Lipidler I - Biyokimya 12. Ders (PDF)
Document Details
Uploaded by Deleted User
2020
Tags
Summary
Bu doküman, Biyokimya-I dersinin 12. haftasında işlenen "Lipidler I" konusunu ele almaktadır. Doküman, lipidlerin genel özelliklerini, sınıflandırmalarını, yağ asitlerinin kimyasal özelliklerini ve farklı lipid türlerini detaylı bir şekilde anlatmaktadır.
Full Transcript
LİPİDLER I Biyokimya-I 23.12.2020 12. Ders Lipidler genel ve belirli özellikleri, suda çözünmemeleri olan, kimyasal olarak farklı bileşiklerdir. Biyolojik fonksiyonları da çeşitlilik gösterir: Nötral yağlar olarak bilinen trigliseridler, birçok organizmada enerji için ...
LİPİDLER I Biyokimya-I 23.12.2020 12. Ders Lipidler genel ve belirli özellikleri, suda çözünmemeleri olan, kimyasal olarak farklı bileşiklerdir. Biyolojik fonksiyonları da çeşitlilik gösterir: Nötral yağlar olarak bilinen trigliseridler, birçok organizmada enerji için başlıca yakıt deposudur. Fosfolipidler ve steroller biyolojik membranların yapı taşlarıdırlar. Nispeten küçük miktarlarda bulunan bazı lipidler, enzim kofaktörleri, elektron taşıyıcıları, hormonlar ve intrasellüler haberciler olarak çok önemli fonksiyonlara sahiptirler Lipidlerin ortak özellikleri Lipidler, biyolojik kaynaklı organik bileşiklerdir Lipidlerin yapılarında C, H, O bulunur. Ayrıca N, P, S gibi elementler de bazı lipidlerin yapısına girerler Lipidlerin temel yapı taşları yağ asitleridir Lipidler, suda çözünmeyen, apolar veya hidrofob bileşiklerdir; kloroform, eter, benzen, sıcak alkol, aseton gibi organik çözücülerde çözünebilirler Lipidlerin enerji değerleri yüksektir Santral sinir sistemi ve periferik sinir dokusunda yüksek oranda bulunurlar. İzolatör etkileri ile sinir iletimindeki kayıpları ve vücut ısısı kayıplarını engellerler. (Ör: Miyelin kılıf) Organ yağları, organları sararak anatomik pozisyonlarının sağlanmasına ve organların korunmasına katkıda bulunur. Depo yağlarının aksine organ yağları yüksek ısılarda erimemek zorundadır. Bu nedenle organ yağlarında uzun zincirli yağ asidleri yüksek orandadır. Enerji sağlanması için en önemli kaynaktır. Vit A, D, E ve K gibi vitaminlerin kaynağını oluştururlar Yetişkin insan günde ortalama 60-150 gr yağ almaktadır. Bu yağların %90’dan fazlası TAG’dür. Geri kalanı kolesterol esterleri, fosfolipidler ve serbest yağ asitleridir (FFA). Lipidlerin sınıflandırılmaları 1- ALKOLİK OMURGA (Pembe): Yağların omurgalarını, alkol yapısındaki (pembe) gliserol veya sfingozin oluşturur. 2- HİDROFOBİK KISIMLAR (Sarı): Hidrofobik kuyrukları (sarı), bir veya daha fazla uzun zincirli alkil grupları (yağ asitleri veya difitanil zinciri) oluşturur. 3- POLAR BAŞ (Mavi): Hidrofilik, polar baş grubunu (mavi) fosfat grubu (PO4) ve bu fosfata bağlanmış haldeki;; -alkoller (kolin, serin, etanolamin, inositol vb), -şekerler (mono-, oligo- sakkaritler, sialik asit, nöraminik asit vs.) ve -fosfogliserol (sadece Arkelerde) oluşturur. Lipidlerin sınıflandırılmaları DEPO LİPİDLERİ: Nötral yağlardır, hidrofobiktirler, Triasilgliserol yapısındadır. Membran yapısında bulunmaz. MEMBRAN LİPİDLERİ: Polar yağlardır. Hücre zarı yapısında bulunurlar. Ayrıca hayvansal hücre membranlarında, kolesterol de bulunur. Lipidlerin sınıflandırılmaları ESTER ESTER ESTER BAĞI BAĞI AMİD BAĞI AMİD BAĞI BAĞI ETER BAĞI OMURGA İLE HİDROFOBİK KISIMLARIN BAĞLANIŞI: Triasilgliserollerde, gliserofosfolipidlerde, galaktolipidlerde veya sülfolipidlerde, gliserol ile yağ asitleri arasında ester bağı bulunur. Sfingolipidlerde: Sfingosin omurgasına amid bağıyla bağlı bir yağ asiti bulunur. Arkebakterilerin membran lipidleri değişkendir;; burada gösterilen iki çok uzun, dallı alkil zinciri, her biri eter bağıyla gliserole bağlanmıştır. Lipidlerin sınıflandırılmaları ESTER ESTER ESTER BAĞI BAĞI AMİD BAĞI AMİD BAĞI BAĞI ETER BAĞI FOSFODİESTER BAĞI GLİKOZİDİK BAĞ OMURGA İLE POLAR BAŞIN BAĞLANMASI: Fosfolipidlerde polar baş grubu, bir fosfodiester aracılığıyla birleştirilir. Glikolipidlerde ise, omurga gliserole, doğrudan bir glikozidik bağ ile polar şekerler bağlanır. Lipidlerin sınıflandırılmaları Depo yağlarının yani triaçilgliserolün, Membran yapısında, sadece polar lipidler bulunur, hidrofobik yağlar bulunmaz. hidrofobik olmasının sebebi, gliserolün Yani, membranın çift katlı fosfolipid tabakasında, kolesterol esterleri, triaçil tüm 3 tane –OH grubunun da, yağ gliseroller (TAG), uzun ve çok uzun zincirli yağ asitleri bulunmaz. asitiyle esterleşerek harcanmasından Zar yapısında, Serbest kolesterol ve kısa ve orta zincirli yağ asitleri bulunabilir. dolayıdır. Kolesterolün membranda bulunması, membran akışkanlığını azaltıcı etki gösterir. Fosfoaçilgliserolipidler Sfingomiyelin Sfingomiyelin, tek fosfolipid Diğer sfingolipidler fosfat halindeki sfingolipiddir. içermez, şeker içerir, yani glikolipid grubundadır. Lipidlerin başka bir sınıflandırması Lipidler basit veya karmaşık olarak sınıflandırılabilir: Basit lipidler: – Yağlar: Yağ asitlerinin gliserolle yaptığı esterlerdir – Mumlar: Yağ asitlerinin yüksek molekül ağırlıklı monohidrik alkollerle yaptığı esterlerdir Karmaşık lipidler: Yağ asitlerinin gliserole ek olarak farklı gruplar da içerdiği esterlerdir. – Fosfolipidler: Gliserol, sfingozin, fosfat grubu, alkoller ve yağ asitlerinden oluşur. – Glikolipidler: Sfingozin, şeker grupları ve yağ asitlerinden oluşur. – Diğer: Sülfatidler, aminolipidler v.b lipidlerdir. Öncül ve türev lipidler: Bunlar steroidler, hormonlar, keton cisimleri gibi yapıları kapsar. Yağ asitleri Yağ asitleri, hidrokarbon zincirli monokarboksilik organik asitlerdir. Yapılarında, 4-36 karbonlu hidrokarbon zincirinin ucunda karboksil grubu bulunur -Doymuş (satüre) yağ asitleri -Doymamış (ansatüre) yağ asitleri -Ek gruplu yağ asitleri -Halkalı yapılı yağ asitleri Doymuş yağ asitlerinin 2-6 karbonluları kısa zincirli, 8-12 karbonluları orta zincirli, daha fazla karbonluları uzun zincirli olarak tanımlanırlar. Hayvansal yağlarda en çok bulunan doymuş yağ asitleri, 16 karbonlu palmitik asit ile 18 karbonlu stearik asittir ÖNEMLİ NOT: İnsanlarda palmitik asit (16:0), yağ asiti sentaz enzim kompleksinde (7 enzimli bir kompleks), sentezlenen tek yağ asitidir. Diğer daha uzun zincirli yağ asitleri, palmitik asitin, DER ve mitokondrideki ilave enzimatik reaksiyonlarla karbon zincirinin uzatılmasıyla sentezlenir. Hidrokarbon zincirinde bir çift bağ içeren doymamış yağ asitleri, monoansatüre (monoenoik) yağ asitleridirler. Hidrokarbon zincirinde iki veya daha fazla çift bağ içeren doymamış yağ asitleri, poliansatüre yağ asitleridirler ki poliansatüre yağ asitleri, içerdikleri çift bağ sayısına göre dienoik, trienoik, tetraenoik yağ asitleri olarak adlandırılırlar Hayvansal yağlarda en çok bulunan doymamış yağ asitleri, palmitoleik asit, oleik asit, linoleik asit, araşidonik asittir. Bunların bazıları esansiyeldir: Linoleik asit 18:2; 9,12 6 yağ asidi Linolenik asit 18:3; 9,12,15 3 yağ asidi Araşidonik asit 20:4; 5,8,11,14 6 yağ asidi Ek gruplu yağ asitleri, hidrokarbon zincirlerinde hidroksil grubu veya metil grubu gibi ek gruplar içeren yağ asitleridirler Halkalı yapılı yağ asitleri, hidrokarbon zincirleri halkalı yapı oluşturmuş olan yağ asitleridirler NOT: Tekli doymamış yağ asitlerini (MUFA: Mono-Unsaturated Fatty Acids), insanlar üretebilir. Çoklu doymamış yağ asitlerini (PUFA: Poly-Unsaturated Fatty Acids), insanlar üretemez, esansiyeldir. Palmitat 16 C’lu doymuş bir yağ asididir ve yağ asit sentaz aktivitesinin son ürünüdür. Palmitatın ayrı enzimatik aktivitelerle zincir uzunluğu artırılabilir ve/veya doymamış hale getirilebilir. Bu enzimler mitokondri veya düz endoplazmik endoplazmik retikulumda bulunur. İnsanlar 9.C’dan daha ileride bir yere çift bağ sokamadıkları için, çoklu doymamış yağ asidleri olan linoleik ve linolenik asidler diyetle alınmalıdır (esansiyel). Yağ asidi desatürasyonu: Memeliler 5-, 6-, 9- yağ açil KoA desatüraz olmak üzere 3 desatüraz enzimi içermektedir. Bu enzimler temel olarak KC’de yer alırlar. Desatürasyon sistemi, KC’de DER’da yer alır ve desatüraz enzimleri, sitokrom b5 ve sit.b5 redüktaz içermektedir. Yağ asiti zincirinin son metil karbonuna ω karbonu denir. Doymamış yağ asitleri ω -karbon atomuna göre dizilendiğinde hayvansal organizmalar için önemli olan ve ω 9, ω 6 veya ω 3 olarak bilinen yağ asitleri serilerinin oluşumuna yol açmaktadır. Biyokimya-I- LABORATUVARI 23.12.2020 12. Ders Yağ asitlerinin kimyasal özellikleri -Yağ asitlerinin karboksil grupları ile alkollerin hidroksil grupları arasından su çıkışı suretiyle yağ asidi ve alkolün birbirine ester bağıyla bağlanması sonucu esterler oluşur. Trigliseridler, gliserolün yağ asidi esterleridirler. ester bonds O CH2 O C (CH2)14CH3 + H2O O CH O C (CH2)14CH3 + H 2O O CH2 O C (CH2)14CH3 + H 2O -Yağ asitleri, karboksil grupları vasıtasıyla metallerle tuzları oluştururlar. Karbon sayısı 6’dan fazla olan yağ asitlerinin metallerle oluşturduğu tuzlara sabun denir O CH2 O C (CH2)16CH3 O CH O C (CH2)16CH3 + 3 NaOH O CH2 O C (CH2)16CH3 CH2 OH O +- CH OH + 3 Na O C (CH2)14CH3 salts of fatty acids (soaps) CH2 OH -Doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan etilen bağı (CHCH), platin, nikel veya bakır varlığında kolaylıkla hidrojenle doyurulabilir. İki hidrojen çift bağa girer ve doymamış yağ asidi doymuş hale geçer O O CH2 O C (CH2)5CH CH(CH2)7CH3 CH2 O C (CH2)14CH3 O O Ni CH O C (CH2)5CH CH(CH2)7CH3 + 3 H2 CH O C (CH2)14CH3 O O CH2 O C (CH2)5CH CH(CH2)7CH3 CH2 O C (CH2)14CH3 -Doymamış yağ asitlerinin yapısında yer alan etilen bağı fluor, klor, brom, iyot gibi halojenlerden biri ile doyurulabilir. 100 g doymamış yağın gram cinsinden tuttuğu iyot miktarı, iyot indeksi olarak tanımlanır. İyot indeksi, cilt altı dokularda 65, karaciğerde 135’dir I I H H I2 H H -Doymamış yağ asitlerinin çift bağları, oksidan etkiye göre sonuçta değişik ürünler meydana gelecek şekilde oksitlenirler. Çift bağlara O2 girmesiyle peroksit, endiol, epoksit, ketohidroksit oluşur Yağ asitlerinin tanımlanması deneyleri Yağ asitlerinin kimyasal özelliklerini göstermek veya doğrulamak için yapılan deneylerdir Yağ asitleri küçük miktarlarda her dokuda oluşurlar. Özellikle açlıkta plazmada önemli miktarlarda bulunurlar. FFA’lar (Serbest yağ asiti, Free Fatty Acids) enerji amaçlı olarak karaciğer ve kas gibi dokularda okside olabilirler. FFA’lar glikolipid, fosfolipid, sfingolipid, prostaglandin ve kolesterol esterleri gibi birçok bileşiğin öncül maddesidir. TAG’deki esterleşmiş yağ asidleri vücudun temel enerji kaynağı olarak iş görür. Lipid türevleri ve lipidlerle ilgili diğer maddeler de vardır: Alkoller: Gliserol ve sfingozin Yağ aldehitleri Keton cisimleri: Asetoasetik asit, -hidroksibutirik asit ve aseton İzoprenoidler: Karotenoidler ve steroidler Eikozanoidler: Prostaglandin, tromboksan ve lökotrien Vitamin E: Tokoferoller Vitamin K: Naftokinonlar Yağlar neden fazla enerji verir? a. Mitokondriye taşınması için aktif transport gerekmez b. Daha iyi absorbe olur c. Karaciğere taşınmasında kolaylaştırılmış difüzyon vardır d. Molekül ağırlıkları daha fazladır e. Susuz depo edilirler Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda enerji kaynağı olarak kullanılan bileşiklerden en çok indirgenmiş olması nedeniyle (bileşiğin gram başına) diğerlerinden daha fazla enerji sağlar? a. Protein b. Aminoasid c. Yağ d. Etanol