarını izlemek ve talimat verebilmek için hazır bulundu. Misak-ı Millî Müdafaa-i Hukuk Grubu: Mustafa Kemal, yeni açılacak Mecliste bir Müdafaa-i Hukuk grubunun oluşturulmasını ve kendisinin başkan seçilmesini bekliyordu. Ancak, 12 Ocak 1920’de açılan Mecliste milletvekilleri, “Felah-ı Vatan” grubunu oluşturdu. Kabul Edilen Kararlar (28 Ocak 1920): i.İşgal Altındaki Topraklar: Mondros Bırakışması’nda işgal edilen yerlerin kaderi, orada yaşayan halkın kararına bağlıdır. ii.Kars, Ardahan ve Artvin: Bu yerlerin halkoyuna başvurulması kabul edilir. iii.Batı Trakya: Durumu, özgürce yapılacak halkoyu sonucuna uygun şekilde belirlenmelidir. iv.İstanbul ve Marmara Güvenliği: Güvenlik her türlü tehlikeden uzak olmalıdır. v.Azınlık Hakları: Azınlıkların hakları, Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanması koşuluyla güvence altına alınacaktır. vi.Tam Bağımsızlık: Tam bağımsızlığa ve özgürlüğe ihtiyaç vardır; borçların ödenmesi bu ilkeye aykırı olamaz. Önemli Noktalar Ulusal Düşünceler: Misak-ı Millî’nin kabul edilmesi, Anadolu’da beliren ulusal düşüncelerin İstanbul hükümetleri karşısında bir dayatmaya dönüşmesinin göstergesidir. Emperyalizme Tepki: Metin, sadece Türk ulusunu değil, anti-emperyalist tepkiler bağlamında Doğu uluslarını da temsil etmektedir. Misak-ı Millî, Anadolu hareketi için barış görüşmelerinin ve konferanslarının ön koşulu olacaktır. 4. İstanbul’un İşgali İşgal Süreci Misak-ı Millî’nin Kabulü: Misak-ı Millî’nin kabulü, Anlaşma Devletleri üzerinde endişe yarattı. Bu sebeple, 16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edildi. 13 Kasım 1918’den beri süregelen fiili işgal durumu artık resmileştirilmiş oldu. Meclisin Kapatılması: 18 Mart 1920’de son Osmanlı Mebusan Meclisi kapatıldı. Önemli kişilerin Malta’ya sürülmesiyle, sözde savaş suçlularına ağır cezalar verildi. Hükümet Değişikliği Ali Rıza Paşa Hükümeti: İşgalin ardından Ali Rıza Paşa Hükümeti istifa etti. Salih Dilaver Paşa başkanlığında Meclis dışından yeni bir hükümet kuruldu. Mustafa Kemal Paşa’nın Tepkisi Yeni Meclis Kurulması: 19 Mart’ta yayımladığı bildiride, İstanbul’daki milletvekillerinden katılabilenlerle Anadolu’da yeni bir Meclis kurulacağını duyurdu. Protesto Bildirileri: İşgal güçlerine ve tarafsız devletlerin siyasi temsilciliklerine işgali protesto eden bildiriler yayımlandı. Sivil ve askerî yöneticilere alınması gereken önlemler bildirildi. Alınması Gereken Önlemler 1. Tüm vali ve komutanlıklar, işgali protesto eden mitingler düzenleyecek ve kınama telgrafları çekecek. 2. İstanbul ile tüm resmi ve özel haberleşmeler kesilecek. 3. Eskişehir ve Afyon’daki yabancı birlikler ya silahsızlandırılacak ya da bölgeden sürülecek. 4. Anadolu’daki işgal gücü subayları tutuklanacak. 5. Düşman sevkıyatına karşı Geyve ve Ulukışla dolaylarındaki demiryolları tahrip edilecek. 6. Anadolu’daki resmi ve gayri-resmi tüm mali kurumların para ve değerli eşyaları saptanacak ve İstanbul’a gönderilmeleri yasaklanacak. İşgalin Olumlu Yanları Stratejik Avantaj: Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’un işgalini, planlarını hayata geçirebileceği bir avantaja dönüştürmeye çalıştı. Anlaşma Devletleri’nin İstanbul’u işgal etmesi, Anadolu İhtilali’nin başarısına katkı sağladı. Meclis Üyelerinin Tutuklanması: Osmanlı Mebusan Meclisi’ne yapılan saldırılar ve bazı milletvekillerinin tutuklanması, Mustafa Kemal’in İstanbul’da Meclis toplanmasına karşı olan görüşünü haklı çıkardı. Yeni Bir Dönem: 1919 sonbaharında İstanbul’da Meclis toplama çabalarına karşı çıkanların artık söyleyecek bir şeyleri kalmamıştı. Bazı milletvekilleri de tutuklandığı için bu durumu değerlendirecek durumda değillerdi. İstanbul’un işgali, Anadolu’daki ulusal hareketin güçlenmesine ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde yeni bir dönemin başlamasına zemin hazırladı. ÜNİTE 9 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASI 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması Osmanlı Mebusan Meclisi Toplanma Tarihi: 12 Ocak 1920, İstanbul. Ulusal Ant (Misak-ı Millî): 28 Ocak 1920'de kabul edildi; tam bağımsızlığı vurgulayan bu belge, 17 Şubat 1920'de dünyaya duyuruldu. Anadolu’daki Dönüşüm: İstanbul’un işgali altında ulusal kurtuluş amacını güçlendiren bu belgenin kabulü, Anadolu’daki köklü dönüşümü hızlandırdı. İşgalin Sonuçları Osmanlı Meşruiyetinin Sona Ermesi: 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinin resmileşmesi, Osmanlı devletinin tutsak alınması ile sonuçlandı. Yabancı yasalara göre yargılanma, iletişim araçlarının işgalcilerin denetimine girmesi ve savunma amaçlı örgütsel çalışmaların yasaklanması gibi durumlar, Osmanlı meşruiyetini eylemli olarak sona erdirdi. Temsil Sorunu: Osmanlı parlamentosunun kapatılması, halkın yerel ve bölgesel kongreler yoluyla sorumluluk üstlenmesine yol açtı. Bu katılımcı altyapı, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde ulusal bir temsil gücüne dönüşecek ve yeni bir parlamentonun kurulmasına zemin hazırlayacaktı. Mustafa Kemal Paşa’nın Genelgesi Yayın Tarihi: 19 Mart 1920. Ana Temalar: Anlaşma Devletleri’nin İstanbul’a el koyması, ulusal devlet gücünü kırdı. Dağılmış olan mebusların Ankara’ya gelerek yeni bir mecliste toplanmaları gerektiği duyuruldu. Genelge Maddeleri 1. Olağanüstü Yetkili Meclis: Ankara’da toplanacak. 2. Üyelik Şartları: Mebuslara ilişkin yasal koşullara uyulacak. 3. Seçim Bölgesi: Sancaklar seçim bölgesi olacak. 4. Üye Sayısı: Her sancaktan beş üye seçilecek. 5. Seçim Kurulu: İlçelerden gelen ikinci seçmenlerle oluşturulacak. 6. Aday Gösterme: Herkes bağımsız adaylık koyma hakkına sahip. 7. Seçim Yönetimi: En yüksek sivil yönetici başkanlık edecek. 8. Gizli Oy: Seçimler gizli oyla yapılacak. 9. Tutanak Düzeni: Üç tutanak düzenlenecek. 10. Ödenek: Seçim sonrası ödenekler belirlenecek. 11. Seçim Süresi: En geç on beş gün içinde tamamlanacak. 12. Telin Varış Saati: Bildirilecektir. Seçim Süreci Zorluklar: Temsilciler Kurulu’nun etkin olmaması, iletişim araçlarının yetersizliği, olumsuz tutumlar ve Anlaşma Devletleri’nin baskısı gibi etkenler seçimleri zorlaştırdı. Sonuç: Tüm sorunlara rağmen seçimler gerçekleştirildi ve delegeler Ankara’da toplandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı Açılış Tarihi: 23 Nisan 1920. Dinsel Törenler: Meclis, dinsel törenler eşliğinde açıldı. İlk Toplantı: Sinop Milletvekili Şerif Bey’in başkanlığında yapıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın Konuşması Tarih: 24 Nisan 1920. Öneriler: i. Hükümet kurmak zorunludur. ii. Geçici bir hükümet başkanı tanımak uygun değildir. iii. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur. iv. Meclis yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplar. v. Meclisten seçilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. vi. Padişah ve Halife, Meclis’in düzenleyeceği yasal ilkeler içinde durumunu alır. Tarihsel Önemi Devrimci Yenilikler: Bu tarihsel metin, gelecekteki devrimci yeniliklerin ipuçlarını taşımaktadır ve ulusal egemenlik anlayışının temellerini atmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, ulusal bağımsızlık mücadelesinin ve Türkiye’nin yeni bir siyasi yapıya kavuşmasının başlangıcını simgeler. 