Hukukun Temel Kavramları PDF
Document Details
Uploaded by Deleted User
Tags
Summary
Bu belge, hukukun temel kavramlarını ve sosyal düzen kurallarını ele alıyor. Belge, din, ahlak, görgü ve hukuk kurallarını ayrıntılı bir şekilde inceliyor ve bunlar arasındaki farkları açıklıyor. Ayrıca, hukuk kurallarının önemini ve toplumsal yaşam içindeki rolünü vurgulayan bir çalışma.
Full Transcript
HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 1: Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk Sosyal Düzen Kurallarının Türleri Giriş Sosyal düzen kuralları...
HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 1: Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk Sosyal Düzen Kurallarının Türleri Giriş Sosyal düzen kuralları sayılamayacak kadar çoktur ancak İnsan, yaşamını sürdürdüğü çevrede diğer insanlarla ve bilimin önemli bir fonksiyonu bilimsel bilgiyi sınıflayarak kurumlarla birçok ilişkiye girer. Bu ilişkiler sosyal ilişki anlaşılabilir kılmaktır. Bu yönden yaklaşıldığında, sosyal olarak adlandırılmaktadır. Bu sosyal ilişkilerin tâbi olduğu düzen kurallarının, özellikleri de dikkate alınarak düzen ise sosyal düzen olarak ifade edilmektedir. Sosyal sınıflandırılması mümkündür. Genel kabul gören bir düzen kuralları; din kuralları, ahlak kuralları, görgü yaklaşıma göre sosyal düzen kuralları: kuralları ve hukuk kuralları şeklinde sınıflandırılmaktadır. Hukuk kuralları en önemli sosyal kurallardır. Hukuk Din kuralları, kurallarının temel özellikleri genel ve soyut olması, emir Ahlak kuralları, ve yaptırım içermesidir. Hukuk kurallarını diğerlerinden Görgü kuralları, ayıran en önemli özellik yaptırımının maddi olmasıdır. Hukuk kuralları Hukuk kurallarına uymama hâlinde kişiye maddi yaptırım uygulanır, kamu gücü devreye girerek kuralı ihlal eden şeklinde sınıflandırılabilir. kimseye zor kullanır ve kuralın gereğini yerine getirir. Din Kuralları Hukuk kurallarının diğer sosyal düzen kurallarından farkı, bu kuralların devletin zorlayıcı gücüyle desteklenmiş Din kuralları Tanrı ile insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, Tanrı’nın emir ve yasaklarını içeren kurallar olmasıdır. Sosyal kurallara uyulmadığı takdirde karşılaşılan tepkiye yaptırım denir. Yaptırım farklı türlerde bütünüdür. Din kurallarına uymayanlar, günahkâr sayılma, toplum dışına itilme gibi manevi yaptırımlarla zorlama ile kurallara uyulmasını amaçlamaktadır. Yaptırım din, ahlak ve görgü kurallarına uyulmaması karşılaşırlar. Bir din kuralına uyulmaması hâlinde eğer hâlinde manevi nitelik taşırken, hukuk kurallarına kişiye maddi bir yaptırım uygulanabiliyorsa, bunun sebebi uyulmaması durumunda maddi niteliktedir. Hukuki uyulmayan din kuralının aynı zamanda hukukça benimsenmesi yani hukuk kuralı hâline gelmesidir. yaptırımlar ceza, cebri icra, tazminat, geçersizlik ve iptal olmak üzere beş kategoride incelenebilir. Yaptırım, hukuk Ahlak Kuralları kuralının ihlali hâlinde ortaya çıkmaktadır. Yaptırımın Ahlak kuralları iyilik-kötülük, doğruluk yanlışlık gibi türü, ilgili hukuk alanı, ihlal edilen hukuk kuralı, ihlalin çeşitli konulardaki değer yargılarıdır. Ahlak kurallarının niteliği ve etkilerine göre belirlenmektedir. iki yönü bulunmaktadır: Nesnel (objektif, sosyal) Ahlak Sosyal Düzen ve Kurallar insanın diğer bireylere karşı olan ödevleri ile ilgilidir. Öznel (subjektif) Ahlak kişinin kendi şahsı ve iç İnsan toplum denilen sosyal çevre içinde yaşamaktadır. dünyasına karşı ödevlerini ifade etmektedir. Ahlak İnsan yaşamını sürdürdüğü bu çevrede diğer insanlarla ve zamana, yere, topluma karşı değişir. Ahlak kurallarına kurumlarla birçok ilişkiye girer; bu ilişkiler sosyal ilişki uymama hâlinde karşılaşılan yaptırımlar manevidir. Ahlak olarak adlandırılmaktadır. İnsanın sosyal ilişkileri kurallarına uymamanın yaptırımı manevi iken hukuk sayılamayacak kadar çoktur. kurallarına uyulmadığı taktirde maddi yaptırımla Sosyal ilişkilerin tâbi olduğu düzen, sosyal düzen olarak karşılaşılır. Ahlak kuralları kişilere yükümlülükler ifade edilmektedir. Sosyal düzenin herkese yüklediği bazı getirirken hukuk kuralları hem yükümlülük hem de yetki yükümlülükler ve bazı ödevler vardır. Sosyal düzen verebilir. içinde, belirtilen ödev ve yükümlere uymamak Görgü (Nezaket) Kuralları beraberinde birçok sorunu getirir. Zira sosyal düzen, belli bir ahengi sağlamak için birtakım emir ve yasaklar Toplumsal düzen, gündelik ilişkilerde bazı davranış getirmektedir. Sosyal düzen içinde yaşayan insanların kalıplarına uyulmasını gerektirir. Ahlak kurallarından ödevleri, hak ve yetkilerini düzenleyen kurallara sosyal farklı olan bu kurallar, görgü kuralları olarak düzen kuralları denilmektedir. adlandırılmaktadır. Bu kurallar tavırlar, yöntemler ve hareket biçimlerinden oluşur. Başkası konuşurken Sosyal düzen kurallarının belirli özellikleri bulunmaktadır. dinlemek, el öpmek, kibarca yemek yemek, selam vermek Öncelikle bu kurallar genel nitelik taşır yani ayırımsız veya misafir ağırlamak bu kurallara örnek gösterilebilir. herkese uygulanır. İkincisi süreklidir yani bu kurallar çok Görgü kuralları bazen hukuksallaşabilir, askerde selam uzun zamandır ve aralıksız bir biçimde uygulanmaktadır. vermek bu duruma örnek gösterilebilir. Üçüncüsü, bunlar yaptırımlı kurallardır. Sosyal düzen kuralları zaman içinde değişim gösterebilirler, hatta Görgü kuralları bölgesel ve yöresel olabilir. Belli bir bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye dahi farklılaşabilirler. bölgede kendine özgü görgü kuralları ile karşılaşılabilir. Bir sosyal düzen kuralının zamanla ortadan kalkması da Görgü kuralları yazılı değildir, aktarılarak günümüze söz konusu olabilir. Öte yandan, bir davranış aynı ulaşmıştır. Görgü kurallarına uymayanlar görgüsüz, kaba zamanda birden çok sosyal düzen kuralını ihlal edebilir. veya saygısız olarak nitelendirilir. Bu anlamda görgü Örneğin, aynı olay hem ahlak, hem din ve hem de hukuk kurallarına uymamanın yaptırımı manevidir. kurallarına aykırı olabilir. 1 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 1: Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk Hukuk Kuralları yaptırım içerir. Bu yaptırım ceza, tazminat, cebri icra, Hukuk kuralları en önemli sosyal kurallardır. Hukuk geçersizlik ya da iptal olabilir. kurallarının temel özellikleri genel ve soyut olması, emir Hukuk kuralları genel, soyut, sürekli ve yaptırıma bağlı ve yaptırım içermesidir. Hukuk kurallarını diğerlerinden kurallardır. Hukuk kuralları soyuttur; somut ve tek bir olay ayıran en önemli özellik yaptırımının maddi olmasıdır. için hazırlanmamıştır. Aynı nitelikteki tüm toplumsal Başka bir ifadeyle hukuk kurallarına uymama hâlinde olaylar için geçerlilik taşımaktadır. Bu nedenle hukuk kişiye maddi yaptırım uygulanır, kamu gücü devreye kuralları, düzenlediği tüm olaylara uygulanabilecek girerek kuralı ihlal eden kimseye zor kullanır ve kuralın niteliktedir. Hukuk kuralları genel niteliktedir. Aynı gereğini yerine getirir. Hukuk kurallarının diğer sosyal durumda bulunan tüm kişileri ve aynı vasıftaki tüm düzen kurallarından farkı, bu kuralların devletin zorlayıcı olayları kapsamaktadır. gücüyle desteklenmiş olmasıdır. Hukuk kuralları yürürlükten kaldırılmadıkları sürece, Hukuk kuralları toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve sürekli olarak uygulanmaktadır. Bu anlamda hukuk toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu kuralları geçici değil, uygulandığı zaman dilimi içinde gücüyle yani maddi yaptırımla desteklenmiş sosyal süreklidir. Hukuk kuralları bağlıyıcıdır; bu bağlayıcılığa kurallardır. Hukukla ilgili olarak yapılan tanımlar bir aykırı hareket edilmesi hâlinde maddi yaptırım ortaya bütün olarak değerlendirildiğinde hukuk kurallarının; çıkmaktadır. Kişilerin dışa yansıyan davranışlarını Hukuk Kuralları ve Diğer Sosyal Düzen Kurallarının düzenlediği, Ayrılması Toplumdaki egemen güç, yani üstün siyasal Hukuk kuralları ile diğer sosyal kuralları birbirinden iktidar tarafından belirlendiği, ayırmada en sağlam ölçüt yaptırımın niteliğidir. Diğer Genel olarak kişiler arasındaki ilişkileri sosyal kuralların yaptırımı manevi nitelik taşırken hukuk düzenlediği, kurallarının yaptırımı maddidir. Örgütlü siyasal mekanizma aracılığı ile gerçekleştiği, Hukuk Kurallarına Uyulması ve Özgürlükler Maddi yaptırım içerdiği, Hukuk kuralları bir yandan sağladığı özgürlüklerle Toplumsal barışı, hukuk güvenliğini ve adaleti kişilerin güvende olmalarını sağlarken diğer taraftan sağladığı birçok sınırlamalar getirerek özgürlükleri daraltmaktadır. Örneğin, hukuk kuralları sayesinde bir yandan otomobil görülür. sahibi olma ve otomobil üzerinde mülkiyet hakkını elde Hukuk Kurallarının Sosyal Düzen Kuralları ederken hukuk kurallarının getirdiği sınırlamalar sebebiyle İçindeki Yeri otomobili dilediğimiz gibi, istediğimiz hızda kullanamayız. Bu da bize hukukun özgürlükler tanırken, Hukuk kuralları diğer sosyal düzen kurallarından çeşitli bunları kısıtlayabileceğini de göstermektedir. Ancak bu özellikleriyle farklılık arz eder. Bunlar arasında ön plana durumu yadırgamamak gerekir. Zira herkesin sınırsız çıkan özellik ise yaptırımların niteliğine ilişkindir. özgürlüklere sahip bulunduğu bir yerde hiç kimsenin Hukuk Kurallarının Ögeleri ve Özellikleri özgür olamayacağı gerçeği unutulmamalıdır. Adalet kavramı hukukun temelini, idealini ve son amacını Genel bir değerlendirme yapıldığında açık veya üstü