e. Karbonhidratlar Yağ asitleri amfipatik bileşiklerdir (hem hidrofilik hem de hidrofobik özellikleri üzerinde bulundurur). Hidrofilik bölümü anyonik gruplar oluşturur. Özellikle uzun zincirli yağ asitlerinde hidrofobik kısım baskın olduğu için suda çözünürlükleri çok düşüktür. Bu nedenle kanda, albumine bağlı olarak taşınmak zorundadırlar. Plazmadaki yağ asitlerinin %90’dan fazlası lipoproteinlerin yapısında bulunur. Yağ asidi zinciri çift bağ içermiyorsa doymuş (palmitik asit vb), 1 veya daha fazla çift bağ içeriyorsa doymamış yağ asidi (oleik asit vb.) denilir. Doymuş yağ asitleri vücut dışında göreceli olarak oksidasyona dirençlidir. Doymuş yağ asitlerinin zincir uzunluğu arttıkça erime sıcaklığı artar, katılaşırlar. Doymamış yağ asidinde çift bağ sayısı arttıkça, erime sıcaklığı azalır, sıvılaşırlar. Membranların yapısındaki yağ asitlerinin çift bağ içermesi buradaki lipidlerin sıvı halde kalmasını sağlar. Memelilerdeki tüm yağ asitleri düz zincirlidir. Doğada dallanmış zincirlileri de bulunur (fitanik asit). Fitanik asit yıkım eksikliği Refsum hastalığını oluşturur. Plazma ve dokularda fitanik asit birikir. İnsanlarda sadece tekli doymamış yağ asiti sentezlenebilir. Bu nedenle çoklu doymamış yağ asitleri diyetle alınmalıdır (Esansiyel yağ asitleridir) Formik asid 1 Asetik asid 2:0 Propiyonik asid 3:0 Bütirik asid 4:0 4-10 karbon zincirli yağ asidleri sütte bolca Kaprik asid 10:0 bulunurlar. Palmitik asid 16:0 (en sık) Palmitoleik asid 16:1 (9) (en sık) Yapısal lipidler ve TAG’ler başlıca en az 16 C’lu yağ asidlerini içerirler Stearik asid 18:0 (en sık) Oleik asid 18:1 (9) (en sık) Linoleik asid 18:2 (9, 12) Esansiyel yağ asidi Linolenik asid 18:3 (9, 12, 15) Esansiyel yağ asidi Araşidonik asid 20:4 (5, 8, 11, 14) Prostaglandinlerin öncülü Lignoserik asid 24:0 Serebrozidlerin bileşeni Nervonik asid 24:1 (15) Esansiyel yağ asidi Trigliserid, kolesterol ve fosfolipidlerin değişik oranlarda protein ile kombinasyonu sonucu oluşan moleküler agregatlar lipoproteinlerdir Lipoproteinler suda çözünürler ve lipidler böylece kanda taşınabilirler Gliserol (Gliserin) Gliserol, tatlı, kıvamlı, sıvı karakterde, üç değerli bir alkoldür Gliserol, su ve etil alkolle her oranda karışabilir. Eter, kloroform ve benzolde çözünmez. Gliserol, bir çok madde için çok iyi bir çözücüdür. Su çekici ve nemlendirici özelliğe sahip olduğundan kozmetik ve ilaç yapımında kullanılır Gliserol hafif alkalik ortamda, demir tuzlarının katalitik etkisi altında hidrojen peroksit (H2O2) ile oksitlenirse gliseraldehit ve dihidroksiaseton meydana gelir Gliserin KHSO4 veya P2O5 gibi dehidre edici bir madde ile ısıtılırsa, burnu iğneleyici keskin bir kokuya sahip doymamış aldehit olan akrolein meydana gelir Gliserolün tanımlanması deneyleri Gliserolün kimyasal özelliklerini göstermek veya doğrulamak için yapılan deneylerdir Trigliseridler (triaçilgliseroller, nötral yağlar, yağlar) Gerek hayvansal yağlar gerekse bitkisel yağlar, yağ asitlerinin gliserin (gliserol) ile oluşturdukları oldukça kompleks esterlerdir. Bu esterlere gliserid adı verilir. Gliserinin bir alkol grubu bir molekül yağ asidi ile esterleşirse monogliserid meydana gelir. Gliserinin iki alkol grubu iki molekül yağ asidi ile esterleşirse digliserid meydana gelir. Gliserinin üç alkol grubu da üç yağ asidi ile esterleşirse trigliserid meydana gelir Genelde yağların yapısı trigliserid biçimindedir Trigliseridlerde gliserin ile esterleşen yağ asitlerinin üçü de aynı ise yani , , pozisyonlarının hepsinde aynı tür yağ asidi bulunuyorsa trigliseridler, basit yağlar olarak tanımlanırlar. Trigliseridlerde gliserin ile esterleşen yağ asitleri aynı değilse yani , , pozisyonlarında farklı tür yağ asidi bulunuyorsa trigliseridler, karışık yağlar (miks yağlar) olarak tanımlanırlar Bitkisel yağlar, süt ürünleri ve hayvansal yağ gibi doğal yağların çoğu, basit ve karışık yağların kompleks karışımlarıdırlar. Bunlar, zincir uzunluğu ve doygunluk dereceleri farklı çeşitli yağ asitleri içerirler Trigliseridler (yağlar, nötral yağlar), önemli biyolojik fonksiyonlara sahiptirler TAG yapısı: Yağ asidleri gliserolle karboksil gruplarından esterleşirler ve negatif yük kaybına uğrarlarlar. Böylece nötral yağlar oluşur. Tüm gliserol moleküllerine bağlı yağ asidleri genelde aynı gruptan değildir. 1.C’‛a bağlı olanlar doymuş, 2.C’‛a bağlı olanlar doymamış yağ asididir ve 3.C’‛a bağlı olanlar doymuş veya doymamış olabilir. Yağ açil KoA sentetaz Serbest yağ asidi Yağ-açil-KoA KoA + ATP AMP + PP Gliserol Açiltransferaz Açiltransferaz fosfat Açiltransferaz MAG DAG TAG Yağ Yağ Yağ Açil-KoA Açil-KoA KoA Açil-KoA KoA KoA TAG’ler besinlerle alınabilir ve barsaklardan Şilomikron (ŞL) olarak dolaşıma salınırlar. ŞL’lar TAG’leri barsaktan adipositlere depolanmak amacı ile gönderir. Karaciğer de novo olarak TAG üretir ve TAG’ü adipositlere göndermek için VLDL olarak paketler. Trigliseridlerin kimyasal özellikleri -Yağlar, ya yüksek basınç altında su ile, ya da normal basınç altında asitlerle kaynatılarak ya da lipaz gibi belirli enzimlerin katalitik etkisiyle hidrolize olurlar;; gliserol ve yağ asitlerine parçalanırlar -Yağlar, kuvvetli bazlarla kaynatılırlarsa, sabunlar ve gliserine ayrılırlar. 1 gram yağın sabunlaşması için gerekli olan mg cinsinden KOH miktarına, sabunlaşma sayısı denir -Yağlardaki yağ asitlerinin doymamış bağları hidrojen ile doyurulabilir ve böylece doymuş yağlar meydana gelir -Yağlardaki yağ asitlerinin doymamış bağlarına, klor, brom, iyot gibi halojenler katılabilir. 