İSG Ders Notu (1) PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Tags
Summary
This document covers the Turkish İş Sağlığı ve Güvenliği (Occupational Health and Safety) law. It discusses concepts, legislation, and scope of application of the law related to worker's safety and health. The text examines various aspects of the law, including the roles of employers and employees in maintaining a safe work environment.
Full Transcript
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HUKUKU I. KAVRAM VE KAPSAM 1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı Şüphesiz sağlıklı ve güvenli bir çalışma ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir; ancak bunun bir sosyal ihtiyaç olarak ortaya çıkması yakın zamanların olgusudur ve "iş sağlığı ve güvenli...
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HUKUKU I. KAVRAM VE KAPSAM 1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı Şüphesiz sağlıklı ve güvenli bir çalışma ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir; ancak bunun bir sosyal ihtiyaç olarak ortaya çıkması yakın zamanların olgusudur ve "iş sağlığı ve güvenliği" kavramı olarak doğuşunda, sanayileşmeyle başlayan fabrika tipi üretim sürecinde ekonomik ve hukuki olarak bir başkasına bağlı çalışan ve adına "işçi" denilen yeni çalışanlar kitlesi önemli etken teşkil etmiştir. Sanayi devrimiyle birlikte önemli bir sorun olarak ilk kez tarih sahnesine çıkan iş sağlığı ve güvenliği kavramını, işin yapılması sırasında, işyerindeki fiziki çevre koşulları nedeniyle işçilerin maruz kaldıkları sağlık sorunları ve mesleki risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılması şeklinde tanımlamak mümkündür. Endüstrileşmiş ülkelerde, işçinin sağlığının korunması ve güvenliğinin geliştirilmesi, iş hukukunun temel amaçlarından biri olmuştur. Bugün iş sağlığı ve güvenliği kavramı, sadece fiziksel anlamda sağlık ve güvenlik olarak algılanmamakta, çalışanın psikolojisini, sosyal durumunu etkileyen psikososyal riskler, cinsel taciz, mobbing (işyerinde psikolojik taciz) gibi olgular da dikkate alınmaktadır. 2. Mevzuatımızda İş Sağlığı ve Güvenliği İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin kuralları bir bütün halinde ele alan bir kanun, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (İSGK) kabul edilene kadar hukukumuzda yer almamaktaydı. 6331 sayılı Kanun farklı kanunlara dağılmış iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemeleri aynı kanun içerisinde bütüncül bir yaklaşımla ele almıştır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş sağlığı ve güvenliğini, kamu düzenine ilişkin mutlak emredici kurallarla düzenleme yoluna gitmiştir. Kanun, bu alanda kurumsal bir yapılanmayı öngördüğü gibi, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına aykırılığı ceza yaptırımına da bağlamaktadır. 6331 sayılı Kanun’dan önce, iş sağlığı ve güvenliği temel olarak İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nda düzenlenmekteydi. 1475 sayılı İş Kanunu’nu yürürlükten kaldırarak, 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’na kadar, iş sağlığı ve güvenliği hususunda, gerek uygulama gerekse akademik çalışmalar, hep kaza sonrası sonuçlara odaklanmış ve önleyici koruma anlayışı yeterince ele alınmamıştır. Bunun yanı sıra, söz konusu dönemde çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü de, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini, tek tek somut biçimde ve detaylıca saymaktaydı. Örneğin Tüzüğün 23. maddesi, “… işyerinde asma katlara çıkıp inmek için, yerin durumuna göre, eğimli veya demir dik merdivenler kullanılabilir. Ancak, bunların üst ve alt başlarından sağlam bir şekilde tespit edilmiş bulunması, geniş basamaklı ve iki tarafı korkuluklu ve bu korkulukların, merdivenin bittiği asma kat döşemesinde kesilmeyerek en az 75 cm daha uzatılması gerekir.” şeklindeydi. Oysa 2003 yılında çıkan 4857 sayılı İş Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan yönetmelikler ile birlikte, Avrupa Birliği modeli benimsenmiştir. Söz konusu modelde, devletin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini tek tek belirlemesi yerine, bunların demokratik bir yapı içinde, işyerine özgü şekilde somutlaştırılması öngörülmektedir. Başka bir ifadeyle, bu sistemde, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri somut olarak tek tek sayılmaktansa, işverenin bu önlemleri nasıl ve ne şekilde alacağı bir “süreç” olarak değerlendirilmekte ve hem iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu hem de alınacak tedbirler bakımından sürece ve süreç yönetimine odaklı bir iş sağlığı ve güvenliği anlayışı benimsenmektedir. Bu doğrultuda, 4857 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan yönetmeliklerle de işverenlerin yükümlülükleri, ayrıntılı bir şekilde öngörülmemiş; bunun yerine, işverene genel bir çerçeve içinde hareket alanı tanınmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’ndan (İş K.) sonra, 6331 sayılı Kanun da devletin somut önlem anlayışını terk etmiş ve süreç yönetimine dayalı AB modelini benimsemiştir. Bu modelde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kuralların bütün ayrıntısıyla önceden belirlenebileceği kabul edilmemektedir. Zira her geçen gün yeni riskler ortaya çıkmakta ve teknolojinin gelişim hızı karşısında, ortaya 1 çıkabilecek bütün risklerin önceden öngörülmesi ve buna göre kurallar getirilmesi mümkün olmamaktadır. AB modelinde genel bir çerçeve çizilmekte, bu çerçevenin içeriği ise, işveren tarafından, işyerinin sübjektif özellikleri dikkate alınarak doldurulmaktadır. Bunun için işverenlerin, işyerinde uygulanmak üzere, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine ilişkin bir iç yönetmelik hazırlaması ve buna bağlı bir iş sağlığı ve güvenliği prosedürü oluşturması gerekmektedir. Aksi takdirde, salt mevcut Kanun ve Yönetmeliklerle bir işyerinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) da, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin, özel hukuk kuralı niteliğinde emredici bir hukuk kuralı bulunmaktadır. TBK m. 417'ye göre, işveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. Bu maddede işverenin, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğü "gerekli her türlü önlemi almak", "araç ve gereçleri noksansız bulundurmak" şeklinde herhangi bir sınırlandırma öngörülmeksizin belirlenmiştir. Bu durumda işveren TBK. m. 417 hükmü karşısında "işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak" yükümlülüğü altındadır. Buna göre işyerinde yapılan işin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması bakımından gerekli kıldığı tüm önlemlerin alınması, araç ve gereçlerin noksansız bulundurulması kanunla öngörülen bir işveren yükümlülüğüdür. İşletme tehlikeleri, kavram olarak, işçinin, işyeri veya işletmede karşılaşabileceği tehlikeleri, yani; iş ilişkisi içinde çalışması sırasında karşılaşacağı tehlikeleri ifade eder. İşte bu tehlikelere karşı işverenin işçiyi gözetme borcu, gerekli tesisat ve donanımı yapması, gerekli koruyucu araç ve gereci işçiye sağlaması, işyerini güvenli bir çalışma ortamının sağlanmasına elverecek şekilde organize etmesi ve bu bağlamda da gerekli emir ve talimatı işçiye vererek denetimini yapması şeklinde ortaya çıkar. Şu halde TBK m. 417 esasında emredici özel hukuk kuralı olarak gözetme borcunun içeriğine giren gerekli her türlü önlem, soyut bir şekilde değil, işin ve işçinin niteliği, işyeri şartları, ekonomik, mali durumu, teknik imkânları gibi faktörler göz önüne alınarak gerekliliği belirlenecek ve işverenden beklenebilecek önlemlerdir. TBK. m. 417'de olduğu gibi özel hukukun işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alma yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerinin, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının Kamu Hukuku kuralı niteliğindeki emredici düzenlemeleri dikkate alınarak yorumlanması gerekir. Türk Hukukunda TBK. m. 417, işçi ile işveren; 6331 sayılı Kanun hükümleri ise işveren ile devlet arasındaki yükümlülükleri düzenler ve bunun sonucu olarak da TBK. m. 417'ye aykırılık halinde Özel Hukuk yaptırımları, 6331 sayılı Kanun hükümlerine aykırılık halinde Kamu Hukuku yaptırımları söze konu olur. 3. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun Kapsamı a. 6331 sayılı Kanun’un kişiler bakımından uygulama alanı 6331 sayılı Kanun’un amacı, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir. Kanun bu amacı belirlerken işyerleri arasında bir ayrıma gitmemiş ve öznesi olarak da işveren ve çalışanları almıştır. Bu amaca paralel olarak kanun koyucu 6331 sayılı Kanun’un kapsamını oldukça geniş bir şekilde belirlemiştir. Kanun’un 2. maddesinin ilk fıkrasına göre, bu Kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır. Görüldüğü üzere işyerleri, işvereninin kim olduğuna ve çalıştırdığı işçi sayısına bakılmaksızın Kanun’un kapsamına alınmıştır. Kanun’un kapsama ilişkin hükmünde en dikkat çekici husus, kanun koyucunun işçi kavramı yerine çok daha kapsayıcı nitelikteki “çalışan” kavramını kullanmasıdır. Bu Kanun 2 anlamında çalışan, kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişidir (m. 3/ f. 1, b). Bu sayede sadece işçiler değil, tabi olduğu mevzuat ve buna bağlı olarak belirlenmiş statünün bir önemi olmaksızın tüm çalışanlar Kanun’un koruyucu şemsiyesinin altına alınmıştır. Bu anlamda memur, sözleşmeli personel gibi tüm kamu görevlileri; Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’na tabi olarak çalışan tüm işçiler ve işçi sıfatına sahip olmasalar da işyerindeki korunma gereksinimleri nedeniyle çırak ve stajyerler bu Kanun’dan doğan hak ve yükümlülüklere tabi olacaklardır. Kanun’da iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin korumanın kapsamı geniş bir şekilde belirlenmiş olsa da, bazı faaliyet ve kişiler niteliklerinden ötürü Kanun’un uygulama kapsamı dışında bırakılmışlardır. 6331 sayılı Kanun’un m. 2/ f. 2 hükmünde yer alan istisnalar şunlardır: a) Fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri. b) Afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri. Buradaki afet ve acil durum faaliyetleri genel hayatı etkileyen fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran doğal, teknolojik ve insan kaynaklı olaylar olup bu olaylarda sivillerin korunması ve kurtarılması amacıyla müdahalede esas görevli birimlerin faaliyetleri kapsam dışında bırakılmıştır. İşverenlerin kendi işyerlerinde ortaya çıkabilecek afet ve acil durumlara müdahale için kurduğu birimlerse Kanun’un kapsamı içinde kalacaktır. c) Ev hizmetleri. Ev hizmetleri, bir evin gündelik işlerinden olan, yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi işlerdir. Bu işlerde çalışanlar 6331 sayılı Kanun’un kapsamına girmeyeceklerdir. Ancak bu, ev hizmetlerinde çalışanların işverenlerinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasına ilişkin gözetme borcundan da müstesna oldukları anlamına gelmez. 