Summary

Bu belge, Doç. Dr Mustafa COŞKUN tarafından hazırlanan, hipofiz hormonları hakkında bilgi içeren bir sunum veya ders notudur. Hormonların tipleri, işlevleri ve düzenlemeleri hakkında ayrıntılı bilgiler içerir.

Full Transcript

HİPOFİZ HORMONLARI Doç.Dr Mustafa COŞKUN Hipotalamus Hormonları: Hepsi de peptid veya protein yapısındadır. Hipotalamusta sentezlenen hormonlar genel dolaşıma geçmeden hipotalamik- hipofizeal portal sistemle doğrudan hipofize geçerler. Hipofiz ön lobuna etki ederek hormon salın...

HİPOFİZ HORMONLARI Doç.Dr Mustafa COŞKUN Hipotalamus Hormonları: Hepsi de peptid veya protein yapısındadır. Hipotalamusta sentezlenen hormonlar genel dolaşıma geçmeden hipotalamik- hipofizeal portal sistemle doğrudan hipofize geçerler. Hipofiz ön lobuna etki ederek hormon salınmasına yol açarlar. Hipotalamus hormonlarına bu yüzden releasing hormonlar denir. Hipofiz arka lob hormonları ise, hipotalamustan salgılanıp, arka loba gelir ve depolanırlar. HiPOFiZ Ön lob hormonları Arka lob hormonları Tiroid stimulan hormon (TSH) ADH Adrenokortikotrop hormon (ACTH) (Vasopressin) (Corticotropin) Oxytocin Follikül stimulan hormon (FSH) (Oksitosin) Luteinizan hormon (LH) (ICSH) Prolaktin Somatotrop hormon (STH) (Growth hormon= GH=Büyüme hormonu) Melanosit stimulan hormon (MSH) Endojen opiatlar: Endorfin, enkefalin HİPOFİZ HORMONLARI Aralob hormonları Ön hipofiz hormonları POMC (Proopiomelanokorti) FSH, LH ve türevleri TSH ACTH Prolaktin Arka hipofiz hormonları GH ADH (=vazopressin) Oksitosin HİPOFİZ BEZİ HORMONLARI (=Pituiter bez hormonları) 1. Ön hipofiz (adenohipofiz) hormonları 2. Arkalob ( nörohipofiz) hormonları Hipofiz bezi kafatasının alt kısmında bulunan cella turcica denilen bölgede bulunan 0.5-1 gr ağırlığında, 10-15 mm çapında küçük fakat etkisi çok büyük olan endokrin bir bezdir. Hipofiz bezi üç kısımdan oluşur. 1. Adenohipofiz (ön lob): damar ve bez bakımından zengindir. 2. Nörohipofiz (arka lob): sinirsel yönden oldukça zengindir. 3. Parsintermedia (orta lob)’ lardır. Hipotalamus hipofiz salgısını kontrol eder. Hipofizin hemen hemen tüm salgıları hipotalamustan kaynaklanan hormonal veya sinirsel sinyallerle kontrol edilir. Hipofiz hipotalamusun altında bulunduğu yerden çıkarılıp vücudun başka bir bölgesine nakledilirse, çeşitli hipofiz hormonlarının (prolaktin dışında) salgı hızları düşer. Arka hipofiz salgısı hipotalamus kaynaklı sinirsel uyarılar ile kontrol edilirken, ön hipofiz salgısı ise hipotalamus-hipofiz portal damarları denilen ince kan damarları ile hipofize iletilen serbestleştirişi ve baskılayıcı faktörler ile kontrol edilir. ÖN HİPOFİZ HORMONLARI Ön hipofizin hipotalamik kontrolü HIPOFIZ ÖN LOBUNUN HORMONLARI Hormon Düzenleyici Etki yeri hormonu Tirotrop hormon TRF (Tirotrop Tiroid bezi (TSH) releasing factor) Tiroid stimulan hormon Adrenokortikotrop CRF (Corticotropin Böbrek üstü hormon (ACTH) releasing factor) bezleri (Corticotropin) Follikül stimulan GnRH (Gonadotropin Follikül hormon (FSH) releasing hormon) Luteinizan hormon GnRH testisler (LH) Prolaktin PRF