2. Ulusal Meclisin Yapısı ve Niteliği Kurumsal Nitelik ve Yapı Kabul Tarihi: 24 Nisan 1920'de kabul edilen önerge, Meclis’in kurumsal nitelik ve yapısını ilk kez yansıttı. Hükümet Kurma Zorunluluğu: Bu karar, siyasal ve hukuksal anlamda yeni bir devletin yapıldığını gösterir. Siyasal Boşluk: Mondros’tan sonra Anadolu’da yaşanan siyasal ve hukuksal boşluk, yerel örgütlenmelerle başlayan süreçle ortadan kalkacaktır. Ulusal Egemenlik Siyasal Otorite: Meclis’in eşit ya da onun üstünde hiçbir siyasal ve hukuksal otoritenin yer alamayacağı kabulü, ulusal egemenlik ilkesini yüceltmektedir. İstanbul’daki Saray ve Hükümet: Bu durum, İstanbul’daki Saray ve hükümetinin meşruluğuna ağır bir darbe indirmektedir. Meclis’in Yetkileri Olağanüstü Yetkiler: Meclis’in yasama ve yürütme güçlerini toplaması, devrimci bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. Meclis Hükümeti: Yürütme gücünün Meclis içinden çıkan bir hükümet aracılığıyla kullanılması, “Meclis Hükümeti” anlayışını yansıtır. Saltanat ve Halifelik: Meclis’in bu makamların geleceğini belirleme gücü, ulusal egemenlik anlayışını benimsemiştir. Geçici Hükümetin Oluşumu Tarih: 25 Nisan 1920’de sekiz kişiden oluşan geçici bir hükümet oluşturuldu. Komisyon Kurulması: Yeni hükümetin yapılanma ilkelerini saptayacak bir komisyon kuruldu. Yasa Taslağı: 2 Mayıs 1920’de kabul edildi ve 3-5 Mayıs’ta yapılan seçimlerle Cumhuriyet tarihinin ilk hükümeti kuruldu. Hükümet Programı Hedefler: Dış Politika: Ulusal Ant’ı gerçekleştirmek ve işgalci devletlerin bu Ant’ı kabul ettirmesi. İç Politika: Ulusal birliği ve dayanışmayı korumak. Askeri Alanda: Kuvva-ı Milliye’nin düzenli bir ordu haline getirilmesi. Meclis’in Nitelikleri Ulusal Olma: Meclis, bir hanedanlığa değil, bir ulusun yurduna ait olduğunu ifade eder. Büyük Sıfatı: Meclis’in üstünde hiçbir gücün bulunamayacağını vurgular. Ulusal Meclis Niteliği: Millet ve Meclis kavramlarının birlikte kullanılması, anayasal açıdan Meclis’in “ulusal meclis” niteliğini ortaya koyar. Üye Sayısı ve Temsiliyet Üye Tam Sayısı: 337’dir; 120 üye ile açılmıştır. Seçim Çeşitliliği: 232 üye yeni seçimlerle, diğerleri ise son Osmanlı parlamentosundan katılan milletvekilleridir. Demokratik Temsil: Meclis, atanmışların değil, seçilmişlerin demokratik meclisidir. Toplumsal ve Kültürel Temsil Üyelerin Çeşitliliği: Farklı meslek gruplarından gelen üyeler, Meclis’in toplumsal ve kültürel açıdan temsil yeterliliğini pekiştirir. Demokratik Karar Alma: Kurtuluş Savaşı’nın olağanüstü koşullarında bile farklı siyasal görüşlerin tartışılmasına olanak tanınmıştır. Meclis Hükümeti Sistemi Savaş Karargahı: Meclis, savaş döneminde tüm egemenlik güçlerini kendisinde toplamış ve olağanüstü yetkiler taşımıştır. Ulusu Temsil: Meclis, kişisel çıkarları değil, yalnızca ulusu temsil etmiştir. Bu yapı ve nitelikler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dönemin koşullarına uygun olarak nasıl bir yönetim anlayışına sahip olduğunu ve ulusal bağımsızlık mücadelesinde nasıl bir rol oynadığını göstermektedir. 3. Ulusal Meclise Tepkiler: Sevr Antlaşması ve İç Ayaklanmalar 3.1. Sevr Antlaşması Anadolu’daki ulusal bağımsızlık hareketinin TBMM’nin açılmasıyla yeni bir ivme kazanması, İstanbul’daki Saray ve Hükümetleri kadar Anlaşma Devletlerini, özellikle de İngiltere’yi endişelendirmiştir. Ulusal hareketin olası başarısı, emperyalist ülkelerin boyunduruğu altındaki sömürge ülkelerinde benzer bağımsızlık taleplerini kışkırtma riskini taşımaktadır. Bu nedenle ulusal harekete, daha fazla gelişip kurumsallaşmasına izin vermeden esaslı bir ders vermek gerekmektedir. San Remo Konferansı Tarih: 18-26 Nisan 1920. Amaç: Osmanlı İmparatorluğu’na sunulacak bir barış taslağının hazırlanması. Sevr Antlaşması'nın Önemli Noktaları Sınırlar: İngiltere: Arap Yarımadası ve Mezopotamya. Fransa: Suriye, Urfa, Mardin, Antep. Yunanistan: Trakya ve İzmir bölgesi. Ermenistan: Doğu Anadolu ve Kürt yapılanması. Boğazlar Komisyonu: Boğazlardaki ulaşım özgürlüğünü sağlamak için bir komisyon kurulacak. Osmanlı İmparatorluğu bölgede kara yolu ve demir yolu yapamayacak. Kapitülasyonlar: Anlaşma Devletleri ve Yunanistan’ın kapitülasyonlardan yararlanması kabul edildi. Askeri Hükümler: Osmanlı ordusu 50.700 kişiden oluşacak; ağır silahlar bulundurulmayacak. Mali Hükümler: Fransa, İngiltere ve İtalya’dan oluşan bir maliye komisyonu kurulacak. Azınlık Hakları: Her topluluk eşit olacak; yerlerinden ayrılan azınlık mensupları geri dönecek. Sevr Antlaşması'nın Geçersizliği TBMM, 17 Haziran 1920’de İstanbul Hükümeti’nin onayı olmadan yaptığı antlaşmaları geçersiz saydı. Osmanlı Anayasası’na göre antlaşmanın onayı Osmanlı Mebusan Meclisi’nden gerekmekteydi, bu meclis artık var olmadığından Sevr geçersiz kalmıştır. 3.2. İç Ayaklanmalar Nedenler Uzun süreli savaşlar sonucunda ortaya çıkan ekonomik yıkım. Halkın bilinçsizliği ve TBMM’ye yönelik güvensizlik. Dine dayalı propaganda ve ulusal direnişin gayrimeşru gösterilmesi. Ayaklanmaların Gruplandırılması 1. Saray ve İstanbul Hükümeti Tarafından: Anzavur ve Kuvva-ı İnzibatiye ayaklanmaları. 2. İstanbul Hükümeti ve Anlaşma Devletleri Tarafından: Bolu, Yozgat, Afyon, Konya ve Milli Aşiret ayaklanmaları. 3. Rum ve Ermeni Azınlıklar Tarafından: Bağımsız örgütler kurarak ayaklanmalar. 4. Kuvva-ı Milliye Liderleri Tarafından: Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe gibi liderlerin ayaklanmaları. Örnek Ayaklanmalar Ali Batı Ayaklanması: 11 Mayıs 1919’da başladı; 18 Ağustos 1919’da sona erdi. Anzavur Ayaklanması: 1919 ve 1920 yıllarında iki kez gerçekleşti; TBMM güçleri tarafından bastırıldı. Delibaş Mehmet Ayaklanması: 2-3 Ekim 1920’de başladı; 6 Ekim’de bastırıldı. Düzce Ayaklanmaları: 13 Nisan 1920’de başladı; 25 Nisan’da bastırıldı. Hilafet Ordusu ve Kuvva-i İnzibatiye: TBMM’yi ortadan kaldırmak amacıyla kuruldu; 23 Mayıs’ta dağıtıldı. TBMM'nin Tepkileri Hıyanet-i Vataniye Kanunu: 29 Nisan 1920’de çıkarıldı; TBMM’nin meşruiyetine karşı eylemde bulunanlar düşman sayılacaktır. İletişim Kesintisi: 6 Mayıs 1920’de İstanbul ile her türlü haberleşme kesildi. İstiklâl Mahkemeleri: İç güvenliği sağlamak amacıyla kuruldu. Bu ayaklanmalar ve Sevr Antlaşması’na karşı verilen tepkiler, TBMM’nin otoritesini pekiştirmek ve ulusal bağımsızlık mücadelesini sürdürmek açısından kritik öneme sahipti. ÜNİTE 10 KURTULUŞ SAVAŞI BAŞLIYOR 1. İstiklâl Mahkemelerinin Kurulması İstiklâl Mahkemeleri, Kurtuluş Savaşı sürecinde ve sonrasında Türk Devrimi'nin gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu mahkemeler, ulusal istenç ve gereksinimlerden doğarak kurulmuş ve olağanüstü yetkilere sahip bir yargı organı olarak işlev görmüştür. Kuruluş Amaçları Asker Kaçakları Sorunu: İstiklâl Mahkemeleri’nin öncelikli kuruluş amacı, ordu için büyük sorunlara yol açan asker kaçaklarıyla mücadele etmekti. Yetki Genişlemesi: Zamanla, mahkemelerin yetkileri yurt düşmanlığı, casusluk, yolsuzluk, ayaklanma, eşkıyalık, saldırı ve bozgunculuk gibi suçları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Meclis Üzerindeki Etkisi Olağanüstü Yargı Gücü: TBMM, İstiklâl Mahkemeleri aracılığıyla olağanüstü bir yargı gücü kullanma olanağına sahip olmuştur. Üye Seçimi ve Yer Belirleme: Mahkemeyi oluşturan üç üye, TBMM tarafından milletvekilleri arasından seçilmekte, mahkemelerin kurulacağı yerler belirlenmekte ve yasanın yürütülmesine yönelik sorumluluk üstlenilmektedir. Hukuk ve Uygulamalar Hukukun İçinde Kalma: İstiklâl Mahkemeleri, görev yaptıkları süre boyunca hukukun içinde kalmaya özen göstermiştir. Yetkilerini, kişisel çıkar ya da güç gösterisi için değil, Kurtuluş Savaşı’nın amaçları doğrultusunda kullanmışlardır. İdam ve Cezalar İdam Kararları: Savaş süresince yaklaşık 1.450-1.500 kişinin idam kararı infaz edilmiştir. Ayrıca, 2.827 kişinin idam kararı, koşullu af kapsamında askerden yeniden kaçmaları durumunda uygulanmak üzere askıya alınmıştır. Diğer Cezalar: 243 kişi gıyaben idam, 1.786 kişi kala-bend ve kürek cezasına çarptırılmış; 11.744 kişi beraat etmiş ve 41.768 kişiye hafif cezalar verilmiştir. Karşılaştırmalar Fransız İhtilâl Mahkemeleri: Fransız İhtilâl Mahkemeleri, yaklaşık 40.000 kişiyi idam etmiştir. Bu durum, Türk İstiklâl Mahkemeleri’nin uygulamalarıyla karşılaştırıldığında, daha az sert bir yaklaşım sergilendiğini göstermektedir. Toplumsal Güven: İstiklâl Mahkemeleri, köylüler tarafından "Üçler Mahkemesi" olarak adlandırılmış ve köylüyü memur ve mütegallibe baskısından korudukları için büyük bir toplumsal güven kazanmıştır. 