Siyaset Bilimi: Antik Yunan ve Düşünce

Choose a study mode

Play Quiz
Study Flashcards
Spaced Repetition
Chat to Lesson

Podcast

Play an AI-generated podcast conversation about this lesson

Questions and Answers

Aşağıdakilerden hangisi Aristoteles'in en iyi yönetim biçimi olarak tanımladığı, orta sınıfın güçlü olduğu ve farklı çıkarların dengelendiği yönetim şeklidir?

  • Monarşi
  • Demokrasi
  • Politeia (correct)
  • Aristokrasi

Rönesans'ın siyasi düşünceye etkisi düşünüldüğünde, aşağıdaki ifadelerden hangisi bu dönemin temel özelliklerinden biri değildir?

  • İnsan merkezli (hümanist) düşüncenin ön plana çıkması
  • Siyasetin ahlaki değerlerden bağımsız ele alınması
  • Antik Yunan ve Roma düşüncesine yeniden dönüş
  • Dinî düşüncenin siyasi alandaki etkisinin artması (correct)

Aydınlanma Çağı düşünürlerinden John Locke'un doğal haklar teorisine göre, devletin temel görevi aşağıdakilerden hangisidir?

  • Bireylerin doğuştan sahip olduğu hakları korumak (correct)
  • Toplumsal eşitliği en üst düzeye çıkarmak
  • Devletin gücünü ve otoritesini artırmak
  • Bireylerin ekonomik refahını sağlamak

Montesquieu'nün kuvvetler ayrılığı ilkesi, devletin hangi temel fonksiyonlarının ayrı organlar tarafından yerine getirilmesini öngörür?

<p>Yasama, yürütme ve yargı (A)</p> Signup and view all the answers

Yüzyılda ortaya çıkan ideolojilerden hangisi, toplumsal eşitliği, sosyal adaleti ve devletin ekonomiye müdahalesini savunur?

<p>Sosyalizm (B)</p> Signup and view all the answers

Aşağıdakilerden hangisi, 20. yüzyılda siyaset biliminde ampirik araştırmalara ve nicel yöntemlere ağırlık veren bir yaklaşımdır?

<p>Davranışsalcılık (behavioralism) (A)</p> Signup and view all the answers

Orta Çağ'da siyasi düşünce üzerinde etkili olan Hristiyan düşünür Augustinus, 'Tanrı Devleti' adlı eserinde hangi temel karşıtlığı vurgulamıştır?

<p>Dünyevi devlet ve Tanrı'nın devleti (B)</p> Signup and view all the answers

Machiavelli'ye göre bir hükümdarın temel amacı ne olmalıdır?

<p>Devleti korumak ve güçlendirmek (D)</p> Signup and view all the answers

Aşağıdakilerden hangisi, siyaset biliminin incelediği temel konulardan biri değildir?

<p>Doğa olayları (A)</p> Signup and view all the answers

İbn-i Haldun'un 'Mukaddime' adlı eserinde üzerinde durduğu temel konu aşağıdakilerden hangisidir?

<p>Devletlerin doğuşu, yükselişi ve çöküşü (C)</p> Signup and view all the answers

Flashcards

Siyaset Biliminin Kökeni

Siyaset biliminin kökleri nereye dayanır?

Platon'un 'Devlet' Eseri

Platon'un en önemli eseri nedir ve bu eserde neyi amaçlar?

Aristoteles'in 'Politeia'sı

Aristoteles'e göre en iyi yönetim biçimi nedir ve neden?

Roma ve Hukukun Gelişimi

Roma İmparatorluğu'nun siyasi düşünceye en önemli katkısı nedir?

Signup and view all the flashcards

Orta Çağ ve Din Etkisi

Orta Çağ'da siyasi düşünceyi en çok etkileyen faktör nedir?

Signup and view all the flashcards

Machiavelli ve 'Prens'

Machiavelli'nin 'Prens' eserinde savunduğu temel görüş nedir?

Signup and view all the flashcards

Aydınlanma Çağı Değerleri

Aydınlanma Çağı'nın temel değerleri nelerdir?

Signup and view all the flashcards

Locke'un Doğal Hakları

John Locke'un doğal haklar teorisi neleri kapsar?

Signup and view all the flashcards

Kuvvetler Ayrılığı İlkesi

Montesquieu'nün kuvvetler ayrılığı ilkesi neyi amaçlar?

Signup and view all the flashcards

  1. Yüzyıl İdeolojileri

  1. yüzyılda yükselen ideolojiler nelerdir?
Signup and view all the flashcards

Study Notes

    • Siyaset biliminin tarihsel gelişimi, yalnızca düşünce tarihine bağlı kalmayıp, aynı zamanda siyasal kurumların zaman içindeki değişimiyle de sıkı bir ilişki içerisindedir. Bu nedenle, disiplinin içindeki teorilerin ve uygulamaların nasıl bir evrim geçirdiğini anlamak, tarihsel arka planı göz önünde bulundurmayı gerektirir. Siyaset bilimi, hem antik dönemlerdeki felsefi tartışmalara hem de modern dönemdeki güncel gelişmelere dayanarak şekillenir. Bunun yanı sıra, bu alan, geçmişten gelen felsefi düşünceleri ve kurumsal uygulamaları inceleyerek, mevcut siyasi sistemlerin temellerini analiz eder. Bu bağlamda, siyasal düşüncenin ve kurumsal yapının evrimi, siyaset biliminin dinamik bir yapıda devam etmesine olanak tanır. Dolayısıyla, disiplinin anlaşılması için hem tarihsel olayların hem de teorik yaklaşımların derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. Bu, sosyal bilimler arasında zenginliğin ve çeşitliliğin oluşmasına katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda siyasal tartışmalara da zemin hazırlar.

    Antik Yunan ve Siyaset Düşüncesinin Doğuşu

    • Siyaset biliminin kökleri Antik Yunan'a kadar uzanır. Antik Yunan, yalnızca bir düşünce merkezi değil, aynı zamanda felsefi ve siyasi tartışmaların yoğunlukla yapıldığı bir medeniyet olmuştur. Bu dönemde, bireylerin siyasi katılımı ve yönetim biçimleri üzerine yoğun tartışmalar gerçekleştirilmiştir.
    • Platon ve Aristoteles, siyaset felsefesinin kurucuları olarak kabul edilir. Bu iki figür, siyaset düşüncesinin temellerini atarak, sonraki düşünürlerin çalışmalarını etkilemiş ve şekillendirmiştir. Platon, idealar dünyasına dayalı bir devlet anlayışı geliştirirken; Aristoteles, daha gerçekçi bir yaklaşım benimsemiştir.
    • Platon, "Devlet" eserinde ideal bir devlet düzeni arayışındadır. Bu çalışmasında, Platon, ideal toplumun nasıl bir yapıya sahip olması gerektiği ve yöneticilerin nasıl kişiler olmaları gerektiği üzerine yoğunlaşır. Onun fikirleri, toplumun yapılandırılması ve yönetim biçimlerinin felsefi temelleri açısından büyük önem taşımaktadır.
    • Platon'a göre devletin amacı, adaleti sağlamak ve erdemli bireyler yetiştirmektir. Bu bağlamda, Platon, adaletin tanımını yaparak, bireylerin ve toplumun ruhsal ve ahlaki gelişimi için ne tür bir yönetim gerektiğini sorgular.
    • Aristoteles, "Politika" eserinde farklı yönetim biçimlerini sınıflandırır ve değerlendirir. Aristoteles, yönetim biçimlerini monarşi, aristokrasi, demokrasi gibi kategorilere ayırarak, her birinin güçlü ve zayıf yönlerini analiz etmiştir. Bu eser, siyaset biliminin kurumsal analizine büyük katkılar sağlamıştır.
    • Aristoteles, monarşi, aristokrasi ve demokrasi gibi yönetim biçimlerinin avantaj ve dezavantajlarını analiz eder. Yönetim biçimlerinin özelliğini ve bunu toplum üzerindeki etkisini irdeleyerek, bu yönetimlerin ne zaman, nereye ve nasıl uygulanması gerektiği konusunda önemli çıkarımlar yapmıştır.
    • Aristoteles'e göre en iyi yönetim biçimi, orta sınıfın daha güçlü olduğu ve farklı çıkarların dengelendiği bir "politeia"dır. "Politeia" kavramı, Aristoteles’in, toplumsal ve siyasal yapıların dengeli bir şekilde oluşturulmasında önemli bir rol oynadığına inandığı bir yönetim biçimidir.
    • Antik Yunan'da demokrasi deneyimi yaşanmış, ancak bu demokrasi doğrudan demokrasi olup, günümüzdeki temsili demokrasiden farklıdır. Antik Yunan’da, vatandaşlar doğrudan katılım sağlayarak karar alma süreçlerinde etkili olmuşlardır. Bu durum, modern temsili demokrasilerdeki seçim sistemlerinden oldukça farklıdır.
    • Sokrates, Platon'un hocası olup felsefi sorgulamalarıyla tanınır ve siyasi düşünceye önemli katkılar sağlamıştır. Sokrates, bireylerin etik ve ahlaki değerler üzerine düşünmelerine teşvik eden diyalog yöntemleri ile bilinir ve bu yaklaşımı, felsefi düşüncenin temellerinden biri haline gelmiştir.

