Balkan Savaşları (6. Ders) PDF
Document Details
Uploaded by SimplifiedNumber5507
Sağlık Bilimleri Üniversitesi
Tags
Related
- Тема 1. Тракийската държавност и култура. Римските провинции в Тракийските земи PDF
- Тема 1. Тракийската държавност и култура. Римските провинции в тракийските земи PDF
- Cours 3 - Relations Internationales Avant la Première Guerre Mondiale - PDF
- Atatürk İlkeleri 10. PDF
- IB History Paper 2 PDF
- Final Exam Study Guide - SOCY 4000 PDF
Summary
Bu belge, Balkan Savaşları'na giden süreçleri, nedenleri, siyasi atmosferi ve olayları özetleyen tarihsel bir dökümdür. Balkan Savaşları'ndaki milliyetçilik hareketleri, Osmanlı Devleti'nin rolü ve o dönemdeki siyasi iklimi ele almaktadır.
Full Transcript
**6. DERS** **Balkan Savaşlarına Giden Süreç** Balkan savaşlarını anlayabilmek için Trablusgarp savaşını anlamak gerekir. Trablusgarp savaşı, özellikle balkan ulusları için bir birleşme sebebi oluşturdu. Daha önce 1909-1910'lu yıllardan itibaren Bulgarlarla Sırplar kendi aralarında bir konferansla...
**6. DERS** **Balkan Savaşlarına Giden Süreç** Balkan savaşlarını anlayabilmek için Trablusgarp savaşını anlamak gerekir. Trablusgarp savaşı, özellikle balkan ulusları için bir birleşme sebebi oluşturdu. Daha önce 1909-1910'lu yıllardan itibaren Bulgarlarla Sırplar kendi aralarında bir konferanslar düzenliyorlardı. Yani bunlar ekonomik anlamda konferanslar anlamındadır ama aslında bu konferansların içeriğini çok fazla bilmiyoruz. Burada siyasi birleşmenin yoluna giden bazı noktalar da olabilir. Ta ki 1911'de Trablusgarp savaşının başlamış olması bizim küçük balkan devletlerine büyük bir umut oldu. Özellikle de Osmanlı Devletinin denizden herhangi bir mücadele gösterememesi karadan da asker yollayamaması nedeniyle çünkü arada Mısır yani İngiltere vardır. Netice itibariyle gönüllü insanlar gitti ve burada bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Trablusgarp Savaşı, özellikle Balkan ittifakının oluşmasında en önemli unsuru oluşturdu. Balkan ulusları arasında ilk birleşme 1912 yılının mart ayında başladı. Nisan ayında bu birleşmeler gazetelerde dahi yayınlandı. Şunu unutmamak lazım özellikle milliyetçiliğin iki tane unsuru çok etkilidir Balkanlarda. Biri Sırplar diğeri ise Bulgarlardır. Sırpların buna eklenmesinin sebebi özellikle Avusturya ve arka tarafındaki diğer büyük devletlere daha yakın olması ve iletişiminin Avrupa devletleriyle daha kuvvetli olmasıdır. Bu yüzden Balkanlardaki milliyetçilik hareketleri çok daha sert oluyor. Sert olmasının sebebi ise tamamen onları destekleyen devletin Rusya olmasıdır. Bunu 1853-1856 Kırım Savaşı'ndan anlıyoruz. Bu savaşta Osmanlı Devleti Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa ile ittifak yaparak savaştı. Kırım savaşında Florence Nighthingale o savaşta bizim askerlerimize bakar ve hemşirecilik mesleğini başlatan kişi olarak bilinir. Kırım savaşında Ruslar istedikleri hakları elde edemeyince bu sefer de Osmanlı Devletini kendine yakın uluslar vasıtasıyla yakalamaya, zayıflatmaya çalıştı. Bunlar, özellikle Kırım savaşı sonunda bazı Rus öğretmen, Rus subaylar geldiler ve Bulgaristan'da insanlara, gençlere Slav olmanın duygusunu anlattılar onları eğittiler ve 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında bunun meyvelerini gördüler. Ruslarla beraber Bulgarlar Ayastefanos'a yani bugünkü Yeşilköy'e kadar geldiler. Bu bölgeleri isteyen aynı zamanda bir Sırbistan vardır. Sırbistan da bunu iyi kullanıyor. Çünkü Avusturya imparatorluğu çok uluslu bir yapıya sahip durumdadır. Yani milliyetçilik anlayışının kendilerinde yeterince oluşması ve artması hem Osmanlı'ya karşı hem de Avusturya'ya karşı Balkan devletlerini bir güç durumuna getiriyordu. Zaten önceden baktığınızda Rumların milliyetçilik anlayışları eski Yunan'dan gelen bir anlayıştır. Ama onların bu mücadelesi Sırplar ve Bulgarlar kadar olmamıştır. Bunun sebebi de 1814 yılında Osmanlı devletinde bir memur olan Aleksandr İpsilanti Osmanlı devletinden ayrılır ve Odessa'ya gider ve burada Etnik-i Eterya cemiyeti kurulur. En nihayetinde 1820'lerde Eflak'ta ilk ayaklanmayı çıkartırlar. Eflak dediğimiz yer ise bugünkü Romanya'dır. Niçin bu ayaklanmayı Yunanistan da değil de Romanya da yaptılar? Bunun sebebi o zaman Ortodoks olan bütün insanların Rum olarak ifade edilmesidir. Zaten Yunan nüfusu diye bahsedilmiyor ve bunda başarılı olamadılar. Daha sonra bu ayaklanma sonrasında Avrupa devletleri de sanayi inkılâbı sonrası bunun getirdiği zenginliği Yunanistan'a bir üs elde etmek maksadıyla buradaki ayaklanmalara destek vermiştir. Yunanistan en nihayetinde bağımsızlığını kazanmıştır. Aslında bu bölgede o zaman en fazla zulme uğrayan Müslüman Türkler olmuştur. **Balkan Savaşları ve Osmanlı Devleti'nde Siyasi Atmosfer** 1912'de birleşme kararı alındıktan sonra Balkan devletleri kendi aralarında hazırlıklara başlamıştır. Osmanlı Devleti aslında 1912'nin Ocak ayında bir savaşın çıkacağını tahmin etmiş ve hazırlık çalışmaları yapmıştır. Balkanlarda gerekli iaşenin sağlanması, taburların eksiklerinin giderilmesi, yeni okullar yapılması, yeni telgraf tellerinin oluşturulması, yolların yapılması, silahların alınması gibi kararlar alınmıştır. Ancak Osmanlı Devleti bunu uygulayamamıştır. 1912 yılının nisan ayında sopalı seçim diye bildiğimiz bir seçim vardır. Bu seçimde İttihatçılar ve bunun karşısındaki tüm diğer partiler İttihat ve Terakki'ye karşı birleşmiş ve Hürriyet ve İtilaf Partisi kurulmuştur. Ümmetçiler ve Osmanlı Arapları da bu yapının içindedir. Savaş çıkmadan hemen önce İttihat ve Terakki, siyaseti bıraktığına dair bir genelge yayınlarken Hürriyet ve İtilaf Partisi bunu çok sonra yapacaktır. Aynı zamanda bu dönemde 1912'de sopalı seçimden sonra siyaset o kadar çok kızışmıştır ki artık çevredeki hiçbir şey görmez olunmuştur. Taraflar, birbirlerini yok etmek adına aslında ülkeyi yok etmeye başlamıştır. 21-22 Haziran akşamı Hürriyet ve İtilaf taraftarı bir grup subay ve asker tıpkı 1908 Temmuz ayında İttihatçıların yaptığı gibi Manastır'da dağa çıkmıştır. Hedefleri ittihatçıları iktidardan düşürmektir. Bunun için de siyasetin yasaklanması için 1 Temmuz 1912'de bir yasa çıkmıştır. Ancak bu yasayı Hürriyet ve İtilaf taraftarları kabul etmemiştir. Siyaset maalesef daha da artmış, bu durum kendini savaş esnasında da göstermiştir. **Balkan Savaşlarının Başlaması** **I.Balkan Savaşı** Savaş çıkacağını herkes görmüş hatta Avrupalı gazeteciler ağustos ayının sonlarında Bulgaristan'a gelmiştir. Ama buna rağmen Osmanlı bir hazırlık yapma ihtiyacı duymamıştır. Çünkü