Psikolojiye Giriş PDF

Summary

Bu belge, psikolojinin tarihsel gelişimini, temel kavramlarını, alt alanlarını ve evrimsel, bilişsel ve sosyokültürel yaklaşımları ele almaktadır. Ayrıca, çeşitli araştırma türlerini, bilimsel yöntemi ve etik konuları da içermektedir.

Full Transcript

Psikolojiye Giriş 7 Kasım 2024 Perşembe 15:51 PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ İLE ELEŞTİREL DÜŞÜNME Aristoteles beden ve ruh arasındaki ilişkiyi anlamak için sorular sordu. Wilhelm Wundt deneyi, bir kişinin kendi farkındalığının farkında olması daha uzun sürer. Wilheim Wund...

Psikolojiye Giriş 7 Kasım 2024 Perşembe 15:51 PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ İLE ELEŞTİREL DÜŞÜNME Aristoteles beden ve ruh arasındaki ilişkiyi anlamak için sorular sordu. Wilhelm Wundt deneyi, bir kişinin kendi farkındalığının farkında olması daha uzun sürer. Wilheim Wundt, psikolojinin ilk lisans öğrencileriyle ilk psikoloji laboratuvarını Almanya’nın Leipzig kentinde kurmuştur. Edward Titchener- Yapısalcılık Titchener, tıpkı hocası Wilhelm Wundt gibi, öz bildirime dayalı bilginin doğruluğuna inandı. İnsanlara kendilerini yansıtacak şekilde içebakış görevi verdi. Bir çiçeği kokladıklarında, bir yiyeceği tattıklarında ya da bir müzik aleti dinlediklerinde (uyaranlar) deneyimledikleri duyumları bildirmeleri istendi. Titchener, zihin yapısını anlamak için bu içebakış bildirimlerini kullandı ve bunu yapısalcılık olarak adlandırdı. Yapısalcılar, “İnsanların anlık duyumları, imgelemleri ve hisleri nelerdi?” ya da “İnsanlar diğerleriyle nasıl ilişki kuruyorlardı?” sorularının cevabını aradılar. İçebakış yöntemi, zeki ve sözel becerisi yüksek insanları gerektirdiğinden ve deneyimden deneyime farklılaştığından zamanla popülerliğini kaybetti. Psikolojinin Öncüleri William James işlevselciliği geliştirdi. İnsan düşüncelerini, davranışlarını ve duygularını inceledi ve bunların ne işlevi olduğuna, atalarımızın hayatta kalmasına nasıl yardımcı oldukları inceledi. Psikoljinin İlkeleri kitabı Mary Whiton Calkins belek araştırmacısı ve APA'nın ilk kadın başkanı Margaret Floy Washburn Psikoloji doktorası alan ilk kadın APA'nın 2. kadın başkanı Hayvan Zihni kitabı Akımlar Davranışçılık: Psikolojinin zihinsel süreçlere atıf yapmadan davranışı inceleyen nesnel bir bilim olması gerektiğini belirten görüş. John B. Watson ve B.F Skinner psikolojiyi "gözlenebilen davranışın bilimsel incelemesi" olarak tanımladılar. Freudyen Psikoloji: Bilinçdışı düşüncemizin hangi yollarla işlediğine ve davranışımızı etkileye çocukluk deneyimlerine verdiğimiz duygusal tepkilere vurgu yaptı. Hümanistik Psikoloji: Abraham Maslow ve Carl Rogers. Dikkatleri mevcut çevresel etkilerin büyüme potansiyelimizi besleyebilmesi ya da kısıtlayabilmesinin yolları ile sevilme ve kabul edilme ihtiyaçlarımızın karşılanmasının önemi üzerine çektiler. Bilişsel Devrim: 1960'lı yıllarda alan tekrardan, zihnin bilgiyi nasıl işlediğinin ve koruduğunun önemi gibi zihinsel süreçlere yöneldi. Bilişsel Psikoloji: Bilgiyi algılamamızın, işlememizin ve hatırlamamızın yollarını bilmsel olarak inceler. Bilişsel sinirbilim: ZihinseL aktivitelerin altında yatan beyin aktivitelerini inceler. Bilişsel psikoloji ve sinirbilimin birleşimi. Evrimsel Psikoloji Doğal seçilim ilkelerini kullanarak zihnin ve davranışın incelenmesi. Biz insanlar birbirimize ne kadar benziyoruz? Davranış genetiği: Genetik ve çevresel etkilerin davranış üzerindeki göreli gücü ve sınırlılıklarının çalışılması. Birbirimizden ne kadar farklıyız? Doğal Seçilim: çok sayıda kalıtsal özellik çesitliliği arasında, üremeye ve hayatta kalmaya katkı sağlayanların, büyük olasılıkla ğlasılıkla diğer nesillere aktarıacağı ilkesi. Psikolojinin modern tanımı: Davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimi. Kültür: Bir grup insan tarafından paylaşılan ve bir nesilden sonrakine aktarılan kalıcı davranış, düşünce, tutum, değer ve gelenekler. Pozitif Psikoloji Martin Seligman ve arkadaşları hasarı onarma ve hastalığı iyileştirmeyi ihtiyacını küçümsemeden, insan gelişimi üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini savundular. Pozitif psikoloji adını verdikleri bu yaklaşım, “iyi yaşam” ve kendimizden ötesine işaret eden “anlamlı yaşam” kavramlarını araştırmak için yöntemler kullanır. Mutluluğun, keyifli, birbirine bağlanmış ve anlamlı bir hayatın yan ürünü olduğuna inanmaktadırlar. Biyopsikososyal yaklaşım: Biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel analiz düzeylerini bir araya getiren bütünleşik bir yaklaşım. Psikolojinin Alt Alanları Araştırma Uygulamalı Biyolojik Klinik Psikoloji Gelişimsel Psikolojik Danışmanlık Bilişsel Eğitim Psikolojisi Kişilik Endüstri ve Örgüt Sosyal Halk Psikolojisi Pozitif Psikoloji Trafik Psikolojisi Bilimsel Tutum Eleştirel Düşünme: Bilgiyi biçimlendirme ve değerlendirmede basitçe sezgileri kullanmak yerine daha dikkatli bir tarza atıf yapar. Argüman ve yargıları körü körüne kabul etmeyen düşünme biçimi. Geri görüş yanlılığı: Bir sonucu öğrendikten sonra onun öngörüldüğüne inanma eğilimi(Böyle olacağını biliyordum fenomeni olarak da bilinir.) Kendine aşırı güven: Gerçekte bildiğimizden daha fazlasını bildiğimizi düşünme eğilimindeyiz. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 1 Kendine aşırı güven: Gerçekte bildiğimizden daha fazlasını bildiğimizi düşünme eğilimindeyiz. Rastgele olaylarda bağlantı algılama: Dünyayı anlamlı hale getirme isteğimiz nedeniyle, alakasız olaylar arasında bağlantı algılamak. Merak: Her zaman yeni sorular sor Şüphecilik: Test etmeden bir “olguyu” doğru olarak kabul etmemek; “olguların” onları ispat etme teşebbüslerine dayanıp dayanamayacağını görmek. Alçakgönüllülük: Doğru olmaya çalışmak yerine gerçeği aramayı ifade eder; bir bilim insanının yanlış olduğunu kabul edebilmesi gerekir. Bilimsel Yöntem Kuram: Gözlemlerin düzenlendiği, davranışların veya olayların bir ilkeler bütünü halinde yordandığı açıklama. Hipotez: Çoğunlukla bir kuramdan çıkrılan sınanabilir tahmin. İşe vuruk(operasyonel) tanım: Araştırma değişkenlerini tanımlamak için kullanılan yöntemlerin açıklanması. Replikasyon(tekrarlama): Bir araştırma çalışmasının aynısın temel bulguların diğer katılımcılara ve koşullara uygun olup olmadığını görmek amacıyla farklı katılımcılar ile farklı ortamlarda tekrarlama. Araştırma Türleri Betimleme: Betimleyici araştırma insanların sistematik ve objektif bir gözlemidir. Vaka Çalışması: Bir bireyin, evrensel ilkeleri prtaya çıkarma umuduyla derinlemesine çalışıldığı betimleyici teknik. Doğal gözlem: Doğal olarak oluşandurumlarda, durumu kontrol etmeye çalışmadan davranışı gözlemleme ve kaydetme. Anket: Belirli bir grubun davranışlarının kendi bildirimleri aracılığyla öğrenilmesi için kullanılan betimleyici bir teknik. Korelasyon: İki faktörün ne ölçüde birlikte değiştiğinin ölçümü ya da bir faktörün diğerini ne kadar iyi yordadığının ölçümü. Korelasyon nedensellik belirtmez. Korelasyon katsayısı: Pozitif veya negatif olabilir. Korelasyonun gücünü ve yönünü temsil eden bir sayıdır. Ortalamaya doğru kayma: Aşırı ve olağandışı puanların ortalamaya doğru geriye çekilme eğilimi. Deney Yapma Deney: Araştırmacının sınırlı sayıda faktörü (IV) dikkatli bir şekilde manipüle ettiği ve diğer faktörler (DV'ler) üzerindeki etkiyi ölçtüğü bir araştırma türüdür. Deney grubu: Bir deneyde bağımsız değişkenin bir düzeyine maruz bırakılan grup. Kontrol grubu: Bir deneyde işleme maruz bırakılmayan grup. Seçkisiz atama: Katılımcıları deney ve kontrol gruplarına rastlantısal olarak atama. Bağımsız değişken: Bir deneyde etkisi araştırılan değişken. Bağımlı değişken: Bağımsız değişkene bağlı olarak değişen değişken. Bir deneyde ölçülen sonuç. Karıştırıcı değişken: Etki yaratabilicek, bağımsız değişkenden farklı bir diğer değişken. Plasebo etkisi: Yalnızca beklentilerden kaynaklanan deneysel sonuçlar. Çift körleme yöntem: Katılımcıların ve araştırma ekibinin her ikisinin de katılımcılardan hangisinin Plasebo aldığı, hangilerine müdahale edildiğini bilmediği yöntem. Psikolojide Etik: Paravan öykü, Bilgilendirilmiş onay formu, Etik inceleme kurulu, Deney sonrası bilgilendirme DOĞA ÇEVRE VE İNSAN ÇEŞİTLİLİĞİ Genetik: Kalıtım mekanizmalarıyla ilgilenen biyolojinin bir alanı. Kalıtım: Genetik bilgilerin bir nesilden başka bir nesle aktarılması. Genler: DNA moleküllerinin küçü parçalarıdır. Kromozom: DNA’nın büyük moleküllerinden oluşan ipliksi yapılar. DNA: Genetik bilgiyi içeren ve kromozomların toplandığı karmaşık molekül. Genom: Organizmanın tüm genetik materyallerinin toplamı. Tek yumurta ikizleri: Döllenmiş ve ikiye bölünmü tek yumurtadan gelişen, genetik olarak birbirine eş olan ikizler. Çift yumurta ikizleri: Ayrı döllenmiş yumurtalardan gelişirler. Aynı doğum öncesi çevreyi paylaşırlar. Genetik olarak kardeşlerden daha yakın değildir. Mizaç: Bireyin kendine özgü/ ayırt edici duygusal tepkileri ve yoğunluğu. Uysal,zor,yavaş alışan. Kalıtsallık: Bireyler arasındak, çeşitlilik oranı. Beynin inanılmaz esnekliği sayesinde, sinir dokumuz yeni deneyimlere karşılık olarak sürekli değişir ve yeniden düzenlenir. Kullanmadığımız yolaklar kaybedilir. Buna budama denir. Gelişimin gidişatını etkileyen güçler: ebeveynler,akranlar,kültür Aileler: Akranlar: Eğitim ve kariyer yolu İş birliği İş birliği becelerini öğrenme İş birliği Popüler olmanın yollarını öğrenme Öz-disiplin Müzik ve eğlence seçimi Sorumluluk Giyim ve diğer kültürel seçimler Yardımseverlik İyi ve kötü alışkanlıklar Dini inanç Otorite figürleriyle iletişime Bireyci kültürler, bağımsız yetiştirme tarzı. Toplulukçu kültürler, bağımlı yetiştirme tarzı. Cinsiyet: İnsanları biyolojik olarak kadın, erkek ya da interseks olup olmadıklarına göre kategorize etmek için kullanılan terim. Toplumsal cinsiyet: İnsanların farklı cinsiyet kategorilerine verdikleri anlamlar. Birincil cinsiyet özellikleri: Üremeyle alakalı vücüt yapıları. İkincil cinsiyet özellikleri: Üreme ile ilişkisi olmayan cinsiet özellikleri. Mutasyon: Bir değişime yol açan gen replikasyonundaki rastgele bir hata. Norm: Kabul edilen ve beklenen davranış için örtük bir kural. Cinsel gelişim bozukluğu: Cinsiyet kromozomları ve anatomisinde olağan dışı gelişimi içeren kalıtsal bir durum. Sosyal öğrenme kuramı: Toplumsal davranışı taklit ederek, ödüllendirilerek veya cezalandırılarak öğrendiğimizi iddia eden kuram. Toplumsal cinsiyet tiplemesi: Geleneksel kadınsı ya da erkesi rolün kazanımı. Androjeni: Geleneksel erkeksi ve kadınsı psikolojik özellliklerin her ikisini birden sergileme. Transcinsiyet: Toplumsal cinsiyet kimliği veya dışavurumu doğdukları cinsiyetten farklı olan kişileri tanımlamak için kullanılan bir üst terim. Toplumsal cinsiyet kimliği: Erkek,kadın ya da her ikisinin birleşimi olma hissimiz. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 2 Toplumsal cinsiyet kimliği: Erkek,kadın ya da her ikisinin birleşimi olma hissimiz. Bilişsel Gelişim Kuramı Toplumsal Cinsiyet Toplumsal Cinsiyet Toplumsal Cinsiyet Kimliği Gelişimi Kimliği Sabitliği Kimliği Tutarlılığı 2-3 yaş/Kendini erkek veya kız olarak tanımlama ve 4 veya 5 yaş / cinsiyetin zaman 6-7 yaş/Cinsiyetin sabit ve dışsal, yüzeysel başkalarını cinsiyete göre etiketleme yeteneği. içinde sabit kaldığı anlayışı özelliklerin bir sonucu olarak değişmediğinin kavranması Ödüller kazanmak için o cinsiyetle tutarlı davranışlar Örn.; tipik bir cisgender kız büyüdüğünde Kısa saç kesilince erkek olunur mu? Vb. sergilemeye başlar (Sosyal öğrenmenin tersi "anne" olabileceğini, ancak "baba" olamayacağını mekanizma). anlar. YAŞAM BOYU GELİŞİM Gelişim psikolojisi fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimimizi üç ana konuya odaklanarak inceler: 1. Doğa ve çevre: Gelişimimizi etkilemek için genetik mirasımız deneyimlerimize nasıl bir etkileşim içine girer? 2. Süreklilik ve evreler: Gelimin hangi kısımları kademeli ve süreklidir? Hangi kısımları farklı aşamalarda birden değişir? 3. Değişmezlik ve değişim: Özelliklerimizin hangileri yaşam boyunca kalır? Yaşlandıkça nasıl değişiriz? Jean Piaget bilişsel gelişim kuramı, Erik Erikson psikososyal gelişim kuramı, Lawrence Kohlberg ahlaki gelişim kuramı. Yaşam hem değişmezliği hem değişimi gerektirir. Doğum Öncesi Gelişim ve Yenidoğan Zigot: Döllenmiş yumurta. İlk iki haftalık bir hızlı bölünme evresinden sonra embriyo haline gelir. Bir sürü özdeş hücre oluşur. Hücreler yapısal ve işevsel olarak özelleşmeye başlar. Özdeş hücrelerin hangisinin neyi oluşturacağına nasıl karar verdiği henüz net olarak bilinmiyor. Embriyo: 2-4 hafta. Dış hücrelerin çoğu plasenta haline gelir. Sonraki 6 hafta boyunca, embriyonun organları ve kemikler oluşmaya başlar. Kollar ve bacaklar büyümeye başlar. Kalp atmaya başlar. Fetüs: Döllenmeden 9 hafta sonra, bir embriyo tamamen insana benzer bir şekil alır. Altı ay boyunca, mide gibi organlar, fetüse hayatta kalma şansı verecek kadar gelişir. Yüz özellikleri, eller ve ayaklar oluşur. Fetüs dördüncü ayında 85 gr ağırlığına gelir. Cenin İçin Tehlikeler Plasenta zararlı maddeleri filtreler ancak bazıları aradan geçer. Teratojenler: Gelişen embriyoya ya da fetüse zarar verebilen virüsler ve kimyasallar gibi maddelerdir. Fetal alkol sendromu (FAS): Hamile kadınının fetal aşamada çok fazla alkol kullanmasından dolayı çocukta meydana gelen bilişsel ve fiziksel anormallikler(Küçük orantısız baş ve anormal yüz )özellikleri. Çocuğun ilerleyen yaşlarında alkol kullanım bozukluğu riski. Stres: Annede erken doğuma yol açabilir. Eğer çocuk düşmeden doğarsa çocukta da hipertansiyon, kalp hastalıkları, obezite, psikiyatrik bozukluklara neden olabilir. Yeterli Yenidoğan Refleks: Doğuştan ve öğrenilmesi gerekmeyen tepkilerdir. ▪Aranma refleksi, bebekler yanaklarına bir şey değdiğinde, dokunan şeye doğru dönerler, ağızlarını açar ve meme ucu ararlar. ▪Emme refleksi, dili kullanma, yutkunma ve nefes almayı gerektiren bir işlemdir. ▪Açken ağlama, yenidoğanın rahatsız olduğu sesin sonlandırılması ya da beslenmesi için kullandığı bir yetenektir. Alışkanlık: Tekrarlı uyarımlar sonucunda tepkilerin azalması. Fiziksel Gelişim Beyin Gelişimi Anne karnında, gelişmekte olan beyin dakikada çeyrek milyon kadar sinir hücresi üretir. → 3-6 yaş arası en hızlı gelişme, mantıksal planlamayı sağlayan frontal lobda olur. → Düşünme, bellek ve dille ilişkili bölgeler, en son gelişen kortikal bölgelerdir. → Beceri, dil ve kendilik kontrolünü destekleyen dokusal yollar ergenlikte çoğalır. Motor Gelişim İstisnalar dışında, fiziksel gelişimin dizilimi evrenseldir. Olgunlaşma: Davranıştaki düzenli değişimi sağlayan, göreceli olarak deneyimden etkilenmeyen büyüme süreçleri. 6. ay desteksiz oturma, 8-9. aylar emekleme, 12. ay yürümeye başlama, 15. ay bağımsız yürüme Bilişsel Gelişim Biliş: Düşünme,bilme,hatırlama ve iletişim ile ilişkili bütün zihinsel etkinliklerdir. Şema: Bilgiyi düzenleyen ve yorumlayan bir kavram ve çerçeve. Özümseme: Yeni deneyimlerimizi varolan şemalarımıza dayanarak yorumlama. Uyum sağlama: Yeni bilgiyi şimdiki anlayışımıza(şemalarımıza) uyarlama. Piaget'in Kuramı Duyusal Motor Dönem (0-2 Yaş): Dünyayı duyuları ve eylemleri yoluyla algılarlar – Görme – Dokunma – Duyma PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 3 – Duyma – Ağza Alma – Yakalama Altı aylıktan küçük bebekler nesne devamlılığından yoksundurlar. İşlemöncesi Dönem (2-6 Yaş): Bir şeyleri kelimeler ve imgelerle tasvir edebildiklerine ancak zihinsel ilemleri gerçekleştirmek için küçük olduklarına inanıyordu. Korunum kavramının bu yaş aralığındaki çocuklarda olmadığını belirtir. Korunum: Somut akıl yürütmenin bir parçası olarak; nesnenin şeklindeki değişikliklere rağmen kütle, hacim ve sayı gibi özelliklerin aynı kaldığı ilkesi. Piaget okul öncesi çocukların benmerkezci olduğunu iddia etmiştir. Somut İşlemler Evresi: 6-7 ile 11 yaş arası. Çocuklar korunumu ve diğer somut dönüşümleri kavrarlar. Basit matematiksel işlemleri ve tersi işlemleri yapabilirler. Formel İşlemler Dönemi: 11 yaş ve sonrası. 12 yaşına gelindiğinde, muhakememiz somut düşünceden soyut düşünceyi içerecek biçimde genişler. Jean Piaget’nin gözlemi ve aşamalı kuramı, kullanışlı olmasına rağmen, bugünün araştırmacıları için; 1. Gelişim sürekli bir süreçtir. 2. Çocuklar, Piaget’nin düşündüğünden daha erken yaşta bazı zihinsel beceriler ve işlemler sergilerler. 3. Formel mantık, yetişkinler için bile, bilişin Piaget’nin inandığından daha küçük bir parçasıdır. Lev Vygotsky ve Sosyal Çocuk Rus psikolog Vygotsky çocukların zihinlerinin sosyal çevreleri ile etkileşime girerek nasıl gelişiğine vurgu yapmıştır. Otizm spektrum bozukluğu(OSB): Çocuklukta ortaya çıkan, iletişimde ve sosyal etkileşimde kayda değer yetersizlik, katı biçimde sabitlenmiş ligiler ve tekrarlayıcı davranışlar ile belirgin bir bozukluk. Zihin Kuramı: İnsanların kendilerinin ve başkalarının zihinsel durumları ile ilgili düşünceleri. Sosyal Gelişim İnsan bağları Yabancı Kaygısı: Bebeklerin yaygın olarak sergiledikleri, 8 ay civarında başlayan yabancılara yönelik korku. Bağlanma: Başka bir kişi le kurulan duygusal bağ. Çocuklarda bakım veren kişiyle yakınlaşma arayışı ve ayrılma sonucu sıkıntı duyma. Harlow'un maymunlarda yaptığı deneyler bağlanmanın fiziksel sevgi ve tatmin edici beden temasına dayandığını, yemekle ödüllendirilmeye dayanmadığını göstermiştir. Temel güven: Erik Erikson'a göre dünyanın öngörülebilir ve olduğuna dair bir his. Bağlanma türleri: 1. Güvenli bağlanma 2. Kaygılı bağlanma: Reddedilme işaretlerine karşı sürekli tetikte olurlar. 3. Kaçınmacı bağlanma: Başkalarına yaklaşırken rahatsızlık hissetme, kaçınmacı stratejiler. Bağlanma yoksunluğu: Ağır ve uzun sürekli yoksunluk veya istismar sonucu bağlanma geliştirmede zorluk, artmış kaygı veya depresyon, düşük zeka düzeyine, fazla öfkeye gibi durumlara neden olabilir. Benlik(kendilik): "Ben kimim?" sorusuna yanıt olarak, kendimizle ilgili tüm düşünce ve duygularımız. Araştırmacılar 3 çeşit ebeveynlik tarzı tanımlamışlardır: 1. Otoriter: Zorlayıcıdırlar. Kuralları dayatırlar ve itaat beklentisi içindedirler. 2. Hoşgörülü: Kısıtlayıcı değildirler. Çok az talepte bulunurlar ve çok az ceza kullanırlar. 3. Açıklayıcı-Otoriter(Otoritatif): Yüzleştiricidirler. Hem talepkar hem duyarlıdırlar. Kurallar koyarak kontrol sağlarlar ancak özellikle daha büyük çocuklarla, açık tartışmaları destekler ve istisnalara izin verirler. Ergenlik Ergenlik: Erinlikten bağımsızlığa kadar uzanan çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemi. Fiziksel Gelişim Erinlik: Bireyin üreme yetisi kazandığı cinsel olgunlaşma dönemi. Erken olgunlaşmanın cinsiyetler açısından farklı etkileri bulunmaktadır. Erkeklerde erken olgunlaşma karmaşık bir etkiye sahip. Ergenlik yıllarında daha popüler erkekler Daha güçlü daha atletik erkekler ancak alkol kullanımı suç işleme erken cinsel etkinlik riskindeler…. Kızlarda ise zorlu bir süreç. Fiziksel ve psikolojik gelişiminin akranlarıyla eşzamanlı gelişmemesi. Daha büyüklerle arkadaşlık, alay veya cinsel taciz, Kaygı bozukluklarına yatkınlık Bilişsel Gelişim Ergenliğin ilk yılları muhakeme sıklıkla kendine odaklıdır. Ahlaki muhakeme: Piaget ve Kohlberg çocukların ahlaki yargılarının bilişsel gelişime dayandığına inanmıştır. Ahlaki sezgi: Psikolog Jonathan Haidt, ahlakın büyük bir kısmının ahlaki sezgilerden( hızlı içgüdüsel duygular veya duygusal yüklü sezgiler) kaynaklandığına inanmaktaydı. Ahlaki eylem: Ahlaki düşüncelerimiz ve duygularımız elbette ahlaki davranışlarımızı etkiler. Doyumu erteleme şimdi elde edebileceğimiz küçük ödülerden, daha sonra elde edeceğimiz daha büyük ödüller için vazgeçmeyi ifade eder ve doyum kapasitemiz gelecekteki akademik, mesleki ve sosyal başarılarımız için temel oluşturur. Kohlberg'in Ahlaki Düşünce Düzeyleri PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 4 Kohlberg'in Ahlaki Düşünce Düzeyleri Düzey Ortak Gelenek öncesi ahlak Kişisel çıkar (9 yaştan önce) Geleneksel ahlak Yasa ve kuralları sosyal onay kazanmak (erken ergenlik) ya da sosyal düzeni devam ettirmek için destekler. Gelene sonrası ahlak Eylemler temel haklara ve kişinin kendisinin (ergenlik ve sonrası) tanımladığı etik ilkelere olan inancı yansıtır. Sosyal Gelişim Kimlik: Benlik algımız. Erikson'a göre ergenlik döneminin görevi çeşitli rolleri deneyerek ve birleştirerek benlik algısını pekiştirmektir. Sosyal kimlik: Benlik kavramımızın "biz" tarafı. Beliren Yetişkinlik: Birçok batı kültüründe artık ergenlik olarak kabul edilmeyen fakat bir yetişkin gibi tam bağımsızlığın da henüz kazanılmadığı 18 yaşından 20’li yaşların ortasına kadar olan dönem. Yetişkinlik Gelişim yetişkinlik döneminde de devam eder. Yetişkinlik evreleri: – Genç yetişkinlik – Orta yetişkinlik – İleri yetişkinlik Fiziksel Gelişim Ortalama yaşam süreleri Menopoz: Âdet döngüsünün doğal yollarla kesilmesi. Aynı zamanda bir kadının doğurganlık becerisinin azaldığı biyolojik değişiklikleri ifade eder. Yaşlanan beyin: Yaşlı insanlar tepki vermek, algısal bulmacaları çözmek ve hatta isimleri hatırlamak için daha fazla zaman harcarlar. Duyusal beceriler, güç ve dayanıklılık yetişkinlerde yaş ilerledikçe azalır. Bilişsel Gelişim Enlemesine kesitsel çalışma: Farklı yaşlardaki insanların birbirleriyle karşılaştırıldıkları çalışma türü. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 5 Enlemesine kesitsel çalışma: Farklı yaşlardaki insanların birbirleriyle karşılaştırıldıkları çalışma türü. Boylamsal çalışma: Aynı kişilerden belirli bir zaman dilimi boyunca tekrarlı olarak veri toplanan çalışma türü. Nörobilişsel bozukluklar(NBB): Bilişsel eksikliklerin eşlik ettiği, zamanla ortaya çıkan hastalıklar. Yaşlı yetişkinlerde nörobilişsel bozukluklar demans olarak adlandırılırdı. Alzheimer hastalığı: Genellikle 80 yaş sonrası başlayan, bellekte ve diğer bilişsel becerilerde zamanla ilerleyen bir düşüşe neden olan ve nöral plakların görüldüğü nörobilişsel bir hastalık. Sosyal Gelişim Yetişkinlik yaşları ve evreleri Gerçek şu ki; mutsuzluk, iş doyumsuzluğu, evlilik doyumsuzluğu, boşanma, kaygı ve intihar kırklı yaşların başında yükselişe geçmez. Sosyal saat çalışmaya devam etmekte, ancak insanlar kendilerini onunla eş zamanlı olarak hareket etmek zorunda hissetmemektedir. Sosyal saat: Evlilik, ebeveynlik ve emeklilik gibi sosyal olaylar için kültürel olarak tercih edilen zamanlama. Yetişkin Bağları Yaşamlarımızın iki temel boyutu yetişkinliğe yön verir. – Erik Erikson: yakınlık ve üretkenlik – Diğer araştırmacılar: birlikte olma ve başarı, bağlanma ve verimlilik, bağlanabilirlik ve yeterlik. Sigmund Freud: Sağlıklı yetişkin, sevebilen ve çalışabilen kişidir. Sevgi: Sağlıklı ve mutlu bir yaşamın merkezidir. Evrimsel bakış açısına göre tek eşli birlikteliklerin bir anlamı vardır: Çocuklarına büyüyene kadar bakım vermek için işbirliği yapan ebeveynlerin genlerini gelecek nesillere aktarma ihtimalleri, işbirliği yapmayanlardan daha fazladır. İş: Çoğu yetişkin için "Sen kimsin?= Ne iş yapıyorsun?" Yaşam Boyu İyi-oluş Yaşamak yaşlanmaktır. Şu an, olduğunuz en yaşlı ve bu andan itibaren olacağınız en genç halinizi yansıtmaktadır. Gerilemenin son aşamasındakiler için ölüm yaklaştıkça yaşam doyumu azalır. Ölüm ve Ölüme Yaklaşma Sevilen birinin ölümüne verilen tepkiler pek çok insanın tahmin ettiğinden daha çok çeşitlilik göstermektedir. Ani ve travmatik eş/çocuk kaybı (kadınlar erkeklerden beş kat fazla deneyimler). ÖĞRENME Öğrenme: Deneyim yoluyla yeni bilgileri ve davranışları kazanma süreci. Çağrışımsal öğrenme: Belirli olayların birlikte meydana geldiğini öğrenmek. Uyarıcı: Bir tepki uyandıran herhangi bir olay veya durum. Tepkisel davranış: Bazı uyaranlara karşı otomatik bir tepki olarak oluşan davranış. Edimsel davranış: Sonuçlar üretirken çevreyi etkin hale getiren davranış. Bilişsel öğrenme: Olayları gözleyerek, diğerlerini izleyerek ya da dil aracılığıyla zihinsel bilgi edinme. Klasik koşullanma: Kişinin iki veya daha fazla uyarıcıyı birbiriyle ilişkilendirmeyi ve olayları öngörmeyi öğrendiği bir öğrenme türü. Davranışçılık: John B. Watson ve B. F. Skinner tarafından kullanıldı. Psikolojinin davranışları inceleyen nesnel bir bilim olması gerektiğini belirten görüş. Nötr uyarıcı: Bir tepkiye neden olmayan bir uyaran. (zil). Koşulsuz tepki(KZT): Koşullamadan önce, doğal bir biçimde bir tepkiyi tetikleyen uyarıcı.Öğrenilmemiş, doğal olarak ortaya çıkan tepki. (Köpek maması). Koşulsuz uyarıcı(KZU): Doğal ve otomatik olarak bir koşulsuz tepkiyi tetikleyen uyarıcı.( Köpeğin salya salgılaması). Koşullu tepki: Önceden nötr olan uyarıcıya( şimdi koşullu) verilen tepki. Koşullu uyarıcı: Koşulsuz uyarıcı ile bağlantı kurulduktan sonra koşullu tepki için tetikleyici haline gelen uyarıcı. Edinim Edinim: Öğrenmenin/koşullamanın ilk aşamasıdır. Nötr uyarıcı ile koşulsuz bir uyarıcının ilişkilendirildiği ilk aşama; böylece nötr uyarıcı koşullu tepkiyi tetiklemeye başlar. Yüksek düzeyli koşullama: Koşullu uyarıcının yeni nötr uyarıcıyla eşleştirildiği yöntem. Bir zil sesi sürekli yiyecek ve salya üretimine işaret ederse, bu durumda zil sesiyle ilişkilendirilen bir ışık salya salgılamayı tetiklemeye başlayabiiir. Sönme: Koşullu tepkinin azalması. KZU (yemek), KU (zil) ile birlikte ortaya çıkmamaya başlarsa, KT azalır. Kendiliğinden geri gelme: Sönmüş bir koşullu tepkinin bir süre sonra tekrar ortaya çıkması. Bir dinlenme aşamasından sonra, zil sesinin tek başına sunulması kendiliğinden geri gelmeye sebep olabilir (daha fazla koşullama olmamasına rağmen koşullu tepkinin geri dönmesi). Genelleme: Koşullu uyarana benzeyen uyaranlara aynı şekilde tepki verme eğilimi. Ayırt etme: Koşullu uyaran ile ilgisiz diğer uyaran arasındaki farkı görmeye ilişkin öğrenilen beceriye denir. Pavlov'un Mirası Pavlov'un düşünceleri bugünkü bilgilerimizle değerlendirildiğinde yetersizdir. Ancak, onun yaptıkları sayesinde ondan daha ilerisini görebiliyoruz. Birçok uyana verilen diğer birçok tepkinin diğer birçok organizmada klasik olarak koşullanmış olabillir. Öğrenme gibi bir sürecin objektif olarak nasıl çalışabileceğini bize göstermiştir. John B. Watson klasik koşullanma yoluyla Küçük Albert deneyini gerçekleştirmiştir. Albert ratlardan korkmazken deney sonucunda ratlardan ve diğer yumuşak ve tüylü şeylerden korkmaya başlamıştır. NU: Rat KZU: Bir çekiçle vurulan çelik çubuk KZU: Korku KU: Rat KT: Korku PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 6 KU: Rat KT: Korku Edimsel Koşullanma Edimsel koşullanma: Davranışın, bir pekiştireç verilerek artırıldığı ya da bir cezalandırıcı verilerek azaltıldığı öğrenme türü. Organizmalar kendi eylemlerini sonuçlarıyla ilişkilendirir. Pekiştirilen davranışın yapılma ihtimali yüksek, cezalandırılan davranışın yapılma ihtimali düşüktür. Edward Thorndike: Öğrenme yasalarını deneysel olarak test edebilmek için bir bulmaca kutusunu kullandığı deney tasarladı. B.F. Skinner: Çalışmaları genellikle Amerikalı psikolog Edward Thorndike'ın öğrenme üzerine gerçekleştirdiği çalışmalara dayandırılır. Thorndike’ın Etki Yasası Edward Thorndike kedileri bir puzzlekutusuna koymuş, ve kediler puzzle’ıçözdüklerinde yemekle (veya serbest bırakılmayla) ödüllendirilmiştir. Etki yasası: Ardından olumlu sonuçlar gelen davranışın ortaya çıkma olasılığının daha yüksek, ardından olumsuz sonuçlar gelen davranışın ortaya çıkma olasılığının daha düşük olduğunu ifade etmektedir. Skinner’a göre; – klasik koşullanma karmaşık insan davranışlarını açıklamada yeterli olamayacak basit bir görüş – davranışları anlayabilmenin en iyi yolu davranışın nedenlerini ve sonuçları gözlemlemek – klasik koşullanmadaki tepkilerin otomatik olarak ortaya çıkan ve doğuştan gelen refleksler tarafından tetiklenme eğilimi – Thorndike'in deneyinde kedinin davranışları gönüllü! – Thorndike’ın ilkesini daha geniş çaplı bir biçimde incelemek ve kullanmak için bir fırsat görür. Pekiştirme Edimsel kutu: Edimsel koşullanma çalışmasında bir hayvanın yiyecek ya da su pekiştireci almak için hareket ettirebildiği bir anahtarı ya da kolu içeren bir oda. Bağlı aygıtlar hayvanın kola basma ya da anahtarı gagalama oranını kaybeder. Skinner kutusu olarak da bilinir. Pekiştirme: Edimsel koşullamada takip ettiği davranışı güçlendiren her hangi bir olay. Şekillendirme: İstendik davranışa adım adım yaklaşılması için pekiştireçlerin davranışa rehberlik ettiği bir bildirimsel koşullama yöntemi. Olumlu pekiştirme: Olumlu pekiştireçler sunarak davranışı arttırma. Olumsuz pekiştirme: Olumsuz uyaranı durdurarak ya da azaltarak davranışları artırma. Birincil pekiştireç: Doğal pekiştirici bir uyaran, örneğin birinin biyolojik ihtiyaçlarını karşılaması. Koşullu pekiştireç: Temel pekiştireç ile bağlantısı aracılığıyla pekiştirme gücü sağlayan uyarıcı; ikincil pekiştireç olarak da bilinir. Pekiştirme tarifesi: İstenen tepkinin ne sıklıkla pekiştirileceğini tanımlayan örüntü. Sürekli pekiştirme tarifesi: İstenen tepkinin ortaya çıktığı her an pekiştirilmesi. Aralıklı pekiştirme tarifesi: Bir tepkiyi sadece zamanın bir bölümünde pekiştirme. Tepki yavaş daha kazanılır ama sönmeye karşı daha dirençlidir. Aralıklı pekiştirme Sabit aralıklı: Belirlenmiş süre geçtikten sonraki ilk tepkiyi pekiştirir. Her saat başı ödül verme gibi. Değişken aralıklı tarife: Farklılaşan zaman aralıklarından sonraki ilk tepkiyi pekiştirir. Rastgele zaman aralıklarından sonra ödül verme gibi. Oranlı pekiştirme Sabit oranlı tarife: Davranışı belirlenmiş bir dizi tepkiden sonra pekiştirir. Her beş hedef davranıştan sonra ödül verme gibi. Değişken oranlı tarife: Pekiştireçleri açıkça öngörülemeyen sayıdaki tepkiden sonra gerçekleştirir. Hedef davranışa rastgele seçilen bir tepki sayısından sonra ödül verme gibi. Ceza Ceza: Hedef davranışın gelecekte daha az olasılıkla ortaya çıkmasını sağlar. Olumlu ceza: İstenmeyen bir şeyi yönetme. Olumsuz ceza: İstenmeyen bir şeyi sonlandırma. Fiziksel cezanın 4 temel dezavantajı: 1. Cezalandırılan davranış baskılanır, unutulmaz. 2. Ceza durumlar arasına ayırt etmeyi öğretir. 3. Ceza korkuyu öğretebilir. Sadece cezadan değil cezayı verenden veya cezanın geldiği yerden de korkar yani geneller. 4. Fiziksel ceza, bir problemle başa çıkma yolu olarak saldırganlığı örnek göstererek onu arttırabilir. Eğer çocuk antisosyal bir davranışı alışkanlık edindiyse ara sıra atılan tek bir şaplağın etkili olduğu görünse de bazı araştırmacılar bu açıklama ikna olmamıştır. Şaplağın gelecekteki saldırganlığı yordadığını belirtmişlerdir. Skinner'ın Mirası İçsel düşüncelerin ve duyguların değil, dışsal etkilerin davranışı şekillendirdiği konusunda durmaksızın ısrarcı olmuştur. Okulda, işyerlerinde ve evlerde edimsel ilkelerin kullanılması gerektiğini söylemiştir. Skinner'ı onun bireysel özgürlükleri yoksayarak ve eylemlerini kontrol etmeyi amaçlayarak insanları insanlıktan çıkardığı gerekçesiyle eleştirmişlerdir. Skinner ise dışsal sonuçların insanların davranışlarını zaten rastgele bir şekilde kontrol etmekte olduğunu belirtmiş ve "Bu sonuçları neden insanların düzelmesi için yönetmeyelim?" sorusunu yöneltmiştir. Oumlu pekiiştirmenin kişiliği güçlendirdiğine dair fikirleri vardır. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 7 Bilişsel Öğrenme Yeni davranışları ve bilgiyi doğrudan deneyimlemek yerine, zihinsel olarak edinmek anlamına gelmektedir. Olayları ve başkalarının davranışlarını gözlemleyerek ve başkaları tarafından deneyimlenen olaylar hakkında bilgi edinmek için dili kullanarak gerçekleşir. Bilişsel harita: Bireyin çevre düzeninin zihinsel bir temsili. Örtük öğrenme: Ortaya çıkmasını tetikleyen bir durum olana kadar açıkça görünmeyen ancak gerçekleşmiş olan öğrenme. İçsel güdülenme: Bir davranışı yalnızca o davranışın kendisi için etkili bir şekilde yapma isteği. Dışsal güdülenme: Cezadan kaçınmak ya da ödül elde etmek için bir davranışta bulunma isteği. Gözlem yoluyla öğrenme: Başka insanlar bir davranışı yaptıklarında ne olduğunu izlemek ve onların deneyimlerinden öğrenmek. Model alma: Belirli bir davranışı gözlemleme ve taklit etme süreci. Dolaylı koşullama: Başkaları aracılığıyla dolaylı şekilde deneyimleme. Başkalarının davranışlarının aldıkları sonuçları gördükçe tercihlerimiz değişir. Albert Bandura'nın Bobo Bebek Deneyi(1961) ▪ Çocuklar, şişirilmiş bir bebeği yumruklayan yetişkinleri gördüler. Bu çocuklar, oyuncaktan yoksun bir ortama koyuldular ve gördüklerine benzer davranışlar sergilediler. Ayna nöronlar: Belirli eylemleri gerçekleştirirken ya da gerçekleştiren başka birini gözlemlerken ateşlenen frontal lob nöronları: Beynin başka birinin eylemini yansıtması, empatiye ve taklide olanak sağlar. Gözlenme Yoluyla Öğrenme Uygulamaları Olumlu sosyal davranış: Olumlu, yapıcı, yardımcı davranış. Antisosyal davranışın tersi. Antisosyal etkiler: Gözlemleyerek öğrenme antisosyal etkilere de sebep olabilmektedir. Bu istirmacı ebeveynlerin neden saldırgan çocuklara sahip olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Eleştirmenler saldırganlığın genetik olabileceğini dikkate alırlar. Ancak, çevresel olabileceğini maymunlardan biliyoruz. BELLEK Öğrendiğimiz bilgilerin kodlanması, depolanması ve geri getirilmesi yoluyla zaman içinde kalıcı hale gelmesini ifade eder. Üç davranış, belleğin işlevselliğini gösterir: ▪ Hatırlama/geri çağırma boşluk doldurma sorusuna benzer. Bilinçli farkındalığımızda olmayan ancak daha önceki bir zamanda öğrenilmiş bilgiyi geri getirme. ▪ Tanıma çoktan seçmeli bir soru türü gibidir. Daha önce öğrenilmiş bir öğeyi tespit etme. Örn. Öğrenci yıllığı ▪ Yeniden öğrenme bir şeyi ikinci kez veya daha sonra yeniden öğrenirken daha hızlı öğrenme. Final sınavına hazırlanmak daha kolay öğrenme süreci olabilir. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 8 olabilir. ▪ Hermann Ebbinghaus bellek araştırmacısı. ▪ Kodlama: Bilginin bellek sistemi içinde işlenmesi-örn., anlam çıkartma ▪ Depolama: Kodlanan bilgiyi zaman içinde bellekte saklama işlemi ▪ Geri getirme: Bilgiyi bellek deposundan dışarı çıkarma işlemi ▪ Paralel işleme: Bir şeyin pek çok yönünü eş zamanlı olarak işleme Atkinson-Shiffrin Modeli (1968) 1. Anı oluşum sürecini açıklamak. 2. İlk olarak hatırlanan bilgiyi geçici bir duyusal belleğe kaydederiz. 3. Oradan, bilgiyi tekrarlar vasıtasıyla kodladığımız kısa süreli bellek içinde işleme alırız. 4. Son olarak, bilgi daha sonra geri getirilmek üzere uzun süreli belleğe gönderilir. ▪ Kısa süreli bellek pek çok şekilde “çalışır”. Bilgiyi sadece tekrar etmek için değil, aynı zamanda işlemek için de tutar. Matematikte 4 işlem sorusu duymak ve kafadan çözmek gibi. Otomatik Bilgi İşleme ve Örtük Bellek ▪ Bazı deneyimler, herhangi bir çaba gerektiren/çalışma belleği bilgi işleme süreci olmadan, otomatik olarak örtük bellekte işlenirler. ▪ İşlemsel bellek→ Nasıl bisiklete binileceğini bilmek ▪ Koşullanmış bağlantılar → Sevdiğiniz bir mekana ilişkin düşüncelerin bir koku ile tetiklenmesi ▪ mekana ilişkin bilgiler → Bir odanın içinde gezindikten sonra eşyaların nerede olduğunu gözünde canlandırabilme ▪ zamana ilişkin bilgiler → Bir eşyanızı kaybettiğinizde olayların sırasının üzerinden geçebilmek ▪ sıklığa ilişkin bilgiler → “Şimdi fark ettim ki, bu bugün karşılaştığım araba kullanırken mesaj atan üçüncü kişi” diye düşünmek Duyusal Bellek ▪ Duyusal bellek, duyusal bilginin kısa-süreli bellekte, çalışma belleğinde ya da uzun süreli bellekte işlenmeden önce anlık ve çok kısa bir biçimde kaydedilmesi anlamına gelmektedir. ▪ Duyusal bellek 3-4 saniyelik işitsel, saniyenin 20’de biri kadar da görselbilgiden oluşmaktadır. ▪ Dikkatinizi vermeseniz de, işitsel belleğinizde duyduğunuz son sekiz kelimeyi geri çağırabilirsiniz. Kısa Süreli Belleğin ve Çalışma Belleğinin Kapasiteleri ▪ Çalışma belleği, beynimizin gelen bilgiyi anlamlandırdığı ve depolanmış anılarla ilişkilendirdiği aktif bir aşamadır! ▪ Ortalama bir insanın herhangi bir şekilde bölünmediği takdirde 7 rakam, 6 harf veya 5 kelimeyi akılda tutabildiğini önermektedirler. ▪ Lloyd Peterson ve Margaret Peterson kısa süreli belleğin süresine dair deneyi. 1. İnsanlara üç sessiz harften oluşan bir harf dizisi verilmiştir. 2. Tekrarlamalarını engellemek için, katılımcıların bir çıkarma işlemi görevi yapmaları gerekmektedir. 3. İnsanlar, hatırlama açısından farklı zamanlarda test edilmiştir. 4. Bulgu: 12 saniyeden sonra, insanların sessiz harflere ilişkin bellekleri zayıflıyor ve geri çağırılamıyorlar. ▪ Görsel bellek: Görsel uyaranlara yönelik anlık duyusal bellek. Görsel uyaranları bir saniyeden daha az tutar. ▪ İşitsel bellek: İşitsel uyaranlara yönelik anlık duyusal bellek. Sesler ve kelimeler 3 ya da 4 saniye daha hatırlanabilir. ▪ Kümeleme: Veriyi kontrol edilebilir birimler halinde düzenlemek. Genelde otomatik olarak meydana gelir. ▪ Hatırlatıcı ipuçları(mnemonikler): Bellek yardımcılarıdır. Özellikle de canlı imgeleme ya da düzenleme gibi araçları kullanan tekniklerdir. ▪ Bir kavramı, dallara ayrılmış kategoriler ve alt kategoriler halindeki bir hiyerarşi içinde kodlayarak daha kolay hatırlayabiliriz. ▪ Aralıklı tekrar: İlk olarak Hermann Ebbinghaus tarafından 1800’lerin sonunda keşfedilmiştir. Eğer, aynı miktardaki çalışma zamanını kısa oturumlar halinde zaman yayılırsa, özellikle uzun vadede, bilginin daha iyi akılda tutulmasını ve hatırlanmasını sağlar. ▪ Derin/Anlamsal Bilgi İşleme: Kelimelerin anlamlarına dayalı olarak anlamsal/semantik kodlama. ▪ Bilgiyi Kişisel Olarak Anlamlı Hale Getirme: Bir yönergeyi kelimelerden oluşan bir grup olarak görmek yerine, bizim için ne anlama geldiği üzerine odaklanarak daha iyi ezberleyebiliriz. ▪ Test etkisi: Bilgiyi sadece yeniden okumak yerine geri getirme yoluyla belleği geliştirme. ▪ Yüzeysel bilgi işleme: Kelimelerin yapısı veya görünümüne dayalı olarak temel düzeyde yapılan kodlama. Bellek Deposu ▪ Beynin uzun süreli bellek deposu dolmaz, giderek daha ayrıntılı bir şekilde yeniden şekillenir ve birbirine bağlanır. ▪ Beyin bir sabit disk DEĞİLDİR. Anılar da yalıtılmış dosyalar DEĞİLDİR, aksine nöral ağlar içinde birbirleriyle örtüşürler. ▪ Hipokampüs: Limbik sistemde bulunan bir sinir merkezi. Açık anıların depolanması sürecine yardımcı olur. ▪ Belleğin bütünleştirilmesi: Uzun süreli belleğin nöral depolanması. ▪ Flaş anılar: Duygusal olarak önemli bir olaya ya da ana ilişkin net anılar. ▪ Uzun süreli potansiyel artışı(USPA): Kısa ve hızlı bir uyarımdan sonra hücrenin ateşleme potansiyelinde meydana gelen artış. Öğrenme ve bellek açısından nöral bir temel oluşturduğuna inanılmaktadır. ▪ Serebellum (“beyincik”): Koşullanmış tepkilerimizi oluşturur ve depolar. Korkuyu nasıl edindiğimizi hatırlamasak da fobik bir tepkiyi depolayabiliriz. ▪ Bazal ganglia: Talamus’un yanında bulunur. Hareketleri kontrol eder ve işlemsel anıları ve motor becerileri depolar. Aldığımız ilk dersi hatırlamasak da, bisiklet sürmeyi öğrenebiliriz. ▪ Açık/ ifade edilebilir bellek ilk kez bisiklete binmek veya bisiklet çeşitlerine ilişkin bilgiler gibi gerçekleri, hikayeleri, kelimelerin anlamlarını içerir. ▪ Örtük anılar becerileri, uygulanan yöntemleri ve koşullanmış bağlantıları içerir. Bebeklik Amnezisi PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 9 Bebeklik Amnezisi ▪ Bebeklikte edinilen becerileri ve koşullu tepkileri içeren örtük anılar sürdürülebilir. Ancak pek çok insan için gerçek olaylara ilişkin açık anılar yalnızca 3 yaş civarına kadar geri gidebilir. Açıklama: Kodlama: anılar iyi depolanmaz çünkü hipokampüsbeyinde en son gelişen bölgelerden biridir. Unutma/geri çağırma: yetişkin zihni daha çok doğrusal bir sözel anlatı şeklinde düşünür ve konuşma öncesi anılara ifade edilebilir anılar olarak erişmekte güçlük yaşar. Anıların Geri Getirilmesi ▪ Hatırlama: Bazı insanlar alıştırma yaparak, görsel stratejiler aracılığıyla veya biyolojik farklılıklar dolayısıyla binlerce kelimeyi veya sayıyı depolama ve hatırlama becerisine sahiptir, bu bilgileri yıllar sonra yeniden oluştururlar. Depolama ve hatırlama kapasitemiz neredeyse sınırsızdır. ▪ Tanıma: Ortalama bir insan 2500 yeni yüz ve mekan görebilir ve bu önceden gördüğü şeylerin yüzde 90’ını daha sonra doğru hatırlayabilir. Tanıma kapasitemiz hatırlama kapasitemizden daha büyüktür. ▪ Yeniden öğrenme: Bazı insanlar özellikle olaylara ilişkin yeni anılar oluşturma becerisinden yoksundur, bir bulmaca çözme dersini hatırlamasalar da, her derste daha hızlı hale gelebilirler. Yeniden öğrenme nasıl oluşturduğumuzu hatırlamasak da anılarımızın orada olduğunu göstermektedir. ▪ Geri çağırmanın zorluğu: Bellek bir dosya gibi kaydedilmediğinden, geri çağırma da alfabetik olarak sıralanmış dosyaları taramaya benzemez. Bunun yerine, bir çağrışım ağı içinde depolanır: ▪ kavramsal ▪ bağlamsal ▪ duygusal ▪ Bellek birbiriyle ilişkili kavramlardan oluşan bir ağdır. ▪ Hazırlama Etkisi: Geri getirme çağrışımlarınızın etkin hale gelmesinden etkilenir. Bizi bir kavrama yönlendiren çağrışımlar ağını tetikler. ▪ Bağlam Bağımlı Bellek: Bir anının çağrışım ağının bir parçası bağlamdır. Bir anıyı, anıyı oluşturduğumuz aynı bağlam içinde daha kolay geri getiririz. ▪ Duruma Bağlı Bellek: Anılarımız anının oluşturulduğu zamandaki duygusal durumumuza bağlı olabilir. Birinin içinde bulunduğu duygudurumuyla tutarlı detayların seçici bir biçimde hatırlanması eğilimi demektir. ▪ Dizisel konum etkisi: Uzun bir liste içinden bir bilgiyi öğrenirken, ilk maddelerin (öncelik etkisi) ve son maddelerin (sonralık etkisi) daha iyi hatırlanması eğilimine işaret etmektedir. Bellek Yapılanmasındaki Hatalar ▪ Yanlış Bilgilendirme Etkisi: Birinin bir olaya ilişkin anısına yanlış yönlendirici bir bilgi yerleştirmek. ▪ Déjà vu: İçinde bulunduğunuz durumu daha önceden yaşamışsınız ya da görmüşsünüz hissidir. Bu durum kaynak amnezisi olarak görülebilir. Bazen aşina/tanıdık olma hissi ve tanıma çok erken etkisini gösterir ve beynimiz bunu daha önceki deneyimlerden kaynaklanmış gibi açıklar. ▪ Kaynak amnezisi: Şimdiki duyusal belleğimizden gelen bir anının uzun süreli bellekten geldiği yönünde yanlış atıfta bulunmak. Düşünme ve Dil ▪ Biliş: Bilgiyi düşünme, bilme, hatırlama ve iletme ile ilişkili zihinsel faaliyetleri ve süreçleri ifade eder. Dikkat, duygu, bilinç, algı, öğrenme, bellek, dil, zihinsel sağlık ve sosyal etkileşim. ▪ Kavram: Benzer nesnelerin, olayların, durumların, fikirlerin veya insanların vb. zihinsel bir grubudur. Kavramları nasıl oluştururuz? ▪ Genellikle, prototipler, yani bir kavramın en iyi örneğinin zihinsel görüntüleri geliştirerek kavramlar oluştururuz. Problem Çözme ▪ Problem çözme: Karmaşık bir soruyu cevaplamak veya olumsuz bir durumu nasıl çözeceğimizi anlamak için gerçekleştirdiğimiz düşünme eylemini ifade eder. ▪ Deneme yanılma: Çeşitli olası çözümleri denemeyi ve bir çözüm başarısız olursa başkasını denemeyi içerir. ▪ Algoritma: Belirli bir problemi çözmeyi garantileyen sistemli, akla uygun kural ya da yöntem. ▪ Kestirme yol: Sıklıkla etkili biçimde problem çözmemize ve karar vermemize imkan sağlayan basit bir düşünme stratejisi. ▪ İçgörü: Bir problemin çözümüne yönelik ani kavrayış. Sezgisel. İçgörü ve Beyin Haaa yanıtıyla birlikte gözlenenler: 1.Ekstra frontal lob aktivitesi. 2.“haa!” anının deneyimlenmesi ve yanıtın belirtilmesi. 3.sağ temporal lobda bir aktivite patlaması. Etkili Problem Çözmenin Önündeki Engeller ▪ Doğrulama yanlılığı: Çelişkili kanıtları göz ardı ederek mevcut teorimizi doğrulayan bilgileri arama eğilimimize atıfta bulunur. ▪ Saplanma: Bir düşünce biçiminde takılı kalma eğilimi. Sorunu yeni bir perspektiften görememe. ▪ Zihinsel Set: Daha önce işe yaramış bir zihniyeti kullanarak sorunlara yaklaşma eğilimi. ▪ Algısal Set: Neyi algılayacağımızın önceden hazırlanmış olması. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 10 ▪ Algısal Set: Neyi algılayacağımızın önceden hazırlanmış olması. İyi ve Kötü Kararları ve Yargıları Oluşturmak ▪ Her gün yüzlerce yargıya varıp kararlar verirken sistematik bir biçimde düşünüp taşınmak için nadiren zaman ve çaba harcarız. Sezgilerimizle hareket ederiz. Sezgi temelli kararları daha basit ve daha hızlı yapan, ancak hatalara neden olabilecek bazı zihinsel alışkanlıklar vardır: 1. Ulaşılabilirlik kestirme yolu: Bir olay olasılığını zihnimizde ne kadar göze çarptığına, yani zihinsel referans olarak ne kadar kullanılabilir olduğuna bağlı olarak tahmin ettiğimizde ulaşılabilirlik kestirme yolunu kullanırız. 2. Aşırı güven: İnançlarımızın ve yargılarımızın doğruluğunu abartma ve bunlara olduğundan daha fazla güvenme eğilimi. 3. İnanç katılığı: Karşıt kanıtlarla yüz yüzeyken dahi inançlarımıza yapışıp kalma eğilimimizdir. 4. Çerçeveleme: Bir konunun ortaya konma şekli. Diğer Türler Bizim Bilişsel Becerilerimize Sahip midir? Washburn (1908), hayvan bilinci ve zekasının onların davranışlarından çıkarsanabileceğini iddia etmiştir! Cambridge Sinir Bilim ToPlantısı (2012): Tüm memeliler ve kuşları içeren insan olmayan hayvanlar bilinci meydana getiren sinir ağlarına sahiptir. Kavramları ve sayıları kullanırlar. Psikolog Wolfgang Köhler (1925), içgörü sergileyen tek varlığın biz olmadığını göstermiştir. Köhler, Sultan adında bir şempanzenin kafesinin dışına, onun erişebileceğinden öteye bir parça meyve ve uzun bir çubuk yerleştirdi. Kafesin içine de kısa bir çubuk yerleştirdi. Bir kaç başarısız denemeden sonra Sultan aniden zıplayıpkısa çubuğu yeniden eline aldı ve bu kez onu meyvelere ulaşmak için kullandığı uzun sopayı kendine çekmek için kullandı. Aletleri kullanır ve kültür aktarımı yaparlar. Gelenekleri vardır. Hayvanların Sosyo-bilişsel Becerileri ▪ Babunlar 80 ayrı sesi tanıyabilir; koyunlar bireylerin yüzlerini tanıyabilir. ▪ Şempanzeler ve bazı maymunlar yüz ifadeniz ve eylemlerinizdeki niyeti okuyabilirler. ▪ Yunuslar, maymunlar, filler ve bazı kuşlar kendilerini aynada tanırlar. Dil ve Düşünme ▪ Dil: Konuştuğumuz, yazdığımız ya da işaretlerle ifade ettiğimiz kelimeler ve bunları iletişim kurmak için anlamlı bütünler haline getirme yolları. ▪ Hiç yaşamadığımız olayları duyabilir ve anlayabiliriz. ▪ Uzaktaki insanlarla bağlantı kurabiliriz. ▪ Planlar yapabilir ve başkalarının bunları gerçekleştirmesini sağlayabiliriz. ▪ Başka bir kişinin ne düşündüğünü sadece davranışlarını gözlemleyerek değil, daha doğrudan bilebiliriz. ▪ Bilgileri saklayabiliriz. Dilin Bileşenleri Fonem: Bir dildeki en küçük, ayırt edici ses birimleri. Morfem: Anlam taşıyan en küçük dil birimler. Dilbilgisi: Bir başkası ile iletişim kurmamıza olanak sağlayan kurallar sistemi. Dilbilgisi kuralları seslerden anlam çıkarmamızda (semantik) ve kelimelerden cümleler oluşturmamızda(sözdizimi) bize yol gösterir. Dil Gelişimi 2-18 yaşları arasında günde ortalama 10 yeni kelime (ortalama) kullanıyoruz. Çocuklar 2 + 2’yi toplamadan önce dilin temel dilbilgisini öğrenirler. Belleğimizdeki kelimelerden on binlercesini çaba sarf etmeden neredeyse kusursuz bir söz dizimi ile birleştirir ve saniyede üç kelime ile ağzımızdan dökeriz. Nadiren cümleleri söylemeden önce zihnimizde oluştururuz. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 11 Dil Gelişimini Açıklama Chomsky’ye göre, genlerde belirli bir dil türü olmamasına rağmen, dil edinmede doğuştan gelen (genetik) bir yatkınlığımız var gibi görünüyor. Ayrıca “istatistiksel” örüntü tanıma yeteneğimiz(deneyim) var gibi görünüyor. İkinci dillerini erken yaşta öğrenenler geç yaşta öğrenmeye başlayanlardan daha iyi öğrenmiştir. Beynin dil merkezlerinin gelişmeye devam etmesi için uygun dil öğrenimine / eğitimine erken başlamak önemlidir. Beyin ve Dil Afazi: genellikle beyindeki hasardan kaynaklanan dil üretme veya anlama yeteneğinde bir bozulma Şempanze Washoe, istediği veya fark ettiği şeyleri ifade etmek için 245 işaret kullanmayı öğrenmiştir. Şempanzeler kelimeleri bebekler kadar kolay kavrayamazlar. Şempanzeler kelime üretiminde sözdiziminden yoksundur Dil Düşünmeyi Etkiler Dilsel belirlemecilik: dilin düşünme şeklini öne süren denence. Whorf’a(1956) göre; “dil tek başına bir kişinin temel düşüncelerini şekillendirir. Hopilerin (ilkel bir kabile) fiillerinde geçmiş zaman yoktur ve geçmiş hakkında kolayca düşünemezler.” Dil duyguları şekillendirir mi yoksa yansıtır mı? Dil farklılıkları kişilik farklılıklarını şekillendiriyor mu? Renkleri aynı şekilde görürüz ancak sınıflandırmak ve hatırlamak için ana dilimizi kullanırız. İmgelerle Düşünme ▪ Bazen düşünceler kelimelerden önce gelir. Sonuç Düşünme dilimizi etkiler; dilimiz de daha sonra düşüncelerimizi etkiler. Sosyal Psikoloji Temel Yükleme Hatası Yükleme: gözlemlenen bir davranış ya da bir olayın nedeni hakkında bir sonuca varma. Başkalarının davranışlarını iki şekilde açıklarız: ▪ Durumsal Yükleme: Davranışı kişinin dışındaki durumlara yükleme, örn., akran baskısı. ▪ Kişisel yükleme: Davranışı kişinin sabit, kalıcı içsel özeliklerine yükleme. Temel yükleme hatası: Birinin davranışını değerlendirirken durumun etkisini hafife alma ve kişinin içsel özelliklerinin etkisini abartma yönündeki eğilim. Neden temel yükleme hatası yaparız? 1. Kişiye odaklanırız 2. Durumu bilmeyiz 3. Farkında olamayız 4. Kişinin yorumunu bilemeyiz. Tutumlar ve Eylemler Tutum: İnsanların diğer insanlar, nesneler ya da düşüncelerle ilgili değerlendirmeleridir. Doğası gereği eylemlerimizi etkiler ve tersi olarak eylemlerimiz de tutumlarımızı etkileyebilir. Merkezi İkna Yolu: Doğrudan akılcı zihinden geçmek, kanıt ve mantıkla tutumları etkilemek. Çevresel İkna Yolu: Rasyonel zihnin etrafında dolaşarak ve korkulara, arzulara, derneklere hitap ederek tutumları değiştirmek. Tutumuza ters düşen bir eylemi üç temel sosyal biliş mekanizması aracılığıyla gerçekleşir. Azıcıktan Bir Şey Çıkmaz Fenomeni Başlangıçta küçük bir isteği kabul eden insanların, daha sonra daha büyük bir isteğe razı olma eğilimi. İnsanların davranışlarıyla birlikte tutumlarını değiştirirler. Rol Yapma Etkisi Rol yapma yutumları etkiler. Rol yapmanın etkisine ilişkin en önemli deneylerden biri "Stanford Hapishane Deneyi"dir. Deneyde katılımcılar rastgele gardiyan veya mahkum olarak atanmıştır. Katılımcıların çoğu atandıkları rollere kolayca bürünmüştür. Daha ilk sayımda PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 12 Deneyde katılımcılar rastgele gardiyan veya mahkum olarak atanmıştır. Katılımcıların çoğu atandıkları rollere kolayca bürünmüştür. Daha ilk sayımda gardiyan olarak atananlar mahkumlara kötü davranmaya başlamışlardır. Mahkum rolündekiler ise isyan çıkarır. Hapishaneden kaçış planları yapmaya başlar. Katılımcılar kendilerini o kadar kaptırır ki 14 gün sürmesi planlanan deney 6. günde sonlandırılmıştır. Gardiyanlar (9) 3 vardiya çalışıyorlar Üniforma Aynalı gözlük Job/Kelepçe Kurallar Listesi Mahkumlar (9) 3 ayrı hücre Mahkum kıyafeti Başlık İsim yasak! Numaraları var! Bilişsel Çelişki Bilişsel Çelişki: Eylemlerimiz tutumlarımızla tutarlı olmadığında psikolojik bir gerilim yaşarız. Bilişsel Çelişki Kuramı: İki bilişimiz tutarsız olduğunda hissettiğimiz rahatsızlığı azaltma yönünde hareket ettiğimizi savunan kuram. Festinger’in Çalışması (1957): Sırada bekleyen katılımcılara sıkıcı bir faaliyetten zevk aldıklarını söylemeleri için öğrencilere az ya da çok miktarda para ödenir. Çok para ödenen katılımcılar para için yaladım söylediklerini dile getirmişlerdir. Az para ödenen katılımcılar ise bu kadar para için neden yalan söyledim ki şeklinde düşünmüşlerdir ve aktivitenin belki de o kadar sıkıcı olmadığını söylemişlerdir. Sosyal Etki Sosyal durumların davranışlarımızı, tutumlarımızı, inançlarımızı ve kararlarımızı etkilemek için birçok yolu vardır. ▪ Uyma ▪ Otorite ▪ Grupdurumları ya da grup davranışları şunlara yol açar; ▪ Sosyal kolaylaştırma ▪ Sosyal kaytarma ▪ Grup kutuplaşması ▪ Bireysellik yitimi ▪ Grup düşüncesi Uyma ve Sosyal Normlar Başka insanlarla birlikteyken ve bir sosyal normu algıladığımızda, davranışlarımız kendi muhakememiz yerine normu izleyebilir. Asch Uyma Çalışmaları: İnsanların yaklaşık üçte biri grupla uyumlu olmak için bariz hatalar da bile grupla hemfikir olacaktır. Uyma Olasılığımızı Arttıran Şeyler: Bir inanç veya davranış tarzına kesin olarak bağlı değilseniz, Grup orta büyüklükte ve anonimse, Bu gruba hayransanız veya ilgi duyuyorsanız, Grup size kendinizi beceriksiz, güvensiz ve yakından izlenmiş hissettirirse, Kültürünüz normlara saygıyı teşvik ediyorsa, Sosyal Etkinin İki Türü Normatif Sosyal Etki: Örnek: Sosyal onay veya aidiyet arayışı nedeniyle diğerleriyle birlikte hareket etmek. Bilgilendirici Sosyal Etki: Örnek: Fikirleri ve davranışları mantıklı olduğu için başkalarıyla birlikte hareket etmek. İtaat İtaat: Emirleri izleme. Milgram'ın çalışması: Her yanlışta cevapta voltaj artıyordu. Öğrenciler rahatsızlıklarını belli etseler de denekler deneycinin talimatlarına uymayı bırakmadılar. Deneklerin %80'i ölümcül doz olan 430 voltun üstüne kadar devam etmişlerdir. Milgramın deneyinde voltaj birini öldürcek seviyede değildi denekler bunu bilmiyorlardı ancak gerçekten elektrik verilse birini öldürmüş olucaklardı. İtaatin en çok gözlendiği durumlar nelerdi? ▪ Emirleri veren kişi yakında olduğunda ve yasal bir otorite figürü olarak algılandığında. ▪ Otorite figürü saygın bir kurum tarafından desteklendiğinde. ▪ Kurban kimliksizleştirildiğinde veya uzakta, hatta başka bir odada olduğunda. ▪ Karşı çıkmak için rol modeller olmadığında. İtaat savaş durumlarında hem masumları öldürmek söz konusu olsa dahi işliyor hem de askerlerin kahramanlık duygularını körükleyebiliyor. Sosyal Kolaylaştırma PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 13 Sosyal Kolaylaştırma İnsanların başkalarının yanındayken ve bireysel başarımlarının değerlendirilmesi olasılığı olduğunda kolay görevlerde daha iyi, karmaşık görevlerde daha kötü sonuçlar alma eğilimi. Sosyal Kaytarma Bir gruptaki kişilerin bireysel olarak hesap vermediklerinde daha az çaba gösterme eğilimi. Sosyal Kaytarma neden olur? Katkınız ödüllendirilmediğinde veya cezalandırılmadığında, insanların ne düşündüğünü umursamayabilirsiniz. İnsanlar katkılarının gerekli olduğunu düşünmeyebilir, grubun iyi olacağını düşünebilirler. İnsanlar yine de ödüllerden eşit bir pay aldıklarında hile yapmaktan çekinebilirler. Not: Toplulukçu kültürlerdeki insanlar, grup çalışmalarında bile gevşemezler. Bireysellik Yitimi Kendini tanıma ve kendini kontrol etme kaybı. Anonimlik ve uyarılma durumlarında olur. Grup Kutuplaşması Grupların üyelerinin en baştaki eğilimlerini aşırıya taşıyan kararlar alma eğiliminde olmaları. Bu gruplardaki insanlar yalnızca daha önce sahip oldukları görüşleri pekiştiren fikirlerle karşılaşmış olabilirler. Grup Düşüncesi Düşünmeyi ve seçeneklerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesini önler. SOSYAL PSİKOLOJİ 2 Sosyal Psikologlar insanların birbirleriyle ilişkilerinin psikolojik bileşenlerini de incelerler. Önyargı, saldırganlık, çekicilik ve aşk, özgecilik, çatışma Önyargı Önyargı: Bir gruba ve onun üyelerine ilşkin gerekçelendirilmeyen ve genellikle olumsuz olan tutum. Kalıpyargı: Bir grup insan hakkındaki bazen doğru olan ancak çoğunlukla aşırı genellenmiş inanç. Ayrımcılık: Bir gruba ve onun üyelerine yönelik, haklı gerekçesi olmayan olumsuz davranış. Önyargının Bileşenleri: İnançlar (kalıpyargılar) Duygular (düşmanlık, korku) Harekete geçme(ayrımcılık yapma) Örtük Önyargı Örtük ırksal çağrışımlar – Örtük testleri Örtük çağrışım testleri vb. Bilinçdışı patronluk taslama – Mansplaining Irktan etkilenen algılar – AmadouDiallo vakası (ABD, 1999) Önyargının Sosyal Kökenleri Sosyal Eşitsizlik: Adil dünya olgusu yaygın bir şekilde çocuklarımıza öğrettiğimiz bir düşüncedir; iyi olan ödüllendirilir ve kötü olan cezalandırılır. Bu akıl yürütme, zenginlerin hem kendi refahlarını hem de yoksulların şanssızlıklarını adil bir şekilde hak ettiklerini düşünmelerini sağlar. İç grup-Dış grup: İçgrup yanlılığı: Kendi grubumuzu kayırma anlamına gelir. Zihnimizdeki bizi tanımlayan çember iç gruptur. Dış grup ise bu çemberin dışında kalanlardır. Önyargının Duygusal Kökleri Günah Keçisi Teorisi: Kötü şeyler olduğunda, önyargının suçlayacak birini bularak öfke için bir çıkış noktası sunduğu gözlemi. Saldırganlık , düşmanlık , hayal kırıklığı vb. duyguları başka biri veya bir grup üzerine odaklamak için yansıtma veya yer değiştirme mekanizmalarının PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 14 Saldırganlık , düşmanlık , hayal kırıklığı vb. duyguları başka biri veya bir grup üzerine odaklamak için yansıtma veya yer değiştirme mekanizmalarının kullanıldığı süreç. Önyargının Bilişsel Kökenleri Kategori Oluşturma: Öteki ırk etkisi Hepimiz insanları ırklarına göre sınıflandırırız, karışık ırklı insanlar genellikle azınlık kimliklerine atanır. Çarpıcı Olayları Hatırlama: Olayların sıklığını genellikle akla gelen örneklere göre değerlendiririz. Çarpıcı olaylar kalıp yagrıları besler. Adil Dünya İnancı: Adaletin genellikle gerçekleştiğine, insanların hak ettikleri faydaları ve cezaları aldıklarına inanmak. Önyargı özbildirim ölçekleri ve örtük yöntemler ile ölçülür. Cinsiyet ya da ırk gibi belirli bir sosyal gruba atfedilen şemalar genel olarak kalıpyargılar/stereotipler olarak adlandırılırlar. Önyargıları nasıl azaltabiliriz? 1) Eğitim 2) İşe yarar mı? diye sormak 3) Naif bir umut 4) Çözüm: Dış grup üyeleriyle tekrarlanan temas, stereotip ve önyargıları değiştirebilir. Özel bir temas türü Temas Hipotezi ABD Yüksek Mahkemesi 1954 yılında okullarda ırk ayrımcılığını yasa dışı eder. Sosyal psikologlar ayrımcılığın azalacağını düşünmüşlerdir ancak beklenen olmaz. Siyahi çocuklarda özgüven düşüşü gözlenir ve herkes kendi ırkıyla sosyalleşir. Temasın önyargıyı azaltması için gereken özel koşullar: 1) Ortak amaç 2) Karşılıklı bağımlılık 3) Eşit statü 4) Gruplar arasında yakın uzun süreli sıcak ilişki 5) Birden çok üyeyle temas 6) Eşitlikle ilgili sosyal normlar Çocuk Kampı Çalışmaları (1949, 1953, 1954) Amaç: Gruplararasıtutum ve davranışların (önyargı ve ayrımcılık gibi) gruplararasıilişkinin doğasından nasıl etkilendiğini deneysel olarak incelemek. Gruplar nasıl oluşur? Çatışma nasıl ortaya çıkar? Sürtüşmeler nasıl ortadan kaldırılır? 3 evre var. Her biri yaklaşık 1 hafta sürüyor. En yakın arkadaşı diğer grupta olan çocukların yüzdesi artıyor. Saldırganlık Kasıtlı olarak fiziksel ya da psikolojik olarak zarar ya da acı vermeye yönelik davranışlar sergilemektir. Araçsal Saldırganlık: Araç birisinin canını yakmak olsa da temel amacı acı vermek olmayan saldırganlık. Düşmanca Saldırganlık: Öfke duygularından kaynaklanan ve acı vermeyi ya da yaralamayı amaçlayan saldırgan davranışlar. Cinsiyet ve Saldırganlık Kadınlar Erkekler Kışkırtıcı olmayan durumlarda erkeklere göre Belirsiz durumları daha kışkırtıcı daha az saldırgan davranma eğilimindedirler. algılama eğilimindedirler ve bu nedenle normal bir durumda daha saldırgan davranabilirler. Kadınlar genellikle mülkiyetle ilgili Erkekler genellikle şiddet ile ilgili (sahtecilik, hırsızlık, vb.) suçlar nedeniyle tutuklanırlar. (cinayet, müessir fiil) suçlar nedeniyle tutuklanırlar. Açık saldırganlıkları nedeniyle daha fazla Açık saldırganlıkları nedeniyle daha az suçluluk ve kaygı hissederler. suçluluk ve kaygı hissederler. Kırılgan Erkeklik ve Saldırganlık PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 15 Kırılgan Erkeklik ve Saldırganlık Kadına Yönelik Şiddet Saldırganlığın Biyolojisi İnsan davranışında genetik olarak evrensel bir stil veya saldırganlık yoktur. Ancak saldırganlık seviyelerindeki değişimi açıklayabilecek biyolojik faktörler vardır: Genetik faktörler (Kalıtım dahil) Nöral faktörler, özellikle beyin aktivitesi Biyokimya, esp. hormonlar ve alkol Saldırganlığın Psikolojik ve Sosyokültürel Etmenleri Saldırganlık seviyeleri şunlardan etkilenir: İtici Olaylar Pekiştirme, model alma ve özdenetim Medyanın cinsel şiddet için model olması Şiddet içeren bilgisayar oyunları İtici Olaylar Saldırganlık genellikle hayal kırıklığına ve diğer rahatsız edici koşullara ve olaylara bir yanıttır. Engellenme ve Saldırganlık Engellenme-saldırganlık kuramı: Engellenmenin (kişinin bir amaca ulaşmasının engellendiği algısının) saldırganlığı arttırdığı düşüncesi. Beklenmedik bir engellenme olursa saldırganlık düzeyi artar. Engellemenin her zaman saldırganlığa yol açması için ortamın saldırgan davranışı hazırlayıcı nitelikte olması gerekir. Pekiştirme, Model Alma ve Özdenetim Saldırganlık, herhangi bir davranış gibi, güçlendirildikten sonra frekans ve yoğunluk olarak artış gösterebilir. Medyada Saldırganlık: Sosyal Senaryolar Sosyal senaryolar: Farklı durumlarda nasıl davranmak gerektiği ile ilgili kültürel modellerden oluşan rehber Çalışmalara göre bir saldırgan hikayeye maruz kalmak, diğer saldırgan davranış biçimlerini artırır. Yeni durumlarla karşılaştığımızda, yanıtlarımızı yönlendirmek için sosyal senaryolara güvenebiliriz. Birçok senaryo saldırganlığı yasaklar. Bilgisayar Oyunları ve Saldırganlık Şiddet içerikli oyunları oynamak için seçkisiz atanan kişilerin düşmanca davranışları artış gösterdi. Oynadıkları için mi saldırgan oldular yoksan saldırgan oldukları için mi bu oyunları oynadılar? Çekicilik ve Aşk 1. Yakınlık etkisi 2. Benzerlik 3. Karşılıklı Hoşlanma 4. Fiziksel Çekicilik Dostça Aşk Yaşamımızın iç içe olduğu, derinden birbirine karıştığı kişilere yönelik olarak yaşadığımız duygulardır». Duygusal anlamda daha ılımlıdır. Güven, sevgi, düşüncelilik ve hoşgörü temelinde gelişir. Arkadaşça aşkın uzun ilişkiler için en kalıcı temeli oluşturduğuna inanılmaktadır. Tutkulu Aşk Yumuşak ve cinsel duyguların, coşku ve acının, kaygı ve hafifliğin, özgecilik ve kıskançlığın duygu karmaşası içinde birlikte bulunduğu duygusal bir durumdur. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 16 durumdur. Tutkulu aşka enerji sağlayan bir çok fizyolojik uyarılma kaynağı olabilir. Cinsellik, reddedilme, tanıma heyecanı, engellenmişlik Sternberg'in Üçlü Aşk Kuramı Kültür ve Aşk Romantik aşk, bireyci toplumlarda evliliğin önemli, hatta can alıcı bir temeli olarak görülse de, kolektivist toplumlarda daha az vurgulanır. Bireyci toplumlarda, kişi arkadaşlarını ve ailesini bir süreliğine neredeyse görmezden gelerek yeni bir partnere kapılır. Buna karşılık, kolektivist toplumlarda, aşık olan birey, ailenin ve diğer grup üyelerinin isteklerini dikkate almalıdır. DUYGULAR ,STRES ve SAĞLIK Duygu: Uyarılma, Davranış ve Biliş Duygular genellikle şu üç bileşenin iç içe geçmiş bir hali olarak karşımıza çıkar: 1) Dışavurumcu davranışlar 2) Bedensel uyarılma 3) Bilinçli deneyim Duygu: Fizyolojik uyarılma, dışavurumcu davranışlar ve bilinçli deneyimleri içeren organizmanın bütününe ait tepkidir. Tarihsel Duygu Kuramları: James-Lange Kuramı: Düşüncelerden önce beden Cannon-Bard Kuramı: Duygu uyandırıcı uyaran eş zamanlı olarak fizyolojik tepkileri tetikler Singer-Schachter/İkili etmen kuramı: Beden ve bilişler Zajonc, LeDoux, Lazarus: Bilinçli düşünceler olmadan beden/beyin James-Lange Kuramı: Düşüncelerden Önce Beden William James Duygu deneyiminin, o duyguyu ortaya çıkaran uyarana verilen fizyolojik tepkilerin farkındalığı olduğunu belirtir. Cannon-Bard Kuramı: Eşzamanlı Vücut Tepkisi ve Bilişsel Deneyim Duygu uyandırıcı bir uyaranın eş zamanlı olarak fizyolojik tepkileri ve öznel duygu deneyimini tetikleyeceğini ileri sürer. İnsanın bedensel tepkileri, bilişsel tepkilere neden olmak yerine onlarla paralel bir şekilde gider. ELEŞTİRİLER Duygular ayrı bir zihinsel deneyim değildir. Vücudumuzun tepkileri engellendiğinde, duygular yoğun olarak hissedilmez. Schachter-Singer İkili Etmen Kuramı: Duygu= Uyarılma ve Etiketleme Kişinin duygusal deneyim yaşayabilmesi için fiziksel olarak uyarılmış ve uyarılmayı bilişsel olarak tanımlamış olması gerektiğini ifade eder. İki etmenli duygu kuramı, bilişsel duygu kuramlarına bir örnektir. Fizyoloji uyarılma-duygu olarak deneyimleme ve sebebini tanımlama. 1962'de Stanley Schachter ve Jerome singer tarafından yapılan deney PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 17 Robert Zajonc, Joseph LeDoux ve Richard Lazarus: Biliş her zaman duygudan önce mi gelir? Kuram: Korkular, hoşlanıp hoşlanmama gibi bazı duygular, “alt yolda”, bilinçli düşünceyi atlayarak, eşik altı bir şekilde ilerler. Nörologlar, duyguya ilişkin nöral yolları belirlemişlerdir. Duygusal tepkilerimiz iki farklı beyin yolunu takip eder. Alt yol Üst yol Bazen duygularımız korteksiatlayıp nöral kısa yolu Aşk, nefret İlacın gibi hızlandırma kalp atışını karmaşık duygular gibi etkilere neden olacağı söylenen katılımcılar da takip eder. üsttür bu yolu takip duygu eder. daha az gözlenmiştir. Fizyolojik uyarılmaların nedenini ifadeleri (göz veya kulaktan doğrudan talamusa) bildikleri İçin bu durumu açıklamak için anlam arayışına girmemişlerdir. Hoşlanma, korkular gibi basit duygular. Herhangi Talamustan bir etki yaratmayacağı kortekse, oradan söylenenler odadaki diğer kişinin duygularını kopyalamışlardır. amigdalaya(duygu kontrol merkezi) Zihin devreye girmeden duygusal tepki veririz. Diğerlerinin Duygularını Belirleme İnsanlar, gözlerdeki ve yüzlerdeki duygusal içerikleri okurlar. Olumsuz duyguları ve hatta olumsuz duygu sözlerini hızla tespit etmeye eğilimliyiz. Cinsiyet ve Duygusal İfade ve Belirleme Kadınlar daha karmaşık duygusal bir ifadeye sahipler. Diğerlerinin duygularını belirlemede daha yeteneklilerdir. İnsanlar, kadınların duygusallıklarını onların yatkınlıklarına ve erkeklerin duygularını ise durumsal koşullara atfetmeye eğilimlidir. Evrensel olarak anlaşılan bazı yüz ifadeleri vardır. Deneyimlenen duygu ifade edilen duygu kadar evrensel mi? Carroll Izzard on temel duygu olduğunu ileri sürdü: 1) Mutluluk 2) Öfke 3) İlgi 4) Tiksinme 5) Şaşkınlık 6) Üzüntü 7) Korku PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 18 7) Korku 8) Küçümseme 9) Utanç 10) Suçluluk Duygunun İki Boyutu James Russell duygusal deneyimlerimizi iki boyutta görür: 1) Olumlu-Olumsuz 2) Düşük uyarılma- Yüksek uyarılma Öfke Bir öfke parlaması bize, gerektiğinde savaşmak veya başka şekilde harekete geçmek için enerji ve inisiyatif sağlar. Katarsis efsanesi, öfkeyi “serbest bırakarak” azaltabileceğimiz fikrini ifade eder ve bunu agresif bir şekilde harekete geçirerek yaparız. Mutluluk İyi hisset iyi davran olgusu: İyi bir ruh halindeyken, başkaları için daha fazla şey yaparız. Aynı şekilde iyi şeyler yapmak, iyi hissettirir. ▪ Duygudurum. ▪ Tutum. ▪ Sosyal fenomen. ▪ Bilişsel filtre. ▪ Umutlu, motive ve başkalarına bağlı kalmanın bir yolu. Pozitif Psikoloji Seligman Olumlu iyi-oluş Olumlu kişilik özellikleri Pozitif gruplar, topluluklar ve kültürler Geçmişe dair memnuniyet Bireyin becerileriyle dolu Sosyal ekolojinin gelişimini destekleme iyi bir yaşam inşası Anla ilgili mutluluk yaratıcılık, cesaret, tutku, bütünlük, sağlıklı aileler, kamusal merkezler, öz kontrol, liderlik, bilgelik ve nitelikli okullar, sosyal duyarlılığı olan maneviyatı geliştirme medya vb. Geleceğe yönelik iyimserlik Mutluluk iyi, meşguliyetlerle dolu ve anlamlı bir yaşamın ürünüdür. Zenginlik ve İyi-Oluş Dünya genelinde temel yaşam gereksinimlerini karşılamada güçlük çekmeyenlerin diğerlerine göre psikolojik iyi-oluşlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Para bir miktar mutlulukla ilgili olabilir. Bir noktadan sonra para artışı eskisi kadar mutluluk sağlamayabilir. İki Psikoloji Olgusu: Uyum ve Karşılaştırma İki psikolojik olgu mutluluğun göreceli olduğunu öne sürer. Mutluluk deneyimlerimizle ilişkilidir. Mutluluk diğerlerinin baaşrılarına bağlıdır. 1. Uyum Düzeyi Olgusu: Zenginliklerimiz veya diğer yaşam koşullarımız iyileştiğinde, geçmiş durumumuzla kıyaslandığında daha mutlu oluruz. Durumlara adapte olarak yeni bir normal geliştiririz. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 19 2. Göreli Yoksunluk: Kişinin kendini karşılaştırdığı diğer insanlardan göreli olarak daha kötü (yoksun) olduğuna ilişkin algısı. Stres Stres: Tehdit edici veya zorlayıcı olduğunu düşündüğümüz olayları değerlendirme ve tepki verme sürecini ifade eder. Stresör: Tehdit edici, zorlayıcı veya karşı konulmaz olarak gördüğümüz bir olay veya durumdur. Değerlendirme: Olayın kendisinin değil bizim onu nasıl gördüğümüzün önemli olması. Stres Tepkisi: Hızlı kalp atışı, yüksek kortizol seviyeleri ve ağlama gibi stres etkeni için herhangi bir duygusal ve fiziksel tepkiyi ifade eder. Strese nasıl tepki verir ve nasıl uyum sağlarız? Stres, sizin başınıza gelen bir şey değildir; bu, katıldığınız-dahil olduğunuz bir süreçtir. Süreç stresör (olay veya durum), bilişsel değerlendirme, bedensel tepki ve baş etme stratejilerini içerir. Kısa süreli bir stres deneyimi faydalı olabilir: Bağışıklık sistemini harekete geçirip enfeksiyonların uzaklaştırılmasını ve yaraların iyileştirilmesini sağlar. Dünya Kamuoyu Yoklamasına göre, aşırı stresli ancak depresyonda olmayan kişiler daha enerjik olurlar ve yaşamdan daha fazla doyum alırlar. Gelişmeyi, bilgi ve öz saygıyı teşvik edecek meydan okumalar sergilemek. Önceliklere odaklanmak ve kendini işin içinde, enerjik ve memnun hissetmek. Aşırı veya uzun süreli stres, sorunlara neden olur: Zihinsel olarak tüketici işler de çalışmak da fiziksel sağlığı tehdit eder. Aşırı stresli hamile kadınların gebelik süresi daha kısa olur. Sonuç olarak, zihnimiz ve sağlığımız arasında bir etkileşim var. Anahtar faktör, düzelme ve iyileşme için bir şans olup olmadığıdır. Stresörler Stresörlerin üç kategoriye ayrılır. 1. Felaketler. 2. Önemli yaşam değişiklikleri 3. Kronik gündelik zorluklar 1. Felaketler Değerlendirme, felaket getiren bir olayda gerekli değildir. Kısa vadeli etkiler; olay günü artan kalp krizi Uzun vadeli etkiler arasında depresyon, kabuslar, anksiyete ve flashbackler sayılabilir. Katrina Kasırgası 2005: Bu kasırgadan sonraki 4 ay içinde New Orleans’da bildirilen intihar oranları 4 kat artmıştır. 2010 Haiti depreminden sonra stresle ilişkili hastalıklar artmış. 1994 LA depreminden sonra ani ölümle sonuçlanan kal krizi riski beş kat artmıştır. 2. Önemli Yaşam Olayları/Değişiklikleri Değişim her zaman zorlayıcıdır. Yeni roller, yeni öncelikler ve yeni görevler, başa çıkma kaynaklarımıza zarar verebilir. Zorluk ve sağlık üzerindeki olumsuz etki şu durumlarda artar: Değişiklikler acı verici olduğunda; örn., aile içinde ölüm, iş kaybı veya kalp krizi Değişikliklerin bir dizi halinde ya da bir kerede çok fazla değişiklik olması. 15.000 Kanadalı yetişkin çaılşması en yüksek stresin genç yetişkinlerde olduğunu gösteriyor. 3. Kronik gündelik zorluklar Günlük zorluklar çok fazla görev, çok az zaman ve çok az kontrolden kaynaklı olarak oluşabilir. Günlük zorluklar, sosyal güç ve özgürlük eksikliğinden kaynaklanabilir. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 20 Günlük zorluklar, sosyal güç ve özgürlük eksikliğinden kaynaklanabilir. Stres Tepki Sistemi Strese ilişkin tıp alanındaki çalışmalar Hipokrat’a kadar uzanır. Walter Canon’a (1929) göre, – Stres tepkisi zihin-beden birleşiminin bir parçasıdır. – Çok soğuk hava, oksijen yetersizliği ve duygusal deneyimler stres hormonlarının böbreküstü bezlerinden salınımını tetikler. – Beyindeki yollardan herhangi biri tetiklendiğinde, sempatik sistemi uyarılarak «savaş ya da kaç» tepkisi için hazırlanılır. – Bu tepki strese verilen tepkileri düzenleyen genel uyum sendromunun ilk aşamasıdır. Hans Selye’nin (1936, 1976) 40 yıl süren stres çalışmaları Cannon’un bulgularını genişletir. Stresi psikolojik ve tıbbi temelli bir kavram haline getirir. Genel uyum sendromunu ortaya atar. Genel Uyum Sendromu 1. Evre(Panik Tepkisi): Sempatik sinir sistemi aktivasyonu ve panik tepkisi. Kalp atış hızının birden yükselmesi ve kaslara doğru hızlı kan akışı. Şok etkisiyle gelen bayılma hissi. Kaynaklarınızın harekete geçmesiyle karşı koymaya hazır oluş. 2. Evre(Direnç): Vücut ısısı, kan basıncı ve solunum yükselmeye devam etmesi. Böbreküstü bezlerinin kan dolaşımına hormon salgılaması. Zorlukla başa çıkabilmek için tüm kaynakların tam olarak devreye girmesi. Zaman ilerledikçe ve yaşanılan streste bir azalma olmadıkça bedenin kaynaklarının azalmaya başlaması. 3. Evre(Tükenme): Yaşanan tükenme ile hastalıklara ve hatta uç vakalarda çöküş ve ölüme karşı daha savunmasız hale gelinmesi. Geçici stresle iyi baş etmemize rağmen, uzun süreli stres bedene zarar verir. Stresle başka nasıl baş ederiz? Savaş Kaç İlgilen ve elinden tut: Stres altındakilerin birbirine destek vermesi ve destek istemesi, daha çok kadınlarda görülür. Stres ve Hastalıklara Karşı Savunmasız Olma Davranışsal Tıp Psikologlar ve fizyologlar Sağlıklı olan ve olmayan davranışlar sağlığı ve hastalığı nasıl etkiler? Sağlık psikolojisi Davranışsal tıp alanına psikolojinin katılımı Psiko-nöroimmunoloji Zihin ve beden etkileşimi Düşünce ve duygular beyni etkiler. Bu durum da hastalıklara karşı hastalıkla savaşan bağışıklık sistemini harekete geçiren endokrin hormonlarını etkiler. Stres genel olarak bağışıklık sistemini etkiler. Stresli insanlarda cerrahi yaralar daha geç iyileşir Stresli insanlar soğukalgınlığına karşı daha savunmasızdır. Stresli insanlar soğukalgınlığına karşı daha savunmasızdır. Stresin kendisi bizi hasta etmez ancak bağışıklık sisteminin işlevini azaltır ve bu durum bizi enfeksiyonlara daha az dirençli hale getirir. Stres ve AIDS Strese maruz kalmak, HIV'e maruz kalanlarda AIDS'in gelişmesini belirgin bir şekilde kötüleştirmektedir. Stresi azaltmak AIDS'in ilerlemesini yavaşlatır. Stres ve Kanser PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 21 Stres ve Kanser Kanser Stres bağlantısı net değildir. Stres kanser hücresi oluşturmaz. Bedenin doğal savunma sistemlerini zayıflatır. Stres ve Kalp Hastalığı Koroner kalp hastalığında kalp kasına oksijen ve besin sağlayan kan damarları tıkanır, daralır ve kapanır. Genellikle kötümser olan erkeklerin on yıl içinde iyimserlerden daha fazla kalp hastalığı geliştirmesi daha olasıdır. Depresyon ve Kalp Hastalığı İki problemin de kronik stresten kaynaklanıyor olması olasıdır. Arada aşırı enflamasyon bir değişken olabilir. Enflamasyon, vücudun, enfeksiyonla savaşmak veya hasarlı dokuyu iyileştirmek için bağışıklık tepkisini tetikleyen kimyasalları salgılamasıdır. Stresle Başa Çıkma Sorun odaklı başa çıkma Duygu odaklı başa çıkma Strese neden olan etmenleri azaltmak Stresin duygusal etkilerini başkalarından anlamına gelmektedir. destek alarak azaltma anlamına gelmektedir. Riski: Duygusal stresi arttırır, özellikle Riski: Sorunu görmezden gelmek. Ancak değiştiremeyeceğimiz De değiştirilmesi bir stres etmeni olduğunda odaklanabiliriz. Kişisel Kontrol Deney: Aşağıdaki şekilde, soldaki ve ortadaki ratlaraşok verilmiştir. Soldaki rather iki rat için de şoku durdurabilmektedir. Hangi rat daha fazla strese ve sağlık sorununa sahiptir? Sadece ortadaki ratın ülseri artmıştır. Stresi yaratan şokun düzeyi değil, şok üzerindeki kontrolün düzeyidir. Öğrenilmiş çaresizlik. Sağlığı Artırmak: Sosyal Destek Evcil hayvanlardan edinilen de dahil olmak üzere sosyal destek, kan basıncının ve stres hormonlarının azalmasına sebep olan bir yatıştırıcı etkiye sahiptir. Başkalarına güvenmek acı veren duyguları düzenlemeye yardımcı olur. Kahkaha da yardımcı olur. Stresi Azaltma 1.Fiziksel Egzersiz Fiziksel egzersiz kalp atış hızını ve oksijen tüketimini artıran devamlı aktivite anlamına gelmektedir. Fiziksel egzersiz 20’den fazla kronik hastalığa ve duruma karşı bedeni koruyan proteinleri üreten belirli genleri tetikler. Fiziksel egzersiz kalp hastalığı, PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 22 Fiziksel egzersiz 20’den fazla kronik hastalığa ve duruma karşı bedeni koruyan proteinleri üreten belirli genleri tetikler. Fiziksel egzersiz kalp hastalığı, bilişsel çöküş ve demans ve erken ölüm riskini azaltır. 2. Gevşeme ve Meditasyon Gevşeme tekniklerinin kullanımı baş ağrılarını, yüksek kan basıncını, kaygıyı ve uykusuzluğu azaltır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Meditasyon yapan insanlar bir gevşeme tepkisi oluşturmayı öğrenirler: gevşemiş kaslar, düşük kan basıncı ve yavaşlamış kalp hızı ve yavaşlamış. Meditasyon ayrıca olumlu duygularla ilişkili beyin aktivitesini de artırır. Dini İnanç Grupları ve Sağlık PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR Psikoloji bozukluklar: Bireyin biliş, duygu düzenleme ya da davranışlarında klinik açıdan kayda değer bir bozulma ile kendini gösteren sendrom/belirtiler kümesi. Bozulmuş ya da işlevsel olmayan düşünceler: Duygular ya da davranışlar uyumsuzdur ve normal günlük yaşam etkinliklerini engeller. Belirtiler kümesi: Tek bir semptom yerine, birlikte gitme eğilimi gösteren semptomların toplamını ifade eder. Psikolojik Bozuklukları Anlamak Bir hastalığa tanı koymanın temel amacı, o hastalığı nasıl tedavi edeceğimize dair kararlar verebilmektir. Bir hastalığı tedavi edebilmek için o hastalığın doğasını ve nedenlerini anlamak işimize yarayacaktır. Tıbbi Model Pinel (1745-1826) gibi yenilikçiler dönemin acımasız tedavilerine karşı çıkmışlardı. Dünyanın en büyük ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesi La Salpetriere’de Moral Tedavisi.(Hastanın zincirini söküp, onunla konuşarak moralini yükseltmeyi içerir.) 1800’lerde frenginin beyne sıçradığı ve beyni olumsuz etkilediğinin keşfi bu reformu bir adım ileriye taşır. Ruh sağlığı hareketi. Biyopsikososyal Yaklaşım Davranışlarımız, duygularımız ve düşüncelerimiz biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel özelliklerin etkileşimi tarafından şekillenir. Depresyon, şizofreni gibi bozukluklar tüm dünyada görülür. Belirtileri aynıdır. Bazı bozukluklar belirli kültürlerle bağlantılı olabilir. Bozukluklar Üzerindeki Kültürel Etkiler Kültüre bağlı sendromlar: Sadece belirli kültürlerde var olan bozukluklardır. Örnekler: Bulimiya Nervoza: Amerika, yeme-kusma Bunalım sonucu öldürmeler: Malezya, şiddetli yanardağ patlamaları Hikikomori: Japonya, sosyal geri çekilme Psikolojik Bozuklukları Sınıflandırmak DSM-5: Tanısal ve İstaktiksel El Kitabı Belirtileri düzenlemek ve tanımlamak Bozukluğun gelecekteki rotasını yordamak PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 23 Bozukluğun gelecekteki rotasını yordamak Uygun tedaviye yönlendirmek Sebeplerini inceleyen araştırmaları teşvik etmek Kronik Uykusuzluk Bozukluğu Uyku miktarı veya kalitesinden memnun olmama hissi. Uykudaki bozulmalar günlük işlevlevlerde sıkıntı yaratır ya da aksatır. Haftada en az üç kez ya da daha fazla gerçekleşir. En az üç ay boyunca kesintisiz ortaya çıkar. Elverişli uyku koşullarında bile gerçekleşir. Diğer uyku bozukluklarından bağımsızdır. Madde kullanımı ya da kötüye kullanımından bağımsızdır. Diğer ruhsal bozukluk ya da tıbbi durumlardan bağımsızdır. Örüntüleri çok geniş kalıplara oturttuğu için eleştirilir. Etiket ve Önyargının Gücü Birçok insan tanı almanın kötü, zayıf ve garip görünmek anlamına geldiğini düşünmektedir. Bu nedenle, birçok psikolog tanı koyarken son derece dikkatli olması gerektiğine inanırlar. Bu olumsuz görüşler / damgalama, DSM'den değil, akıl hastalığına dair popüler kültürel görüşlerden gelmektedir. Psikolojik Bozukluk Oranları Amerika'da yapılan bir araştırma Ruh sağlığı, hemen hemen tüm ülkelerde artan bir sağlık problemi olarak öne çıkıyor. Ruhsal Bozukluklar İçin Koruyucu Faktörler ve Risk Faktörleri PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 24 Psikolojik Bozukluklar Kaygı bozuklukları, OKB ve TSSB Depresif Bozukluklar ve Bipolar Bozukluk Şizofreni Disosiyatif Kişilik ve Yemek Bozuklukları Kaygı Bozuklukları Genel Kaygı Bozukluğu Panik Bozukluk Fobiler Obsesif-Kompulsif Bozukluk Travma Sonrası Stres Bozukluğu Genel Kaygı Bozukluğu Bir kişinin sürekli gergin, endişeli ve sakinleşemez olduğu ve otonom sinir sistemi uyarılması yaşadığı kaygı bozukluğudur. Duygusal bilişsel belirtiler: Endişe, birçok durumla ilgili kaygılı duygu ve düşünceler, odaklanmanın bozulması. Fiziksel belirtiler: Otonomik uyarılma; titreme, terleme, huzursuzlanma, ajitasyon, uyku sorunları. Freud'a göre kaygı serbest dolaşır. Kadınlar iki kat daha fazla yatkın. Panik Bozukluk Panik atak, yalnızca kaygı atağı değildir. Birkaç dakikalık yoğun korku ve dehşet Düzensiz kalp atışı Göğüs ağrıları Nefes darlığı Boğulma Titreme Baş dönmesi vb. Aniden gelişir, hasara yol açar ve kaybolur ama unutulmazlar. Panik bozukluğu: Tekrarlanan ve beklenmedik panik atakların yanı sıra bir sonraki atağın korkusunu ve panik atakları önlemek için davranış değişikliğini ifade eder. Agorafobi: güvenli olduğunu düşündüğü ortamdan ayrılmaktan korkma. Charles Darwin ataklar nedeniyle inzivaya çekildi. Sonucu olarak evrim teorisini ortaya attı. Fobiler Fobi: Bazı nesne ya da durumlardan kontrol edilemeyen, mantık dışı ve yoğun bir şekilde kaçınma isteği. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 25 Fobi: Bazı nesne ya da durumlardan kontrol edilemeyen, mantık dışı ve yoğun bir şekilde kaçınma isteği. Obsesif Kompulsif Bozukluk Obsesyonlar, zihinde tekrarlayıcı biçimde ortaya çıkan yoğun, istenmeyen endişeler, fikirler ve görüntüler. Kompulsiyon, mantıklı gibi görünmese de, bir eylemi sürekli olarak yapmaya “ihtiyaç duyma” hissidir. Yaygın görülen okb davranışları: Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri: Rahatsız edici anılar Duygularda hissizlik Kabuslar Sosyal geri çekilme Gerginlik içeren kaygı Uykusuzlukla nitelenen ve travmatik olay deneyimlendikten sonra ortaya çıkıp 4 hafta devam eden bir bozukluktur. Korkuyu yöneten amigdalası daha küçük olan insanların tssb yaşama riski daha düşük. Kadınlarda daha fazla görülür. Depresif Bozukluklar ve Bipolar Bozukluk Majör Depresif Bozukluk Günün büyük bir bölümünde yaşanan depresif duygudurumu. Pek çok etkinliğe karşı ilgide azalma veya bunlardan zevk alamama. İştah ve kiloda kayda değer sorunlar/bozulma. Uyku düzeninde kayda değer sorunlar/bozulma. Fiziksel gerginlik(ajitasyon) ya da uyuşukluk/yavaşlama. Bitkinlik hissi ya da içsel gücün azalması. Değersizlik duyguları ya da uygunsuz suçluluk duyguları. Düşünmede ve odaklanmakta karar vermede güçlük. Yineleyici ölüm ve intihar düşünceleri. Bir yıllık sürede erkeklerin %6’sı ve kadınların %9’u depresyon deneyimler. Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu Kışı sevmemekten daha fazlasıdır. Bugün ağladınız mı? Bipolar Bozukluk PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 26 “manik-depresif bozukluk” Mani: Riskli kararlar vermenin belirgin olduğu, enerjide aşırı artma ve abartılı iyi olma hali. Depresyon Mani Aşırı kötümserlik Aşırı iyimserlik Sosyal geri çekilme Aşırı sosyallik ve cinsellik Keyif alamama Her şeyden zevk alma Hareketsizlik ve insiyatif almama Dürtüsellik ve aşırı hareketlilik Odaklanmada güçlük Birbirleriyle yarışan düşünceler zihin durulmaz Tükenmişlik ve aşırı uyuma isteği Uyku için daha az isteklilik Bir çok ünlü ve başarılı insan bipolar bozukluğun depresif dönemlerinin onlara fikir verdiğini, manik dönemlerin onlara yaratıcı enerji verdiğini düşünüyor. Her yıl 1 milyon insan, duygusal olarak başa çıkmaya ve iyileşmeye çalışmaktan vazgeçerek intihar ediyor. İntihar eğilimi olmadan kendine zarar verme, mesaj gönderme veya kendini cezalandırma gibi diğer işlevlere sahiptir. Şizofreni Sanrılar (delüzyonlar), varsanılar (halüsinasyonlar), dağınık konuşma ve/veya kısıtlı ve durumla uyumsuz duygusal ifade ile kendini gösteren psikolojik bir bozukluk. Psikoz: Gerçeklikten ve rasyonellikten bir kopma olarak tanımlanabilir. Dezorganize ve delüzyonel düşünme Bozuk algılar Uygun olmayan duygular ve eylemler Pozitif Belirtiler Negatif Belirtiler Sorunlu davranışların varlığı. Sağlıklı davranışların yokluğu. Halüsinasyonlar, özellikle işitsel. Tekdüze duygulanım. Delüzyonlar, özellikle eziyet edici Azalmış sosyal etkileşim. yönde. Dezorganize düşünme ve anlamsız konuşma. Anhedoni (keyif alma yok). Garip davranışlar. İrade kaybı Aloji (daha az konuşma) Katatoni (daha az hareket etme) Dissosyatif Bozukluklar Dissosyasyon: Bilinçli farkındalığın düşünceler, hafıza, bedensel duyumlar, duygular ve hatta kimlikten ayrılmasını ifade eder. Dissosiyatif bozukluk: Kronik ve ciddi ayrışmanın neden olduğu işlevsizlik ve sıkıntıyı ifade eder. Dissosyatif Amnezi: Bilinen bir fiziksel neden olmadan hafıza kaybı; belirli hatıraları veya herhangi bir hatırayı hatırlayamama. Dissosyatif Füg: Kaçma durumu; bireyin hayatından, belleğinden ve kimliğinden uzaklaşması ve bunları hatırlamaması. Dissosyatif Kimlik Bozukluğu: Farklı kişiliklerin oluşması. Dissosyatif Kişilik Bozukluğu (DKB) Kişilikler farklıdır ve aynı zamanda bilinçte mevcut değildir. Birbirlerinin farkında gibi görünebilir veya olmayabilirler. Dissosiyatif kimlikler sadece rol oynamanın aşırı bir şekli olabilir. İnsanları farklı şekillerde düşünmeye teşvik eden terapistler tarafından yaratılabilir veya kötüleştirilebilir. Farklı kişilikler aşağıdakileri içerir; farklı beyin dalga örüntüleri farklı el kullanımı farklı görme keskinliği ve göz kas denge örüntüleri. Bu hastalar, travmatik anıların yönetilmesi ve baskılanması ile ilişkili beyin bölgelerinde daha yüksek aktivite gösterirler. Yeme Bozuklukları Anoreksiya nervoza Bulimiya nervoza Tıkınırcasına yeme bozukluğu Gerçekçi olmayan vücut görüntüsü ve aşırı vücut idealizasyonu. Bir kişinin durumu kontrol edemediğinde, gıda ve bedeni kontrol etme arzusu. Depresyon döngüsü Sağlık sorunları PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 27 Sağlık sorunları Yeme bozukluğunda aile ve kültür etkilidir. Kişilik Bozuklukları Kişilik bozuklukları: Sosyal işlevselliği bozan sosyal ve diğer davranış kalıplarıdır. Kaygılı: Kaçıngan Kişilik Bozukluğu, sosyal reddedilme korkusu. Garip/tuhaf: Şizoid KB, tekdüze duygulanım ve bunun yanında sosyal bağlanma yok. Dramatik: Histrionik, ilgi arayan, narsisistik, ben merkezli, antisosyal, ahlak dışı davranışlarda bulunan. PSİKOLOJİ 1. SINIF GÜZ Page 28

Use Quizgecko on...
Browser
Browser