    Roma Dönemi ve Hukukun Gelişimi

    • Roma İmparatorluğu, siyasi düşünceye hukuk ve kurumlar alanında önemli katkılar sağlamıştır. Roma, bürokrasi ve hukuk sisteminin karmaşık yapıları ile bu alanda yeni yöntemler ve kavramlar geliştirmiştir. Hukukun uygulanabilirliği ve adaletin sağlanabilmesi açısından Roma’nın etkisi günümüze kadar uzanmıştır.
    • Roma hukuku, günümüz hukuk sistemlerinin temelini oluşturur. Roma'nın hukuksal mirası, hem medeni hukuk hem de kamu hukuku açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle, Roma’nın hukukun üstünlüğü ilkesi ve yazılı hukuk anlayışı modern hukuk sistemlerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
    • Cicero, Roma döneminin önemli siyaset düşünürlerindendir. Cicero, Roma'da hukuk ve ahlaki değerlerin birleşimi üzerine düşünceler geliştirmiş ve bu bağlamda siyasete dair birçok eser kaleme almıştır. Onun düşünceleri, özellikle doğal hukuk kavramının gelişiminde etkili olmuştur.
    • Cicero, doğal hukuk kavramını geliştirmiş ve adaletin evrensel ilkeler üzerine kurulu olduğunu savunmuştur. Bu kavram, insan hakları ve evrensel adalet anlayışının temellerini atmıştır. Cicero’nun ifadelerinde, "doğa" kavramı, insanlığın ortak değerleri ve evrensel hakları geliştirmekteki rolünü vurgular.
    • Roma İmparatorluğu'nun yönetim yapısı, merkeziyetçi bir bürokrasiye dayanıyordu. Bu yapı, devletin işleyişinin birimlerine kadar belirli bir düzene kavuşturulmasını sağlamış ve imparatorluğun geniş sınırları içinde otoritenin sürdürülmesini kolaylaştırmıştır.