2. Düzenli Ordulara Geçiş Mondros Bırakışması sonrası işgaller, devlet otoritesinde belirgin bir boşluğa yol açmış ve toplumun kendi yazgısına el koyarak yerel örgütler ve Kuvva-ı Milliye adı altında milis güçler oluşturmasına neden olmuştur. Ancak, başarı için tek merkezden yönetilen düzenli orduların kurulması gerektiği kısa sürede anlaşılmıştır. Nedenler 1. Ulusal Hedeflerin Belirlenmesi: Erzurum ve Sivas kongrelerinde "yurdun bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı" gibi hedefler belirlenmesine rağmen, Kuvva-ı Milliye yerel ve bölgesel bir direniş gücü olarak kalmıştır. 2. Askeri ve Siyasal Strateji Eksikliği: Kuvva-ı Milliye örgütlerinin bütüncül bir askeri ve siyasal stratejisi bulunmamaktadır. 3. Eğitim ve Donanım Eksikliği: Kuvva-ı Milliye'nin insan gücü eğitimsiz, düzensiz ve yeterli donanımdan yoksundur; bazıları eşkıya tutumu sergilemiştir. 4. Hukuk Dışı Zorbalıklar: Kuvva-ı Milliye birlikleri zaman zaman toplumsal tepki yaratan hukuk dışı eylemler gerçekleştirmiştir. 5. Denetim Eksikliği: Kamu denetiminden yoksun yapısı, ulusal kaynakların israfına yol açmıştır. 6. Başarısızlık: 1920 yazında düzenli ordu saldırıları karşısında Kuvva-ı Milliye yenilgiye uğrayarak varlık nedenini kaybetmiştir. Düzenli Ordulara Geçiş Denemeleri Sivas Kongresi: Sivas Kongresi sırasında Batı Cephesi'ne yönelik düzenli ordu kurma denemeleri başlamıştır. Önce Ali Fuat Paşa, ardından Albay Refet Bey atanmıştır. Yunan Saldırısı: 1920’de Yunan saldırısının başlamasıyla, TBMM’de "düzenli ordu birlikleri boşuna besleniyor, çetecilik daha yararlıdır" gibi tepkiler yükselmiştir. Tepkiler ve Savunmalar Mustafa Kemal Paşa'nın Savunması: Mustafa Kemal Paşa, Fevzi ve İsmet Paşalar gibi komutanlarla birlikte, komutanların kayıplarından ötürü suçlu olmadıklarını, yeterince asker ve malzeme bulunmadığını ifade etmiştir. Yunan ordusunun Anlaşma Devletleri tarafından silahlandırıldığını vurgulamışlardır. Milis Güçlerinin Düzenli Orduya Katılımı Başlangıçta milis güçlerin desteklenmesini isteyen Mustafa Kemal Paşa, savaşın ilerleyen dönemlerinde düzenli ordu kadrolarının geliştirilmesi gerektiğini düşünmeye başlamıştır. Bu değişim, 8 Kasım 1920’de alınan bir kararla hayata geçirilmiştir. Alınan Önlemler Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri: Sivil bürokrasiye bağlanması. Milis Güçlerinin Entegrasyonu: Jandarma ve düzenli ordunun emrine sokulması. Finansmanın Denetimi: Halktan sağlanan finansmanın Milli Savunma Bakanlığı’nın denetimine bırakılması. Sorunlar 1. Kuvva-ı Milliye Önderlerinin Direnişi: Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem gibi önderler, merkezi otoritenin denetim altına girmeye karşı direniş göstermiştir. 2. Asker Kaçakları Sorunu: Düzenli ordunun kuruluşunda büyük güçlükler yaratmıştır. Çözüm Yöntemleri Güç Kullanımı: İsmet Paşa komutasındaki düzenli ordu birlikleri, Kuvva-ı Milliye önderlerinin direnişini güç kullanarak aşmıştır. Firariler Hakkında Kanun: 11 Eylül 1920 tarihinde çıkarılan bu kanun, asker kaçakları sorununu çözmek amacıyla İstiklâl Mahkemeleri’nin yetkilerini kullanarak ortadan kaldırmayı öngörmüştür. 3. Ermeni Sorunu ve Doğu Cephesi’nin Kapanması Ermeni sorunu, uluslararası alanda Türkiye’nin karşısına bir yaptırım unsuru olarak dayatılan ve soykırım iddialarıyla gündeme getirilen bir meseledir. Bu sorunun tarihsel temellerini, Ermenilerin kökeni ve tarihi ile ilgili verileri inceleyerek nesnel bir yaklaşımla değerlendirmek önemlidir. Ermeni Sözcüğünün Anlamı ve Tarihsel Kökeni Ermeni Sözcüğü: Ermeni sözcüğünün anlamı ve kullanımı üzerine çeşitli görüşler bulunmaktadır. Esat Uras: Ermeni kelimesinin İranlılar tarafından verildiğini ve M.Ö. 521'e ait Bistun yazıtlarından önce başka kaynaklarda geçmediğini belirtir. Arnold J. Toynbee: Bu kelimenin Urartuların son kralı III. Rusaa’ın babası Erimena'dan veya Aramaen’lerin ülkesi anlamına gelen Arumu-ni’den geldiğini öne sürer. Ermenistan'ın Coğrafi Konumu Armenia: Yukarı memleket anlamına gelmekte ve Erivan, Gökçegöl, Nahçıvan, Rumiye Gölü'nün kuzeyi ile Mako bölgesini kapsamaktadır. Tarihsel Dağılım: Ermeniler, tarih boyunca Kuzey Suriye, Kafkasya, İran’ın batısı ve Anadolu’nun doğusunda dağınık topluluklar olarak yaşamışlardır. Tarihsel Süreç Devlet Kuruluşları: Ermeniler, tarihte yalnızca iki kez devlet kurmuşlardır: M.Ö. 94-56 yılları arasında Prens Dikran tarafından kurulan Ermeni Prensliği. 1080-1375 yılları arasında varlık gösteren Kilikya Ermeni Krallığı. Osmanlı Dönemi Osmanlı İmparatorluğu: Ermeniler, Osmanlı egemenliği altında Türklerle barış içinde yaşamış ve "Milleti Sadıka" olarak adlandırılmışlardır. 19. Yüzyılda Türk-Ermeni İlişkileri Bozulma Nedenleri: Osmanlı'nın zayıflaması, Batılı emperyalist devletlerin müdahalesi ve ulusalcılık akımının etkisiyle Türk-Ermeni ilişkileri bozulmuştur. İlk Sorunlar: 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Ermeni Patriği Nerses Varcebetyan, Ermenilere dair bir maddeyi Ayastefanos Antlaşması'na koydurmayı başarmıştır. Ermeni Ayaklanmaları Önemli Olaylar: 19. yüzyıl boyunca birçok ayaklanma ve gösteri gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında 1890 Erzurum ayaklanması ve 1896 Osmanlı Bankası baskını bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşı Dönemi Ermeni Faaliyetleri: Savaş sırasında Ermeniler, orduyu arkadan vurma, casusluk yapma ve Türk köylerine saldırma gibi eylemlerde bulunmuşlardır. Van Ayaklanması: 15 Nisan 1915’te Van’da büyük ayaklanmalar çıkmış ve Ermenistan, Rusların kontrolünde bir Ermeni Hükümeti kurmuştur. İttihat ve Terakki'nin Tepkisi Tehcir Yasası: 24 Nisan 1915’te Ermeni komiteleri kapatılmış ve yöneticileri tutuklanmıştır. 27 Mayıs 1915'te onaylanan Tehcir Yasası ile Ermenilerin Irak ve Suriye’nin iç bölgelerine yerleştirilmesine karar verilmiştir. Ermeni Sorununun Çözümü Dünya Savaşı Sonrası: Ekim Devrimi sonrası Bolşevikler, Osmanlı ile Brest-Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekilmiştir. Bu antlaşma ile Osmanlı'nın bazı toprakları Türkiye’ye geri verilmiştir. Ermenistan'ın Kuruluşu Bağımsız Ermeni Devleti: 28 Mayıs 1918’de başkenti Erivan olan bağımsız bir Ermeni Devleti kurulmuştur. Doğu Cephesi'nin Kapanması Ermeni Saldırıları: 1920’de Ermenistan, Türkiye'nin Doğu Anadolu bölgesine saldırarak yerel siyasal örgütlenmeyi yok etmeye çalışmıştır. TBMM'nin Tepkisi: 9 Haziran 1920’de TBMM, Doğu vilayetlerinde seferberlik ilan etmiştir. Kazım Karabekir Paşa'nın Komutanlığı Saldırı Yetkisi: Ermeni saldırılarının sürmesi üzerine Kazım Karabekir Paşa’ya saldırı yetkisi verilmiş ve 28 Eylül 1920’de karşı taarruz başlatılmıştır. Sarıkamış, Kars ve Gümrü geri alınmıştır. 4. Doğu Cephesi’nde Diplomasi 4.1. Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) Gümrü Antlaşması, TBMM Hükümeti ile Ermenistan arasında imzalanmış ve Doğu Cephesi’nin askeri evresini kapatmıştır. Bu antlaşma ile Türkiye’ye bırakılan bölgeler ve diğer önemli hususlar aşağıda sıralanmıştır: Antlaşmanın Önemi 1. Doğu Sınırlarının Belirlenmesi: Ulusal Ant’ta vurgulanan Doğu sınırlarına ulaşılmıştır. 2. Ermeni Sorununun Çözümü: Ermeni sorunu, Türkiye’nin haklarını ifade edecek biçimde çözümlenmiştir. 3. Doğu Cephesi’nin Kapatılması: Batı Cephesi’ni güçlendirmek için olanak doğmuştur. 4. Tampon Bölgenin Ortadan Kalkması: İngiltere’nin kurduğu Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’dan oluşan yapay tampon bölge ortadan kalkmıştır. 5. Uluslararası Tanınma: TBMM’nin uluslararası ilk resmi antlaşması imzalanmıştır. 4.2. Moskova Antlaşması (16 Mart 1921) Moskova Antlaşması, TBMM ile Sovyetler Birliği arasında imzalanmış ve iki taraf arasındaki ilişkileri pekiştirmiştir. Antlaşmanın Arka Planı Bolşevik Devrimi: 1917’de Rusya’da gerçekleşen Bolşevik devrimi sonucunda yeni yönetim, Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşarak savaştan çekilmiştir. Sovyetler ile TBMM Arasındaki Yakınlaşma: TBMM’nin açılmasının ardından Mustafa Kemal Paşa, Lenin’e bir mektup yazarak ilişkileri geliştirmiştir. Antlaşmanın Maddeleri 1. Sınırların Onaylanması: TBMM’nin Ermenistan ve Gürcistan ile daha önce imzaladığı antlaşma ile saptanan sınır onaylanmıştır. 