İş Sağlığı ve Güvenliği, Önemi, Tarihçe ve Kuruluşlar PDF
Document Details
Uploaded by RoomyHelium7949
Kocaeli University
Tags
Summary
Bu sunum, iş sağlığı ve güvenliği, önemi, tarihçesi ve kuruluşları ele alıyor. Çalışanların sağlığı ve güvenliği ile ilgili önemli noktalara değiniliyor, ayrıca iş kazaları ve hastalıklarının neden olduğu kayıplar vurgulanıyor. Endüstriyel sağlık ve güvenlikle ilgili tarihsel gelişimler ve önemli yasal düzenlemeler de sunumda yer almaktadır.
Full Transcript
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ, ÖNEMİ, TARİHÇE, KURULUŞLAR Yaşam, insanın en kutsal hakkı olmasına karşın, dünyada yılda yaklaşık iki milyon işçi iş hastalıkları ve iş kazaları nedeni ile yaşamını yitirmektedir. İş hastalıkları ve iş kazalarının neden olduğu maddi kayıpların maliyeti en...
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ, ÖNEMİ, TARİHÇE, KURULUŞLAR Yaşam, insanın en kutsal hakkı olmasına karşın, dünyada yılda yaklaşık iki milyon işçi iş hastalıkları ve iş kazaları nedeni ile yaşamını yitirmektedir. İş hastalıkları ve iş kazalarının neden olduğu maddi kayıpların maliyeti en ileri ülkelerde dahi çok büyük rakamlara ulaşmaktadır. Ülkemiz dahil çoğu ülkede çalışanlara ilişkin yeterli ve sağlıklı veritabanının oluşturulamamış olduğu düşünülürse, eldeki sayıların gerçeği tam anlamı ile yansıtmadığı, kayıpların çok daha ürkütücü olduğu ortadadır. ILO çalışmalarından, şu önemli noktalar ortaya çıkmıştır: Çalışan işçi sayısına göreceli ölüm oranı, ülkelerin gelişmişlik derecesi ile ters orantılı değişmektedir. Aynı tür tehlikeli işlerde çalışan işçiler arasındaki ölümler karşılaştırıldığında, geri kalmış ülkelerdeki ölüm sayısı 10 ila 100 kat daha fazladır. En fazla etkilenen kişiler, en az koruma altında ve en kötü şartlarda çalışan kadınlar, çocuklar ve kaçak işçilerdir. İş hastalıkları ve kazalar, özellikle tarım, maden ve inşaat alanlarında yoğundur. Dünyadaki işçilerin %50’si bu alanlardaki işlerde çalışmakta olup, aynı zamanda bunlar, en çok bildirimsiz ve kaçak işçinin çalıştığı alanlardır. Söz konusu tehlikeli sektörlere, balıkçılık, gemi işleri de dahil olmuştur. Hastalanan veya ölen kişilerin büyük çoğunluğu, küçük ve orta ölçekli işyerlerinde çalışmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hesaplara klasik muhasebe tekniği ile bakıldığında bunlar gider olarak görülür. Aynı anlayış, çok yakın tarihe kadar bakım için de söz konusu idi. Bakımsızlık nedeni ile yitirilen üretken süre, arızalanan makine ve aygıtların uğradıkları hasarlar, geç sevkiyattan doğan tazminat, pazar kaybı vb. nin maliyeti hesaplanmaya başlanınca akılcı bakım giderlerinin, sanılanın tersine, getirisinin olduğu ortaya çıktı. Artık, iş hastalıkları ve kazalarının doğrudan ve dolaylı maliyeti büyük önem kazanmıştır. İş kazasının işçiyi yakından etkileyen ve maliyetini işçinin doğrudan ödediği sonuçlar İş hastalıkları ve kazalarından kayıplı çıkan yalnızca işçiler değildir. İşverenlere olan maliyeti de çok büyük boyutlara ulaşabilir. Maliyeti oluşturan kalemler: Ortaya çıkan zararların doğrudan veya dolaylı ama her zaman bir toplumsal maliyeti vardır. Örneğin SGK bizlerin kurumudur ve iş kazası nedeni ile yaptığı her ödeme, bir bölümünü hukuksal yoldan geri alsa bile sonuçta topluma yüktür. Şöyle ki: SGK, tüm tedavi, yardım vb. giderleri üstlenir. Bu kişinin emekli oluncaya kadar daha 15 yıl çalışabileceğini varsayarsak, devlete vergi ve işveren primi ile katkıda bulunacak bir kişi, devletten para alır duruma geçmiştir. Gözden kaçırılmaması gereken en önemli zarar, kişilerin “toplumun eline bakar” duruma gelmesinin yarattığı sosyal sorunlardır. Bu tür kişilerin sayısının artması, toplumsal huzursuzluğu artırmaktan başka işe yaramaz. Tarihsel Gelişmeler İş hastalıklarına duyulan ilgi, antik Yunan’dan başlar. Hippokrat (MÖ 460-370) madenlerdeki kurşun zehirlenmesi üzerinde durmuştur. Romalı Pliny (MS 23-77) kurşun ve kükürtün zehirli etkilerini ele almış ve çalışma ortamındaki tehlikeli tozlara karşı çalışanların korunması amacıyla maske yerine geçmek üzere başlarına torba geçirmelerini önermiştir. MS 2. Yüzyılda, Yunanlı doktor Galen kurşun zehirlenmelerinin patalojisini ve bakır ocaklarındaki asit buharlarının zararlarını incelemiştir. Rönesansın (MS 1500-1800) açtığı çığır, iş hastalıkları ile ilgili çalışmaları da etkilemiştir. Ulrich Allenberg (1473) iş hastalıkları (cıva ve kurşun zehirlenmesi) ve sağlık üzerine eserler yazmıştır. De Re Metallica adlı kitabında, G. Agricola (1494-1555), madenlerdeki sağlıksız koşulları ve kazaları ele alarak, madencilerdeki hastalıkları tanımlamış ve havalandırma gibi önlemlerin üzerinde durmuştur. Paracelsus (1493-1541), "Her madde zehirdi ve zehir olmayan madde yoktur. Zehir ile ilacı ayıran dozdur." diyerek toksikolojinin temelini atmıştır Geçmişteki çalışmalar arasında, endüstriyel tıbbın babası olarak anılan Bernardino Ramazzini’nin (1633-1714) De Morbis Artificum Diatriba (İşçilerin Hastalıkları) adlı kitabının özel yeri vardır. Kitapta, günümüzdeki hastalıklar şaşılacak isabetle tanımlanmaktadır. Ramazzini’yi eşşiz kılan şu evrensel kuralıdır: İş hastalıkları işyeri ortamında incelenir; hastane koğuşlarında değil.... Konuya ilişkin yasal düzenlemelerin dönüm noktası, Percival Pott’un baca temizleyicilerinin yakalandığı kanser hastalığı üzerine yapmış olduğu çalışmalar sonucu, İngiliz Parlamentosu’nun 1788’de kabul ettiği Baca Temizleyicileri Yasası’dır. Bu yoldaki en etkili mevzuat, 1833’de kabul edilen İngiliz Fabrikaları Yasası’dır, denilebilir. Söz konusu iki yasanın temel özellikleri, önlemden çok, tazminatı gündeme getirmeleridir. Ancak, bu yasalar konunun diğer Avrupa ülkeleri tarafından da ele alınmasında etkili olmuşlar ve iş güvenliğine ilişkin çalışmalara ve fabrikalarda revirlerin kurulmasına yol açan diğer yasal düzenlemelerin gerekçesini oluşturmuşlardır. Dr. T. Percival’ın (1704-1788) kaleme almış olduğu işçilerin çalışma koşulları, konunun toplumsal boyutlarının ele alınmasında etkili olmuştur. Sanayi Devrimi ve Rusya’daki Bolşevik İhtilali, çalışanların sorunlarına tüm ileri ülkelerin eğilmesine neden olmuştur. Bu nedenle, 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyılın başları çok hızlı gelişmelere sahne olmuştur. İlk gelişmelerde, işçilere ödenecek tazminata ilişkin düzenlemeler önemli yer tutar. Tazminat konusunda 1811’de İsviçre ile başlayan yasal düzenlemeler, Almanya (1882), İngiltere (1897- kapsamı artırıcı) ile sürmüştür. ABD’deki ilk yasal düzenleme 1906’da demiryolu işçileri ile başlamış ama Mississippi Eyaleti’nde 1948 yılına kadar gecikmiştir. İSG ye yönelik çalışma ve çabaların tarihçesine bakıldığında, üç dönem göze çarpar: 1. Endüstri Devrimi’nden, 1890 lı yılların başına kadar olan dönem 2. 1890 lı yılların başından, II. Dünya Savaşı sonuna kadar olan dönem ve 3. 1960 lı yıllardan günümüze kadar gelen dönem II. Dünya Savaşı'nı izleyen uzun yıllar sonrasında iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gelişmelerde önemli farklılıklar ortaya çıktı. Tüm endüstri dallarındaki hızlı teknolojik gelişme ve ilerlemeler, geleneksel tehlikelerin ve bunlardan doğan risklerin daha dikkatle ele alınmasına yol açtı. Öte yandan, yeni teknolojiler bilinmeyen veya alışık olunmayan riskleri de birlikte getirdi. Bu yüzden, bu dönemde iş kazaları ve ölümlerin artmış olması şaşırtıcı değildir. Günümüzde İSG ile ilgili Uluslararası Kuruluşlar Uluslararası Çalışma Örgütü- ILO (1919) (International Labour Organization) Dünya Sağlık Örgütü- WHO (1946) (World Health Organization) Avrupa Komisyonu İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (OSHA-EU) (The European Agency For Occupational Safety and Health Act Work) İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (OSHA- USA) Uluslararası Çalışma Örgütü- ILO (International Labour Organization) Kuruluşu: 1919 Üye ülke sayısı: 220 Merkezi Cenevrede’ dir. 189 Sözleşme (Convention) ve 202 Tavsiye kararı (Recomendation) vardır. Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre, Ülkemiz tarafından onaylanan ILO sözleşmeleri kanun hükmünü taşımaktadır Birleşmiş Milletler kuruluşları arasında yalnızca ILO üçlü yapıya sahiptir (İşçi-İşveren-Hükümet temsilcileri). Her üye ülke, iki hükümet temsilcisi, bir işveren ve bir işçi temsilcisi ile konferansa katılma hakkı vardır. Türkiye ILO’ya 1932 yılında üye olmuştur. ILO Ankara Ofisi ise 1976 yılında açılmıştır. ILO'nun Dört Temel Stratejisi: 1.Çalışma yaşamında standartlar, temel ilke ve haklar geliştirmek ve gerçekleştirmek, 2.Kadın ve erkeklerin insana yakışır işlere sahip olabilmeleri için daha fazla fırsat yaratmak, 3.Sosyal koruma programlarının kapsamını ve etkinliğini artırmak, 4.Üçlü yapıyı ve sosyal diyalogu güçlendirmek. ILO'nun Hedefleri: İstihdam ve işsizliğin önlenmesi, Çalışma saatleri, Uygun asgari ücret, İş dışındaki hastalık ve kazalardan korunma, Çocukların, gençlerin ve kadınların korunması, Yaşlılıkta ve maluliyette koruma, Göçmen işçilerin haklarını korunması, Eşit işe eşit ücret, Örgütlenme özgürlüğü, Mesleki eğitim ve sürekli eğitim. Bazı ILO Sözleşmeleri: Zorla Çalıştırma Sözleşmesi (29) Sözleşmede zorla ya da zorunlu çalıştırmanın her tür biçimine son verilmesini öngörmekte ancak askerlik hizmeti, mahkumların belirli bir denetime göre çalıştırılmaları, savaş, yangın ve deprem gibi olağanüstü durumlarda gerek duyulan çalıştırma biçimleri için istisna tanınmaktadır. Örgütlenme Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesi (87) Bütün işçi ve işverenlerin, önceden izin almaksızın ve serbestçe kendi örgütlerini kurma ve bu örgütlere katılma haklarını güvence altına almakta ve bu örgütlerin resmi görevlilerin müdahalelerinden bağımsız serbestçe işlev görebilmelerini sağlayacak güvenceler getirmektedir. Örgütlenme ve Toplu Sözleşme Hakkı Sözleşmesi (98) Sendika ayrımcılığı gözetilmesine, farklı kesimlerin örgütlerinin birbirlerinin çalışmalarına müdahale etmelerine karşı ve toplu sözleşme düzeninin geliştirilmesine yönelik önlemler getirmektedir. Eşit Ücret Sözleşmesi (100) Erkek ve kadınların, eşit işlerde eşit ücret ve sosyal haklara sahip olmalarını öngörmektedir. Zorla Çalıştırmanın Yasaklanması Sözleşmesi (105) Zorla ya da zorunlu çalıştırmanın herhangi bir biçiminin siyasal zorlama ve eğitme, siyasal ya da ideolojik görüşlerin açıklanması nedeniyle cezalandırma, işgücünü harekete geçirme, çalışma disiplinini sağlama, ayrımcılık ve grevi katılanları cezalandırma aracı olarak kullanılmasını yasaklamaktadır. Ayrımcılık (İstihdam ve Meslek) Sözleşmesi (111) İş verme, eğitim ve çalışma koşullarının düzenlenmesinde ırk, renk, cinsiyet,din, siyasal görüş, ulusal kimlik ve sosyal köken temelinde ayrımcılık yapılmasının ulusal politikalarla önlenmesi, fırsat ve uygulama alanında eşitliği geliştirme çağrısında bulunmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme (155) Özellikle iş sağlığı ve güvenliği politikalarını düzenlemektedir. Sözleşmenin 2. maddesindeki tanımlar şu şekildedir. “Ekonomik faaliyet kolları” terimi, kamu hizmetleri dahil olmak üzere, işçi çalıştırılan bütün kolları kapsar. “İşçiler” terimi, kamu çalışanları dahil olmak üzere istihdam edilen bütün kişileri kapsar. “İşyeri” terimi, işçilerin, işleri nedeniyle gitmeleri veya bulunmaları gereken ve işverenin doğrudan veya dolaylı kontrolü altında bulunan bütün yerleri kapsar. “Düzenlemeler” terimi, yetkili makam veya makamlarca kanun gücü verilen bütün hükümleri kapsar. “Sağlık” terimi, işle bağlantısı açısından, sadece hastalık veya sakatlığın bulunmaması halini değil, aynı zamanda, çalışma sırasındaki hijyen ve güvenlik ile doğrudan ilişkili olarak sağlığı etkileyen fiziksel ve zihinsel unsurları da kapsar. İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme (161) İş sağlığı hizmetlerinin yerine getirilmesine ilişkin hususları düzenler. Sözleşmede İş sağlığı hizmetlerinin oluşturulması Mevzuat ile; yada, Toplu sözleşmeler veya ilgili işçiler ve işverenlerin üzerinde anlaştığı başka bir şekilde; veya, Yetkili makamın ilgili işçi ve işverenlerin temsilcisi olan kuruluşlara danışarak belirlediği herhangi bir şekilde yapılacaktır denilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) (World Health Organization) 1946 Yılında kuruldu. WHO Anayasası’ nın yürürlüğe girdiği 7 Nisan, Dünya Sağlık Günü olarak kutlanır. 1948’ de WHO’ ya üye olan Türkiye, Avrupa Bölgesinde 51 Devletle birlikte üyeliğini sürdürmektedir. Amacı: Bütün halkların sağlığını, dünyada barış ve güvenliğini sağlamaktır. WHO Ana Tüzüğünün 9. Maddesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün çalışmalarını belirlemektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün Görevleri: Sağlık alanında uluslararası nitelik taşıyan çalışmalarda yönetici ve koordinatör makam sıfatıyla hareket etmek, BM, İhtisas Kuruluşları, sağlık idareleri, meslek grupları ve keza uygun görülecek diğer örgütlerle fiili bir işbirliği kurmak ve sürdürmek, Hükümetlere, istek üzerine, sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi için yardım yapmak, Uygun teknik yardım yapmak ve acil durumlarda, hükümetlerin istekleri ya da kabulleri ile gereken yardımı yapmak, Epidemiyoloji ve istatistik hizmetleri de dahil olmak üzere gerekli görülecek idari ve teknik hizmetleri kurmak ve sürdürmek, Epidemik, pandemik hastalıkların ortadan kaldırılması yolundaki çalışmaları teşvik etmek ve geliştirmek Gerektiğinde diğer ihtisas kuruluşları ile işbirliği yaparak kazalardan doğan zararları önleyebilecek önlemlerin alınmasını teşvik etmek, Hastalıkların, ölüm nedenlerinin kamu sağlığı uygulama metotlarının uluslar arası tanımlamalarını belirlemek ve ihtiyaca göre yeniden gözden geçirmek, Teşhis yöntemlerini gerektiği kadar standart hale getirmek, Sağlık bakımından aydınlatılmış bir kamuoyu oluşumuna yardım etmek, Sağlığın geliştirilmesine katkıda bulunan bilim ve meslek grupları arasında işbirliğini kolaylaştırmak Avrupa Komisyonu İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı- OSHA (The European Agency For Safety and Health At Work) o OSHA’nın kuruluş amacı: Avrupa Birliğinde işyerlerinin daha sağlıklı, güvenli ve üretken olmalarına katkıda bulunmaktır. o Ajansın merkezi Bilbao-İspanya’dadır. o AB bünyesinde, İSG alanında bilgi ve deneyimlerin geliştirilmesi, toplanması, paylaşılması ve analizini amaçlamaktadır. o 25 üye ülke devlet, işçi ve işveren temsilcileri ile (üçlü yapı) Ajansın Yönetim Kurulunda temsil edilmektedir. o OSHA ‘nın Türkiye’deki irtibat birimi ; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüdür. İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (OSHA- USA) 1970 yılında ABD'de yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile düzenleyici mevzuatı hazırlayıcı ve bu mevzuatın gereklerinin yerine getirildiğini izleyen OSHA (İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresi-Occupational Safety and Health Administration) kuruldu. Her türlü teknik yardım ve araştırmayı yapmakla NIOSH (The National Institute for Occupational Safety and Helath-Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü) (The National Advisory Committee for Occupational Safetyve NACOSH and Helath-İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda Ulusal Danışma Kurulu) oluşturuldu. OSHA-USA’nın kuruluş amacı, işyeri güvenliği ve işçi sağlığı hakkındaki yasal düzenlemeleri (mevzuatı) çıkarmaktır. Ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi Osmanlı İmparatorluğu’nda sanayileşme 16. ve 17. yy’da başlar. Bu dönemde küçük el aletleri, çinicilik, dokumacılık ağırlıklıdır. 1850 yıllarında askeri amaçlı üretimlerin yanı sıra daha çok el tezgahları olarak gelişmeye başlayan sanayileşme sonraları kömür ocakları ve madenler, demir yolu yapımı ve tütün işletmelerinin katılımları ile sürmüştür. Bu dönemde çalışma koşulları oldukça ağır olup günde 16 saate kadar çıkmıştır. Ereğli havzasındaki kömür ocaklarında çalışan işçiler kısa sürede pnömokonyoza yakalanarak üretim düşmüştür. 1865 yılında Madeni Hümayun Nazırı Dilaver Paşa tarafından bir tüzük hazırlanmıştır. Ancak padişah tarafından onaylanmadığı için bir tüzük niteliği kazanamamış olan ve 100 maddeden oluşan Dilaver Paşa Nizamnamesi, çalışma koşullarına ilişkin olarak getirdiği düzenlemeler yanında, madende bir hekim bulundurulmasını da hükme bağlamıştır. Tanzimat'tan sonraki ikinci önemli belge olan Maadin Nizamnamesi, genellikle iş güvenliğini ilgilendiren önemli hükümler getirmiştir (1869). Bu tüzüğün getirdiği yenilikler ve Önemli hükümleri; İşveren iş kazasının oluşmasını önlemek için gerekli önlemleri alarak iş güvenliğini sağlamak zorundadır, Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir, Kaza, işverenin kötü yönetim ve denetimi veya gereken önlemlerin yasalara uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle meydana gelmiş ise, işveren ayrıca 15-20 altın tutarında tazminat ödeyecektir, Havzada her işveren, diplomalı bir hekim çalıştırmak ve eczane bulunduracaktır. Cumhuriyet döneminde 1926 yılında Borçlar Yasası ile işverene, iş kazaları ve meslek hastalıklarından doğan hukuki sorumluluk getirmiştir. 1930 yılında yürürlüğe giren 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 7. kısmı İş sağlığı ve güvenliği yönünden bugün bile çok önemli olan hükümler getirmiştir. 180. maddesi ise işyerlerine sağlık hizmeti götürecek iş yeri hekiminin çalıştırılmasına ve diğer revir, hastane gibi kuruluşlara ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 8 Haziran 1936’da kabul edilen 16 Haziran 1937’de yürürlüğe giren ve çalışma yaşamının birçok sorunlarını kapsayan 3008 sayılı İş Kanunu ile ülkemizde ilk kez iş sağlığı ve güvenliği konusunda ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidilmiştir. 3008 sayılı iş Kanunu 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilmiş, 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1967 yılına kadar uygulamada kalmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine yönelik çalışmaların tek elden yürütülmesi amacıyla 28 Ocak 1946’da 4841 Sayılı Çalışma Bakanlığı kuruluş yasası çıkarılmıştır. 3008 sayılı İş Yasası yerine 1967’de 931 Sayılı İş Yasası çıkartılmış ancak Anayasa Mahkemesi tarafından usul yönünden bozulmuştur. 1971 yılında 1475 Sayılı İş Kanunu yürürlüğe konulmuştur. 1475 Sayılı İş Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan tüzüklere; iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amacıyla işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının kurulması öngörülmüş, 16 yaşını doldurmuş çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmayacağı, hangi işlerin ağır ve tehlikeli işlerden sayılacağı belirlenmiştir. 2003 yılında birçok yeni düzenleme getiren 4857 Sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiştir. 2012 yılında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girmiştir. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda; İşyerlerini tehlike sınıflarına ayırma, işverenlerin mesleki risk analizi yapma ve gereken önlemleri alma yükümlülüğü, Uygulamayı denetleme yükümlülükleri ile çalışanların iş sağlığı ve güvenliği açısından eğitilmeleri, İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının çalıştırılma yükümlülükleri, bunların görevleri, eğitimleri ve işçi temsilciliği gibi durumlar getirilmiştir.. Türkiye’de Mevcut İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemi 1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) 1.1 İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM), 1.2 İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğü (İSGÜM), 1.3 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Eğitim Merkezi (ÇASGEM) 1.4 İş Teftiş Kurulu Başkanlığı (İTK), 1.5 Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK), ÇSGB haricinde iş sağlığı ve güvenliği faaliyetleri veya iş sağlığı ve güvenliği bölümleri bulunan kamu kurum ve kuruluşları 2. Sağlık Bakanlığı 2.1 Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2.2 Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü 3. Çevre ve Orman Bakanlığı 3.1 Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, 4. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 4.1 Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü, 4.2 Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü 5. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 5.1 Maden İşleri Genel Müdürlüğü, 5.2 Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı 6. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) 7. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 8. Üniversiteler Kamu kurum ve kuruluşları dışında işçi ve işveren kuruluşları ile meslek örgütleri, dernek ve vakıflar da iş sağlığı ve güvenliği ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgilenirler. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Türk Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Türkiye Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik Sanayii İşverenleri Sendikası (KİPLAS) Türkiye İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası (İNTES) Türkiye Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) 3146 Sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM)’nin görevleri şu şekilde belirtilmiştir: İş sağlığı ve güvenliği konularında, mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve mevzuat çalışması yapmak, Ulusal politikalar belirlemek, bu politikalar çerçevesinde programlar hazırlamak, Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, Etkin denetim sağlamak amacıyla gerekli önerilerde bulunmak, sonuçlarını izlemek, Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak ve geliştirmek, Üretilen ve ithal edilen kişisel koruyucu donanımların piyasa gözetimi ve denetimini yapmak, bu hususlarda usul ve esasları belirlemek, İş sağlığı ve güvenliği ile iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konularında inceleme ve araştırma çalışmalarını planlamak, programlamak ve uygulanmasını sağlamak, Faaliyet konuları ile ilgili yayın ve dokümantasyon çalışmaları yapmak ve istatistikleri düzenlemek, Mesleki eğitim görenler, rehabilite edilenler, özel risk grupları ve kamu hizmetlerinde çalışanlar da dahil olmak üzere tüm çalışanların iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı korunmaları amacıyla gerekli çalışmaları yaparak tedbirlerin alınmasını sağlamak İşyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer görevlilerin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitim ve belgelendirme usul ve esaslarını belirlemek, İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Müdürlüğü (İSGÜM) Türk Hükümeti ve ILO arasında yapılan anlaşmayla Uluslararası Çalışma Koşullarını ve Çevresini İyileştirme Programı (PIACT) çerçevesinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün alt birimi olarak 1968 yılında kurulmuştur. Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliğinin Geliştirilmesi (İSAG) Projesi ile İSGÜM’ün binası tamamen yenilenmiş, laboratuvarlar modern cihaz ve ekipmanla donatılmış ve teknik personele yurt içi ve yurt dışında teknik eğitimler verilmiştir. Proje kapsamında, sanayi yoğunluğu dikkate alınarak Kocaeli Üniversitesinin de katkılarıyla İSGÜM Kocaeli Bölge Laboratuvarı kurulmuştur İSGÜM Tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği Konularında Verilen Hizmetler: İşyeri havasından toz numunesi alma ve değerlendirme, Hava akım hızı ölçümü, Kişisel gürültü maruziyet ölçümü, El-kol titreşimi kişisel maruziyet ölçümü, Tüm vücut titreşimi kişisel maruziyet ölçümü, Aydınlatma ölçümü, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı (İTK) Görev ve yetkilerinden bazıları: Çalışma hayatı ile ilgili mevzuat çerçevesinde programlı veya program dışı teftiş, inceleme ve soruşturma yapmak, Kayıt dışı istihdamla mücadele etmek, bu amaçla sektörel analizlere dayalı denetimleri yürütmek ve bu konularda alınması gerekli tedbirleri önermek, Çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izlemek, Çalışma şartları, çalışma ortamı, çalışma ilişkileri, iş kazaları ve meslek hastalıkları, kayıt dışılık, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik ihlaller ve benzeri risk kriterlerine dayanarak işyerleri ve sektörler düzeyinde analizler yapmak Müfettiş sayısı ve Kurulun diğer kaynakları göz önünde bulundurularak denetlenecek sektörleri her yıl için belirlenecek esaslara göre sınıflandırmak suretiyle riskli sektörlerdeki işyerlerinin denetimine öncelik vermek. Denetim sonuçlarına ilişkin istatistikleri tutmak, derlemek, değerlendirmek ve yorumlamak Teftiş görevi, ÇSGB’ye bağlı, iş müfettişleri tarafından yerine getirilir. İş müfettişleri görevlerini, doğrudan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına bağlı olarak İş Teftiş Kurulu Başkanlığı bünyesinde yerine getirirler. İş Teftiş Kurulu; iktisat, maliye, işletme, çalışma ekonomisi, hukuk, tıp, mühendislik, mimarlık formasyonuna sahip iş müfettişlerinden oluşan oldukça zengin bir meslek grubudur. İş müfettişliği unvanı tek olmakla birlikte, Kurul bünyesinde hem sosyal bilimler eğitimi almış hem de mühendislik, mimarlık, tıp v.b. eğitimi almış müfettişler görev yapmaktadır. Çalışma ortamından kaynaklanan yani iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili riskler, mühendislik, tıp v.b. eğitimi almış iş müfettişleri tarafından teftiş edilmektedir. Çalışma koşulları ile ilgili riskler ise sosyal bilimler eğitimi almış iş müfettişleri tarafından teftiş edilmektedir.