kapalı biçimde olsun; her hukuk kuralının üç ögesi oluşturur. bulunur. Bunlar; konu, irade (emir) ve yaptırımdır. Hukuk ve Adalet Her hukuk kuralının düzenlediği bir konu bulunur. Konu, Hukuk sisteminin nihai amacı adaleti gerçekleştirmektir. kanun koyucunun sosyal yaşama ilişkin bakış açısını da Hukuk devleti demek adaleti sağlayan devlet demektir. yansıtır. Hukuk kuralının konusu kişilerin dışarıya Hukukta ve sosyal düzende büyük önem taşıyan adalet yansıyan ilişkileri; eylem ve işlemleridir. Dolayısıyla bir kavramını tanımlamak son derece güçtür. hukuk kuralı kişinin bir başkasıyla ilişkisine, yaptığı bir Genel bir tanım vermek gerekirse “adalet; ahlaka dayanan, sözleşmeye, görmekte olduğu işe ilişkin olabilir. herkese hakkı olanı veren, bireylere hürriyet ve eşitlik Hukuk kuralının ögelerinden ikincisi irade (emir)dir. İrade sağlayan, insan haklarına saygılı ve insanları mutlu eden kanun koyucunun yapılmasını uygun bulduğu ya da erdem ve iradedir”. yasakladığı davranışa ilişkin iradesini ifade eder. Hukuk Aristo adaleti ikiye ayırmaktadır. Aristo’ya göre, kuralıyla kanun koyucu açıkça ya da üstü kapalı olarak bir insanların şahsi ve özel durumlarına bakılmaksızın aynı şeyi yasaklar ya da serbest bırakır. işleme tâbi tutulmasına denkleştirici adalet denir. Nihayet, her hukuk kuralında bir yaptırım bulunur. Denkleştirici adalet mutlak, aritmetik bir eşitliği ifade Hukukta yaptırım maddi nitelik taşır. Dolayısıyla, açıkça eder. Buna karşılık değerlerin dağıtılmasında herkesin ya da üstü kapalı biçimde, her hukuk kuralı bir maddi yeteneğine ve toplumdaki durumuna göre pay almasında dağıtıcı adalet düşüncesi yer alır. Örneğin, devletin 2 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 1: Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk herkese eşit oranda sosyal yardım yapmasında Ceza denkleştirici adalet düşüncesi, özürlü ve hastalara Hukuka aykırı davranışlar, suç olarak ceza kanunlarında diğerlerine göre daha fazla yardım yapılmasında ise yer almaktadır. Suçun işlenmesini önlemek, suç dağıtıcı adalet fikri etkili olur. Benzer biçimde devletin işlenmesiyle bozulan toplumsal düzeni kurmak ve suçluyu herkesten eşit vergi almasında denkleştirici, kazanca göre ıslah etmek amacıyla ceza yaptırımına başvurulmaktadır. vergi almasındaysa dağıtıcı adalet fikri etkilidir. Türk Ceza Kanunu’na göre cezalar hapis ve adli para Hukukta Yaptırım cezaları olmak üzere ikiye ayrılır (TCK m.45). Hapis Her hukuk kuralının bir yaptırımı vardır. Bu yaptırım cezaları ise ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis diğer sosyal düzen kurallarından farklı olarak “maddi” ve süreli hapis cezaları şeklinde üç grupta düzenlenmiştir. nitelik taşır. Ancak, hukukta yaptırımın bugünkü hâlini Adli para cezası belli bir miktar paranın hükümlü alması yüzyıllar süren bir süreç sonrası gerçekleşmiştir. tarafından hazineye ödenmesi niteliğini taşır. Türk Ceza Kanunu ayrıca cezalara ek olarak hükümlülerin belli Yaptırım Kavramı ve Tarihçesi hakları kullanmaktan yoksun bırakılabileceğini de Sosyal kurallara uyulmadığı takdirde karşılaşılan tepkiye belirtmektedir (TCK m. 53). yaptırım denir. Yaptırım farklı türlerde zorlamayı zorlama ile kurallara uyulmasını amaçlamaktadır. Yaptırım din, Ceza Kanunu’nda düzenlenen cezalar yanında bir de ahlak ve görgü kurallarına uyulmaması hâlinde manevi belirli bir topluluğa dâhil olma sonucu, o topluluğun nitelik taşırken hukuk kurallarına uyulmaması durumunda düzenine uyma yükümlülüğünü getiren disiplin hukuku maddi niteliktedir. Bu bakımdan hukukta yaptırım, hukuk cezaları vardır. Disiplin cezaları arasında uyarma, kınama, kuralına uyulmasını sağlayan, maddi güç uygulanması aylıktan kesme, geçici uzaklaştırma, ihraç ve benzerleri esasına dayanan bir tepki olarak ortaya çıkar. Hukukta sayılabilir. Disiplin cezaları ancak belli statülerde bulunan yaptırım özü itibarıyla ceza ve cebir unsurunu içerir; kişilere uygulanabilen yaptırım olması sebebiyle genel hukuk kuralının yürürlüğü yaptırım olmaksızın cezalardan ayrılır. sağlanamaz. Yaptırım hukuk kuralının verdiği emrin Cebri İcra yerine getirilmemesi veya kuralın öngördüğü yasağın Cebri icra, bir borç ilişkisinde borcunu kendi rızasıyla çiğnenmesi hâlinde geçerlik kazanır. yerine getirmeyen borçlunun devlet gücü aracılığıyla bu Yaptırımın tarihçesi incelendiğinde ilk aşamanın kişisel öç borcunu yerine getirmesini sağlayan bir yaptırımdır. olduğu görülür. “Sana zarar verene sen de zarar ver” Yaptırımın uygulanmasında temelde icra daireleri ifadesiyle açıklanabilecek kişisel öç, nesnel olmaması görevlidir. Hak sahibi öncelikle icra dairesine başvurarak sebebiyle önemli zararlara yol açmış, zarar verenin borçlunun yükümlülüğünü yerine getirmesini (örneğin yakınlarına da yansıması olasılığı yüzünden terk evin tahliyesini, çocuğun teslimini ya da borcun edilmiştir. ödenmesini) isteyecektir. Alacaklının elinde bir mahkeme kararı varsa ilamlı icra; para ve teminat alacağına yönelik Yaptırımın ikinci aşamasında kısas uygulamaları dikkati bir kambiyo senedi varsa ilamsız icra talep edilir. Bunun çekmektedir. “Göze göz dişe diş” şeklinde ifade üzerine icra dairesi önce bir ihtarda bulunacak (ödeme edilebilecek kısas uygulamalarının yarattığı sakıncalar emri, tahliye emri); borçlu hâlâ borcunu yerine toplumları başka yaptırımlar aramaya yöneltmiştir. getirmemişse icra dairesi hakkı zorla yerine getirecek, Kısas uygulamalarının sakıncalarını bertaraf etmek için ise yani gerekirse kiracıyı zorla evden çıkaracak, çocuğu zorla uzlaşma ve hakeme başvurma gibi yöntemler babadan alıp anneye verecek ya da alacaklının mallarını benimsenmiş; hakemin belirlediği tazminatın ödenmemesi haciz edip sattırarak borçluya alacağını ödeyecektir. durumunda ise yine kısas uygulamasına olanak Tazminat tanınmıştır. Tazminat bir kimsenin hukuka aykırılık oluşturan kusurlu Tüm bu yaptırımların sakıncaları, toplumun düzenini bir davranışı sonucu başkasına verdiği zararın o kişiye sağlamadaki yetersizlikleri, insanlığı yeni arayışlara itmiş ödettirilmesidir. Tazminat ile zarar arasındaki ilişki, suç ve modern hukuk sistemlerinin ortaya çıkışı ile yaptırım ile ceza arasındaki ilişkiye benzer. Suç işleyen kimseye uygulama yetkisi devletin tekeline geçmiştir. Böylece ceza verilir; zarar veren kimse ise tazminat öder. yaptırım kamusallaşarak bugünkü niteliğini almıştır. Tazminata konu zarar maddi ya da manevi olabilir. Maddi Hukukta Yaptırım Türleri zararın karşılığı olan maddi tazminat, zarar gören Hukuki yaptırımlar ceza, cebri icra, tazminat, geçersizlik kimsenin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen ve iptal olmak üzere beş kategoride incelenebilir. eksilmenin zarar veren tarafından aynen ya da nakden Yaptırım, hukuk kuralının ihlali hâlinde ortaya giderilmesidir. Aynen tazminde zarar görenin mal çıkmaktadır. Yaptırımın türü, ilgili hukuk alanı, ihlal varlığının para ya da para dışındaki şeylerle önceki hâle edilen hukuk kuralı, ihlalin niteliği ve etkilerine göre getirilmesi amaçlanır. Kırılan bir sandalyenin onarılması belirlenmektedir. Tek bir hukuka aykırı eylemden birden ya da yenisinin verilmesi gibi. Nakden tazminde ise fazla yaptırım türü aynı anda ortaya çıkabilir. zarardan sonraki durumla önceki durum arasındaki fark 3 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 1: Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk parayla karşılanmaya çalışılır. Yukarıdaki durumda bile mutlak butlan yaptırımına tâbi işlem geçerli hâle sandalyenin ya da tamir masrafının ödenmesi gibi. gelmez. Taraflar anlaşarak mutlak butlanla batıl işlemi geçerli hâle getiremezler. Manevi tazminat ise genel olarak iki hâlde ödenir. Bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda Nispi Butlan (Göreceli Hükümsüzlük-İptal Edilebilirlik): zarar görene; ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde ise Nispi butlan, kanunun öngördüğü unsurlara sahip olan ve zarar gören ya da ölenin yakınlarına hâkimin uygun kanunun emredici hükümlerine aykırı olmayan bir işlemin, göreceği bir miktar para manevi tazminat adı altında o işlemi oluşturan iradelerden birindeki sakatlık sebebiyle ödenir (TBK m.56). Bunun dışında, kişilik değerlerinde geçersiz sayılmasıdır. iradesi dışında meydana gelen eksilme sebebiyle çekilen Mutlak butlanın tersine nisbi butlanda işlem, iradesi üzüntü, elem ve kederin dindirilmesi ve telafi amacıyla sakatlanan kimsenin bunu ileri sürüp ispatlamasına kadar manevi tazminat olarak bir miktar para ödenebilir. Manevi geçerlidir. Ancak iradenin sakatlandığının ortaya zarar, paradan başka yollarla da giderilebilir. Özür dileme, çıkmasıyla işlem geçersiz hâle gelir. mahkeme kararının ilanı veya kınama yazısı yayımlanması (TBK m.58) manevi zararın giderilmesine yönelik Eğer iradesi sakatlanan kimse buna rağmen sakatlığı ileri yaptırım türleridir. sürmezse işlem geçerli bir işlem kabul edilir. Tazminat bir haksız fiilden doğabileceği (TBK m.49 vd.) Başlıca nispi butlan sebepleri yanılma, aldatma ve gibi sözleşmeye aykırı davranıştan da (TBK m.112 vd.) korkutmadır (ikrah) (TBK m.30 vd). Örneğin, aldatma ile ortaya çıkabilir. bir işlemi yapan kimse aldatmaya maruz kaldığını iddia eder ve ispatlarsa işlem baştan itibaren geçersiz kılınır. Bu Geçersizlik kimse aldatmaya maruz kaldığını bilmesine rağmen Hukuka aykırı bir şekilde yapılan hukuki işleme herhangi bir işlem yapmaz ise yaptığı işlem geçerli