2. Batum’un Gürcistan’a Bırakılması: Batum, Gürcistan’a ve dolayısıyla Sovyetler’e bırakılmıştır. 3. Kapitülasyonların Kaldırılması: Kapitülasyonların kabul edilmeyeceği uluslararası bir belgede ilk kez duyurulmuştur. 4. Dostluk Süreci: Sovyet Rusya’nın Kurtuluş Savaşı’na askeri ve maddi yardımda bulunduğu bir dostluk süreci başlamıştır. 4.3. Kars Antlaşması (13 Ekim 1921) Kars Antlaşması, Sovyet Kızıl Ordu’nun bölgedeki etkinliğini artırdığı bir dönemde, Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasında imzalanmıştır. Antlaşmanın Önemi Sınırların Hukuki Statüsü: Türkiye ile olan doğu sınırlarının hukuki bir statüye kavuşturulması zorunlu hale gelmiştir. Yeni Yönetimlerin Tanınması: Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ın yeni yönetimleri Türkiye’nin doğu sınırlarını ve Ulusal Ant’ı resmen tanımışlardır. Rusya’dan Gelen Yardımların Engellerinin Kaldırılması: Antlaşma, Rusya’dan gelen yardımın önündeki engelleri kaldırmıştır. Sonuç Bu antlaşmalar, Türkiye’nin doğu sınırlarını güvence altına almış ve TBMM’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Ayrıca, Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerin güçlenmesi, Türkiye’nin ulusal bağımsızlık mücadelesinde önemli bir adım olmuştur. ÜNİTE 11 GÜNEY ve BATI CEPHELERİNDE UTKU 1. Güney Cephesi’nde Utku Güney Cephesi, Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye’nin ulusal mücadelesinin önemli bir parçasını oluşturmuştur. Anlaşma Devletleri’nin Mondros Bırakışması’nı haksız ve tek taraflı bir şekilde uygulaması, Güney Anadolu’nun işgaline yol açmıştır. İşgal Süreci İşgal Tarihleri: 9 Kasım 1918: İskenderun’un İngilizler tarafından işgali. 2 Aralık 1918: Fransızların Adana Dörtyol’u işgali. 17 Aralık 1918: Mersin’in işgali. 26 Aralık 1918: Adana, Toroslar ve Pozantı bölgelerinin işgali. 21 Ocak 1919: Mersin, Tarsus ve Osmaniye’nin işgali. 3 Ocak 1919: Antep’in işgali. 26 Şubat 1919: Maraş’ın işgali. 24 Mart 1919: Urfa’nın işgali. İşgal Sonrası Gelişmeler İngilizlerin Tutumu: Antep’in aydınlarından oluşan bir grup insan Mısır’a sürülmüş ve Ermenilere kötü davrananların cezalandırılacağı bildirilmiştir. Fransızların Ermeni Politikası: Fransızlar, bölgedeki Ermenileri kendi siyasal ve iktisadi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışmışlardır. Direniş Hareketleri Halkın Tepkisi: İşgalin haksız olduğu düşüncesi halk arasında yaygınlaşmış ve direniş örgütleri kurulmaya başlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Rolü: Sivas Kongresi sonrası Ali Fuat Paşa’nın Güney Cephesi komutanlığına atanması gibi önlemler alınmıştır. Bu süreçte halkın direniş kararlılığı artmıştır. Başarılar Fransızların Çekilmesi: 10 Şubat 1920: Maraş’tan çekilme. 11 Nisan 1920: Urfa’dan çekilme. 8 Şubat 1921: Antep’ten çekilme. 20 Ekim 1921: Adana’dan çekilme. Ankara Antlaşması (1921) Antlaşmanın Önemi: Batı cephesindeki Sakarya zaferinin ardından Güney Cephesi’ndeki savaşımı sonuçlandıran antlaşmadır. Sınırların Belirlenmesi: Güney Sınırı: İskenderun Körfezi’nin güneyinde Payas’tan başlayarak, Meydan-ı Ekbez, Nusaybin ve Cizre üzerinden Fırat’a ulaşan bir hat olarak belirlenmiştir. Yerleşim Merkezleri: Antlaşmada belirtilen üç yerleşim merkezi ile Kilis Türkiye’ye bırakılmıştır. Özel Yönetim ve Kültürel Haklar İskenderun ve Hatay: Bu bölgeler için özel bir yönetim kurulması kabul edilmiştir. Türk Kültürünün Korunması: Türklerin kültürel kimliklerini korumak için kolaylık sağlanması ve Türkçe’nin resmi dil olarak kullanılması onaylanmıştır. Sonuç Ankara Antlaşması ile Güney Cephesi’ndeki silahlı mücadele sona ermiş ve askeri güçler Batı Cephesi’ne aktarılmıştır. Bu gelişmeler, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir zafer olarak kaydedilmiştir. 2. Çerkez Ethem Ayaklanması ve Bastırılması Çerkez Ethem Ayaklanması, TBMM'nin karşılaştığı en önemli iç sorunlardan birini oluşturmuştur. Bu ayaklanmanın lideri olan Çerkez Ethem, Balkan Savaşları'na katılmış ve I. Dünya Savaşı sırasında Teşkilat-ı Mahsusa’da görev almıştır. Çerkez Ethem'in Geçmişi Teslim Olma: 8 Kasım 1918’de Mondros Mütarekesi'nden sonra 61 adamıyla birlikte teslim olmuştur. Serbest Bırakılma: İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla serbest bırakılmış ve Kuvva-ı Milliye direnişine katılmıştır. Başarıları: Anlaşma Devletleri’ne karşı gösterdiği başarılı hizmetlerle tanınmıştır. Özellikle çeşitli isyanların bastırılmasında önemli rol oynamıştır. Ayaklanmanın Nedenleri Düzenli Orduya Karşı Çıkış: Düzenli ordunun kurulmasıyla birlikte TBMM’nin otoritesine karşı gelmiş ve bu yapılanma içinde yer almayı reddetmiştir. Komutayı Devretme: Batı Cephesi komutanlığına Ali Fuat Paşa'nın yerine İsmet Paşa'nın atanması üzerine, Çerkez Ethem kuvvetlerinin komutasını Yüzbaşı Tevfik Bey’e devretmiştir. Eylemler ve Sonuçları Kütahya'ya Geçiş: Ethem, Kütahya’ya giderek adamlarının başına geçmiş ve TBMM’ye karşı eylemlere başlamıştır. I. İnönü Savaşı: Meclis'in harekete geçmesiyle birlikte, I. İnönü Savaşı’nda Türk Ordusu’na karşı savaşmaktan çekinmemiştir. Bastırma Süreci Düzenli Ordu ile Takip: Çerkez Ethem ve kuvvetleri, I. İnönü Savaşı’ndan sonra düzenli ordu birlikleri tarafından takip edilmiştir. Yargılama: Çerkez Ethem’in kuvvetlerinin büyük bir kısmı yakalanmış ve yargı önüne çıkarılmıştır. Sığınma: Çerkez Ethem ve kardeşleri, Yunanistan’a sığınmak zorunda kalmışlardır. 3. Yunan Ordusunun İnönü’de Yenilmesi Yunanistan, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmeye başlayarak Anadolu’daki yayılmacı politikalarını sürdürmüştür. Bu süreçte yerel direniş örgütleri önemli bir rol oynamış, ancak Yunan ordusu hızla ilerlemiştir. Yunan İşgali ve Direniş İşgal Tarihleri: 26 Mayıs: Manisa 27 Mayıs: Aydın 29 Mayıs: Ayvalık ve Turgutlu 5 Haziran: Akhisar 12 Haziran: Bergama 13 Haziran: Dikili Milne Hattı İstikrar Hattı: Anlaşma Devletleri’nin Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne, Türklerle Yunanlılar arasında bir istikrar hattı belirlemiştir. Bu hat, Yunan işgalinin meşrulaştırılmasına neden olmuştur. Sınırlı Çatışmalar: Haziran 1920’ye kadar küçük çatışmalar dışında Yunan işgali, Milne Hattı’nın batısındaki bölgelerle sınırlı kalmıştır. Ulusal Mücadele Hareketi Kemalist Önderlik: Yunan işgali, Anadolu’da ulusal bir örgütlenme modeline dönüşen Ulusal Mücadele hareketini doğurmuştur. Kuvva-ı Milliye Komutanlığı: Temsilciler Kurulu, Batı Anadolu’daki direnişi örgütlemek için Genel Kuvva-ı Milliye Komutanlığı’nı oluşturmuştur. Amasya Protokolü: Osmanlı Mebusan Meclisi’nin yeniden açılması sağlanarak, emperyalist paylaşım planları reddedilmiştir. Sevr Antlaşması ve Sonrası Antlaşmanın İmzalanması: 10 Ağustos 1920’de Osmanlı İmparatorluğu Sevr Antlaşması’nı imzalamıştır. Yunan İlerleyişi: Sevr Antlaşması sonrası Yunan orduları, Trakya ve Ege Adaları’nı işgal etmeye devam etmiştir. Venizelos’un Düşüşü Seçim Yenilgisi: Venizelos, 14 Kasım 1920 seçimlerinde ağır bir yenilgi almış ve Kral yanlıları iktidara gelmiştir. Kral Konstantin’in Dönüşü: Kral, Venizelos’un politikalarını sürdürmek zorunda kalmıştır. I. İnönü Savaşı Yeni Saldırı: Yunanistan, TBMM’yi ortadan kaldırmak amacıyla 6 Ocak 1921’de yeni bir saldırıya geçmiştir. Saldırı ve Geri Çekilme: 9 Ocak 1921’de Yunan ordusu, İsmet Paşa komutasındaki Türk birliklerine saldırmış, ancak Türk direnişi karşısında 11 Ocak’ta geri çekilmek zorunda kalmıştır. Sonuçlar Askeri Sonuçlar: Yunan ilerleyişi düzenli ordu tarafından durdurulmuştur. Yunan işgal güçlerinde moral çöküntüsü yaşanmıştır. Siyasal Sonuçlar: Anlaşma Devletleri Anadolu politikalarını gözden geçirmek zorunda kalmıştır. TBMM temsilcileri Londra’ya çağrılmıştır. Sovyetler Birliği, Ankara yönetimiyle ilişkilerini hızlandırmıştır. Genel Değerlendirme I. İnönü Savaşı, hem askeri hem de siyasal açıdan önemli sonuçlar doğurmuş; Türk milletinin ulusal mücadelesindeki kararlılığı pekiştirmiştir. Bu zafer, halkın TBMM’ye olan güvenini artırmış ve Kuvva-ı Milliye sorununu çözmüştür. 