Normal Flora ve Enfeksiyon Zinciri PDF

Document Details

UnparalleledParable

Uploaded by UnparalleledParable

Istanbul Aydın University

Tags

normal flora enfeksiyon zinciri mikrobiyoloji tıp

Summary

Bu belge, vücuttaki normal mikroplar olan normal florayı ve bunların hastalık oluşumundaki rolünü, enfeksiyon zincirini ayrıntılı olarak ele almaktadır. Mikrobiyota ve insan sağlığı arasındaki ilişki de tartışılmaktadır.

Full Transcript

Normal Flora Enfeksiyon Zinciri Normal Flora Nedir? Sağlıklı insan vücudunda değişik bölgelerde bulunan ve organizmaya zarar vermeden yaşayan mikroorganizma topluluklarına normal mikrop florası denir. – Çoğunluğunu bakteriler oluşturur. Simbiyotik ilişki (Birlik...

Normal Flora Enfeksiyon Zinciri Normal Flora Nedir? Sağlıklı insan vücudunda değişik bölgelerde bulunan ve organizmaya zarar vermeden yaşayan mikroorganizma topluluklarına normal mikrop florası denir. – Çoğunluğunu bakteriler oluşturur. Simbiyotik ilişki (Birlikte yaşam) – Mutualism Kolon bakterileri – Kommensalizm Derideki bakteriler – Parasitizm Tüberküloz Simbiyoz (Birlikte Yaşam) + Parazit — + KommensalizmMutualizm + 0 + Kommensalizm: İki organizmanın kurduğu ortak yaşamda, bir canlının yarar sağladığı, diğerininse bu ortaklıktan etkilenmediği yaşam türüdür. Mutualizm: İki ayrı türün karşılıklı yarar sağladıkları ortak yaşam şeklidir. Parazitizim: Birlikte yaşayan türlerden biri fayda sağlarken, diğerinin zarar görmesidir. Kalıcı flora Belirli bölgelerde ve belirli yaşlarda genellikle değişmeyen, kısa süreli ortadan kaldırılsa bile yeniden oluşabilen, süreklilik gösteren mikroorganizma topluluğudur. Kalıcı floranın en önemli özelliklerinden birisi bozulan normal florayı yeniden oluşturmasıdır. – Cerrahi girişimler öncesinde antiseptikler ile silinmesi ve – Kemoterapi uygulamaları sırasında alınan kemoterapötik maddelere bağlı olarak barsak, üst solunum ve ağız floraları tamamen veya kısmen ortadan kalkar. Geçici Flora Kalıcı floranın yanında, çoğu hastalık oluşturmayan, bazen patojen olabilen ve belirli vücut bölgelerinde birkaç saatten bir haftaya kadar değişebilen sürelerde kalan mikroorganizma topluluğudur. Ortadan kaldırıldıklarında yeniden aynı şekilde oluşmaz. Geçici floradaki mikropların çoğu fırsatçı patojendir. Kalıcı flora üyeleri ortadan kalktığında, geçici flora üyeleri kolonize olur, çoğalır ve hastalık yapıcı özellik kazanabilirler. MİKROBİYOTA: « İÇİMİZDEKİ SAKLI DÜNYA» İnsan Mikrobiyom Projesi (İMP) İnsan mikrobiyomunun kapsamlı karakterizasyonu ile insan sağlığı ve hastalığındaki rolünü araştırmayı amaçlayan 2008 yılında başlatılan 5 yıllık bir ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü girişimidir. 2012 Ekim itibariyle, – 129 Erkek ve 113 Kadından yaklaşık 5000 örnek Ağız, burun, deri, gaita ve vajinal örnekler Araştırmacılar, insan ekosisteminde yer bulan 10.000den fazla mikrop türünün bulunduğunu hesaplamışlar. Bu çeşitliliği doğum şekli, yaş, yaşam koşulları, beslenme gibi faktörler etkileyebilmektedir. kendi hücremizden 10 kat fazla mikrop hücresi, kendi genlerimizden 150 kat fazla mikrop geni ve kendi proteinlerimizden 360 kat fazla mikrop proteini ile birlikte yaşıyor olmamızdır. %100 insan doğarız ama %90 mikrop ölürüz denir. Bir kişinin mikrobiyotası, o insanın içinde ve üzerinde olan mikropların tümünü (bakteriler, mantarlar, protozoonlar, virüsler) içerir. Endojen