    Orta Çağ ve Dinî Düşüncenin Etkisi

    • Orta Çağ'da siyasi düşünce, dinî düşüncenin etkisi altında kalmıştır. Bu dönemde, Hristiyanlık inancı siyaset felsefesinin belirleyici unsurlarından biri olmuştur. Hristiyan düşüncesi, dinin otoritesini siyasi yönetim ile ilişkilendirmiştir.
    • Hristiyanlık, siyaset felsefesi üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Bu etki, bireylerin toplumsal ve ahlaki sorumluluklarını yerine getirirken Hristiyan ilkelerine göre hareket etmelerini teşvik etmiştir. Din, politika ile iç içe geçmiş ve yönetim anlayışlarını etkilemiştir.
    • Augustinus, "Tanrı Devleti" eserinde dünyevi devlet ile Tanrı'nın devletini karşılaştırır. Bu eser, din ve devletin ayrı fakat birbirini etkileyen iki alan olarak görülmesi gerektiği fikrini güçlendirmiştir. Augustinus, bu eserinde dünyevi düzenin geçiciliğine ve Tanrı'nın otoritesinin kalıcılığına vurgu yapar.
    • Augustinus'a göre dünyevi devlet geçici ve kusurludur, asıl amaç Tanrı'nın devletine ulaşmaktır. Bu bakış açısı, siyasi egemenliğin Tanrı'nın iradesiyle bağlantılı olduğuna dair inancı beslemiştir. Tanrı’nın devleti, ideal ve ebedi bir varlık olarak düşünülmüştür.
    • Thomas Aquinas, Aristoteles'in düşüncelerini Hristiyanlıkla uzlaştırmaya çalışmıştır. Aquinas, felsefi yaklaşımını teolojik temeller üzerine inşa ederek, insanın doğal aklı ile Tanrı’nın iradesi arasında bir köprü kurmayı amaçlamıştır. Bu yaklaşım, felsefe ve teolojinin birlikteliğini öne çıkarır.
    • Aquinas, doğal hukuk ve ilahi hukuk kavramlarını birleştirerek, devletin amacının ortak iyiliği sağlamak olduğunu savunmuştur. Bu düşünce, siyasal otoritenin varlığını meşrulaştırdığı gibi, adalet anlayışını da Hristiyan ahlakına dayanarak şekillendirmiştir.
    • İslam dünyasında da Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Haldun gibi düşünürler siyaset felsefesine önemli katkılar sağlamışlardır. Bu düşünürlerin eserleri, hem batı hem de doğu düşüncesinde önemli bir yer tutmakta ve siyaset anlayışının farklı boyutlarını ortaya koymaktadır.
    • İbn-i Haldun, "Mukaddime" eserinde devletlerin doğuşu, yükselişi ve çöküşü üzerine teoriler geliştirmiştir. Bu eser, sosyal bilimlerin temellerinden biri olarak kabul edilmektedir ve tarihsel olayların analizinde sosyolojik bir bakış açısı sunmaktadır.

    Rönesans ve Reformasyon

    • Rönesans, Antik Yunan ve Roma düşüncesine yeniden dönüşü ifade eder. Bu dönemde, insanın aklı ve potansiyeli ön plana çıkmış ve eski ile yeninin sentezi olarak düşünce alanında bir devrim yaratılmıştır. Rönesans, bireylerin entelektüel özgürlüğünü artıran birçok gelişmeyi beraberinde getirmiştir.
    • Rönesans'la birlikte insan merkezli (hümanist) düşünce ön plana çıkmıştır. Bu düşünce akımı, insanı evrenin merkezine yerleştirerek, bireyin özgür iradesine ve değerine vurgu yapmıştır. İnsanlığın bilim ve düşünce alanında yaptığı ilerlemeler, hümanist bakış açısının sonuçlarıdır.
    • Machiavelli, "Prens" eserinde siyaseti ahlaki değerlerden bağımsız olarak ele almıştır. Machiavelli, yönetimde pragmatik bir yaklaşım benimseyerek, iktidar ve yönetim için gereken eylemleri sorgulamadan savunmuş, ahlakın yönetim üzerindeki etkisini sorgulamıştır.
    • Machiavelli'ye göre hükümdarın amacı devleti korumak ve güçlendirmektir; bu amaca ulaşmak için her türlü araç mübahtır. Onun düşünceleri, yöneticilerin iktidarlarını koruma ve güçlendirme çabalarını eleştiridemeyen yeni bir anlayışın kapısını aralamıştır.
    • Reformasyon, Katolik Kilisesi'ne karşı Martin Luther'in başlattığı dini bir harekettir. Bu hareket, Hristiyanlığın temel ilkeleri üzerine sorgulamalar yaparak, kilisenin otoritesini sorgulayan birçok yeni düşünce ve akımın doğmasına zemin hazırlamıştır.
    • Reformasyon, din ve devlet ilişkilerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Kilisenin etkisinin azalması, devletlerin daha bağımsız bir şekilde şekillenmesine olanak sağlamış ve laik düşüncenin gelişimini desteklemiştir.