4. Görkemli Başarıların Sonucu: 1921 Anayasası ve Ulusal Egemenliğe Geçiş Ulusal Bağımsızlık Savaşı, TBMM dönemine geçişle birlikte meşruluk ve hukuksallık zemininden ayrılmamış; bu süreçte yeni bir anayasa hukuku düzeni oluşturma çabaları hız kazanmıştır. TBMM ve Anayasa Çalışmaları Anayasa Komisyonu: TBMM’nin açılışını takiben bir Anayasa Komisyonu oluşturulmuş ve çalışmalar başlamıştır. İlk Anayasa Taslağı: 18 Eylül 1920 tarihli oturumda, Mustafa Kemal Paşa tarafından hazırlanan ilk anayasa taslağı onaylanmıştır. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Yürürlük Tarihi: 20 Ocak 1921’de yürürlüğe giren 24 maddelik bu anayasa, gerçek bir ihtilâl belgesi olarak kabul edilmektedir. Önemli Maddeler 1. Egemenlik: Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusundur. 2. Yürütme ve Yasama: Yürütme ve yasama gücü, ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi’nde belirlenir. 3. Devlet Yönetimi: Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir. 4. Temsilciler: Büyük Millet Meclisi, iller halkınca seçilen temsilcilerden oluşur. 5. Seçim Süreci: Büyük Millet Meclisi’nin seçimi iki yılda bir yapılır. 6. Toplanma: Genel kurul, ekim ayı başında çağrı yapılmaksızın toplanır. 7. Hukuki Yetkiler: Şer’i hükümlerin uygulanması, genel yasaların yapılması ve vatan savunması gibi anayasal haklar Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Anayasanın Önemi Ulusal Parlamento: 1921 Anayasası, Türk Anayasa tarihinde ulusal bir parlamento tarafından yapılan ilk anayasadır. Ulusal Egemenlik İlkesi: "Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusundur" ifadesi, Türk anayasalarının temel ilkesi haline gelmiştir. Hukuk Altyapısı 1921 Anayasası, çeşitli yasalarla desteklenmiş ve hukuk altyapısının oluşturulmasına katkı sağlamıştır: 307 Sayılı Kanun: Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiğini ve Türkiye Hükümeti’nin yeni varisi olduğunu belirtmektedir. 308 Sayılı Kanun: TBMM Hükümeti’nin halk hükümeti olarak kabul edildiğini ilan etmiştir. Halk Hükümeti ve Halkçılık Halk Hükümeti: 308 sayılı karar, halk hükümeti kavramını açıkça ifade etmemekle birlikte, halkçılık düşüncesinin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Halkın Hukuku: Anayasa ile birlikte, halkın hukukunu koruma ve halk hükümeti anlayışı pekişmiştir. Sonuç 1921 Anayasası, Türk milletinin ulusal egemenliğe geçişini simgeleyen önemli bir belgedir. Bu anayasa ile birlikte, halkın iradesi ve egemenliği, Türk devletinin temelini oluşturmuş ve ulusal bağımsızlık mücadelesinin hukuksal zeminini sağlamlaştırmıştır. ÜNİTE 12 BATI CEPHESİ’NDE SONA DOĞRU 1. Londra Konferansı I. İnönü Savaşı’nın ardından, Anlaşma Devletleri yeni durumu değerlendirmek üzere 21 Şubat 1921’de Londra’da bir konferans düzenlemeye karar vermiştir. Bu konferansta, İstanbul ve Atina yönetimleri Sevr Antlaşması’nın bazı maddelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Konferansın Toplanma Sebepleri Yeni Durum: I. İnönü Savaşı sonrası oluşan siyasi durum. Sevr Antlaşması: Anlaşma Devletleri, Sevr Antlaşması’nın bazı maddelerini uygulamak için İstanbul Hükümeti’ne çağrıda bulunmuştur. TBMM’nin Rolü Mustafa Kemal Paşa’nın Vurgusu: Türkiye’nin geleceği hakkında karar verecek yegâne yasal ve bağımsız gücün TBMM olduğu belirtilmiştir. Doğrudan Çağrı Talebi: TBMM Hükümeti’ne doğrudan çağrı yapılması istenmiştir. İtalya ile Görüşmeler: Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey’in başkanlığında bir kurul İtalya’ya gönderilmiş ve daha sonra Londra’ya geçmiştir. Konferans Süreci Tevfik Paşa’nın Temsili: İstanbul Hükümeti’nin temsilcisi Tevfik Paşa, Türk ulusunu temsil hakkının Bekir Sami Bey’de olduğunu ifade etmiştir. Tezlerin Çatışması: Anlaşma Devletleri, Sevr Antlaşması’na dayanan bir tez sunarken, Türk kurulu Ulusal Ant’ı temel alan bir tez ortaya koymuştur. Sonuçsuz Kapanış Sonuçsuz Konferans: Her iki tarafın tezleri onaylanmamış ve konferans herhangi bir sonuca ulaşmadan kapanmıştır. İkili Anlaşmalar: Bekir Sami Bey, TBMM’nin haberi olmaksızın İngiltere, İtalya ve Fransa ile ikili anlaşmalar yapmıştır. Ancak bu anlaşmalar, TBMM tarafından kabul edilmemiştir. Bekir Sami Bey’in İstifası İstifa: Bekir Sami Bey, Ankara’ya döndüğünde istifa etmek zorunda kalmış ve yerine Yusuf Kemal Bey Dışişleri Bakanı olarak atanmıştır. Londra Konferansı’nın Önemi Ulusal Bağımsızlık Savaşı: Konferans, Ulusal Bağımsızlık Savaşı açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Tanınma: TBMM rejimi, Anlaşma Devletleri tarafından resmen ve hukuken tanınmıştır. Ulusal Ant’ın Tanıtımı: Batı kamuoylarına Ulusal Ant’ın anlatılması sağlanmış, Batılı devletlerin Sevr Antlaşması’ndan ödün verebilecekleri ortaya çıkmıştır. Basındaki Yansımalar Olumlu Görüşler: TBMM rejiminin uzlaşma yoluyla çözümleme taraftarı olduğu anlaşılmış; İtalyan ve Fransız basınında Anadolu’daki ulusal eyleme yönelik olumlu görüşler yer almaya başlamıştır. Sonuç Londra Konferansı, resmi bir antlaşma imzalanmamasına rağmen, Türkiye’nin uluslararası alanda tanınması ve TBMM’nin meşruiyetinin pekişmesi açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu süreç, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde uluslararası desteği artırma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. 2. İkinci İnönü Utkusu İkinci İnönü Utkusu, TBMM Hükümeti’nin Londra Konferansı’nda Anlaşma Devletleri tarafından sunulan antlaşma taslağını kabul etmemesi üzerine Yunan birliklerinin başlattığı saldırılarla şekillenmiştir. Bu süreç, Türk ordusunun direnişi ve Anlaşma Devletleri’nin Yunanistan üzerindeki etkisi açısından kritik bir dönüm noktasıdır. Saldırının Gerekçeleri Yunan Ordusu’nun Amaçları: I. İnönü Savaşı’nın yarattığı moralin dağıtılması. Türk ordusunu güçlenmeden ortadan kaldırmak. Kütahya-Eskişehir ve Ankara’yı ele geçirerek TBMM’yi devirmek. Sevr Antlaşması’nın uygulanmasını sağlamak. Savaş Süreci Harekete Geçiş: Yunan ordusu 23 Mart’ta harekete geçmiş, 24 Mart’ta Dumlupınar mevzilerini, 27 Mart’ta ise Afyon’u işgal etmiştir. İnönü Mevzileri: Aynı gün başlayan savaş, beş gün boyunca çok kanlı geçmiş; Yunan ordusunun saldırıları Türk ordusunun karşı saldırıları sonucunda dağılmıştır. Geri Çekilme: Yunan birlikleri 1 Nisan’dan itibaren geri çekilmiştir. Türk Ordusu’nun Tepkisi Afyon’un Geri Alınması: Türk ordusu, 6 Nisan’da Afyon’u geri alarak Yunan ordusunu izlemeye başlamıştır. Yeni Çatışmalar: 8-11 Nisan tarihlerinde Aslıhanlar ve Dumlupınar’da yeni çatışmalar yaşanmış, ancak Yunan ordusu Dumlupınar cephesini geçmeyi başaramamıştır. Utkunun Önemi TBMM İçin Başarı: Yunan ordusunun ikinci kez geri çekilmesi, TBMM adına önemli bir zafer olarak kabul edilmiştir. Uluslararası Etkiler: Anlaşma Devletleri ve Yunanistan’da büyük bir hayal kırıklığına yol açmış; İtalya Anadolu’dan çekilmeye, Fransa ise Zonguldak’ı boşaltarak barış hazırlıklarına başlamıştır. Saygınlık Kazanımı: TBMM, İngiltere nezdinde daha saygın ve güçlü bir muhatap haline gelmiştir. Bu gelişme ile birlikte, Malta sürgünlerinden 40 kişi iyi niyet gösterisi olarak serbest bırakılmıştır. İç Destek ve Moral Mitingler ve Dayanışma: Yurt içinde sevinç dolu mitingler ve inançlı bir dayanışma hareketliliği gözlemlenmiştir. İsmet Paşa’nın Kutlama Mesajı: Büyük önder İsmet Paşa, kutlama telinde şu sözleri ifade etmiştir: “Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun kötü yazgısını da yendiniz. Düşman çizmesi altındaki yaslı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkumuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzda sonsuz yayılma isteği, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.” Sonuç İkinci İnönü Utkusu, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığını ve direncini simgeleyen önemli bir başarıdır. Bu zafer, TBMM’nin uluslararası alandaki saygınlığını artırmış ve Türk ordusunun moralini yükseltmiştir. 