Duyu Organlarının Gelişimi PDF
Document Details
Ayşenur Gezer
Tags
Summary
Bu sunum, duyu organlarının gelişimini, özellikle görme, tat, koku, dokunma ve işitme duyularının gelişim aşamalarını ve değerlendirme yöntemlerini kapsamaktadır. Çocuk gelişiminde ve erken tanılamada duyu organlarının önemini vurgular.
Full Transcript
DUYU ORGANLARININ GELİŞİMİ ARŞ. GÖR. AYŞENUR GEZER Çocuğun çevresi ile ilişki kurabilmesi, bilgi ve deneyim kazabilmesinde duyu DUYU organlarının sağlıklı olması çok önemlidir. ORGANLARININ GELİŞİMİ Bebeğin çevresini algılamada en çok...
DUYU ORGANLARININ GELİŞİMİ ARŞ. GÖR. AYŞENUR GEZER Çocuğun çevresi ile ilişki kurabilmesi, bilgi ve deneyim kazabilmesinde duyu DUYU organlarının sağlıklı olması çok önemlidir. ORGANLARININ GELİŞİMİ Bebeğin çevresini algılamada en çok kullandığı duyumlar ise görme ve işitmedir. Bebeğin ilk iki yaşta algılaması ve zihinsel gelişmesi değerlendirilirken görme ve işitme duyuları üzerinde özellikle durulmalıdır. DUYU ORGANLARI 1. Görme 2. Tat 3. Koku 4. Dokunma 5. İşitme Görme motor yetenekler, algılama, bilişsel fonksiyonlar ve sosyal becerilerin gelişmesinde önemlidir. Bu nedenle konjenital körlük ve görme bozukluğu olan durumlarda gelişim GÖRME DUYUSU paternleri değişebilir ve gecikebilir. Yenidoğan bebekler parlak ışığa karşı gözlerini kırpıştırarak cevap verirler ve doğduklarında sadece emme mesafesi kadar görebilirler (annelerini emerken aralarındaki yaklaşık 20 cm’lik mesafedir). Hayatın ilk 3 ayında, bebekte herhangi bir uzaklıktaki cisimlere odaklanma kabiliyeti gelişir. Zamanında doğmuş bir yenidoğan, GÖRME DUYUSU doğumda bile yüzünden 12-30 cm uzaklıktaki yüzler üzerine sabitlenebilir (fikse olabilir) ve yatay olarak objeleri 30 derece takip edebilir. Gözlerini kullandıkça, görme potansiyelleri de artar. Üç aydan küçük bir bebek gösterilen cismi izleyebiliyorsa, göz hareketleri ve görmesinin iyi olduğu düşünülür. Bunu yapamıyorsa, görme yönünden doktor tarafından kontrol edilmesi gerekir. Bebeklik GÖRME DUYUSU yaşlarında bebeğin görme yönünden izlenmesi ve bir sorunla karşılaşıldığında bir kuruma sevk edilmesi erken tanı bakımından önemlidir. 4 aylıkken renk ayrımı başlar. Bebek ellerini ve gözlerini koordineli kullanmaya ise 6 aylıkken başlar. 6. ayda ellerini inceler, aynadaki görüntüsünü yakalamaya çalışır. Onuncu ayda arkasını görmek için başını çevirir. 6-9 aylık bir bebek 5 mm çapında bir cismi 3 metre uzaklıktan görür ve takip eder. 11.-12 aylarda 4 mm çapındaki cisimleri görebilirler. 13-15. aylarda ise renk ayrımı yaparak kırmızı GÖRME DUYUSU renkten hoşlanırlar. 16-18.aylarda 3 mm çapındaki cisimleri görebilirler. 19-24. aylarda görme keskinliği erişkinlere yaklaşır, 2 mm’lik cisimleri görebilirler. Görmenin değerlendirilmesine doğumda başlanmalıdır. Ardından ilk yılda değerlendirme tekrarlanmalı ve 2-3 yıl aralarla yinelenmelidir. GÖRMENİN Gözleme dayanan muayene her yaşta dikkatle yapılmalı DEĞERLENDİRİLMESİ her iki göz arasındaki farklılıklar dikkatle İÇİN KULLANILAN değerlendirilmelidir. TESTLER Her yaşta annenin ve babanın izlenimleri, çocuğun görmesi konusunda herhangi bir kuşkuları olup olmadığı da sorulmalıdır. Yenidoğanda görmenin değerlendirilmesinde kullanılan test ışığa göz kırpmadır. Yenidoğan ışık ile karşılaştığı zaman gözlerini kırpar. 