mikrobiyotamızın 10.000 kadar farklı türden oluştuğu sanılmaktadır. Uygun üreme için koşulları (nem, pH, sıcaklık, besinler), vücut boyunca değişir; bu yüzden yerleşik mikrobiyota tipleri, bir anatomik bölgeden diğerine farklılık gösterir. İç organlarda (karaciğer, akciğer, dalak, böbrek, kalp, pankreas, periton, uterus, idrar kesesi, kaslarda, kemik ve kemik iliğinde, kıkırdaklarda, beyin ve beyin omurilik sıvısında vs.) mikroorganizma bulunmaz. Bu bölgeler sterildir. Mikrobiyotanın Vücutta Dağılımı Deri Florası (Mikrobiyotası) Derinin yerleşik mikrobiyotası, anatomik lokalizasyona bağlı olarak 300 kadar farklı türden, öncelikle bakteri ve mantardan oluşur. Deri, sürekli olarak havaya maruz kalmasına rağmen, deride yaşayan bakterilerin çoğu anaeroplardır. Anaeroplar, derinin derin katmanlarında, saç foliküllerinde, ter ve yağ bezlerinde yaşarlar. Deri üzerinde mevcut m.o. Sayısı ve çeşitliliği aşağıdaki faktörlere bağlıdır. – Anatomik lokalizasyon – Mevcut nem miktarı – pH – Sıcaklık – Tuz oranı – Üre ve yağ asitleri gibi kimyasal atıkların varlığı – Toksik maddeler üretebilen diğer mikropların varlığı Deride yerleşen bakteriler – Staphylococcus epidermidis ve diğer koaglüaz negatif stafilokoklar – Corynebacterium (Difteroidler) – Propionibacterium acnes gibi anaeroplar derinin daha alt tabakalarında, kıl foliküllerinde, ter ve yağ bezlerinde bulunurlar. – Nemli yerlerde Candida ve Malassezia mantarları bulunur. Göz Florası Staphylococcus epidermidis Corynebacterium türleri Neisseria spp. Haemophilus spp. Yenidoğanların konjunktival epitelyumu bakterilerin tutunmasına karşı oldukça duyarlı olduğundan, enfekte annenin doğum kanalından bulaşan Chlamydia, Neisseria gonorrhoeae gibi patojenlere bağlı enfeksiyon hastalıklarına yakalanabilirler. Göz Florası Konjunktiva, lakrimal salgı (göz yaşı) ile sürekli nemli ve sağlıklı tutulur. Ancak, dış ortamla sürekli temasa bağlı olarak konjunktiva mikrobiyal flora içerir. Buna karşın göz yaşındaki lizozimin bakterilerin çoğalmasını inhibe etmesine ve süpürme görevi gören göz kırpmaya bağlı olarak, flora yoğunluğu oldukça düşüktür. Solunum Sisteminin Mikrobiyotası Solunum sistemi, – üst solunum sistemi Nazal pasaj ve boğazdan oluşur. – alt solunum sistemi Trakea, bronşlar, bronşioller ve akciğerlerden oluşur. Nazal pasaj ve boğaz, mikrobiyal üreme için mükemmel şartların sağlandığı nemli ve sıcak mukoza membranlarına sahip olduğundan bu alanlar, bol değişik mikrop popülasyonuna sahiptir. Sağlıklı burun ve boğazda bulunan bir çok Oral Kavitenin (Ağız) Mikrobiyotası Sayısız anerobik ve aerobik bakteri bulunur. Anaerobik m.o.lar – Diş eti kenarlarında, dişler arasındaki yarıklarda ve bademciklerin yüzeyinde bulunan derin kıvrımlarda (kriptlerde) gelişir. Bakteriler özellikle besin parçacıklarında ve diş çevresindeki ölü epitel hücrelerinin kalıntılarında en iyi gelişir. Dişlerin üzerinde ve arasında kalan besinler, birçok oral bakterilerin üremesi için zengin bir besin ortamı sağlar. Ağız Florası Koagülaz negatif Stafilokoklar Staphylococcus aureus Streptococcus salivarius Streptococcus mutans Neisseria spp. Lactobacillus spp. Spirochete Difteroidler Gastrointestinal Sistem Mikrobiyotası Ürogenital Sistem Mikrobiyotası Ürogenital sistemin üst kısımları (mesane, testisler, uterus, ovariumlar) steril kabul edilir. Normal vajina florasında, – Lactobacillus türleri – Alfa hemolitik Streptokoklar – Anaerop streptokoklar – Difteroidler bulunur. Laktobasiller, asidik bir ortam yaratırlar. Asit ortam varlığı, vajinada, zararlı mikroorganizmalar da dahil olmak üzere diğer mikroorganizmaların yerleşmesini engelleyeci bir mekanizmadır. Normal Floranın Faydalı Etkileri Florada bulunan mikroorganizmaların çoğu kommensaldir. Vücudun ısısından, neminden ve döküntü maddelerinden yararlanırlar ve organizmaya zarar vermeden yaşamlarını sürdürürler. Bazı mikroorganizmalar mutallik halinde yaşamlarını sürdürürler. Bağırsaklardaki kalıcı flora üyeleri K vitamini sentezlerler ve besinlerin absorpsiyonuna yardımcı olurlar. Mukozalar ve deri üzerinde, kalıcı flora “bakteriyel müdahale” yoluyla patojenler tarafından kolonizasyonu ve olası hastalığı önleyebilmektedir. – Bakteriyosinler salgılayarak zararlı bakterileri öldürürler. – Yağ asitleri üreterek ortamın asitliğini arttırırlar ve zararlı mikroorganizmaların çoğalmasını engellerler. Normal Floranın Zararlı Etkileri Derinin normal flora üyelerinden Staphylococcus epidermis’in kan dolaşımına geçtiğinde kateterleri ve kalp kapakçıklarını kolonize ederek bakteriyel endokardite neden olmasıdır. Üst solunum sisteminde yaygın olarak bulunan viridans grubu streptokoklar diş çekimi yada oral cerrahi girişimler sonucunda büyük miktarda kan akımına girerlerse protez kalp kapakları üzerine yerleşebilir ve enfektif endokardite neden olabilir. Örneğin, normal barsak florası antibiyotik tedavisine bağlı olarak baskılandığında dirençli Clostridium difficile bakterileri sayısal üstünlük sağlarlar ve ağır kolite yol açarlar. Antimikrobik ilaç kullanımıyla vajen florasında bulunan laktobasiller baskılanırsa ortamda mayaların ya da çeşitli bakterilerin sayısı artar ve iritasyonla enflamasyona neden olur. Enfeksiyon ile İlgili Temel Kavramlar Patojen: İnsan ya da hayvan vücudunda hastalık yapabilme yeteneğine sahip mikroorganizmalara denir. Patojenite: Enfeksiyon etkeninin hastalık yapabilme yeteneğine denir. Enfeksiyon dozu: Bir enfeksiyonun ortaya çıkabilmesi için vücuda girmesi gereken mikroorganizma sayısıdır. İnkübasyon periyodu: Bir enfeksiyon etkeninin vücuda girişinden hastalık belirtilerinin ortaya çıkışına kadar geçen süredir. Enfeksiyon: Bir enfeksiyon etkeninin vücuda girip çoğalmasıdır. – Eğer enfeksiyonla beraber hastalık belirtileri de oluşursa Enfeksiyon hastalığından söz edilir. Bulaştırıcılık süresi: Bir enfeksiyon hastalığının seyrinde hastalığın bir başkasına bulaştırılabildiği süredir. Rezervuar: Genel olarak bir patojenin içinde yaşadığı, çoğaldığı ortamdır. Bunlar insan, hayvan, artropod, bitki, toprak ve sudur. Taşıyıcı (portör): Herhangi bir hastalık belirtisi göstermeyen ancak enfeksiyon etkenini vücutlarında bulunduran, çoğaltan ve herhangi bir yolla etrafa yayan insanlara denir. Vektör: Hastalıkların insan veya hayvanlara bulaşmasını sağlayan canlılardır. Sinekler, pireler, keneler fareler gibi. Enfeksiyon Zinciri Mikroorganizmaların enfeksiyon oluşturabilmesi için tamamlamak zorunda olduğu aşamaların hepsine enfeksiyon zinciri denir. Etken (Virüsler, parazitler, bakteriler, mantarlar vb.) Duyarlı konakçı Rezervuara giriş (kronik hastalık, (solunum, sindirim, yaşlılık, çocuk) deri vb.) Yeni konakçıya giriş Rezervuar (enfekte (ağız, burun, göz, canlı, su, toprak vb.) kulak) Rezervuardan Yeni konakçıya çıkış taşınma (tükürük, kan, (kontamine su, balgam, dışkı, besinler) idrar) Etken (Patojen), Konak ve Çevre Arasındaki Etkileşimler 1. Etkene ilişkin faktörler: – Etkenin virülansı (patojenitenin derecesi) – Etkenin vücuda giriş yolu (Bir giriş kapısı var mı?) – Vücuda giren mikroorganizmaların sayısı (enfeksiyon oluşturmak için yetrli bir sayı var mı?) Etken (Patojen), Konak ve Çevre Arasındaki Etkileşimler 2. Konağa İlişkin Faktörler – Kişinin sağlık durumu Kişi hastanede yatıyor mu? Altta yatan herhangi bir hastalığı var mı? İnvaziv herhangi bir girişim yapılmış mı? – Kişinin beslenme durumu – Konağın duyarlılığına ilişkin faktörler Yaş, yaşam tarzı, sosyoekonomik düzey, meslek, seyahat, hijyen, madde bağımlılığı, bağışıklık durumu 3. Çevreye ilişkin faktörler – Coğrafi konum, iklim, sıcaklık, soğukluk, nem ve yılın mevsimi gibi fiziksel faktörler – Uygun rezervuarların varlığı – Sağlık ve barınma koşulları, yeterli atık bertarafı, yeterli sağlık hizmeti – İçme (içilebilir) suyuna erişim. Enfeksiyon Etkeni Bakteriler Mantarlar Parazitler – Protozoonlar – Helmintler – Artropodlar Virüsler Enfeksiyon Etkeni-Neden Oldukları Hastalıklar Enfeksiyon Neden olan Mikroorganiz Hastalığı Mikroorganizma ma Türü Kanli Dizanteri Entamoeba histolytica Protozoon (Amipli Dizanteri (Amip) Malaria (Sıtma) Plasmodium falciparum Protozoon Kızamıkçık Rubella Virüs Tifo Salmonella typhi Bakteri Tüberküloz Mycobacterium Bakteri tuberculosis Kolera Vibrio cholerae Bakteri Rezervuara (Kaynağa) Giriş Enfeksiyon hastalıklarının olabilmesi için etkenin rezervuara uygun bir giriş kapısından girmesi gerekir. – Tetanoz etkeni açık bir yaradan vücuda girerse hastalık oluşturur, gastrointestinal yoldan girerse hastalık oluşturmaz. Etken rezervuara, – Solunum – Sindirim – Ürogenital yol – Deri ve mukoza yollarından biri ile girebilir. Rezervuar Enfeksiyon etkenlerinin doğal olarak üzerinde bulunduğu, yaşayıp çoğaldığı canlı ve cansız ortamlara rezervuar (kaynak, konakçı, host) denir. En önemli enfeksiyon kaynakları insanlar ve hayvanlardır. Vektörler, toprak, su, besin maddeleri, laboratuvarlar da enfeksiyon rezervuarı olabilir. Enfeksiyon Kaynağı İnsanlar Kaynağı sadece insan olan hastalıklardan bazıları şunlardır: Enfeksiyon Kaynağı Hayvanlar Hayvansal kaynaklardan insanlara bulaşan hastalıklara zoonotik hastalıklar ya da zoonozlar denir. Bir çok evcil ve diğer hayvanlar, zoonozların önemli rezervuarlarıdır. Zoonozlar: – Bir artropod vektör tarafından patojenin enjekte edilmesiyle – Patojenin solunması veya yutulması – Hayvan ile doğrudan temasla oluşabilir. Zoonotik hastalıklardan korunma önlemlerinin başlıcaları; – Hayvanlarla temas ederken kişisel koruyucu ekipmanların kullanılması – Hayvanların aşılanması – Pestisitlerin doğru kullanımı – Enfekte hayvanların izolasyonu – Hayvan cesetlerinin ve atık ürünlerin uygun bir biçimde bertaraf edilmesidir. Zoonotik hastalıklara örnekler: Köpekler, kediler, yarasalar, kokarcalar vb. kuduzun rezervuarı olarak bilinirler. – Kuduz virüsü, genellikle kuduz bir hayvan bir insanı ısırdığında, hayvanın enjekte olan tükürükleri ile insana bulaşır. İshalli bir hastalık olan Salmonelloz, sıklıkla kaplumbağaların, diğer sürüngenlerin ve kümes hayvanlarının dışkılarındaki Salmonella bakterilerinin ağız yoluyla alınmasıyla bulaşır. Toxoplasma gondii’nin sebep olduğu Toksoplazmoz, enfekte çiğ et veya az pişmiş