ve PIF= Meme bezleri Dopamin HİPOFIZ ÖN LOBU OLMAYAN HORMONLARI Hormon Düzenleyici Etkisi faktörü Somatotrop hormon (STH) GRF ve Kemik ve kıkırdak büyümesi, (Somatostatin, Growth Somatostatin aa. trasportu artar,protein hormon= GH=Büyüme (=GIF) sentezi artar yıkılımı hormonu) engellenir, lipoliz ve laktasyon, glukoz kullanımını önler, laktasyonu artırır. Melanosit stimulan hormon - Pigment hücrelerinde melanin (MSH) dağılımını ve deri renginin -MSH 13 amino asid, çevreye uyumunu -MSH 22 amino asid -MSH 12 amino asid Endojen opiatlar: Endorfin, - Ağrıları önler enkefalin (Adenohipofiz) Hipofiz ön lobundan salgılanan büyüme ve gelişmeyi uyarıcı hormonlar: 1. ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) 2. STH (Somatotropin,GH, büyüme hormonu) 3. TSH (Tirotropin, Tiroid Stimüle Edici Hormon) 4. FSH (Folikül stimüle edici hormon) 5. LH (Interstistiel Cell Stimulated Hormon (ICSH), LH, Lüteinleştirici Hormon), 6. PR (Luteotrop Hormon, Prolaktin) Ön Hipofiz bezi ve Hipotalamus ilişkisi: Ön hipofiz bezi hormon sentezleyen ve salgılayan çok sayıda farklı hücre tipleri içerir. Bu hücreler; a) Somatoroplar: Somatotropin (Büyüme hormonu=GH) salgılarlar, %30-40 b) Kortikotroplar: Adrenokortikotrop hormon (ACTH) , %20 c) Tirotroplar: TSH içeren küçük salgı granülleri (150 nm çapında) içermeleri ile tanınabilirler. d) Gonadotroplar: FSH ve LH salgılarlar e) Laktotroplar (Mamatroplar): (Prolaktin) salgılar. Büyüme Hormonu: (Somatotropin, GH) Büyüme hormonunun fizyolojik işlevleri: Somatotropik hormon veya somatotropin olarak da isimlendirilen hormon 191 amino asitten oluşan molekül ağırlığı 22000 dir. Vücutta büyüme yeteneği olan tüm dokularda büyümeye neden olur. Hücre boyutlarını artırır ve mitozu artırarak daha fazla sayıda hücrenin gelişmesini ve kemik ile kas hücrelerinde farklılaşmayı sağlar. Büyüme hormonu büyümeye neden olan genel etkilerinin yanı sıra birçok metabolik etkiye sahiptir: 1. Büyüme hormonu dokularda protein depolanmasını artırır. 2. Amino asitlerin hücre zarından taşınmasında artış: 3. Ribozamal protein yapımını sağlayan RNA translasyonunda artış: 4. RNA oluşumu için çekirdekte DNA transkripsiyonunda artış: 5. Azalmış protein ve amino asit katabolizması: 6. Büyüme hormonu enerji üretimi için yağ kullanımını artırır 7. Büyüme hormonu karbonhidrat kullanımını azaltır: Karaciğerde glukoneogenez hızlanır, glukozun kana geçişi artar Lipolizi arttırır. Büyüme çağında kemik uzamasını attırır. GH'un büyüme ile ilgili etkilerinin düzenlenmesinde somatomedinler etkilidir. İnsülin ve proinsülinle yapıca benzerlik gösterirler. Bu nedenle insülin benzeri büyüme faktörleri (IGF I ve II) denir. Büyüme hormonu kıkırdak ve kemik büyümesini uyarır 1) Kemik büyümesine neden olan kondrositler ve osteojenik hücrelerce protein depolanmasının artması 2) Bu hücrelerin çoğalma hızının artması 3) Kondrositlerin osteojenik hücrelere dönüşmesini sağlayan özgül bir etki aracılığı ile yeni kemik yapımını artırması şeklinde kendini göstermektedir. Kemik büyümesinde epifizlerin kıkırdak bölgelerinde