ATA I, 1.PDF
Document Details
Uploaded by SmilingCharoite
İstanbul Üniversitesi
Full Transcript
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I I. HAFTA:OSMANLI DEVLETİ (XVII-XVIII. Yüzyıllar) Dr. Merve DOĞAN KADER BİRUNİ ÜNİVERSİTESİ Osmanlı Devleti 17. yüzyılda artık Duraklama Devri’ne girmiş durumdaydı. Bazı uzmanlar bu devri Kanuni Sultan Sül...
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I I. HAFTA:OSMANLI DEVLETİ (XVII-XVIII. Yüzyıllar) Dr. Merve DOĞAN KADER BİRUNİ ÜNİVERSİTESİ Osmanlı Devleti 17. yüzyılda artık Duraklama Devri’ne girmiş durumdaydı. Bazı uzmanlar bu devri Kanuni Sultan Süleyman saltanatının sonlarına kadar götürmektedir. Kimi tarihçiler ise duraklamanın Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın 1579’da ölümünden sonra başladığını ileri sürmektedirler. Yorumlar farklı olsa da 16. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı devlet sisteminde ve sosyal yapısında birtakım aksaklıkların yaşandığı görülmektedir. Bu husus dönemin devlet adamları ve âlimleri tarafından da çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir. Bu süreçte devlet içte ve dışta birçok sorunla karşı karşıya olmasına rağmen toprak kazanımları sürmüştür. Bu dönem 17. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık bir asır devam eden sorunlu bir dönemdir. 16. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Osmanlı, geleneksel Doğu-Batı siyaseti yanında kuzeyden gelen ciddi bir tehditle de uğraşmak zorunda kaldı. Kuzeyde 1594’ten itibaren başlayan Kazak (Kossak) saldırıları bir süre sonra bunları destekleyen Rusya ile çekişmeye dönüşmüştür. Rusya ile önce Karadeniz ardından da Balkanlar ve Kafkasya’daki mücadeleler son üç asır boyunca Osmanlı’yı yıpratan en önemli unsurlardan biri oldu. Osmanlı Batı’da Avusturya, Kuzeyde Rusya, Doğuda İran’la, Akdeniz’de Venedik ve Cenevizlerle mücadele edip yıpranırken bunun içerdeki yansımaları Celali isyanları ile oldu. Bu isyanlar esasta devlet gücünün ve otoritesinin zayıflamasının bir sonucuydu. Celali isyanlarının bütün Anadolu’ya yayılması üzerine Kuyucu Murat Paşa1606-1609 yılları arasında Anadolu’yu isyancılardan temizledi. Fakat 1611 yılında Kuyucu Murat Paşa’nın ölmesi üzerine huzursuzluklar devam etmiş; çok daha ciddi bir sorun olan Yeniçerilerin itaatsizliği başlamıştır. Hatta 1622 yılındaki bir Yeniçeri isyanında Sultan II. Osman (1618-1622) tahttan indirilerek katledilmiştir. Devlet, içine düştüğü kargaşa ortamından IV. Murat’ın (1623-1639) otoriter yönetimi sayesinde bir süreliğine kurtulsa da ölümünden sonra Kapıkulu ocaklarının disiplinsizliği daha da artmıştır. IV. Mehmet döneminde (1648-1687) Köprülü Mehmet Paşa’nın 1656’da sadrazamlığa gelmesiyle devlet tekrardan toparlanma sürecine girdi. 1683 II. Viyana kuşatmasına kadar devam eden Köprülüler devrinde devlet yeniden önemli fetihler gerçekleştirdi. (Girit, Podolya ( Ukrayna’nın bir kısmı), Uyvar (Slovakya)) bu toparlanma süreci 1683 II. Viyana mağlubiyetiyle sona erdi. Viyana hezimetini fırsat bilen Avrupalı güçler Osmanlıya karşı Kutsal İttifakı (Avusturya, Lehistan, Venedik, Rusya) oluşturdu. 1683 (Temmuz-Eylül) yılındaki II. Viyana kuşatmasını Osmanlı ordunun kaybetmesi üzerine Osmanlı Devleti’ne karşı Kutsal ittifak kurulmuştur. Bundan sonra 16 yıl boyunca Osmanlı Devleti ile Kutsal İttifak güçleri arasında savaşlar devam etmiştir. 