bir uygulanan yaptırım geçersizlik yani hükümsüzlüktür. Bir işlem gibi değerlendirilir (TBK m.38). Nispi butlanı iddia işlemin kanunun aradığı koşullara uyulmadan yapılması etmemek, uğranılan zarar ve ziyan sebebiyle tazminat onun geçersizliği sonucunu doğurur. Özel hukukta görülen talep etme hakkını ortadan kaldırmaz (TBK m.39). geçersizlik yaptırımının türleri arasında yokluk ve butlan (mutlak, kısmi ve nispi butlan) sayılabilir. Ayrıca yine Kısmi Butlan: Kısmi butlanda hukuki işlemin tamamı özel hukukta tek taraflı bağlamazlık, ileri sürülemezlik değil bir kısmının geçersizliği, söz konusudur. Borçlar gibi geçersizlik yaptırımlarına rastlanır. Kanunu’na göre, sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının geçersizliği sözleşmenin bütününün Yokluk: Yoklukta hukuki işlem kanunun öngördüğü geçersizliğine yol açmayıp, sadece o hükümlerin (o kurucu unsurlardan en az birine uyulmadan yapıldığı için kısmın) geçersizliğine yol açar. Ancak bu hükümler hiç oluşmamış sayılır. Bu tür hukuki işlemler, hukuk olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı kabul edilirse düzeninde varlık kazanmamaktadır. Örneğin, evlendirme sözleşme bütünüyle geçersiz (batıl) kabul edilir (TBK memuru önünde yapılmamış evlenme işlemi, yani dinî m.20). nikâh yok hükmündedir. Hukuk düzeninde hiçbir anlam ifade etmemektedir. Tek Taraflı Bağlamazlık (Eksiklik): Kurucu unsurları ve geçerlilik gerekleri mevcut olan ve bu yüzden geçerli Mutlak Butlan (Kesin Hükümsüzlük): Mutlak butlan, sayılan bir işlemin, hukuki sonuçlarını doğurması için kanunun öngördüğü kurucu unsurlara sahip olan ancak tamamlayıcı bir dış olgunun sonradan gerçekleşmesine kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak yapılan bağlanmasıdır. Burada, eksik olan işlemin tamamlanması hukuki işlemler aleyhine uygulanan yaptırımdır. Hukuki aranır. Eksikliğin tamamlanması ile işlem baştan itibaren işlemin mutlak butlan ile geçersizliğine yol açan sebepler geçerli hâle gelir. Örneğin, ayırt etme gücüne sahip bir arasında işlemi yapan tarafların hukuki işlem ehliyetine küçüğün velisinin izni olmadan yaptığı sözleşme tek sahip olmaması, işlemin konusunun ahlaka, adaba, kamu taraflı bağlamazlık yaptırımına tâbidir. Sözleşme küçüğü düzenine veya kanunun emredici hükümlerine aykırı bağlamaz ama diğer tarafı bağlar. Velisinin onayı (icazeti) bulunması, işlemin konusunun imkânsız olması, işlemin ile sözleşmenin eksikliği tamamlanmış olur ve küçüğü de geçerlik koşulu olan şekle uygun yapılmaması veya bağlar hâle gelir. Veli onaylamazsa sözleşme baştan işlemin muvazaalı olması sayılabilir. itibaren geçersiz olur. Sonuçları birbirine çok benzemekle birlikte, yokluk İptal: Hukuk kurallarına aykırı bir biçimde yapılmış idari yaptırımına tâbi bir hukuki işlem hiç doğmamış kabul işlemlerin idari yargı organlarınca ortadan kaldırılması edilirken mutlak butlanda işlem doğmuş ama geçersiz hâlinde iptal yaptırımı ortaya çıkar. Anayasa’ya göre, sayılmıştır. Klasik bir benzetmeyle yok işlem hiç idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tâbidir doğmamış, mutlak butlanla batıl işlem ise ölü doğmuş bir (Ana. m.125). Eğer idare organlarının yaptıkları işlemler işlemdir. yetki, şekil, sebep, konu veya amaç yönünden hukuk Mutlak butlan herkesçe ileri sürülebilir, mutlak butlan kurallarına aykırı ise bu işlemler aleyhine idari yargı iddiaları zamanaşımına uğramaz, mutlak butlan hâlini organlarında iptal davası açılarak işlemin iptali yoluna hâkim kendiliğinden dikkate alır; sebep ortadan kalksa gidilebilir. 4 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 2: Hukukun Kaynakları ve Uygulanması asıl kaynağını teşkil eden ancak yazılı olmayan kaynak ise Giriş gelenek hukukudur. Hukukun yardımcı kaynaklarını ise Hukukun kaynağı, hukuk kurallarının ortaya çıktığı, içtihat hukuku oluşturmaktadır. İçtihat hukuku, bilimsel doğduğu yeri ifade etmektedir. Hukukun kaynakları, asıl içtihat veya yargı içtihadı şeklinde olabilir. ve yardımcı kaynaklar olarak bir ayrıma tâbi tutulmaktadır. Asıl kaynaklar, kendi içinde yazılı ve Pozitif Hukukun Kaynakları yazısız kaynaklar şeklinde alt bir ayrıma göre Yazılı hukuk, Anayasa’nın yetkili kıldığı otoritelerce değerlendirilmektedir. Hukukun yazılı ve asıl kaynakları çıkarılan yazılı metinlerdir. Yazılı hukuk kurallarının Anayasa, kanun, uluslararası sözleşmeler, etkinliğinde onları yaratan organların hukuk ve devlet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmeliktir. Hukukun düzenindeki yeri son derece önemli rol oynamaktadır. Bu asıl kaynağını teşkil eden; ancak yazılı olmayan kaynak anlamda en soyut, en genel ama en güçlü hukuk kuralları ise, gelenek hukukudur. Hukukun yardımcı kaynaklarını Anayasa’da görülür. Anayasa’dan sonra sırasıyla ise içtihat hukuku oluşturmaktadır. İçtihat hukuku, uluslararası sözleşmeler, kanunlar, Cumhurbaşkanlığı bilimsel içtihat veya yargı içtihadı şeklinde olabilir. kararnamesi ve yönetmelikler gelir. Kanunun uygulanması, soyut hukuk kurallarının somut Kara Avrupası hukuk sisteminde yazılı hukuk kurallarının olaya uygulanması demektir. Kanunların uygulanmasında hiyerarşik bir yapı içinde olduğu, bu yapıda en üstte zaman bakımından uygulanma, kanunların geçmişse Anayasa’nın bulunduğu ve hiyerarşinin yukarıdaki etkisi, kanunların yer ve kişi bakımından uygulanması ve kaynaklar itibarıyla aşağıya doğru indiği kabul kanunların anlam bakımından uygulanması söz edilmektedir. Normlar hiyerarşisi adı verilen bu konusudur. yapılanmada sistem, hiyerarşinin bozulması hâlinde bunu düzeltir. Başka bir deyişle alttaki kurallar üsttekine aykırı Hâkimin kendisini kanun koyucu yerine koyarak hukuki olursa, siyasal veya yargısal yollarla bu uyumsuzluk sorunu çözmeye çalışması hâlinde ise hâkimin hukuk giderilerek hiyerarşik yapı korunur. yaratması söz konusudur. Özel hukuk bakımından hâkim önüne gelen bir uyuşmazlıkta çözüm için bir hukuk Anayasa kuralına ulaşamazsa öncelikle kıyas yapacak; benzeri Anayasa, devletin temel yapısını, kişilerin hak ve hükümleri uygulamayı deneyecek, bilimsel ve yargısal ödevlerini, devlet organlarını ve bu organların işleyişini içtihattan yararlanabilecek; gelenek hukukuna düzenleyen esas ve kurallar bütünüdür. Anayasa en genel, başvuracaktır. Eğer bu yollarla sonuca ulaşılamazsa en soyut ve en güçlü hukuk kurallarından oluşur. Anayasa hâkimin hukuk yaratmasından bahsedilir. hükümleri yasama, yürütme ve yargı organları ile idare Kaynak Kavramı ve Hukuk makamlarını; diğer kişi ve kuruluşları bağlar (Anayasa m.11). Türkiye’de bugüne kadar 1876, 1921, 1924, 1961 Kaynak, bir şeyin ilk çıktığı, kaynadığı yer anlamına ve 1982 Anayasa’ları olmak üzere toplam beş Anayasa gelmektedir. Hukukun kaynağı demek ise hukuk uygulanmıştır. kurallarının ortaya çıktığı, doğduğu yeri ifade etmektedir. Bu anlamda hukukun kaynakları bilgi kaynakları, organsal Uluslararası Antlaşmalar kaynaklar ve biçimsel kaynaklar olarak sınıflandırılabilir. Uluslararası anlaşmalar, iki veya daha fazla devlet Bilgi kaynakları, hukuk hakkında bilgi veren, hukuk tarafından akdedilmiş olan ve TBMM’nin kabulünün hakkında bilgiye ulaşılmasını sağlayan kaynaklardır. ardından Cumhurbaşkanınca onaylanıp Resmî Gazete’de Resmî Gazete, düsturlar, meclis tutanakları, hukuk yayınlanarak yürürlüğe giren bağlayıcı hukuk kurallarıdır. kitapları, İnternet siteleri, bloglar, içtihat derlemeleri hep 1982 Anayasası’na göre usulüne uygun olarak yürürlüğe hukukun bilgi kaynaklarıdır. Organsal kaynaklar, hukuku konulmuş uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir. yaratan organlara göre yapılan sınıflandırmadır. TBMM Yani TBMM tarafından onaylanıp yürürlüğe girmesi kanunlar bakımından, Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kabul edilen uluslararası anlaşmalar, kanunlar gibi Resmî kamu tüzel kişileri ise yönetmelikler bakımından yaratıcı Gazete’de yayımlanır ve kanunlar gibi etki yaparlar; kaynak niteliğindedir. Hukukun hangi biçimlerde ortaya dolayısıyla mahkemeleri ve idari makamları bağlarlar. çıktığını gösteren kaynaklar ise hukukun biçimsel kaynaklarıdır. Bu ayırıma göre hukuk, gelenek hukuku, Bir uluslararası anlaşmanın geçerlik ve bağlayıcılık içtihat hukuku ve yazılı hukuk şeklinde üç biçimde ortaya kazanabilmesi TBMM’nin sözleşmenin onaylanmasını bir çıkar. Bunlardan yazılı hukuk ve gelenek hukuku hukukun kanunla uygun bulmasına, Cumhurbaşkanının onayına ve asıl kaynaklarını, içtihat hukuku ise yardımcı kaynağını Resmî Gazete’de yayınlamasına bağlıdır. Bu süreci geçen oluşturur. uluslararası anlaşmalar, kanun niteliğini taşır. Hukukun kaynakları, asıl ve yardımcı kaynaklar olarak da Bazı uluslararası anlaşmaların onaylanması için kanunla bir ayrıma tâbi tutulmaktadır. Asıl kaynaklar, kendi içinde uygun bulunmasına gerek yoktur. Anayasa’nın 90’ıncı yazılı ve yazısız kaynaklar şeklinde alt bir ayrıma göre maddesinin ikinci fıkrasına göre ekonomik, ticari veya değerlendirilmektedir. Hukukun yazılı ve asıl kaynakları teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan Anayasa, kanun, uluslararası sözleşmeler, anlaşmalar, devlet maliyesi bakımından bir yüklenme Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmeliktir. Hukukun getirmemek, kişi hâllerine ve Türklerin yabancı 1 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 2: Hukukun Kaynakları ve Uygulanması memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun anlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur. Keza, aynı konuda kanun çıkarması durumunda aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre milletlerarası bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir. anlaşmaya dayanan uygulama anlaşmaları ile kanunun Kararnameler, yayımdan sonraki bir tarih belirlenmemişse verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girer. teknik veya idari anlaşmaların TBMM’ce uygun (Ana. m. 104). bulunması zorunluluğu yoktur ancak, bu fıkraya göre Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin onyedinci ilgilendiren anlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tâbi konulamaz. Ancak Türk kanunlarına değişiklik getiren her olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. türlü anlaşmanın onaylanabilmesi için TBMM tarafından Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmi Gazetede onaylanmalarının uygun bulunması gerekir. yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur. Savaş ve Anayasa’nın 90. maddesi gereğince, usulüne uygun olarak mücbir sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürürlüğe girmiş uluslararası anlaşmalar kanun toplanamaması hariç olmak üzere; olağanüstü hal hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay iddiasında bulunulamayacağı gibi, Anayasa Mahkemesine içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve de başvurulamaz. Kanunlar hiyerarşisinde uluslararası karara bağlanır. Aksi halde olağanüstü hallerde çıkarılan anlaşmalar kanunların üzerinde yer almaktadır. Bunun Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kendiliğinden yürürlükten nedeni, Anayasa’nın konuyu düzenleyen 90. maddesinde kalkar (Ana. m. 119). görülmektedir. Söz konusu hükme göre, usulüne uygun Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa’ya şekil ve olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere esas bakımlarından uygunluğunu Anayasa Mahkemesi ilişkin uluslararası anlaşmalarla kanunların aynı konuda denetler. Ancak olağanüstü hallerde, ve savaş hallerinde farklı hükümler içermesi nedeniyle ortaya çıkacak çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas uyuşmazlıklarda uluslararası anlaşma hükümleri esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa alınır. Mahkemesinde dava açılamaz (Ana. m. 148). Kanunlar Yönetmelikler Kanun, yetkili organ tarafından yazılı olarak çıkarılan, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi kanun adını taşıyan, genel, sürekli ve soyut hukuk görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve kuralıdır. Kanunu çıkarmaya yetkili organ ülkenin Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını yönetim biçimine göre değişir. Ülkemizde uygulanan sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bu organ yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmi TBMM’dir. Yazılı hukukun uygulandığı ülkelerde, bu Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir (Ana. m. 124). arada Türkiye’de de kanunlar yazılı olarak çıkarılırlar. Yönetmelikler, yayımdan sonraki bir tarih Kanunların bir diğer özelliği başlıklarında mutlaka belirlenmemişse Resmi Gazetede yayımlandıkları gün “kanun” ifadesinin bulunmasıdır. Kanunların genel olması yürürlüğe girer (Ana. m. 104). demek aynı durumdaki bütün kimseleri, aynı vasıftaki tüm olayları kapsaması anlamına gelir. Kanunlar yürürlükten Gelenek Hukuku (Örf-Adet Hukuku) kaldırılmadıkları sürece sürekli bir biçimde uygulanırlar. Hukukun yazılı olmayan ve asli nitelik taşıyan kaynağı Öte yandan kanunlar belirli bir durum ya da olayı değil, gelenek hukukudur. Gelenek hukuku, yetkili bir organ olması muhtemel soyut durumları düzenler; somut olay tarafından bilerek istenerek konulmuş olan kurallar değil, ortaya çıktığında soyut kural somut olaya uygulanır. toplumda kendiliğinden oluşan kurallardır. Bu yönü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi itibarıyla gelenek hukuku kuralları herhangi bir yerde yazılı olmayıp toplum vicdanında doğar. Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine Türk hukuku gibi yazılı hukukun uygulandığı ülkelerde getirilir (Ana. m. 8). Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine çok sınırlı da olsa bazı gelenek kurallarının hukuk kuralı ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi olarak uygulanması, yani gelenek hukukunun geçerliliği çıkarabilir. Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci kabul edilir. Türk hukukunda yazılı hukuk egemendir. bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve Dolayısıyla gelenek hukukunun alanı son derece dardır. ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve Buna rağmen, özel hukuk alanında gelenek hukukuna, ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez. yazılı hukukça düzenlenmemiş hususlarda, başvurma zorunluluğu doğabilir. Bazen de kanunlar gelenek Anayasa’da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen hukukunun uygulanmasına imkân tanır. Örf ve adetin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. hukukun kaynağı olduğu Türk Medeni Kanunu’nun 1. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı maddesinde gösterilmektedir. Bu madde gereğince, 2 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 2: Hukukun Kaynakları ve Uygulanması kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim örf ve âdet Tamamlayıcı hukuk kuralları tarafların serbest iradeleri ile hukukuna göre karar verecektir. düzenleyebilecekleri halde iradeleri ile belirtmedikleri durumlarda uygulanır. Kanun koyucu, sosyal ihtiyaçların İçtihat Hukuku ve yaşam deneyimlerinin ortaya çıkardığı zorunluluklar İçtihat kavramı, görüş ya da karar anlamına gelmektedir. sebebiyle tarafların yerine geçerek bu kuralları kanunlarda Hukukun kaynağı olarak iki tür içtihattan söz edilebilir. hazır bulundurmaktadır. Bunlar yargısal ve bilimsel içtihattır. Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrası, hâkimin bilimsel Yorumlayıcı Hukuk Kuralları görüş ve yargı kararlarından yararlanabileceğini Tarafların iradeleri ile açıkça belirtebilecekleri hâlde düzenlemiştir. Bilimsel içtihat, hukuk bilgilerinin hukuki belirtmedikleri konuların açığa kavuşturulmasında konulardaki bilimsel görüş ve yaklaşımlarıdır. Hukuk yardımcı olan kurallardır. Yorumlayıcı kurallar ile alanında çalışan bilim adamları olanı inceler ancak olması tamamlayıcı kurallar arasında şöyle bir fark gerekeni belirtir. Bilimsel içtihada uygulamada doktrin bulunmaktadır: Tamamlayıcı kurallar önceden (öğreti) de denmektedir. Gerek bilimsel içtihatlar ve öngörülmemiş bir hukuki boşluk olursa doldurur. gerekse yargısal içtihatlar hukukun asıl ve bağlayıcı Yorumlayıcı kurallarda taraflarca kararlaştırılan hususun kaynağı değil; yardımcı yani ikincil kaynağıdır. Özellikle farklı anlama gelebilecek yönleri yorumlanmaktadır. hukukun uygulanmasında bilimsel ve yargısal içtihattan Tamamlayıcı kurallar boşluk doldurmakta; yorumlayıcı yararlanmak kaçınılmazdır. Ancak, hukuk kurallar düzenlenmiş bir hususu yorumlamaktadırlar. uygulayıcılarının bilim adamlarının görüşlerine ya da Tanımlayıcı Hukuk Kuralları farklı mahkemelerce verilmiş bulunan kararlara uyma zorunlulukları bulunmamaktadır. Ancak bu kuralın Kanunların daha iyi anlaşılması için bazen belli hususların istisnasını içtihadı birleştirme kararları oluşturmaktadır. açıkça tanımlanması, anlamının ve içeriğinin belirlenmesi Bir konuda daha önce verilmiş bir içtihadı birleştirme gerekir. İşte tanımlayıcı hukuk kuralları bu tanımları kararı varsa, hâkim ilgili içtihadı birleştirme kararı ile getiren düzenlemelerdir. bağlıdır ve o içtihadı birleştirme kararına aykırı karar Diğer Hukuk Kuralları veremez. Hukuk kurallarının yukarıdaki sınıflandırması dışında, hiç Hukuk Kurallarının Türleri bir gruba girmeyen bazı kuralların bulunduğu da kabul Her hukuk kuralının bir emir ya da yasak içermektedir. edilmektedir. Bunlar arasında ilga edici (yürürlükten Durum bu olmakla beraber, bir kanunun bütün hükümleri kaldırıcı) hukuk kuralları (örneğin İş K. m. 120), yetki aynı önemde değildir. Bazıları daha etkili ve daha çok verici hukuk kuralları (örneğin; TMK m. 120/2) uygulanıyor iken bazıları daha az etkilidir. Yani aynı sayılabilir. kanun içindeki kurallar arasında sınıflandırma yapılabilir. Kanunların Uygulanmasına İlişkin Esaslar Bu bağlamda hukuk kuralları uygulama bakımından emredici, tamamlayıcı, yorumlayıcı, tanımlayıcı ve diğer Kanunun uygulanması demek soyut hukuk kurallarının hukuk kuralları şeklinde sınıflandırılabilir. somut olaya uygulanması demektir. Böyle bir uygulamada, hukuk kuralı (büyük önerme); somut olay Emredici Hukuk Kuralları (küçük önerme) ve vargı (sonuç) anlamına gelir. Bu tür hukuk kurallarında, bütün hukuk kurallarında Kanunların Zaman Bakımından Uygulanması varlığı hissedilen emir unsuru baskındır. Bu tür hukuk kurallarının aksi kararlaştırılamaz; bunlarda genellikle Bir kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği kural olarak, emir kipi kullanılmaktadır. Emredici hukuk kuralları kanun metninde belirtilir. Dolayısıyla kanun, kendi yoğunlukla ceza kanunlarında görülür, ancak diğer metninde belirtilen tarihte (genellikle yürürlük adını kanunlarda da emredici kurallara rastlamak mümkündür. taşıyan maddedeki tarihte) yürürlüğe girer. Kanunlar, Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan Resmî Gazete’de Emredici hukuk kuralları kamu düzenini, kamu yararını ve