büyümesi ve osteblasların eski kemik yüzeylerinde yeni kemik depolaması önemli rol oynar. Growth Hormon Etkileri Puberteden önce GH eksikliği orantılı boy kısalığına sebep olur ve bu duruma hipofizer cücelik denir. Bu durum ya izole GH yetmezliği ya da bir tümör veya kitleden kaynaklanan panhipopituitarizm (tüm ön hipofız hormonlarının yetmezliği) şeklinde ortaya çıkar Bu hastalar haftada birkaç kez enjekte edilen GH tedavisine olumlu yanıt verirler. Diğer hormonların (örneğin insülin) aksine, insanlarda sadece insan kaynaklı GH etkili olduğundan başlangıçta insan hipofiz bezlerinden elde edilen GH kullanılmıştır. Günümüzde rekombinant DNA teknolojisi ile üretilen GH kullanılmaktadır. Nadiren, bazı hastalarda yüksek GH seviyelerine karşın hipofizer cüceliğe benzer bir görünüm ortaya çıkar. Bu duruma Laron cüceliği denir. Bu hastalarda somatomedin C (IGF-I) düzeyleri düşük olduğu için GH etkisine direnç söz konusudur. GH verilmesi büyümeyi uyarmaz. Puberteden önce GH yapımının fazla olması, orantılı aşırı büyüme ile karakterize gigantizm (devlik) tablosunun ortaya çıkmasına yol açar. Bu hastalarda uzun kemiklerin ve yumuşak dokuların büyümesi artmıştır. Puberteden sonra GH fazlalığı (Akromegali ) büyüme plakları (epifizler) daha önce kapanmış olduğu için, uzun kemiklerin büyümesine sebep olmaz. Bunun yerine uzun kemikler kalınlaşırken, vücudun diğer kemikleri rastgele büyüme gösterirler. Bu nedenle, bu hastalarda frontal sinüsler ve çene büyüyerek prognatizm (çıkık çene) veya uzun ince bir yüz oluşur. Ayrıca yumuşak doku büyümesine bağlı olarak yüz hatlarının kabalaştığı ve el ile ayakların büyüdüğü görülür. Büyüme Hormonunun Düzenlenmesi: Salgı ergenlik döneminden sonra, yaşlanma ile birlikte azalır ileri yaşlılık döneminde adölesan dönemine göre kalan hormon miktarı %25 tir. Kontrol mekanizması tam olarak anlaşılamamakla birlikte kişinin beslenme durumu ve stres gibi çok sayıda etkinin salgıyı uyardığı bilinmektedir. Bunlar; 1. Açlık sırasında artan protein eksikliği 2. Hipoglisemi ve kanda düşük yağ asidi konsantrasyonu 3. Egzersiz 4. Heyecan 5. Travma Büyüme Hormonu Salgısındaki Bozukluklar Panhipopitüiterizm: Hipofiz bezinin doğumsal veya patolojik sebeplerden dolayı salgı sistemindeki bozukluk. Devlik: Ön hipofiz bezi asidofik hücreleri ileri derecede aktifleşir ve bezde tümörler bile oluşturabilir. Sonuç olarak çok miktarda büyüme hormonu yapılır. Kemikler dahil olmak üzere tüm vücut dokuları hızla büyür. Bu durum adölesan dönemden önce, epifizlerin kaynaşmasından önce olursa boy 2,4 m’ye kadar uzayabilir ve kişide devlik görülür. Bu bireylerin %10’unda tam gelişmiş diyabetes mellitus tablosu görülür. Devlik genellikle hipofiz bezini ortadan kaldırıncaya kadar büyüyen bir tümör sonucu oluştuğundan tedavi edilmez ise ölüm görülebilir. Akromegali: Eğer asidofilik bir tümör adölesan dönemden (uzun kemiklerdeki epifizlerin gövde ile kaynaşmasından ) sonra gelişirse, kişinin boyu daha fazla uzamaz ama kemikler kalınlaşabilir ve yumuşak doku büyümeye devam eder. Bu durum akromegali olarak