1697 Zenta mağlubiyetinden sonra 1699’da Karlofça Antlaşması yapıldı. Bu anlaşma Osmanlı’nın klasik muhteşem çağını sona ermesini simgeler. İlerleyen buhranlı yıllarda eski şaşalı günlere dönüş önemli bir motivasyon unsuru olmuştur. Ancak bir yandan da alınan askeri yenilgiler batının tecrübesinden yararlanma görüşünü hakim kılmaya başlamıştır. Kaynak:https://www.harita.gov.tr Osmanlı’da Gerileme Dönemi ve Islahat Girişimleri Osmanlı Devleti’nin Gerileme Devri 1699 Karlofça Antlaşması’yla başlatılır; III. Selim’in tahta çıktığı ve Avrupa’da Fransız İhtilali’nin patlak verdiği 1789’a kadar sürdürülür. 18. yüzyıla girildiğinde Osmanlı’da sorunlar netleşmiş ve Avrupa’nın üstünlüğü de kabul edilmiş olduğundan reform fikri ağırlık kazanmıştı. Ancak reformlar için zamana ve mutlak bir barış dönemine ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu barış dönemi Avusturya’ya karşı alınan mağlubiyet sonucu imzalanan Pasarofça Antlaşması’yla başladı (1718). Tarihte Lale Devri (1718-1730) olarak isimlendirilen ve 1730 Patrona Halil Ayaklanmasıyla sona eren dönemde ilk batı örnekli reform girişimleri yapıldı. Dönemin hükümdarı III. Ahmet ve sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa öncülüğünde Avrupa’ya gönderilen elçilerin diplomatik faaliyetlerinin yanı sıra Avrupa’nın kültür, sanat, sanayi, tarım, askeri vb. konularda raporlar hazırlanması istendi. Böylece Avrupa’daki gelişmeler yakından takip edilmeye başlandı. Bu raporlardan en dikkat çekici olanı Paris’e gönderilen 28 Mehmet Çelebi’nin raporudur. Bu dönemdeki en büyük atılım hiç kuşkusuz ilk Türk matbaasının kurulmuş olmasıdır. (1727 İbrahim Müteferrika) Bu dönemde doğu dillerinden çeviriler yapılmış, sivil mimari gelişme göstermiş sosyal hayat renklenmiştir.( şiirler, laleler, eğlenceler) Ancak bu sosyal değişime Patrona Halil isyanıyla nokta konulunca sonraki reform girişimleri askeri alanla kısıtlı kalmıştır. I. Mahmut döneminde (1730-1754) aslen Fransız olup sonradan Müslüman olan Humbaracı Ahmet Paşa tarafından (Compte De Bonnevale) Humbaracı ocağı (Havan Topu) ıslah edilmiş ve topçu askerlerinin eğitimi için Hendesehane (1734) adı verilen teknik bir okul açılmıştır. Kaynak:https://www.google.com/search?q=humbara&tbm=isch&ved=2ahUKEwiYm J20yrnuAhUSohoKHc1cBjQQ2. I. Abdülhamit döneminde (1774-1789) Fransız Baron de Tott tarafından teknik eğitim için Mühendishane-i Bahri Hümayun isimli kapsamlı bir askeri okul 1773’de kurulmuştur. (1771’de Çeşme’de Osmanlı Donanmasının Ruslar tarafından yakılmasından sonra böyle bir eğilim oldu.) Bu girişimlere rağmen devletin karşılaştığı sorunların temelinde ticari kapitülasyonlar yer almaktaydı. Özellikle bunların 1740 yılında daimi hale getirilmesi devlet ekonomisini geri dönülmez bir yola sokmuştu. Siyasi olarak bu dönem devletin ana düşmanı yeni güç Rusya oldu. Rusya karşısında alınan mağlubiyetler devleti derinden sarstı. İlk defa halkı Müslüman olan bir toprak parçası (KIRIM) Rus işgaline maruz kaldı. Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun’u deniz tarafından gösteren gravür https://islamansiklopedisi.org.tr/muhendishane-i-bahri-i-humayun Osmanlı Modernleşmesinde Dönüm Noktası: Sultan III. Selim ve Nizam-ı Cedit Reformları 18. yüzyılın sonlarında Avrupa 1789 Fransız İhtilali fikirleriyle sarsılırken Osmanlı’da tarihin en kapsamlı reform programlarından biri olan Nizam-ı Cedit’in hazırlıkları yapılmaktaydı. Reform yanlısı III. Selim tahta çıktığında (1789-1807) Osmanlı Devleti Avusturya-Rusya ittifakına karşı savaş halindeydi. Bu savaşlar sonucunda imzalanan Ziştovi ve Yaş anlaşmalarından sonra III. Selim Nizam-ı Cedit (yeni düzen) adı verilen ıslahat düzenini yürürlüğe koymuştur. Nizam-ı Cedit hareketiyle öncelikle Yeniçeri Ocağı’nın ıslahı, ulemanın nüfuzunun kırılması, Avrupalı devletlerin ilim, sanat, askerlik, ziraat ve ticaret hayatında yaptıkları yeniliklerin Osmanlı’da da uygulanması amaçlanmıştı. Bu dönemde merkezî otoritenin güçlendirilmesi ve devletin sarsılan iktidarının sağlamlaştırılması ve devlet sisteminin sağlıklı işleyişini temin etmek amacıyla kanunnameler hazırlanmış; yeni bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. Avrupa tarzındaki yeni ordu 24 Şubat 1793’te kurulmuştur. Bu ordunun modern usullerde talim yapması sağlanmıştır. Ordu ve donanma için Avrupa’dan uzmanlar getirilmiştir. 1773’te temelleri atılan deniz mühendishanesi Mühendishane-i Bahri-i Hümayun geliştirilmiştir. Bu okulda hem denizcilik hem de gemi yapımı eğitimi verilmeye başlanmıştır. Ayrıca 1795’te kara mühendishanesi olarak Mühendishane-i Berri-i Hümayun açılmıştır. Bu okullar için gerekli kitapların tercüme ve basımı için kara mühendishanesi bünyesinde bir matbaa ve bir de kütüphane oluşturulmuştur. III. Selim dönemine kadar Avrupa devletleri ile ilişkiler, bu devletlerin İstanbul’daki elçileri aracılığıyla sürdürülmekteydi. Bu dönemde bu uygulamaya son verildi. Devletin yabancı devletlerin merkezlerinde temsil edilmesi, Avrupa ülkeleriyle olan ilişkiler hakkında doğrudan ve daha güvenilir bilgi sahibi olması için bu ülkelerde daimi elçiliklerin açılması kararlaştırıldı. Bu amaçla Londra (1793), Paris (1797), Viyana (1797) ve Berlin’e (1797) birer daimi elçi gönderildi. Bu elçilikler zaman içinde Osmanlı’nın Avrupa’ya açılan penceresi oldular. Nizam-ı Cedit reform hareketi, bütün iyi niyetli gayretlere rağmen istenilen başarıyı sağlayamadı. Bu başarısızlıkta reformları yürüten kadroların yetersizliği çok önemli bir etken olmuştur. Süreç içinde Anadolu’da olduğu gibi Rumeli’de de güçlü ve başına buyruk ayan ve mütegallibe denilen yeni bir zümrenin türemesi önlenemedi. Bütün bu olumsuzluklara Arabistan’da patlak verip bir anda bölgeyi kan gölüne çevirerek Kâbe’yi tehdit eder hâle ulaşan Vehhabi isyanları da eklendi. Fransa’nın Osmanlı eyaleti olan Mısır’ı 1798’de işgal etmesiyle Avrupa ile ilişkilerde sorunlar da artmaya başladı. Doğal olarak bütün bu olumsuzluklar içinde Nizam-ı Cedit reformlarının geleceği büyük tehlike altına girdi. Nitekim yeni sistemin karşıtları Kabakçı Mustafa önderliğinde Mayıs 1807’de isyan ederek önce reform programını, sonra da III. Selim’i ortadan kaldırdılar. Nizam-ı Cedit süreci, kuşkusuz Türk modernleşme tarihinin önemli safhalarından biridir. Başarısızlığa rağmen III. Selim’in başlattığı reform iradesi kendisinden sonra devam edecektir. SULTAN III. SELİM (1789-1807) https://islamansiklopedisi.org.tr/selim-iii YENİÇERİLER III. Ahmed döneminde şehzadelerin sünnet Yeniçeri Miralayı şenliklerinde yeniçerilere verilen ziyafeti tasvir eden minyatür Kaynak:https://islamansiklopedisi.org.tr/yeniceri NIZÂM-I CEDÎD ASKERI KIYAFETLERI Kaynak:https://islamansiklopedisi.org.tr/nizam-i-cedid Sultan III. Selim ve Nizam-ı Cedit Ordusu Kaynak:https://www.google.com/search?q=N%C4%B0ZAMI+CED%C4%B0T&rlz=1C1G CEU_trTR872TR872&source=