100 gram yağ tarafından absorbe edilen gram cinsinden iyot miktarına iyot sayısı denir -Yağlardaki yağ asitlerinin doymamış bağları, çeşitli oksidan etkenlerle, çeşitli bileşikler oluşturmak üzere okside olurlar -Yağlar, hava, ışık, rutubet, ısı ve bakteri etkisiyle kendilerine özgü koku ve tatlarını kaybederek acılaşırlar Fosfolipidler Fosfolipidler Fosfolipidler, fosfat içeren lipidlerdir;; fosfatidler olarak da bilinirler Fosfolipidler, molekül yapılarındaki alkol türüne göre fosfogliseridler (gliserofosfolipidler) ve fosfosfingozidler (sfingomyelinler) olmak üzere iki grupta incelenirler Fosfogliseridlerin molekül yapısında gliserolün -karbonunda doymuş yağ asidi, -karbonunda doymamış yağ asidi, '- karbonunda fosfat ve fosfogliseridin türüne göre değişen bir grup içerirler Sfingomiyelinler, alkol olarak gliserol yerine kompleks bir amino alkol olan sfingozin içeren fosfolipidlerdir Fosfogliseridler (gliserofosfolipidler), yapılarına göre gruplara ayrılırlar: -Ester gliserofosfolipidler -Fosfatidil kolin (PC, lesitin) -Fosfatidil etanolamin (PE, kefalin, sefalin) -Fosfatidil inozitol (PI) -Fosfatidil serin (PS) -Eter gliserofosfolipidler -Plazmalojenler -Trombosit aktive edici faktör Ester gliserofosfolipidler -Fosfatidil kolin (PC, lesitin) -Fosfatidil etanolamin (PE, kefalin, sefalin) -Fosfatidil inozitol (PI) -Fosfatidil serin (PS) Fosfatidik asit: Hücre zarında az bulunur. Diğer FL’lerin öncüsüdür. Olgun eritrositler hariç tüm hücrelerde sentezlenir. Fosfatidil etanolamin (Sefalin): Hücre zarının temel bileşenidir. Membrandaki sefalinden, fosfatidil serin ve fosfatidil kolin sentezlenebilir. Fosfatidil kolin (Lesitin): Hücre membranında en bol bulunan fosfolipiddir. Metil deposudur. Kolin deposudur (Asetil kolin olarak sinir iletiminde önemlidir). Fosfatidil serin: Kan pıhtılaşmasında rol oynar. Fosfatidil inositol: İkinci mesajcı öncüsüdür. İnositol grubuna birçok fosfat bağlanabilir. Araşidonik asit deposudur. Membran proteinlerini bağlamada görevlidir. Sinyal iletiminde Prostaglandinlerin sentezinde görevlidir. Kardiyolipin: Yapıya ikinci bir fosfatidil gliserol eklenmiş vaziyettedir. Başlıca, mitokondri iç membranında bulunur. Eter gliserofosfolipidler: Beyin ve kasta bulunur. -Plazmalojenler: -Trombosit aktive edici faktör : Plasmalogenler: Platelet-aktive edici faktör: Gliserolün C1. karbonunda: Gliserolün C1. karbonunda: Bir eter bağlı alkenil (alken) zinciri içerir. Bir eter bağlı alkil (alkan) zinciri içerir. C2’de: C2’de: Ester bağlı yağ asiti içerir Ester bağlı asetik asit içerir (Suda daha fazla çözünürdür) C3’de: Kolin alkolü içerir. C3’de: Kolin alkolü içerir. Sfingolipidler Sfingolipidler, gliserol yerine bir uzun zincirli amino alkol olan sfingozin içeren bileşik lipidlerdir Sfingozinin amino azotuna, bir yağ asidinin amid bağı ile bağlanması suretiyle oluşmuş en basit sfingolipid, seramiddir. Fosfosfingozinler (Sfingomiyelinler), alkol olarak gliserol yerine kompleks bir amino alkol olan sfingozin içeren fosfolipidlerdir. Sfingozin alkolü, serin ve palmitoil CoA’dan sentezlenir. Sfingozin alkolüne, bir yağ asitinin amid bağıyla bağlanmasıyla seramid yapısı oluşur. Seramid’e fosfat ve alkol olarak kolin bağlanınca, sfingomiyelin oluşur. Seramiddeki primer alkol grubundaki H yerine başka grupların gelmesiyle çeşitli sfingolipidler oluşmuştur Seramide fosfokolin eklenmesiyle sfingomiyelin oluşur Seramide bağlı olarak karbonhidrat içeren sfingolipidler, glikolipidler olarak bilinirler Glikolipidler (Glikosfingolipidler) Sfingozin, yağ asiti ve şeker içerir. Fosfat içermez. Sinir dokusunda ve hücre membranında bulunurlar. Serebrozid (yüksüzdür) ve Gangliozidler (asidiktir) olmak üzere, İki gruba ayrılırlar. Serebrozidler Seramidle birlikte bir ya da daha fazla şeker içerir. Galaktoz içerene galaktozilserebrozid denir. Başlıca beyin ve sinir dokusunda bulunur. Glukoz içerene glikozilserebrozid denir ve daha çok ekstranöronal dokularda bulunur. Gangliozidler Kompleks glikosfingolipidlerdir. Bir ya da daha fazla sialik asit molekülü içeren glikozilserebrozidlerdir. Ganglion hücrelerinde, özellikle sinir uçlarında bulunur. Nöraminik asit, dokularda bulunan başlıca sialik asittir. Sinir dokularında yüksek konsantrasyonda bulunurlar ve reseptör fonksiyonlarına sahiptir. Biyokimya-I 30.12.2020 13. Ders Steroidler Steroidler, sabunlaşmayan lipitlerdendir. Kolesterol, safra asitleri, adrenokortikal hormonlar, eşey hormonları, D vitamini, kardiyak glikozidler ve bazı alkaloidler, steroidlerden köken alır. Tüm steroidler, steran halkasına (Siklopentano perhidrofenantren) sahiptir. Steran halkası, toplamda 3 adet 6’lı halka, 1 adet beşli halka içerir. Sterana stereoid çekirdeği de denir ve bir siklopentan halkasına (D) bağlı halde, fenantren’e benzeyen (A, B ve C halkaları) 3 adet altılı siklik çekirdek içerirler. 17. pozisyonda genellikle kısa bir yan zincir bulunur (kolesterolde olduğu gibi). Steran yapısının açıklaması: Fenantren halkası 3 benzol halkasından ibarettir: Bu halkalar hidrojenle doyurulursa çift bağ açılır ve perhidrofenantren halkası meydana gelir. Perhidrofenantren halkasına da bir siklopentan halkası (D) eklenirse siklopentanoperhidrofenantren (steran) halkası oluşur. Steroidler, bu steran yapısına, karbonlu yan zincir, alkol, aldehit, keton, çift bağ şeklinde bazı fonksiyonlu grup taşıyan türevleridir. Doğal olarak bulunan, farklı fonksiyon ya da aktiviteye sahip pek çok steroid, özellikle A halkasındaki 3 nolu karbona, C halkasındaki 11 nolu karbona ve D halkasındaki 17 nolu karbona farklı grupların bağlanması ile birbirinden ayrılmaktadır (kolesterolde olduğu gibi). Steran halkasını veya bunun değişik şekillerini taşıyan ve biyolojik önemi olan maddeler sterinler (Steroller) ve Vitamin D Grubu Maddeler, safra asitleri ile adrenal