3-4 aylık bebeklerde ise görmenin değerlendirilmesinde fiksasyona bakılır. Bu amaçla insan yüzü de kullanılabilir. Muayene eden kişi yüzünü çocuğun bakış açısı içine getirir. Ardından yavaşça yüzünü yana kaydırır ve bebeğin tepkisini değerlendirir. GÖRMENİN Normalde bebek kısa bir süre de olsa bakışları ile DEĞERLENDİRİLMESİ muayene edenin yüzünü izler. İÇİN KULLANILAN TESTLER 3-4 aylık bir bebek yüze veya bir oyuncağa gözünü fikse edebilmeli, küçük bir oyuncağı takip edebilmelidir. Bunu yapamayan, nistagmusu olan (gözdeki hızlı titremeler) veya gözlerini parmakları ile bastıran çocuklarda ağır görme kaybı olabileceği düşünülmelidir. Özellikle ilk yılda gözle fiksasyon yetersizliğinin zekâ geriliğinin ilk bulgusu olabileceği de unutulmamalıdır. Büyük çocuklarda ise görmenin değerlendirmesinde kapama testi uygulanır. Küçük çocuklar bu testin yapılmasına karşı koyarlar. GÖRMENİN Her bir göz ayrı ayrı kapatılarak göz hareketleri DEĞERLENDİRİLMESİ kontrol edilir. İÇİN KULLANILAN TESTLER Gözler birbirinden bağımsız olarak uyum yapmaya çalışacakları için hem kapatılan hem de açıkta bırakılan gözün hareketleri dikkatle izlenir. Kapatılan gözün hareketleri kapama ortadan kaldırılırken fark edilir. Bu yöntem ile sürekli olmayan strabismuslar saptanabilir. 2 yaş civarı çocuklarda çeşitli oyuncakların resimlerini önce iki göz açıkken, sonra her iki göz ayrı ayrı kapatılarak belirli mesafelerden göstermek GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMES yoluyla görme keskinliği değerlendirilebilir. İ İÇİN KULLANILAN 2-3 yaşındaki çocukların resimleri 3.5-4 metreden, TESTLER 3-4 yaşındakilerin ise 4.5-6 metreden tanımaları yeterlidir. Çocuğun iki gözü arasında 1.5 metrelik fark, bir gözde görme keskinliğinin yetersiz olduğunu gösterir. Snellen ve benzeri tablolar ise iletişim kurabilen, ancak okuma yazma bilmeyen çocuklarda uzak keskinliğini ölçmek için kullanılır. GÖRMENİN Çocuk ile tablo arasında 6 metre vardır. DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN KULLANILAN Bu yöntem 3-4 yaşından sonra başarı ile kullanılabilir. TESTLER Çocuğa 6 metreden çeşitli yönlere dönük E harfinin uçlarının ne tarafta olduğu sorulur. Çocuk 6 metreden okuyabilmesi gerekenleri okuyabildiği zaman 6/6, yani normaldir. Çocuk 6 metreden sadece üst sırayı görebiliyorsa görme keskinliği 6/60, üçüncü sıraya kadar görebiliyorsa 6/24 olarak belirtilir. Yakın görme için Rosenbaum tablosu kullanılır veya GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ normal uzaklıktan küçük puntolu yazılar ve şekilleri İÇİN KULLANILAN çocuğun değerlendirmesi istenir. TESTLER Rosenbaum tablosunda giderek küçülen rakamlar, E’ler, X’ler ve O’lar vardır. Her bir göz ayrı ayrı 35 cm’den bakılarak test edilir. Kırmızı refle (kırmızı yansıma) testi retinadan ışık yansımasını değerlendirmek için yapılır. Karanlık bir odada pupillaya 25-30 cm uzaktan oftalmoskop ile GÖRMENİN ışık tutulunca pupiller alanda kırmızı portakal renginde halka DEĞERLENDİRİLMESİ görülür. İÇİN KULLANILAN Buna kırmızı refle denir. Bu görünüm retinanın normal TESTLER olduğuna işaret eder. Özellikle yenidoğan döneminde ve yaşamın ilk 6 ayında çeşitli anormalliklerin saptanmasında kullanılır. Kırmızı reflenin olmayışı retinoblastoma, glokom veya kanama ile ilişkilidir. Konjenital kataraktta beyaz refle görülür. Kırmızı yansımanın hiç alınmaması ya da farklı renklerde alınması ileri değerlendirmeyi gerektirir. Kornea refleksi testi ise şaşılık değerlendirilmesinde GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMES kullanılır. İ İÇİN KULLANILAN Işık kaynağı gözden 30 cm uzaklıkta tutulur. Işığın TESTLER yansımasının her iki gözde simetrik olması gerekir. Yalancı şaşılık durumlarının ayırıcı tanısında yararlıdır. Bu test özellikle 3-6 yaş arasında daha rahat uygulanır. Yenidoğanda tat duyusu en erken gelişen duyudur. Tat tomurcukları 3. gestasyon ayında görünmeye başlar. Gestasyonun 5-7. aylarında tat tomurcukları sayısız olup, başta dil ve damaklar olmak üzere tüm ağız boşluğuna yayılmıştır. TAT DUYUSU Doğumdan sonra 3. aydan başlayarak tükrük salgısı artar. Doğumdan sonraki 2. haftadan itibaren, bebeğin emziğine sürülen tatlı maddeleri daha istekli emdiği, tuzlu, ekşi ve acı duyusu yaratacak maddeleri emmediği ya da ağlayarak tepki verdiği izlenebilir. Yenidoğanın hatta iki değişik şeker konsantrasyonunu bile ayırt edebildiği bildirilmiştir. Yenidoğanda koku duyusu işitme, dokunma ve tat alma duyularına kıyasla çok iyi gelişmemiş olmakla birlikte, çalışmalarda yenidoğanın doğumdan sonraki 5. günlerde annesinin göğüs kokusunu diğer kokulardan ayırt edebildiği saptanmıştır. Yenidoğan bebeklerin kokulara verdikleri tepkilerin yetişkinlerinkine çok benzediği bulunmuştur. Örneğin muz veya çikolata kokusunun rahatlattığı, çürük KOKU DUYUSU yumurta kokusunun ise kaşlarını çatmasına yol açtığı bildirilmiştir. Bebeklerin burun deliklerine hafif bir amonyak kokusu verildiğinde 6 günlükten küçük bebeklerin bile başlarını diğer yöne çevirdikleri görülmüştür. Koku duyusu diğer bazı duyularda olduğu gibi yaşla gelişmektedir. Örneğin 4-8 aylar arasındaki bir bebekte bu duyu çok iyi gelişmiştir. Dokunma duyusu, özel duyular arasında en fazla gelişmiş olanıdır. Daha çok dudaklar, dil, kulaklar ve alın üzerinde yoğunlaşır. Bebeğin yanağına dokunulduğunda bebek başını çevirip memeyi arar. DOKUNMA Bebeğin meme başını yakalamadaki başarısızlığı beyin DUYUSU zedelenmesinin göstergesi olabilir. Yenidoğan dokunmaya, basınca, ısı değişimine ve acıya karşı duyarlıdır. Ancak başlangıçta bu duyarlılıklar belirgin değildir. Onuncu günde ağrılı uyaranlara tam tepki gösterir. Yenidoğan ağrılı bir uygulama yapıldığında ağlama, yüzünü kırıştırma, göz sıkma, bacak ve kolları çekme, gövdede hareketlenme gözlenmektedir. 9-10. aydan sonra bebek ağrılı uyaranı yeterince lokalize edebilir. Uyarılan yerin tam olarak lokalizasyonu 2 yaş civarında olur. DOKUNMA Dokunma duyusu özellikle yenidoğan ve bebeklik DUYUSU döneminde çocuğun çevresini algılamasında çok önemlidir. Bebek kucağa alındığında, dokunulduğunda, okşandığında dokunma duyusu aracılığıyla çevresiyle iletişim kurar ve çevresini tanır. Çocuğun dokunma duyusunun uygun şekilde uyarılması psikososyal gelişimini olumlu yönde etkiler. İşitme duyusu daha doğum öncesi dönemde büyük oranda gelişir. Gebeliğin 6-7. aylarında, fetüs anne karnında yüksek seslere kol ve bacak hareketleri ile tepki verir. Bebekler doğumdan hemen sonra insan seslerini ayırt etmeye başlarlar. Yenidoğanda işitme iyi gelişmiştir. Korna ve telefon çalması gibi kuvvetli İŞİTME DUYUSU seslere irkilerek cevap verir, huzursuz olurlar. Buna karşın hafif ve ritmik sesler sakinleştirir. Bebekler sesin hangi yönden geldiğini anlayamazlar. Arkalardan gelen sesin yönünü anlama becerisi ise en son gelişir. Bebeğe sesin geldiği yönün öğretilmesi için uyaklı sözcükler kullanarak konuşmak, çevrede değişik sesleri dinletmek ve müzik dinlemesini sağlamak faydalıdır. 6 aylık bir çocuk sesin kaynağına başını çevirir. İşitme duyusu, çocuğun yeni sesler öğrenebilmesi ve konuşabilmesi için gereklidir. Bozuklukların erken tanınması için ilk aylarda her muayenede işitme kontrol edilmelidir. İşitme kaybına erken dönemde tanı konması ve tedavisinin planlanması, çocuğun ileri dönemde karşılaşabileceği dil, konuşma bozuklukları, İŞİTME KAYBININ ERKEN TANISI gelişimsel ve sosyal sorunların önlenmesinde anahtar rol oynamaktadır. Özellikle ilk iki yaş, çocuğun konuşmasını geliştirebilmesi için en önemli dönemdir. Çocuklarda işitme kaybının tespit ve tedavisinin gecikmesi, konuşma ve dil gelişimini olumsuz etkileyerek, kognitif, emosyonel ve sosyal gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Ailesinde işitme kaybı öyküsü olması olanlar İntrauterin enfeksiyon varlığı Bebekte kraniyofasiyal anomaliler olması Doğum ağırlığının 1500gr altında olması İŞİTME KAYBI BAKIMINDAN RİSK Kan değişimi gerektiren düzeyde indirekt TAŞIYAN YENİDOĞANLAR hiperbilirubinemi saptanması Ototoksik ilaçların (Aminoglikozidler) kullanımı Bebeğin Bakteriyel menenjit geçirmesi Hipoksik doğum: Apgar skoru 1. dk: 0-4 ya da 5.dk: 0-6 olması Yenidoğan döneminde beş gün ve daha fazla sürede mekanik ventilasyon tedavisi İşitme taraması, işitmenin normal olup olmadığını belirlemek ve işitme kaybını en erken dönemde tanılamak için yapılır. Yenidoğan bebeklerin kulaklarına belli şiddette sesler verilip, duyup duymadığı beyin dalgaları ölçülerek anlaşılır (otoakustik emisyon). İŞİTME KAYBININ ERKEN Bu işlem oldukça basittir, bebeği rahatsız etmez ve TANILANMASI kısa sürede yapılır. Ülkemizde rutin işitme taraması 2000 yılından itibaren yapılmaktadır. Bazı yenidoğanlarda ilk günlerde orta kulaklarında amnion sıvısı ya da vernik kazeosa olabileceği için işitme testi hatalı pozitif çıkabilir. Bu durumda tarama testi ilerleyen günlerde yinelenmelidir. Bebeğin hastaneden taburcu olmadan ya da ilk bir haftasında yapılan işitme testine göre işitme kaybı olan İŞİTME KAYBININ ERKEN bebeklerin aileleri daha ileri tetkikler için ilgili alanlara TANILANMASI (kulak burun boğaz) yönlendirilmelidir. İşitme kaybı saptanan tüm bebeklerin ilk altı ayda destek tedavisi alması önemlidir. Böylece erken işitme kaybı tanısı konulup erken eğitilen bebeklerin, dil gelişimine paralel olarak zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimleri de geri kalmayacaktır. İŞİTME KAYBININ ERKEN DÖNEM TANISI Yenidoğan dönemindeki rutin işitme taraması dışında da çocuklara işitme muayenesi yapmak gerekli olabilir. Çocuklardaki işitme kaybı riskini arttıran ve odyolojik inceleme gerektiren bazı durumlar; Bebek ve çocukları işitme kaybından korumak için, mümkün olduğunca ototoksik ilaçların (aminoglikozit, eritromisin, azitromisin, vankomisin gibi antibiyotikler, diüretikler, salisilatlar, anti-malaryaller ve antineoplastik ajanlar v.s ) kullanımında dikkat edilmelidir. İŞİTME KAYBINDA Çocuk ve aileye enfeksiyonlardan korunmak için genel ERKEN TANI hijyen kurallarının öğretilmesi ve otitis mediaya zemin hazırlayan solunum yolu enfeksiyonlarından korunma konusunda eğitim verilmesi de önemlidir. Ailenin, işitme kaybına bağlı olarak çocuğunda gözleyebileceği davranışsal özelliklere ilişkin bilgilendirilmesi, şüpheli durumlarda KBB ve odyoloji kliniklerine çocuklarını götürmeleri gerektiği konusunda yönlendirilmeleri önemlidir. İşitme kaybı şüphesi uyandıracak davranışlara; Çocuğun dinlemeyi tercih ettiği sesin şiddetinin yüksek olması Konuşan kişiyi anlamak için karşısındaki kişinin dikkatlice yüzüne bakması İŞİTME KAYBINDA Görsel ipucu olmaksızın normal ses şiddetinde ERKEN TANI söylenenleri anlamaması ya da yanlış anlaması Sesin hangi yönden geldiğini belirlemede güçlük göstermesi Aileler bu işitme kaybı şüphesi uyandıracak davranışlara dikkat etmesi yönünden uyarılmalıdır. Dil gelişimi, yaşamın birinci yılında yavaşça ve belirsizce başlar. Dil gelişimi yönünden yaşamın ilk bir yılı dil kazanımı öncesi dönem (prelinguistik dönem), okul DİL GELİŞİMİ VE öncesi yıllar ise dil yeteneklerinin kazanıldığı dönem KONUŞMA olarak tanımlanır. Dil kazanımı öncesi dönem bebeğin ilk kelimeleri çıkarmadan önce ses ve mimikleri ile iletişim kurduğu dönemdir ve bu dönem ilk kelime çıkışı ile bağlantılıdır. Bebekler dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son derece hassastırlar. Konuşmada, motor hareketlerin kullanımını ile birlikte, işitme ve ses yolu ile düşünceler sesli sembollere dökülür ve sesler ile anlam ilişkilendirilir. Konuşma ile düşünme birbiri ile ilişkilidir. Konuşmaya başlamak için beynimizdeki işlemler bilişsel düzlemde harekete geçer. Düşüncelerimiz belirli seslere göre dizilir ve örgütlenir. Bu dizim bebeklikten itibaren kazandığımız belleğimizde sakladığımız dile ait KONUŞMA bilgilerden çağrılır. Sesletim (artikülasyon) için bu dizimi iletecek organlara sinirler aracılığı ile sinyaller gider. Sesletimde sesleme yolundaki düzeneklerin farklı hareketleri ile hava akımının ağız içinde çeşitli yer ve biçimlerde engellenerek konuşma sesleri çıkarılır. Sesletim işlevinde; çene, dudaklar, diş yuvası, dil, damak, yumuşak damak ve küçük dil gibi organlar görevler üstlenir. Dil olmadan konuşma olmamasına rağmen konuşma olmadan dil olabilir. Dilsel mesaj, işaret dili, yazı dili ve resimler yolu ile de iletilir. Normal konuşma gelişimi, doğumdan itibaren hızla başlayan birbiri ile uyumlu gelişim ve öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. KONUŞMANIN GELİŞİMİ Genelde