yayımlanır. Kanunların yürürlülük tarihî genellikle ilgili genel ahlakı korumak üzere çıkarılır. Bu kurallara aykırılığın yaptırımı geçersizliktir. kanunda belirtilir. Eğer bir kanunun yürürlük tarihî belirtilmemişse, Resmî Gazete’de yayımlandığı gün Tamamlayıcı Hukuk Kuralları yürürlüğe girer (Resmi Gazete Hakkında Tarafların serbest iradeleriyle başka türlüsünü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, m.7). Kanunlar kural belirlemedikleri taktirde uygulanan kurallardır. Bu olarak yürürlüğe girdikten sonraki dönem için uygulanır. kurallarda taraflar arası ilişkilere olabildiğince az Kanunların Geçmişe Etkisi müdahale hedeflenmektedir. Türk hukukunda irade serbestisi esastır ancak, kişiler serbest iradeleri ile bir Kanunların zaman bakımında uygulanmasına ilişkin konuda kararlaştırma yapmazlarsa doğacak boşluk esaslardan biri, kanunların kural olarak geçmişi etkilememesi veya geriye yürümemesidir. Kanunlar kural tamamlayıcı hukuk kuralları ile doldurulur. Ceza olarak, yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara hukukunda az sayıda, borçlar hukukunda çok sayıda tamamlayıcı hukuk kuralı yer alır. uygulanırlar. Kanunun yürürlüğünden önceki olaylara uygulanmaz. Bu ilkenin amacı, hukukun vatandaşlara 3 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 2: Hukukun Kaynakları ve Uygulanması sağladığı güvenin sürekli olmasıdır. Zira yürürlükte açığa kavuşturulmasına çalışılır. Yorum yasama organınca bulunan bir kanuna göre yapılan işlemler, daha sonra yapılabilir, bu tür yoruma yasama yorumu denir. Yargı çıkarılan bir kanun ile geçersiz sayılırsa hukuka duyulan organınca yapılan yoruma yargısal yorum; bilim güven ve inanç sarsılır. adamlarınca yapılan yoruma ise bilimsel yorum denir. Özel hukukta yeni çıkan kanun aksine bir hüküm Kanunda belirtilen sözleri açıklamak suretiyle yapılan olmadıkça eski kanun zamanındaki olaylara uygulanmaz; yoruma lâfzî (dilbilgisel) yorum denir. Bu tür yorumda yürürlüğe girdiği zamandan sonraki olaylara uygulanır. kelimelerin sözlük anlamları önemlidir. Ancak, kamu düzeni ile ilgili olan hususlarda geçmişi Kanunun yorumunda kanun koyucunun subjektif iradesi etkileme sözkonusu olabilir. Eğer yeni kanunun geçmişe dikkate alınıyorsa tarihsel yorum yöntemi söz konusu olur. etkisi kazanılmış hakları etkilemiyor ve hukuk güvenliğini zedelemiyorsa kanun uygulaması geçmişe yürüyebilir. Hukuk kuralının yorumunda ve hukuki uyuşmazlığın çözümünde sosyal gerçekliğe, somut gerçekliğe ve Kanunların geçmişe etkisi ceza hukukunda farklı bir eşyanın tabiatına önem ve öncelik veriliyorsa amaçsal anlam taşımaktadır. Ceza hukuku açısından eski - yeni yorum metodu söz konusu olur. kanunlardan sanık lehine olanı uygulanır. Bu durumda hukuk kuralı geçmişi etkiler. Buna karşın bir fiilî eski Yorumda Kullanılan Mantık İlkeleri kanun suç kabul etmez iken yeni kanun suç olarak Hukuk kuralları yorumlanırken mantık ilkelerinden görürse, sanığa eski kanun döneminde yaptığı fiil için yeni yararlanılması gerekir. Hukuki mantığın temeli “hukuk kanun döneminde ceza verilemez. Yani bu durumda normu” dur. Hukuk normu mantıktaki büyük önermedir. geçmişe etki söz konusu olmaz. Somut olay küçük önermeyi, vargı da sonucu belirler. Yargılama hukukuna ilişkin kanunlar bakımından derhal Hukuk kurallarının yorumunda kullanılan mantık uygulama ilkesi geçerlidir. Yargılamaya ilişkin bir kanun ilkelerinden ilki kıyastır. Kıyas, bir olay ile ilgili olarak yürürlüğe girdikten sonra, henüz tamamlanmamış hukukun öngördüğü çözümün, bu olaya benzer özellikler yargılama işlemlerine yeni kanun hükümleri taşıyan başka bir olay bakımından da geçerli sayılmasıdır. uygulanacaktır. Tamamlanmış yargılama süreçleri Kıyas uygulaması genişletici yoruma imkân verir. Bu bakımından ise yeni kanunun uygulanmasına imkan yönüyle kıyasın ceza hukukunda uygulanması söz konusu yoktur; zira ilgili işlem, eski kanunun yürürlükte olduğu değildir. dönemde tamamlanmıştır. Yorumda kullanılan mantık ilkelerinden ikincisi aksi ile Kanunların Yer ve Kişi Bakımından Uygulanması kanıttır. Aksi ile kanıt uygulaması kapsamı daraltmaktadır. Kanunlar kural olarak ülkenin coğrafi sınırları içinde Hakkında çözüm bulunmayan bir konuda mevcut kuralın uygulanır. Bir devletin kanunları, o devletin hâkimiyet daraltılarak uygulanması, yani kuralın içermediği alanı ve sınırları içinde geçerlidir. Bir ülke sınırları içinde hususların kural dışına çıkarılması niteliğindeki mantık bulunan herkesi o devletin hukukuna tâbi tutmaya ilkesidir. Örneğin; bir fiil suç ise aksi ile kanıt yöntemi yersellik ilkesi denir. Ülkede geçerli olan kanunlar, ülke dolayısıyla o fiilin aksi suç değildir. sınırları içinde bulunan yerli yabancı herkese uygulanır ve kural olarak bir ayrım yapılmaz. Bu ilke, devletin Yorumda sıklıkla kullanılan mantık ilkelerinden üçüncüsü egemenlik yetkisinin bir uzantısıdır. Bu ilke gereğince, evleviyet yoludur. “Çoğun içinde az da vardır” anlamına Türkiye sınırları içinde meydana gelen olay ve ilişkilerde gelen uygulamadır. Örneğin; bir iş başvurusu için Yüksek kural olarak Türk Hukuku uygulanır. Kişisellik ilkesi ise Lisans yapmış olma koşulu aranıyorsa doktorasını kişiyi nerede olursa olsun vatandaşı olduğu devletin ulusal tamamlamış bir kimse de o işe başvurabilir; zira doktora yapmış olanlar zaten yüksek lisans yapmış kabul edilirler. kanunlarına tâbi tutma amacını taşır. Uygulamada kamu hukuku dalları bakımından yersellik ilkesinin geçerli Hakimin Takdir Yetkisi ve Hukuk Yaratması olduğu görülür. Nitekim vergi hukukunda, ceza Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi hâkimin takdir hukukunda ve usul hukuklarında kişilere bulundukları hakkını düzenlemektedir. Bu maddeye göre, kanunun ülkenin kanunları uygulanır. Özel hukuk alanında ise takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da kişisellik ilkesinin ağır bastığı söylenebilir. Şöyle ki, bir haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda ülkede yaşayan yabancıya kendi ulusal hukukunun hâkim, hukuka ve hakkaniye göre karar verir. Hâkimin uygulanması, bu kuralların bulunduğu ülkenin kamu takdir yetkisini kullandığı durumlarda ortada soyut hukuk düzenini ilgilendiren hükümlerine ters düşmemek kuralı vardır. Ancak hâkim bu kuralın sınırları içinde koşuluyla mümkündür. değerlendirme yetkisine sahiptir. Kanunların Anlam Bakımından Uygulanması Yorum Metodları Kanunların yorumu ile kanunların anlamının belirlenmesine çalışılır. Kanunlar yapılır ve yazılırken zaman zaman bazı belirsiz, şüpheli, açık olmayan ifadelerle karşılaşılabilir ve yorum yolu ile bu hususların 4 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 3: Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi Ancak öteden beri, özellikle hukuka ilişkin özlü kavramsal Giriş bilgi verme amaçlı giriş kitaplarında, tarihsel ve sosyolojik Belirli bir toplumda, o toplumu oluşturan bireylerce zemini ayırt etmek gibi öğretimsel bir amaçla, hukuk genellikle paylaşılan, hukuka ilişkin fikirler, tutumlar, sistemlerini kabaca dört alt başlıkta kümelendirme eğilimi değerler, kanılar ve beklentiler toplamı “hukuk kültürü” vardır: Kıta Avrupası Hukuku, Anglo-Amerikan Hukuku, olarak tanımlanabilir. “Karşılaştırmalı hukuk”; hem bir Sosyalist Hukuk ve İslam Hukuku. Bu dörtlü hukuk disiplininin hem de hukuk araştırmasında kullanılan kümelendirme, bir yandan gerçekte yeryüzündeki bütün bir yöntemin adıdır. “Hukuk sistemi” ise Hukuk hukuk düzenlerini türdeş bir ölçüte göre sınıflandırmış terminolojisinin çok-anlamlı terimlerinden biridir. Çoğu değildir; diğer yandan kapsadığı hukuk sistemlerinden zaman bir ülkedeki hukuk kurallarının bir dizge ya da bazılarının “hukuk sistemi” olma niteliği de tartışmalıdır. birbiriyle içsel bağları bulunan bir düzenek olduğunu ifade Örneğin “İslam Hukuku” dinsel temelli bir ayrım etmek için kullanılır. Örneğin “Kıta Avrupası Hukuk ölçütünün, “Sosyalist Hukuk” ise kimi yazarlara göre Sistemi” denildiğinde ise Nordik ülkeler hariç Avrupa ideolojik kimi yazarlara göre sosyo-ekonomik ayrım Kıtasındaki ulusların hukuk düzenlerini, Roma Hukuku’na ölçütünün ürünüdür. Dolayısıyla kümelendirme gerçek bir dayalı olma özelliği temelinde kuşatan bir üst kavramdan tasnifi yansıtmaz. Ne var ki, Türk hukuk düzenine giriş söz edilmiş olur. Hukuki kurumlar doğarlar, çeşitlenirler, yapabilmek; Türk Hukuku’nun bugünkü kavram ve bir coğrafyadan diğerine göçerler, çökerler veya kurumlarını anlayabilmek, bu dört hukuk sistemi hakkında dönüşürler. Eğer bu süreci bir tür evrim, yani hukukun özlü bilgiyle olanaklıdır. evrimi olarak anlarsak hukuk tarihi, hukukun evriminin tarihidir. Türk toplumunda farklı dönemlerde nasıl bir Batı Hukuk Kültürü hukuki yapının egemen olduğu; hukuki değişmenin hangi Batı hukuk kültürü içerisinde tarihsel evrimi oldukça farklı etmenlerce belirlendiği sorunu, nihai anlamda Türk kültür iki hukuk ailesini birbirinden ayırt etmek gerekir. Bir tarihi sorunudur. yanda Avrupa ve Latin Amerika’da mutlak egemen, diğer coğrafi bölgeler üzerinde ise etkili olan ve temeli Roma Karşılaştırmalı Hukuk ve Hukuk Sistemleri Hukuku’na dayalı bulunan soyut kavramlar ile genel ve Her hukuk düzeninin, kendi hukuk kurallarını ifade yazılı kuralların meydana getirdiği Kıta Avrupası Hukuku; etmeye yarayan kavramları vardır. Hatta “hukuk kuralı” diğer yanda İngiltere ve İngiliz Uluslar Topluluğu ifadesi bile her hukuk düzeninde birbirinden az da