korteks hormonları ve cinsiyet hormonlarıdır. Sterinler (Steroller) Sterinler bir steran halkası ile bir yan zincire sahiptirler. Sterinlerin hepsinde de 3 numaralı karbonda alkolik hidroksil grubu bulunur. Sterinlere steroller de denir. Bileşikte, bir veya daha fazla hidroksil grubu içeriyorsa ve, karbonil veya karboksil grubu içermiyorsa, bir steroldür, sonuna –ol takısı alarak isimlendirilir. Yün yağında bulunan lanosterol, bitkisel kökenli olan ergosterol ve stigmasterol ile, hayvansal kökenli olan kolesterol en iyi bilinen sterinlerdir. Sterinler; zoosterinler, mükosterinler (mantar ve maya sterinleri) ve fitosterinler olarak üç grupta incelenir. Kolesterol (kolesterin) Hayvansal kökenli, 27 karbonlu bir steroiddir. Zoosterollerin en önemli üyesi kolesteroldür. Kolesterol bütün hayvansal dokularda, pek çok hayvansal hücrenin membranlarında, kan plazmasının lipoproteinlerinde bulunur ve karaciğerde sentezlenir. Bitkilerde bulunmaz. Antihemolitik etkiye sahiptir. Bu özelliğinden dolayı bakteri toksinlerinin, yılan zehirlerinin, safra tuzlarının ve diğer hemolitik maddelerin hemolitik etkilerine karşı etkilidir. İlk kez 1775 yılında insan safra taşından izole edilmiştir, insan safrasında bol miktarda bulunur. Kolesterol (kolesterin) Kolesterol, steran halkasında, 3. karbonda bir hidroksil içerir. Bu hidroksil grubu kolesterolün tek hidrofilik grubudur. (Buradan yağ asiti esterleşecek ve kolesterol esteri oluşur) 5-6 nolu C'lar arasında bir çift bağ içerir. 10 ve 13. karbonlarda birer metil grubu içerir. 17. Karbonunda 8 karbonlu dallanmış bir yan zincir içerir. Toplam 27 karbonludur. Yani 3-hidroksi-5-dehidrokolestandır. Kolesterol (kolesterin) Kolesterol, 3. karbonda bir hidroksil içerir. Bu hidroksil grubu kolesterolün tek hidrofilik grubudur. Bu –OH grubu sayesinde, serbest kolesterol nispeten hidrofiliktir. Bu –OH grubu üzerinden, yağ asiti esterleşir ve kolesterol esteri oluşur. Kolesterol esterinde, -OH grubu harcandığı için, tamamen hidrofobik bir yapıya dönüşür. Kolesterolün biyofonksiyonları -Kolesterol, impulsların oluştuğu ve taşındığı beyin ve sinir sisteminde yalıtıcılık görevi görür -Kolesterol, insan ve hayvanlarda hücre membranları ve subsellüler partiküllerin yapısal elemanlarındandır. -Kolesterol, hayvansal dokularda en çok beyin, sinir dokusu, adrenal bezler ve yumurta sarısında hem serbest halde, hem de esterleşmiş halde bulunur. -Kolesterol dokularda serbest ve ester şeklinde olmak üzere 2 halde bulunmaktadır. -Kolesterolün lipid metabolizmasında, lipidlerin taşınmasında önemli rolü vardır. -Safra asitleri, cinsel hormonlar ve diğer steroidlerin sentezinde prekürsördür. -Kolesterol, antihemolitik etkiye sahiptir -Serbest kolesterol, mikrozomlardaki bazı enzimlerin regülasyonuna katkıda bulunur -Kolesterol, steroid hormonların ve safra asitlerinin ön maddesidir. -Kolesterol oksitlenirse ve konjuge bir çift bağ oluşursa deride bulunan, 7-dehidroksikolesterol meydana gelir. Bu, vitamin D3'ün (Kolekalsiferol)'ün ön maddesidir. 7-dehidroksikolesterol UV ışığa maruz kalırsa kolekalsiferol (vitamin D3) oluşur. Lipid metabolizması bozukluklarında ve yaşlılıkta kolesterol yağ asidi esterleri damar çeperlerine çökelip yapışarak arteroskleroza neden olur. Vücuttaki mevcut kolesterolün % 90'ı safra asitlerinin ve % 10'unun da steroid hormonların sentezinde kullanıldığı kabul edilmektedir. 3. C’daki hidroksil grubundan oksidanlarla ketonlaşır, mesela kolestenon'u verir. Çift bağa, hidrojen ve halojenler yerleşir. Kolesterol katalitik olarak hidrojenlendiğinde, yani çift bağa 2 hidrojen girerek doyarsa, birbirinin geometrik izomeri olan kolestanol ve koprostanol olarak adlandırılan 2 bileşik meydana gelir. Kolestanol ve koprostanol kolesterolün bağırsak bakterileri tarafından indirgenmesiyle meydana gelir. Bu nedenle kalın bağırsakta ve dışkıda bulunmaktadır. Kolesterolde ve kolestanolde 3 nolu karbondaki hidroksil grubu ile 10 nolu karbondaki CH3 grubu ile aynı tarafta ve halka yüzeyinin üzerinde bulunur, yani cis konfigürasyonundadır. Koprostanolde zıt tarafta bulunur ve trans konfigürasyonundadır. Kolesterolün özellikleri -Kolesterol beyaz kristalli, tatsız ve kokusuz bir maddedir -Kolesterol, organik çözücülerde, sıcak alkolde, sıvı ve katı yağlarda çözünür -Kolesterolün elektrik iletkenliği çok azdır -Kolesterolün renk reaksiyonu verici özellikleri vardır. Kolesterolün reaktiflerle verdiği kırmızı ya da yeşil renkler, halokromlar adını alırlar. Bunlar, kolesterolün polimerleşerek yüksek molekül ağırlıklı doymamış hidrokarbonların oluşmasına bağlanmaktadır Kolesterolün tanımlanması deneyleri Kolesterolün kimyasal özelliklerini göstermek veya doğrulamak için yapılan deneylerdir Safra asitleri Safra asitleri, 24 karbonlu steroidlerdir;; kolanik asidin oksi türevleridirler Safra asitleri, yapılarındaki steran halkasında bir veya daha fazla hidroksil grubu ve 5 karbonlu yan zincirlerinde bir karboksil grubu içerirler Kolik asit (3,7,12-Trihidroksi kolanik asit) ile keno deoksi kolik asit (3,7- Dihidroksi kolanik asit), primer safra asitleri olarak bilinirler Safra asitleri Deoksi kolik asit (3,12-Dihidroksi kolanik asit) ile litokolik asit (3- Hidroksi kolanik asit) sekonder safra asitleri olarak bilinirler Safra asitlerinin biyofonksiyonları -Safra asitleri, safra içindeki kolesterolün çökmesini önlerler. Safrada kolesterolün maksimal çözünebildiği noktada kolesterol/safra asidi oranı 5/80 kadardır -Safra asitleri, intestinal motiliteyi artırırlar -Safra asitleri, yüzey gerilimini azaltıcı etkileriyle suda çözünmeyen lipidlerin emülsiyonlaşmasını, böylece enzimlerin bağırsak lümenindeki lipidlere daha iyi