bebekler konuşmayı öğrenmeden önce dili öğrenirler. Öncelikle de, kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlarlar. Konuşma gelişiminde bebek ve çocuk yaşlara göre farklı özellikler gösterir. Yenidoğan dönemi (0- 2 ay): Konuşma sesinin üretimi için gerekli olan nefes olma, ağız ve yüz hareketlerinin kazanıldığı dönemdir. Refleksif davranışlar vardır ve tek iletişim yolu ağlamadır. Refleks ağlamalar, geğirme, öğürme, esneme ve öksürme gibi sesler vardır. Bu dönemde ağlama daha KONUŞMANIN GELİŞİMİ çok açlık veya sıkıntı gibi durumlara verilen bir yanıttır. Gıgıldama (cooing) dönemi (2-4 aylar): Bu aylar arasında sosyal etkileşimde oluşan hoşnutluk ifade eden konuşma benzeri sesler gıgıldama (hoşnutluk sesleri-cooing) sesleri görülür. Gıgıldama ile aynı zamanda bebeğin gülümsediği de görülür. Mırıldanma (Babbling- agulama) dönemi (4- 6 ay): Dil kontrolünün artmasıyla ünlü ve ünsüz seslerin çeşitlerini üreterek bunları tekrar etmekten hoşlanırlar. Buna tekrarlayan ses oyunu (babbling - vokal jimnastik- vokal play) denir. Bebek bu ses oyununu erişkinle iletişimini başlatmak ve yanıt olarak kullansa da genelde bu oyunu tek başına oynamayı tercih eder. Bebeğin tekrar KONUŞMANIN GELİŞİMİ etmek istediği bu sesler ma- ma- ma, ba- ba- ba gibi seslerdir. Mırıldanmanın tekrarı (Lalling) dönemi (7-9. aylar): Bu aylarda, ünsüz- ünlü birleşimlerinin tekrarıyla birlikte, ba-ba, ma-ma, da-da gibi evrensel özellikler taşıyan heceler üretilir. Çıkarılan dada, baba, mama gibi tekrarlı sıralamalar ailelerin bebeklerinin gerçek sözcükler söylediklerini sanmalarına neden olur. Başkalarının seslerini taklit etme dönemi (9- 11 aylar): Bu dönemde bebekler çevrelerindeki insan seslerini bilinçli bir şekilde taklit ederler. KONUŞMANIN GELİŞİMİ Bebekler alışkın oldukları ortamda sürekli duydukları bazı sözcüklere yanıt vermeye başlarlar. Bu aşamadan sonra bebekler artık anlamları araştırmaya ve kendi dillerini öğrenmeye hazırdırlar. Tek sözcük dönemi (12- 18 ay): İlk kelimeler 8-18 ay arasında ortalama 12. ayda çıkar. Çocukların tek sözcüğü üretim zamanı, kız çocuklarında genellikle sekizinci aylarda, erkek çocuklarında ise on bir ve on ikinci aylarda gerçekleşmektedir. Tek sözcükler, genellikle bir veya iki heceli olup nitelik yönünden aile bireyleri, yiyecek, nesne hayvan isimleri gibi çocuğun yakın çevresini ve bildiği dünyayı ifade etmektedir. Bu dönemde birbirine benzemeyen hece tekrarları vardır. KONUŞMANIN GELİŞİMİ İki Sözcüklü cümleler: İki sözcüklü yapılar 18. aydan sonra belirmektedir. Çocuğun anlamlı olarak kullandığı 50-100 sözcüğü vardır. Bu dönem dilbilgisi yapısının başlangıç dönemidir. İki sözcüklü cümleler yapılır, fakat bunlar genellikle birbirini izleyen tek sözcüklerin birleşimi şeklindedir. İki yaşından itibaren çocuğun iki sözcüklü birleşimleri çoktur. 2,5 ve 4 yaşları arasında çocuklar çok hızlı bir dil gelişimi dönemine girmektedir. 