böyle bir savaş çıkarsa bu birinci dünya savaşına neden olacaktır. Avrupalı büyük devletler buna müsaade etmez denilmiştir. Genelde Rusya'nın Osmanlı Devletine garanti verdiğinden bahsedilir ancak aslında bütün Avrupa devletleri Osmanlı'ya garanti vermiştir. Hatta İngiltere başbakanına o dönemin önemli bürokratlarından Tevfik paşa gitmiş ve İngiltere burada söz vermiştir. Avrupa devletlerine güvenerek Osmanlı Devleti hazırlık yapmamıştır. Ayrıca bu dönemde siyaset alıp başını gitmiştir. 1912 Eylül sonunda Osmanlı Devleti seferberlik ilan etmiş ama çok geç kalınmıştır. Çünkü zaten bu dönemde savaş başlamış ve askerler sevk edilememiştir. Aslında Osmanlı Devleti, büyük bir savaşa girmeden savaşı kaybetmiştir. Savaş başladıktan sonra Osmanlı kuvvetleri hiçbir bölgede tam organize olamamıştır. Edirne'deki 5 aylık savunma şahsi bir başarıdır yani Şükrü paşanın savunmasıdır. Bizim insanımız Edirne'de açlıktan ölmüştür yani insanımız bu dönemde savaştan değil, açlıktan ölmüştür. 8 Ekim'de Karadağ ile savaş başlamıştır. Karadağ, düzenli ordusu olmayan bir devlettir ama Osmanlı kuvvetleri savaşı kaybetmiş ve savunmaya geçmiştir. Burada önemli olan Arnavutluk meselesidir. Arnavutların Katolik olanları Sırbistan'dan, Karadağ'dan yardım alıp silah getirmiştir. 18 Ekimde artık zulüm yapılıyor vs diye Bulgarlar, Yunanlılar ve Sırplar Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir. Burada Yunanistan ve Sırbistanla savaşılan 2 cephe vardır. Savaş başlamadan önce erzak gelmiştir ama erzakın nereye geldiği belli değildir. Kimin ne yapacağı kararı söz konusu değildir. Daha sonra Bulgarlarla ilk çatışma başlamış ve maalesef Osmanlı Devleti 1 hafta içinde hiçbir varlık gösterememiş, durmadan geri çekilmiştir. Memurlar da yukarı kesimlerde geriye dönüp gitmiş, askerler kaçmıştır. Bunların kaçmasını engellemek için geride askerler beklemiş ve kaçmak isteyenler burada vurulmuştur. Daha sonra da halka karşı şöyle bir anonsta bulunulmuştur: "iki aylık erzakı olanlar yerlerinde kalabilir, olmayanlar içlere doğru gidebilir..." Bu yüzden İstanbul'a o kadar çok insan yığılmıştır ki bu İstanbul'da kaosa neden olmuştur. Hatta İttihatçılar, savaş meydanında olması gereken gençler burada diyerek hayıflanmıştır. Osmanlı Devleti Çatalca'ya kadar çekilmiştir. Bu durum, Bulgarların başarısından değil Osmanlı ordusunun herhangi bir hazırlığının olmamasındandır. Batı cephesinde Osmanlı güçleri saldırıya geçmiş ama geçici bir başarı sağlanmasına rağmen arkası gelmemiştir. Sırplar saldırınca Osmanlı güçleri geri çekilmiştir. Manastır'da bir savunma oluşturulmuştur. Orada biraz bir başarı gözükmüş ama daha sonra onlar da geriye doğru çekilmiş, insanlar o kış şartlarında her şeylerini bırakıp yollara düşmüştür. 3 Aralık 1912 yılında taraflar arasında mütareke imzalanmıştır. Bu mütarekede Bulgarlar Edirne üzerinden Çatalca'daki askerlerine erzak götürecek ama Osmanlı devleti İstanbul'dan Edirne'ye demir yoluyla erzak gönderemeyecektir. Yardımın gelmemesi ve her geçen gün gıdanın azalmasıyla ve insanların artık açlıktan ölmeye başlamasıyla, Bulgarlar saldırıya geçmiştir. Şükrü Paşa ise bu durum karşısında teslim olmak zorunda kalmıştır. Özellikle Almanlar onu dönemin en başarılı komutanlarından biri diye anarlar. Ama biz onu