3. Yunan Ordusu Kütahya ve Eskişehir’de Siyasal geleceğini Sevr Antlaşması’nın uygulanmasına bağlayan Yunanistan, İnönü yenilgileri sonucunda hem Yunan kamuoyu hem de uluslararası kamuoyu ve müttefikler karşısında baskı altına girmiştir. Bu durumu aşmak için Türk direnişini kırmaya azmeden Yunan iktidarı, yeni bir saldırının hazırlıklarına başlamıştır. Yunanistan’ın Hazırlıkları Asker Sayısının Artırılması: Yunan ordusu, genel bir seferberlik ile asker sayısını 125 bine çıkarmıştır. Moral Destekleri: Kral Konstantin ve Başbakan Gonaris, devletin zirvesiyle İzmir’e moral çıkartması yapmıştır. TBMM’nin Çalışmaları Batı Cephesi’nin Yeniden Yapılandırılması: İsmet Paşa komutasında çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak Yunan ordusunun sayısal ve fiziksel üstünlüğüne ulaşmak olanaksızdır. Hazırlık Süreci: Türk tarafı, hazırlık sürecini ağırdan almayı tercih etmektedir. Yeni Saldırı Saldırı Tarihi: Yunan orduları, 10 Temmuz 1921’de Bursa, Uşak ve Dumlupınar yönlerinden yeni bir saldırıya geçecektir. Saldırı Şekli: Bu saldırı, cepheden değil kuşatma şeklinde gerçekleşmiş ve Türk ordusunun Güney cephesindeki savunma hatları kırılmıştır. Geri Çekilme İsmet Paşa’nın Kararı: Ordunun kayıp vermesini engellemek için İsmet Paşa, ilk kez geri çekilme buyruğu vermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Rolü: 18 Temmuz’da Eskişehir’in Güneybatısında Karacahisar’daki Batı Cephesi Karargâhı’na gelen Mustafa Kemal Paşa, ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine karar vermiştir. Bu, taktik bir çekilme olup orduyu kurtaracaktır. Panik ve Tartışmalar TBMM’de Tartışmalar: Afyon, Kütahya ve Eskişehir’in düşmesi büyük bir panikle karşılanmıştır. TBMM’de yaşanan sert tartışmalarda şu sorular gündeme gelmiştir: “Ordu nereye gidiyor, Ulus nereye götürülüyor? Bu gidişin elbette bir sorumlusu vardır, O nerededir? O’nu göremiyoruz!” Muhalefet: Bu konuşmalar, Meclis’teki Mustafa Kemal karşıtlarının yenilgiden siyasal bir çıkar sağlama amacı güttüğünü göstermektedir. TBMM’nin Önlemleri Kayseri’ye Taşınma Önerisi: Yeni saldırılara karşı, TBMM’nin Kayseri’ye taşınması önerisi tartışılmaya başlanmıştır. Otoritenin Güçlendirilmesi: TBMM, otoritesini güçlendirecek ve ortamı yatıştıracak köklü kararlar almıştır. İstiklâl Mahkemeleri: Kastamonu, Konya ve Samsun’da üç İstiklâl Mahkemesi’nin kurulması. Başkomutanlık Yasası: 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın üç ay süreyle Başkomutan olmasını sağlayacak bir yasa düzenlemesi yapılmıştır. Bu süreç, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığını ve TBMM'nin otoritesini pekiştiren önemli bir dönüm noktası olmuştur. 4. Sakarya Savaşı ve Sonuçları Başkomutanlık görevini üstlenmesinin ardından Mustafa Kemal Paşa, güçlü Yunan Ordusu karşısında Türk ordusunun eksikliklerini bir an önce tamamlamak amacıyla 7-8 Ağustos 1921'de Ulusal Yükümlülükler (Tekalif-i Milliye) yayımlamıştır. Bu belge, ulusu bağımsızlık savaşımında her şeyini ortaya koymaya çağırmıştır. Tekalif-i Milliye’nin Amacı Mustafa Kemal Paşa, Ulusal Yükümlülüklerin amacını şu şekilde açıklamıştır: “Ülke ve ulusun nesnel ve tinsel bütün güçlerini sonucun elde edilmesine yöneltmek (…) düşman ordusunun yok edilmesinden ibaret olan bu tek amaca ulaşmak için zorunlu olan her şey yapılacaktır.” Uygulama Millî Vergi Komisyonları: Ulusal Yükümlülükler uyarınca, ordunun gereksinim duyduğu giyecek, yiyecek, cephane ve taşıtların sağlanabilmesi için her ilçede bir "Millî Vergi Komisyonu" kurulmuştur. Halkın Destekleri: Uzun süren savaşlar nedeniyle yokluk içinde bulunan Anadolu’nun pek çok yerindeki insanlar, yoksulluklarına karşın bu çağrıya olumlu yanıt vererek ellerindeki kaynakları orduyla paylaşmışlardır. Yunan Cephesi Yunanistan cephesinde, artan utku beklentisiyle bir kutlama havası oluşmuştur: Büyük Saldırı Hazırlıkları: Yunan ordusu, Ankara’yı da içeren bir hedefle, derin bir özgüvenle Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlamıştır. Karşılaşma Hattı: 23 Ağustos’ta ulusun desteğiyle ikmal edilmiş Türk ordusuyla karşılaşacaklardır. Bu yüzleşme, yalnızca gücün değil; aynı zamanda inancın, kararlılığın ve askerlik sanatının da karşı karşıya geldiği bir er meydanı olacaktır. Sakarya Meydan Muharebesi Mustafa Kemal Paşa’nın stratejisi, savaşın gidişatını belirlemiştir: “Savunma hattı yoktur savunma alanı vardır. O alan bütün yurttur, yurdun her karış toprağı yurttaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz.” Savaşın Seyri Savaş Süresi: 22 gün ve 22 gece süren savaş, bu stratejiye göre biçimlenmiştir. Yunan Ordusunun Durumu: Türk mevzileri yer yer kırılırken, Yunan birlikleri Polatlı’ya ilerlemeyi başarmış ancak ikmal yoksunluğu, açlık ve yorgunluk baş göstermiştir. Sonuç: Yunan ordusu, 13 Eylül 1921'de dağınık bir biçimde çekilmeye başlamıştır; bu, bir daha asla saldıramayacak bir biçimde son çekilmesidir. Barış Çağrısı Mustafa Kemal Paşa, bu zaferin ardından: “Biz savaş değil barış istiyoruz, barış yapmaya hazırız ve bence buna engel olacak hiçbir şey yoktur.” Bu sözleriyle Batılı devletlere barış çağrısında bulunmuştur. Sakarya Savaşı’nın Sonuçları 1. Ulusun Güveni: Meclis ve orduya karşı olan güven pekişmiştir. 2. Yunan Ordusunun Zayıflığı: Yunan ordusunun saldırı yeterliliği yok edilmiştir. 3. Mustafa Kemal Paşa’nın Güçlenmesi: Önderlik konumu güçlenmiştir. 4. TBMM’nin Uluslararası Kabulü: TBMM’nin varlık ve otoritesi uluslararası düzeyde kabul görmeye başlamıştır. 5. Antlaşmalar: 13 Ekim 1921’de Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile Kars; 20 Ekim 1921’de Fransa ile Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır. 6. Amerikan Kamuoyu: Ulusal Bağımsızlık Savaşımız, Amerikan kamuoyunda sempatiyle karşılanmaya başlamış; ABD Kongresi, Ermeni Mandaterliği önerisini reddetmiştir. Sakarya Savaşı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığını pekiştiren önemli bir dönüm noktasıdır. ÜNİTE 13 BÜYÜK UTKU ve ONURLU BİR BARIŞIN HAZIRLIKLARI 1. Başkomutan Savaşı Sakarya Savaşı’nı izleyen dönemde, TBMM barış girişimlerine öncelik tanımış ve bu doğrultuda Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey, Batılı devletlerle görüşmelerde bulunmak üzere Avrupa’ya gönderilmiştir. Yusuf Kemal Bey'in Görevleri İstanbul Ziyareti: Yusuf Kemal Bey, Avrupa’ya geçmeden önce İstanbul’a uğrayarak Sadrazam Tevfik Paşa ve Padişah VI. Mehmet ile görüşmüştür. Bu görüşmeler, Padişahın TBMM rejimini tanımamakta ısrarcı olduğunu ortaya koymuştur. Londra ve Paris: İstanbul’dan Londra ve Paris’e geçmiştir. Ancak burada İngiltere ve Fransa hükümetleriyle yaptığı görüşmelerde, Ulusal Ant’ın uygulanmasına karşı bir tavırla karşılaşmıştır. Barış Görüşmeleri Bırakışma Taslağı: 22 Mart 1922’de, Paris’te toplanan İtalya, İngiltere ve Fransa Dışişleri Bakanları Türkiye ve Yunanistan hükümetlerine sunulmak üzere bir bırakışma taslağı hazırlamıştır. Yunan hükümeti bu taslağı hemen benimsemiş, Türk hükümeti ise dikkatle inceleyip yanıt hazırlamıştır. Türk Hükümetinin Talepleri: Ankara, 4 aylık bir bırakışma yapılmasını ve Yunanlıların Anadolu’yu terk etmelerini istemiştir. Ancak, uzun yazışmalar ve görüşmeler herhangi bir sonuca ulaşmamıştır. TBMM'deki Tartışmalar Eleştiriler: Barış görüşmelerinin sonuçsuz kalması, TBMM’de tartışmalara yol açmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Ulusal Ant’a dayalı bir barış antlaşmasında ısrar etmesine tepki gösteren milletvekilleri, dış politikada hatalar yapıldığını ima etmişlerdir. Başkomutanlık Yetkileri: Bu milletvekilleri, Mustafa Kemal Paşa’ya verilen Başkomutanlık yetkilerinin uzatılmaması için uğraşmışlardır. Ancak Mustafa Kemal Paşa, Meclis’teki konuşmasıyla karşıtlarının savlarını çürütmeyi başarmıştır. Türk Ordusunun Hazırlıkları Asker Sayısının Artışı: Sakarya Savaşı’nda büyük kayıplar veren Türk ordusunun, kısa sürede saldırıya hazır duruma gelmesi zordur. Ancak Eylül 1921’de ilan edilen seferberlik ve asker kaçaklarının azalmasıyla ordunun asker sayısı 186 bine ulaşmıştır. Bu, 200 bin kişilik Yunan ordusu karşısında toplanabilmiş en yakın güçtür. Yunan ve İngiliz Cephesi Yunan Ordusundaki Değişiklikler: Yunan ordusunun komuta kurulunda değişiklikler yapılmış ve Afyon-Eskişehir mevzisi savunma düzenine göre güçlendirilmiştir. İngiltere’nin Tutumu: İngiltere, kendi lehine bırakışma koşulları aramaya devam etmektedir. TBMM’nin uzlaşmaz tutumu, işgalci güçleri yıldırmaya başlamıştır. Savaş Hazırlıkları Baskın Planı: 1922 Temmuz’undan itibaren Türk ordusunun hazırlıkları tamamlanmış, Başkomutan saldırı planını 28-29 Temmuz’da ordu komutanlarına anlatmıştır. 