etki yapmalarını sağlarlar. Safra asitleri, hem yağların hem yağda çözünen vitaminlerin 0,3-1 çapında emülsiyon veya 16-20Ao çapında miseller halinde emilmelerini sağlarlar Safra asitlerinin özellikleri -Safra asitleri, apolar yapılara apolar moleküller arası kuvvetlerle bağlanırlar ve yüzey gerilimini azaltırlar. -Safra asitleri, mukozaları tahriş ederler. -Litokolik asit intramuskuler uygulandığında lokal iltihap oluşturur -Başlıca karaciğerde sentezlenirler. Safra kesesinde toplanırlar ve bir kanalla ince bağırsağa salgılanır. Safra asitlerinin oluşturduğu tuzlar (anyonlar) yağları emülsiyon haline getirerek, lipaz enziminin yağlarla değme yüzeylerini artırır ve kolaylıkla hidroliz olmalarını sağlar. Bu özellikleri ile (kolik asit anyonları) çok güçlü doğal deterjanlardır. Safra asitlerinin tanımlanması deneyleri Safra asitlerinin fiziksel veya kimyasal özelliklerini göstermek veya doğrulamak için yapılan deneylerdir Keton cisimleri Keton cisimleri, karaciğerde yağ asidi oksidasyonunun normal son ürünleri olan asetoasetik asit, -hidroksibutirik asit ve asetondur Keton cisimleri metabolizmanın normal işleyişi sırasında da üretilen ve dokular tarafından enerji metaboliti olarak kullanılan maddelerdir. Fakat keton cismi üretimi açlık, uzun süreli şiddetli egzersiz ve kontrolsüz diabet gibi durumlarda artmaktadır. Keton cisimlerinin tek öncül molekülü Asetil koenzim A’lardır. Keton cismi üretimine katılan asetil KoA’ların büyük kısmı, yağ asitlerinin yıkımından elde edilir. Bununla beraber lösin, izolösin, lizin, fenilalanin, tirozin ve triptofan aminoasitlerinden de keton cisimleri sentezlenir. Keton cisimleri mitokondride üretilen asetil KoA’lar, TCA’nın kapasitesini aşmaya başladığında sentezlenmektedir. Keton cismi sentezi ve yıkım insanda mitokondrilerde gerçekleşmektedir Keton cisimleri periferik dokular için önemli bir enerji kaynağıdır Sulu çözeltilerde çözünürler ve böylece lipoprotein/albumin gibi taşıyıcı proteinlere gereksinim göstermezler. KC’de mevcut A KoA’lar, karaciğerin oksidatif kapasitesini aşınca oluşurlar. İskelet, kalp kası, böbrek korteksi ve beyin gibi ekstra hepatik dokularda kandaki miktarları ile orantılı olarak kullanılır. Beyin normalde keton cismi kullanamaz ancak uzun süreli açlık ve kontrolsüz diabet gibi durumlarda glukoz yetmemeye başladığında kullanabilir. Karaciğer sürekli olarak düşük miktarlarda keton cismi üretmektedir. Fakat açlıkta üretimi artar. Açlıkta periferik dokulara enerji sağlamak için keton cisimlerine gereksinim duyulur. Karaciğer aktif olarak keton cismi üretir fakat asetoasetatı asetoasetil KoA’ya geri çeviremez. Bu nedenle keton cisimlerini kendisi kullanamaz. Ciddi açlık ve diabette ketonemi ve ketonüri görülür. Keton cismi artışı, asidoza yol açar. İdrarda glukoz ve keton cismi atılımı hücrelerin su kaybetmesine yol açar. Bu nedenle artmış H+ konsantrasyonu, azalmış plazma hacmi ile birleşince ciddi asidozlara neden olur. Keton cisimleri, bazı metabolizma bozukluklarında kanda artar ve idrarda saptanırlar Ketonemi: Kanda keton cismi artışı Ketonüri: İdrarda keton cismi saptanması Ketosis-ketoasidosis: Kanda keton cismi artışı ve idrarda keton cismi saptanması Renk tepkimelerine dayanan çeşitli deneylerle idrarda keton cisimlerinin tanımlanması, bazı metabolik bozuklukların tanısına yardımcı olur Keton cisimlerinin tanımlanması deneyleri Keton cisimlerinin kimyasal özelliklerini göstermek veya doğrulamak için yapılan deneylerdir Keton cisimlerinin tanımlanması deneyleriyle öğrenilen bilgiler, klinik biyokimya uygulamalarında idrar örneğinde keton cismi olup olma olmadığını anlamak için deney yapmada kullanılacaktır İdrarda aseton aranması Lipoproteinler Lipoproteinler, fosfolipidler, kolesterol, kolesterol esterleri ve trigliseridlerin çeşitli kombinasyonları ile apolipoproteinler denen spesifik taşıyıcı proteinlerin moleküler agregatlarıdırlar Lipoproteinlerdeki protein olan apolipoproteinler (apoproteinler), apo A, apo B, apo C, apo D, apo E gibi adlandırılırlar Kolesterol ve diğer lipidlerin kanda taşınması, plazma lipoproteinleri vasıtasıyla olmaktadır Ultrasantrifüjdeki yoğunluklarına göre lipoproteinler, şilomikronlar, VLDL, IDL, LDL, HDL, Lp (a) şeklinde alt gruplara ayrılırlar Lipoprotein Density Diameter Protein % Phospho Triacylglycerol class (g/mL) (nm) of dry wt lipid % % of dry wt HDL 1.063-1.21 5 – 15 33 29 8 LDL 1.019 – 18 – 28 25 21 4 1.063 IDL 1.006-1.019 25 - 50 18 22 31 VLDL 0.95 – 1.006 30 - 80 10 18 50 chylomicrons < 0.95 100 - 500 1-2 7 84 Lipoproteinler, elektroforezdeki ayrılmalarına göre şilomikronlar (tok kişilerde görülür), lipoprotein (LDL), pre lipoprotein (VLDL), lipoprotein (HDL) şeklinde alt gruplara ayrılırlar Şilomikronlar, lipoproteinlerin en büyükleri ve dansitesi en küçük olanlarıdırlar. Yüksek oranda trigliserid içerirler VLDL (çok düşük dansiteli lipoprotein), şilomikronlardan daha küçüktürler. Endojen trigliserid bakımından oldukça zengindir LDL (düşük dansiteli lipoprotein), trigliserid içerikleri çok az, kolesterol ve kolesterol esterlerinden zengin lipoproteinlerdir. Temel apolipoproteinleri ApoB- 100’dür HDL (yüksek dansiteli lipoprotein), LDL’lerden daha küçüktürler. HDL kitlesinin %50’si protein, %30’u fosfolipid, %20’si kolesteroldür Lp (a), LDL’ye benzeyen bir lipoproteindir. Başlıca apolipoproteini apo B- 100’dür. Apolipoproteinler Apo A, Apo AI, Apo AII ve Apo AIV olmak üzere üç tiptir. HDL’nin major proteinleridirler. Apo AI, LCAT (Lesitin kolesterol asiltransferaz ) enziminin aktivasyonunda ve böylece ekstrahepatik dokulardan karaciğere serbest kolesterolün HDL’de esterleştirilmek suretiyle taşınmasında rol oynar. Apo