6098 sayılı TBK’ ya tabi ev hizmetlerinde çalışanlar hakkında 417. madde hükmü uygulanacak ve işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereci noksansız bulundurmakla yükümlü olacaklardır. ç) Çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar. Kendi nam ve hesabına hizmet ve mal üretenlerin istisna kapsamına girebilmesi için yegâne koşul, çalışan istihdam etmemesidir. Eğer bir kişi dahi olsa çalışan istihdam ediliyorsa, çalıştıran bu Kanun anlamında işveren sıfatına sahip olacak ve kanundan doğan hak ve yükümlülüklere tabi olacaktır. d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri. Bu kişiler, işyurdu şeklinde de olsa bir işyerinde iş görmek dolayısıyla, çalışma ortamına ilişkin risklerle karşı karşıya olacaklardır. Bu itibarla, söz konusu çalışanların kapsam dışında bırakılması isabetli olmamıştır. b. 6331 sayılı Kanun’un yer bakımından uygulama alanı 6331 sayılı Kanun’da öngörülen yükümlülükler bakımından belirleyici kavram, “işyeri” dir. Zira Kanun’daki pek çok yükümlülük işyeri esas alınarak belirlenmiştir. Örneğin; iş sağlığı ve iş güvenliği kurulu kurma zorunluluğu olup olmadığı, hekim ve uzman sayısı işyerindeki işçi sayısına göre belirlenmektedir. Keza tahliye, yangın planları işyeri esas alınarak yapılmaktadır. 6331 sayılı Kanun m. 3/ f. 2, h uyarınca işyeri, “Mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyonu” ifade etmektedir. Söz konusu tanım uyarınca, işyerinin kapsamında, işin fiilen yapıldığı yer dışında “işyerine bağlı yerler”, “eklentiler” ve “araçlar” da bulunmaktadır. Yargıtay’a göre, bir yerin işyerine bağlı yerlerden sayılması için, işin ve o işle güdülen amacın daha iyi gerçekleşmesi konusunda, sözü edilen yerin, işyeri ile faydalı bir bütünlük oluşturması gerekir. Araçlardan kasıt sadece motorlu 3 araçlar olmayıp vinç, buldozer gibi iş makineleri de araç olarak değerlendirilmektedir. Araçların işyerinden sayılması için işverenin mülkiyetinde olması da şart değildir. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yönetimi bakımından küçük işyerlerinin üzerinde durmak gerekir. Zira küçük işyerlerinin, Kanun’un getirdiği yükümlülüklere kendilerini nasıl adapte edeceği ciddi bir sorundur. Bu husus dikkate alınarak 6331 sayılı Kanun m.7/ f. 1, a hükmünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, kamu kurum ve kuruluşları hariç ondan az çalışanı bulunan ve çok tehlikeli ya da tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine destek sağlayacağı ve Bakanlar Kurulu’nun bu destekten, ondan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin de faydalanmasına karar verebileceği öngörülmüştür. Söz konusu hüküm çerçevesinde, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır. İlgili Yönetmelik’ten anlaşılacağı üzere, destekten kast edilen parasal bir katkıdır. 6331 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca, işyeri tehlike sınıfları, İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği’nin ekinde yer alan işyeri tehlike sınıfları listesinde az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olarak tespit edilmektedir. Maddede işyeri tehlike sınıflarının tespitinde, o işyerinde yapılan asıl işin dikkate alınacağı ifade edilmiştir. Yargıtay’a göre, işyerindeki faaliyet hangi teknik amacı taşıyorsa, asıl iş odur. İşyeri organizasyonu içerisinde, asıl işin gerçekleşmesini sağlayan diğer işler ise yardımcı iştir (Yarg. 9. HD. E.2010/25648, K.2010/24131, T.14.07.2010). II. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BAKIMINDAN İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ 1. Gerekli Her Türlü Önlemi Alma Yükümlülüğü 6331 sayılı Kanun’da işverenin yükümlülükleri, öncelikle "İşverenin genel yükümlülüğü" başlığı altında düzenlenmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının a bendine göre, işverenler, "Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar". Bu madde kapsamında, işverenin genel yükümlülükleri, “önlem alma”, “önlemlerin işlerliğini denetleme” ve “önlemleri yeniliklere uyarlama” şeklinde üç başlık altında incelenebilir. İşveren her şeyden önce gerekli her tür önlemi almalı, daha sonra bunların işlerliğini denetlemeli, uygunsuzluk varsa düzeltmeli ve bu önlemleri gelişmelere göre revize etmelidir. 6331 sayılı Kanun m. 4/ f. 1, a'da "Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması" ibaresinin yer alması sebebiyle, TBK m. 417 f. /2 hükmü çerçevesinde olduğu gibi, işverenlerin 6331 sayılı Kanun açısından da gerekli her türlü önlemi alma yükümlülüğü altında bulunduğu sonucuna varmak gerekir. Bu nedenle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa da bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bu noktada, işverenin ekonomik, entelektüel, sosyolojik konum ve düzeyi, iş tecrübesi ve diğer kişisel nitelikleri, alınacak önlemlerin kapsamı bakımından önem arz etmemektedir. Aşağıda görüleceği üzere, işverenin, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini yerine getirirken, kurum ve kuruluşlardan ve işyeri dışındaki uzman kişilerden iş sağlığı ve güvenliği konusunda hizmet alması mümkündür (6331 sayılı Kanun m. 6). Ancak, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, işyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Bunun gibi, 6331 sayılı Kanun m. 4/ f. 3 uyarınca "çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez". Kuşkusuz anılan düzenlemeyi, bu durumun işverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan doğan ve aşağıda belirteceğimiz yükümlülüklerini etkilemeyeceği şeklinde anlamak gerekir. Buna karşılık, iş kazasının 4 oluşumunda çalışanın yükümlülüğünü yerine getirmemesi, işverenin tazminat sorumluluğunu etkiler ve işçinin kendinden kaynaklanan kusuru oranında ödenecek tazminattan indirim yapılır. Nihayet, işverenin genel yükümlülüğü başlığını taşıyan 6331 sayılı Kanun’un 4. maddesinin son fıkrasında da isabetli bir hüküm yer almış ve işverenin, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, işveren örneğin, sağlık ve güvenlik önlemleri için katılım payı adı altında çalışanların ücretlerinden bir kesinti yapamayacağı gibi, alınacak önlem maliyetlerinin çalışanlara yansıtılması yolundaki sözleşme hükümleri de geçersizdir. 2. Denetleme Yükümlülüğü İşveren gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması ile de yetinemeyecek, bu önlemlerin uygulanmasını da izleyecek ve denetleyecektir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca işveren "işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar". Aşağıda görüleceği gibi 6331 sayılı Kanun’un 19. (TBK m. 417/2) maddesi gereğince çalışanlar işyerinde alınan sağlık ve güvenlik önlemlerine uymakla yükümlüdürler. Uygulamada görüldüğü gibi bazı işyerlerinde işverenler örneğin kişisel koruyucu malzemeleri sağlamakta ancak işçiler iş kazaları veya meslek hastalıklarını önleyebilecek bu malzemeyi kullanmaktan kaçınmaktadırlar. İşverenler sadece bu malzemeyi bulundurmakla yetinemeyecekler, bunların kullanılmasını da denetleyecek, gerekirse yaptırım (disiplin cezası) uygulamak suretiyle kullanılmasını sağlayacaklardır. Nitekim Yargıtay da kararlarında aynı görüşe yer vermektedir. Yüksek mahkemeye göre "İşveren bu tür işlerde çalıştırdığı işçisi için işyerinde baret bulundurmakla yetinemez. Bu bareti sürekli olarak vermek ve verdiği baretin işçi tarafından kullanıldığını denetlemekle dahi yükümlüdür". İşverenler iş güvenliği önlemlerini almamakta direnen işçilere karşı uyarıdan işten çıkarmaya kadar giden disiplin cezalarını uygulayabilirler. Çünkü işverene denetim yükümlülüğü getirilmesindeki amaç, işyerinde alınmış önlemlerin iş kazası ve meslek hastalığı risklerini gerçekten engelleyici nitelik taşımasının sağlanmasıdır. Alınmış önlemlere işçiler uymadıkları sürece, örneğin kişisel koruyucu malzeme niteliği taşıyan baretleri kullanmadıkları sürece risklerin gerçekleşme olasılığı, işçilere hiç baret temin edilmemesi durumuyla aynı oranda olacaktır. 3. Eğitim Verme Yükümlülüğü Birçok konuda olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği sorununun çözümünde de eğitim öncelikli bir rol oynar. Çünkü bir toplumda gerçek anlamda iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanabilmesi için o toplumda her şeyden önce iş güvenliği bilincinin (kültürünün) oluşması gerekir. Anayasada, yasalarda ve tüm iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında getirilen hukuki güvence mekanizmaları ne kadar iyi düzenlenmiş olurlarsa olsun, ilgili tüm çevre ve kişilerde bu güvenceleri korumak ve işletmek konusunda yeterli bir bilinç oluşturulamamışa kâğıt üzerinde kalan temenni olmaktan başka bir anlam taşımazlar. Bu nedenle, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusunda başarılı sonuçların alınması arzu ediliyorsa, başta çalışanlar olmak üzere (çırak ve stajyerler dâhil), ilgili işveren vekillerinin, işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının, diğer sağlık personelinin, işyeri çalışan temsilcilerinin işyeri sendika temsilcilerinin ve iş müfettişlerinin bu konuda eğitilmeleri sağlanmalıdır. Yapılan gözlemler, ülkemizde genel olarak teknik ve kapsamlı bir konu olan iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin eksikliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği eğitimi zorunluluğunun İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na konması bu konuda önemli bir aşama oluşturmuştur. Ayrıca, konunun ayrıntılarını düzenleyen Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 15.5.