etlerde mevcut olan kistlerin yenilmesiyle olduğu kadar, kum kutularında mevcut olan kedi dışkılarındaki ookistlerin ağız yoluya alınmasıyla da bulaşabilir. Toksoplazmoz, gebeliğin ilk 3 ayında anne tarafından fetüse bulaşması durumunda ölüme veya ciddi beyin hasarına sebep olabilir. Enfeksiyon Kaynağı Hayvanlar Ölü hayvanlara veya hayvanların derisine temas etmek, akciğer şarbonuna neden olan Bacillus anthracis sporlarının solunmasına veya deri şarbonuna yol açan sporların bir kişiden girmesine ya da gastrointestinal şarbona yola açan sporların ağız yoluyla girmesine neden olabilir. Enfeksiyon Etkeni Hastalıklar Artropodlar Keneler Q humması Pireler Veba Bitler Tifüs Enfeksiyon kaynağı toprak, su ve diğer cansız araçlar Tetanoz Gazlı Gangren Kolera Dizanteri Mantar enfeksiyonları Rezervuardan Çıkış Enfeksiyon etkeninin sağlam insanlara bulaşabilmesi için içinde yaşadığı ve çoğaldığı rezervuardan dışarı çıkması gerekir. – Solunum yolu (ağız, burun salgıları, balgam) – Sindirim yolu (dışkı ile) – Deri ve mukoza yolu (deri lezyonları ve enfekte yara akıntıları ile) – Ürogenital yol (idrar, vajina salgısı..) – Parenteral yol (kan ile) – Plasental yol (anneden bebeğe geçiş) – Vektörlerle (pire, bit, kene vs. ) Yeni Konakçıya Taşınma (Bulaşma) Doğrudan Bulaşma Enfeksiyon kaynağı ile doğrudan temas (eller, öpüşme, cinsel ilişki, ısırma vs.) Rezervuarın burun-boğaz salgılarının damlacık şeklinde havaya yayılması ve bu damlacıkların sağlam kişilerin göz, burun ve ağız mukozalarına temas etmesi sonucunda bulaşma olur. Grip, soğuk algınlığı, boğmaca, menenjit, tüberküloz gibi hastalık etkenleri konuşma, hapşırma, öksürme ile sağlam insana doğrudan bulaşır. AİDS, sifiliz ve gonore etkenleri cinsel temasla insanlara bulaşabilir. Dolaylı Bulaşma- Hava ile Bulaşma Kontrolü en zor bulaşma şeklidir. Damlacıkla yayılma; öksürme, aksırma, tükürük, balgam, burun, gözyaşı sıvılarının damlacıklar hâlinde havaya yayılmasıdır. Bu damlacıklar uzun süre havada asılı kalabilir. Solunan hava ile duyarlı konakçıya bulaş gerçekleşir. Dolaylı Bulaşma-Su ile Bulaş İnsan ve hayvan dışkıları ile kirlenen sularda bol miktarda mikroorganizma bulunur. Aynı şebekeden su kullanan insanların enfekte olmaları sonucunda salgınlar çıkar. Örnek olarak Viral hepatit, tifo, kolera.. Enfekte sularla yıkanmış yiyeceklerin alınmasıyla kolera, dizanteri, tifo gibi hastalıklar bulaşabilir. İshal Basilli ve Amipli Dizanteri Giardiyaz Tifo ve Paratifolar Sularla ilişkili hastalıklar Yersinya Gastroenteriti Kampilobakter Enfeksiyonu Kolera Viral Gastroenteritler Hepatit A ve Hepatit E Besin yoluyla Bulaş Etkeni sindirim sistemi yoluyla vücuda giren enfeksiyon hastalıklarında besin maddeleri önemli bir bulaştırma aracıdır. Saklama ve tüketilmeleri esnasında hasta ve taşıyıcıların teması, kirli sularla yıkanması, kirli kaplara konulması, haşerelerin teması sonucu birçok hastalık etkeni insanlara bulaşır. Stafilokok, Salmonella ve Clostridium botulinum besin zehirlenmelerine neden olan etkenlerdir. Tifo, kolera, dizanteri de besinlerle bulaşan hastalıklardan bazılarıdır. Vektörler ile Bulaş 1. Mekanik Yöntem Vektör, çöplük, insan ve hayvan atıklarının üzerine konarak patojen etkenleri alır. Sağlam kişiye ve onun kullandığı eşyalar veya besinlere konan vektör, enfeksiyon etkenlerini sağlam kişiye ulaştırır. Karasinek ve hamam böceği Vibrio cholerea, Salmonella, Shigella, Staphylococcus gibi bakteriler ve her türlü barsak parazitinin yumurtası bu yolla bulaşır. 2. Biyolojik Yöntem: Bir vektörün insan ya da hayvandan emdiği kanda bulunan patojen etkenler, vektörün bedeninde ürer ya da bir yaşam evresi geçirir. Sivrisinekler, bit, kene ve pireler Sıtma, Tifüs, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi enfeksiyonları Parenteral Bulaşma Kan transfüzyonu Diş çekimi Steril edilmemiş cerrahi aletler İlaç ve uyuşturucu bağımlılarının ortak kullandığı enjektörlerle bulaş Sifiliz, AIDS, Hepatit B enfeksiyonları Araç Gereçlerle Bulaş Enfeksiyon etkenleri kaynaktan ayrılıp bazı eşyalar üzerinde hayatını sürdürerek daha sonra sağlam kişilere geçebilir. Bu tür eşyalar; yatak çarşafı, yastık kılıfı, kirli giysi, mendil, tabak, çatal, kaşık, para, kapı kolu, musluk başı, telefon ahizesi gibi ortak kullanılan araçlardır. Hastada kullanıldıktan sonra iyi sterilize edilmeden başka kişilerde kullanılan malzemelerle (airway, foley sonda, çarşaf vb.) hastalık etkenini başka kişilere bulaştırır. Eşyalarla bulaşan hastalıkların bazıları; uyuz, deri enfeksiyonları, tifo, kolera vs. Yeni Konakçıya Giriş Enfeksiyon etkenlerinin yeni konakçıya girişi; – Solunum yolu – Deri ve mukoza çatlakları – Parenteral enjeksiyonlar (kan yolu) – Plasenta ile olur. Etkenlerin ilk kaynaktan çıkış yolları ile yeni konakçıya girişi çok kez aynıdır. Bazen hastalık etkenleri kaynaktan çıkış yolundan farklı bir yolla vücuda girerek hastalık oluşturabilirler. – Kuduzda etken, rezervuarın solunum yolundan salya ile çıkarak yeni konakçıya travmaya uğramış herhangi bir yerden girebilir. Tifo, kolera, dizanteri, Hepatit A gibi hastalıkların etkenleri ve barsak parazitleri konakçılarını dışkı yoluyla terk eder ve yeni konakçılarına ağız yolu ile girerler. Bu tür hastalıklara fekal- oral (dışkı-ağız) yolu ile bulaşan hastalıklar denir. Kızamık, tüberküloz (verem), zatürre (pnömoni) etkenleri konakçılarını solunum yolu ile terk ederler ve yeni konakçılara da solunum yolundan girerler. HIV enfeksiyon etkeni – Cinsel temas yolu – Kan ve kan ürünleri – Anneden bebeğe plasenta yolu ile yeni konakçıya girebilir. Bazı enfeksiyon etkenleri yeni konakçıya hangi yolla girerse girsin belli organlara ulaşıp orada hastalık yapar. – Hepatit virüsü ağız ve parenteral yolla girerek karaciğerde hastalık yapar. – Solunum yoluyla giren menenjit etkeni ise beyin zarlarında hastalık yapar. Duyarlı Konakçı Enfeksiyon etkeninin yeni bir konakçıya girip hastalık oluşturması için yeni konakçının o etkene duyarlı olması gerekir. Aynı mikroorganiza bazı kişileri öldürücü derecede hastalandırırken bazılarında hafif bir hastalığa neden olabilir. Bu durum, konakçının hastalık etkenine karşı gösterdiği direnç ve duyarlılık ile ilgilidir. Duyarlı konakçılara örnek olarak, – İmmün sistemi baskılanmış kişiler – Çocuklar – Yaşlılar vs. verilebilir. Enfeksiyon Zincirini Kırma Stratejileri Etkin el hijyeni yöntemlerinin uygulanması İyi beslenme Sık görülen patojenlere karşı bağışıklamanın sağlanması Haşere ve kemirgen kontrolünün sağlanması Uygun hasta izolasyon yöntemlerinin uygulanması İğne ve enfeksiyöz atıkların yok edilmesi Yüzeylerin ve tıbbi aletlerin uygun dekontaminasyonunun sağlanması, Kişisel koruyucu ekipmanların kullanılması, Kan almada kullanılan ekipmanların güvenliğinin sağlanması.

Use Quizgecko on...
Browser
Browser