2.5 yaşlarında ortalama sözcük dağarcığı 400 civarındadır. Gramer Kurallarına Uygun Konuşma: 3 yaşındaki çocuk, henüz gramer yapısı erişkin düzeyinde olmasa bile artık dilin kullanımı için gerekli öğeleri kazanmıştır. Artık tekil ve çoğul KONUŞMANIN GELİŞİMİ kavramları bilir ve konuşmasında geçmiş zamanı bol bol kullanır. Çocuk en az 3’e kadar saymaya başlamıştır. Bu yaştaki çocuk devamlı konuşur ve soru sorar. Dil gelişimi beyin gelişimiyle yakın ilişkili olup beyin olgunlaşmasının 2/3’ünün kazanıldığı 3 yaşında belirgin dil kazanımı beklenir. Çocukların dil gelişiminde bilişsel ve nörolojik gelişim etkilidir. Ayrıca dil ve konuşmanın gelişmesini fizyolojik ve genetik ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ VE faktörler, cinsiyet, çevresel faktörler, aile-çocuk arasındaki sözel KONUŞMAYI GELİŞTİRMEK iletişim düzeyi, sosyoekonomik ve sosyokültürel özellikler de İÇİN ÖNERİLER etkilemektedir. Dil gelişiminin hızı hem çevresel hem de biyolojik faktörlere bağlıdır. Çocuklardaki sözcük dağarcığının gelişmesinde çocuklara öykü okuma, ilk çocuk oluş, çocuğa yönelik konuşma miktarı, yüksek sosyoekonomik düzey ve annenin ürettiği sözcük sayısı ve niteliği önemlidir. Bundan dolayı yenidoğan ve süt çocuğuna hizmet veren kişiler ana-babaları çocukları ile konuşmaya teşvik etmelidir. Aile çocukla basit ve anlaşılabilir konuşmalıdır. Küçük çocuklar bazen isteklerini konuşma yerine hareketle veya ağlayarak anlatmaya çalışırlar. Bu onların kelime bilgilerinin sınırlı olmasından ileri ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ VE gelir. KONUŞMAYI GELİŞTİRMEK Aile ve çevre çocuğun bu sınırlığını bilmelidir. İÇİN ÖNERİLER Bu durumu anlamama ve çocuğu konuşmaya zorlama, çocukta değişik derecelerde emosyonel sorunlara neden olur. Konuşmada kelime bilgisi ve cümle kuruluşu bakımından kızlar erkeklere kıyasla, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan çocuklar düşük düzeyde olanlara kıyasla daha ileridedir. Çocuk tanıdığı çevrede ve tanıdığı insanlar arasında daha erken konuşur. Genel olarak 4-5 yaşına kadar en az yaşına eş değer sayıda sözcük, diziler kurması gerekir (örneğin, bir yaşında “mama” ve iki yaşında “haydi git” gibi). KONUŞMA GECİKMESİ Çocukta dil gelişmesi ve konuşmanın gecikmesinden söz edebilmek için aşağıdaki durumlar dikkatlice izlenmelidir. Ve bu dil gelişiminde sorunu olan çocuklar hem işitme kaybı, hem de algısal ve duygusal bozukluk için değerlendirilmelidir. Bebeğin 1 yaşına geldiği halde adına tepki göstermemesi, “yapma” gibi olumsuz kelimeleri anlamıyor görünmesi ve en az bir kelime bile söylememesi, KONUŞMA GECİKMESİ Çocuk 18 aylık olduğu halde birkaç kelime bilmemesi ve söyleyememesi, Çocuk 2 yaşına geldiği halde hiçbir kelimeyi söyleyemiyor, konuşmadan çok derdini hareket ile anlatmaya çalışıyorsa, konuşmaları izlemiyor, uyarılara ve seslere yanıt vermiyorsa, Çocuk 3 yaşında, 3 veya daha fazla kelime ile kısa cümle kuramıyor, sessiz harften çok sesli harf kullanıyor, masal, hikaye dinlemiyor, sözlü istekleri yapmıyor, edatları kullanmıyor ve akıllı konuşma yapamıyorsa, KONUŞMA GECİKMESİ Çocuk 4 yaşına geldiği halde hala anlaşılır cümleler kuramıyor ve cümlelerin sonundaki sessiz harfleri atıyorsa, Çocuk 5 yaşına gelmiş, kekeliyor, tekrarlıyor, yani akıcı bir konuşma yapamıyorsa, konuşma işlevinde belirgin bir gecikme ve sorun olduğu düşünülür. TEŞEKKÜRLERR..