20 Ağustos’ta Akşehir’e karargahını kurarak sessiz bekleyiş başlamıştır. Büyük Taarruz: 26 Ağustos sabahında, Başkomutanın Kocatepe’ye ulaşmasıyla birlikte Büyük Taarruz başlamıştır. 27 Ağustos’ta Yunan mevzileri aşılmış, 30 Ağustos’ta Yunan ordusu kesin olarak yok edilmiştir. İzmir’in Kurtuluşu Hedef Akdeniz: Başkomutan’ın 1 Eylül’de verdiği “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” emriyle Türk ordusu İzmir’e girmiştir. Bu, Yunanistan’ın Ankara’yı düşürme hedefiyle yürürlüğe koyduğu planın başarısızlığı anlamına gelmektedir. Sonuç: Trakya dışında, bütün Anadolu işgal güçlerinden arındırılmıştır. Ulusal Ant’ın gerçekleşmesine bir adım kalmıştır. Savaşla ya da uzlaşmayla Trakya’ya girme düşüncesi güçlenmiştir. 2. Mudanya Mütarekesi Boğazlar’ın güvenliğini sağlamak isteyen Anlaşma Devletleri, Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasının ardından 11 Eylül 1922’de Çanakkale Boğazı’nın Anadolu kesimine asker yığmaya başlamışlardır. İngiltere'nin Stratejileri 15 Eylül Toplantısı: İngiliz hükümeti, kendi konumunu sağlamlaştırmak için bir dizi karar almıştır: Türk ordusunun Boğazlar bölgesine girmemesi için Mustafa Kemal Paşa’ya nota verilmesi. Çanakkale Boğazı’ndaki Anlaşma güçlerinin arttırılması. Türklerin Rumeli’ye geçişinin engellenmesi. Doğu Sorunu’nun çözümlenmesi için bir konferans toplanması. General Harrington’a Emir: Boğazlar’daki tarafsız bölgeye girecek Türk birliklerine ateş açılması için General Harrington’a emir verilmiştir. Ancak, soğukkanlı davranan Harrington bu emri uygulamamış ve böylece İngiltere ile Türkiye arasındaki olası bir savaşı engellemiştir. Siyasi Gelişmeler Winston Churchill'in Bildirisi: İngiltere’nin Sömürgeler Bakanı Winston Churchill, İngiliz sömürgelerini, İtalya’yı, Fransa’yı ve Balkan devletlerini Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalışmış ancak bunda başarılı olamamıştır. Mudanya Önerisi: Savaş dışındaki tüm çözümler tükendiğinden, İngiltere kendi lehinde olmayabilecek bir çözümü kabullenmek zorunda kalmış ve 23 Eylülde Ankara hükümetine Mudanya ya da İzmir’de bir silah bırakışması imzalamak için yeni bir öneride bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa, bu öneriye ancak Meriç’e dek Doğu Trakya’nın Türkiye’ye bırakılacağı garantisini aldıktan sonra 29 Eylülde yanıt verecektir. Mudanya Konferansı Toplantı: 3 Ekimde, Mudanya’da ve İsmet Paşa’nın başkanlığında toplanan konferansta: İngiltere'yi General Harrington. Fransa’yı General Charpy. İtalya’yı General Mombelli temsil etmiştir. Görüşmelerin Çıkmaza Girmesi: İsmet Paşa’nın Doğu Trakya’daki Yunan birliklerinin hemen çekilmesi isteği Müttefiklerce reddedilmiştir. Ancak Paris’te Anlaşma Devletleri Dışişleri Bakanları’nın düzenledikleri toplantılar sonucunda, Türkiye’nin isteklerinin onaylanmasıyla konferansta ilerleme kaydedilmiştir. Antlaşmanın İmzalanması: 11 Ekim’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmaya göre: i.Türk-Yunan savaşı hemen duracaktır. ii.Yunan ordusu Trakya’yı 15 gün içinde boşaltacaktır. iii.Trakya, boşaltmayı izleyen 30 gün içinde Türk idari makamlarına teslim edilecektir. iv.TBMM Hükümeti bölgeye 8000 askerlik bir jandarma birliği geçirecek ve güvenliği üstlenecektir. v.Barış imzalanana kadar, Çanakkale ve İzmit yarımadalarındaki mevziler geçilmeyecektir. Tarihsel Önemi Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasıyla: Silahlı Mücadele Dönemi Sona Ermiştir: Türk Devrimi’nin silahlı mücadele dönemi sona ermiştir. Doğu Trakya’nın Katılması: Doğu Trakya bölgesi, Ulusal Ant’a uygun bir biçimde Türkiye sınırlarına katılmıştır. Siyasal İktidarların Değişimi: İngiltere ve Yunanistan’da siyasal iktidarlar el değiştirmiş ve bu ülkelerin Türkiye ve genel olarak dış politikaları büyük bir sorgulama dönemine girmiştir. Yeni Barış Vizyonu: Yeni bir barış vizyonunun yolu açılmıştır. 3. Saltanatın Kaldırılması Mudanya Silah Bırakışması’nı izleyen günlerde İstanbul’daki hükümetin başkanı Tevfik Paşa, 17 Ekim 1922’de Bursa’da bulunan Mustafa Kemal’e bir ileti göndererek, ulusal birliği sağlamış olduklarını belirtmiştir. Ancak, Anlaşma Devletleri ile henüz barış yapılmadığını vurgulamış ve barış konferansında Türkiye’nin ulusal haklarının korunması için birlik içinde hareket edilmesini istemiştir. Mustafa Kemal'in Yanıtı Sert Yanıt: Tevfik Paşa’nın iletişine sert bir yanıt veren Mustafa Kemal, Türk Ulusu adına söz söyleme yetkisine sahip tek makamın TBMM olduğunu ve konferansta Türkiye’yi sadece TBMM’nin temsil edebileceğini belirtmiştir. Lozan Konferansı Çağrısı Anlaşma Devletleri'nin Kararı: 27 Ekim 1922’de, Anlaşma Devletleri hem Ankara Hükümeti’ni hem de İstanbul Hükümeti’ni Lozan’da yapılacak barış konferansına çağırmışlardır. Bu durum, Türkler arasındaki çelişkilerden yararlanarak Sevr Antlaşması’ndan az ödün vererek bir barış antlaşması gerçekleştirme çabası olarak değerlendirilmiştir. Tevfik Paşa'nın Telgrafı: Tevfik Paşa, 29 Ekim 1922’de TBMM’ye çektiği telgrafta, İstanbul’a bir temsilci gönderilmesini istemiştir. Aksi takdirde İstanbul’un kendi temsilcilerini konferansa göndereceğini ve Ankara’nın katılmaması durumunda doğacak başarısızlığın sorumluluğunun TBMM’ne ait olacağını ifade etmiştir. Temsil Krizi ve Tepkiler Saltanat Yanlısı Tepkiler: TBMM’de saltanat yanlısı milletvekilleri bile İstanbul Hükümeti’nin bu tavrına karşı galeyana gelmiştir. Bazı milletvekilleri, İstanbul Hükümeti’nin davranışını yurt düşmanlığı olarak değerlendirmiş ve sorumluların İstiklâl Mahkemeleri tarafından yargılanmasını istemiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonu: Dr. Rıza ve 78 arkadaşı, “Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiği, yeni Türkiye Hükümeti’nin onun varisi olduğu” ifadesini içeren bir önerge sunmuşlardır. Saltanatın Kaldırılması Mustafa Kemal'in Konuşması: 31 Ekim’de yapılan toplantıda Mustafa Kemal, saltanat ile hilafet makamlarının ayrılması ve saltanatın kaldırılmasının zorunlu olduğunu belirten bir konuşma yapmıştır. Egemenlik Üzerine: Mustafa Kemal, egemenliğin hiçbir şekilde din gereğiyle verilmediğini, zorla alındığını vurgulamış ve Osmanlıların Türk Ulusunun egemenliğine el koyduğunu ifade etmiştir. Bu durumun artık bir gerçeği açıkladığını belirtmiştir. Komisyon Çalışmaları Komisyon Toplantısı: 1 Kasım 1922’de verilen önergeler, Anayasa, Din İşleri ve Adalet komisyonlarına iletilmiştir. Görüşmelerin uzaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, toplantıya katılarak durumu netleştirmiştir. Kabul Edilen Metin: Komisyon tarafından hazırlanan metin, açık oylama ile kabul edilmiş ve saltanat ile hilafet birbirinden ayrılarak saltanat makamı kaldırılmıştır. Sonuçlar Vahdettin'in Kaçışı: Meclis’in aldığı karar İstanbul’daki yönetime bildirildiğinde, son Padişah Vahdettin’in kaçmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Abdülmecit Efendi halife olarak seçilmiştir. TBMM'nin Temsili: Bu sonuçla, Türk Ulusu’nun Lozan’da gerçek temsilcisi olan TBMM tarafından temsil edilmesi kesinleşmiştir. Mustafa Kemal, Lozan’da da İsmet Paşa’dan yararlanmayı hedeflemiş ve onu Dışişleri Bakanlığı’na atamıştır. ÜNİTE 14 LOZAN KONFERANSI ve BARIŞ 1. Lozan Konferansı ve Görüşülen Sorunlar Türk ulusunun azim ve kararıyla kazanılan askeri ve siyasal zaferlerin ardından, kalıcı bir barışın sağlanması için önemli bir aşamaya gelinmiştir. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, bu sürecin bir sonucudur. Türk Delegasyonu Türkiye, Lozan’da Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın başkanlığında bir delegasyon ile temsil edilmiştir. Delegasyonda: Dr. Rıza Nur (Sinop Milletvekili) Hasan (Saka) Bey (Trabzon Milletvekili) 21 danışman, 2 basın danışmanı ve 10 yazman ile çevirmen bulunmaktadır. Konferansın Toplanması 20 Kasım 1922’de toplanan konferansa katılan devletler: 1. Çağıran Devletler: İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya 2. Çağrılan Devletler: Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti, ABD, Türkiye 3. Boğazlar Rejimi ve Trakya için: SSCB, Bulgaristan 4. Belirli Konular için: Belçika, Portekiz Konferansın Açılışı Lozan kentindeki Mont Benon Gazinosu’nda açılan konferans, İsviçre Federal Başkanı Monsieur Hab’ın konuşmasıyla başlamıştır. İsmet Paşa’nın etkileyici konuşması, Türkiye’nin özgür ve bağımsız yaşama isteğini dile getirerek, İtilâf Devletleri’nin Sevr Antlaşması’nı yeniden dayatamayacaklarını göstermiştir. Komisyonlar ve Görüşülen Konular Konferansta üç komisyon kurulmuştur: 1. Ülkesel ve Askeri İşler 2. Yabancı Azınlıklar Rejimi 3. Parasal İşler ve Osmanlı Borçları Görüşülen Ana Konular Trakya sınırları Boğazlar Musul sorunu Azınlıklar (özellikle Ermeni sorunu) Kapitülasyonlar Mali sorunlar Bu oturumlar, çeşitli uyuşmazlıklar sonucu 4 Şubat 1923’te kesilmiş, daha net tartışmalar 23 Nisan 1923’te başlamıştır. Antlaşmanın İçeriği 24 Temmuz 1923’te imzalanan Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol, beyanname ve nihai senetten oluşmaktadır. Lozan Barış Antlaşması, TBMM tarafından 341, 342, 343 ve 344 sayılı dört ayrı yasa ile 23 Ağustos 1923’te onaylanmıştır. Antlaşma, bir önsöz ve 5 bölüm ile 143 maddeden oluşmaktadır. Ana Bölümler 1. Siyasal Hükümler 2. Mali Hükümler 3. Ekonomik Hükümler 4. Ulaşım, Haberleşme, Sağlık 5. Genel Hükümler Antlaşmanın Sonuçları 1. Sınırlar Türk – Yunan Sınırı: Karaağaç Türkiye’de kalmak koşuluyla Meriç Nehri kabul edilmiştir. İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’ye, diğer Doğu Akdeniz adaları Yunanistan ve İtalya’ya bırakılmıştır. Diğer Sınırlar: Suriye sınırı 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması’na göre belirlenmiştir. Irak sınırı ise Türkiye ve İngiltere arasında 9 ay içinde çözülecek şekilde ertelenmiştir. 2. Kapitülasyonlar Her tür kapitülasyon kaldırılmış, yabancı ticari kurumların Türk yasalarına uyması karara bağlanmıştır. Ancak mevcut gümrük rejiminin 5 yıl süreyle korunması, yerli girişimciler için olumsuz bir sonuç doğurmuştur. 3. Boğazlar Boğazlardan geçiş serbestliği tanınmış, askeri gemi ve uçaklar için belirli koşullar getirilmiştir. Boğazların savunulması Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında düzenlenecektir. 4. Osmanlı Borçları Osmanlı borçları, Fransız Frangı üzerinden yıllık taksitlere bağlanmış; Osmanlı İmparatorluğu'nun borçları, halefleri arasında bölüştürülmüştür. Türkiye’nin payı yaklaşık %65 olmuştur. 5. Azınlıklar Azınlıklara ayrıcalıklı hak tanınmamış, hepsi Türk uyruklu kabul edilmiştir. Azınlıkların şahsi hakları, Medeni Kanun ile önemini yitirmiştir. 6. Diğer Konular Nüfus Değişimi: Türkiye’deki Rumlar ile Yunanistan’daki Türklerin değiştirilmesi öngörülmüş, İstanbul’da oturan Rumlar bu uygulamanın dışında bırakılmıştır. Genel Af: 24 Temmuz 1923’te imzalanan ortak bildiri ile çözüme kavuşturulmuştur. Kürdistan: Tartışılmasına izin verilmemiştir. Savaş Tazminatları: İtilâf Devletleri’nin tazminat talepleri reddedilmiş, ancak Türkiye’nin Yunanistan’dan talep ettiği tazminat kabul edilmiştir. 2. Lozan Barışı’nın Değerlendirilmesi Lozan Barış Antlaşması, Türkiye’nin uluslararası alanda bağımsızlığını pekiştiren ve yeni bir statü oluşturan önemli bir belgedir. Bu antlaşmanın genel olarak üç temel amaca hizmet ettiği söylenebilir: 1. Türk – Yunan Barış Esaslarının Belirlenmesi 2. Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılışı ve Yeni Türk Devletinin Tanınması 3. Osmanlı İmparatorluğu Tarafından Yabancılara Verilmiş Ayrıcalıkların Tasfiyesi Antlaşmanın Önemi Lozan Antlaşması, Türkiye’nin arzu ve isteklerini sağlaması açısından kritik bir belge olmuştur. Ancak, antlaşmanın ilk zamanlarda tam olarak kavranmadığı ve Boğazlar, Musul, Hatay gibi sorunların tartışılmasına saplanıldığı görülmüştür. İtilâf Devletleri, antlaşmayı imzalamak konusunda bir yıl boyunca ikna olamamışlardır. İsmet Paşa’nın Açıklamaları İsmet Paşa, Lozan Antlaşması hakkında şu şekilde ifade etmiştir: “Lozan Antlaşması, ulusal devletin sınırlarını azamî ölçüde kurtararak vücuda getirmiştir.” Bu sözler, antlaşmanın Türk ulusunun bağımsızlığı için ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Lozan’ın Başarıları Lozan Antlaşması, diğer savaş sonrası antlaşmalardan farklı olarak şu temellere dayanmaktadır: 1. Askerî Başarılar: Türklerin askerî zaferleriyle taçlanan bir anti-emperyalist başarıya dayanmaktadır. 2. Haklı Talepler: Türk tarafı, Misak-ı Millî ve ulus kavramlarına dayanan haklı taleplerle süreci yürütmüştür. 3. Halk – Önderlik İttifakı: Lozan, Türk tarihinde ilk kez görülen bir halk-önderlik ittifakından güç almıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Değerlendirmesi Mustafa Kemal Paşa, Lozan Barış Antlaşması’nı şu şekilde değerlendirmiştir: “Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir.” Antlaşmanın Özellikleri Lozan Barış Antlaşması’nın kendine özgü yanları ve doğurduğu sonuçlar şunlardır: 1. Devletlerin Eşitliği İlkesi: Antlaşma, eşitlik ilkesi üzerine kurulmuştur. 2. Yaptırım Gücü: Diğer antlaşmalarda olduğu gibi Milletler Cemiyeti sözleşmesine konulmamıştır. 3. Yeni Türkiye Devleti: Osmanlı Devleti yerine yeni Türkiye Devleti adına kazanılmış bir zaferdir. 4. Mali Yükümlülükler: Türkiye’ye herhangi bir mali yükümlülük ya da egemenlik haklarını kısıtlayıcı hükümler dayatılmamıştır. 5. Sözleşmelerden Kurtuluş: Türkiye, Lozan ile savaştan önceki bütün sözleşme hükümlerinden kurtulmuştur. 6. Laik ve Demokratik Devlet: Ortadoğu’da laik ve demokratik bir ulus devletin doğuşunu ilan etmiştir. 7. Kapitülasyonların Kaldırılması: Lozan, kapitülasyonlardan arınmış bir Türk devletinin kuruluşunu sağlamıştır. 8. Dinsel ve Etnik Ayrımın Sonu: Sevr Antlaşması’nın yarattığı çok hukuklu sistem Lozan ile yıkılmıştır. 9. Rönesans Süreci: Ortadoğu’da bir Rönesans sürecinin başlangıcını simgeler. 10. Doğu Sorunu’nun Sona Ermesi: Lozan ile 1815 Viyana Kongresi’nden beri devam eden Doğu Sorunu sona ermiştir. Tarihsel Değerlendirmeler M. Cemil Birsel, Lozan’ı “istiklaldir” olarak tanımlarken, İngiliz tarihçi Arnold Toynbee şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun bu harabe içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile tam eşit koşullar içinde karşı karşıya gelmesi şaşılacak bir şeydi." Sir William Tyrrell ise, İsmet Paşa’nın konferans üzerindeki etkisini vurgulamıştır: “Şimdi, ötekilerden çok başka bir tip görüyoruz: İsmet Paşa.” Sonuç Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusunun bağımsızlığını pekiştiren ve yeni bir devletin temellerini atan önemli bir belgedir. Bu antlaşma, yalnızca siyasi bir zafer değil, aynı zamanda ulusal bir dirilişin simgesidir.