AI’in artması organizmanın lehinedir Apo B, HDL dışındaki bütün lipoproteinlerin başta gelen proteinidir. Apo B- 100, Apo B-48, Apo B-26, Apo B-74 olmak üzere dört tipi vardır. Apo B-100 çoğunlukla karaciğerde sentezlenir, Apo B-48 bağırsak duvarında sentezlenir. Apo B’nin artması organizmanın aleyhinedir Apo C, Açlık durumunda VLDL ve HDL’nin yapısında bulunur. Apo CI, Apo CII, Apo CIII olmak üzere üç tipi vardır Apo D, Lipoproteinler arasında kolesterol esterleri ve trigliseridlerin transferinde rol oynamaktadır. Bu yüzden kolesterol ester transfer proteini de denmektedir Apo E, karaciğerde sentezlenir. Plazmada HDL’nin yapısına katılır. Apo E’nin, Apo EI, Apo EII, Apo EIII, Apo EIV ve Apo EV olmak üzere beş çeşidi vardır Eikozanoidler Eikozanoidler, siklik doymamış yağ asitleridir, omurgalı hayvanların çeşitli dokularında son derece güçlü hormon benzeri etkilerinin çeşitliliği ile bilinen, 20 karbonlu poliansatüre yağ asidi olan 20: 45, 8, 11, 14 araşidonik asit türevi bileşiklerdir. Araşidonik asit, esansiyeldir ancak, bir omega-6 olan, gama- linolenik asitten (18C:36,9,12) karaciğerde sentezlenebilir. -prostanoidler prostaglandinler (PG) prostasiklin (PGI) tromboksanlar (TX) -lökotrienler (LT) -lipoksinler (LX) Prostaglandin (PG) ve löktrien (LT) oluşumu bir yana bırakılırsa, diyetle alınması zorunlu olan yağ asitlerinin işlevleri çok çeşitlidir: 1. Hücrenin yapısal lipidlerinde yer alır ve mitokondri zarı yapısal bütünlüğü ile ilişkilidir. 2. Araşidonik asit zarlarda yer alır ve fosfolipidlerde yer alan yağ asitlerinin %5-15’inden sorumludur. 3. -linoleik asitten sentezlenen veya balık yağlarında doğrudan alınan omega-3, doksohekzaenoik asit (DHA) retina, serebral korteks, testis ve spermde yüksek oranda bulunur. Beyin ve retina gelişimi için özellikle gereksinim vardır. Retinitis pigmentozada (gece körlüğü, tavuk karası) doksohekzaenoik asit düzeyleri düşük olarak bulunmuştur. Eikozanoitler, etkileri bakımından hormonlara benzetilmelerine karşın bazı özellikler açısından hormonlardan farklıdırlar: Hormonlar özgün bezlerden salınırken prostaglandinler hemen her dokuda üretilirler. Eritrositler hariç, bütün dokularda etkilerini gösterirler. Hormonlar gibi kan yoluyla uzak bölgelere iletilmezler daha çok lokal etki gösterirler. Parakrin veya otokrin etkilidirler. Kısa ömürlüdürler. Depolanmazlar. Hormonlardan farklı olarak da sentez bölgelerinde inaktif ürünlere dönüştürürler ve kayda değer miktarda depolanmazlar. Araşidonik asit ve bazı eikosanoid türevleri NSAID: Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (aspirin, ibuprofen) PGH2, kararsızdır, farklı dokularda, farklı enzimlerle prostaglandin ve tromboksanlara dönüşür. Siklooksijenazlar, Aspirinle inhibe edilir. 17 doğal PG vardır. Siklooksijenazların inhibisyonu, mide asiti İnsanda sadece 7 tane PG bulunur. salgısını arttırır ve ülsere sebep olabilir. 2: halka dışındaki çift bağ PGI2, Prostasiklinler, sayısıdır. Damar endotelde α: 9. OH’ın sentezlenir. halkanın altında olduğunu Vazodilatör gösterir. (Damar düz kaslarını Vazodilatör, gevşetir) Anti agregat PGD2, PGH2, trombositlerde Anti agregat Tromboksanlara (TXA) dönüşür. Vazodilatör, (Trombositlerin Vazokonstriktor (Damar düz kasının Anti inflamatuar, kümeleşmesini Vazodilatör, kasılması), Proapoptotik engeller) Nöron koruyucu, Proagregant (Trombosit Nöron yıkıcı kümeleşmesini sağlar, Düşük doz Mide mukozasını Mide mukozasını korur Aspirinle inhibe olur) korur Fosfolipaz A2 Fosfolipaz A2 (PLA2) (PLA2) 12-lipoksijenaz (12-LOX) 14,15-EET: 14,15-epoksi 12-HpETE: 12-hidro eikosa trienoik asit peroksi eikosa trienoik asit PGE2: Prostaglandin E2 14,15-DHET: 14,15- dihidroksi eikosa trienoik asit 12-HETE: 12-hidroksi PGI2:Prostasiklin eikosa trienoik asit 20-HETE: 20-hidroksi 16-HETE: 16-hidroksi eikosa trienoik asit eikosa trienoik asit PGF2a: Prostaglandin F2a 6-keto-PGF1a: 6-keto- AYRICA 5-Lipooksijenaz enzimi AYRICA PGH2, trombositlerde Prostaglandin F1a Lökotrienleri sentezler. Tromboksanlara (TXA) dönüşür 5-HpETE: 5-hidro peroksi eikosa trienoik asit LİPOKSİNLER, Lökotrienler: Nötrofil adezyonunu Vazokonstriksiyon ve kemotaksiyi Bronkospazm inhibe eder. Damar Anti enflamatuar etki geçirgenliğinin artışı gösterir. Lökotrienlerin etkilerini antagonize eder Lökotrienler (LT): Prostaglandinlerden farklı olarak, halka içermez. 3 konjuge çift bağ içerir (trien) Lökosit, trombosit, makrofajlarda sentezlenir. Enflamatuar yanıtta rol oynar. Makrofaj ve lenfositlerden sitokinlerin salımını sağlar. Polinükleer Lenfositlerin (PNL), enflamasyon bölgesine doğru kemotaksisini sağlarlar. Kısa sürede yıkılırlar. Astımda bronş düz kasını kasar. Mukus sekresyonunu uyarır. Astım krizlerine yol açar. Hızlı hipersensitivitede, polen ve benzeri antijenler, IgE molekülleri ile etkileşir ve mast hücrelerine bağlanırlar. Sonuçta lökotrienlerin oluşturduğu, SRS-A (anafilaksinin yavaş etken maddesi) ve histamin salınır. Bunlar da düz kaslarda kasılma ve küçük damarlarda permiabilite artışına neden olurlar. LTC4, LTD4, LTE4: Düz kas kasılması, Bronko konstrüksiyon, Mukus sekresyonunu artırırlar Vazo konstrüksiyon (vzk), Artmış vasküler permeabiliteye yol açarlar. Bağırsak ve bronşların düz kaslarının kasılmasında, histamine göre çok daha etkilidirler. LTD4, LTC4’e göre çok daha etkilidir. SRS-A, yani, anaflaksinin yavaş reaksiyon veren maddesinin bileşenleridirler. LTB4 Güçlü kemotaktik maddedir. Polinükleer Lenfositlerin (PNL) artmış kemotaksisine sebep olur. Nötrofil kemotaksisinden sorumludur. Adenilat siklaz sistemini uyararak PNL’de degranülasyonu ve lizozomal hidrolitik enzimlerin salınımını sağlarlar. Lökosit adezyonunu