Summary

This document provides an overview of blood cells, their functions, and roles in the immune and circulatory systems. It also gives information about the different types of blood cells, such as neutrophils, monocytes, lymphocytes, eosinophils, and basophils, along with information of the platelets. The document explores the functions of these cells, highlighting their roles in immune responses and blood clotting. The content seems to be part of a larger course on physiology.

Full Transcript

Lökositler (Akyuvarlar)  Organizmanın savunma sisteminin hareketli Lökositler, çeşitli yollarla vücuda giren mikroorganizmaları, elemanları olan lökositler, organizmayı bakterilere, virüslere, parazitlere ve tümörlere ölü doku artıklarını, yabancı par...

Lökositler (Akyuvarlar)  Organizmanın savunma sisteminin hareketli Lökositler, çeşitli yollarla vücuda giren mikroorganizmaları, elemanları olan lökositler, organizmayı bakterilere, virüslere, parazitlere ve tümörlere ölü doku artıklarını, yabancı partikülleri ya karşı savunurlar. ❑ fagosite ederek ya da  Pigment kapsamadıklarından bunlara beyaz kan ❑ ürettikleri antikorlarla ve duyarlı lenfositlerle hücreleri de denir. ❑ harap eder veya inaktive ederek ortadan kaldırırlar.  Lökositler, alyuvarlara göre daha büyük ve çekirdeklidir.organelleri vardır. ✓ Lökositler; kemik iliği, lenf bezleri ve dalak, timus ,  Dolaşımda 4-8 saat kadar bulunurlar, dokularda bademcik gibi lenfoid organlar tarafından yapılır. bulunanlar ise 4-5 gün kadar yaşarlar  Sayıları; 7000-11000 /mm3 tür. ✓ Lökositlerin, bir kısmı (Granülositler) kemik iliğinde depo  Tüm kanın şekilli elemanlarının % 1 ini edilir ve ihtiyaç olduğunda dolaşıma verilir. oluştururlar.  Lökosit sayısının normalden daha az olmasına lökopeni , fazla olmasına lökositoz denir. Nötrofil ve Monositler  Nötrofiller ( %80 kemik iliği, kanda ve dokuda)  Nötrofiller olgunlaşmış, Monositler olgunlaşmamış hücrelerdir  Monositler dokulara geçtiğinde 5 kat çaplarını genişletirler ve hacimleri artar  Doku makrofajları; sitoplazmada çok sayıda lizozom ve mitokondiri  Nötrofillerin ve makrofajların en önemli özelliği fagozitozdur.  Bakteri, virüsleri ve diğer zararlı maddelere saldırarak onları tahrip ederler Lenfositler tek çekirdekli lökosit alt grubudur. Eozinofil; çekirdekleri iki parçalı, sitoplazmada çok sayıda kırmızı-pembe granüller Granüller lizozom gibi enzim içerir.zayıf fagositik hücreler Vücudun immün sisteminden sorumludurlar, Paraziter enfeksiyonlarda ve alerjik reaksiyonlarda (Astım) sayıları artar İki lökosit alt grubu vardır; Solunum, sindirim ve üriner mukozada çok bulunur. –Bazofil; fagositik olmayan üyesidir-mor menekşe granül –B hücreleri; kemik iliğinden köken alır ve lenfoid dokularda Bazofiller ile mast hücreleri benzer olgunlaşırlar, hümoral (hücre dışında kalan vücut sıvısında ) bağışıklıktan sorumludurlar. -Mast hücreleri; daha büyüktür ve Dokuda bulunur (Bağ dokusu ve mukoza), dokularda olgunlaşır, fagositoz yapar (Az) –T hücreleri; timus bezinden köken alırlar ve hücresel histamin ,heparin, bradikinin ve SRS-A açısından zengin granüllere sahip Bağışıklık sisteminde önemli bir rolü vardır, özellikle alerji ve bağışıklıktan sorunludurlar. anafilaksideki yeriyle tanınır. (IGE reseptörleri) TROMBOSİTLER TROMBOSİTLERİN ❑ Kan hücrelerinin en küçüğüdür. GÖREVLERİ ❑ Trombositler , eritrositler ve lökositler gibi kemik iliğinde yapılır. ❑ Trombositler, kanamanın durdurulmasında işlev yapar. ❑ Kanda trombosit sayısının artması tablosuna trombositoz, azalması tablosuna ise trombositopeni adı verilir. ❑ Trombositler, kan damarlarının duvar bütünlüğü bozulan ❑ Trombositopeni, durumunda kanamaya eğilim artar; yerde birikir ve damar duvarına yapışarak tıkaç kanama ve pıhtılaşma zamanı uzar. (aggregation) oluşturur. ❑ Trombositler, yaklaşık olarak 4 günde bir yenilenir. Makrofajlar tarafından yokedilir. ❑ Ayrıca trombositler, pıhtılaşma mekanizmasını başlatan ❑ Damar yaralanmalarında, kanamanın durmasında (hemostaz) tromboplastin enzimini yapar. ve pıhtı oluşmasında görev alan hücrelerdir. Damar Spazmı ( Vazospazm Veya Vazokonstrüksiyon ) (I. FAZ) ❑Damar yaralanmalarından sonra kanamayı durdurmak için devreye giren ilk mekanizmadır. ❑Yaralanan kan damarının, büzülmesinde trombositlerden salgılanan ve çok kuvvetli damar kasılmasına sebep olan serotonin maddesi ve tromboksan A2 rol oynar. ❑Damar kasılmasıyla, damar çeperi daralacağından kan kaybı azaltılmaya çalışılır. Trombosit Tıkacının Oluşması (Aggregation) (II.FAZ) Kanın Pıhtılaşması (Koagülasyon) III. FAZ ❑ Kan damarları zedelendiği zaman, damar endoteli normal kayganlığını kaybeder. Kanamanın durdurulmasında en etkili olay pıhtılaşmadır. ❑ Bunun sonucunda dolaşımda dağınık olarak dolaşan  Eriyebilen özellikteki fibrinojenin, trombin tarafından ipliksi trombositler, proteinlere dönüştürülerek fibrin hâline gelmesine pıhtılaşma denir. ❑ bütünlüğü bozulan kısma, üst üste yığılır ve  Fibrin, kan damarı duvarındaki hasar ❑ damar çeperinin kollajen liflerine yapışarak tıkaç oluşturur.  çok büyük ise 1-2 dakika,  daha küçük ise 15 -20 saniye içinde oluşur. ❑ Trombositlerin, bu özelliğini gösterebilmesi için ortamda kalsiyum ile fibrinojenin bulunması gerekir. ❑ Trombinin, ön maddesi olan protrombin plazma proteinidir. ❑ Protrombin, K vitamininin yardımı ile karaciğerde yapılır. ❑ K vitamini eksikliği , protrombin yapımını engelleyerek protrombin düzeyinin düşmesine ve kanamaya neden olur. ❑ Kanın pıhtılaşmasında, pıhtılaşma faktörleri adı verilen on üç faktör de görev alır. ❑ Bu faktörlerden birinin eksikliği, kişilerde pıhtılaşma mekanizmasının yetersizliği durumu en ufak travma veya yaralanmalarda aşırı kan kayıplarına neden olmaktadır. reaksiyonlarda 13 tane faktör maddesi, kalsiyum ve K vitamini katalizör olarak işlev yapar) Fibröz Doku Oluşması (Kabuklaşma) ve KAN GRUPLARI Pıhtının Erimesi ( Fibrinolizis) 4. FAZ Eritrositlerin zar yapısında bulunan bazı glukoprotein ❑Kanda pıhtı oluştuktan sonra, pıhtı içinde bağ dokunun meydana molekülleri, eritrositlere antijenik özellik kazandırmaktadır. gelmesi ve pıhtının erimesi şeklinde iki olay gerçekleşir. ❑Damarda hasar sonucu meydana gelen pıhtı küçük ise Eritrositlere antijenik özellik kazandıran bu moleküllere fibroblastların pıhtının içine girmesi ile fibröz bağ doku oluşur. aglutinojenler denilmektedir. ❑Fibröz doku ile damarda yaralanma sonucu meydana gelen hasarlar kapatılır. İnsanlar, kanlarına göre sınıflandırılırken bu antijenler esas ❑Kan pıhtısı kütlesi büyük ise kandaki heparin aktif hâle geçerek alınmaktadır. pıhtının damar iç yüzeyine gelen bölümünü eritir. Bu duruma fibrinolizis denir. Eritrosit zarlarında, çok sayıda antijen bulunmasına rağmen ❑Eğer pıhtının damar içinde fibrinolizis mekanizması olmasaydı, insanların, kanlarına göre gruplandırılmaları A ve B olmak pıhtı damarı tıkayarak kan dolaşımını engellerdi. üzere iki antijene göre yapılmaktadır. Plazmada eritrositlerde bulunan A ve B antijenlerine reaksiyon verebilecek maddeler bulunur. Plazmada bulunan bu protein yapısındaki maddelere ❑ A ve B antijen esas alınarak yapılan sınıflamada insanlar kanları yönünden 4 grup altında toplanmaktadır. antikor ( aglutinin ) denir. ❑ A grubu kanda: eritrosit yüzeyinde A antijen, plazmada B antikoru A antijeninin antikoru anti-B, bulunur. B antijeninin antikoru ise anti-A dır. ❑ B grubu kanda: eritrosit yüzeyinde B antijen, plazmada A antikoru bulunur ❑ AB grubu kanda: eritrosit yüzeyinde hem A hem de B antijen bulunur, plazmada antikor taşımaz ❑ O grubu kanda: eritrosit yüzeyinde antijen taşımaz. Ancak plazmada hem A hem de B antikoru bulunur. Kan grupları kan nakillerinde (kan transfüzyonu) çok önemlidir. ❑ A ve B antijeni taşımayan 0 grubu kan, genel verici kan grubu Uygun olmayan gruplardan kan nakli yapıldığı zaman olarak tanımlanır ve sınırlı miktarlarda ve kontrollü olmak eritrositlerin hemolizi ile gelişen hemolitik trasfüzyon koşulu ile diğer gruplara kan verebilir, ancak yalnızca kendi reaksiyonları ortaya çıkmaktadır. grubundan kan alır. Kan nakillerinde dikkat edilecek en önemli nokta, vericinin ❑ AB grubu ise her iki antijeni taşıdığı için hiç bir gruba kan kanındaki antijendir. veremez, fakat tüm gruplardan sınırlı olmak koşulu ile kan alabilir. Bu nedenle AB grubuna genel alıcı denilmektedir. Eğer alıcının kanında vericinin eritrositlerindeki antijenlere karşı antikor varsa reaksiyon ortaya çıkar. Hemolizin, şiddetine bağlı olarakta sarılık gözlenebilir. RH FAKTÖRÜ RH UYUMSUZLUĞU ❑ Kan gruplarında A ve B sistemine ilaveten eritrosit ( ERİTROBLASTOZİS FETALİS ) membranlarında bulunan diğer bir antijenik yapı Rh faktörüdür. ❑ Rh uyuşmazlığı; Rh (--) anne ile Rh (+) babanın bebeklerinin kanında Rh antijeni ❑ Eğer bir kişi eritrositlerinde Rh antijeni taşıyor ise Rh (+) olduğunda ortaya çıkan durumdur. (+), taşımıyor ise Rh (--) dir. ❑ İlk gebelikte anne ile bebek arasındaki Rh uyuşmazlığı, bebeğe zarar verecek ölçüde ❑ İnsanların % 80 i Rh (+) dir. Rh antijeninin A ve B den anne kanında anti Rh antikoru en önemli farkı doğal antikorunun olamamasıdır. yapılamadığından bir problem oluşturmaz. ❑ Anne ve babanın kan gruplarının Rh ❑ Rh antijenine karşı antikor oluşması; Rh antijenini antijeni yönünden uyuşmazlığına bağlı taşımayan ( Rh (--) bir kişiye, eritrositlerinde Rh olarak 2. ya da daha sonraki bebekte antijenini taşıyan ( Rh (+) bir kişinin kanı verildikten bir gelişen klinik tabloya Rh uyuşmazlığı müddet sonra alıcının kanında görülmektedir. denir. Rh uyuşmazlığına bağlı bu durumu önlemek için anneye ilk doğumdan sonraki ilk 72 saat içinde Rho Gam (Anti Dgamaglobulin ) uygulanırsa plasenta yoluyla anneye geçen antijenlerini antikor oluşturmadan dolaşımdan uzaklaştırarak ikinci bebekteki risk önlenmiş olur. Bağışıklık (İmmünite) Canlıdaki organ, doku ve hücrelere zarar verebilecek her türde organizma (bakteri, virüs gibi), toksin ve tümör Doğal Bağışıklık hücrelerine karşı direnç ve yok etmeye yönelik faaliyetler bağışıklık olarak tanımlanmaktadır. Doğuştan var olan bir sistemdir, bütün canlılarda bulunur. Bağışıklık sistemi, vücutla temasta bulunan her yabancı maddeyi kontrol eder ve onları canlının sağlıklı vücut Zarar verici etkene karşı çok hızlı, dakikalar içinde hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. yanıt oluştuğu gözlenebilir. İnsanlarda ki bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip, organlar Bir hafızası yoktur ve antijenle tekrar karşılaşmada ve çok sayıda farklı hücreler ve moleküllerden oluşan yanıt artmaz. karmaşık bir sistemdir. Vücudun dışarıdan gelen saldırılara karşı dirençli Doğal ve edinsel bağışıklık olarak iki çeşittir. olmasını sağlar. Edinsel Bağışıklık Doğal bağışıklıkla Örnekleri ❑ Sonradan geliştirilen bir bağışıklık türü olup özellikle gelişmiş canlılarda bulunur. Bakteri ve diğer saldırganların, akyuvarlar ve doku makrofaj sistemi elemanlarınca fagosite edilmesi, ❑ Hedef organizmaya ve antijene özel yanıt oluşturulur. Ağız yoluyla alınan organizmaların midenin asit salgısı ve ❑ Antijene göre, yanıt organları değişebilir ve dolayısıyla sindirim enzimleri ile haraplanması antijen arttıkça yanıt artar. Derinin, organizmaların istilasına karşı direnci, ❑ Yanıt oluşumu yavaş gelişen, bir süreç olup günlerce ve haftalarca sürebilir. Kanda bulunan bazı yabancı kimyasal aracıların, yabancı organizma ve toksinlerle bağlanarak, onları etkisiz hale ❑ İlgili antijen ve onu bulunduran organizmaya ilişkin getirilmesi hafıza geliştirilir ve tekrar karşılaşma durumunda daha hızlı ve güçlü yanıt verilir. Edinsel bağışıklık, zayıflatılmış veya öldürülmüş hastalık etkenleri veya onların toksinlerinden oluşan aşıların; sağlıklı kişiye uygulanmasıyla aktif olarak kazandırılabilmektedir. Edinsel bağışıklık, yabancı organizma ve toksine karşı geliştirilen bir savunmadır. Bu sistemi harekete geçirecek, istilacının ya da toksinin özel donanıma sahip olması gerekir. Edinsel bağışıklık, enfeksiyon gelişiminden sonra işlev kazanır. Şayet etken ile ikinci kez karşılaşılmış ise vücut daha etkili özel savunma sistemi geliştirir. KARDİYOVASKÜLER sistem fizyolojisi Kardiyovasküler Sistem  Kanın, vücutta dağıldığı kapalı bir sistemdir. Dolaşım Sisteminin Görevleri (vücudun taşıyıcı sistemi)  Besinleri dokulara taşımak,  Isı transferi yapmak,  Kanın, hücrelere ulaşması ve kullanılan kanın tekrar  Artık maddeleri dokulardan  Tüm hücrelerin optimal işlev kalbe dönmesini sağlar. uzaklaştırmak, görebilmesi ve yaşayabilmesi  Hormonları ve diğer için tüm doku sıvılarında  Kalp, kan ve damarlar, Lenfatik sistem uygun çevreyi sağlamak kimyasalları vücudun bir bölümünden diğerine taşımak, Kalp göğüs boşluğunda iki akciğer arasında ve Kalp, kalp-damar sisteminin temel sternumun arkasında işlevinden sorumludur: diyafram kası üzerinde 4. 5. 6. costae’ların arka yüzünde, üçte ikisi orta çizginin solunda, Kanı, büyük damar ağı vasıtasıyla üçte biri sağında yer alan kas vücudun bütün organ ve dokularına dokusundan oluşmuş bir organdır. pompalar Bir koniye benzer. Bu koninin sivri Bu sürece "kan dolaşımı" denir kısmına apeks denir. Kalbin apeksi göğsün sol tarafına ve aşağıya doğru yönlenmiştir. KALBİN BÖLÜMLERİ Kalpte her iki tarafta da ikişer odacık olmak üzere toplam 4 odacık vardır Kalp iki bölüme ayrılabilir: SAĞ ve SOL Sağ tarafı, akciğer dolaşımını; Sol tarafı ise vücudun diğer kısımlarındaki sistemik dolaşımı sağlar  Sağ atrium (sağ kulakçık)  Sol atrium (sol kulakçık)  Sağ ventrikül (sağ karıncık)  Sol ventrikül (sol karıncık) BU ODACIKLAR BİRBİRİNDEN NE İLE VE NASIL AYRILMAKTADIR ? Hem sağ tarafta, hem de sol tarafta, atriumla ventrikül Atriyumlar, kalbe dönen kanı alan ve arasında, kanın tek yönlü olarak sadece atriumdan ventriküllere gönderen bölmelerdir. ventriküle geçmesine izin veren birer kapak vardır. Ventriküller ise esas pompa görevi yapan kalp bölmeleridir; kanı Sağ ve sol atrium birbirinden atriumlar arası septum damarlara pompalarlar (ayırıcı tabaka; zar) ile ayrılır. Doğmadan önce bu septumda kanın bir atriumdan diğerine geçişine izin veren bir delik varken; doğumdan hemen sonra bu delik kapanır Sağ ventrikülle sol ventrikülü birbirinden ayıran yapıya ise ventriküller arası septum denir. Kalpte iki tane atrio-ventriküler kapak, iki tane de semi-lunar kapak olmak üzere 4 kapakçık bulunur.  1.Kanın sağ atriumdan sağ KALP KAPAKÇIKLARI ventriküle geçişini "triküspid kapak“ sağlayan  Kalp kapakları kanın doğru ve tek yönde akmasını sağlarlar  2.Kanın sağ ventrikülden pulmoner  İtildiklerinde ve sadece bir yönde açılırlar arter yoluyla akciğerlere geçişini  Kapandıktan sonra, kanın ters yönde geri kaçmasını engellerler sağlayan "pulmoner kapak“  Böylece KAN,  3.Kanın sol atriumdan sol Venler → atriyumlar → ventriküller → aort ve pulmoner arterlere pompalanır ventriküle geçişini sağlayan "mitral kapak“  4.Kanın sol ventrikülden aortaya geçişini sağlayan "aort kapağı“ Sağ ventrikülden başlar, sol atriumda sonlanır. Sol ventrikülden (aort) başlar, sağ atriumda sona (vena kava) erer. Ventriküllerin kasılmasıyla venöz kan, Ventriküllerin kasılmasıyla sol ventriküldeki temiz sağ ventrikülden akciğere gitmek için kan aorta pompalanır. pulmoner artere pompalanır. Aort kalpten çıktıktan sonra sola doğru bir yay çizer Kalpten çıktıktan sonra ikiye ayrılarak ve ikiye ayrılır. sağ ve sol akciğere dallar gönderir. Yukarı giden arterler baş ve kollara, alta ayrılan Bu arterler, alveollerin çeperinde arterler bütün iç organlara ve alt extremitelere kılcallara ayrılır. yayılır. PULMONER Ardından kapiller damarlara ayrılır. Burada oksijen ve karbondioksit yer değiştirir. DOLAŞIM Dokularda kirlenen kan, venlere gelir ve kalbin sağ Sistemik Dolaşım atriumuna vena cava superior/inferior yoluyla Akciğerlerde temizlenen kan pulmoner geçer. ven yoluyla sol atriuma döner. Pericard: Kalbi, dıştan tıpkı bir torba gibi sarar.  MYOCARD: kalbin kas tabakasıdır. Fibro/seröz yapıdadır. Bu zar perikardiyum fibrosum ve perikardiyum serosum olmak üzere iki tabakadan oluşur.  Bu kaslar çizgilidir ancak isteğimiz dışında kullanılır.  Kalbin en kalın tabakasıdır. Perikardiyum fibrosum; kalbin ve kalpten çıkan damarın  Özellikle sol ventrikülde daha kalındır. dışını sarar.  Koroner damarlar bu tabakada bulunur. Perikariyum serosum; iki yapraktan oluşur. Bu yaprakların arasında az miktarda sıvı bulunur. Pericard (kalp zarı); kalbi göğüs kafesi içinde sabit tutar, enfeksiyonlardan korur ve kalp zarı aralığında bulunan çok az miktardaki sıvı sayesinde kalbin hareketini kolaylaştırır. KALBİN BESLENMESİ ENDOCARD  Vücudun diğer kısımlarını, besleyici kanı pompalayan kalbin kendisinin de kana  yassı, tek katlı epitelyum hücrelerden yapılmış ihtiyacı vardır olan bu zar, kalbin iç yüzeyini örten zardır.  Kalpten çıkan ana atardamar olan aortun ilk iki dalı kalbi besleyen sağ ve sol ana  içeriye doğru uzantılar vererek kalpteki dört koroner arterlerdir. kapağın esasını oluşturur. Koroner arterler  Bu tabakada kan damarı bulunmaz.  Kalbin yüzeyine doğru ilerlerler ve daha küçük dallara ayrılırlar  Bu atardamarlardan giden kan,  Kalbi besledikten sonra Koroner ven sisteminde toplanarak sağ atriuma dökülür. Kalpte üç çeşit kas hücresi vardır. UYARILABİLME Sinoatriyal ve atriyoventiküler düğüm hücreleri; kasılma yeteneği az, kendiliklerinden uyarı çıkarma KALP KASININ DÖRT Kalp kasının Ventüküllerdeki iç tabakada yer alan edokart hücreleri; ÖNEMLİ KASILABİLME kasılma yeteneği az, uyarıyı hızlı iletebilme fizyolojik FİZYOLOJİK özellikleri ÖZELLİĞE Miyokart hücreleri;kalin kasılmasını sağlayan asıl kalp kasıdır SAHİPTİR OTONOMİ VE İLETEBİLME Kalp kası, iskelet kası gibi çizgili ve hızlı kasılır, düz kası gibi istek dışı aktivite göstermektedir. Sürekli kasılıp-gevşer ve kanın damar içindeki hareketini sağlar. İskelet kaslarında eşik uyarı şiddeti arttıkça kasılma gücüde artmaktadır ama kalp kasında eşik ve eşik üstü tüm uyaranlara karşı aynı düzeyde kasılma gücü göstermektedir. KALBİN OTONOMİ VE  İLETİM SİSTEMİ Kalp kası hücreleri, özelleşerek kalbin uyarı ve ileti sistemini oluşturmuşlardır  Uyarıyı çıkartan ve bu uyarıları bütün kalbe ileten özel bir sistem  Sinaatriyol düğüm (sa) (Sağ atriyumun üst arka duvvarında); normal uyarıların doğduğu yer-kendiliğinden uyarı çıkarabilme yeteneği- sodyum iyonu sızdırması, aksiyon potansiyelini başlatır.  İnternodal lifler; sa düğümünden uyarıları av düğümüne ve sol atriyuma ileten yollar  Atriyoventriküker düğüm (AV) (trikuspit kapağın arkasında); uyarıların atriyumdan ventriküle geçerken gecikmeye uğradığı nokta (geciktirme özelliliği) (atriyumlar ventriküller kasılmadan 0,16 saniye önce kaısılır, kanın ventriküle boşalması sağlanır))ileti tek yönlü, belli bir frekansa kadar iletir, tek iletim yoludur.  His demeti; uyarılaı atriyumdan sağ ve sol ventriküllere ileten lifler  Purkinje lifleri; sağ ve sol ventriküllerin tüm bölümlerine ileten kısım, kalp kası hücreline (Miyokarda) ulaşır ve kalbin kasılması sağlanır Elektrokardiyografi Kalpte oluşan elektriksel potansiyelleri kaydetme işlemine denir. Kalp döngüsü 4 aşamalı olarak gerçekleşir Kalp siklusu  1. Atriyum sistolü: Her iki atriyumun kasıldığı, kanın ventriküllere pompalandığı dönem Kalbin tekrarlayan kasılma ve gevşemelerine karşılık gelir  2. Ventrikül sistolü: Bir kalp kasılmanın başlangıcından onu izleyen kasılmanın başlangıcına kadar Her iki ventrikülün kasıldığı ve kanın pulmoner arterler (akc) ve aortaya (tüm geçen periyoda bir kalp siklusu denir vücut) pompalandığı dönem Kasılma fazı sistol, gevşeme fazı diyastol  3. Atriyum diyastolü: Ventriküllerin kasılı durumda olduğu; Kalp dakikada ortalama 75 kes kasılır. Buna kalp hızı denir. Her bir siklus 0,8 sny; 0,3 sistol,0,5 diyastol de geçer Atriyumların ise büyük venlerden gelen kan ile dolmaya başladığı dönem  4. Ventrikül diyastolü: Atriyumların sistolü ile ventriküllerin kanla dolmaya başladığı dönem Kalp sesleri Kasılma ve gevşeme döngüsü  Kalp sesleri temel olarak atriyoventriküler Ventriküllerin sistolü- Atriyumların ve semilunar kapakların açılıp diyastolü sırasında kapakların durumu: kapanmasıyla göğüs duvarından  Kanın nabız hareketi şeklinde stetoskopla işitebilen seslerin (pulsatil) akmasını sağlar. (oskültasyonu) oluşur. mitral ve triküspid kapaklar KAPALI aort ve pulmoner kapaklar AÇIK  Nabız, kan damarlarına iletilir ve  Normal kalp seslerin dinleme odakları büyük damarların yüzeye yakın Ventriküllerin Diyastol-atriyumların geçtiği el bileği, boyun ve kasık gibi sistolü sırasında kapakların durumu: bölgelerde el ile bu nabız hissedilebilir. mitral ve triküspid kapaklar AÇIK aort ve pulmoner kapaklar KAPALI Herbir ventrikül tarafından bir Kalp hızını; otonom sinir sistemi dakikada pompalanan kan hacmidir. Kalp Kalp hızı ve atım hacmi çarpılarak debisini Kalp debisi bulunmaktadır etkileyen Atım hacmini; faktörler Dakikada yaklaşık 5-6 litre 1) ventriküllerdeki kan hacmi, 2) ventriküllerdeki kasılma gücü, 3) kan akımına arter ve arteriyollardeki direnç ile ilgili-Reriferik direnç 1) Kalp hızının düzenlenmesi 2) Atım hacminin  Normalde kalp, SA düğümünün ritmine göre çalışır düzenlenmesi  Kalp kası otonom sinir sisteminin etkisi altındadır.  Ancak bu etki kalpteki uyarıları başlatma değil, kalbin kendiliğinden 1) Kalp kası lifinin uzunluğu; (frank-starling oluşturduğu kasılmayı düzenleyici niteliktedir. kanunu)  Sempatik sistem; norepinefrin (kalsiyum ve sodyum geçirgenliğini 2) Toplam periferik direnç; kan akımına karşı artırır) ve epinefrin sayesinde SA düğümünde uyarı sayısını artırır, arterlerdeki direnç, atım hacmi dirençle ters orantıdadır. Periferik direnç artıkça, atım hacmi kalbin tüm bölgelerinde ileti ve uyarılabilme yeteneğini artırır, azalır. atriyum ve ventriküllerin kasılma gücünü artırır. kalp atımını hızlandırır 3) Kasılabilme gücü; miyokardın kasılma gücü, Katekolaminler (norepinefrin ve epinefrin)  parasempatik sistem ise; asetilkolin salgılanmasına neden olur, kalsiyum hücre içine girişini artırır kasın potasyum geçirgenliğini artırır, dokuların daha az uyarılmasını uzunluğunu değiştirmeden kasılma gücünü sağlar, SA düğümünde uyarı sayısını azaltır, AV düğümünde artırır. uyarılabilmeyi azaltarak uyarıların ventriküllere geçişini geciktirir. Kalp atımını yavaşlatır. Kan basıncının BAĞLI OLDUĞU FAKTÖRLER  Kanın damar duvarında birim alana uyguladığı basınca kan basıncı denir.  Atrerlerde sistol esnasında bulunan basınca sistolik kan basıncı  Diyastol sırasında diyastolik kan basıncı denir.  Sistolik ve diyostolik kan basıncı farkına nabız basıncı denir.  Sistolik 120 mmhg- Diyastolik 80 mmhg  Kan akımı, kan basınçla doğru; periferik dirençle ters orantılı  Dolaşımda kan basıncı sol ventrikülden itibaren gittikçe Kan basıncı düşer  Bunu dolaşım sistemine uygulayacak olursak kalp debisi: basınç/direnç  Sağ artriyuma dönen venlerde ve sağ atriyumda basınç sıfır  KAN BASINCI: Periferik DİRENÇ x kalp debisi bazen negatif bile olur.  Kan basıncı: periferik direnç X kalp atım hızı X kalp atım hacmi  Venöz kanın kalbe dönmesini sağlayacak emme tesiri yapar.  Pulmoner dolaşımda, kan basıncı sistemik basınca göre daha düşüktür.  Sistemik dolaşımda da en yüksek kan basıncı artelerde başlar ve sırasıyla, arteriyoller, kapiller, venüller, venlerde en düşük seviyeye gelir. nöroendokrin sistem kontörlü- negatif geri bildirim mekanızması Otonom sinir sistemi mekanizması Baroreseptörler Kemoreseptörler Kan basıncının Merkezi sinir sisteminin iskemik cevabı Hormonal mekanizması; düzenlenmesi Norepinefrin ve epinefrin ADH Renin-anjiyotensin-aldosteron Kan basıncının ölçümü  Sistolik ve diyastolik basınçlar oskültasyon yöntemiyle indirekt olarak ölçülür.  Ölçüm sırasında steteskopta duyulan seslere KAN DAMARDA 2 TÜRLÜ AKAR korot-koff sesleri denir.  Nedeni sıkıştırılmış bir bölgeden geçen kanın KAN AKIMI – LAMINAR AKIM oluşturduğu türbülans ile damar çeperine – GIRDAPLI AKIM çarpıp titreştirmesidir.  İlk duyulan ses esansında ölçülen basınç sistolik basıncı, sesin kaybolduğu anda ölçülen basınç ise diyastolik basıncı gösterir. LAMİNAR AKIM Girdaplı akım  Kanın uzun düz bir damardan  Akım hızı çok arttığında, sabit bir hızda akışına denir.  Bir darlık bölgesinden geçtiğinde,  Damar içindeki kan konumunu  Damar keskin bir dirsek yaptığında, korur  Yada pürüzlü bir bölge aşıldığında  damar çeperine yakın olan kan, daha yavaş hızda akar.  kan düz akımdan çok girdaplı akar.  Damar merkezine yakın olan  Girdaplı akımda, sürtünme arttığı için kan daha hızlı akar  Akıma oluşan direnç daha fazladır.  Akım direnci, en alt düzeydedir. Dolaşım Sistemini Kan akımına direnç Oluşturan Damarların Damarlar cm2 Enine Kesit Alanları Ve Aorta 2,5 Total periferik direnç... Kan Akımı Hızı Küçük arterler 20  Sistemik dolaşımda, kan akımına karşı oluşan direnç total periferik direnç olarak ta adlandırılır. Arteriyoller 40  Periferik direnç; damar uzunluğu (1) ve kanın viskozitesi (2) ile ilişkili olmakla birlikte Kan akış hızı, enine kesit  Direncin belirlenmesinde en önemli rolü damar çapı oynar (3). alanlar ile ters orantılıdır. Kapillerler 2500  Damarın yarı çapı ile direnç ters orantılıdır. – Aortada 33 cm/sn  Damar çapı arttıkça (vazodilatasyon), periferik direnç düşer – Kapillerlerde 0,3 mm/sn Venüller 250 Enine kesit alanı; Küçük venler 80 venlerde, arterlere göre daha büyüktür Vena cavalar 8 En uzun alan kapillerde yer alır. Kan akımı çok yavaştır. Arterler DOLAŞIM SISTEMININ (Damping damarları) FONKSIYONEL ÜNITELERI  Kanı, yüksek basınç altında dokulara ve akciğerlere taşımak  Kanın, hızlı akışını sağlamak ARTERLER  Güçlü bir çeper yapısı Kalpten çıkan iki ana damar, AORT ve PULMONER  Elastik olma özelliği ARTERdir ARTERIYOLLER  Pulmoner arter (?) KAPILLERLER AORT, sol ventrikülden çıkıp, O2’den zengin kanı tüm VENÜLLER vücut dokularına dağıtan arter sisteminin ana damarıdır. VENLER Pulmoner arter ise sağ ventrikülden çıkar ve CO2’ den zengin kanı oksijenlenmesi için, akciğerlere götüren sistemin ana damarıdır  Kalbin kanı pompalama biçimi kesikli bir akım  Dolaşım sisteminde bu tamponlama etkisi, özellikle büyük arterlerin duvarlarındaki şeklinde olduğu halde, dolaşım sistemindeki kan elastik lifler sayesinde yerine getirilir. basıncı süreklilik gösterir.  Bu etki, özellikle büyük arterlerin kalbin oluşturduğu  Sistol sırasında, aort köküne fırlatılan kanın bir bölümü bu bölümdeki elastik lifleri gerer. itici gücün (basınç enerjisinin) tamponlamasıyla ilişkilidir.  Bir anlamda, sistol sırasında kalp kası tarafından üretilen basınç enerjisinin bir bölümü  Arteriyel sistemin bu fonksiyonu windkessel etkisi aort duvarının elastik liflerinde depolanır. olarak bilinir.  Windkessel-1800 yıllarda Almanya'da yangın  Bu enerji, diastol sırasında (aortaya kan akımının durduğu dönemde) basıncın tulumbalarına emme basma tulumba mekanizması sıfıra düşmesine önlemek ve değişim damarlarında (Kapillerde) kan akımını devam ettirmek için kullanılır. Arteriyoller (Direnç Damarları)  arteriyoller damar sisteminde akıma karşı en yüksek direnç gösteren bölümlerdir.  Arter sistemin son küçük dalları,  Bunun başlıca nedeni damar sisteminin bu düzeyinde damar çaplarının çok  Kapillerlere kan geçişinde kontrol küçülmesidir. kapakları olarak görev yaparlar  Damar sistemindeki akım direncinin yaklaşık 2/3 arteriyollere aittir.  Çapını genişletip, daraltabilen güçlü kas tabakası ile sarılıdırlar (4 kat azaltıp,artırabilir),  Kapillere, geçen kan akımını ayarlarlar venüller ve venler (Kapasite damarları) Kapiller (Değişim damarları)  Venüller, kapillerden gelen kanı toplarlar  Sıvı, besin maddeleri, elektrolitler, hormonlar ve atık maddelerin, hücrelerarası sıvı ile kan arasındaki değişimini sağlamak  Birleşerek venleri oluştururlar  Tek sıra epitel hücresi  Venler, dokudan kalbe dönen kan için taşıma kanalları Kapiller basınç  Çeperleri kaslı ve ince  Çeperleri, çok incedir  Kapiller porlar  Kan deposu; Normalde, dolaşım sistemindeki kanın dörtte üçü venöz sistemde Arteriyel uçta Bu sayede bulunur.  Küçük moleküllü maddelere geçirgendir. 35 mmHg besinler kolaylıkla diffüze olabilirler  Bu bölümde bulunan kan miktarı koşullara göre önemli ölçüde artabilir. Venöz uçta  Venlerin kompliyansı (gerilebilirlik) diğer damar bölümlerine göre daha yüksektir. 17 mmHg  Kompliyans, damarlardaki belirli bir basınç değişikliğine karşılık, ortaya çıkan hacim değişikliğini ifade eder. VENLER  Sadece kanın kalbe dönüş yolları değildir.  Kasılma ve genişleme yetenekleriyle fazla miktarda kanı depo edip, dolaşımın Sağ atriyuma giren iki damar, herhangi bir yerinde gerektiği zaman hazır durumda tutmaları özellikle önemlidir.  vena cava superior ve  Gerçekte venler, venöz pompa denen mekanizma ile kanı ileriye doğru iterek, kalp debisinin düzenlenmesine de yardımcı olurlar.  vena cava inferior, tüm vücudun venöz kanını, sağ atriuma getirirler. Pulmoner venler ise akciğerlerde oksijenlenmiş kanı sol atriyuma getirirler. LENF SİSTEMİ  interstisyel alanlardan protein ve elektrolit içeren sıvıyı toplamak dolaşım sistemine dönüşünü sağlayan; Vücutta bezler, kanallar, organlar oluşturan sistemdir. Dolaşımdaki kan, damar sisteminin hangi bölümlerinde bulunur ?  Proteinlein dokular arasından uzaklaştırılmasına, büyük moleküllerin ve proteinlerin doğrudan kana taşınmasını sağlarlar.  Bağışıklıkta rol alırlar. ( lenfositler sayesinde) lenfositleri lenf nodüllerinde üretmek ve % 84 sistemik dolaşım bu maddelerin kan dolaşımına katılımını sağlamak.  Doku sıvısı içindeki, yabancı- zararlı maddeleri lenf düğümleri içinde süzmek ve temizlemek – % 64 venler  Sindirim sisteminde özelikle yağların emiliminde rol alırlar. İnce bağırsaklardan, yağ – % 13 arterler asitlerinin, A,D, E,K vitaminlerinin emilimini sağlayarak --% 7 arteriyol ve kapillerler  Lenf kılcal damarları, Endotel hücrelerden oluşmaktadır ve hücerler çok geçirgen olduğundan ötürü, doku sıvısı, proteinler, mikroorganizmalar, emilen yağlar kolaylıkla lenf kılcal damarlarına geçer.  Lenf damarları içinde dolaşan, kan plazması ve lenf proteinlerinden oluşan dolaşım sıvısına da lenf denir. % 7 kalp  Lenf damarları üzerinde lenf düğümleri bunulur. lenf sıvısı filitre edilir. Mikroorganizmaları fagosite edecek hücreler içerir. lenfoid organlar % 9 pulmoner dolaşım

Use Quizgecko on...
Browser
Browser