bilinir. Genişleme genellikle el ve ayak kemikleri ile kafa, burun, alın çıkıntıları, alt çene ve omurga bölümlerindeki kemikleri de içeren membranöz kemiklerde belirgindir. Sonuç olarak alt çene 1,25 cm kadar öne çıkabilir. El ve burundaki büyüme iki katı kadar olabilir. Omurgada değişiklik kaburluk(kifoz) görülebilir. Karaciğer ve böbrekler gibi pek çok yumuşak dokulu organda aşırı büyüme olur. Cücelik: Çocukluk dönemindeki hipofiz bezinin salgılama yetisinin azalması sonucu ortaya çıkar. Orantılı bir gelişim görülmekle birlikte 10 yaşındaki bir çocuk 4-5, 20 yaşındaki bir birey 7-10 yaşındaki bir çocuk görünümündedir. Bu tür cücelerin sadece üçte birinde büyüme hormonu eksiktir ve bu kişiler cinsel olarak olgunlaşır ve bazen üreyebilirler. Afrika pigmelerinde Büyüme hormonu salgısı normal veya yüksektir fakat hormonun etkisini artıracak olan Somatomedin C yapımı kalıtsal olarak bozuktur. Erken yaşta hormon tedavisi ile bu cücelik kısmi anlamda giderilebilir. ACTH: Adrenokortikotrop hormon Hipofiz ön lobu bazofillerinden salgılanır ve adrenal böbreküstü bezi korteks kısmının yapı ve fonksiyonlarının devamlılığını sağlar. 39 amino asitten oluşmuştur. Salgılanması değişik stres durumlarında (soğuk, sıcak, travma, yaralanma, hipoglisemi, kas çalışması…vb) artar. Peptit yapılı bir hormon olduğu için nonsteroid tarzda etki gösterir. Biyolojik etkileri: Kolesterolün pregnanolona dönüşümünü uyarır adrenokortikal hormonların (glikokortikoidler ve mineralkortikoidler) sentez ve salınımını artırır. Damar permeabilitesini azaltarak yangıyı önler. Protein ve RNA sentezini uyararak adrenal korteksin büyümesini uyarır. Glukoneogenezi arttırır ve kan şekerini yükseltir. Esas olarak adrenal korteksin zona fasikülatasına etki eder ve kortizol sentezi ve salınımını arttırır. Reseptörleri hücre zarında, 2.habercisi cAMP'dir. Fazla salgılanırsa Cushing sendromu ortaya çıkar ve aşırı kilolar oluşur Bu sendrom, kortizol fazlalılığına bağlı klinik bulguların ortaya çıkması ile karakterizedir ACTH eksikliği izole ya da panhipopituitarizmle beraber olabilir. Belirtiler adrenal yetmezliğe benzer. Glukokortkoid yetmezliğine Addison Hastalığı denilir. Genellikle adrenal bezlerin otoimmün harabiyeti sonucu oluşur Glikoprotein yapılı hormonlar; TSH,FSH, LH. TSH: Tiroid bezi fonksiyonlarının uyarılması ve devamlılığı için gerekli bir hormondur. Bunun dışında temel metabolizmayı ve sinir sistemi fonksiyonlarını uyarıcı etkileri de vardır. Bazal metabolizmada yükselme, kalp atışlarının hızlanması, sinir sistemi fonksiyonlarının uyarılması, karaciğer glikojeninin azalması gibi metabolik olaylara katılır. FSH: Ovaryum üzerinde graff foliküllerinin sayısını arttırır ve testislerde spermatogenezi uyarır. Follikül hücrelerinin büyüme ve gelişimini sağlar. Overlerin de çapını ve ağırlığını arttırır. Spermatojenik hücrelerin büyüme ve gelişmesini attırır LH: Ovaryumda folliküllerin oluşumunu artırarak östrojen salgısını uyarır. Ovulasyon ve corpus luteum oluşumuna katılır. Ayrıca testislerde leyding hücrelerinin fonksiyonlarını