sağlar. Zıt çalışanlar İnflamasyonda, aynı öncüden (5-HpETE: 5-hidro peroksi eikosa trienoik asit) sentezlenmelerine rağmen: Lipoksinler (LXA4 ve LXB4) ve Lökotrienler (LTB4, LTC4, LTD4, LTE4) zıt çalışır. Lipoksinler: Anti-inflamatuar Lökotrienler: İnflamatuar Zıt çalışanlar Düz kas kasılmasında, PGE2 ve PGF2 Birçok dokuda birbirine çevrilebilir. Bu önemlidir, çünkü her ikisi ters etkilidir. Pg-F’ler: Bronşial ve trakeal düz kasları genellikle kasar. Pg-E’ler: gevşetir. Prostaglandin, prostasiklin ve tromboksanların bazı genel etkileri Sistem PgE’ler PgF’ler Prostasiklin Tromboksan Düz kas Dilatasyon Daralma Dilatasyon Daralma Vasküler Dilatasyon Daralma Hafif dilatasyon, Daralma Bronşial daha çok bron- kokonstruksiyona engel olur Gastro Kasılma Kasılma Diğer ajanların Hafif intestinal Diare Diare yarattığı kasılmayı kontraksiyon engeller Uterin Kasılma Kasılma Diğer Hafif kasılma prostaglandinlerin yarattığı kasılmayı engeller Platelet PgE1, cAMP ’ yi İnhibe eder Uyarır. agregasyonu artırır ve inhibe (cAMP’yi artırır) (cAMP ’ yi eder. azaltır) PgE2 bifazik etkilidir Sistem PgE’ler PgF’ler Prostasi Tromb klin oksan Adipoz Lipolizi inhibe eder. Hormonlar doku tarafından uyarılan cAMP’yi azaltır. Endokrin ACTH, TSH, LH ve paratiroid hormon ACTH, benzeri etkiler gösterirler prolaktin ve Vazopressini inhibe ederler. gonadotropi ACTH, GH, LH, TSH ve steroid n salınımını hormon salınımını artırırlar. İnsülinle artırırlar. uyarılmış glukoz salınımını inhibe Luteolizisi ederler. uyarırlar Glukagon salınımını artırırlar Ca++, Osteoklastları uyararak Ca++ kemik salınımını uyarırlar. Bu etki PTH’dan bağımsızdır Gastrik Azaltır Azaltır asid salınımı Pankreatik Uyarırlar ekzokrin sekresyon Sistem PgE’ler PgF’l Prostasiklin Tro er mbok san Böbrek Renal kan akımını ve renin Renal kan akımı ve sekresyonunu artırır. renin Tübüler Na+ sekresyonunu reabsorbsiyonunu ve artırır vazopressinle uyarılmış su transportunu inhibe eder İnflamasyon İnflamasyonu yaratır Pg’lerden daha az etkilidir İmmünolojik T ve B-hücre fonksiyonlarını azaltır Periferal Sempatik sinir sinir sistemi sonlanmalarından NE (norepinefrin) salınımını inhibe eder Santral sinir Pirojenik etkilidir. sistemi Sedasyona yol açar Biyokimya-I 6.1.2020 14. Ders İzoprenoidler İzoprenoidler, 5 karbonlu bir alken olan, izopren (2-metil, 1,3-bütadien) molekülünden türeyen bileşiklerdir. Steroidler, Terpenler ve Lipid Vitaminler olarak sınıflandırırlırlar. Terpenler Terpenler izopren’in (2-metil-1,3-bütadien) oligomer veya polimerleridir. İzopren molekülünde bulunan çift bağlar konjugedir. Yani iki çift bağ arasında yalnız bir tek bağ bulunmaktadır. Böyle konjuge çift bağ taşıyan maddeler büyük reaksiyon yeteneğine sahiptirler ve başka maddelerle kolayca birleşebilirler. Aynı reaksiyon yeteneğine dayalı olarak izopren molekülleri kendi aralarında da birleşebilirler (polimerizasyon). İzopren molekülleri polimerize olmadan önce dehidre olmaları gerekir. Doğada yaygındırlar. Genellikle bitkilerde bulunurlar. Bitki çiçek, meyve ve yapraklarının özgün kokularını oluştururlar. Tarçın (Kafur) Turunçgillerin meyve Nane yaprağında ağacında bulunur kabuğunda bulunur. bulunur Limon otunda bulunur Görme kimyasında rol oynar Havuçta ve diğer sebzelerde bulunur, Vitamin A’nın öncülüdür İzoprenin kendisi doğal olarak bulunmadığı halde doğada izopren moleküllerinin polimerizasyonu sonucu oluşan bileşikler yaygındır. Doğal bileşiklerin çoğunda izopren moleküllerinden birisinin baş kısmı ile diğerinin kuyruk kısmı birleşmiştir. Bununla birlikte iki baş ya da kuyruğun birleştiği maddeler de vardır. Terpenlerin çoğu hidrokarbon, diğerleri alkol, eter, aldehit, keton ve asittir. Büyük bir kısmı güzel kokar. Hafifçe ısıtılarak ya da su buharı damıtımıyla diğer bitkisel maddelerden ayrılabilir. Terpenlerin bazıları parfümlerde, tat vermede ve tıpta kullanılır. İzopren oligomerlerinden, C10 olanlara monoterpenler, C15 olanlara seskiterpenler, C20 olanlara diterpenler, C30 olanlara triterpenler, C40 olanlara tetraterpenler denir. İzopren oligomerlerinden, C10 olanlara monoterpenler, C15 olanlara seskiterpenler, C20 olanlara diterpenler, C30 olanlara triterpenler, C40 olanlara tetraterpenler denir. İzopren oligomerlerinden, C10 olanlara monoterpenler, C15 olanlara seskiterpenler, C20 olanlara diterpenler, C30 olanlara triterpenler, C40 olanlara tetraterpenler denir. İzopren oligomerlerinden, C10 olanlara monoterpenler, C15 olanlara seskiterpenler, C20 olanlara diterpenler, C30 olanlara triterpenler, C40 olanlara tetraterpenler denir. İzopren oligomerlerinden, C10 olanlara monoterpenler, C15 olanlara seskiterpenler, C20 olanlara diterpenler, C30 olanlara triterpenler, C40 olanlara tetraterpenler denir. Terpenlerin en önemli grubu olan Karotinoidler tetraterpendir (C40). Açık sarıdan kırmızı-menekşeye kadar değişen renkte maddelerdir. Karotinoidlere bu renkleri veren faktör taşıdıkları çift bağlardır. Bazı karotinoidler, likopin gibi, asiklik (halkasız) olmalarına karşın bazıları da zincirin her iki ucunda hidroaromatik birer halka ile kapanmışlardır. Böyle karotinoidlere karotinler denir. Beta Karotin (β-karoten) Karotinlerde halkalar dört izopren molekülünün iki ucunda yer alır. Zincir uçlarındaki bu hidroaromatik halkalara iyonon halkaları adı verilir. İyonon halkaları a -, b - ve pseudoiyonon halkalarıdır. a - ve b -iyonon halkaları kapalı olup yalnız bir çift bağ ihtiva ederler. Çift bağın yerleri a - ve b -halkalarında farklıdır. Pseudoiyonon halkası ise 2 çift bağ taşır ve açıktır. Taşıdıkları iyonon halkalarına göre a -, b - ve gama karotinler şekillenir. Karotinler vitamin A'nın ön maddeleridir.