olsa ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, farklı bir anlama sahiptir. Hukuki bilincimizin içinde Avustralya ve Yeni Zelanda’da hâkim olan örnek olaylar şekillendiği toplumunkinden farklı bir hukuk düzenini temelinde geliştirilmiş içtihatların temel alındığı Common incelerken, o hukuk düzeninin kavram ve kategorilerinin Law (ortak hukuk). ve hukuk kuralı anlayışının da bilinmesi gerekir. Hukuk Kıta Avrupası Hukuk Sistemi bir kültür ürünü olduğuna göre, bir başka hukuk düzeninin kavram ve kurumlarına bilincimizi açmamız, aslında bir Kıta Avrupası Hukuku’ndan, Avrupa’nın ada kısmında, başka hukuk kültürünü tanımamız demektir. yani İngiltere’de değil de kıta kısmında, yani şimdiki Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda, Avusturya ve Karşılaştırmalı Hukuk İsviçre ülkelerinin bulunduğu bir coğrafyada ortaya çıkıp Karşılaştırmalı Hukuk, geliştirdiği çözümleme düzeyleri, evrilen bir hukuk sistemini anlıyoruz. Bu hukuk sisteminin özgül ayrımlar ve terim dağarcığıyla yeryüzünde farklı başat özelliği Roma Hukuku’nun yeniden ulus, kültür ve toplumların hukuk düzenlerinin canlandırılmasına dayalı bir hukuk biliminin ürünü çeşitliliklerine ve benzemezliklerine karşın gene de olmasıdır. “hukuk” gibi birleştirici bir kavram altında anlaşılır Roma Hukuku kılınmasına katkı sağlar. Genelde yapılan ayrımlar ve karşılaştırmalar kamu hukukundan çok özel hukuku temel Hukuk tarihi açısından Roma Hukuku, Roma şehrinin alırlar. Hukuk sistemleri arasında bir karşılaştırmadan söz kuruluş tarihi olarak kabul edilen MÖ 753 yılından, Doğu edebilmek için, karşılaştırmada örtülü ya da açıkça şu üç Roma İmparatoru Iustinianus’un MS 565 yılında ölümüne unsurun bulunması bilimsel bir gerekliliktir: kadar geçen zaman içinde Roma’da ve egemenliği altındaki Akdeniz’i çevreleyen topraklarda uygulanmış Tarihsel temeller olan hukuktur. Toplumsal ve kültürel zemin Hukuk teknikleri Roma Hukuku’nun İlkeleri: Roma Hukuku’nun kavramsal yapısını anlayabilmek için başvurulabilecek kaynak Hukuk Sistemleri Institutiones’lerdir. “Kurumlar” anlamına gelen Karşılaştırmalı hukukta hukuk sistemleri belirli kümelere Institutiones, Roma Hukuku kurumlarının nasıl anlaşılıp ayrılarak sınıflandırılır. Sınıflandırma ölçütü olarak ırk, uygulanması gerektiği hakkında bir başlangıç kitabıdır. hukuk tekniği, dil, ortak tarihsel geçmiş, ideoloji ve Roma’da hukuk okullarında, hukuk eğitimine giriş benzeri unsurlar esas alındığından, karşılaştırmalı hukuk amacıyla hazırlanmış Institutiones’lerden günümüze yazını, tekdüze bir sınıflandırma ortaya koyabilmiş intikal etmiş olan büyük hukukçu Gaius’unki, Corpus Iuris değildir. Civilis’te yeralan Institutiones’lere de kaynaklık etmiştir: 1 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 3: Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi Yapıt hukuk kurum ve kavramlarını genelden özele düşüncenin özel bir yorumuna dayalı olarak tasarlanmış gidecek şekilde ortaya koyar. bir hukuk düzenini ifade eder. Kendisi de bir hukukçu olan Marx’ın ilgisi daha çok kapitalist toplumda egemen Pandekt Hukuku: Hukuk biliminin güncel ilgisinin olan hukuk anlayışının eleştirisi ve ideolojik ön konusunu oluşturan Roma Hukuku Orta Çağ ve Rönesans dayanaklarının temelsiz bırakılmasıydı: Mülk sahibi sonrasında Avrupa’daki merkezlerde işlenen; giderek sınıflar ile mülksüz sınıfların yasa önünde eşitliği yerel gelenek hukuklarının yerini almakla Kıta temelinde kurulan burjuva hukukunun gerçek eşitliği Avrupası’nda benimsenen bir özel hukuk kültürünü; sağlayamayacağını; olsa olsa eşitsizliği haklı göstermeye Pandekt Hukuku’nu ifade eder. yarayacağını vurguluyordu. Karl Marx’ın kendisi Anglo-Amerikan Hukuk Sistemi kapitalist toplumun burjuva hukukuna alternatif olabilecek İngiliz Hukuku: Kıta Avrupası hukuk sisteminden farklı bir sosyalist hukuk kuramı geliştirmiş değildi. Onun olarak İngiliz Hukuku genel kavramlara ve bağlantılı kuramsal hedefi, alternatif bir hukuk sistemi inşa etmekten oldukları yasalara değil, örnek olay gruplarına ve bunların çok varolanın perdelediklerini açığa çıkartmaktı. Ne var konu edinildiği yargı kararlarına dayalıdır. Bir Avrupalı ki, Sovyetler Birliği ve sonra diğer Doğu Bloku için hukuk deyince zihninde canlanan imge yasa ve ülkelerinde devlet ve toplum düzeni kurulurken ortaya yasama etkinliği iken bir İngiliz için bu yargılama çıkan hukuk Marksist düşüncenin eleştirel kavramları ile etkinliğidir. İngilizler için hukuk kuralı, Roma - Cermen meşrulaştırılmaya girişildi. geleneğinkinden farklı bir anlam taşır. Hukuk kuralı, Sovyetler Birliğinde Hukuk: Sovyet deneyiminde yasama etkinliğinin sonucu olarak ortaya çıkmış genel ve cisimleşen ve Marksizmin bir yorumunda temel bulan soyut bir düzenlemeyi değil; kimi örnek yargı kararlarında anlayışa göre belirli bir toplumda hukukun içeriğini, işlenen çözümleri ifade eder: Yasama etkinliği sonucunda egemen sınıfların nesnel yaşam gereksinmeleri ve ortaya çıkan hukuk (Statute Law) kuralı, ancak yargısal yararları belirler. Başka bir deyişle, yasa olarak ortaya olarak yorumlandığında İngiliz Hukuk sistemi ile çıkartılan şey, egemen sınıfın istemlerinden hukuki bir bütünleşmiş olur. metinde dile gelmesinden başka bir şey değildir. Hukukun Amerikan Hukuku: Amerikan Hukuku, hukuk tarihi ve işlevi, egemen sınıfın, örneğin, kapitalist düzende kuramı açısından özel bir yere sahiptir. Çünkü, doğudaki kapitalistlerin, sosyalist düzende emekçilerin varlığını görece düzenli yaşamı saymazsak, Amerika’nın batısına sağlamak ve mülkiyet ilişkilerini buna uydurmaktır. Buna göç hareketi, hukuksuz bir toplumsal yaşam biçiminden göre hukuk düzeni de temeli sınıf çıkarlarınca belirlenmiş hukuki bir toplumsal yaşam biçimine geçişin modern mülkiyet ilişkilerinin tesis edilip sürdürülmesine hizmet dünyadaki belki de tek örneğidir. Sonradan eden bir üst yapı kurumudur. Mülkiyet ilişkileri, yaşamı bağımsızlıklarını ilan edip federal bir çatı altında sürdürmek için gerekli araçların egemenliğinin kime ait birleşerek Amerika Birleşik Devletlerine dönüşecek olan olduğunu ifade eder. Hukuk da, diğer üst yapı kurumları İngiliz kolonileri ilkel sayılabilecek bir hukuki düzene gibi, sınıfsal ilişkilere bağlı olarak değişir. sahiptiler. Hukuk bazı kolonilerde İncil’e dayandırılmış, Gerek eski sosyalist, gerekse hâlen sosyalist olan ülkeler bazılarında ise yargıçların insafına terkedilmişti. Anayasa’larında sosyalist hukuk başlıca üç temel ilkeye Amerikan Hukuku’nun mahkeme içtihatları ve yasama dayandırılmıştır: Sosyalist demokrasi, sosyalist yasallık, olmak üzere iki temel kaynağı vardır. demokratik merkeziyetçilik. Mahkeme İçtihatları: Amerika Birleşik Devletleri bir Sosyalist Demokrasi ilkesi “siyasal iktidarın, işçi sınıfı ve federal devlettir. Eyaletlerin kendi yasaları ve yargı düzeni onun partisinin önderliğinde, biçimsel burjuva bulunur. Amerikan Hukuku’nda da İngiliz Hukuku’ndan demokrasisini yıkıp emekçilerin egemenliğini kuran, işçi kökenlenen, önceki örnek kararların sonrakiler için sınıfı ve müttefiki toplumsal sınıflar eliyle kullanılması” bağlayıcı olması ilkesi geçerlidir. olarak tarif edilmiştir. Sosyalist hukukun varlık sebebi üretim araçlarının kollektif mülkiyetini tesis etmek; diğer Yasama: Amerika Birleşik Devletlerinin federal yapısı, ekonomik ve kültürel koşullara uygun bir toplum düzenini yasama alanında da sonuçlarını doğurur. Bu yüzden ayakta tutarak sınıfsız ve devletsiz, dolayısıyla da Amerikan yasalarının bir kısmı federal diğer bir kısmı ise hukuksuz bir toplumu inşa edebilmenin önünü açmaktır. Eyalet yasalarıdır. Aralarındaki uyum ve denge, geniş ölçüde A.B.D. Anayasası ve onun mahkemelerce yorumu Sosyalist Yasallık ilkesi, sosyalist toplum ilişkilerinin üzerinden sağlanır. oluşturulması için araçsal bir değer taşıyan hukuka, ilgililerin itaati anlamına gelir. Söz konusu ilke, hem Sosyalist Hukuk Sistemi yurttaşlar hem de yasa koyucu için bağlayıcıdır: Yurttaşlar Dağılan Sovyetler Birliği ve eski Doğu Bloku ülkeleri yönünden hukuka itaat, yasa koyucu yönünden ise kapitalist dünyada egemen olan hukuk anlayışına alternatif sosyalist düzenin ilkelerine uygun yasama faaliyeti olduğunu ileri sürdükleri bir hukuku uygularlardı. anlamına gelir. Öte yandan bu ilke, iktidar partisinin Günümüz dünyasında geçmişe oranla daha az sayıda ülke yargıya ve diğer kurumlara karışabilmesini meşrulaştıran hâlen sosyalist bir hukuk düzenine sahip oldukları tezini bir araç işlevi de görmüştür. Mahkemelerin parti savunurlar. Bu anlamda Sosyalist Hukuk, Marksist politikasına uygun hareket etmeleri de “sosyalist yasallık” 2 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 3: Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ilkesinin bir gereğidir. Sosyalist yasallığın kapsamını ve terimdir. İslam dininin ilk tebliğ yıllarında, hicret içeriğini, iktidarın işçi sınıfı adına sahibi olan komünist döneminde, dört halife devrinde ve sonrasında “İslam partisi saptar. Hukuku” gibi ayırıcı bir ifadeye rastlanmaz. Ayrıma vurgu yapmak, modern dönemin bir ürünüdür. Demokratik Merkeziyetçilik, iktidardaki komünist partisinin ve sosyalist devletin yönetim ve düzenleme Şeriat: İslam dini açısından dar anlamda şeriat, İslam ilkesidir. Demokratik merkezcilik ilkesinin sonucu olarak, dinini belirleyen ilahi buyrukların toplamıdır. Arap dilinde alt derece mahkemeler üst derece mahkemelerin işlemleri terimin etimolojik