    Aydınlanma Çağı ve Modern Siyaset Düşüncesinin Yükselişi

    • Aydınlanma Çağı, akıl, özgürlük ve eşitlik gibi değerlerin ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu dönemde, bireylerin akıl yürütme yeteneklerine ve mantıklı düşünmeyi esas alan toplumların inşasına yönelik bir hayal geliştirilmiştir. Aydınlanma düşünürleri, bireylerin hakları ve özgürlükleri noktasında önemli felsefi tartışmalara yol açmışlardır.
    • John Locke, doğal haklar teorisini geliştirmiştir. Locke’a göre insanların doğuştan sahip olduğu yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarıdır. Bu haklar, bireylerin devlet karşısında sahip olduğu doğal haklar olarak görülmektedir ve bu durum da modern demokrasilerin temelini oluşturmaktadır.
    • Locke, devletin görevinin bu hakları korumak olduğunu savunmuştur. Locke’un bu düşünceleri, bireysel hakların güvence altına alınması konusunda yasal düzenlemelerin gerekliliğini ortaya koymuştur. Devletin varlığı, bireylerin haklarının güvence altına alınmasında bir araç olarak görülür.
    • Montesquieu, kuvvetler ayrılığı ilkesini ortaya atmıştır. Montesquieu’ye göre yasama, yürütme ve yargı güçleri ayrı organlarda toplanmalıdır. Bu ayrım, devletin işleyişindeki denetim ve denge mekanizmalarının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
    • Montesquieu'ye göre yasama, yürütme ve yargı güçleri ayrı organlarda toplanmalıdır. Bu fikir, günümüz demokrasilerinin temelinde yer alır ve gücün kötüye kullanılmasını engellemek için büyük bir öneme sahiptir.
    • Jean-Jacques Rousseau, "Toplum Sözleşmesi" adlı eserinde toplumun ortak iradesine dayalı bir devlet modelini savunmuştur. Rousseau, bireylerin toplumdaki rolünü ve kolektif iradenin önemini vurgulayarak, bireysel özgürlüklerin nasıl korunabileceğini tartışmıştır.
    • Immanuel Kant, ahlak felsefesi ve siyaset felsefesi alanında önemli eserler vermiştir. Kant, eylemlerin ahlaki olarak değerlendirilmesi gerekliliğini savunmuş ve bireylerin özgürlüğü ile ahlakın bir arada var olabileceğini göstermeye çalışmıştır.
    • Kant'a göre devletin amacı, bireylerin özgürlüğünü ve hukukunu korumaktır. Bu anlayış, bireylerin özgürlüğünü güvence altına alan siyasi sistemlerin oluşturulmasında etkili olmuştur.

    19. Yüzyıl ve İdeolojilerin Gelişimi

    • 19. yüzyıl, liberalizm, sosyalizm, milliyetçilik ve muhafazakarlık gibi ideolojilerin yükselişine tanık olmuştur. Bu ideolojiler, toplumsal değişimler, ekonomi ve ulusal kimlik üzerine yeni bakış açıları getirmiştir. Her biri, kendi içinde belirli sosyal gerçekliklerden beslenerek gelişmiştir.
    • Liberalizm, bireysel özgürlükleri, serbest piyasayı ve sınırlı devleti savunur. Liberal düşünce, bireyin haklarını temele koyarak, devletin müdahalesinin asgariye indirilmesi gerektiği yönünde bir savunma yapar. Bu nedenle, serbest piyasa ekonomisi liberalizmin önemli bir ayağı haline gelmiştir.
    • Sosyalizm, toplumsal eşitliği, sosyal adaleti ve devletin ekonomiye müdahalesini savunur. Sosyalistler, toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliklere dikkat çekerek, devlete daha aktif bir rol yüklemekte ve ekonominin denetim altına alınmasını önermektedir.
    • Milliyetçilik, ulusal kimliği, ulusal birliği ve ulusal çıkarları savunur. Bu ideoloji, gelişmiş toplumlarda kimlik inşası ve ulusal dayanışmanın temellerini oluşturur. Milliyetçilik, ulusal duyguları harekete geçiren bir söylem olarak pek çok siyasi hareketin üstünde yer almıştır.
    • Muhafazakarlık, geleneksel değerleri, toplumsal düzeni ve otoriteyi savunur. Bu bakış açısı, sosyal değişimlere karşı temkinli bir yaklaşım sergiler ve genellikle toplumsal düzenin korunması için mevcut yapılar üzerinde değişime direnir.
    • Karl Marx, kapitalizmin eleştirisini yapmış ve komünist bir toplumun kurulmasını öngörmüştür. Marx’ın teorileri, işçi sınıfının uluslararası dayanışması temelinde yükselen sınıfsal savaşım anlayışını içermekte ve ekonomik eşitsizlikler üzerine yoğunlaşmaktadır. Onun eleştirileri, sosyalizmin temellerini oluşturmuş ve birçok devrimci hareketin motivasyon kaynağı olmuştur.
    • John Stuart Mill, özgürlükçü düşünceyi savunmuş ve bireysel hakların önemini vurgulamıştır. Mill, bireyci anlayışın toplumsal faydaya nasıl katkıda bulunabileceğini açıklayarak, bireysel özgürlüklerin korunması için yasal ve toplumsal düzlemde mücadele verilmesi gerektiğini savunmuştur.