Edirne'yi teslim etti diye mahkemeye veririz. Osmanlı askeri teslim olduktan sonra sur içinde toplanmış, açlık ve sefaletten askerlerin birçoğu açlıktan ölmüştür. Hatta askerler ağaçların kabuklarını, çimleri yemek zorunda kalmışlardır. Bir tevsip meselesi vardır. Osmanlı askeri 1 haftada hem doğu hem de batı cephesinde geri çekilerek savunmaya geçmiştir. Edirne, Yanya ve İşkodra tamamen düşmüştür. İşkodra artık bir Arnavut kalesi olmuştur. Teslim olan askerlerin 12 bin tanesi Arnavut, 8 bin'i Türk'tür. O kadar açlık ve sefillik vardır ki ordu geri çekilirken Osmanlı askerleri şehirlere girmesinler diye Arnavutlar köprüleri uçurmuşlardır. Arnavutlar, Osmanlı askerleri geçerken Osmanlı bayrağını indirmiş ve Arnavut bayrağını takmışlardır. 1912 Kasım ayında Avrupalı büyük devletler Bulgaristan ve Osmanlı Devletine savaşı bırakmalarını, yoksa bu savaşın devam etmesi halinde büyük bir savaşa neden olacağını söylemişlerdir. Bulgarlar ise biz hedefimize ulaşıncaya kadar bundan asla vazgeçmeyeceğiz demiştir. Bundan başka Alman ve İngiliz gemileri İstanbul'a demirlemişlerdir. Hatta bunların komutanı, buradaki gayrimüslimlere bir şey yapılırsa İstanbul'u cezalandıracağını belirtmiştir. Gayrimüslimler zafer nidaları atmış, Osmanlı Devleti ise buna karşı hiçbir şey yapamamıştır. Osmanlı hükümetinin, Ahmet Muhtar Paşa'nın dediği "bir savaş çıkarsa birinci dünya savaşına neden olur..." Ve balkan savaşları bir dünya savaşına neden olmuştur çünkü balkanlarda herkesin gözü vardır. Avusturya'nın, Rusya'nın ve İtalya'nın gözü vardır. Kısacası Osmanlı Devleti, 600 yıl olduğu bu balkan coğrafyasını 1 hafta içerisinde bu siyasetin ve diğer unsurların çekişmeleriyle kaybetmiştir. Balkanlar bu kadar kısa sürede kaybedilince en azından Anadolu'ya, Araplara sahip olalım diyerek yeni salnameler çıkarılmıştır. Eğer Birinci Dünya Savaşına direk girilseydi durum bu kadar parlak olmayabilirdi. Balkan savaşlarında Türk siyaseti ve ordusu eksiklerini etmiştir. 1 hafta içerisinde Balkanlar kaybedilince "acaba Anadolu'yu kaybeder miyiz?" korkusu baş göstermiş, bu yüzden tehcir yapılmıştır. Kurtuluş savaşı öncesi İstanbul'da Rumların nüfusu %20'dir. Doğudaki Ermeni nüfusu ise daha fazladır. O korkuyu iyi anlamak gerekir. 1942 varlık vergisini, 6-7 Eylül olaylarını bilmek için Balkan savaşlarını iyi anlamak gerekir. Çünkü o zamanın gençleri 1940-50'lerde bu ülkenin yöneticileri olmuştur. Bu acılar onlarda milli devlet olma bilincini yerleştirmiştir. O açıdan bunların hepsini ayrı ayrı şartlarıyla değerlendirmek gerekir. Kısacası Balkan savaşları Osmanlı Devletinin artık ne kadar zayıfladığının son noktasıydı. Savaşa hazırlanılmamıştı. Hazırlanılma düşüncesi vardı ama olmadı. Böyle bir imparatorluğun 1 hafta içerisinde balkanları kaybetmesi bunun göstergesiydi. 1. Balkan savaşı sonrası en fazla kazancı Bulgaristan sağlamış ve en çok toprağı Bulgaristan kazanmıştır ve bu durum 2. Balkan savaşının nedeni olacaktır. **II. Balkan Savaşı ve Sonuçları** Osmanlı Devletinin 2 cephede de savaşı kaybetmesiyle barış antlaşması imzalanmıştır. Burada önemli olan bir başka husus Selanik'in tek kurşun atılmadan teslim olmasıdır. Selanik'in teslim olmasında Bulgarlardan çok yabancı konsolosların etkisi vardır. Gidişat zaten bellidir. Bu güzel şehir harabe olmasın diyerek siz teslim olun demişlerdir. Bu yüzden Selanik 8 Kasım 1912'de düşmüştür. Burada önemli olan bir diğer olay Selanik'te herkesin gözü vardır. Bulgarlar ve Yunanlılar burayı kendilerinin olarak görmüştür. Önce Yunanlılar girmiş daha sonra Bulgarlar şehre girmiştir. Ve 1913'ün şubat ayında II. Balkan savaşının çıkacağı belli olmuştur. Eğer Osmanlı Devleti savaşı en azından iyi yönetebilseydi durum yine çok farklı olabilirdi. 