uyarıcı etkisi de vardır. Menopozda over yetmezliği ile beraber, plazma östrojen, progesteron düzeyleri düşük, FSH ve LH düzeyleri yüksektir. PR : 199 a.a.lik bir peptiddir. Süt salgılatıcı bezlerin gelişimini sağlar, corpus luteumun fonksiyonlarının devamını sağlar, analık içgüdülerinin oluşumunu sağlar. Erkeklerde fizyolojik dozlarda normal testosteron üretiminin devamlılığına katkıda bulunur, sperm motilitesini ve fertiliteyi etkiler. Arka Hipofiz Bezi ve Hipotalamus ilişkisi Nörohipofiz olarakta adlandırılan arka hipofiz bezi asıl olarak glia benzeri hücrelerden oluşmuştur. Hipotalamusun paraventrikül ve supraoptik çekirdeklerinden yapılan hormon nörofizin adı verilen taşıyıcı proteinler ile arka hipofizdeki sinir sonlanmalarına taşınmaktadır. Buradan ekzositozla kılcal damarlara geçer ve taşıyıcısından ayrılır. Arka hipofiz hormonları Hormon Etkisi ADH (Vasopressin) Distal ve toplayıcı kanallarda Hiperosmolarite, suyun geçirgenliğini hipovolemi, stres ve artırır( idrar angiotensin II ile uyarılır. konsantrasyonu ve antidiürezi, yüksek konsantrasyonlarda vazokonstriksiyon yapar. Oxytocin (Oksitosin) Doğumda uterus kaslarının meme ucu stimulasyonu kasılması ve emzirmede vaginal ve uterus kasılması sütün ejeksiyonunu sağlar. 40 ADH ve Oksitosinin Kimyasal Yapısı: Oksitosin ve ADH(vazopresin) her biri dokuz aminoasitten oluşmuş polipeptitlerdir. Yapı bakımından benzer iki molekülün işlevlerinde kısmi benzerlik göstermektedir. ADH’ın Fizyolojik İşlevi: Çok küçük miktardaki (2 nanogramdan daha az) ADH enjeksiyonu böbreklerden su atılımının azalmasına neden olur. Kısaca ADH yokluğunda toplayıcı tübüller ve kanallar suya neredeyse geçirimsiz olurlar, bu su geri emilimini engeller ve idrarla çok miktarda su kaybetmesine ve ayrıca idrarın aşırı seyrelmesine neden olur. Bunun tersine ADH varlığında toplayıcı kanallar ve tübüllerin suya karşı geçirgenlikleri çok artar. Distal tüpler normalde suya geçirgen değildir. ADH cAMP aracılığıyla, permeabiliteyi artırır, suyun geri emilmesini sağlar ve diürezi önler Hipotalamus içinde ve yakınında ozmoreseptör denilen değişikliğe uğramış nöronlar vardır. Hücre dışı sıvı yoğun hale geldiğinde ozmoreseptör hücrelerdeki sıvı ozmozla dışarı çekilerek, hücre boyutlarının küçülmesine ve ek ADH salgılanması için hipotalamus sinyallerinin başlamasına neden olur. Tam tersi durumda hücre dışı sıvı çok seyreltik hale geldiğinde su ozmozla hücre içine girecektir. Bu durum ADH salgılamasını inhibe eder. Fazla salgılandığı duruma uygunsuz antidiüretik hormon sendromu (syndrome of inappropriate ADH, SIADH) adı verilir. Bu sendrom , kafa travması, tüberküloz, beyin tümörü veya bazı ilaçlar nedeniyle çıkabilir. Fazla miktarda ADH salgılandığında, böbreklerden fazla miktarda su tutulur. Bunun net sonucu, vücut sıvılarının artması; sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitlerin seyrelmesi; plazma osmolaritesinin düşmesidir. Hipotalamusun ADH üretememesi sonucunda diabetes insipidus oluşur. Çoğunlukla hipotalamustaki bir tümör ya da kitleden, cerrahi