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17/1 ve adı geçen yönetmeliğin 6/1 maddeleri uyarınca işveren, çalışanlara yönetmelik Ek- l'de belirtilen asgari konuları içerecek şekilde iş sağlığı ve 5 güvenliği eğitimlerinin verilmesini sağlar. Bu eğitimler çalışanın işverenle hukuki ilişkisinin niteliğine, sözleşmesinin türüne (örneğin kısmi süreli sözleşme), az tehlikeli bir işyerinde (örneğin büro işi) çalışmasına bakılmaksızın tüm çalışanlara verilir. Uygulamada bazı işyerlerinde görüldüğü gibi, işçiye gerçekte eğitim verilmemesine karşın işçinin imzası ile verilmiş gibi gösterilmesinden kesinlikle vazgeçilmeli; bu konu iş müfettişleri tarafından ciddi şekilde denetlenmelidir. Ek- 1’de yer alan eğitim konuları üç grupta toplanabilir: Genel konular, sağlık konuları ve teknik konular. Genel konular kapsamında çalışma mevzuatı ile ilgili bilgiler, çalışanların yasal hak ve sorumlulukları, işyeri temizliği ve düzeni, iş kazası ve meslek hastalığından doğan hukuki sonuçlara ilişkin bir eğitim verilir. Sağlık konuları kapsamında meslek hastalıklarının sebepleri, hastalıktan korunma prensipleri ve korunma tekniklerinin uygulanması, biyolojik ve psikososyal risk etmenleri ve ilk yardım konularına ilişkin bilgi verilir. Eğitim üçüncü temel ayağını teknik konular oluşturur. Teknik konular kapsamında ise, kimyasal, fiziksel ve ergonomik risk etmenleri; elle kaldırma ve taşıma; parlama, patlama, yangın ve yangından korunma; iş ekipmanlarının güvenli kullanımı; ekranlı araçlarla çalışma; elektrik tehlikeleri, riskleri ve önlemleri; iş kazalarının sebepleri ve korunma prensipleri ile tekniklerinin uygulanması; güvenlik ve sağlık işaretleri; kişisel koruyucu kullanımı; iş sağlığı ve güvenliği genel kuralları ve güvenlik kültürü; tahliye ve kurtarma konularında eğitim verilir. Eğitimin verimli olması için eğitime katılacakların ihtiyacı olan konuların seçilmesine özen gösterilir, eğitim çalışanların kolayca anlayabileceği şekilde teorik ve uygulamalı olarak düzenlenir (Yön. m. 12/ f. 1). Verilen eğitimin sonunda ölçme ve değerlendirme yapılır (Yön. m. 12/ f. 6). Değerlendirme sonuçlarına göre eğitimin etkin olup olmadığı belirlenerek ihtiyaç duyulması halinde, eğitim programında veya eğiticilerde değişiklik yapılır veya eğitim tekrarlanır. İşveren çalışanların, işyerinde çalışmaya başlamadan önce, yapacağı iş ve işyerine özgü riskler ile korunma önlemlerini içeren konularda öncelikli olarak eğitilmesini sağlar (6331 sayılı Kanun m.17/ f. 1, Yön. m. 6/ f. 2). Ayrıca tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgelemeyenler çalıştırılamaz (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 3). Yine bu işyerlerinde, başka işyerlerinden çalışmak üzere gelenler de, yapacakları işlerde karşılaşacakları sağlık ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve eğitimin alındığına dair belge olmaksızın işe başlatılamaz (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 5). Bu konudaki mesleki eğitimin ayrıntıları 13.7.2013 tarihinde çıkarılan Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik’te düzenlenmiştir. İşin devamı süresince, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri hakkında yönetmelik Ek- l'de yer alan konuları içeren eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni riskler de dikkate alınarak, çok tehlikeli işyerlerinde yılda en az bir, tehlikeli işyerlerinde iki yılda en az bir, az tehlikeli işlerde en az üç yılda bir kez tekrarlanır (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 1, Yön. m. 6/ f. 4). Yönetmeliğin 11. maddesinde ise her çalışan için eğitimlerin en az kaç saat süreceği öngörülmüştür. Çalışma yeri veya iş değişikliği, iş ekipmanının değişmesi, yeni teknoloji uygulanması gibi durumlar nedeniyle ortaya çıkacak risklerle ilgili eğitimler ayrıca verilir (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 1, Yön. m. 6/ f. 3). İşyerinde on beş yaşını bitirmiş ancak on sekiz yaşını doldurmamış genç çalışanlar, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel grupların özellikleri dikkate alınarak gerekli eğitimler verilir (Yön. m. 7/ f. 1). Ayrıca destek elemanlarına ve çalışan temsilcilerine, görevlendirilecekleri konularla ilgili de eğitim verilecektir (Yön. m. 7/ f. 2). İş kazası geçiren veya meslek hastalığına yakalanan çalışana işe başlamadan önce, söz konusu kazanın veya meslek hastalığının nedenleri, korunma yollan ve güvenli çalışma yöntemleri ile ilgili ek eğitim verilir. Ayrıca herhangi bir nedenle altı aydan fazla süreyle işten uzak kalanlara, tekrar işe başlatılmadan önce bilgi yenileme eğitiminin verilmesi gerekir (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 4). 6 Çalışanlar, uygulamaya konulan iş sağlığı güvenliği eğitimlerine katılmak, eğitimlerde edindikleri bilgileri yaptıkları işlerde uygulamak ve bu konudaki talimatlara uymak durumundadırlar (Yön. m. 9). Eğitimlerde geçen süre çalışma süresinden sayılır. Eğitim sürelerinin haftalık çalışma süresinin üzerinde olması halinde, bu süreler fazla sürelerle çalışma veya fazla çalışma olarak değerlendirilir (6331 sayılı Kanun m. 17/ f. 7). Eğitimlerin maliyeti çalışanlara yansıtılamaz (Yön. m. 8). İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri işyerinde görevli iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri veya işçi, işveren ve kamu görevlileri kuruluşları, üniversiteler, kamu kurumlarının eğitim birimleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumlan ve ortak sağlık ve güvenlik birimleri tarafından yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde verilir (Yön. m. 13). Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikte ayrıca iş sağlığı ve güvenliği eğitim programlarının hazırlanması (m. 10), eğitimin temel prensipleri (m. 12), eğitim verilecek mekânın niteliği (m. 14), eğitimlerin belgelendirilmesi (m. 15) konularında ayrıntılı düzenlemeler yer almıştır. 4. Çalışanların Bilgilendirilmesi Yükümlülüğü İşverene iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışanları bilgilendirme konusunda da birçok görev yüklenmiştir. Bilgilendirme yükümlülüğü çoğu zaman işvenin eğitim yükümlülüğü ile karıştırılabilmektedir. Oysa “bilgilendirme, eğitimle ortak özellikleri olmakla birlikte ayrılan noktalara sahip bir kavramdır. Bilgilendirme eğitimden farklı olarak tek taraflıdır; ölçme ve değerlendirme içermez. Tek yanlı olarak yapılması gereken ve dikkate alınması istenen hususlar ilgiliye bildirilir”. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 16. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işveren çalışanları ve çalışan temsilcilerini i. işyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, koruyucu ve önleyici tedbirler, ii. kendileri ile ilgili yasal hak ve sorumluluklar, iii. ilk yardım, olağan dışı durumlar, afetler ve yangınla mücadele ve tahliye işleri konusunda görevlendirilen kişiler hakkında bilgilendirmek zorundadır. Bunun gibi, ciddi ve yakın tehlikeye maruz kalan veya kalma riski olan bütün çalışanları, tehlikeler ile bunlardan doğan risklere karşı alınmış ve alınacak önlemler hakkında derhal bilgilendirir (İSGK m. 16/ f. 2, a). Bilgilendirme açık ve net olmalıdır. Bilgilendirme yazılı olabileceği gibi bilgilendirmede sözlü anlatımlar, görseller, video sunumları da iyi sonuçların elde edilmesini sağlayabilir. 6331 sayılı Kanun, işverene, sadece kendi işyerinde çalışanlara değil, başka işyerlerinden kendi işyerine çalışmak üzere gelenlerin yukarıda belirtilen m. 16/ f. 1'deki bilgileri almalarını sağlamak üzere, söz konusu çalışanların işverenlerine gerekli bilgileri verme yükümlülüğü getirmiştir (m. 16/ f. 2, b). Görüldüğü gibi, işverenin bu hükümdeki bilgilendirme yükümlülüğü başka işyerlerinden gelen çalışanlara karşı değil bunların işverenlerine, örneğin alt işverenlere, geçici işçilerin işverenlerine, alt işveren niteliği kazanmamış olsalar da işyerinde işçi çalıştıran müteahhitlere (örneğin klima, asansör ve bakım onarım işi için sözleşme yapılan işveren), kamu görevleri nedeniyle işyerinde çalışanların işverenlerine vb. karşıdır. Öte yandan yasa, bilgi vermek yanında işverene iş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren tüm bilgi ve verilere çalışanların ulaşmasını sağlama yükümlülüğü de getirmiştir. 6331 sayılı Kanun m. 16/ f. 2, c gereğince işveren "Risk değerlendirilmesi, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar, raporlar ve teftişten elde edilen bilgilere, destek elemanları ile çalışan temsilcilerinin ulaşmasını sağlar". Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında işçiyi iş güvenliği konusunda bilgilendirmeyen, gerekli eğitimi vermeyen işvereni denetim görevini de belirtmek suretiyle iş kazasının oluşumundan sorumlu tutmuştur. Yüksek mahkemeye göre "İş güvenliği önlemlerini alma, kişisel 7 güvenliği sağlama konusunda inisiyatifin tek başına işçiye bırakıldığı, çalışılan ortam nedenleriyle oluşan tehlikeler konusunda yeterli bilgi verilmediği görülmektedir... İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuatı, hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir". Kanunda gerekli olduğunda bilgilendirme yükümlülüğünün tekrarlanmasından söz edilmese de öğreti, yapılan işin niteliği değişmiş veya bazı yeni tehlikeler ortaya çıkmışsa işverenin bunlardan hem çalışanları bilgilendirmesi, hem de başka işyerlerinden gelen çalışanların işverenlerine gerekli bilgileri vermesi gerektiğini belirtmektedir. 