1913'ün şubat ayında özellikle balkan uluslarının Selanik'i kendi aralarında paylaşamamaları ikinci balkan savaşının çıkacağını göstermiştir. Osmanlı Devleti Çatalca'ya çekilince en büyük pay Bulgaristan'a düşmüştü. Bulgaristan artık Ege denizine ulaşmıştı. Bunun üzerine Yunanistan ve Sırbistan bu savaşta kendilerinin de iyi mücadele ettiğini ve daha fazla pay almaları gerektiğini savunmuştur. Bu da ikinci balkan savaşına neden olmuştur. Avrupalı büyük devletler de başta tarafsız kalmayı tercih etmiştir. Bunun sebebi ise Bulgaristan'ın kontrolden çıkması hatta Rusya'yı bile dinlememesidir. Ondan dolayıdır ki I. Balkan savaşında en büyük paya sahip olan Bulgaristan II. Balkan savaşında yine en büyük kayba uğramıştır. Bir taraftan Romanya'nın Dobruca bölgesini almak istemesi onu savaşa sokacaktır. Osmanlı Devleti de en azından Edirne'yi kurtarmak maksadıyla savaşa girmiştir. Ancak burada büyük bir savaş olmamış, Bulgar ordusu geri çekilmiş, Osmanlı ordusu ilerlemiştir. Hatta Edirne'nin alınması 23 Temmuza, yani meşrutiyetin yıl dönümünün kutlaması törenleri burada yapılsın diye 1 gün sonraya bırakılmıştır. Daha sonra Edirne elimize geçmiştir. Bulgaristan II. Balkan savaşından yenik çıkmasına rağmen Bulgarlarla İstanbul antlaşması imzalanmış, sınırlar çizilmiş ve muhacirlerin durumu belirlenmiştir. Dedeağaç ve Gümülcine balkan savaşları sonunda Bulgaristan'ın olmuş, I.dünya savaşı sonrasında ise Yunanistan'a verilmiştir. Daha sonra Yunanistan'la Atina antlaşması imzalanmıştır. Buna göre de Yunanistan ile olan sınırlar, adaların durumu bir sonraki antlaşmaya bırakılmıştır. 12 ada meselesi Lozan'da görüşülmüş, en nihayetinde İtalya'ya bırakılmıştır. 1947 yılında II. dünya savaşından yenik çıkan İtalya 12 adayı Yunanistan'a bırakmıştır. Atina ve İstanbul antlaşmalarının önemi büyüktür. Bunlardan sonra muhaceret meselesi başlamıştır. Sırbistan ile İstanbul antlaşması yapılmıştır ama sınırımız olmadığından dolayı sadece asker değişimi gerçekleştirilmiştir. Murat Hüdavendigar'ın türbesi ise 1913 İstanbul antlaşmasına göre belirlenmiştir. O antlaşmaya göre buranın bakımı Osmanlı Devletine bırakılmıştır. Ama mezarlar istendiği taktirde istimlak edilebilecektir. Nitekim daha sonra buralar istimlak edilerek Türk varlığı zamanla ortadan kaldırılmıştır. İkinci balkan savaşında elde edilen kazanımlara karşı balkan savaşları genel olarak değerlendirildiğinde Osmanlı Devleti adına tam bir hezimet olmuştur. Üstelik bu askeri başarısızlığın farklı siyasi ve sosyal sonuçları da olmuştur. **Balkan Savaşlarının Değerlendirilmesi** Balkan savaşları bir dönüm noktasıdır. Aslında Osmanlı ordusu 1870'lerden itibaren birçok savaşta mağlup olmuştur diyebiliriz. Bu mağlubiyetler genelde Rusya'ya karşı olmuştur. Balkan savaşında ilk defa Osmanlı Devleti daha önce yönettiği küçük devletlere mağlup olmuştur. Bunlar, Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Romanya'dır. Bu mağlubiyetin esas sebebi ordu içindeki siyasi ayrışmalar, İttihatçılık-İtilafçılık çatışması ve emir komuta zincirinin bozulması gösterilmiştir. Bu manada siyasetin orduya bulaşmasının kötü tesirleri açısından da Balkan Savaşları bir dönüm noktasıdır. Aynı zamanda balkanlarda ayrılıkçı Bulgar ve Makedon gruplara karşı Osmanlı III. ordusunun subaylarının yürütmüş olduğu gayrinizamî harp, komutanların alışkanlıklarının ve zihniyetlerinin değişmesinde önemli bir etkide bulunmuştur. Nizami harpten gayrinizamî harbe doğru değişiklik olmuştur. Buralarda çetelerle komitelerle çarpışan Osmanlı subayları, burada öğrendikleri taktikleri daha sonra Selanik ve İstanbul'a gelince de uygulamışlar, İstanbul'daki muhaliflerini de benzer şekilde sindirmeye, ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Yani Osmanlı siyaseti balkanlaşmış, Osmanlı subayının zihniyeti balkanlaşmıştır. Balkan savaşı, hem önemli bir toprak kaybına sebep olmuş, hem de önemli bir çözülme psikolojisi yaratmıştır. Her ne kadar daha sonra orduda bazı değişikliklerle I. dünya savaşı öncesi taşlar yerine oturtulmaya çalışılmışsa da balkan savaşlarının Osmanlının ve Türkiye'nin siyasi tarihinde bu manada önemli bir yeri olduğunu bilmek gerekir. Balkan savaşlarında askeriyeden başlayan değişim, ittihat terakkinin güçlenmesiyle sonuçlanmıştır. Osmanlı iç siyasetinde İttihat ve Terakki'nin yönetimi tamamen ele geçirmesi ise Babıâli baskınıyla gerçekleşmiştir. **Balkan Savaşları, Ordu ve Siyaset** Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşlarının yaşandığı sıralarda İttihat Terakki karşıtlarının örgütlenmesi, Halaskar Zabitan grubunun oluşması ve onların karışı bir hareket yapmaları, İttihat Terakki'nin geçici bir süre yönetimden uzaklaşmasına sebep olmuştur. O arada Gazi Osman Paşa'nın sadrazamlığında büyük kabine kurulacaktır. Aslında Balkan Savaşı da bu büyük kabine döneminde başladı. Sonra bu kabinenin başarısızlığı, Balkan savaşının kötü gitmesi, İttihat Terakkinin ülkedeki gidişatın çok kötü olduğunu dile getirmesi, bir hükümet darbesi olan Babıâli baskınıyla neticelenmiştir. İttihat Terakki liderleri, Enver ve Talat Paşalar, hükümeti değiştirmeyi amaçlamışlar, bunun için de hükümet merkezini basıp iktidarı devirmek istemişlerdir. Mevcut hükümetin zaafı da bu işi yapmalarını kolaylaştırmıştır. 23 Ocak'ta Enver paşa bölgeye atıyla gelmiş, çevresindeki ittihatçılar da telgrafhane olmak üzere sadaret binasını silahla kontrol altına almışlardır. Sonuç olarak Sadrazam Kamil Paşa'nın başına silah dayanması suretiyle istifa etmesi sağlanmıştır. Ondan sonra da Mahmut Şevket Paşa sadrazam yapılmıştır. Dolayısıyla bundan sonraki dönemi İttihat Terakki iktidarının çok daha baskın şekilde ülkeye hâkim olması olarak değerlendirebiliriz. Nitekim birkaç ay sonra Enver bey'in rütbe atlayarak general olacağı ve bundan sonra Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili olacağı görülecektir. Bu dönemden sonra doğrudan muhalefetin sesi kısılmıştır. Onun öncesinde Hürriyet ve İtilaf, Osmanlı Demokrat Fırkası, Osmanlı Sosyalist Fırkası da vardır ancak bu dönemden sonra onların adının çok fazla duyulmayacağını da belirtmek