girişimden, kafa travmasından veya enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkar. Hipofiz cerrahisi veya travma gibi bazı durumlardan sonra, zarar gören hipotalamus sinirleri, yeni sinir uçları oluşturarak vazopressini doğrudan kana salgılayabilirler. Bu hastalarda diabetes insipidus geçicidir. Diabetes insipidus’ta konsantre edilemediği için idrar çok artar (günde 10-20 litre). Dehidratasyon ciddi boyutlara ulaşırsa ölümcül olabilir. OKSİTOSİN (oxytocin) Hipotalamusta supraoptik ve paraventriküler(özellikle) çekirdeklerde yapılır. Nörofizin I ile taşınarak, hipofiz arka lobunda sinir sonlarında bulunan veziküllerde biriktirilir. Akson boyunca oluşan aksiyon potansiyeli ile veziküllerden serbest bırakılır. 9 aminoasitten (nonapeptid)oluşmuştur. İkinci habercileri kalsiyum iyonlarıdır. Uterus ve süt bezleri kanallarının düz kaslarının kasılmasını sağlar. Buralardaki oksitosin reseptörlerinin sayısını östrojen artırırken, progesteron azaltmaktadır. Oksitosin Hormonu: Oksitosin uterusta özellikle gebeliğin sonlarına doğru kasılmaları kuvvetle uyarır. Hipofizektomi yapılan hayvanlarda oksitosinin doğum sırasındaki olası etkisini işaret edecek şekilde doğum uzamıştır. Plazma oksitosin düzeyi doğum sırasında oldukça yüksektir. Gebe hayvanlarda serviksin uyarılması hipotalamusa giden ve oksitoksin salgısını artıran sinirsel sinyaller oluşturur. Bu ektiler doğum işlevine etki eden olası mekanizmalardır. Oksitosin emzirme sırasında sütün alveollerden meme kanallarına geçmesini böylece emme sırasında bebeğin sütü alabilmesini sağlar. Oksitosinle beraber süt üretimini sağlayan prolaktin salınımı da artar(Üretim olmalı ki, ejeksiyon olsun). Oksitosin ve NF I sentezini östrojen artırır, progesteron azaltır. Bu nedenle doğumdan önce, östrojen artarak, progesteron azalarak laktasyon başlatılır. Uterustan kalkan uyarıların etkisiyle doğumda salgısı artar ve doğumun sonlanmasını sağlar. Farmakolojik dozda uterus düz kasında kasılmayla suni doğum sağlanır (Synpitan ampül 5 mg IV). Süt üretimi nasıl başlar ve bu üretim nasıl kontrol edilir? Süt bezlerini harekete geçiren prolaktin hormonudur. Süt üretiminde hormonal sistem ve sinir sistemi ortaklaşa görev yaparlar. Gebelik döneminin başında prolaktin hormonunun salgılanmasını kısıtlayan bazı faktörler vardır. Yani süt üretimi frenlenmiş olur. Prolaktin hormonunun frenlenmesi çok yerinde bir karardır. Çünkü bebek daha doğmadığı için annenin erken süt salgılamasının bir yararı yoktur. Hipotalamus, prolaktin hormonunun üretimini engelleyen bir hormon salgılar. PIH (Prolaktin Inhibiting Hormon- Prolaktin Engelleyici Hormon), prolaktin üretimini yavaşlatır, yani bir anlamda frene basar. Gebelik döneminde üretilen östrojen hipotalamusun frene basmasını, yani PIH üretmesini sağlar. Bebeğin doğumuyla birlikte östrojen salgısı azalır. Östrojenin azalması PIH'ın azalmasını sağlar. Böylece prolaktin üretimi yavaş yavaş artar. Prolaktin hormonu da süt bezlerini anne sütü üretmeleri için harekete geçirir.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser