Katılım Bankacılığı ve Tarihsel Gelişimi PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Tags
Summary
Bu belge, katılım bankacılığının tarihsel gelişimini ve temel özelliklerini ele almaktadır. Faizsiz finansman sistemine odaklanan bankacılık türünden ve uluslararası örneklerden bahsederek gelişmeyi anlatıyor. Ayrıca mevcut düzenlemeler ve gelişmelerin özetini özetliyor
Full Transcript
KATILIM BANKACILIĞI ve TARİHSEL GELİŞİMİ Modern anlamda İslami Bankacılık Fikirlerinin Gelişimi, 1940-1950 İlk faizsiz finansal kurum denemesi Hindistan’ın Surat şehrinde 1940’larda kurulan Patni Sosyal Kredi Kurumu ve Rampur şehrinde kurulan Tanda Baoli Müslüman Fonu’d...
KATILIM BANKACILIĞI ve TARİHSEL GELİŞİMİ Modern anlamda İslami Bankacılık Fikirlerinin Gelişimi, 1940-1950 İlk faizsiz finansal kurum denemesi Hindistan’ın Surat şehrinde 1940’larda kurulan Patni Sosyal Kredi Kurumu ve Rampur şehrinde kurulan Tanda Baoli Müslüman Fonu’dur. Modern anlamda faizsiz bankacılık fikri Pakistanlı Muhammed Uzeyr tarafından 1955 yılında ortaya konulmuştur. Pakistan’da toprak sahipleri tarafından kurulan Yardımlaşma Bankası ilk dönem faizsiz kurumlardandır. 1958 Müslümanların hac görevlerini yerine getirmeleri için Hac Fonu (Tabung Haji) kurulmuştur. Malezya, 1963 Modern anlamda İlk İslami bankanın kuruluşu (Ahmad El-Neccar, Mith Ghamr Tasarruf Bankası 1963). 1967 yılında Mısır Ulusal ve Mısır Merkez Bankası’na devredilmiştir. Dr. Ahmad El-Neccar’a göre kurulacak bankanın üç temel hedefi: a. Fon arz ve talep edenler arasında en düşük maliyetle aracılık yapmak, b. Ekonomik verimlilik, tasarruf ve banka alışkanlıkları konusunda halkı eğitmek, c. Tasarrufları yatırımlara yönlendirerek para stokçuluğunu azaltmak. 1970 ve 1980’li yıllar modern anlamda İslami bankacılığın doğuş, gelişme ve kurumsallaşma yılları olarak kabul edilebilir. Gerçek anlamda tam donanımlı ilk özel İslami banka kabul edilen Dubai İslam Bankası 12 Mart 1975, İslam Kalkınma Bankası (IDB) 20 Ekim 1975 yılında Cidde’ de kurulmuştur. İslam bankacılığının öncü kurumlarından olan Kuveyt Finans House ise 1977 yılında kurulmuştur. İslami Bankacılığın gelişmesinde etkili olan ekonomik ve siyasi faktörler: İslam coğrafyasında batılı sömürgecilere karşı ekonomik bağımsızlık hareketlerinin 1950’lerden başlayarak güçlenmesi. 1 1973 petrol kriziyle artan petrol fiyatlarının petrol zengini İslam ülkelerinde oluşturduğu sermaye birikimi. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere İslam ülkelerindeki yüksek büyüme oranları. 11 Eylül 2001’den sonra terörle ilişkilendirilme korkusunun Arap sermayesini batıdan Müslüman ülkelere yönlendirmesi. Sukuk ve Tekafül gibi yeni İslami finansal ürünlerin geliştirilmesi ve hızla yaygınlaşması. İslami Finans ve Bankacılıkla ilgili düzenlemelerinin yasalaştırılması, kurumların oluşturulması ve teşviklerin artması (IDB, AAOFI vs.). İslami bankacılığın önce İslam coğrafyasında daha sonra ise dünyada yaygınlaşması (Küreselleşme). Bilgi teknolojileri kullanımının İslami bankalarda kullanımında yaygınlaşmasıyla maliyetlerin düşmesi, hizmet kalitesinin ve çeşitliliğinin artması, yeni müşterilere ulaşılması. Dünyada İslami bankacılığı tetikleyen 3 temel unsur bulunduğu düşünülmektedir. 1. Sabit sermaye oluşumu 2. Sömürgeciliğin azalması ve Müslümanların nisbi olarak daha özgürleşmesi 3. Pratik ihtiyaçlar ULUSLARARASI İSLAMİ BANKACILIK ÖRGÜTLERİ A. İslam Kalkınma Bankası (IDB), 1975 Cidde B. İslami Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Kurumu (AAOIFI), 1991 Bahreyn C. İslami Bankacılık ve Finansal kurumlar Genel Konseyi (CIBAFI), 2001 Bahreyn D. İslami Uluslararası Derecelendirme Ajansı (IIRA), 2005 Bahreyn E. İslami Finansal Hizmetler Kurumu (IFSB), 2002 Malezya F. Uluslararası İslami Finansal Piyasa Kurumu (IIFM), 2002 Bahreyn 2 TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI Türkiye’de katılım bankacılığı, dünyadaki gelişmelere paralel biçimde 1983 yılında başlamıştır. Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile katılım finans kuruluşlarının faaliyetlerine izin verilmiştir. Albaraka Türk, 1984 yılında, Faysal Finans 1985 yılında kurulmuştur. Kuveyt Türk ise 1989 yılında Özel Finans Kurumu olarak faaliyetlerine başlamıştır. 90’lı yıllarda ise Anadolu Finans ve İhlas Finans kurulmuş olup İhlas finans sadece 6 yıl sonra büyük bir kriz yaşayarak TMSF’ye devredilmiştir. 2005 yılında tüm özel finans kurumları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamına alınmış ve “katılım bankası” olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. 2011 yılında ise kira sertifikasına dönük düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. 2012 yılında ilk defa o zamanki kurum olan Hazine Müsteşarlığı tarafından yerel para cinsinden ilk ihraç yapılmıştır. 2015 yılında sonra ise kamu katılım bankaları kurulmaya başlanmıştır. 2014’te Ziraat Katılım Bankası A.Ş., 2015’te Vakıf Katılım Bankası A.Ş., 2018’de Emlak Katılım Bankası A.Ş. Kurulmuştur. TCMB’de Katılım Bankacılığı Müdürlüğü 8 Şubat 2021 tarihinde kurulmuştur. 3 KATILIM BANKACILIĞININ TANIMI Katılım bankacılığı, İslami hukuk sistemine paralel olarak düzenlenmiş, çalışma ilkelerini başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere İslami kaynaklara dayandıran bir finans alt sistemidir. Fon toplarken; faiz yerine kâr veya zarara katılma esasına göre fon toplayan, Fon kullandırırken; doğrudan kredi (borç para) vermek yerine ticaret ve ortaklık esasına göre fon kullandıran bankacılık türüne Faizsiz Bankacılık denir. Diğer bir ifadeyle; İslami esaslara göre ekonomik faaliyetlere, ticarete, yatırım ve üretim faaliyetlerine finansman sağlayan ve bu faaliyetler neticesinde oluşan kârı/zararı müşterileriyle paylaşan bankacılık sistemidir. TİCARİ (KONVANSİYONEL) BANKA Karşılığında faiz vermek üzere halktan veya özel kaynaklardan para toplayan, bunları veya kendi sahip olduğu paraları, faizli yöntemle kredi olarak kullandıran ve böylece para akışına aracılık eden iktisadi işletmenin ve bu işletmenin sahibi durumunda olan anonim şirketin adıdır. Buna göre; a) Klasik banka faiz vermek üzere para toplar. b) Topladığı paraları faizli olarak borç (kredi) verir. c) Bu yolla para akışına aracılık eder, d) İki faiz arasındaki farktan kazanç sağlar. TİCARİ BANKA İLE KATILIM BANKACILIĞI ARASINDAKİ FARKLAR 4 KATILIM BANKACILIĞIN AMACI Adil ve değer odaklı bir aracılık faaliyeti, İktisadi büyümeye pozitif katkı, Kaynaklara erişmek isteyenlere hizmet sunmak, Faizsiz ürün ve hizmet talep edenlerin talebini karşılamak, Oynaklığın normalleştiği bir çerçevede kalarak finansal istikrara destek vermek KATILIM BANKACILIĞIN TEMEL İLKELERİ Faizsizlik ilkesi, Katılımcılık ilkesi (ortaklık sisteminin uygulanması), Tüm haramlardan kaçınma ilkesi, Finansal ürünlerin meşruluğu ilkesi, Sosyo-ekonomik kalkınmayı gözetme ilkesi, İnanç ve ahlakilik ilkesi. Katılım bankalarının varlık nedeni ve altın kuralı “faizsizlik prensibi”dir. Faizsizlik prensibinin özü de; Fon toplarken kâr ve zarara katılma esasına göre fon kabul etmek ve müşteriye “sabit bir getiri” taahhüt etmemek, Fon kullandırırken nakit kredi vermeyip, müşterinin ihtiyaç duyduğu malı satıcıdan peşin alıp, kendisine vadeli satmak veya iş sahibiyle proje bazında ortaklık oluşturmaktır. FAİZLE İLGİLİ AYETLER Bakara suresi 275. – 279. Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir. / Allah faizi tüketir, sadakaları ise arttırır ve Allah hiçbir inkârcı 5 günahkârı sevmez. / Şüphe yok ki iman edip dünya ve âhiret için yararlı şeyler yapanlar, namaz kılanlar ve zekât verenlerin rableri katında ecirleri vardır; onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir. / Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın. / Bunu yapmazsanız Allah ve resulü tarafından size bir savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe ederseniz, haksızlık etmemek ve haksızlığa uğramamak üzere anaparanız sizindir. Ali İmran suresi 130. Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a itaatsizlikten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Nisa suresi 160 - 161. Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de pek çok kimseyi Allah yolundan engellemeleri, kendilerine yasaklandığı halde faizi almaları ve haksızlıkla insanların mallarını yemeleri yüzünden önceden helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık. Rum suresi 39. İnsanların mallarında artış olsun diye faizli ödünç verdikleriniz Allah katında artmaz. Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte (mânevî kârlarını) kat kat arttıranlar onu verenlerdir. FAİZ YASAĞININ HİKMETLERİ Taraflara haksızlık oluşturması, Faizin parayı bir mal olarak algılaması ve zenginde çok olan bu paranın zengini daha zengin ederek gelir dağılımı bozması, Faizin, İslam’da öngörülen karşılıksız borç verme güdüsüne zarar vermesi ve toplumsal birlikteliği tehlikeye düşürmesi, Kredi toplumu oluşturması, Krizleri kaçınılmaz hale getirmesi, Kaldıracı teşvik etmesi, “İnsanların, havf ve reca ortasında yaşayarak sürekli muntazır kalmasına” zarar vermesi, Üretime, yatırıma ve büyümeye engel teşkil etmesi, 6 İslam; Faizi, Gararı (belirsizlik), Toplam faydayı artırmayacak şekilde mal biriktirmeyi, Fiyat oluşumun engellenmesini ve pazara erişimin engellenmesini, Kumarı, Parayı borç vermeyi ticaret haline getirmeyi teşvik etmez ve Sentetik ürünlerin alınıp satılmasını yasaklar. İslam parayı borç vermeyi, İslam ticareti teşvik eder. KATILIM BANKACILIĞIN TEMEL ÖZELLİKLERİ Sözleşmelere Dayalı Olması Öze ve Şekle Aynı Ölçüde Önem Vermek Ahlaki, Sosyal ve Teknik Unsurları Barındırmak Kaynağının Sadece Dünyevi Bilgi Olmaması Niyetin Önemli Bir Unsur Olması Rehberlik Eden Prensiplere Sahip Olması Prensipleri ile Çelişmemesi Halinde Kar Maksimizasyonuna izin Verilmesi Risk Paylaşımı ve Sabit Getiri İmkanı Paranın Zaman Değeri Yerine Paranın Satın Alma Gücünün Zaman Değerinin Esas Alınması Ticareti ve Reel Varlık Alıp Satmayı Teşvik Etmesi NEDEN İSLAMİ BANKACILIĞA İHTİYACIMIZ VAR? Reel varlığa dayanması büyümeye ve finansal istikrara katkıda bulunur. Toplumun faizsiz ürün talebini karşılar. 7 Finansal sistemin dışında gönüllü olarak kalanları finansal sisteme çekebilir. Kaldıracı belli bir sınırda tutması finansal oynaklıklardaki hasarın büyümesini engelleyebilir. Prensip bazlı olması toplumsal refahı artırabilir. Sentetik ürünlerin olmaması ve bilginin simetrik dağılmasını teşvik etmesi sisteme pozitif katkı sunabilir. Finansal sistemdeki çeşitliliği ve derinliği artırır. İSLAM HUKUKU’NUN KAYNAK VE YÖNTEMLERİ Hüda Sünneti: Hz. Peygamber’in (SAV) insanlığı doğruya hidayet ve irşat amacını taşıyan söz, fiil ve takrirleridir. Fıkıhta kaynak olan sünnettir. Zevaid Sünneti: Hz. Peygamber’in (SAV) insan olma özelliğinden kaynaklanan davranışlarıdır. HÜKÜM TEORİSİ Geçerlilikle İlgili Hükümler 1. Sıhhat Hükme konu olan fiilin rükün ve şartlarının tam olarak bulunduğu duruma verilen hükümdür. Buna göre rükünlerine ve şartlarına riayet edilerek eda edilen ibadet veya tesis edilen hukukî işleme sahih denir. Sıhhatte önemli olan, gerekli unsur ve şartların eksiksiz yerine getirilmesidir. Buna göre ihram yasaklarına riayet edip gerekli rükün ve şartları eksiksiz eda edilen hac, rızaya bağlı icap ve kabul ile gerçekleşen konut satışı, farklı para birimlerinin peşin değişimi, sahih birer fiil sayılır. 8 2. Fesat ve Butlan Rükünlerinden yani ana unsurlarından birisi eksik olarak yapılan hukukî işlem bâtıl sayılır. Bâtıl terimi o işlemin bütünüyle geçersizliğini ve sanki hiç yapılmamış gibi mutlak yokluğunu ifade eder. Mesela icap ve kabulü olmayan bir satım akdi, birinci derece yakınlarla yapılan nikâh akdi, konusu domuz olan satım akdi bâtıldır; çünkü bu işlemlerin rükünlerinde eksiklik bulunmaktadır. Buna karşılık tamamlayıcı şartlardan birisi eksik olarak yapılan işlem fâsit sayılır. Fâsit işlem bütünüyle geçersiz değildir. Eksikliğin giderilmesi halinde işlem geçerlilik kazanır ve hukukî sonuçlarını doğurur. Mesela riba içeren bir satım akdi fâsittir; fesâdın sebebi olan ribadan vazgeçildiğinde akit sahih hale gelir. Şahitsiz yapılan evlenme işlemi fâsittir; şahit eksiği giderildiğinde nikâh sahih hale gelir. AKİT TEORİSİ Akdin Unsurları ve Şartları 1. Taraflar 2. Akdin Konusu 3. İrade Beyanı İcap ve kabulün birbiriyle irtibatı ve akdin oluşması için şu detay şartlar gerekir: Kabul, icap sakıt olmadan yapılmış olmalıdır. Kabul icaptan sonra rızanın ortadan kalktığına hükmettirecek ölçüde fasıla vermeksizin yapılmış olmalıdır. Kabul; icabın kendisine yöneltildiği kişi tarafından yapılmalıdır. İcap şu hallerde sâkıt olur: İcabı yapanın icaptan dönmesiyle. İcaptan dönme, mûcibin icaptan döndüğünü söylemesiyle açık bir şekilde olabildiği gibi, akit meclisini terk etmesi ya da icabını değiştirmesiyle üstü kapalı olarak da olabilir. Mucibin vefatı, Mucibin ehliyetini yitirmesi, Akdin konusunun helaki, Akdin konusunun değişikliğe uğraması, 9 İcabın yöneldiği kişinin icabı reddetmesi. AKİT TÜRLERİ 1. Gayesi Bakımından Akitler a) Temlik Akitleri b) Teminat akitleri c) Koruma amaçlı akitler d) Temsil akdi e) Ortaklık akdi 2. Aynî Olup Olmaması Bakımından Akitler 3. Meşru Olup Olmamasına Göre Akitler 4. Kurulduğu andan İtibaren Sonuç Doğurması Bakımından Akitler 5. Bağlayıcılık Bakımından Akitler KATILIM BANKACILIĞI MEVZUATI 10 5411 SAYILI BANKACILIK KANUNU Madde 3 Katılım bankası: Bu Kanuna göre özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubelerini, Özel cari hesap: Katılım bankalarında açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu hesapları, Katılma hesabı: Katılım bankalarına yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesapları, Katılım fonu: Katılım bankaları nezdinde açtırılan gerçek ve tüzel kişilere ait özel cari hesap ve katılma hesaplarında yer alan parayı 5411 SAYILI BANKACILIK KANUNU Madde 77 - Katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına ilişkin hükümler. Katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarınca faizsiz yöntemlerle gerçekleştirilebilecek faaliyetlere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kurul yetkilidir. Katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının faizsiz finansman sağlamak amacıyla katıldıkları ortaklıklar 49 uncu maddenin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmez. 11 Katılım bankalarının, faizsiz yöntemlerle finansman sağlamaları yoluyla edindikleri ortaklık paylarının toplam tutarı katılım bankaları tarafından kabul edilen katılım fonlarının yüzde ellisini aşamaz ve 56 ncı maddenin birinci fıkrasında belirtilen sınırların hesabında dikkate alınmaz. Katılım bankalarınca faizsiz yöntemlerle finansman sağlanması nedeniyle üstlenilen yükümlülüklerden dolayı gayrimenkul ve emtia üzerine yapılan işlemler 57 nci madde kapsamında değerlendirilmez. YÖNETMELİKLER A. Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik Madde 19 – (1) Katılım bankalarının fon kullandırma yöntemleri aşağıda belirtilmiştir. a) Satım yöntemleri: Finansman sağlama amacıyla müşterinin ihtiyaç duyduğu her türlü maddi ve gayri maddi mallar ile hak ve hizmetin, bedeli satıcıya ödenerek tedarik edilmesi işlemidir. Satım yöntemleri; kâr beyanı ile satım (murabaha), kârsız satım (tevliye), pazarlık usulüyle satım (müsaveme), peşin ödemeli satım (selem), açık hesaplı satım (isticrar), kâr beyanı ile emtia satımı (teverruk) ve eser sözleşmesi (istisna) türlerinden oluşur. b) Kiralama yöntemleri: Tüketilmeden kullanılabilen bir varlığın menfaatinin finansman sağlama amacıyla belirli bir süre için müşteriye bırakılması işlemidir. Kiralama yöntemleri; adi kiralama, finansal kiralama, faaliyet kiralaması, ürün kiralaması ve işgücü kiralaması türlerinden oluşur. c) Ortaklık yöntemleri: Gerçek veya tüzel kişilerin tüm faaliyetlerinden, belirli bir faaliyetinden veya belirli bir malın mülkiyetinin edinilmesinden doğacak kâr ve zarara katılmak üzere finansman sağlama amacıyla müşterilerle ortaklık kurulması işlemidir. Ortaklık yöntemleri; emek-sermaye ortaklığı (mudarebe), kâr-zarar ortaklığı (müşareke), yatırım ortaklığı (girişim sermayesi), mülkiyet ortaklığı, zirai ortaklıklar türlerinden oluşur. YÖNETMELİKLER A. Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik Madde 19 - Katılım bankalarının fon kullandırma yöntemleri aşağıda belirtilmiştir. ç) Vekâlet yöntemleri: Müşteri ile imzalanan vekâlet sözleşmesi kapsamında kârın tamamı veya önceden belirlenmiş belirli bir kısmı ile zararı bankaya ait olmak üzere, gelir getirici bir faaliyeti için finansman sağlama amacıyla müşterinin vekil olarak yetkilendirilmesi işlemidir. Vekâlet yöntemleri, adi vekâlet ve yatırım vekâleti türlerinden oluşur. 12 d) Diğer yöntemler: Karşılıksız ödünç (karz-ı hasen), kefalet, garanti, vaat, ödül vaadi (cuâle) türleri ile Kurulca belirlenecek diğer yöntemlerden oluşur. YÖNETMELİKLER A. Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik Madde 19 - Katılım bankalarının fon kullandırma yöntemleri aşağıda belirtilmiştir. (2) Birinci fıkrada sayılan yöntemlere ve bu yöntemlere ilişkin belirlenecek standartlara dayalı hukuki ilişkiler münhasıran finansman sağlama amacıyla kurulur. (3) Katılım bankaları, gelir elde etme amaçlı olarak müşterilerine nakit finansman sağlayamazlar. (4) Satım yöntemlerine dayalı işlemlerde satıcı tarafından müşteri adına düzenlenen belgeler sebebiyle yapılacak ödemelerin finansman sağlayan banka vasıtasıyla yapılması, bankanın kayıtlarında gösterilmesi ve alım satıma ilişkin belgenin bir suretinin bankada muhafazası zorunludur. (5) Birinci fıkranın (c) bendinde sayılan ortaklık yöntemlerinden mülkiyet ortaklığı dışındaki yöntemlere dayalı finansman işlemlerinde banka ile müşteri arasında finansman ortaklığı kurulur. Finansman ortaklığı, müşterinin belirli bir faaliyetinden veya tüm faaliyetlerinden doğacak kâr ve zarara katılmak üzere Kanunun 48 inci maddesi hükümleri kapsamında münhasıran finansman sağlama amaçlı olarak kurulur ve bu madde hükümlerine uygun düştüğü ölçüde ortaklıkları düzenleyen ilgili mevzuat hükümlerine tabidir. (6) Finansman ortaklığı, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenen sermaye şirketi şeklinde veya taraflar arasında imzalanan süreli ortaklık sözleşmesi ile kurulur. Tarafların kâr ve zarara katılma oranları sözleşmede belirtilir. YÖNETMELİKLER A. Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik Madde 19 - Katılım bankalarının fon kullandırma yöntemleri aşağıda belirtilmiştir. (7) Finansman ortaklığı sözleşmelerinde, sermayesine iştirak edilen ortaklığın yönetimi başta olmak üzere tarafların hak ve yükümlülüklerine yer verilmesi zorunludur. Finansman ortaklığı paylarının en fazla yedi yıl içinde elden çıkarılması şarttır. Kurul, ihtiyaç duyulması halinde 13 bankaca konuya ilişkin tevsik edici belgelerle Kuruma başvurulması halinde yedi yıllık süreyi uzatabilir. (8) Birinci fıkrada sayılan yöntemlere dayalı finansmanlar için müşteriler ile imzalanacak sözleşmelerin yeknesak bir şekilde uygulanmasını ve katılım bankacılığı meslek ilke ve standartlarına uyumunu teminen, Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından tip sözleşmeler hazırlanır. (9) Birinci fıkrada belirtilen her bir finansman yöntemine ilişkin standartlar, Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle Türkiye Katılım Bankaları Birliği tarafından belirlenir. (10) Kalkınma ve yatırım bankaları, bu madde hükümleri ile bu madde hükümlerine dayalı olarak yapılacak düzenlemelere uygun olmak ve münhasıran faizsiz yöntemlerle sağlamış oldukları kaynaklarla sınırlı olmak üzere, müşterilerine birinci fıkrada sayılan yöntemlere dayalı olarak finansman sağlayabilir.” YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 3 – Tanımlar (Tahmini kâr, Birim değeri, Hesap değeri) a) Birim değeri: Katılım bankasının katılma hesaplarına fon kabul ettiği ilk gün için 100 olarak kabul edilen ancak kâr veya zarar edildiğinde değişen, kâr veya zarar kayıtlarının yapıldığı günlerde, vadelerine göre ayrılmış her bir fonun toplam değerinin fonun bir önceki günkü toplam hesap değerine bölünmesi suretiyle hesaplanan, kâr veya zarar kaydı yapılmayan günlerde ise bir önceki günün birim değerine eşit olan katsayıyı, b) Birim hesap değeri: Katılma hesabının cari değerini belirleyen ve birim değeri ile hesap değerinin çarpılması suretiyle hesaplanan, katılma hesabı sahibinin, üzerinde hak iddia edebileceği tutarı, c) Hesap Değeri: Katılım bankasının katılma hesaplarına fon kabul ettiği ilk gün, hesap sahibince yatırılan tutarın 100 olarak kabul edilen birim değere bölünmesi suretiyle, müteakip günlerde ise, para yatıran veya çeken kişiye ait hesap değerine, hesap sahibince yatırılan veya çekilen miktarın birim değere bölünmesi ile bulunacak tutarın, para yatırılmışsa eklenmesi, para çekilmişse çıkarılması suretiyle hesaplanan ve katılma hesabı sahiplerinin fon mevcuduna katılma oranını gösteren katsayıyı ifade eder. 14 YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 4 – Mevduat ve katılım fonu kabulü ( (4)/e ve (4)/g ) (1) Kredi kuruluşlarınca, Kanunun 144 üncü maddesi esas alınarak belirlenecek mevduat faizleri ve katılma hesaplarına ilişkin kâr ve zarara katılma oranları ilan edilmek suretiyle uygulanır. (2) Kredi kuruluşlarının, müşterileri adına mevduat veya katılım fonu kabul edebilmeleri için, müşterilerini tanımak amacıyla müşterilerin kimliklerini, T.C. kimlik ve vergi numaralarını belgelemesi ve Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne istinaden Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemelerde yer alan yükümlülükleri yerine getirmesi zorunludur. (3) Kredi kuruluşları müşterileri ile kabul ettikleri mevduatın veya katılım fonunun Kanunun 63 üncü maddesi kapsamında sigortalanan tutarını, 8 inci maddede belirtilen usul ve esaslar dikkate alınarak zamanaşımına uğraması halinde yapılacak uygulamaları, mevduat veya katılım fonu sahibi tarafından doğrudan veya vereceği talimat ile bir başkası tarafından çekilmesi veya Kanunun 60 ıncı maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla kendilerinin ya da bir başkasının Türkiye’de veya yurtdışında kurulu bir başka banka nezdindeki hesabına aktarılmasına ve bu kapsamdaki elektronik bankacılık uygulamalarına ilişkin usul ve esasları içerecek çerçeve bir sözleşme düzenlemekle yükümlüdürler. YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 4 – Mevduat ve katılım fonu kabulü ( (4)/e ve (4)/g ) (4) Çerçeve sözleşmelerde üçüncü fıkrada belirtilen hususlara ilaveten, a) Vadesiz mevduat hesabı ve özel cari hesap sözleşmelerinde hesap sahibinin talebi halinde mevcudunu geri alma hakkının bulunduğuna, 15 b) Vadeli mevduat hesabı ve katılma hesabı sözleşmelerinde, hesabın türüne göre Kanunun 144 üncü maddesi uyarınca belirlenecek azami miktar ve oranlar dahilinde uygulanacak faiz veya kar ve zarara katılma oranının Kanunun anılan maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla vade sonuna kadar değiştirilemeyeceği, vadesinde kapatılmayan hesapların hesap sahibinin yeni vade sonunun hafta sonu tatiline gelmesi ve bu vadenin ilk iş gününe ötelenmesi hususunda talimat vermesi durumunda yeni bir vade, söz konusu talimatın verilmemesi durumunda ise aynı vade ve yenileme tarihinde geçerli olan faiz veya kar ve zarara katılma oranı üzerinden yenilenmiş sayılacağı ve hesap sahibinin kredi kuruluşundan talep hakkının hesabın vadesinin bittiği tarihteki birim hesap değeri veya faiz oranı üzerinden hesaplanan tutarda olacağına, c) (a) ve (b) bentlerinde belirtilen hesapların yenilenmesi halinde hesap sahibi tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı müddetçe sözleşmenin de yenilenmiş sayılacağına ilişkin hususların da yer alması zorunludur. YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 4 – Mevduat ve katılım fonu kabulü ( (4)/e ve (4)/g ) (5) Üçüncü ve dördüncü fıkralar dikkate alınarak akdedilecek sözleşmelerin şekil ve içeriğinde, belirtilen hususlara ilaveten yer alacak diğer asgari hususlar Kanunun 76 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Kurulun uygun görüşü alınarak kuruluş birlikleri tarafından belirlenir. (6) Düzenlenecek sözleşmelerin bir nüshası ile hesap sahipleri adına kredi kuruluşlarının düzenleyecekleri hesap cüzdanlarının müşterilere verilmesi zorunludur. Hesap cüzdanlarında, hesap sahibinin açık isim ve unvanı, hesap açılan şubeyi tanımlayan kod numarası ve şube adı, hesabın açılış tarihi, hesap ve cüzdan numarası, hesabın tutarı ile birlikte, üçüncü ve dördüncü fıkralar uyarınca çerçeve sözleşmelerde yer alan hükümlere aynen yer verilmesi ya da tarihi belirtilmek suretiyle hesap sahibiyle düzenlenen çerçeve sözleşmesinin bu kapsamdaki ilgili hükümlerinin madde numaralarına atıf yapılarak bunların uygulanacağına ilişkin ibarelerin konulması zorunludur. Vadeli mevduat hesabı ve katılma hesabı cüzdanlarında hesabın türüne göre Kanunun 144 üncü maddesi uyarınca belirlenecek azami miktar ve oranlar 16 dâhilinde uygulanacak faiz veya kar ve zarara katılma oranı ile vade ve ihbar süresinin yer alması zaruridir. (7) Bir gerçek ya da tüzel kişinin bir kredi kuruluşu nezdinde aynı ya da farklı türde birden fazla hesabının bulunması halinde, her hesap için ayrı ayrı üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarda belirtilen hususları içerecek şekilde çerçeve sözleşme düzenlenmeyebilir. Ancak, bu halde, bahse konu hesaplara ilişkin verilecek hesap cüzdanlarında, müşterinin kabul etmesi ve sözleşmenin tarihinin açık bir şekilde belirtilmiş olması koşuluyla, hesap sahibi ile imzalanan çerçeve sözleşme hükümlerinin ilgili hesap için de geçerli olacağına ilişkin bir ibare konulması zorunludur. Bu kapsamdaki hesapların yenilenmesinde de aynı usul ve esaslar uygulanır. YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 6 – Katılım fonlarına ilişkin genel koşullar (1) Özel cari hesaplar ve katılma hesapları karşılığında, hesap sahibine herhangi bir nam altında önceden belirlenmiş bir getiri garantisi verilemeyeceği gibi, katılma hesaplarında, yatırılan anaparanın hesap sahibine aynen geri ödenmesi de garanti edilemez. Bu hususlar, katılım bankalarının şubelerinde açıkça görülebilecek bir şekilde asılarak ilan edilir. (2) Katılım fonu hesapları üzerinde hesap sahibinin talep hakkı ve katılım bankasının ödeme yükümlülüğü; özel cari hesaplarda yatırılan tutar, katılma hesaplarında ise vade sonunda geçerli birim hesap değeri kadardır. Birim hesap değeri, ek-1’de yer alan örneğe uygun olarak hesaplanır. (3) Katılma hesaplarının işletilmesinden doğan kar veya zarar, para cinsi bazında her vade grubunun toplam katılma hesapları içindeki birim hesap değeri üzerinden ağırlığı oranında, günlük veya haftalık olarak bu hesaplara dağıtılır. YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 6 – Katılım fonlarına ilişkin genel koşullar 17 (4) Kanunun 144 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, katılım bankaları, katılma hesaplarının işletilmesinden doğacak kar ve zarara katılma oranlarını, zarara katılma oranı kara katılma oranının yüzde 50’sinden az olmamak kaydıyla, para cinsi, tutar ve vade grupları itibariyle ayrı ayrı belirleyebilir. (5) Katılma hesabının açıldığı anda geçerli olan kar ve zarara katılma oranı hesap cüzdanına kaydedilir ve bu kayıt, Kanunun 144 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla hesap açıldıktan sonra vade bitimine kadar değiştirilemez. Vadesinde kapatılmayan hesap aynı vade ve yenileme tarihinde geçerli olan kar ve zarara katılma oranı üzerinden yenilenmiş sayılır. YÖNETMELİKLER B. Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 7 – Özel fon havuzları (1) Katılım bankaları, Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca tespit edilen vade ve türlerine bağlı kalmaksızın önceden belirlenmiş projelerin veya diğer yatırımların finansmanında kullanılmak üzere müstakil hesaplarda fon toplamak suretiyle vadesi bir aydan daha az olmayan özel fon havuzları oluşturabilir. Bu şekilde toplanan fonlara ait katılma hesapları, vadeleri itibariyle ve diğer hesaplardan bağımsız olarak ayrı hesaplarda işletilir ve toplanan fonlardan diğer vade gruplarına aktarma yapılamaz. Özel fon havuzları ile ilgili olarak, oluşturulmasını ve tasfiyesini izleyen on beş gün içinde Kuruma bilgi verilir. Finansman süresinin sonunda özel fon havuzları tasfiye edilir. 18 KATILIM BANKACILIĞI FON TOPLAMA YÖNTEMLERİ Fon Toplama Yöntemleri Katılma Cari Hesabı Hesap Özel Yatırım Mudarebe Fonlar Vekaleti Esaslı Özel Cari Hesap Katılım bankalarında açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen çekilebilen, karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu hesaplardır. Özel cari hesap, karz akdine dayanmaktadır. Karz, tüketim ödüncüdür. Para ya da misli bir malı fazlalık talep etmeden ödünç vermeye denir. Karz akdi ile borç veren kişi (müşteri) verdiği borcu dilediği zaman talep edebilir. Karz alanın (banka), sırf almış olduğu karz dolayısıyla belirlenen süre içerisinde alacaklı tarafa borç alınan tutar dışında fazladan bir mal veya menfaat sunması uygun değildir. KARZ’da borç alınan mal harcanır, yerine misli (benzeri) olan başka bir mal iade edilir. ARİYET’te ise maldan istifade edilir. İade sırasında aynı mal geri verilir. Ariyet iki kişinin kendi aralarında ödünç alıp vermesi manalarına gelir. Bir malı, kullanmak ve tekrar iade etmek üzere başkasına verme şeklinde bir akittir. Buna göre malın kendisinin satışı BEY’, menfaatinin satışı İCARE, malın kendisinin karşılıksız olarak temliki HİBE, menfaatinin karşılıksız olarak temliki ARİYET’tir. Cari hesaplardaki para, hesapta durduğu sürece katılım bankasına ait kabul edildiği için parayı muhafaza karşılığında hesap işletim ücreti adı altında müşterilerden herhangi bir 19 komisyon/ücret alınamaz. Muhafaza dışında cari hesap sahiplerine sunmuş olduğu EFT, havale gibi hizmetler karşılığında ücret alabilir. Katılma Hesabı Katılım bankalarına yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesaplarıdır. Mudarebe: Emek-sermaye ortaklığıdır. Bir tarafın sermaye, diğer tarafın emek ortaya koyup işletmeyi üstlenmesiyle kurulan ve elde edilen kârı paylaşma esasına dayanan ortaklık türüdür. Katılım bankalarının kullandığı bir fon toplama ve fon kullandırma enstrümanıdır. Katılım bankalarının fon toplama enstrümanları arasında, mudarebe katılım hesapları en büyük paya sahiptir. Mudarebe işleminde fon fazlası olan taraf (müşteri) elindeki fon fazlasını belli bir vadede değerlendirmesi için fon toplayan katılım bankası mudarebe havuzlarına yatırmaktadır. Paylaşım oranı iki taraf arasında önceden anlaşmayla belirlenmektedir. Havuzlarda biriken bu fonlar farklı yatırımlara yönlendirilmekte ve bu yatırımlardan elde edilen kâr miktarları ilgili havuzlara aktarılarak banka paylaşım oranı doğrultusunda sermaye sahibine düşen kâr miktarı ödenmektedir. Ayrıca fon kullandırım tarafında da bir finansman enstrümanı olarak kullanılmaktadır. Yatırım Vekâleti: Yatırım vekâleti işlemleri, vekâleti esas alarak yapılmaktadır. Bir kimsenin sermayesini, ücretli ya da ücretsiz olarak işletmek üzere gerçek veya tüzel bir kişiyi kendi adına yetkilendirmesiyle gerçekleşir. Bu işlemde sermaye sahibi olan tarafa müvekkil; sermayeyi değerlendirmesi için yetki verilen tarafa vekil adı verilmektedir. Tahmini kâr: Yatırım vekâleti sözleşmesine dayalı katılma hesaplarında toplanan fonların katılım bankaları tarafından işletilmesi sonucu kâr elde edilmesi halinde, hesap sahibi ile katılım bankası arasında fonun işletilmeye başlandığı tarihten önce mutabık kalınan ve bu kârdan katılma hesabı sahibinin gerçekleşen kârı geçmemek üzere hak iddia edebileceği azami oranı ifade eder. 20 Vekil bu fonu belirli projelerin finansmanında kullanarak, elde edilen kârı ve zararı sermaye sahibine aktarmaktadır. Katılım bankalarının hali hazırda likidite yönetiminde kullandıkları yatırım vekâletinde herhangi bir getiri garantisi bulunmayıp yapılan işlemlerde tahmini getiri üzerinden anlaşmaya varılmaktadır. Katılım bankalarında bir fon toplama yöntemi olarak kullanılmaktadır. Katılma hesapları, kâr zarar ortaklığı sözleşmesine veya kamu kurum ve kuruluşları ile fonlar ve tüzel kişi müşterilerle akdedilecek yatırım vekâleti sözleşmesine dayalı olarak açılabilir. Kurul, yatırım vekâleti sözleşmesine dayalı olarak açılan katılma hesapları için yatırılabilecek asgari tutar ve/veya katılma hesaplarının belli bir oranı şeklinde sınır tesis etmeye yetkilidir. Özel Fon Havuzları: Katılım bankaları, Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca tespit edilen vade ve türlerine bağlı kalmaksızın önceden belirlenmiş projelerin veya diğer yatırımların finansmanında kullanılmak üzere müstakil hesaplarda fon toplamak suretiyle vadesi bir aydan daha az olmayan özel fon havuzları oluşturabilir. Bu şekilde toplanan fonlara ait katılma hesapları, vadeleri itibariyle ve diğer hesaplardan bağımsız olarak ayrı hesaplarda işletilir ve toplanan fonlardan diğer vade gruplarına aktarma yapılamaz. Özel fon havuzları ile ilgili olarak, oluşturulmasını ve tasfiyesini izleyen onbeş gün içinde Kuruma bilgi verilir. Finansman süresinin sonunda özel fon havuzları tasfiye edilir. Katılım Fonuna İlişkin Esaslar Katılım fonlarına ilişkin genel koşullar MADDE 6 – (1) Özel cari hesaplar ve katılma hesapları karşılığında, hesap sahibine herhangi bir nam altında önceden belirlenmiş bir getiri garantisi verilemeyeceği gibi, katılma hesaplarında, yatırılan anaparanın hesap sahibine aynen geri ödenmesi de garanti edilemez. Bu hususlar, katılım bankalarının şubelerinde açıkça görülebilecek bir şekilde asılarak ilan edilir. 21 KATILIM BANKACILIĞI FON KULLANDIRIM YÖNTEMLERİ MURABAHA (Kâr Beyanı İle Satım) Kâr beyanı ile satımdır. Günümüz katılım bankacılığı uygulamalarında müşterinin talimatı ve satın alma vaadi ile bir malın katılım bankası tarafından ilk satıcıdan, müşterisine verdiği vekâletle genellikle peşin alınıp üzerine belirli bir kâr ilave edilerek müşteriye vadeli olarak satılması esasına dayanan işlem seti ya da bu işlem setindeki nihai satım akdidir. Buna finansal alım-satım da denmektedir. Katılım bankacılığının en önemli fon kullandırma yöntemlerinden biridir. Mahiyeti Murabaha, tabiatı gereği bağlayıcı olan bir alım ve satım akdidir. Bu nedenle murabaha akdi, sözleşme taraflarınca tek taraflı olarak feshedilemez. Murabaha sözleşmesinin kendine has özelliği, maliyet ve kâr marjının beyân edilmesi konusunda güven unsuruna dayanan bir satış sözleşmesi olmasıdır. Satış akitlerinin ortak özelliği, varlığın mülkiyetinin satıcıdan alıcıya devredilmesidir. Sözleşmenin Tarafları Bir murabaha sözleşmesinde, sözleşme tarafları satıcı ve alıcıdır. Sözleşme tarafları murabaha sözleşmesine girebilmek için hukuki ehliyete sahip olmalıdır. Murabaha akdinde, sözleşme tarafları gerçek veya tüzel kişi olabilir. Murabaha akdine taraf olacak bir kişi, sözleşmeye vekil aracılığıyla girebilir. 22 Murabaha akdine, sözleşme tarafları arasında yapılan bir teklif (icap) ve kabul yoluyla girilir. Teklif (icap) ve kabul, uygun belgeler veya şer’i ilkelere aykırı olmayan geleneksel ticari uygulamalar (örf-i ticari) tarafından kabul edilen diğer yöntemlerle ifade edilebilir. Üzerinde mutabakata varılan ve İslam hukukuna aykırı olmayan herhangi bir şart, sözleşme tarafları için bağlayıcı olacaktır. Murâbahada ilk satıcı ile katılım bankası arasında ve sonrasında ise katılım bankası ile nihaî müşteri arasında yapılan satış sözleşmeleri birbirinden ayrı ve bağımsız olmalıdır. Murâbaha işleminin yapıldığı sırada ilk satıcı ile nihaî müşteri arasında aynı mal üzerinde önceden yapılmış bir satış sözleşmesi mevcut olmamalıdır. Murâbaha işleminde, ilk satıcı ile nihaî müşteri aynı kişi (gerçek veya tüzel) olmamalıdır. Murâbaha, hâkim ortakları aynı olan tüzel kişiler arasında ise katılım bankası işlemde muvazaa olmadığını araştırıp belirlemelidir. İlk satıcı ile nihaî müşteri arasında evlilik, hısımlık, akrabalık, ortaklık vb. yakın ilişki varsa, bu satışın muvazaalı olmadığı katılım bankası tarafından araştırılıp belirlenmelidir. Varlık Bir murabaha akdinde ticareti yapılacak varlık aşağıdaki şartları taşımalıdır: (a) İslam hukuku tarafından değeri tespit edilebilir, tanımlanabilir ve teslim edilebilir olarak kabul edilmeli, (b) (b) Hâlihazırda var olan ve satıcı tarafından sahip olunan bir varlık olmalıdır. Murabaha sözleşmesi kapsamında, aşağıdaki varlıkların ticareti yapılamaz: (a) İnşa edilecek veya yapım aşamasında olan bir varlık, (b) Tabiatı itibariyle borç olan varlık. Hakkında faiz hükümleri geçerli olan (ribevi) bir varlığın murabaha akdi kapsamında ticaretinin yapılması aşağıdaki şartları karşılamalıdır: 23 (a) Aynı tür ve kategoride bulunan faize tabi (ribevi) varlıklar arasında murabaha akdi gerçekleştirilemez, (b) Aynı kategoride bulunan ancak farklı türdeki faize tabi (ribevi) varlıklar arasında, murabaha akdi vadeli olarak gerçekleştirilemez. Murabaha konusu varlık somut/maddi veya soyut/maddi olmayan bir varlık olabilir. Murabaha varlığının mülkiyeti, satıcıdan alıcıya fiili olarak aktarılmalıdır. Alım Satım işleminin yapıldığına dair bir delil ile desteklenmesi şartıyla, mülkiyetin yasal tescili olmasa bile, geçerli bir alım satım sözleşmesinin yapılması üzerine mülkiyetin devri gerçekleşir. Mülkiyetin devri, satıcının mülkiyet hakkını elden çıkarmasıyla (tahliye) geçerlilik kazanır. Varlığın zilyetliği, fiziksel zilyetlik (kabz-ı hakiki) veya hükmi zilyetlik (kabz-ı hükmi) ile gerçekleşmelidir. Malın sahibi olarak alıcının hak ve yükümlülükleri, varlığın zilyetliğini üzerine almasıyla tesis edilecektir. Mal, vadeli satışa uygun olmalı yani altın, gümüş veya para olmamalıdır. Alıcının varlığa erişimi (temkin) ile sonuçlanan mülkiyet hakkının devredilmesinden (tahliye) önce malın kaybolması veya zarara uğraması yükümlülüğünü satıcı üstlenecektir. Aynı varlık üzerinde aynı anda birden fazla murabaha sözleşmesi yapılamaz. Aynı sözleşme tarafları arasında, aynı anda bir grup varlık üzerinde bir murabaha sözleşmesi yapılabilir. Sözleşme tarafları sözleşmeye girerken, karşılıklı olarak, sözleşmeyi kusura dayalı olarak feshetmek için bir süre belirlemeyi kabul edebilirler. Sözleşme tarafları, sözleşmeye girmeden önce, satıcının varlık üzerinde herhangi bir kusurdan doğacak yükümlülükten sorumlu olmayacağı şartını karşılıklı olarak kabul edebilirler. Satıcı, varlığın alıcı adına tescilini satış fiyatının tam olarak ödenmesine kadar tehir edebilir. Fiyat Varlığın fiyatı ve kullanılacak para birimi murabaha sözleşmesinin yapıldığı anda belirlenir ve karşılıklı olarak kabul edilir. 24 Fiyat, beyân edilen malı edinme maliyetine ve sözleşmenin yapıldığı tarihte ilave edilen kâra dayanmalıdır. Kâr miktarı, net bir rakam olarak, edinme maliyetinin belirli bir yüzdesi olarak ya da Temel Kredi Oranı, Baz Finansman Oranı gibi bir referans orana dayalı olarak belirlenebilir. Kâr marjını belirlemek için kabul edilen referans oranı açıkça belirtilmelidir. Murabaha fiyatının maliyet kısmını oluşturan varlığı edinme maliyeti, satıcının varlığı edinirken ve varlığı alıcıya teslim ederken yaptığı harcamalar anlamına gelen doğrudan masrafları içerebilir. Mekân kirası, elektrik, su vs. faturaları, personel ücretleri ve işçilik ücretleri gibi dolaylı giderler, murabaha işleminin varlığı edinme maliyetine dâhil edilemez. Kurulum Maliyeti gibi bir varlığın ayrılmaz parçası olan hizmet maliyetleri de varlığı edinme maliyetine dâhil edilebilir. Murabaha sözleşmesine girdikten sonra yapılacak herhangi bir doğrudan masraf, edinme maliyetinin bir parçasını oluşturmaz ve bu tür maliyetler alıcı tarafından karşılanır. Satıcı tarafından varlık satın alındığında elde edilen herhangi bir indirim, varlığı edinme maliyetine de yansıtılmalıdır. Satıcı, varlığı edinirken kullanılan para birimini beyan etmesi şartıyla, edindiği varlığı alıcıya üzerinde anlaşılan başka bir para birimiyle satabilir. Bir murabaha sözleşmesine peşin veya vadeye dayalı olarak girilebilir. Murâbaha işlemindeki nihaî müşteri ile satış sözleşmesi yapılırken, sözleşmenin resmiyet kazanması için tescil vb. işlemlere ihtiyaç duyulan hallerde katılım bankası nihaî müşteriden kapora alabilir. Sözleşme tarafları, taksitleri veya borcun tamamını sözleşmede belirtilen para biriminden farklı bir para birimiyle, sırasıyla taksitlerin veya borcun tamamının ödendiği tarihteki üzerinde anlaşılan geçerli döviz kuru üzerinden ödemeyi kabul edebilirler. Sözleşme tarafları, borcun kalan miktarında herhangi bir artış olmaksızın, kalan borcun ödeme süresini yeniden düzenlemeyi kabul edebilirler. Sözleşme tarafları, kalan ödenmemiş borç yükümlülüğünü yeni bir borç yükümlülüğü ile sonuçlanabilecek yeni bir sözleşmeye girerek yerine getirmeyi kabul edebilirler. 25 Ödenmemiş borcu yeniden yapılandırmak amacıyla, satıcı yeniden yapılandırılan borcun ödenmesini sağlamak için alıcıdan ilave teminatlar talep edebilir. Satıcı, ödenmemiş borcu tahsil etmek için yaptığı yasal masraflar ve ücretler dâhil olmak üzere, ancak bunlarla sınırlı olmaksızın, temerrüde düşülen borcu geri almak için üstlendiği tüm masrafları temerrüde düşen alıcıya ödettirebilir. Murabaha sözleşmesi, alıcının herhangi bir taksit ödemesinde temerrüde düşmesi halinde, kalan tüm borcu vadesinden önce ödemeyi kabul ettiğine dair bir maddeyi içerebilir. TEVLİYE Terim olarak bir malın alış fiyatı veya maliyeti üzerinde herhangi bir kar eklenmediğinin müşteriye beyan edilerek satılması demektir. Tevliye, emânet akitlerinin bir türü olduğu için murâbaha (kar beyanıyla satış) ve vadîa (zararına satış) ile aynı kategoride yer alır. Müşteri alış ve satış fiyatını bilmelidir. Bilmiyorsa satış fasit olur. Satıcı alış ve satış fiyatında yanıltıcı bir beyanda bulunur, alış fiyatından daha fazla bir fiyata satarsa, müşterinin fazla olan kısmı ödememe, ödeme yapmışsa geri talep etme hakkı vardır. Katılım bankacılığında tevliye, finansmana konu malın katılım bankası tarafından satın alınıp herhangi bir ödemenin yapılmadığı, ödeme günü geldiğinde müşterinin katılım bankasına mal bedelini peşin ödeyip karsız satın almak istediği ihracatın finansmanı, DBS (doğrudan borçlandırma sistemi) gibi işlemlerde uygulanmaktadır. Süreçleri, murabaha ile aynıdır. Farkı, malın müşteriye vadeli karlı olarak değil, karsız peşin satılmasıdır. İslam hukukunda akitler maliyet ve karın beyan edilip edilmemesine göre pazarlığa dayalı (müsâveme) ve güvene dayalı (emânet) olmak üzere ikiye ayrılırlar. Emânet akitleri; mal bedelinin satıcının kar veya maliyetle ilgili beyanına göre belirlendiği satım akitleridir. Bu akitler; fiyat satıcının aldığı bedelden düşükse “vadîa”, yüksekse “murâbaha”, aldığı bedele eşitse “tevliye” olarak isimlendirilir. MÜSAVEME Pazarlamak, pazarlık yapmak anlamına gelir. Terim olarak; alıcı ile satıcının özelde fiyat, genelde akdin konusu veya şartları üzerinde pazarlık edip karşılıklı rızaya dayalı olarak anlaşmaları usulüne dayalı olarak yapılan alım satım sözleşmesi anlamına gelir. Murâbaha ve tevliyeden farkı güvene, yani satıcının beyanına dayalı olarak değil, karşılıklı pazarlığa dayalı olarak yapılan bir satış olmasıdır. Satıcının kar veya maliyet beyanında 26 bulunması zorunlu değildir. Müşteri aldatılmadığı sürece pazarlık sonucu anlaşılan fiyat üzerinden yapılan satış geçerlidir. SELEM Nakit ihtiyacı duyan bir firmanın ya da şahsın henüz üretmediği standart bir malı (hububat, bakliyat, çimento vs.) ileri bir vadede teslim etmek üzere peşin bedelle satmasına selem denilir. Katılım bankacılığı ürünleri arasında bulunan selem, hâlihazırda yaygın olarak kullanılmamakla birlikte özellikle tarım ürünlerinin finansmanında kullanılabilecek bir yöntemdir. Bedeli peşin ödenmek kaydıyla ileri bir tarihte teslim edilmek üzere, teslim tarihi, bedeli, özellikleri ve miktarı belli olan bir mal üzerine yapılan akittir. Selem akdinde şu şartlara riayet edilmesi gerekir: Mal bedelinin peşin ödenmesi gerekir. Selem konusu malın miktarı, özellikleri, cinsi, kalitesi belirlenebilen bir mal olması gerekir. Selem konusu mal, vadeli satıma uygun bir mal olmalıdır. Selem konusu malın teslim edilebilir olması gerekir. Selem konusu malın teslim tarihi belli olmalıdır. Selem konusu malın teslim yeri belli olmalıdır. Selem alıcısı, selem malını teslim almadan önce satamaz. Alt selem yapabilir. Selem bedeli olabilecek mallar şunlardır: Selem bedelinin standart mislî mal (örneğin buğday, arpa gibi tahıllar) olması caizdir. Bu durumda kurulan selem akdinde faiz meydana gelmemesi şartı aranır. Selem bedelinin kıyemî mal (örneğin hayvanlar) olması caizdir. Selem Bedelinin belirli bir malın kullanım hakkının/menfaatinin belirli bir süre boyunca devredilmesi selem bedeli olabilir. Selem bedelinin, taraflar arasında uyuşmazlığa yol açmayacak ve tüm kapalılıkları ortadan kaldırılmış şekilde belirlenmiş olması şarttır. Eğer selem bedeli nakit olursa –ki aslolan da budur– bu nakdin döviz cinsi, miktarı ve ödeme şekli net olarak 27 belirlenmelidir. Selem bedeli mislî mal olduğunda ise bunun cinsi, türü, özellikleri ve miktarı tam olarak belirlenmelidir. Selem bedelinin, selem sözleşmesinin akdedildiği mecliste peşin olarak teslim alınması gerekir. Bununla birlikte, selem malının teslim vadesine eşit veya daha uzun bir vadede olmaması şartıyla, selem bedelinin en fazla iki veya üç gün ötelenmesi caizdir. Bu öteleme imkânının sözleşme sırasında şart koşularak elde edilmesi de mümkündür. Deynin (alacağın), selem bedeli olması caiz değildir. Selem Malı Birimleri arasında dikkate alınacak önemli bir fark bulunmayan standart nitelikteki mislî malların, faiz gerçekleşmemesi şartıyla, selem malı olması caizdir. Alım satımı ölçekle (mekîlât), tartıyla (mevzûnât), uzunluk ölçüsüyle (mezru‘ât) ve birbirine çok yakın büyüklükteki mallarda sayıyla (adediyyât-ı mütekâribe) gerçekleştirilen ürünler mislî maldır. Birimleri arasında önemsenecek kıymet farkı bulunmayan, üzerinde şirket markası olan ve düzenli olarak standart ölçülerde üretildiği için yaygın bir şekilde bulunabilen şirket malları, birbirine çok yakın büyüklükte oldukları için sayıyla alınıp satılabilen mallar (adediyyât-ı mütekâribe) kapsamına girer. Selem bedeli para, altın veya gümüş olduğunda selem malının para, altın veya gümüş olması caiz değildir. Selem malının, değeri kişiden kişiye değişmeyip objektif bir şekilde nitelikleri ortaya konabilen ve zimmette sabit olabilen mallardan olması şarttır. Selem malının, tüm belirsizlikler giderilmiş şekilde tanımlanmış olması gerekir. Selem malının miktarının tam olarak bilinmesi şarttır. Bu bakımdan her türlü malın miktarı; ağırlık, hacim, uzunluk ve sayı ölçülerinden hangisi ile ölçülüyorsa ona göre belirlenmelidir. Selem satıcısının, selem malını alıcıya teslim etmesinin mümkün olabilmesi için, selem malının, normal koşullarda sözleşme vadesi geldiği anda genel olarak piyasada bulunabilen mallardan olması şartı aranır. Selem malının teslim edileceği tarih, taraflar arasında uyuşmazlığa yol açmayacak şekilde tam olarak belirlenmelidir. Selem bedelinin tamamı başlangıçta peşin olarak ödenmek şartıyla, selem malının partiler hâlinde belirli vadelerde teslim edilmesi de caizdir. 28 Kural olarak selem sözleşmesinde, selem malının teslim yeri belirlenmelidir. Sözleşmenin tarafları, teslim yeri için herhangi bir belirleme yapmadılarsa akdin kurulduğu yer teslim yeri kabul edilir. Şu malların selem malı olması caiz değildir. İşte şu araba” denilerek kurulan akit örneğinde olduğu bizatihi belirlenmiş muayyen bir mal selem malı olamaz. Arazi, bina ve ağaç gibi zimmette sabit olamayan (borç alınıp verilemeyen) mallar selem malı olamaz. Mücevher ve antika eşya gibi değeri kişiden kişiye değiştiği için objektif bir şekilde nitelikleri ortaya konamayan mallar selem malı olamaz. Belirli bir araziye ait ürünlerin selem malı olmasını şart koşmak caiz değildir. Dolayısıyla selem satıcısı (müslem ileyh), selem vadesi dolduğunda kendi tarlasında veya fabrikasında ürettiği ya da başka bir yerden temin ettiği ürünleri selem alıcısına teslim edebilir. İSTİCRAR Terim olarak, pazarlık yapmadan ve herhangi bir bedel üzerinde anlaşmadan ihtiyaç duyulan malların satıcıdan peyderpey alınıp, bir süre sonra tarafların birbirine olan borçlarını ifa etmek üzere mahsuplaşması olarak tanımlanabilir. Türkçe veresiye veya açık hesap satış olarak isimlendirilebilir. Ön ödemeli isticrâr: Müşterinin pazarlık ya da akit yapmaksızın satıcıya önceden belli bir miktar para verip, ihtiyacı olan şeyleri peyderpey alması ve bir süre sonra alınan malların bedelinin hesaplanarak ödenen paradan düşülmesidir. Sonradan ödemeli isticrâr: Müşterinin pazarlık ya da akit yapmaksızın ihtiyacı olan şeyleri satıcıdan peyderpey alması, bir süre sonra alınan malların bedelinin hesaplanarak satıcıya ödenmesidir. İsticrârın; selem, istısna ve teâtî akdinden ayrışan yönleri ise şunlardır: Selem; nitelikleri, miktarı, cinsi ve teslim vadesi belli bir mal üzerine yapılan, mal bedelinin akit anında belli olduğu ve peşin ödendiği bir akittir. İstısna, nitelikleri, miktarı, bedeli ve teslim tarihi belli olan bir malın üretimi veya tedarik edilmesi üzerine yapılan sipariş akdidir. 29 İsticrâr ise belirli bir mal üzerine yapılmamaktadır; mal bedeli, malın teslim tarihi ve vadesi akit anında her zaman belli değildir, selem de olduğu gibi ödeme peşin değil sonradan yapılmaktadır. Bey ‘i teâtî (fili alım satım), herhangi bir icap kabulde bulunmadan alım satımın sözlü irade beyanı olmadan fiili değiş tokuş ile kurulduğu akitlere denir. TEVERRUK Nakit temin etmek amacıyla vadeli satın alınan bir emtianın üçüncü bir şahsa peşin ve genellikle daha düşük bir bedelle satılmasıdır. Kâr beyanı ile emtia satışı olarak da isimlendirilen bu işlemde; katılım bankaları müşterilerinin talebi üzerine organize piyasalardan peşin bedelle satın aldıkları platinyum, tahıl gibi ham maddeleri vadeli olarak müşterilerine satarlar. Müşteriler de katılım bankalarından taksitle satın aldıkları malları peşin bedelle yine organize piyasalar üzerinden (direkt ya da vekâlet ile) başka alıcılara satarlar. Böylece müşteri, nakit ihtiyacını karşılamış ve vadeli olarak borçlanmış olur. Söz konusu işlem katılım bankasının nakit temin etmesi amacıyla yapılırsa “ters teverruk” olarak isimlendirilir. Teverruk Uygulamalarının Hükümleri Klasik teverruk işlemi aslı itibariyle caizdir. Ancak bu işlemin caiz olabilmesi ve “klasik teverruk” olarak adlandırılabilmesi için akitlerle ilgili genel meşruiyet şartlarına ilaveten aşağıdaki şartları da taşıması gerekir: Emtia, vadeli satışa uygun olmalı yani altın, gümüş veya para olmamalıdır, Emtia, akit anında mevcut ve muayyen olmalıdır, Akitler, birbirinden bağımsız ve muvazaadan uzak olmalıdır, Emtia, müşteri tarafından hakiki veya hükmi olarak kabz edilmelidir, Emtia, muvazaalı işlemlerle ilk sahibine dönmemelidir. Katılım bankalarınca yapılacak teverruk işleminin bu kapsamda değerlendirilebilmesi için vadeli olarak emtia alan kişinin, aldığı bu emtiayı, satın aldığı kişi ya da katılım bankasını herhangi bir şekilde devreye sokmadan satması gerekir. Klasik teverruk işlemi, organize teverrukla aynı sonuçları doğuracak şekilde standart bir yatırım ve finansman yöntemi olarak düzenlenemez ve pazarlanamaz. 30 Organize teverruk işlemi caiz değildir. Böyle bir işleme ancak klasik teverrukun uygulanmasını mümkün kılan düzenlemeler yapılana ya da alternatif meşru yöntemler geliştirilene kadar sadece fon kullandırma sonucu oluşup ödeme güçlüğü çekilen borçları yapılandırma ve katılım bankasının likidite ihtiyacını giderme amacıyla müracaat edilebilir. Katılım bankasının bu ihtiyacını öncelikle katılım bankalarınca sunulan diğer ürünler (katılma hesabı açma, sukuk vb.) yoluyla karşılaması esastır. Bu mümkün olmadığında teverruk yöntemine başvurulacaksa bu işlemin öncelikle bir başka katılım bankasıyla yapılması tercih edilmelidir. İSTİSNA Eser sözleşmesi de denilen istisna, belli bir ücret karşılığında nitelikleri belirlenmiş bir eseri imal ettirmek üzere yapılan sözleşmeleri ifade eder. İstisna akdi yapım/imal gerektiren ürünleri konu alır. Bu sözleşmelerde yapılacak ürünün niteliklerinin, miktarının, işin ve bedelinin vadesinin belirlenmesi gerekir. Yarım kalmış kooperatiflerin tamamlanmasında, toplu konutların finansmanında, müteahhitlik işlerinde, araç, gemi, uçak gibi büyük yapı işlerinin finansmanında katılım bankaları istisna akdinden faydalanabilmektedir. İstisna, bir satıcının, bir alıcıya, mutabık kalınan şartnameye uygun olarak, henüz inşa, imal veya bina edilmemiş bir varlığı, önceden belirlenmiş bir fiyatla, belirlenen ileri bir tarihte teslim edilmek üzere sattığı bir sözleşmeyi ifade eder. Eser Sözleşmesinin Fıkhî Niteliği ve Şartları 1. Şartları tam olarak gerçekleştiği takdirde eser sözleşmesi, sözleşmenin her iki tarafı için de bağlayıcıdır. Eser sözleşmesinde aranan şartlar şunlardır: “Sözleşmeye konu olan eserin/yapıtın cinsinin, türünün, miktarının, istenen özelliklerinin tam olarak açıklanması, akit bedelinin belirli olması ve eğer varsa vadenin tespit edilmesi.” Eğer üretilen eser, işverenin şart koştuğu özelliklere uygun olmazsa, işveren bunu kabul edip etmeme konusunda muhayyerlik hakkına sahip olur. 2. Eser sözleşmesi, bizatihi bağlayıcı bir akit olduğu için sözleşme kurulduğu anda hükümlerini doğurur. Bu bakımdan imalat süreci bittikten sonra yeni bir îcâb ve kabul ile irade beyanlarını yenileyerek akit kurmaya ihtiyaç yoktur. Eser sözleşmesi bu yönüyle, faizsiz finans kurumunun sözleşme konusu malı mülk edindikten sonra yeni bir îcâb ve kabul ile satması gereken murâbaha yöntemindeki vaatten ayrılır. 31 3. Yüklenicinin (sâni‘), eser sözleşmesinde kusurlardan sorumlu olmama şartını ileri sürmesi caiz değildir. 4. Eser sözleşmelerinin veya işlemlerinin, faizli finansman için bir hile olarak kullanılması caiz değildir. Örneğin; Faizsiz finans kurumunun yükleniciden, üretilmiş yapıtları veya ekipmanları peşin olarak satın alıp aynı malları ona daha yüksek bir fiyata vadeli olarak satmak üzere uzlaşması caiz değildir. Eser sözleşmesi yoluyla finansman sağlanacaksa, işveren ile yüklenicinin aynı kişi olması caiz değildir. Eser sözleşmesi yoluyla finansman sağlanacaksa, işverenin yüklenici firmanın 1/3’ine veya daha fazlasına sahip olması da caiz değildir. Murabahadan farkı; İstısna’, bir malı üretmek üzere yapılan sözleşmedir. Murabaha ise üretilmiş mevcut bir malı maliyet ve karını açıklayarak satmaktır. Istısna’ sözleşmelerinde mal üretimi için gerekli olan malzeme de emek de yükleniciye aittir. İcâre’de ise malzeme işverene, emek işçiye aittir. Bir sözleşmede üretilecek olan malın malzemesi (hammaddesi) işverene, sadece emeği yükleniciye aitse bu ıstısna’ değil, icâre sözleşmesidir. Istısna’ akdi, sadece bina, makine, gemi inşası gibi imal edilen, insan ürünü mallar da olur; selem akdi ise, insan tarafından üretilsin üretilmesin buğday, pamuk gibi nitelikleri ve kalitesi belirlenebilen standart mallarda olur. Ayrıca selem akdinde mal bedelinin peşin ödenmesi şarttır. İstısna‘ akdinde bedel peşinde vadeli de olabilir. İstısna‘: Katılım bankasının müşteriyle görüşerek nitelikleri belli bir malın vadeli veya peşin bir bedel karşılığında üretilmesi üzerine anlaşma yapması. Alt istısna‘: Katılım bankasının üreticiyle görüşerek üstlenmiş olduğu malın üretimini alt yükleniciye genelde daha ucuz bir fiyatta peşin veya vadeli bir bedelle devretmesi. İCARE/Kira Tanımı Bir varlığın menfaatinin (kullanım ve yararlanma haklarının), belli bir süre için, kira bedelini ödemeyi üstlenen tarafa temlik edilmesini sağlayan sözleşme türüdür. 32 Katılım bankacılığında icare; kiralama, alt kiralama, hizmet finansmanı, kasa kiralama ve kiraya dayalı bankacılık hizmetleri (para aktarma, tahsilat yapma, fatura ve vergi ödeme) gibi ürün ve hizmetlerde kullanılmaktadır. Bir varlığın intifa hakkının mülkiyetini, belirli bir bedel karşılığında ve belirli bir süre için başka bir kişiye devreden bir kira sözleşmesi, Belirli bir bedel karşılığında ve belirli bir süre için bir kişinin hizmetini kiralama sözleşmesi. Bir icare sözleşmesindeki varlık ve intifa hakkı: (a) İslam hukuku tarafından tanınan, (b) Kıymet biçilebilen, (c) Mevcut, (d) Tanımlanabilir, (e) Erişilebilir, (f) Teslim edilebilir, (g) Borca dayalı olmayan ve (h) Bozulmayan/dayanıklı bir varlık olmalıdır. Bir icare sözleşmesindeki varlık aşağıdaki şekillerde olabilir: (a) Arazi, bina, taşıt veya makine gibi taşınır veya taşınmaz bir fiziksel varlık olmak üzere maddi varlıklar, (b) Ticari marka, patent veya kiraya verilebilecek diğer fikri mülkiyet biçimleri gibi maddi olmayan varlıklar. FİNANSAL KİRALAMA Tüketilmeden kullanılabilen bir varlığın menfaatinin finansman sağlama amacıyla belirli bir süre için müşteriye devredilmesi işlemidir. Bu işlemde üç taraf söz konusudur. Bunlar yatırımcı (müşteri), katılım bankası ve üreticidir. Yatırımcı ihtiyaç duyduğu malı seçer ve satın alınması için katılım bankasıyla finansal kiralama sözleşmesi imzalar. Katılım bankası da malı alıp yatırımcıya teslim eder. Yatırımcı başta anlaşılan vadelerde bankaya kira ödemesini yapar. Ödemeler tamamlanınca mal sembolik bir bedelle veya bedelsiz olarak yatırımcıya devredilir. Buna göre yatırımcının menfaatinden 33 istifade ettiği varlığın mülkiyeti finansal kiralama sözleşmesinde akdedilen süre dâhilinde katılım bankasında bulunmaktadır. Ücret Kira sözleşmesinde kira ücretinin nakit, ayni bir mal veya menfaat (hizmet) olması caizdir. Kira ücretinin taraflarca tam anlamıyla biliniyor olması şarttır. Kira ücreti, kira müddetinin tamamı için tek bir ücret olarak belirlenebileceği gibi ücretin bu süre boyunca dönemsel taksitlerle ödenmesi de kararlaştırılabilir. Kira ücretinin sabit bir tutar olarak belirlenmesi caiz olduğu gibi taraflar açısından malum olan herhangi bir yolla değişken bir tutarda belirlenmesi de caizdir. Kira akdinde, kira ücreti sözleşme kurulduğu anda kiracının yükümlülüğü olur. Ancak kira konusu malı kullanma olmadıkça veya kiracıya bu malı kullanma imkânı verilmedikçe sırf kira sözleşmesinin akdedilmiş olması sebebiyle kiralayan ücreti hak etmez. Kira ücretinin sözleşme imzalandığı anda peşin olarak tek seferde ödenmesi mümkün olduğu gibi taksitli olarak ödenmesi de mümkündür. Taksit süresinin kira süresiyle eşit veya bu süreden az ya da çok olması caizdir. Kira konusu varlık, sözleşmede belirlenen süre içinde teslim edilmezse, gecikme süresi konusunda örf dikkate alınır. Gecikmenin örfen bilinen süreyi aşması hâlinde kiracının ücret ödeme yükümlülüğü olmaz. Kira ücretinin değişken olması durumunda ilk dönem ücretinin belirli olması gerekir. Buna bağlı olarak ilk dönem ücretinin belirli olması şartıyla, sonraki dönemlerin ücretleri, taraflar açısından belirli olan bir endekse bağlanarak, değişken oranlı bir şekilde belirlenebilir. Ancak bu endeksin taraflar arasında uyuşmazlığa yol açmayacak şekilde belirli bir standart formülle ilintili olması gerekir. Endeks için ayrıca alt ve üst sınır da konulur. Çünkü sonraki dönemler için uygulanacak ücretler açısından bu endeks belirleyici olacaktır. Tarafların karşılıklı rızaları ile anlaşmaları durumunda gelecek dönemlerin yani kira konusu varlığın kullanımının henüz gerçekleşmediği periyotların ücretinde değişikliğe gitmeleri caizdir. Bu durumda kira sözleşmesinin yenilenmesi söz konusu olur. Ancak 34 geçmiş dönemlerle ilgili ödenmemiş ücretler kiracının borcu hâline gelmiş olacağından ödenmemiş borçlar üzerine herhangi bir artış yapılması caiz değildir. SALE&LEASEBACK/SAT GERİ KİRALA/BEY’BİL İSTİĞLAL Bir firmanın aktifinde yer alan bir gayrimenkulün leasing şirketine satılması ve sözleşme ile belirli bir süre ile kiralanıp, sözleşme sonunda tekrar devir alınması işlemidir. Sat – geri kiralama işlemi bir nakit finansman işlemidir. Bu yönüyle teverruk işlemine benzemektedir. Sat – geri kiraladaki alım satım ve kiralamalara finansman amaçlı olması nedeniyle vergi ve harç istisnası getirilmiştir. Finansal kiralama ile arasındaki farkı, finansal kiralamada kiraya konu mal üçüncü bir kişiden satın alınıp müşteriye kiralanmaktadır. Sat – geri kiralamada ise müşteriye (finansman talebinde bulunan kişiye) ait finansal kiralamaya uygun mallar satın alınıp müşteriye geri kiralanmakta, kira müddeti sonunda ilk sahibine geri satılmaktadır. Gelir elde etme anlamına gelen istiğlâl satışı; belli bir süre sonra bedeli iade edildiğinde geri alınmak üzere bir malın satımını konu edinen vefâen satışa (bey‘ bi’lvefâ), satılan malın geri kiralanmasının eklenmesiyle oluşmuş, temelini vefâen satışın oluşturduğu bir akittir. MUDAREBE (Emek – Sermaye Ortaklığı) Emek-Sermaye Ortaklığı (Mudârebe) Mudârebe fon toplama yöntemi olarak kullanıldığı gibi fon kullandırma yöntemi olarak da kullanılabilir. Katılım bankaları toplamış oldukları fonları, işletmecilerle mudârebe ortaklığı çerçevesinde anlaşma yaparak sermayenin tamamı kendisinden olmak üzere belirli bir parti malın üretimi, bir projenin gerçekleştirmesi gibi işlerde değerlendirebilir, elde edilen karı paylaşarak getiri elde edebilir. Fon toplamada mudârebe akdiyle ilgili verilen bilgiler fon kullandırma için de geçerlidir. MÜŞÂREKE (Kâr-Zarar Ortaklığı) Sermaye ortaklığı veya kar-zarar ortaklığı olarak da bilinen müşareke, iki veya daha fazla şahsın belirli bir miktar sermaye koyarak, birlikte iş yapmak ve meydana gelecek kâr veya zararı paylaşmak üzere kurdukları ortaklıktır. Katılım bankacılığında bir fon kullandırma yöntemi olarak kullanılan müşareke, bazı proje finansmanlarında katılım bankasının söz konusu projeye ortak olması yoluyla gerçekleşmektedir. 35 Müşâreke, iki veya daha fazla ortağın ticari bir faaliyette bulunmak üzere sermayelerini bir araya getirerek ortaklık yapmasıdır. Mudârebeden farkı ortaklardan her birinin sermayede payı olmasıdır. Müşârekede, ortakların şirketteki paylarının tam olarak belirli olması gerekir. Bundan dolayı kural olarak şirket sermayesi, ortakların sermayedeki paylarının objektif olarak belirlenebileceği nakdî varlıklardan olmalıdır. Müşâreke ortaklığı iki şekilde kurulabilir: a. Normal Müşâreke: Her iki tarafın sermaye koyarak ortaklık yaptığı belirli bir süreye bağlı olmayan ortaklık türüdür. Taraflar, ortaklığı sona erdirmek istediğinde sermayesini alarak ortaklıktan çıkarlar. b. Azalan Müşâreke: Ortaklardan birinin payanın zamanla diğer ortak tarafından devralındığı ortaklık türüdür. GİRİŞİM SERMAYESİ Girişim sermayesi en basit tanımıyla yeni bir firmayı finanse etmek için yatırılan paradır. Daha açık bir ifadeyle girişim sermayesi bir işi olan; büyütmek ve geliştirmek isteyen fakat yeterli yatırım gücü olmayan veya iyi bir iş kurma fikrine, gerekli girişimcilik yeteneğine ve bilgisine sahip ancak iş kurmak için sermayesi olmayan girişimcilere, fikirlerini gerçeğe dönüştürmek için gerekli finansmanı sağlayan bir alternatif finansman yöntemidir. MÜLKİYET ORTAKLIĞI (Şirket-i Mülk) Mülkiyet ortaklığı, iki veya daha fazla kişinin ev, araba gibi bir malda ortak olmasıdır. Uygulamada hemen bütün işlemlerde müşteriler malın bir kısmının bedelini kendileri karşılamaktadır. Bu gibi durumlarda katılım bankası müşterisiyle malı ortak satın alıp kendi hissesini defaten veya belirli paylar halinde müşterisine satarak ona fon sağlayabilir. ZİRAİ ORTAKLIKLAR Müzâre‘a; sözlükte toprağa tohum atmak, ekin ekmek anlamına gelir. Terim olarak tohum ekmek ve mahsulü belli oranda paylaşmak üzere arazi sahibiyle emek sahibi arasında yapılan ziraî ortaklık sözleşmesini ifade eder. Muğârese; sözlükte fidan dikmek demektir. Terim olarak; arazi ve emek sahibinin (âmil) yetişecek ağaçlarda ortak olma şartıyla boş araziye fidan dikmek üzere yaptıkları ortaklıktır. 36 Müsâkât; sözlükte, sulama ve su vermek anlamına gelir. Terim olarak; yetiştirilecek ürünü belli bir oranda paylaşmak üzere meyve bahçesi veya üzüm bağı sahibiyle bunların bakım ve sulamasını üstlenecek işletmeci arasında yapılan ortaklıktır. ADİ VEKÂLET Vekâlet: Kişinin, temsile uygun bir konuda başkasını kendi yerine atamasıdır. Vekâlet aslen (mahiyeti/özü itibariyle) bağlayıcı olmayan ( gayrı-ı lazım) bir sözleşmedir. Bağlayıcı vekâlet ise başkasının hakkı devreye girerse, vekâlet ücret mukabili verilmişse, durdurulması imkânsız ya da vekilin zarar göreceği varsa, müvekkil belli bir süre vekâleti fesh etmeyeceğini söylemişse bağlayıcı olur. YATIRIM VEKÂLETİ Bir kimsenin sahip olduğu sermayeyi ücretli veya ücretsiz olarak işletip değerlendirmesi için başkasını yetkilendirmesidir. Bu akit, tarafların belirli bir süre boyunca sözleşmeyi feshetmeyeceklerini taahhüt etmeleri suretiyle kurulmaktadır. Yatırım vekâleti işlemlerinde, sermaye sahibi olan banka müvekkil; sermayeyi değerlendirmesi için yetki verilen müşteri ise yatırım vekili konumundadır. Bu akitte, akdin konusu sermayenin yönetimi için sunulan hizmettir ve bu hizmet bankaya (müvekkile) kâr sağlamaya yöneliktir. 37