gerekir. Balkan Savaşları'nın ekonomik olarak da büyük etkileri olmuştur. Bu bağlamda ülkenin en verimli yerleri, örneğin Selanik olmak üzere elden çıkmıştır. Selanik, önemli bir üretim merkezidir. Bu üretim merkezlerinin elden çıkması Osmanlı ekonomisine büyük bir darbe olmuştur. **6. DERS SORULARI** **1**. Aşağıdakilerden hangisi II Meşrutiyet dönemi gelişmelerinden biridir? A\) 31 Mart olayının çıkması B\) Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması C\) Mısır'ın İngilizler tarafından işgal edilmesi D\) Düyun-ı Umumiye İdaresinin kurulması E\) Tanzimat Fermanının ilan edilmesi **2**. 1912 yılında Balkan Devletleri'nin Osmanlı Devleti'ne savaş açmasında, I. Rusya'nın Panislavizm politikası çerçevesinde Balkan uluslarını desteklemesi, II\. Trablusgarp Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin eski gücünde olmadığının anlaşılması, III\. Almanya ve İtalya'nın siyasi birliğini geç kurmaları durumlarından hangilerinin cesaretlendirici olduğu savunulabilir? A)Yalnız I B)Yalnız II C)I ve II D)I ve III E)II ve III **3**. I. Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında Osmanlı Devleti'nde yaşanan, I. Batı Trakya Türkleri Sorununun ortaya çıkması, II\. ordu içerisindeki siyasi ikiliklerin gün yüzüne çıkması, III\. Bab-ı Ali Baskınıyla hükümet değişikliğinin yaşanması gelişmelerinden hangilerinin iç politikayı ilgilendirdiği söylenebilir? A)Yalnız I B)Yalnız II C) I ve II D)II ve III E)I, II ve III **4.** Balkan Savaşları'nın sonucunda imzalanan antlaşmalar ile Osmanlı Devleti kaybettiği topraklardaki Türklerin haklarını korumaya çalışmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A\) Balkanlardan çok fazla göç aldığı B)Balkan Savaşları'ndan olumlu sonuçlar ile çıktığı C)Kaybedilen yerlerde kalan Türklerin haklarını korumaya çalıştığı D)Balkan sınırlarında genişleme yaşadığı E)Balkanlarda yaşanan sorunlara kesin çözümler getirdiği **5.** II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde parlamenter sisteme geçip padişahın yetkilerini kısıtlayarak halkı yönetime katmak, böylece dağılmayı önlemek amaçlanmıştır. II. Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra yaşanan, I. Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etmesi, II\. Avusturya'nın Bosna-Hersek'i ilhak etmesi, III\. Yunanlıların Girit'i topraklarına kattığını açıklaması gelişmelerinden hangileri paragrafta söylenen amacın aksine bir durumun ortaya çıktığını kanıtlamaktadır? A)Yalnız I B)Yalnız II c)I ve II D)II ve III E)I, II ve III **6.** Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Osmanlıcılık ve İslamcılık fikir akımlarının etkilerini yitirdiği görülmektedir. Bu yargıya aşağıdakilerden hangisi örnek gösterilemez? A\) Azınlık isyanların artarak devam etmesi B)Arnavutluk'un bağımsızlığını kazanması C)II. Meşrutiyet'in ilan edilerek Kanun-ı Esasi'nin tekrar yürürlüğe girmesi D)Bulgaristan'ın bağımsızlığını kazanması E)Arabistan coğrafyasında I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanması **7.** I. Trablusgarp Savaşı II. I. Balkan Savaşı III. II. Balkan Savaşı Yukarıdaki savaşlardan hangilerinin çıkmasında sömürgeciliğin etkili olduğu söylenebilir? A)Yalnız I B)Yalnız II C)I ve II D)I ve III E) II ve III Cevap Anahtarı: 1.a 2.c 3.d 4. c 5.e 6. c 7. a