çözümlemesi onda, bir ırmağa giden ile bağlıdırlar. farklı yollar, beyan, yasa ve ilkeler bütünü gibi anlamların dile geldiğini göstermektedir. Geniş anlamda Mülkiyet Biçimleri: Sosyalist hukuk sistemi, aslında çoğu kullanıldığında ise insanın toplumsal varoloşunu temel kavramıyla Roma Hukuku unsurları taşır. Onu ayrı sürdürmesinin koşullarını, yani “hukuk düzeni”ni ifade bir hukuk sistemi yapan temel iki özellik araçsalcılığı ve eder. Bu yüzden İslam şeriatı beşeri varlığın hem kendisi, mülkiyet biçimleri konusundaki farklılığıdır. Yalnızca yani biofizyolojik, psişik ve bilinç dünyası ile; hem de kamusal mülkiyetin egemen mülkiyet biçimi oluşu, böyle çevresi, yani toplum ve doğa ile ilişkilerini düzenleyen olmayanlar karşısında onu ayrı bir hukuk sistemi olarak bütüncül (holistik) bir normatif sistemdir. ayırdetmeyi, ilk bakışta haklı gösterir. Bunun başlıca sebebi özellikle mülkiyet biçimleri ile ilgili Fıkıh: İslam Hukuk Bilimi şeriatın belirli hiyerarşik düzenlemelerin tarihte ilk kez ve yalnızca 20.yüzyılın kaynaklardan saptanacağı kabulüne dayanır. Edille-i sosyalist devletlerinde ortaya çıktığına ilişkin yaygın ve Şer’iyye (şer’î deliller) olarak da adlandırılan bu fakat yanlış kanıdır. kaynakların neler olduğu ilk ikisi dışında mezhepler arasında tartışmalıdır. İlk ikisi yani Kitap ve Sünnet Türk Hukuku’nun Tarihsel Gelişimi ayrılamaz biçimde birbirlerine bağlıdırlar; çünkü anlayış Hukuki kurumlar doğarlar, çeşitlenirler, bir coğrafyadan bakımından birbirlerini gösterirler. Diğerlerinin kaynak diğerine göçerler, çökerler veya dönüşürler. Eğer bu süreci oluşları, usulcülerin ve giderek mezheplerin ‘’kaynak’’ bir tür evrim, yani hukukun evrimi olarak anlarsak hukuk kavramından ne anladıklarıyla, daha doğrusu tarihi, hukukun evriminin tarihidir. Günümüzde “aile”den birbirlerinden hangi noktada ayrıldıklarıyla ilgilidir. söz ettiğimizde zihnimizde canlanan imge nasıl iki yüz yıl Burada yalnızca, kaynak başlığı altında sünni mezhepleri önce yaşayan birinin aynı sözcüğü duyduğunda zihninde izleyen hukukçuların zikrettiklerine değinmekle canlananla aynı değilse; daha eskilerde, örneğin göçebe yetineceğiz. Buna göre, Kitap (Kur’an) ve Sünnet’ten yaşam tarzında yaşayan birisininkiyle de aynı değildir. başka icmâ, kıyas, istihsan, maslahat (mesâlih-i mürsele), Roma Hukuku’nun pater familias ekseninde tanımlanan örf, kaynaklar arasında zikredilir. ailesi ile günümüz çekirdek ailesi; bu farklı aile türlerindeki aile reisi kavramları birbirlerinden oldukça Osmanlı Hukuku farklıdır. Aynı farklılık kimi sözleşme tiplerine, ticari Şer’iat ve Örf ilişkilere, hatta devlet kurumlarına kadar taşınabilir. İşte Tarihçiler Osmanlı Devleti’ni, kuruluştaki beylik dönemi, bu yüzden, hukukun genel evrimi hukukun dalları imparatorluk halini alışı ve çöküşünü içerecek tarzda 1299 üzerinden incelenebilir: Aile, mülkiyet, miras, sözleşme, ile 1918 tarihleri arasındaki bir zaman diliminde uyuşmazlık çözümü, devlet kurumları, uluslararası incelerler. Hukuk tarihi açısından ise sorun biraz daha antlaşma ve çatışmalar... Hukuk tarihi, bu alanların farklı farklıdır. Kamu hukuku anlamında beylik ve imparatorluk kültürlerde gelişiminin tarihi, yani bir tür kültür tarihidir. birbirinden tür ve nitelik olarak farklı iki devlet gibidir. Bu anlamda Türk toplumunda farklı dönemlerde nasıl bir Özel hukuk açısından da Osmanlının bir dönemini hukuki yapının egemen olduğu; hukuki değişmenin hangi diğerine eş görmek mümkün değildir: İmparatorluk, millet etmenlerce belirlendiği sorunu, nihai anlamda Türk kültür sistemi ile bir tür çok hukukluluğu başarabilmişken, çöküş tarihi sorunudur. döneminde adli kapitülasyonlara karşı hukuk birliği İslam Hukuku erişilemeyen bir özlem halini almıştır. Her şeye rağmen genellikle Osmanlı Hukuku’nun İslam Hukuku niteliği İslam Hukuku Osmanlı Türkleri İslam dinine mensup taşıdığı söylenir. olduklarından özel hukuk alanında uygulanan hukuk İslam Hukuku idi. Osmanlı Kamu Hukuku’nun da bütünüyle İslam Hukuku’na göre kadıların verdiği kararlar kesindi, İslam Hukuku’na bağlı olduğunu iddia edenler olduğu ancak rüşvet aldıklarından yakınılmış ya da haksız bir gibi, İslam Hukuku’nun temel prensiplerinden bazılarına hüküm vermişlerse, ilgilinin talebi üzerine verilen hüküm açıkça aykırı hüküm ve düzenlemeler içeren bir Örfi kazaskerce denetlenip gerekirse değiştirilirdi. Hukuku’n Osmanlı kamu yaşamını, özelikle de devlet Tanzimat Dönemi: Gelenek ve Batı Hukuku geleneğini biçimlendirişi yüzünden, bu yargıya karşı çıkanlar da vardır. Her hâlükârda Osmanlı Hukuku, hatta 1800’lerin başlarında gerek özel hukuk, gerekse kamu Tanzimat’tan sonra bile, İslam Hukuku çerçevesi dışında hukuku alanının yapısı eskiden yanıt verdiği sorunlara değerlendirilemez görünmektedir. Hemen ekleyelim, yanıt veremez duruma gelmişti. Böylece Osmanlı toplumu “İslam Hukuku”, görece modern zamanlara ait bir çok geç kalarak da olsa Tanzimat’la beraber hukuksal kurumların modernleştirilmesine ilişkin düzenlemelere 3 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 3: Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi girişti. 1839 tarihli Gülhane Hattı Hümayunu’nda eşli evliliğin kabulü başta olmak üzere aile vatandaşların kanun önünde eşitliği ilkesi ilk defa beyan düzeni ve evli kadının statüsünde kökten bir edilmiş ve ceza hukukunda keyfîliğin ortadan kaldırılacağı değişim gerçekleştirilmiş oldu. açıklanmıştır. 1856’da Islahat Fermanı ile eşit vatandaşlık Dördüncüsü, ve daha kapsayıcı olanı Medeni hakları yönünde önemli adımlar atılmış, nihayet 1876’da Kanun ve onu izleyen benimsemelerle, modern modern anlamda bir Anayasa, Kanun-u Esasî ile meclis ve hukuki düşünce ve hukuk kültürü de meşruti ilkeler kabul edilmiştir. benimsenmiş oldu. Cumhuriyet ve Türk Hukuk Devrimi 1926 ile başlayan ağırlıklı olarak benimsemeye dayalı Osmanlı devleti özellikle Tanzimattan sonra adli hukuki modernleşmenin tek ürünü Türk Medeni Kanunu kapitülasyonlardan kurtulmak için gerek yasalaştırma, değildi kuşkusuz. Ancak Türk Medeni Kanunu özel hukuk gerekse yabancı hukukun benimsenmesi alanında çok çaba alanında Ticaret Kanunu ve usul kanunları gibi diğer pek göstermiştir. İmparatorluğun I. Dünya Savaşı’ndan yenik çok düzenlemenin temeli olan ana hukuki düzenleme çıkması üzerine dayatılan Sevr Antlaşması ile hem fiilen niteliği taşıdığı; dahası medeni yasalar ilgili oldukları Osmanlı Devleti sona eriyor hem de adli kapitülasyonlar toplumun hukuksal kimliğini ifade ettikleri için, onun ve mahkemelerinin yetkileri genişliyordu. Anadolu’da benimsenmesi neredeyse tek başına bütün bir hukuk başlatılan Kurtuluş Savaşı’nın zaferinden sonra, batılı devriminin yön ve içeriğini ifade etmektedir. devletlerle akdedilen Lozan Antlaşması ile her tür kapitülasyon, bu arada Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğini sınırlayan adli kapitülasyonlar da kaldırılmıştı. Lozan Antlaşması’yla sonuçlanacak görüşmelerde de azınlıkların hukuksal ayrıcalıkları önemli bir çekişme konusuydu. Batılı temsilciler, özellikle aile hukuku alanında Hıristiyan ve Müslümanlara uygulanabilecek uygun bir kanun yapılamayacağını, bu yüzden hem dinsel azınlıkların farklı hukuka tâbi olmaları ile öndegelen batılı ülke temsilcilerinin Türk Adalet Bakanlığı nezninde sürekli danışma heyetleri bulundurmaları gerektiğini savunuyorlardı. Batılı devletlerin tezleri, genç Cumhuriyet’in modern bir hukuk düzeni kuracağına duydukları güvensizlikten çok, Osmanlı Devleti’nin son döneminden alışık oldukları hukuki çok başlılığın sürdürülmesiydi. Özel hukuk alanında kapsayıcı bir düzenleme olmadan sorunu çözmek olanaksızlaşınca, yapısı ve felsefesi gereği farklı dinsel anlayışlarla temelde bağdaşabilir düzenlemeler içeren İsviçre Medeni Kanunu’nun benimsenmesi gündeme geldi. İsviçre Medeni Kanunu, Fransız Medeni Kanunu’ndan farklı olarak, İsviçre gibi etnik ve dinsel farklılıkları, üstelik federal yapılı bir devlette ortak yaşamın gereklerine göre düzenleme ereğiyle hazırlanmış, akla olduğu kadar geleneklere ve insanın ahlâki doğasına da bağlı bir yasaydı. 