    20. Yüzyıl ve Siyaset Biliminin Kurumsallaşması

    • 20. yüzyılda siyaset bilimi, bağımsız bir akademik disiplin olarak kurumsallaşmıştır. Disiplinin gelişimi, bilimsel metotların uygulanması ile birlikte hız kazanmış ve siyaset bilimi, sosyal bilimler arasında kendine has bir alan oluşturmuştur. Bu kurumsallaşma, akademik çalışmalardan elde edilen bilgi birikiminin sistematik bir biçimde derlenmesi sonucu gerçekleşmiştir.
    • Siyaset bilimi, siyasal davranış, siyasal kurumlar, kamu politikaları ve uluslararası ilişkiler gibi konuları inceler. Bu kapsamda, siyaset bilimi sosyal, siyasi ve hukuki olayları bütünsel bir perspektifle analize tabi tutar, geliştirilen teoriler ile güncel gelişmeleri anlamaya çalışır.
    • Davranışsalcılık (behavioralism), siyaset biliminde ampirik araştırmalara ve nicel yöntemlere ağırlık veren bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, bireylerin siyasi davranışlarını bilimsel verilerle incelemeyi amaçlamış ve sosyal bilimlerde nesnelliğe katkı sağlamıştır. Davranışsalcılık, anketler, gözlemler ve istatistiksel analizlerle siyasal olayları inceleyerek, sistematik bir bilgi tabanı oluşturmuştur.
    • Sistem teorisi, siyasal sistemi bir bütün olarak ele alır ve sistemin içindeki ilişkileri inceler. Bu teori, siyasal sistemlerin bütünselliği ve dinamikleri üzerine yoğunlaşarak, değişimin ve etkileşimlerin nasıl işlediğini anlamaya çalışır. Sistem teorisi, entegre bir bakışla siyasal aktörler ve süreçler arasındaki etkileşimleri analiz eder.
    • Rasyonel seçim teorisi, bireylerin siyasi kararlarını rasyonel tercihler yaparak aldığını varsayar. Bu teori, insanların çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini ve karar alma süreçlerinde değişkenleri göz önünde bulundurduklarını ileri sürer. Rasyonel seçim, siyasal davranışı açıklamak için etkili bir araç olarak kabul edilmektedir.
    • Post-yapısalcılık, dilin ve söylemin siyasal gerçekliği nasıl şekillendirdiğini inceler. Bu yaklaşım, politik söylemlerin iktidar ilişkileri ve kimliklerin inşasındaki rolünü irdeleyerek, eleştirel bir perspektif sunar. Post-yapısalcılık, anlamların ve ideolojilerin sürekli olarak yeniden inşa edildiğini savunmaktadır.
    • Frankfurt Okulu, eleştirel teori ile toplumsal ve siyasal yapıları eleştirel bir bakış açısıyla analiz eder. Frankfurt Okulu’nun düşünürleri, kapitalizm, modernizmin etkileri ve kültürel değişim üzerine derinlemesine analizler yapmışlardır. Eleştirel teori, bireylerin toplumsal yapılarla olan ilişkilerini sorgulamakta ve bu bağlamda değişim ve dönüşüm süreçlerine odaklanmaktadır.

Studying That Suits You

Use AI to generate personalized quizzes and flashcards to suit your learning preferences.

Quiz Team

More Like This

Introduction to Political Science
18 questions
Introduction to Political Science
25 questions

Introduction to Political Science

GratifyingThermodynamics4422 avatar
GratifyingThermodynamics4422
Greek City-State Formation
35 questions
Use Quizgecko on...
Browser
Browser