5. İşyerinde Risk Değerlendirmesi Yapmak veya Yaptırtmak Yükümlülüğü 6331 sayılı Kanun’un temel yaklaşımı önlemedir. Modern yaklaşımlara uygun olarak daha işyeri tasarlanması aşamasından başlayarak iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye sokabilecek risklerin belirlenmesi ve bu surette belirlenen risklerin ortadan kaldırılması, kaldırılamıyorsa riskin azaltılması için lüzumlu önleyici tedbirlerin alınması gereklidir. Bunun için öncelikli olarak her bir işyeri bakımından risklerin belirlenmesi gerekir. Zira riskin ne olduğu bilinmeden bunun doğuracağı tehlikeyi ortadan kaldıracak önlemlerin belirlenmesi ve uygulanması da söz konusu olamaz. Bu kapsamda İSGK m. 10/ f.1 ile işverene, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak yükümlülüğü getirilmiştir. Bu Kanun anlamında risk değerlendirmesi, işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları ifade eder (m.3/f.1,ö). Risk değerlendirmesinin konusu, işçilerin yaptıkları işten kaynaklı tehlikeli etkenlerdir. Buna göre risk değerlendirmesi, işyeri ve işyerinde bulunan makinelerle ilgili genel bir güvenlik denetiminden ibaret olmayıp aksine işyerindeki işçilerin somut faaliyetlerinin, yürüttükleri görev bağlamında ele alınmasıdır. İşyerinde risk değerlendirmesinin nasıl yapılacağı İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Burada şu husus vurgulanmalıdır ki, işverenin işyerinde risk değerlendirmesi yapmış veya yaptırmış olması, 6331 sayılı Kanun m. 4'te belirlenen çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Risk değerlendirmesi neticesinde işveren, alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler. İşyerinde risk değerlendirilmesi yapılırken; belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu; kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi; işyerinin tertip ve düzeni; genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu dikkate alınır. Risk değerlendirilmesi işyerinde işveren tarafından oluşturulacak bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Bu ekipte, işveren veya işveren vekili; işyerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri; işyerindeki çalışan temsilcileri; işyerindeki destek elemanları; işyerindeki bütün birimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve işyerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konusunda bilgi sahibi çalışanlar yer alır. Kanun’da işverene risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak yönünde bir seçim hakkı tanıdığından, işveren risk değerlendirmesini işyerinde oluşturulan risk değerlendirmesi ekibine yaptırabileceği gibi, bu değerlendirmeyi uzman bir kuruluşun yardımıyla da yaptırabilir. Nitekim Yönetmelikte de işverenin, ihtiyaç duyulduğunda bu ekibe destek olmak üzere işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan hizmet alabileceği öngörülmüştür. Risk değerlendirmesi temel olarak beş aşamadan oluşur: 8 1) Tüm işyerleri için tasarım veya kuruluş aşamasından başlamak üzere tehlikeleri tanımlama, 2) Riskleri belirleme ve analiz etme, 3) Risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması, 4) Dokümantasyon, 5) Yapılan çalışmaların güncellenmesi ve gerektiğinde yenileme. Bu aşamaların ne şekilde gerçekleştirileceği Yönetmelik’in 8. ila 12. maddelerinde düzenlenmiştir. Tehlike tanımlama aşamasında, tehlikeler belirlenirken kullanılan malzeme, ekipman, imalatlar, iş organizasyonu gibi konular gözden geçirilmelidir. Tehlike kaynakları sistematik olarak incelenmelidir. Uyulması gereken özel kanun ve yönetmelikler mevcutsa bunlar, tehlikenin belirlenmesinde yardımcı olabilecektir. İkinci aşama olan risklerin analizinde, tespit edilmiş olan tehlikelerin her biri ayrı ayrı dikkate alınarak bu tehlikelerden kaynaklanabilecek risklerin hangi sıklıkta oluşabileceği ile bu risklerden kimlerin, nelerin, ne şekilde ve hangi şiddette zarar görebileceği belirlenir. İşyerinde birbirinden farklı işlerin yürütüldüğü bölümlerin bulunması halinde bunlar her bir bölüm için tekrarlanır. Analizin ayrı ayrı bölümler için yapılması halinde bölümlerin etkileşimleri de dikkate alınarak bir bütün olarak ele alınıp sonuçlandırılır. Risklerin kontrolü ve uygulama aşamasında belirli adımlara uyulması gerekir: Analiz edilerek etkilerinin büyüklüğüne ve önemine göre sıralı hale getirilen risklerin kontrolü amacıyla bir planlama yapılacaktır. İkinci olarak, risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması gerekir. Riskin tamamen bertaraf edilmesi, bu mümkün değilse riskin kabul edilebilir seviyeye getirilmesi için sırasıyla, tehlike veya tehlike kaynaklarının ortadan kaldırılması; tehlikenin, tehlikeli olmayanla veya daha az tehlikeli olanla değiştirilmesi ve riskler ile kaynağında mücadele edilmesi adımları izlenir. Üçüncü olarak risk kontrol tedbirlerinin uygulanması aşamasına geçilir. Burada da kararlaştırılan tedbirlerin işlem basamakları, işlemi yapacak kişi ya da işyeri bölümü, sorumlu kişi ya da işyeri bölümü, başlama ve bitiş tarihi ile benzeri bilgileri içeren planlar hazırlanır. Bu planlar işverence uygulamaya konur. Dokümantasyon aşamasında, risk değerlendirmesinin asgari olarak a) işyerinin unvanı, adresi ve işverenin adı, b) gerçekleştiren kişilerin isim ve unvanları ile bunlardan iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olanların Bakanlıkça verilmiş belge bilgileri, c) gerçekleştirildiği tarih ve geçerlilik tarihi, ç) risk değerlendirmesi işyerindeki farklı bölümler için ayrı ayrı yapılmışsa her birinin adı, d) belirlenen tehlike kaynakları ile tehlikeler, e) tespit edilen riskler, f) risk analizinde kullanılan yöntem, g) tespit edilen risklerin önem ve öncelik sırasını da içeren analiz sonuçları, ğ) düzeltici ve önleyici kontrol tedbirleri, gerçekleştirilme tarihleri ve sonrasında tespit edilen risk seviyesini kapsayacak şekilde dokümante edilmesine dikkat edilir. İşveren, risk değerlendirmesi çalışmalarında görevlendirilen kişi veya kişilerin bu görevlerini yerine getirmeleri amacıyla araç, gereç, mekân ve zaman gibi gerekli bütün ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olup, görevlerini yürütmeleri sebebiyle hak ve yetkilerini kısıtlamaz. İSGK. m. 10/ f. 4 uyarınca işveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlamakla da yükümlüdür. Aynı çalışma alanının birden fazla işveren tarafından kullanılması ihtimalinde risk değerlendirmesinin nasıl yapılacağına Yönetmelik’in 14. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre, aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda, yürütülen işler için diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde yürütür, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirir. Bununla birlikte iş 9 merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi birden fazla işyerinin aynı zamanda faaliyette bulundukları yerlerde de, risk değerlendirmesi her bir işyeri için, o işyerinin özelliklerine göre ayrı ayrı yapılır. Bir işyerinde önlem alınmayarak tehlike doğuran bir riskin aynı bölgede faaliyette bulunan diğer işyerlerini de etkileyeceğinden, işyerlerindeki risklerin ve tedbirlerin koordine edilmesi gerekir. Bu görev ise söz konusu yerin yönetimi tarafından gerçekleştirilir. Yönetim; bu koordinasyonun yürütümünde, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer işyerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için ilgili işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirir (Yönetmelik m. 14/f.2). Bir işyerinde yürütülen işlerin İş Mevzuatına uygun olarak alt işverenlere devredilmesi de mümkündür. Bu durumda her bir alt işveren, yürüttükleri işlerle ilgili olarak Yönetmelik hükümleri uyarınca gerekli risk değerlendirmesi çalışmalarını yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Asıl işveren ise kendi işyeri için risk değerlendirmesi yapacak ancak risk değerlendirmesi çalışmaları konusunda alt işverenlerin ihtiyaç duydukları bilgi ve belgeleri onlara sağlayacaktır. Aynı zamanda asıl işveren alt işverenlerce yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetler ve bu konudaki çalışmaları koordine eder. Alt işverenler hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını asıl işverene verir. Asıl işveren; bu risk değerlendirmesi çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar. (Yön. m. 15). İSGK. m.29'a göre, büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerlerinin işletmeye başlayabilmesi için, işyerlerinin büyüklüğüne göre büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporunun işveren tarafından hazırlanması gerekir. Bu belgelerde tespit edilen riskler yapılacak risk değerlendirmesinde dikkate alınarak kullanılır (Yön. m. 13). 6331 sayılı Kanuna ve bu Kanuna göre çıkarılmış İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğine uygun olarak işyerinde risk değerlendirilmesi yapılmamış olmasını Kanun’un 26. maddesi idari para cezasına bağlamıştır. Ancak işyeri, çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerindense, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda işin İSGK. m. 25'e göre teftişe yetkili iş müfettişinin tespiti ve teftişe yetkili üç iş müfettişinden oluşan heyetin kararı ile durdurulması da mümkündür. 6. Sağlık Gözetimini Yerine Getirme Yükümlülüğü Çalışanların gerek işe girişlerinde gerek işin devamı süresince sağlık gözetimine (muayenesine) tabi tutulması ve yapacakları işin bedensel ve ruhsal durumlarına uygun olması iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük önem taşır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 15. maddesinde işverenin sağlık gözetimi yerine getirme yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. İSGK m. 15/f.1,a hükmü uyarınca işveren, "Çalışanların işyerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlar". Her şeyden önce işveren çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne almak (İSGK m.4/f.1,ç) ve işe girişinde sağlık muayenelerinin yapılmasını sağlamak zorundadır (İSGK m.15/f.1,b,1). Madde gerekçesine göre "Sağlık gözetimi her ne kadar meslek hastalıklarının önlenmesi gibi bir görev üstlense de iş kazalarının azalmasıyla da doğrudan bağlantılıdır. Örneğin, periyodik sağlık kontrolleri sonucunda hipertansiyonu olduğu belirlenen bir çalışanın inşaat iskelelerinde olduğu gibi yüksekte çalışmasına müsaade edilmemelidir. Aynı şekilde, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacaklar mesleki eğitim almadan çalıştırılamayacakları gibi yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe katılamazlar (İSGK m. 15/f.2). Bunun gibi, kanun gereğince sağlık muayenesinin, çalışanların iş değişikliğinde de yapılması gerekir (İSGK m. 15/f.1,b,2). Ancak bu konuda, çalışanın iş değişikliği nedeniyle sağlığı 10 ve güvenliği açısından tehlikelere maruz kalıp kalmadığı ve yeni işe uygun olup olmadığı açısından bir değerlendirme yapmak gerekir. Örneğin, çalışanın sağlığı ve güvenliği açısından değişiklik meydana getirmeyen bir büro işinde yapılan görev değişikliği sağlık muayenesini gerektirmeyebilir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre, işin devamı süresince de, çalışanın ve işin niteliği ile işyerinin tehlike sınıfına göre düzenli aralıklarla sağlık muayenelerinin yapılması zorunludur (İSGK m. 15/f.1,b,4). Yapılacak periyodik muayenelerle saptanacak meslek hastalığının zamanında tedavisi sağlanabilecek ve işveren gözetme borcu gereği çalışana sağlık durumuna uygun bir iş verecektir. İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinin 2. fıkrasının a bendinin 3. alt bendine göre, çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliği öncelikli olarak göz önünde bulundurularak uluslararası standartlar ile işyerinde yapılan risk değerlendirmesi sonuçları doğrultusunda; az tehlikeli sınıftaki işlerde en geç beş yılda bir; tehlikeli sınıftaki işlerde en geç üç yılda bir; çok tehlikeli sınıftaki işlerde en geç yılda bir, özel politika gerektiren grupta yer alanlardan çocuk, genç ve gebe çalışanlar için en geç altı ayda bir defa olmak üzere periyodik muayene tekrarlanır. Ancak işyeri hekiminin gerek görmesi halinde bu süreler kısaltılır. Görüldüğü gibi, belirtilen süreler azami süreler olup, periyodik muayeneler daha kısa aralıklarla yapılabilir. Öte yandan, çalışanların iş kazası, meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde talep etmeleri halinde de sağlık muayeneleri yapılır (İSGK m. 15/ f.1,b,3). Kanun’a göre alınması gereken sağlık raporları, işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekimi tarafından verilir. Sağlık raporları, elliden az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir. Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem hastanelere yapılır, verilen kararlar kesindir (İSGK m.15/f.3). Sağlık gözetiminden doğan maliyet ve bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyet işverence karşılanır, çalışana yansıtılamaz (İSGK m.15/f.4). Sağlık muayenesi yaptırılan çalışanın özel yaşamı ve itibarının korunması açısından sağlık bilgileri gizli tutulur (İSGK m. 15/f.5). 7. İş Kazasını Bildirme ve Kayıtları Tutma Yükümlülüğü İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 14. maddesinin 2. fıkrası gereğince işveren iş kazalarını kazadan sonraki üç işgünü içinde; sağlık hizmet sunucuları ile işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını da üç işgünü içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir. İş kazasının meydana geldiği gün üç iş günlük süreye dâhil değildir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverene iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutma, gerekli incelemeleri yaparak bunlar ile ilgili raporları düzenleme yükümlülüğü getirmiştir (İSGK m. 14/f.1,a). Bu kayıtlar işverene işyerinde meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda bilgi verecek, böylece alınması gereken önlemleri daha isabetli bir biçimde belirleyebilecektir. Ayrıca, yasanın gerekçesinde de ifade edildiği gibi, söz konusu durumların alınmayan önlemler nedeniyle mi yoksa çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymaması nedeniyle mi meydana geldiğini saptayabilecek ve buna uygun politikalar geliştirebilecektir. İşveren sadece meydana gelen iş kazalarını değil çalışanı zarara uğratabilecek ya da işyeri veya iş ekipmanını zarara uğratan veya uğratabilecek olayları inceleyerek bunlar ile ilgili raporları düzenlemek zorundadır. ÎSGK m.14/f.1,b'ye göre "işyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan veya çalışan, işyeri ya da iş ekipmanını zarara uğratma potansiyeli olan olayları inceleyerek bunlar ile ilgin raporları düzenler". Böylece işveren, önemli iş kazalarının habercisi olabilecek bu olayları önceden değerlendirerek gerekli önlemleri alabilecektir. 11 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Oluşturma Yükümlülüğü İşverenin en önemli yükümlülüklerinden biri işyerinin iş sağlığı ve güvenliği konusunda örgütlenmesidir. Bu kapsamdaki yükümlülüklerinden biri de iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturma yükümlülüğüdür. Görev ve yetkileri ve yapısı bakımından işyerinde iş sağlığı ve güvenliği örgütlenmesinde en önemli birim iş sağlığı ve güvenliği kurulu olup 6331 sayılı Kanununa göre, elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalarda bulunmak üzere işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturulur. Bu kurulların görev ve yetkileri ile çalışma usul ve esasları İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Hakkında Yönetmelik 'te düzenlenmiştir. 6331 sayılı Kanun m. 22/f.1, kurul oluşturulması bakımından "elli ve daha fazla çalışanın bulunması" koşulunun devamlı bir nitelikte olmasına yer vermemiştir. Dolayısıyla hükmün, "işyerinde hiçbir dönemde elliden az işçi çalıştırılmaması" şeklinde değil, işin ve işyerinin niteliği bakımından işyerinde elli ve daha fazla işçinin bulunmasının gerektiği işyerleri şeklinde anlaşılması uygun olur. Doktrinde bir görüşe göre, 6331 sayılı Kanunda "elli işçi" yerine "elli çalışan" dendiğinden artık çırak ve stajyerler de elli sayısının hesabında dikkate alınacaktır. Geçici iş ilişkisi veya alt işverenlik ilişkisi kapsamında işyerinde bulunan geçici işçi ve alt işveren işçisi, işverenin işçisi olmadığından elli işçi sayısına dâhil edilmeyecektir. İşverene bağlı, fabrika, müessese, işletme veya işletmeler grubu gibi birden çok işyeri bulunduğu hallerde elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu her bir işyerinde ayrı ayrı kurul kurulur (Yön.m.5). Çünkü her işyerinin çalışma ortamı nedeniyle ortaya çıkan riskler ve alınması gereken tehlikeler farklı olup, o işyerine özgüdür. Bu nedenle işveren işyerleri için tek bir iş sağlığı güvenliği kurulu oluşturmakla sorumluluktan kurtulamaz. 6331 sayılı Kanun, işyerinde kurulan alt işverenlik ilişkilerinin, işyerindeki işçi sayıları bakımından iş sağlığı ve güvenliği kurulunun oluşturulmasını engelleme amacıyla kullanılmasının önüne geçebilmek için ve işyerinde asıl işveren ve alt işveren tarafından oluşturulan kurulların koordinasyonunu sağlamak üzere bazı düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, altı aydan fazla süren asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu hallerde kurul oluşturması gerekmeyen asıl işveren ve alt işverenin toplam çalışan sayısı elliden fazla ise, koordinasyonu asıl işverence yapılmak kaydıyla, asıl işveren ve alt işveren tarafından birlikte bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturulur (İSGK m.22/f.2,ç). Bunun yanında yine altı aydan fazla süren asıl işveren- alt işveren ilişkisinin bulunması kaydıyla işyerinde kurul oluşturması gerekmeyen asıl işveren, alt işverenin oluşturduğu kurula; işyerinde kurul oluşturması gerekmeyen alt işveren asıl işveren tarafından oluşturulan kurula koordinasyonu sağlamak üzere vekâleten yetkili bir temsilci atayacaktır (İSGK m. 22/f.2 b, c). Asıl işveren ve alt işveren tarafından ayrı ayrı kurul oluşturulmuş ise, faaliyetlerin yürütülmesi ve kararların uygulanması konusunda işbirliği ve koordinasyon asıl işverence sağlanır (İSGK m. 22/f. 2, a). 9. Çalışan Temsilcisi Belirleme Yükümlülüğü İş sağlığı ve güvenliği konusunda örgütlenmesi anlamında bir diğer yükümlülük çalışan temsilcisi belirleme yükümlülüğüdür. 6331 sayılı Kanun, iş sağlığı ve güvenliği bakımından çalışanların katılımını sağlamak amacıyla çalışan temsilcisi kavramına yer vermiş ve ayrıca tanımlamıştır. Buna göre, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili çalışana, çalışan temsilcisi adı verilir (İSGK m. 3/f.1,c). İşveren işyerinin değişik bölümlerindeki riskler ve çalışan sayılarını göz önünde bulundurarak dengeli dağılıma özen göstermek kaydıyla çalışan temsilcisi görevlendirecektir. Çalışan temsilcisi, öncelikli olarak çalışanlar arasında yapılacak seçim yoluyla, bu şekilde bir seçimin mümkün olmaması durumda ise işveren tarafından yapılacak atama yoluyla 12 belirlenir. Hangi sayıda çalışan temsilcisinin görevlendirilmesi gerektiği çalışan sayısına göre oranlanmak suretiyle Kanun’un 20. maddesinde gösterilmiştir. İşyerinde yetkili sendika bulunması halinde, işyeri sendika temsilcileri çalışan temsilcisi olarak da görev yapar (İSGK m. 20/ f. 5). Çalışan temsilcileri, tehlike kaynağının yok edilmesi veya tehlikeden kaynaklanan riskin azaltılması için, işverene öneride bulunma ve işverenden gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hakkına sahiptir. Görevlerini yürütmeleri nedeniyle, çalışan temsilcilerinin hakları kısıtlanamaz (İSGK m. 20/ f. 4). Kanun koyucu 6331 sayılı Kanun’un 18. maddesinde çalışan temsilcilerinin iş sağlığı ve güvenliği konularında bilgilendirilmeleri, görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması için işverene önemli yükümlülükler getirmiştir. 10. İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personeli Çalıştırma Yükümlülüğü A. İstihdam Yükümlülüğünün Genel Esasları İş sağlığı ve güvenliği mevzuatımızda, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında işverenlerin hukuksal yükümlülükleri açık bir biçimde, sonuca yönelik (düşmeyecek, kaymayacak, yeterince güvenli olacak gibi) uygulama gereklerine dönüştürülmüş; ama nasıl sağlanacağı da işverene bırakılmıştır. Uzmanlığın en temel gereği bu noktada karşımıza çıkmaktadır: Süreç yönetiminin gerekleri olarak; risk değerlendirmesi, risklerin ortadan kaldırılması, önlemenin planlı ve sistematik bir faaliyet olması gibi yükümlülükler getirilmiştir. Bunun sonucu olarak, işyerinde alınabilecek önlemlerin gelişmeleri arkadan izlemesi (tepkisel, reaktif) yerine, bunlar gelişmelerin önünde olmasını (önleyici, proaktif) sağlayacak bir anlayışın egemen olunması istenmektedir. Bu gereğin yerine getirilmesi için de uzmanlığın şart olduğu açıktır. Nitekim 6331 sayılı Kanun’un getirdiği en önemli ve belki de en çok tartışılan yeniliği iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerini istihdam etme zorunluluğu olmuştur. Gerçekten, bir istisna haricinde (İSGK m. 6/ f. 1, a) belirli bir geçiş süreci sonrasında Kanun kapsamında kalan her işletmede, büyüklüğüne ve tehlike sınıfına bakılmaksızın iş sağlığı ve güvenliği profesyoneli çalıştırma zorunluluğu öngörülmüştür. B. İş Güvenliği Uzmanı Çalıştırma Yükümlülüğü a) Tanımı ve Görevlendirilmeleri İşverenlerce işyerlerinde görevlendirilmesi gereken iş güvenliği uzmanlarına ilişkin hususular, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 8. maddesi ile 29.12.2012 tarihinde yayımlanmış olan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir. Adı geçen yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasının f bendine göre iş güvenliği uzmanı "Usul ve esasları yönetmelikle belirlenen iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişi ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanı" ifade eder. Teknik elemanlar ise yönetmeliğin 4/1, ı (İSGK m. 3/ f. 1, s) hükmünde, teknik öğretmenler, fizikçi, kimyager ve biyologlar ile üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği lisans veya ön lisans programı mezunları olarak tanımlanmıştır. Uzmanların, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce verilecek uzmanlık belgesine veya bir üst tehlike sınıfı belgesine sahip olmak için iş güvenliği uzmanlık eğitimine katılmaları ve yapılacak sınavda başarılı olmaları gerekir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun m. 3/ f. 1, d hükmüne (Yön. m. 4/ f. 1, c) göre bu eğitimi verebilecek kurumlar, Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından kurulan müesseselerdir. Eğitimler ve sınavlara ilişkin düzenlemeler yönetmeliğin 14- 32. maddelerinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının a bendine göre "(1) Mesleki risklerinin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; a) Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık 13 personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması halinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir. Ancak belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması halinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir. Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak 50'den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler". İSGK m. 6/ f. 4 uyarınca, yukarıdaki bende göre yapılacak görevlendirmelerde, öğrenci statüsünde olan çırak ve stajyerler, çalışanlar sayısının toplamına dâhil edilmez. Ayrıca, İş Güvenliği Uzmanları Yönetmeliği’nin 7. maddesinin 5. fıkrasına göre "işveren bu Yönetmelikte belirtilen zorunlu çalışma sürelerine bağlı kalmak şartıyla işyerinin tehlike sınıfına uygun olarak görevlendirilmesi zorunlu olan en az bir iş güvenliği uzmanının yanında, Kanunda ve Yönetmelikte belirlenen esas sorumluluklar saklı kalmak kaydıyla iş güvenliği uzmanına yardımcı olmak üzere, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip ve işyerinin tam süreli çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı görevlendirmesi yapabilir". Söz konusu (A), (B) ve (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlık belgelerinin alınmasının ayrıntıları, mühendis, mimar ve teknik elemanlara hangi koşullarla hangi sınıf belgelerinin verileceği, bir üst sınıfa yükselmek için, yapılacak sınavda da başarılı olmak kaydıyla, kaç yıl bir alt sınıfta fiilen görev yapılacağı, genel müdürlük birimlerinde görev yapanların, iş müfettişlerinin ve bakanlık iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının hangi koşullarda bu belgelere sahip olabileceği yönetmeliğin 8. maddesinde düzenlenmiştir. Birden fazla iş güvenliği uzmanının görevlendirilmesi gereken işyerlerinde, sadece tam süreli olarak görevlendirilen iş güvenliği uzmanının, işyerinin tehlike sınıfına uygun belgeye sahip olması yeterlidir (Yön. m. 7/ f. 3). İş güvenliği uzmanının görevlendirilmesinde, yönetmeliğe göre hesaplanan çalışma süreleri bölünerek birden fazla iş güvenliği uzmanına verilemez. Ancak vardiyalı çalışma yapılan işyerlerinde işveren tarafından vardiyalara uygun şekilde görevlendirme yapılır (Yön. m. 7/ f. 4). İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda tüm işverenler için iş güvenliği uzmanı desteği alınması zorunluluğu getirilmiştir (m. 6/ f. 1, a). Diğer deyişle, tek çalışanı (işçi, kamu görevlisi, sözleşmeli personel) olan işverenler de iş güvenliği uzmanı çalıştırmakla yükümlüdürler. İş güvenliği uzmanlarına ilişkin yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasında uzmanların işyerlerinde en az ne kadar süreyle görev yapacakları belirlenmiştir. Buna göre iş güvenliği uzmanı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 10 dakika; tehlikeli sınıfta yer alanlarda çalışan başına ayda en az 20 dakika; çok tehlikeli sınıfta yer alanlarda ise çalışan başına ayda en az 40 dakika görev yapar. Ayrıca aynı maddenin izleyen fıkralarında tehlike sınıflarına ve çalışan kişi sayısına göre işyerinde tam gün çalışmak üzere görevlendirilmesi gereken iş güvenliği uzmanına (veya uzmanlarına) ilişkin kurallar yer almıştır. İş güvenliği uzmanları sözleşmede belirtilen süre kadar işyerinde hizmet sunar. Birden fazla işyeri ile kısmi süreli iş akdi yapıldığı takdirde, bu işyerleri arasında yolda geçen süreler çalışma süresinden sayılmaz (Yön. m. 12/ f. 5). İş güvenliği uzmanları tam gün çalıştığı işyeri dışında fazla çalışma yapamaz (Yön. m. 12/ f. 6). b) Hukuki Statüleri İşveren ile (kamu görevlisi olmayan) iş güvenliği uzmanı arasındaki hukuki ilişki kural olarak iş akdine dayandığından uzman işçi statüsündedir. Bu nedenle iş mevzuatından doğan işçilere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler iş güvenliği uzmanlarına da uygulanır. Uzmanların ücret ve çalışma koşullan iş mevzuatının mutlak ve nispi emredici kurallarına aykırı olmamak koşuluyla 14 taraflar arasında serbestçe kararlaştırılır. Uzman toplu iş sözleşmesi bağıtlamış sendikanın üyesi ise, bu sözleşme hükümlerinden yararlanır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun getirdiği 4857 sayılı İş Kanunundan farklı düzenlemelerden sonra iş güvenliği uzmanlarının (ve işyeri hekimlerinin) hukuki durumunu ikiye ayırarak değerlendirmek gerekir. Her şeyden önce işveren 4857 sayılı yasa döneminde olduğu gibi, iş sağlığı ve güvenliğini organize etmek, mevzuattan doğan yükümlülüklerini yerine getirebilmek için işyerinde sorumlu işveren vekillerini görevlendirebilir. 6331 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrasında (İş K. m. 2/ f. 4) işveren vekillerinin işveren adına hareket edeceği ve işin ve işyerinin yönetiminde görev alacağı hükme bağlanmıştır. İşveren genellikle bizzat gerçekleştirmesi mümkün olmayan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bu görevleri değişik düzeylerde işveren vekillerine devreder. İşveren vekilleri de kendilerine tanınan görev ve yetki alan çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını gerekirse disiplin cezası uygulayarak sağlamak, iş kazalarını önlemek amacıyla işçilere ve organizasyon yapısında daha alt düzeyde yer alan diğer işveren vekillerine emir ve talimatlar vermek, onları uyarmak ve denetlemek durumunda olan kişilerdir. Aşağıda belirtileceği gibi, 6331 sayılı Kanun’un öngördüğü şekilde kendine özgü bir hukuki statüye sahip, danışmanlık görevini yürüten ve emir ve talimat verme yetkisine sahip olmayan iş güvenliği uzmanları (işyeri hekimleri) kural olarak işveren vekili sıfatı taşımazlar. Bununla beraber, 6331 sayılı Kanun anlamında iş güvenliği uzmanı niteliği taşıyan kişilere (veya işyeri hekimlerine) başka bir deyişle, (işyerinde iş akdiyle çalışan) iş denetimi müfettişlerine, mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakülte mezunlarına ya da teknik öğretmen, fizikçi, kimyager, biyolog unvanına sahip olanlar ile üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği programı mezunu teknik elemanlara (İSGK m. 3/ f. 1, f, ) bu konuda yönetim hakkının bir kısmını da devredebilir. Örneğin bir mühendise iş güvenliği müdürü, bir teknik elemanı teknik emniyet şefi unvanı verilebilir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda emir ve talimat verme, denetleme vb. yetkilere sahip olan bu kişiler işveren vekili sıfatı taşırlar. İş güvenliği uzmanlarına (ve işyeri hekimlerine) işveren vekili sıfatı verilmemişse, bu kişiler işçilere emir ve talimat verme, onları denetleme yetkisine sahip olmayıp, işverene iş sağlığı ve güvenliği konusunda sadece bağımsız danışmanlık ve rehberlik desteği görevini yerine getirirler. Alman hukukunda olduğu gibi iş güvenliği uzmanları işverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde, iş güvenliği önlemlerinin alınmasında bir sorumluluk taşımazlar; işveren vekillerinden farklı olarak işletme hiyerarşisi içinde ast-üst ilişkisinde yer almazlar. Buna karşılık görevleri, işyerinde genel olarak iş sağlığı ve güvenliğinin yapılandırılması ve yönlendirilmesi konusundaki görüşlerini bildirmek, gerekli özeni göstererek iş güvenliğine ilişkin tehlikeleri belirlemek, bunların önlenmesi için her bakımdan alınması gereken önlemler konusundaki önerilerini (işçilere değil) muhatap oldukları işverene veya onun bu konuda yetkili kıldığı kişilere yani işveren vekillerine iletmektir. Yukarıda belirtilen görevlerini gerektiği gibi yerine getiren iş güvenliği uzmanlarının (ve işyeri hekimlerinin) danışmanlık ve rehberlik görevi yaptıkları işveren ve işveren vekillerinin, bunların önerilerine uymamaları ve iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden dolayı herhangi bir sorumlulukları yoktur. Buna karşılık, danışmanlık görevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri, bu konuda kusurlu davranmaları söz konusu kişilere, duruma göre, hukuki ve cezai yaptırımların uygulanmasına neden olur. İş güvenliği uzmanlarının ve işyeri hekimlerinin danışman nitelikleri ile özellik ve işlevleri, 4.4.2015 tarihli ve 6645 sayılı yasanın 1. maddesi ile değişik, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında vurgulanmıştır. Anılan fıkraya göre "İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde 15 bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur." İş güvenliği uzmanlarının (ve işyeri hekimlerinin) danışmanlık görevi sadece iş güvenliği önlemlerine ilişkin mesleki sorumluluk boyutunda olduğundan, bunların herhangi bir etki altında kalmaksızın tamamen iş sağlığı ve güvenliği biliminin gereklerine uygun davranabilmelerinin sağlanması gerekir. Bu amaçla İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasında (Yön. m. 35/ f. 3) bu kişilerin mesleki bağımsızlığı güvence altına alınmıştır. Anılan hüküm uyarınca "İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının hak ve yetkileri, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle kısıtlanamaz. Bu kişiler, görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içinde yürütür." Aynı şekilde, “Mesleki bağımsızlık ve etik ilkeler” başlığı taşıyan iş güvenliği uzmanlarına ilişkin yönetmeliğin 35. maddesine göre de "(1) İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ve bu Yönetmelik kapsamındaki eğitimlerde görevlendirilenler; a) Sağlık ve güvenlik riskleri konusunda, işveren ve çalışanlara önerilerde bulunurken hiçbir etki altında kalmazlar... (2) Mesleki bağımsızlığın sonuçlan hiçbir şekilde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilenlerin aleyhine kullanılamaz ve yapılan sözleşmelere mesleki anlamda bağımsız çalışmayı kısıtlayabilecek şartlar konulamaz." c) Görevleri ve Sorumlulukları İş güvenliği uzmanlarının görevleri yönetmeliğin 9. maddesinde, a) Rehberlik b) Risk değerlendirilmesi c) Çalışma ortamı gözetimi ç) Eğitim, bilgilendirme ve kayıt d) İlgili birimlerle işbirliği başlıkları altında ayrıntılı bir biçimde sayılmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 6645 sayılı yasayla değişik 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca iş güvenliği uzmanı (ve işyeri hekimi) iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, alınması gereken önlem ve tavsiyeleri yazılı olarak işverene bildirir. Ayrıca iş güvenliği uzmanlarına ilişkin yönetmeliğin 11. maddesinin 4. fıkrası uyarınca "İş güvenliği uzmanı görevlendirildiği işyerinde yapılan çalışmalara ilişkin tespit ve tavsiyeleri ile 9'uncu maddede belirtilen hususlara ait faaliyetlerini, işyeri hekimi ile birlikte yapılan çalışmaları ve gerekli gördüğü diğer hususları onaylı deftere yazar." Bunun yanında 6331 sayılı Kanun m. 8/ f. 2'de uzmanlara, bildirilen eksiklik ve önlemlerden hayati tehlike arz edenlerin işverence yerine getirilmemesi halinde, durumun bakanlığa bildirilmesi görevi yüklenmiştir. Anılan düzenlemeye göre "Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir". İş güvenliği uzmanlarına ilişkin yönetmeliğin 11. maddesinin 3. fıkrasında hayati tehlike arz eden durumların "makul bir süre içinde" işveren tarafından yerine getirilmemesi halinde bildirimin "işyerinin bağlı bulunduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne yazılı olarak" yapılacağı öngörülmüştür. İş güvenliği uzmanları, işyerinde belirledikleri hayati tehlikenin ciddi ve önlenemez olması ve bu hususun acil müdahale gerektirmesi halinde işin durdurulması için işverene başvurmak (Yön. 10/1, b), görevleri gereği işyerinin bütün bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda inceleme ve araştırma yapmak, gerekli bilgi ve belgelere ulaşmak, çalışanlarla görüşmek (Yön. 10/1, c) ve görevleri ile ilgili olarak işverenin bilgisi dâhilinde ilgili kurum ve kuruluşlarla işyerinin iç düzenlemelerine uygun olarak işbirliği yapmak (Yön. m. 10/ f. 1, ç) yetkilerine sahiptirler. 16 İş güvenliği uzmanları görevlerini yerine getirirken "işin normal akışını mümkün olduğu kadar aksatmamak ve verimli bir çalışma ortamının sağlanmasına katkıda bulunmak, işverenin ve işyerinin meslek sırlan, ekonomik ve ticari durumları ile ilgili bilgileri gizli tutmakla yükümlüdürler" (Yön. m. 11/ f. 1). İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda belirli hallerde iş güvenliği uzmanlarının (ve işyeri hekimlerinin) yetki belgelerinin askıya alınacağı hükme bağlanmıştır. Yukarıda belirtilen hayati tehlike arz eden eksiklik ve önlemlerin makul bir süre içinde işverence yerine getirilmemesi halinde durumu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne, varsa yetkili sendika temsilciliğine, yoksa çalışan temsilcisine bildirmeyen iş güvenliği uzmanının belgesi üç ay, tekrarında ise altı ay süreyle askıya alınır (İSGK m. 8/ f. 2). Açılan davada uzmanın kötü niyetle gerçek dışı bildirimde bulunduğu mahkeme kararıyla saptanırsa yetki belgesinin askıya alınma süresi altı aydır (İSGK m. 8/ f. 2). Bunun gibi, 6331 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 4. (Yön. m. 34/ f. 2) fıkrası uyarınca, çalışanın ölümü veya maluliyeti ile sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının yetki belgesi altı ay süreyle askıya alınır. İş güvenliği uzmanlarına ilişkin yönetmeliğin 33, 34 ve 34/A maddelerinde, bu yönetmelik uyarınca yetkilendirilen ve belgelendirilen kişi ve kurumların (iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri eğitici belgesi sahipleri, eğitim kurumları) ihtar puanlan, yetki belgelerinin askıya alınması ve iptali nedenleri, süreleri, yetki belgesinin askıya alınmasına ve iptaline ilişkin itirazlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Her şeyden önce belirtelim ki, yukarıda açıklandığı şekilde iş güvenliği yanlarının (ve işyeri hekimlerinin) danışmanlık ve rehberlik işlevleri gereği eyerinde iş güvenliği önlemlerin alınması konusunda herhangi bir sorumlulukları yoktur. Onların görevi sadece, teknik olarak mevzuata ve iş sağlığı ve güvenliği bilimine uygun olarak görüş, öneri ve tavsiyelerini işverene ve işveren vekillerine iletmektir. Nitekim İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.8/2 uyarınca “Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur". Buna karşılık iş güvenliği uzmanları (ve işyeri hekimleri) danışmanlık ve rehberlik çerçevesindeki görevlerini yerine getirmekte kusurlu davranırlarsa, işverene karşı sorumlulukları söz konusu olur. 6331 sayılı Kanun m.8/3 gereğince "Hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur". d) Feshe Karşı Korunmaları İş güvenliği uzmanlarının görevlerini yerine getirirken bilimin gereklerine uygun olarak bağımsız bir şekilde hareket edebilmeleri için feshe karşı korunmaları gerekir. İş güvencesi hükümlerinin kapsamındaki uzmanların feshe karşı korunma konusunda bu kapsamdaki diğer işçilerden herhangi bir farkı olmadığı gibi, iş güvencesi hükümlerine tabi olmayanların iş güvencesi bulunmamaktadır. Kanımıza göre, görevleri gereği bazı durumlarda işverenlerle anlaşmazlığa düşebilecek iş güvenliği uzmanlarının iş güvencesi konusunda diğer işçilerden farklı özel yasal düzenlemelerden yararlandırılması iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması çabalarına daha uygun düşecektir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4.4.2015 tarihli ve 6645 sayılı yasanın 1. maddesi ile değişik 8. maddesinin 2. fıkrasında bu konuda bir düzenleme getirmiştir. Buna göre "işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir... Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamlarının bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği 17 uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir... Bu bildirimden dolayı işvereni tarafından işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş sözleşmesine son verilemez ve bu kişiler hiçbir şekilde hak kaybına uğratılamaz. Aksi takdirde işveren hakkında bir yıllık sözleşme tutarından az olmamak üzere tazminata hükmedilir. İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş kanunları ve diğer kanunlara göre sahip olduğu haklan saklıdır". Her şeyden önce bu hüküm tüm hukuka aykırı fesih hallerine uygulanabilecek nitelikte olmayıp, sadece iş güvenliği uzmanının (ve işyeri hekiminin) görevi gereği 6331 sayılı Kanun m.8/2'ye göre yapması gereken bildirimler nedeniyle uzmanın işten çıkarılmasına ve hak kaybına uğratılmasına ilişkin bir yaptırım öngörmektedir. C. İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personeli Çalıştırma Yükümlülüğü a) Tanımı ve Görevlendirilmeleri İşyerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından örgütlenmesinin en önemli unsurlarından biri de işyeri hekimliğidir. İşyeri hekimlerine ilişkin düzenlemeler İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 20.7.2013 tarihinde yürürlüğe giren “İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”te yer almıştır. İşyeri hekimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3. maddesinin 1. fıkrasının ı bendinde (Yön. m. 4/ f. 1, g) "iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, işyeri hekimliği belgesine sahip hekim" olarak tanımlanmıştır. Diğer sağlık personeli ise anılan yönetmeliğin 4/b maddesi uyarınca "İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça belgelendirilmiş hemşire, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni ve çevre sağlığı teknisyeni diplomasına sahip olan kişiler ile Bakanlıkça verilen işyeri hemşireliği belgesine sahip kişiler" dir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda tüm işverenler için işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli istihdam edilmesi zorunluluğu getirilmiştir (İSGK m. 6/ f. 1, a). Başka bir deyişle, tek çalışanı (işçi, kamu görevlisi, sözleşmeli personel) olan işverenler de işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli çalıştırmakla yükümlüdürler. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının a bendine göre "(1) Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; a) Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması halinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir. Ancak belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması halinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir. Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak 50'dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler". 6331 sayılı Kanun m.6/4 gereğince, yukarıdaki bende göre yapılacak görevlendirmelerde, öğrenci statüsünde olan çırak ve stajyerler çalışan sayısının toplamına dâhil edilmez. 6331 sayılı Kanun m.8/7 uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarında ilgili mevzuata göre çalıştırılan işyeri hekimi niteliğini haiz personel, asli görevlerinin yanında, belirlenen çalışma süresine uymak koşuluyla, çalışmakta oldukları kurumda veya ilgili personelin rızası ve üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilebilir. Bu nedenle söz konusu işyeri hekimine yapılacak ödemelere ilişkin esaslar aynı hükümde belirtilmiştir. Bunun gibi, kamu sağlık hizmetlerinde tam süreli çalışmaya ilişkin mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, işyeri hekimlerinin ve diğer sağlık personelinin işyeri sağlık ve güvenlik birimi ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde görevlendirilmesinde ve hizmet verilen işyerlerinde çalışanlarla sınırlı olmak 18 üzere görevlerini yerine getirmelerinde, diğer yasaların kısıtlayıcı hükümleri uygulanmaz (İSGK m. 8/ f. 8). İşveren tarafından işyeri hekimi olarak görevlendirilecekler yönetmeliğe göre işyeri hekimliği belgesine sahip olmak zorundadır (Yön. m. 7). Aynı şekilde diğer sağlık personelinin de geçerli belgeye sahip olması gerekir (Yön. m. 14/ f. 1). İşyeri hekimi hakkında yönetmeliğin 12. maddesinde işyeri hekimlerinin işyerlerinde en az ne kadar süreyle görev yapacakları hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre, işyeri hekimi az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 5 dakika; tehlikeli sınıfta yer alanlarda çalışan başına ayda en az 10 dakika; çok tehlikeli sınıfta yer alanlarda çalışan başına ayda en az 15 dakika görev yapar. Aynı maddede tehlike sınıflarına ve çalışan kişi sayısına göre işyerlerinde tam gün çalışmak üzere görevlendirilmesi gereken işyeri hekimi veya hekimlerine ilişkin kurallar yer almıştır (Yön. m. 12/2, 3, 4). Ayrıca, yönetmeliğin 19. maddesinde diğer sağlık personelinin işyerlerinde en az ne kadar süreyle görev yapacaklarına ilişkin hükümler öngörülmüştür. İşyerinde tam süreli işyeri hekimi görevlendirilmişse, diğer sağlık personeli görevlendirilmesi zorunlu değildir. Ancak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin daha etkin sunulması amacıyla bu işyerlerinde, işyeri hekiminin talebi işverenin uygun görmesi halinde diğer sağlık personeli görevlendirilebilir (İSGK m. 6/ f. 3, Yön. m. 19/ f. 