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu gerekçesinde kapitülasyon ve azınlıkların dini ayrıcalıklarının, ancak laik bir hukuk düzeninde anlamsızlaştırılabileceğini vurgulamaktaydı. Türk Medeni Kanununun 1926’da kabulünün bağımsızlığı güvencelendirme amacını da aşan sonuçları oldu: İlkin Türkiye böylelikle laik bir hukuk düzenine geçmiş oldu. Buna bağlı olarak, Türk hukuku Kıta Avrupası hukukunun bir parçası oldu; İkinci olarak, çok hukukluluktan çöküşle birlikte çok başlı hukuka evrilen yapı tasfiye edilerek hukukun birliği ve tekliği sağlanmış oldu; Üçüncüsü, Hukuku Aile Kararnamesi’yle başlayan çok eşli evliliğin yasaklanması ile tek 4 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 4: Yargı Örgütü Bölge adliye mahkemesi ve bazı hallerde ilk Giriş derece mahkemesi kararlarının temyiz Kişilerin hukuk düzeni tarafından korunan hak ve incelemesini yapmakla görevli Yargıtay. menfaatlerinin ihlal edilmesi veya ihlal edilmesi tehlikesinin var olması halinde, bozulan toplumsal düzenin İlk Derece Mahkemeleri yeniden kurulabilmesi ve kişiler arasındaki menfaat Adlî Yargı Teşkilat Kanununa göre, adlî yargı ilk derece dengesinin sağlanabilmesi için, hukuk kurallarının mahkemeleri, hukuk ve ceza mahkemeleridir. emrettiği yaptırımların devletin yetkili organları tarafından Hukuk Mahkemeleri tespit edilmesi ve uygulanması gerekir. Zira devletin yasama ve yürütme gücü yanında diğer bir işlevi de Hukuk mahkemeleri, özel hukuk alanında ortaya çıkan yargıdır. Örneğin, suç işleyen birinin cezalandırılması uyuşmazlıkların (örneğin boşanma, tazminat, alacak veya özel hukuk sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini davası vb.) çözüldüğü ve karara bağlandığı adlî yargı ilk ihlal eden tarafın zarar gören diğer tarafa tazminat derece mahkemeleridir. Hukuk mahkemeleri, genel ve ödemesi ya da hakkında idare (yürütme) tarafından özel mahkemeler olarak iki gruba ayrılabilir. Genel hukuka aykırı idarî işlem yapılan bir kişinin talebi üzerine, mahkemeler, bakacakları dava ve işler belli kişi ya da söz konusu idarî işlemin iptal edilmesi gibi yaptırımlara uyuşmazlık türlerine göre sınırlandırılmamış olan ve özel ancak yargı organları tarafından karar verilebilir ve bu mahkemelerin görevine girmeyen bütün uyuşmazlıkları yaptırımlar kişiler istemese dahi devletin yetkili organları çözmekle görevli mahkemelerdir. Bu bağlamda sulh tarafından zorla yerine getirilir. Geniş anlamıyla yargı, hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri genel mahkemelerdir. genel olarak yargı teşkilatını ve yargı organları tarafından Hukuk mahkemeleri her il merkezi ile bölgelerin coğrafi yerine getirilen tüm işleri kapsar. Bağımsız ve tarafsız durumları ve iş yoğunluğu dikkate alınarak belirli ilçelerde mahkemelerce somut bir hukuki uyuşmazlığın veya hak kurulur. Bu mahkemeler kuruldukları il ve ilçenin adı ile ihlalinin çözülmesi amacıyla, genel ve soyut nitelikteki anılır (ör. Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesi veya hukuk kurallarının, çeşitli yargılama usûllerinin Mihalıççık Sulh Hukuk Mahkemesi). Mahkemelerin yargı uygulanması suretiyle somut olaylara uygulanması ise dar çevresi bulundukları il veya ilçe merkezi ile bunlara adlî anlamda “yargı” kavramı ile ifade edilir. Uyuşmazlıkların yönden bağlanan ilçelerin idarî sınırlarına göre belirlenir. ortaya çıktıkları hukuk dallarının ve uyuşmazlıklara Büyükşehir belediyesi bulunan illerde yer alan ve o ilin uygulanacak hukuk kurallarının farklı olması, bu adıyla anılan sulh ve asliye hukuk mahkemelerinin yargı uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usûlî çevresi, il veya ilçenin yargı çevresine bakılmaksızın, yöntemlerin de farklı olması sonucunu doğurmuştur. Yargı Adalet Bakanlığı’nın önerisi ile Hakimler ve Savcılar organlarınca daha etkin hukuki korunma sağlanabilmesi Kurulu tarafından belirlenir. bakımından, uyuşmazlıkların niteliğine, düzenlendikleri hukuk dalına, uyuşmazlıkları çözmekle görevli İş yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde, hukuk mahkemelere ve bu mahkemelerde uygulanan yargılama mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturularak bu usûllerine göre, “yargı örgütü” farklı “yargı kollarına” daireler numaralandırılabilir (ör. Eskişehir 1., 2., ve 3. ayrılmıştır. Türk Hukukundaki yargı kolları adlî yargı, Sulh Hukuk Mahkemesi). Ayrıca ihtisaslaşmanın idarî yargı, Anayasa yargısı, mali yargı ve uyuşmazlık sağlanması amacıyla, mahkemeye gelen işlerin yoğunluğu yargısından oluşmaktadır. ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasında iş dağılımının Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından Adlî Yargı belirlenebileceği öngörülmüştür. Adlî yargı, genel ve olağan yargı koludur, zira diğer yargı Asliye hukuk mahkemesi, kanunlarda aksine bir kollarının görev alanına girmeyen tüm dava ve yargısal düzenleme bulunmadıkça, işler adlî yargıda çözülür. Adlî yargı kolunda, ilk derece o Dava konusunun değer veya miktarına mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin olmak üzere üç dereceli bir yargılama sistemi kabul davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalara, edilmiştir. o Sulh hukuk mahkemesi ve diğer özel Bölge adliye mahkemeleri 15 Temmuz 2016 tarihinde tüm mahkemelerin görev alanları dışında kalan yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin tüm dava ve işlere (HMK m. 2) bakar. göreve başlamasıyla birlikte, adlî yargı kolundaki üç Sulh hukuk mahkemesi, dava konusunun değer dereceli mahkeme sistemi aşağıdaki şekilde oluşmaktadır: veya tutarına bakılmaksızın; o Kira ilişkisinden doğan tüm uyuşmazlıkları Kişiler arasında doğan uyuşmazlık hakkında konu alan davalar ile bu davalara karşı yargılama yapma ve uyuşmazlığı çözmeye açılan davalara, yönelik olarak davanın esası hakkında karar o Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın vermekle görevli ilk derece mahkemeleri, paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine İlk derece mahkemesi kararlarının istinaf ilişkin davalara, incelemesini yapmakla görevli ikinci derece bölge adliye mahkemeleri, 1 HUK101U-HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Ünite 4: Yargı Örgütü o Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine, zilyetliğin korunmasına yönelik olan değiştirilmesine veya bu mahkemelerin kaldırılmasına ise, davalara, Adalet Bakanlığı’nın önerisi üzerine Hakimler ve Savcılar o Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile diğer Kurulu karar verilir. Türkiye’de Adana, Ankara, Antalya, kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Samsun sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği diğer illerinde bölge adliye mahkemeleri kurulmuş olup ve bu davalara (ör. Taşınmazın aynına ilişkin mahkemelerin yargı çevreleri Hakimler ve Savcılar olmayan, kat mülkiyeti kanundan doğan Kurulu tarafından belirlenerek Resmî Gazete’de ilân davalara veya çekişmesiz yargı işlerine) edilmiştir. Bölge adliye mahkemelerinin yurt genelindeki bakmakla görevlidir. sayısının yakın zaman içinde artması beklenmektedir. Ceza Mahkemeleri Bölge adliye mahkemelerinin aslî görevi, adlî yargı ilk Ceza mahkemeleri kanunların suç saydığı fiil (davranış) derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm veya işlemlerin gerçekleşmesi halinde, suç işleyenlerin ve kararlara karşı yapılacak istinaf başvurularını inceleyip yargılanması ve suçlu bulundukları takdirde alacakları karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer işleri cezaların belirlenmesi için açılan davalara bakmakla yapmaktır. görevlidirler. Ceza mahkemeleri de genel ve özel ceza Bölge adliye mahkemeleri, başkanlık, başkanlar kurulu, mahkemeleri olarak iki gruba ayrılabilir. Adlî Yargı daireler, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, Teşkilat Kanununa göre, ceza yargısındaki genel bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu ve mahkemeler asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleridir. müdürlüklerden oluşur. Bölge adliye mahkemeleri Asliye ceza mahkemeleri tek hâkimlidir. Ağır ceza daireleri ise, hukuk ve ceza dairelerinden oluşur. mahkemesinde ise, bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Yargıtay Ceza mahkemeleri ile sulh ceza hakimliği, her il merkezi Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun ile bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı karar ve önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar hükümlerin son inceleme merci olup, Anayasa ve diğer Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığı kanunlara göre görev yapan bağımsız bir yüksek tarafından kurulur. mahkemedir. Kanunla gösterilen belli davalara ise ilk ve Ceza yargısındaki genel mahkemelerin görevi aşağıdaki son derece mahkemesi olarak bakar. Yargıtay’ın asli şekilde özetlenebilir: fonksiyonu, adlî yargı alanında çözüme bağlanan dava ve işler bakımından, ülkede hukukun aynı şekilde Asliye ceza mahkemesi, kanunların ayrıca uygulanmasını ve hukuk birliğini sağlamaktır. görevli kıldığı hâller dışında, sulh ceza hakimliği ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında İdari Yargı kalan dava ve işlere bakmakla görevlidir. İdarî yargı, hukuka aykırı idarî işlemlere karşı açılan iptal Ağır ceza mahkemesi ise, kanunların ayrıca davaları veya idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel görevli kıldığı haller dışında, Türk Ceza hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam Kanununda yer alan, irtikâp, resmî belgede yargı davaları ve kamu hizmetlerinin yürütülmesi için sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflas yapılan idarî sözleşmelerden kaynaklanan (tahkime tâbi suçları, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap olmayan uyuşmazlıklara ilişkin) davaların görüldüğü yargı dördüncü kısmının dört, beş, altı ve yedinci koludur. Örneğin, hakkında atama işlemi yapılan bir kamu bölümünde tanımlanan suçlar (devletin görevlisinin, söz konusu idari işlemin hukuka aykırı güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi için idari yargı kolunda düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya dava açması gerekir. karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, 318, 319, 324, 325 ve 332’nci maddeler İdarî yargı kolunda görevli olan mahkemeler üç dereceye hariç) ve 3713 sayılı Terörle Mücadele ayrılmıştır: Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla İlk derece idare mahkemeleri ve vergi açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, mahkemeleri müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezasını İkinci derece bölge idare mahkemeleri gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla İdarî yargının en üst yargı merci olan Danıştay görevlidir.