2). Ülkemizde bugün için işyeri hekimi belgesine sahip hekim sayısı ihtiyacı sağlayacak durumda değildir. Bu nedenle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 38. maddesi uyarınca kamu kurumları ile 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu 1.7.2020 tarihinde yürürlüğe girecektir. b) Hukuki Statüleri İşveren ile (kamu görevlisi olmayan) işyeri hekimi arasındaki hukuki ilişki iş akdine dayandığından hekim işçi statüsündedir. Yargıtay’ın isabetli kararına göre işyeri hekimi ile işveren arasındaki iş akdi süreklilik arz ettiğinden kural olarak belirsiz sürelidir. İş mevzuatından doğan işçilere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler işyeri hekimlerine de uygulanır. İşyeri hekiminin ücret ve çalışma koşullan diğer işçiler gibi emredici kurallara aykırı olmamak koşuluyla taraflar arasında serbestçe kararlaştırılır. Daha önce görüldüğü gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4857 sayılı İş Kanunu’ndan farklı düzenlemeler getirmiş, işveren vekili sıfatı taşıyan işyeri hekimliğinden farklı olarak, bu niteliği taşımayan ve danışmanlık ve rehberlik görevi yapan işyeri hekimi (ve iş güvenliği uzmanı) kurumuna yer vermiştir. Danışmanlık hizmetini ve işyeri hekimlerine ilişkin yönetmeliğin 9. maddesinde belirtilen görevlerini gerektiği şekilde yerine getiren işveren vekili sıfatı taşımayan işyeri hekimlerinin, öneride bulundukları işveren ve işveren vekillerinin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine uymamasından bir sorumlulukları yoktur. Çünkü işyeri hekimlerinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını sağlama gibi bir yükümlülükleri söz konusu değildir. Bu hususlar 6331 sayılı Kanun m.8/2'de "İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur" denilmek suretiyle ifade edilmiştir. İşyeri hekimi-işveren ilişkisinde, işverenin yönetim hakkı mesleğin özellikleri nedeniyle sınırlandırılmıştır. İşyeri hekimleri iş görme edimlerini mesleki bağımsızlık içinde yerine getirirler. İşçilerin sağlığını ilgilendiren konularda kimseden emir ve talimat almaz, mesleki açıdan özgür bir biçimde hareket ederler. İşyeri hekimlerinin mesleki bağımsızlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işyeri hekimi hakkında yönetmelikte düzenlenmiştir. 6331 sayılı Kanun m.8/1 (Yön. 42) uyarınca "İşyeri 19 hekimi... görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürütür". İşyeri hekimleri sağlık ve güvenlik riskleri konusunda, işveren ve çalışanlara önerilerde bulunurken hiçbir etki altında kalmazlar (Yön. 42/1, a). Mesleki bağımsızlığın sonuçları hiçbir şekilde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilenlerin aleyhine kullanılamaz ve yapılan sözleşmelere mesleki anlamda bağımsız çalışmayı kısıtlayabilecek koşullar konulamaz (Yön. 42/2). İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile görevlendirilenlerin hak ve yetkileri, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle kısıtlanamaz (6331 sayılı Kanun m.8/1, Yön. 42/3). c) Görevleri ve Sorumlulukları İşyeri hekimleri hakkında yönetmeliğin 9. maddesi uyarınca işyeri hekimlerinin görevleri, iş sağlığı ve güvenliği konusunda rehberlik ve danışmanlık, risk değerlendirilmesine katılma, sağlık gözetimi (muayenesi), çalışanlara eğitim verilmesi, bilgilendirme ve kayıt, ilgili birimlerle işbirliği başlıkları altında ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Diğer sağlık personelinin görevleri ise yönetmeliğin 16. maddesinde öngörülmüştür. İşyeri hekimleri işyerinde tedavi hizmetleri dışında kalan görevleri yerine getirirler. Hastalıkların tedavisi hizmetleri Sosyal Güvenlik Kurumuna bırakılmıştır. Bu nedenle, işyeri hekiminin işyerindeki işlevini sadece hasta muayenesi ile sınırlayan uygulamalar işyeri hekimliğinin amaçlarına ve mevzuat hükümlerine ters düşer. Mevzuata uygun olarak tedavi hizmetleri SGK'ya bırakılmalı, işyeri hekimleri İSGK ile kendisine verilen koruyucu ve önleyici iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yerine getirmelidir. Nitekim İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 15. maddesinin gerekçesine göre "Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde yapılan düzenlemelerde de işyeri hekiminin esas görevi koruyucu sağlık hizmetleri olarak tanımlanmaktadır". İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 8. maddesinin 2. fıkrasına göre "İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi... görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir... Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınması halinde, bu durum işyeri hekimi(nce), Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir". İşyeri hekimlerine ilişkin yönetmeliğin 11. maddesinin 3. fıkrasında hayati tehlike arz eden durumların makul bir süre içinde" işveren tarafından yerine getirilmemesi halinde bildirimin "işyerinin bağlı bulunduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne yazılı olarak" yapılacağı öngörülmüştür. Anılan yönetmeliğin 11. maddesinin 4. fıkrası uyarınca "İşyeri hekimi, görevlendirildiği işyerinde yapılan çalışmalara ilişkin tespit ve tavsiyeleri ile işyeri hekiminin görevleri başlıklı dokuzuncu maddede belirtilen hususlara ait çalışmalarını, iş güvenliği uzmanı ile birlikte ve gerekli gördüğü diğer hususları onaylı deftere yazar". İşyeri hekimleri, işyerinde belirledikleri hayati tehlikenin ciddi ve önlenemez olması ve bu hususun acil müdahale gerektirmesi halinde işin durdurulması için işverene başvurmak (Yön. 10/1, b), görevleri gereği işyerinin bütün bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği konusunda inceleme ve araştırma yapmak, gerekli bilgi ve belgelere ulaşmak ve çalışanlarla görüşmek (Yön. 10/1, c) ve görevleri ile ilgili konularda işverenin bilgisi dahilinde ilgili kurum ve kuruluşlarla işyerinin iç düzenlemelerine uygun olarak işbirliği yapmak (Yön. m. 10/ f. 1, ç) yetkilerine sahiptirler. Diğer sağlık personelinin yetkileri yönetmeliğin 17. maddesinde belirtilmiştir. Buna karşılık, işyeri hekimleri yönetmelikte belirtilen görevlerini yaparken, işin normal akışını mümkün olduğu kadar aksatmamak ve verimli bir çalışma ortamının sağlanmasına katkıda bulunmak, işverenin meslek sınırları, ekonomik ve ticari durumları hakkındaki bilgiler ile çalışanın kişisel sağlık dosyasındaki bilgileri gizli tutmakla yükümlüdürler (Yön. m. 11/ f. 1). Bunun gibi, 20 işyeri hekimleri, hizmet sundukları kişilerle, gizlilik ve eşitliğe dayanan bir ilişki kurmak ve ayrım gözetmeksizin tümüne eşit davranmak zorundadırlar (Yön. m. 42/ f. 1, c). İşyeri hekimlerine uygulanacak ihtar puanları, yetki belgelerinin askıya alınması ve iptali nedenleri, süreleri, yetki belgelerin askıya alınmasına ve iptaline ilişkin itirazlar İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 8. maddesinin 2 ve 4. fıkraları ile yönetmeliğin 40, 41 ve 41/A maddelerinde ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. d) Feshe Karşı Korunmaları İşyerinde yaptıkları görev nedeniyle işverenle anlaşmazlığa düşebilecek olan işyeri hekimlerinin bağımsız bir biçimde hareket edebilmeleri için feshe karşı korunmaları gerekir. İş güvencesi hükümlerinin uygulama alanındaki işyeri hekimlerinin bu kapsamdaki işçilerden herhangi bir farkı olmadığı gibi, bu kapsama girmeyen işyeri hekimlerinin hiç iş güvencesi bulunmamaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4.4.2015 tarihli ve 6645 sayılı yasa ile değişik 8. maddesinin 2. fıkrasında işyeri hekiminin (veya iş güvenliği uzmanının) yapması gereken bildirimler nedeniyle işten çıkarılması halinde öngörülen yaptırımın da iş güvencesini sağlama konusunda yeterli olmadığı daha önce görüldü. Aynı şekilde, yapılacak kanun bakımından, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda haksız işten çıkarılan işyeri sendika temsilcileri için getirilen güvencesinin (m. 24), işyeri hekimlerine de uygulanmasının uygun olabileceği, ancak gerçek güvencenin bu alanda da katılımcı modellerin yaşama geçirilmesiyle sağlanabileceği yukarıda belirtildi. Birçok ülkede işyeri hekimlerinin iş güvencesi konusunda diğer işçilerden farklı özel düzenlemelerle korunduğu görülmektedir. Almanya'da İş Güvenliği Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasına göre, işveren işyeri hekimlerini işe alırken ve işten çıkarırken, yönetime katılma modeli çerçevesinde işçilerin temsil edildiği işletme kurullarının onayını almak zorundadır. Fransız hukukunda 17.1.2002 tarihli sosyal modernleşme yasasına göre işyeri hekiminin iş akdinin feshi, işletme kurulunun görüşü ne yönde olursa olsun, iş müfettişinin iznine tabi tutulmuştur. III. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BAKIMINDAN İŞÇİNİN HAKLARI 1. İş Sağlığı ve Güvenliği Önlem ve Hizmetlerinden Ücretsiz Yararlanma Hakkı Hukukumuzda uluslararası düzenlemelerde olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği önlem ve hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m. 4/4’e göre, işveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz. Bu hüküm emredici olup, sözleşmeler ile aksi kararlaştırılamaz. İSGK m. 15/4’te sağlık hizmetleri bakımından ücretsiz yararlanma hakkı ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre, sağlık gözetiminden doğan maliyet ve bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyet işverence karşılanır, çalışana yansıtılamaz. Söz konusu hüküm uygulamada tartışmalara neden olmaktadır. Zira henüz iş sözleşmesi yapılmamış “çalışan adayı” ile ilgili sağlık masraflarının nasıl karşılanacağı belirsizdir. İşverenlerin, sonuçların olumsuz çıkması durumunda bu bedeli karşılamayı istemediği de uygulamada görülmektedir (Erdem Özdemir, İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku, İstanbul 2014, s. 412). Yine İSGK m. 17’de işverenlerin vermek zorunda oldukları eğitimin maliyetini çalışanlara yansıtılamayacağı düzenlenmiştir. Son olarak Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik m. 6/1-e’de kişisel koruyucu donanımların işveren tarafından ücretsiz verileceği düzenlenmiştir. 2. Çalışmaktan Kaçınma Hakkı a. Genel Olarak 4857 sayılı İş Kanunu m. 83’te, işçilerin işyerlerinde yakın, acil ve hayati bir tehlike ile karşılaştıklarında kanunda belirtilen koşullar dikkate alınarak çalışmaktan kaçınmaları 21 öngörülmüş idi. İSGK’nın yürürlüğe girmesi ile İş Kanunu m. 83 yürürlükten kaldırılmış, çalışmaktan kaçınma hakkı İSGK m. 13’te yeniden düzenlenmiştir: Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve ger